Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20OCAK1994 PERŞEMBE
12 DUNYADAN
EfsanevidevrimcileraruhyorSparîakistlerin önderleri Roza Luxemburg ve Karl Leibknecht öldürül-
melerinin 75. yıldönümünde Berlin 'de 80 bin kişi îarafından anıldı.
Roza Luxemburg ve Karl Leibknecht, 1907 ytünda.
17 Ocak 1989'da, Leipzig'de, Erich Ho-
necker'in demokratik Almanya'sında, işçi
hareketinin öldürûlen iki kahramanı Karl
Uebknecht ve Rosa Luxemburg'u annıak
için düzenlenen kalabalık resmi kortejje
yüz kadar kişi daha katıldı. Kortejde beli-
ren 'yabani' pankartı Rosa La Rougeun
yapıüanndan bir alıntıydı: "Özgüriük ön-
ceiikle değişik düşünmek demektir" Ko-
münist Ahnanya'ya göre duygusuz yöne-
ticiler belli etmedikleri bir kuşkuyla Gor-
baçovcu özgürleştirme girişimlerini seyre-
diyordu. Stasi'nin ajanlan sert müdahale-
leriyle bu küstah pankartı yoketti ve on
kadar 'resmi olmayan' göstericiyi tutuk-
ladı. Birkaç ay sonra, yine Leipzig'de, aynı
kişiler, görkemli pazertesi gösterilerini yö-
netti. Bu gösteriler, işçi ve köylü devletini
en alt sıraya indirmesinin, Berlin du-
vannın yıkılmasının ve Almanya'nın bir-
leşmesinin başlangjcı oldu.
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht
isimleri, ülkerun çağdaş tarihine umut ve-
ren ve aynı anda trajik bir olgu olarak Al-
martlann haafalannda yer ahyor: 1918
Kasım ve 1919 mart aylan arasındaki Ber-
lin Spartakist Devrimi sırasmda, Reich
başkentinin komünist işçileri ve yenilgi ile
küçük düşmüş ordunun askerleri çarpış-
mışlardı.
Karl Liebnecht ve Rosa Luxemburg, I.
Dünya Savaşı başladığında bütün ülkeye
yayılan şovenizm dalgasına ve Kutsal Bir-
lik politikasma karşı çıkan Alman sosyal
demokrat azınlık grubundaydı. Bu dalga,
4 Ağustos 1914'de sosyal demokrat mifîet
veklUeri ve askerin oylanyla değişti. Savaş
karşıtlan hükûmet baskısıyla karşılaşü ve
yalnız bırakıldı: Rosa Luxembourg savaşı
hapisanede geçirirken, Karl Liebknecht 1
Mayıs 1916'da tutuklanarak hapse atıldı.
Gelecekteki Alman komünist partisinin
Rusya da dinyenkkngüçleniyor
SfceîfctorJjork &mts
O
gûn ayin yoktu. Üstelik bayram da de-
ğildi. Oysa, binlerce Rus, kürk şapka-
lan ve kahn mantolanna sannmış.
KJZII Meydan'daki yeni kiliseyi, bir mum
:
yakıp dua etmek için üka basa doldurmuştu.
\ 53 yaşındaki Valentina Lulkova, "Annem
• çok dindar bir kadındı. Ben de durmadan onun
dindarlığını eleştirirdlın. Oysa şimdi bir de bana
bakın. Kiliseye geüp mumlar yakarak adak adı-
yonnn" diyor. Valentina, komünizmin çökü-
. şünden sonra Rus Ortodoks Kilisesi'nin yeni-
• den canlanması karşısında memnuniyetini giz-
, lemekten çekinmiyor.
Ortodoks Kilisesinin başında tüm Rusya'-
nın tanıdığı ve sevdiği bir din adamı bulunu-
yor. Moskova ve Rusya Patriği II.Aleksi'nin li-
. derhğinde, Stalin döneminde kapaulan ve
depo olarak kullanılan altı binden fazla kilise
tekrar açılmakla kalmamış, devlet yönetimin-
de de etkinliğine yeniden kavuşmuş.
