27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 1994 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Adaletinkestiğiparmak.. Din ve vicdan özgürlüğü başka,dinin politikaya kanştınlması başkadır. Müslümanlık başka, İslamcılık başka şeydir. Din her şeyden önce bir vicdan işidir. Politikaya kanştınlması onun kutsalhğı ilehiçbirzaman bagdaşamaz. Dinin politik alana girmesi, şeriat devleti özlemciliğinden başka bir şey değildir. M. tSKENDER ÖZTURANU Atatürkçü Düşünce Derneği İzmir Şubesi Başkanı W W ^ ^ 'eriatın kestiği par- ^ ^ m a k acımaz." Devlet adamlan- mızdan çoğunun dillerinden düşür- medikleri, son za- manda Cumhurbaşkammızın da sık sık yinelediği bir tümcedir bu. Ve mil- yonlarca vatandaşımızı rahatsız et- mekte, kara kara düşündürmektedir. Bu tümceyi kullanan devlet adamlan- mızın unuttuğu tek şey, şeriatın yalnız parmaklan değil, elleri ve kollan da kesebileceği. insanlan acımasızca öl- dürebileceğidir. Çünkü şeriat hukuku'- nda bunlar da yazılıdır. Sıvas soykın- mı şeriat çığhklan arasında gercekleş- tirilmiş değil midir? Ömer Asım Aksoy, "Atasözleri Söz- lüğü"nde "Şeriatın kestiği parmak acı- maz" tümcesinin bir atasözü olduğu- nu vurgulayarak, karşılığını şöyle belirlemektedir: "Kanun ne buyunıyor- sa ona boyun eğilir." Gerçekten bu tümce bir atasözüdür. Ne var ki, bir devlet adamırun kolay kolay kullanamayacağı bir sözdür. Nasıl herhangi bir devlet yöneticisi "Devletin malı deniz, yemeyen domuz" atasözünü kullanamazsa, daha doğru- su kullanmak istemezse. şeriatla ilgıli bu sözü de kullanamaz. kullanmama- lıdır. Çünkü bu söz. şeriat mahkemele- rinin yürürlükte bulunduğu çağlardan kalma bir sözdür. Ve bu. mahkemele- rin verdiği kararların tartışmasız be- nimseneceği anlamına gelmektedir. "El adlü esasül miilk" deyimi. zamanla nasıl "Adalet mülkün temeüdir". daha sonra da "Adalet ülkenin temelidir" bi- çimine dönüştüyse. bu tümce de değiş- tirilerek söylenmelidir. Örneğin. "Adaletin kestiği parmak acımaz" bici- mine dönüştürülmelidir. Bir devlet adamına yakışan kullanış biçimi bu- dur. Şeriat sömürüsü 24 Aralık 1993 günü yayımladıklan bir bildiri ile 39 DYPli milletvekih. Anayasa Mahkemesi Başkanf nı "Şe- riatçdaria adi suç isleyenleri" aynı ke- feye koyduğu için kınamışlar ve suçla- mışlardır. "Kumar oynayan, fuhuş yapan kişilerle şeriata inananlann bir tutulmaması gerektiğini" getirmişler gündeme. Bövle konuşan bir kişinin Anavasa Mahkemesi Başkanlığı ka- tında bulunmasının "ülkemiz için bir talihsizlik" olduğunu savlamışlardır. Öncelikle sövleyelim ki Atatürkçü- lüğü ve laik Cumhuriyeıi içtenlikle ve korkusuzca savunan bir hukuk ada- mının Anayasa Mahkemesi'nin başın- da bulunması ulusumuz için talihsizlik değil, büyük bir talihtir. Asıl talihsiz- lik, şeriatı dola> lı yoldan sav unan kişi- lerin. Atatürk'ün kurduğu ve "en büyük eserimdir" diye nitelediği TBMM içinde yer almaîandır. Bilindiği gibi şeriat, "Kuran'daki a\etlerden. Pevgamber'in sö/lerinden çıkarılan. dinsel temellere dayanan İs- lam hukuku"dur. Şenatçı ise. "çağdaş yasaların yerine şeriat yasalarının uv- gulanmasını isteyen kimse"dir. Tüm sözlük ve ansıklopediler şeriaiçılığı, "din devleti kurmayı amaçlamak" biçi- minde tanımlamışlardır. Cumhuriyet Türkivesi şeriat mahkemelenni ve şe- riat h'ukukunu bir yana bırakarak. onlann verine çağdaş mahkemeler ve yasalargetirmıştir. Laik Cumhurivetle bırlıkte "eskimiş, köhnemiş" bir hukuk sisiemi bırakılmış. uvgar bir sisteme geçilmıştir. Din mah'kemclcri ve bu mahkemelerde uvgulanan kurallar yürürlükten kaldınlmtş. bunlann yeri- ne çağdaş hukuk kurallan konulmuş. anayasalar ve yasalar bu kurallar doğ- rultusunda düzenlenmiştir. Bu neden- ledir ki şeriatı ve şeriatçılığı savunmak. günümüz koşullannda hem anayasa- ya. hem de yasalara avkın bir davra- nıştır. 