Geçtiğimiz hafta Ortodoks Pıskopos, yenile-
.• nen Beyaz Ev'in açıbşında kiliseyi temsilen bir
; takdis töreni düzenledi. Aynı bina üç ay önce
ordu tarafından bombardıman edilmiş, baş-
kaldıran onlarca parlamenter öldürülmüştü.
Yönetimde baş gösteren bu kavgada, Patrik
arabulucu olarak çatışmalann büyümemesi
için büyük çaba harcamışü.
Kiliseler onarılıyor
1
Kızıl Meydan'da yer alan Kazan Katedrali
17. yüzyılda yapıldı. Stalin dine karşı olduğun-
dan, 1936 yıhnda kiliseyi yalnızca kapatmakla
kalmayıp, kullarulamayacak hale getirdi. Son
yıllarda Moskova kent yönetiminin kiliseye
bağışladığı 830 bin dolar tutanndaki yardım ile
Kazan Katedrali onanlarak, eski görkemli
günlerine kavuştu. Kihsenin kasım ayındakı
açılış törenine Devlet Başkanı YeJtsin de
kaüldı.
Eski parlamento, Yeltsin tarafından dağjtı-
lmadan önce, bünyesinde yer alan din adam-
lannın baskısıyla ülkedeki yabancı dinlerin et-
kinliklerini kısıtlama yoluna gitmişti. Ne var
ki, Yeltsin'in eylül ayında parlamentoyu fes-
hetmesiyle önceden alınan tüm kararlar geçer-
siz kıbndı.
Ortodoks Kibsesi'nin devlet yönetiminde et-
kin olması yeni bir olgu değil. Yüzyıllardır Or-
todoks Kilisesi'nin devlet işlerine müdahalesi
Rusya'nın tarihsel bir gerçeği olarak kabul gö-
rüyordu. 1987 yıbnda Prens Vladimir'in din
adamlannı mecbse kabul etmesiyle başlayan
bu gelenek. komünizm dönemine dek devam
etmiş. Tarihçi Richard Pipes çarlık döneminde
din ve devlet işlerinin son derece karmaşık ve
içiçe bir seyir izlediğini beb'rtiyor.
70 yılhk komünizm döneminde kiliseler ka-
patıldı, din adamlan sürgüne gönderüdi, ina-
nanlar toplaularak etkisiz hale getirildi. Kili-»
se'nin sesini çıkaramaz hale geldıği bu dönem-
de, yönetimin, din adamlannın Rus Haberal-
ma Örgütü (KGB) ile işbirbğine girmesi doğ-
rultusunda büyük baskı yaptığı ileri sürülüyor.
Bugün, kilise-devlet arasında kurulan ihşki
tek yönlü değil. Kiliseler Birliği Sözcüsü Alek-
sander Boukkov, "Siyasi partilerin tümü kilise-
nin yaıunda yer almak için sıraya girmiş dunım-
da" diyor.
Rusya'da ve eski Sovyet Cumhuriyetlerinde
85 milyon Ortodoks Hıristiyan yaşıyor. Boula-
kov, Rusya'daki yeni demokratik sistem içinde
ortaya çıkan ideolojüerden herhangi birine
destek veımenin çok büyük bir hata olduğunu
söylüyor. Diğer taraftan, Rusya'da dini îıder-
ler arasında da büyük görüş farklılıklan oldu-
ğu gözleniyor.
Marda Kunstel
Rusya'da son yıllarda Stalin döneminde kapatılan kiliseler birbiri ardına açüırken, din adamıarı da gösteri yap-
maktan kaçuunıyor. Artık sadece dmarlarda kalan Lenin resimlerine de aldıran yok.
PORTREIII. ALEKSİ
Tüm Rusya ve Moskova'nın Patriği
Ortodoks Patriği II. Aleksi, 64 yıl önce Estonya'da
çok dindar bir ailerun çocuğu olarak dünyaya geldi.
Babasının adı karmaşık aile köklerini yasıtıyordu:
Mihail Aleksandroviç Ridiger 21 yaşında f allinn
bölgesindeki Rus Ortodoks Kihsesi'nde papaz olarak
göreve başladı. 10 yıl sonra özel yetenekleri kilise
yöneticilerinin dikkaüni çektiğinden, Moskova'daki
kiliselerarası dış ilişkiler bölümüne tayin edildi. 35
yaşına geldiğinde terfı ederek Moskova
Patrikhane'sinin yönetim kadrosuna dahil edildi.
Komünizm döneminde Aleksi, diğer kilise üyeleriyle
birbkte, KGB ve Kremlin ile iyi ilişkiler içindeydi.
Krembn'in dış politika hedeflerini gerçekleşmesi
doğrultusunda çabşmalar yapan Sovyet Banş
Komitesi'nde başkan yardımcıbğı görevini başanyla
yürütüyordu. 1989 yıbnda başanlanndan ötürü
Sovyet Parlamentosu'da kendisine Halkın Temsilcisi
unvanı verildi.
1990 yıhnda Leningrad ve Moskova Metropoliti olan
Aleksi'yi, kilise bu görevinden alıp Papa'nın
konumuna eş bir göreve getirdi; tüm Rusya'nın ve
Moskova'nın Patriği oldu.
iki kurucusu, birbirlerine tamamlayıa
nitelikleriyle hayata olduğu kadar pobtik
kavgada da bağlanmışü. 1870'de Za-
mosc'da doğan Polonyab bir yahudi olan
Rosa Luxemburg'un hareketü bir hayatı
vardı. Rus mutlakiyeti tarafmdan ezibniş
ve yahudi düşmanbğı tarafından zehirlen-
miş Doğu Polonya'da, 17 yaşında Dev-
rimci Sosyalist Parti'ye kaüldı. 1889'da
sürgünden kurtulmak için Polonya'yı ter-
ketti ve kendini Zurich'de marksist Rus-
lann, Paul Axelrod, Vera Zassoulitcfa ve
Georges Plekhanov'un yanında buldu.
Spartakist Gruplan
Karl Liebnecht, Berlinb' ilericiler
sınıfına mensuptu. Alman sosyal demok-
rat partisinin kuruculanndan VVilhelm Li-
ebnecfat'in oglu olan Karl, avukai ve gaze-
teciydi. Entelektüeldi, savaşmaktan daha
çok yazmayı düşünüyordu. İşçiler arası-
ndaki popülaritesi toplantılar düzenleyip
ve halkla konuşmasından kay-
naklanıyordu. Etkileyiciliği ve
ünüyle, ülkede süren savaşa ve
dar görüşlü polislere rağmen,
her zaman nefret ettiği mibta-
rizme karşı savaşmak için ilk
spartakist gruplan organize
etmesinı sağladı.
Bu iki solcu Alman devrimci-
den Rosa Breslau'daki, Karl'sa
Berbn'deki hapishanelerde Rus
olaylanna tanık oldular. 10
Kasım 1918'de Rosa Luxem-
burg, hapishaneden çıkarak
Berün'e geldi ve Karl Liebk-
necht' le birbkte, solcu sparta-
kıstin günlük gazetesi Die Ro-
te'nin (kırmızı bayrak) yöneti-
mini üstlendi.
Başbakan Friedrich Ebert,
İçişleri Bakanı Gustave Noske
tarafından yönetilen çoğunluk-
çularla, spartakistler arasında-
ki çatışmalann yoğunlaşması
aralık ayında , iktidan sorun-
!an kökten çözmeye yöneltti.