39 milletvekilinin yayımladıklan bildinde "din ve vicdan özgürlüğünün beş kutsal haktan biri olduğu" belirtil- mektedir. Bu yargı doğrudur. Gerçek- ;en insanlığın bağnndan çıkmış olan dinler. yüzyıllar boyunca kutsal bir de- ğer ve üstün bir kurum olarak benim- senmişlerdir. I789 "İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi"nden "Birleşmiş Mil- letler İnsan Hakları Evrensel Bildir- gesi"ne kadar tüm uluslararası belge- ler. din \e vicdan özgürlüğünü temel haklardan saymışlardır. Ne var ki din ve vicdan özgürlüğü başka. dinin politikava kanştınlması başkadır. Müslümanlık başka. İslam- cılık başka şevdir. Din her şeyden önce bir vicdan işidir. Politikaya kanştınl- ması onun kutsalhğı ile hiçbir zaman bagdaşamaz. Dinin politik alana gir- mesi. şeriat devleti özlemciliğinden başka bir şev değildir. Çağdaşlıktan ve uygarlıktan uzaklaşmakıır. Ne yazık ki 39 milletvekilımiz. "şeriatın kestiği parmak acımaz" işareti doğrultusun- da. "şeriatın. din kurallarımn bütünü olduğunu" belırtmekte ve ona inanan- lann "rencide edilmemesi gerektiğini" ileri sürmektedirler. Bu vanlış bir gö- rüş ve bağışlanmaz bir davranıştır. Şeriat kurallanna dayanan devlet, de- mokratık değil, teokratik bir devlettir. Daha vanlış olanı ise Sayın Cum- hurbaşkammızın hiç vakit geçirmeden 25 Aralık I993 günü. bu bildirivi ya- vımlavan milletvekıllerini. özel bir demcç vererek korumaya çalışması- dır. Bu demeçle. 39 kişinin "şeriat iste- riz" demedikleri. "laik devlete karşı- vız" bıçimindc konuşmadıklan belir- tilmektcdir. Ama okumuş kişilerin. okumamışlar gibi bu işi açıktan açığa değil, biraz akıllıca yapacaklan gözar- dı edilmektedir. Laiklik üstüne ant içenlerin şeriat sözcüğüne dayanarak bir hukuk adamını kınamaya kalkış- malannın anlaşılmaz korkusuzluğu görmezlikten gelinmektedir. Nitekim bu 39 milletvekili daha sonra, 7 Ocak 1994 günü Yekta Gün- gör Özden'e bir mektup göndererek. "Şeriat, insanı yüceltmeyi amaçlar" di- ye yazacaklar. Sayın Demirel'i yalan- İayacaklar ve utandıracaklardır. Sonuç Nere>e gidiyorsunuz ve ne yapmak istivorsunuz diye sormak hakkımız- dır. Atatürk Türki>esi"nin şeriat mah- kemelerini ve şenat hukukunu 1924 yılında sınırlanmızın dışına çıkardığı- nı bılmiyor musunuz? Laik Cumhuri- yet üzerine ant içenlerin şeriat sözcü- ğünü ağızlanna almaya haklan yok- tur. Milletvekili ve devlet adamı olmanın ilk koşulu yasalara saygılı ol- mak değil midir? Devletin en üst katı- na çıkmış olan bir devlet yöneticisinin ikide bir "Şeriatın kestiği parmak acı- maz" tümcesini kullanmasının anlamı nedir? Ama unutmayınız ki Türkiye'de şe- riat mahkemeleri voktur. Şeriat huku- ku Cumhuriyetle birlikte uygulama alanından kaldınlmıştır. Yürürlükte bulunan mahkemelerin adı "Cumhuri- yet MahkemelerT'dir. Ve o mahkeme- ler kararlannı. din adına ve şeriat hukukuna göre değil, çağdaş hukuk kurallannı uygulayarak Türk ulusu adına vermektedirler. TARTIŞMA Seçimlerde mükerrer