Karl ve Rosa, Noske'nin baş
hedefı haline geldi. Sparktakist-
ler tarafından 11 ocakta işgal
edilen sosyal demokratlann or-
ganı Vomarts gazetesi, sparta-
kistlerle, çaüşmalara son ver-
meyi amaçlayan hükümet ara-
sındaki görüşmelerin kesilmesi-
ni kışkırüyordu. O sırada aşuı
solcu gösterilere katıbm azab-
rken, hükümet ordusu Komü-
nist Parti'nin binasını basarak,
paniyi kapatü. Karl Liebnecht
ve Rosa Luxemburg kaçtılar
ama makalelerini takma adla
Rote Fahne'de yayınlamaya
başladılar.
Berlin'de düzen
15 Ocak'da Wibnersdolfun
burjuva semtindeki bir apart-
manda, sahte kimliklerle bulu-
nuyorlardı. Her ikisi de son
yazılannı yazıyordu. Aynı gün
akşam saat dokuza doğru Karl
Liebknecht ve Rosa Luxem-
burg, bir grup asker tarafından
tutuklandı. Gizh' yerlerinin
nasü bulunduğunu kimse bile-
medi. Onlan Eden oteline gö-
türdüler. Orada kumandan
Pabst tarafından sorgulandılar
ve sivil hapishane Moabit'e gö-
türüldüler. Daha sonra Lieb-
necht hapishaneden çıkanldı ve
karanbk bir sokağa götürüldü.
Burada başına indirilen bir dip-
çik darbesiyle bayıltıbp, Tier-
garten parkına doğru giden bir
arabaya sokuldu. Parka gebn-
diğinde arabadan inmesi ve yü-
rümesi söylendi. Birkaç adım
attıktan sonra bir tüfek kurşu-
nuyla hayata gözlerini kapaclı.
Sıra Rosa'ya gebnişti. Asker-
ler tarafından kaba ve sert dav-
ranıldıktan sonra, yan ölü bir
şekilde arabaya sokulup, beyni-
ne bir kurşun sıkıldı ve bir köp-
rüden Landvvehrkanal'ın ça-
murlu sulanna aüldı. Resmi
açıklamaya göre, öfkeli bir ka-
labahk arabayı durdurmuş ve
Rosa'yı biünmeyen bir kadere
doğru götürmüşlerdi.
Bu cinayetler, onlan Alman
işçi hareketinin simgesine dö-
nüştürdü. Zamansız ölümleri,
onlan devrim ideali ve Stalin
desteği arasındaki üzücü olması
muhtemel seçimden kurtardı. 9
Ocak 1994'e geündiğinde, sek-
sen bin Berlinli onlan saygıyla
a n d l
LucRosenzweig
1994'te Avrupa'yı seçimler bekliyor
Komünizmin çöküşünden kuynaklanan ve Avrupa ülkelerinde de kendinihisseîtirenyenimüliyetçüikgibiyeni
eğilimlerin yanı sıra, Soğuk Savaş'm bitmesinin yarattığı yeni dengeler, 1994 seçimlerinde belirleyki olacak
1994 yıbnda bir çok Avrupa ül-
kesinde seçimler yapılacak. Parlamen-
tolar, meclisler yenilenecek, belki baş-
bakanlar değişecek. Avrupa ülkeleri-
nin yeni yöneticileri, yaşam düzeyini
düşürmemeye (yükseltmeye değil), iş-
sizüği önlemeye çahşacak ve Sovyetler
Birbği'nin dağılmasıyla oluşan siyasi
akımlarla savaşımı sürdürecek.
İtalya, Abnanya, İsveç, Hollanda
ve Avusturya'da bu yıl içinde seçimler
yapılacak. Seçimler bir çok sonınun
daha iyi hissedilmesini sağlayacak.
Örneğin Abnanya'da ekim ayında
yapılacak Bundestang seçimleri,
Doğu Almanya'yla birleşmenin getir-
diği sorunlardan etkilenecek. İtalya ve
Avusturya seçimleri soğuk savaşın
son bulmasının iç politikalar üzerin-
deki etkisini ortaya koyacak. Seçimler
bu iki ülkede de Komünist Parti'nin
mirasçılannın güçlerini ve halk içinde
bulduklan desteğin oranını ortaya çı-
karacak.
Faşizm, milliyetçilik Avrupa'da
tekrar güç kazanıyor. Aşın sağm ve
Avrupa'nın alışkın olmadığı bu
aynbkçı politikalann güçlenmesi, po-
litik dengeyi bozmakla tehdit ediyor.
Gerek Almanya, gerek İtalya bugün
bu sorunla karşı karşıya. Özellikle Al-
manya'da aşın sağ, yüzde beşlik ba-
rajı aşarsa. önümüzdeki seçimlerde
yönetimde söz hakkına sahıp olabilir.
Diğer Av rupa ülkelerinde de bu tehli-
ke ortaya çıkmaya başladı. İngiltere
bile bu tehlikeyle karşı karşıya geldi.
Belediye seçimlerinde aşın sağın
adaylan üst üste büyük başanlar ka-
zandı. Bu sonuçlar tüm İngiltere'de
hem şaşkınlıkla hem de endişeyle
karşılandı. Tüm bu sorunlarla iç içe
olan Avrupa için 1994 yıb büyük
önem taşıyor. Bu ülkelerdeki politik
liderlerin ve iktidarlann değişikbği,
gerek Avrupa Birbği'nin geleceğini,
gerekse Avrupa politik mozaiğini de-
ğiştirebilecek sonuçlar yaratabilir.
Demokrasinin beşiği sayılan Avru-
pa'da demokrasiyi tehdit eden unsur-
lann çoğalması ve güçlenmesiyse ayn
bir tehlike yaratıyor. Doğu Bloku'-
nun yıkılmasıyla Batı'ya yakmlaşan
Doğu Avrupa da birçok sorunla karşı
karşıya. Demokrasiye geçiş sürecin-
deki bu ülkeler ekonomilerini, politi-
kalannı oluştunnaya çalışıyor. Avru-
pa desteğin sağlanması ve tüm Avru-
pa'da istikrann korunması 1994
yıhnda yapılacak seçimlerin sonucuna
bağh. GATT ile dünyaya açılan, Av-
rupa BirliğTyle birleşen Avrupa büyük
bir sınavın eşiğinde. Bu sınavdan ba-
şanyla geçebilmesi için tüm Avrupab
devlet başkanlann, hükümetlerin
daha çok çalışması. dana geniş bir gö-
rüş açısına sahip olması; güvenhk so-
runun çözümlenmesi ve toplumlann
yeni dünya düzenine uyum sağlaması
ğerekb. . £ Mh
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Ötesi Boş Laf...
Eskiden köylüler, köylü jandarmalara dövdürülürdü;
günümüzde köylü çocuğu memurlar, köylü çocuğu po-
lislere dövdürülüyorlar; değişen bir şey yok.
Yaşamını Türk halkının mutluluğuna veren Nâzım Hk-
met'in adı, ülkesinde bir sokağa bile verilmiş değil. Var
mı bir "Nâzım Hikmet Sokağı" Türkiye'de? Nâzım'ın
şimdiye dek yalnız sokaklara, caddelere değil, "kültür
merkezleri'ne, "kltaplık"\ara adı verilmeliydi. Ne ge-
zer?
Hallt Çelenk'in "Umut Hangi Dağın Ardında" kitabı
için, "Bir yazıyla anlatılabilir mi?" diye yazmıştım son
"Ankara Notlan"nda. O yazıda, Deniz Gezmlşve arka-
daşlarıyla ilgili bölümü vermeye çaiışmıştım ama, Nâ-
zım Hikmet'le ilgiii bölüme deginememiştim bile. Halit
Çelenk, Nâzım Hikmet'in yurttaşlıktan çıkarılması olayı-
na değinerek, şöyle diyor:
"Temelde Nâzım Hikmet7 yurttaşlıktan çıkarmaya
kimsenin gücü yetmez, O; sanatıyla, şiiriyle, yaratıcı gü-
cüyle, yurt ve insan sevgisiyle Türkiye insanının ve dün-
ya halklarının yüreğinde yerini almıştır. Biz burada bi-
çimsel bir sorunun geçirdiği aşamaları özetlemeye
çalışıyoruz..."
Nâzım Hikmet, bir kitabının önsözünde şunlan söylü-
yor:
"Bu kitabın yazarı; yüreğini, kafasını, kalemini, boy-
dan boya ömrünü halkına vermiş olmakla övünen sıra-
dan bir Türk şairidir.
Şiirimin kökü yurdumun topraklarındadır. Ama dalla-
rıyla bütün topraklara.. doğuda, batıda, güneyde, kuzey-
de uçsuz bucaksızyayılan bütün topraklara.. o topraklar
üzerinde kurulmuş medeniyetlere, büyük dünyamıza
uzanmak istedim."
Nâzım, Türk diline sevgisini şöyle anlatmış (Bütün
bunları Halit Çelenk'in kitabından aldım):
"Bir köylü, toprağını ve öküzünü.. bir marangoz, tah-
tasını ve rendesini nasıl severse, ben de Türk dilini öyle
seviyorum."
Nâzım ile Pablo Neruda'ya Dünya Barış Odülü verildi-
ğinde, Neruda şöyle der:
- Nâzım 'ın yaşadığı bir dünyada, Barış ödülü 'nü onun-
la paylaşmak benim için büyük bir onurdur.
Halit Çelenk, Kemal Sülker in "Nâzım Hikmet Dosya-
sı"adlı yapıtından aldığı şu ilginç bilgileri de verir:
"Ali Fuat Cebesoy, Şale Köşkü'nde, yazar ÇeÖn Al-
tan'a şöyle der:
- O çocuğu (Nâzım Hikmet'i) Şükrû Kaya ziyan etmiş-
tir. Mustafa Kemal bu yüzden çok sinirlenmiş ve üzül-
müştü. Nâzım Hikmet'i tevkif ettikleri bir sıraydı. Nlza-
mettin Tepedelenll rastladı. Nâzım'ı kurtarmanın
zamanı olduğunu söyledi. Yalova dönüşü gemide, ak-
şam yemeğinde Şükrü Kaya ile yan yana oturuyordum.
Bu konuyu konuşuyorduk. Mustafa Kemal birden Şükrü
Kaya'ya:
- Ne konuşuyorsunuz orada? diye bağırdı, azarladı. İlk
defa ciddi şekilde hastalanıp yatağa girdiği aksamdı o
akşam. Biraz sonra benim kulağıma:
- Çok sancım var, duramayacağım; sen benim yerime
geç.. ben yatacağım, dedi ve çekildi. Caz çalıyordu, ben
arkadaşlara, Biz de çekilelim, onsuz eğlenceye devam
etmemiz güzel değil' dedim. Cazı susturdum ve dağıl-
dık. Ben Mustafa Kemal'den haber almak için kamarası-
nın buiunduğu yere gittim. Sancısı olduğunu, doktorlann
kendisine iğne yaptığını söylediler. Konuşmamızı içer-
den duymuş, beni çağırdı kamaraya:
- Fenayım, dedi. Demincek Şükrü Kaya'ya mahsus
bağırdım. O çocuğu takmış parmağma, Önunla uğraşı-
yor. Ben tanınm, mert oğlandır o. Gelmesi için haber
gönderdim. Belki konuşma adabında bir kusur işlerim
diye gelmedi. Şükrü Kaya, Müşir'i de (Mareşal Fevzl
ÇakmakJ kandırmış. Askerlerin arasında onun yazıları-
na benzer yazılar uydurup dağıtmışlar. Başını yakmaya
çalışıyorlar oğlanın. Hepsinden haberim var..."
1938'de, Harp Okulu davasında karar açıklandtğı sıra-
da, bu hukuk dışı karar karşısında Nâzım Hikmet'in tep-
kisi şuolur:
- Mesele herhangi bir mahkûmiyet değil, Nâzım Hik-
met'in imhasıdır. Bu bir çeşit Dreyfus davası...
ismet Paşa, Nâzım Hikmet'in haksız yere hapislerde
çürümesine hep üzülmüştür. Falih Rıflu Atay, anılarında
şöyle yazar:
"Bir gün kulaklarımla Meclis koridorunda şu sözleri
duydum:
- Vesika yokmuş ha.. Delil bulunmazmış ha.. Biz onu
Divan-ı Harbe mankûm ettirelim de görsün. _
Nâzım Hikmet hapisteyken onu her düşünüşte bu sö-
zü hatırlayarak yok yere çile çekmesini içime yedire-
mezdim. Anasının yakınlarından Ali Fuat Cebesoy da
affı için çalıştı durdu. Inönü, Cebesoy'un ve bizim dedik-
lerimizi iyi karşılamıştır. Affedilecek ve Ankara'ya gelip
adı 'Ulus' olarak değişen Hâkimiyet-i Milliye kadrosu
içinde çalışacaktı. Fakat Fevzi Çakmak engelini aşmak
güçtü. Inönü bir gün bir gündelik gazetede Yahya Ke-
mal 'in divan biçimi bir gazelini göstererek:
- Bunları okudukça, Nâzım'ın hapiste olmasınacanım
yanıyor, demişti. Bir toplantımızda Nâzım Hikmet'in
kendi sesiyle piağa okuduğu Salkım Söğüt'ü dinlerken
Atatürk'ün tatlı dalışını hatırlıyorum..."
Bugün, Tansu Çiller-Murat Karayalçin hükümetinin
yapacağı tek şey vardır: 1950 DP iktidarımn, Menderes
hükümetinin, Nâzım Hikmet'i yurttaşlıktan çıkaran kara-
rını iptal etmek; böylece bir haksızlığı düzeltmek. ötesi
boş laf... •
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Keçe terlik. 2/ Bir tüm- 1
ceyi oluşturan birimler-
den her biri... Belli bir 2
bölgede yetişen hayvan- ,
lann tümü. 3/ Sık çalı...
" çekme güzel n'olsa 4
bahann sonu yazdır" ,-
(Faruk Nafız Çafnbbel).
4/ Dans etmeyi meslek 6
edinmiş kadın. 5/ Faiz... j
Agır kokulu bir gaz. 6/
Türkçe'de ilgi adıb... 8
"Bütün güzel kadınlar g
zannettiler ki/ - - - üzerine
yazdığım her şiir, kendileri için ya-
zümıştır" (Orhan Veli)... Numara-
nın kısa yazılışı. 7/ Hamur topağı.
8/ Ünlü kişilerin cinsel yaşamlannı
gözetleyip fotoğraflayan gazeteci-
lere verilen ad. 9/ Sağlıkb... Gövde
heykeli.
YUKARIDAN AŞAĞIYA
1/ Bar türü halk oyunlannda dizi-
nin en sonundaki oyuncuya veri-
len ad... Peru'nun plaka işareti. 2/
Zehir... Hekimbkte kullanılan bir
tür ravent. 3/ Beklenmedik hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyen, gül-
dürücü öyküler anlatan kimse... Eskrimde bir karşıİaşma türü.
4/ Oruç ayı. 5/ Küçük... Kötülük. fenalık. 6/ Bir nota... Bir kö-
mür cinsi... Avrupa Topluluğu'nu simgeleyen harfler. 7/ Divan
edebiyatında bilmece şekbnde düzenlenmiş şiir... Yunan rakısı.
8/ Kokulu tohumu hamur işlerinde ve rakıcıhkta kullanılan bit-
ki... Zirkonyum elementinin simgesi. 9/ Dört Mısır fıravunu-
nunortakadı.