oy tehlikesi S ecimlerde en çok sıkıntıduyulan konulardan birinin mükerrer oykullanımı olduğunu biliyoruz. Çözüm için de maalesef pek etkin ve pratik yollan aramaya yönelmiyoruz. Kolu boyamak gibi çağdışı teklifleri duyunca da üzülmemek elden gelmiyor. Aslında konunun pratik bir şekildehalli mümkundür, diye düşünüyorum. Biliyoruz ki bir süre önce nüfus cüzdanlanmız değiştirildi. Basit olsun, taşınması kolay olsun, işçinin cebine sığsın gibi düşüncelerle veartan terörolaylan sonucu olarak istendiğinde herkesin kendini tanıtmaanın mümkün olabilmesi için tek yapraklı bir kart şeklinde düzenlendi. Daha sonra bazı sakıncaları nedeniyle sonraki bir bakanımızın bunlann yenileneceğini ifade ettiğini ve fakat sonra sesinin çıkmadığını hatırlıyorum. Nüfus cüzdanlannın, hatta kâğıt paralann bile sahtelerinin yapıldığını biliyoruz. Ancak ne de olsa nüfus cüzdanlan bir otorite altında sıkı işlemlerle yapılmaktadır. bu bakımdan bunlara güvenmek ve kullanmak zorundayız. Sahtelerine karşı önlem olarak gelişmiş elektronik teknolojiden yararlanılabilir. Belki biraz pahalı olabilir. ama bunu vatandaşlan tahsil ederek devlete bir mali külfet getirilmesini önlemek mümkundür. Halihazır kullandığımız nüfus cüzdanlannın sahtelerini yapmanın ne kadar kolaylıkla mümkün olduğunu da görüyoruz. Ben. yapılacak nüfus cüzdanlannın secim amacıyla kullanılabileceğini düşünüyorum. Yalnız öncekiler gibi birkaç sahifeden ibaret olması gerekmektedir. Bir pasaport şeklinde de düşünebiliriz. Birkımsenin. 18 yaşından sonra oy kullanmasına göre ve 4-5 yılda bir seçim yapıldığını kabul edersek 13 defa oy kullanacağını belirleyebiliriz. Erken seçim, mahalli seçim. kamuoyu yoklamalan gibi etkenleri de eklersek bunun 20 civannda olabileceğini. bulabiliriz. Bir mühür. imza ve tarihin sığabileceğini düşünürsek 2-3 suhifclik bir nüfus cüzdanı veterli olacak demektir. l-2sahifedea*kcrlık hizmeti. şahsi hallerdcki değişikliklervediğcrbazı hukuki işlemler için eklenebilir. Her doğumdan sonra düzenlenen nüfus cüzdanı artık o kişinin av nı zamanda seçim kartı olabilir. Scçmen listelerine, bunlann ilanına. itirazlara. kontrollara vcya muhakkak şu sandıkta ov unu kullanacaksın gibi gereksizveçağımıza uvmavan i^lemlcregcrek kalmayacaktır. Vatandaş, Türkiye'nin herhangi bir >crindc seçim günü herhangi birsandıktan nüfus cüzdanını göstererek oyunu kullanabilecektir. Sandık başkanı, yaşının gelip gelmediğini kontrolettikten sonra o bölümü mühürleyip imza vc larih kovarak oy kullanmasına müsaade edecektir. Artık o kişinin başka yerde oy kullanması da mümkün değildir. Sandık kurulunadagerek kalmayacaktır. Bir kişi bile yeterlidir. kanaatindeyim. Kullanan kişinin adınınvs. kayda alınmasına. bilmiyorum ncgerek vardır? Oy kullanmayanlara ceza veren hükümlerideonu hazırlayanlara iade ederek daha çağdaş bir hale gelmemiz. mümkundür. Bu önerdiğim sistemin bir faydası da partilerin kişiler üzerinde baskısını kaldırması olacaktır. Aynı şekilde işi nedeniyle başka yerlerde olan kişilerin oy kullanmalan mümkün olacaktır: böylece katılım yüzdesi yükselecektir. Bürokrasi büyük çapta kalkacak. daha güvenilir bir seçim atmosferi yaşanacaktır. Bu önerime bir de bilgisayar eklendi mi mükemmeliyet en üst düzeyeçıkacak ve işteo zaman ülkemizin daha çağdaş bir ülke olmasından bahsedilebilecektir. Sandık başında bilgisayarla kontrol yanında. bu pasaport şeklinde düzenlenmiş nüfus cüzdanlannın kullanılmasıyla dev bir adım atacağımız kanısındayım. M.Selim Okçay Avukat PENCERE Aşağılık Duygusu Gurur ile aşağılık duygusu, aynı yumurtanın ikizleri- dir, biri ötekinin burnundan hıh diye düşmüş... ikisi de bizde var. Bir anda seksen katlı gökdelenin tepesine tırmandık- tan sonra yerin dibine girip lağım çukurunda debelen- mek nasıl bir duygudur?.. Bir hafta önce Brüksel'deki NATO toplantısında bayram balonu gibi manşet patlat- mıyor muyduk: - Dünya Çiller'e hayran!.. Ah, ABD Başkanı Bill Clinton sağ elinin işaret parma- ğıylabizimkiniçağırıpbelinesarıldıktan sonra tarihte bir yıldız parlamamış mıydı?.. Odaya kapanıp 20 dakika baş başa konuşmamışlar mıydı?.. Kıskançlıktan çatlayanlar, - Hayır, demişlerdi, biz saat tuttuk, Bill ile Tansu 20 d&- ğil, 10 dakika konuştular. Tartışma büyümüştü. Bundan sonra bizim Başbakan'- ın dış gezi ekibine bir de olimpiyat komitesinden hakem katmalı, elinde kronometreyle bu işe baksın, süreyi sap- tasın... Aşağılık duygusu iliklerimize işlemiş, gözeneklerimi- ze sinmiş, arınmak kolay değil, bir yandan kendi kendi- mizi şişirirken öte yandan rezil etmekte üstümüze yok... • ABD Başkanı Bill Clinton, Suriye Devlet Başkanı Hahz Esad ile Cenevre'de buluştu. Görüşme süresi kaç dakika?.. Dakika değil, saat.. 4.5 saat... Bu kez medyadan yine feryatlar yükseliyor: Vay efen- dim bu nasıl olur?.. Bizimkine 10 ya da 20 dakika ayıran Bill, Hafız'la 4.5 saat nasıl konuşur?.. Konuşura.. VVashington, dosyanın konusuna, önemine, durumu- na bakar; Türkiye ABD'nin cebinde kekliktir, NATO'da müttefikidir, Bill'in Ankarayla bir derdi yoktur. Suriye, Washington'undefterine "terörist deWef"diyeyazılı de- ğil mi? Bu "terörist devleti" fırçalayıp sabunlamak ve tertemiz ettikten sonra Ortadoğu barışında Israil'in ya- macında kullanmak elbette zaman alacaktır. Bill'in işi bu... • Gurur ve aşağılık duygusunun iç içe geçtiği toplumlar- da, alçakgönüllülük enayilik sayılır. llkel toplumlara yakışır bir övünme hastalığına tutul- muşuz biz; Cenap Şahabettin'in unlü özdeyişi 20'nci yüzyıl başlangıcında söylenmişti; 21'inci yüzyıia 6 kala yinegündemde... Şair: "- Türkiye'de" demişti "fevazu göstermeye gelmez, sahizannederler." Maşallah, şişinmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyoruz, kendimizi göklere çıkarmakta jet uçağını geride bırakı- yoruz, görgüsüzlüğün bini bir para!.. Ancak Başbakanı- mızın yabancı devlet adamlarıyla görüşmelerine krono- metre tutarak bir yere ulaşamayız. Bizim toplum öylesi- ne şartlandı ki Clinton, Mesut Yılmaz'ı çağırıp 30 dakika kafa kafaya verse, ANAP malı götürecek; Tansu ile 10 dakika yerine yarım saat halvet olsa, seçimlerde DYP'ye kimse yetişemeyecek... Sömürge toplumlarından beter olduk. Bir de övünmeye, şişinmeye gelince, atıp tutmamız. dönüp dolaşıp bizi aynt noktaya getiriyor: Aşağılık duy- gusu damarlarımızda dolaşıyor. ,. ( • • ' Neyapmalı?.. Hastalığın ağızdan ilacı yok, ameliyatla da kurtulama- yız; beyinsel ve ruhsal bir tedaviye gereksinme var; ancak kendi kendimizi özeleştiriden geçirerek sağlıklı bir kafa yapısına kavuşabiliriz ki çağdaşlaşma işte buna denir. Bill'in vakti olsa, sık sık bizim Başbakan'ı çağırıp bir odaya kapanarak Türkiye'yi memnun ederdi; ama. Clin- ton'un da saatleri sayılı, zamanı yok.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle