29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20OCAK1994 PERŞEMBE 12 DUNYADAN EfsanevidevrimcileraruhyorSparîakistlerin önderleri Roza Luxemburg ve Karl Leibknecht öldürül- melerinin 75. yıldönümünde Berlin 'de 80 bin kişi îarafından anıldı. Roza Luxemburg ve Karl Leibknecht, 1907 ytünda. 17 Ocak 1989'da, Leipzig'de, Erich Ho- necker'in demokratik Almanya'sında, işçi hareketinin öldürûlen iki kahramanı Karl Uebknecht ve Rosa Luxemburg'u annıak için düzenlenen kalabalık resmi kortejje yüz kadar kişi daha katıldı. Kortejde beli- ren 'yabani' pankartı Rosa La Rougeun yapıüanndan bir alıntıydı: "Özgüriük ön- ceiikle değişik düşünmek demektir" Ko- münist Ahnanya'ya göre duygusuz yöne- ticiler belli etmedikleri bir kuşkuyla Gor- baçovcu özgürleştirme girişimlerini seyre- diyordu. Stasi'nin ajanlan sert müdahale- leriyle bu küstah pankartı yoketti ve on kadar 'resmi olmayan' göstericiyi tutuk- ladı. Birkaç ay sonra, yine Leipzig'de, aynı kişiler, görkemli pazertesi gösterilerini yö- netti. Bu gösteriler, işçi ve köylü devletini en alt sıraya indirmesinin, Berlin du- vannın yıkılmasının ve Almanya'nın bir- leşmesinin başlangjcı oldu. Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht isimleri, ülkerun çağdaş tarihine umut ve- ren ve aynı anda trajik bir olgu olarak Al- martlann haafalannda yer ahyor: 1918 Kasım ve 1919 mart aylan arasındaki Ber- lin Spartakist Devrimi sırasmda, Reich başkentinin komünist işçileri ve yenilgi ile küçük düşmüş ordunun askerleri çarpış- mışlardı. Karl Liebnecht ve Rosa Luxemburg, I. Dünya Savaşı başladığında bütün ülkeye yayılan şovenizm dalgasına ve Kutsal Bir- lik politikasma karşı çıkan Alman sosyal demokrat azınlık grubundaydı. Bu dalga, 4 Ağustos 1914'de sosyal demokrat mifîet veklUeri ve askerin oylanyla değişti. Savaş karşıtlan hükûmet baskısıyla karşılaşü ve yalnız bırakıldı: Rosa Luxembourg savaşı hapisanede geçirirken, Karl Liebknecht 1 Mayıs 1916'da tutuklanarak hapse atıldı. Gelecekteki Alman komünist partisinin Rusya da dinyenkkngüçleniyor SfceîfctorJjork &mts O gûn ayin yoktu. Üstelik bayram da de- ğildi. Oysa, binlerce Rus, kürk şapka- lan ve kahn mantolanna sannmış. KJZII Meydan'daki yeni kiliseyi, bir mum : yakıp dua etmek için üka basa doldurmuştu. \ 53 yaşındaki Valentina Lulkova, "Annem • çok dindar bir kadındı. Ben de durmadan onun dindarlığını eleştirirdlın. Oysa şimdi bir de bana bakın. Kiliseye geüp mumlar yakarak adak adı- yonnn" diyor. Valentina, komünizmin çökü- . şünden sonra Rus Ortodoks Kilisesi'nin yeni- • den canlanması karşısında memnuniyetini giz- , lemekten çekinmiyor. Ortodoks Kilisesinin başında tüm Rusya'- nın tanıdığı ve sevdiği bir din adamı bulunu- yor. Moskova ve Rusya Patriği II.Aleksi'nin li- . derhğinde, Stalin döneminde kapaulan ve depo olarak kullanılan altı binden fazla kilise tekrar açılmakla kalmamış, devlet yönetimin- de de etkinliğine yeniden kavuşmuş. Geçtiğimiz hafta Ortodoks Pıskopos, yenile- .• nen Beyaz Ev'in açıbşında kiliseyi temsilen bir ; takdis töreni düzenledi. Aynı bina üç ay önce ordu tarafından bombardıman edilmiş, baş- kaldıran onlarca parlamenter öldürülmüştü. Yönetimde baş gösteren bu kavgada, Patrik arabulucu olarak çatışmalann büyümemesi için büyük çaba harcamışü. Kiliseler onarılıyor 1 Kızıl Meydan'da yer alan Kazan Katedrali 17. yüzyılda yapıldı. Stalin dine karşı olduğun- dan, 1936 yıhnda kiliseyi yalnızca kapatmakla kalmayıp, kullarulamayacak hale getirdi. Son yıllarda Moskova kent yönetiminin kiliseye bağışladığı 830 bin dolar tutanndaki yardım ile Kazan Katedrali onanlarak, eski görkemli günlerine kavuştu. Kihsenin kasım ayındakı açılış törenine Devlet Başkanı YeJtsin de kaüldı. Eski parlamento, Yeltsin tarafından dağjtı- lmadan önce, bünyesinde yer alan din adam- lannın baskısıyla ülkedeki yabancı dinlerin et- kinliklerini kısıtlama yoluna gitmişti. Ne var ki, Yeltsin'in eylül ayında parlamentoyu fes- hetmesiyle önceden alınan tüm kararlar geçer- siz kıbndı. Ortodoks Kibsesi'nin devlet yönetiminde et- kin olması yeni bir olgu değil. Yüzyıllardır Or- todoks Kilisesi'nin devlet işlerine müdahalesi Rusya'nın tarihsel bir gerçeği olarak kabul gö- rüyordu. 1987 yıbnda Prens Vladimir'in din adamlannı mecbse kabul etmesiyle başlayan bu gelenek. komünizm dönemine dek devam etmiş. Tarihçi Richard Pipes çarlık döneminde din ve devlet işlerinin son derece karmaşık ve içiçe bir seyir izlediğini beb'rtiyor. 70 yılhk komünizm döneminde kiliseler ka- patıldı, din adamlan sürgüne gönderüdi, ina- nanlar toplaularak etkisiz hale getirildi. Kili-» se'nin sesini çıkaramaz hale geldıği bu dönem- de, yönetimin, din adamlannın Rus Haberal- ma Örgütü (KGB) ile işbirbğine girmesi doğ- rultusunda büyük baskı yaptığı ileri sürülüyor. Bugün, kilise-devlet arasında kurulan ihşki tek yönlü değil. Kiliseler Birliği Sözcüsü Alek- sander Boukkov, "Siyasi partilerin tümü kilise- nin yaıunda yer almak için sıraya girmiş dunım- da" diyor. Rusya'da ve eski Sovyet Cumhuriyetlerinde 85 milyon Ortodoks Hıristiyan yaşıyor. Boula- kov, Rusya'daki yeni demokratik sistem içinde ortaya çıkan ideolojüerden herhangi birine destek veımenin çok büyük bir hata olduğunu söylüyor. Diğer taraftan, Rusya'da dini îıder- ler arasında da büyük görüş farklılıklan oldu- ğu gözleniyor. Marda Kunstel Rusya'da son yıllarda Stalin döneminde kapatılan kiliseler birbiri ardına açüırken, din adamıarı da gösteri yap- maktan kaçuunıyor. Artık sadece dmarlarda kalan Lenin resimlerine de aldıran yok. PORTREIII. ALEKSİ Tüm Rusya ve Moskova'nın Patriği Ortodoks Patriği II. Aleksi, 64 yıl önce Estonya'da çok dindar bir ailerun çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasının adı karmaşık aile köklerini yasıtıyordu: Mihail Aleksandroviç Ridiger 21 yaşında f allinn bölgesindeki Rus Ortodoks Kihsesi'nde papaz olarak göreve başladı. 10 yıl sonra özel yetenekleri kilise yöneticilerinin dikkaüni çektiğinden, Moskova'daki kiliselerarası dış ilişkiler bölümüne tayin edildi. 35 yaşına geldiğinde terfı ederek Moskova Patrikhane'sinin yönetim kadrosuna dahil edildi. Komünizm döneminde Aleksi, diğer kilise üyeleriyle birbkte, KGB ve Kremlin ile iyi ilişkiler içindeydi. Krembn'in dış politika hedeflerini gerçekleşmesi doğrultusunda çabşmalar yapan Sovyet Banş Komitesi'nde başkan yardımcıbğı görevini başanyla yürütüyordu. 1989 yıbnda başanlanndan ötürü Sovyet Parlamentosu'da kendisine Halkın Temsilcisi unvanı verildi. 1990 yıhnda Leningrad ve Moskova Metropoliti olan Aleksi'yi, kilise bu görevinden alıp Papa'nın konumuna eş bir göreve getirdi; tüm Rusya'nın ve Moskova'nın Patriği oldu. iki kurucusu, birbirlerine tamamlayıa nitelikleriyle hayata olduğu kadar pobtik kavgada da bağlanmışü. 1870'de Za- mosc'da doğan Polonyab bir yahudi olan Rosa Luxemburg'un hareketü bir hayatı vardı. Rus mutlakiyeti tarafmdan ezibniş ve yahudi düşmanbğı tarafından zehirlen- miş Doğu Polonya'da, 17 yaşında Dev- rimci Sosyalist Parti'ye kaüldı. 1889'da sürgünden kurtulmak için Polonya'yı ter- ketti ve kendini Zurich'de marksist Rus- lann, Paul Axelrod, Vera Zassoulitcfa ve Georges Plekhanov'un yanında buldu. Spartakist Gruplan Karl Liebnecht, Berlinb' ilericiler sınıfına mensuptu. Alman sosyal demok- rat partisinin kuruculanndan VVilhelm Li- ebnecfat'in oglu olan Karl, avukai ve gaze- teciydi. Entelektüeldi, savaşmaktan daha çok yazmayı düşünüyordu. İşçiler arası- ndaki popülaritesi toplantılar düzenleyip ve halkla konuşmasından kay- naklanıyordu. Etkileyiciliği ve ünüyle, ülkede süren savaşa ve dar görüşlü polislere rağmen, her zaman nefret ettiği mibta- rizme karşı savaşmak için ilk spartakist gruplan organize etmesinı sağladı. Bu iki solcu Alman devrimci- den Rosa Breslau'daki, Karl'sa Berbn'deki hapishanelerde Rus olaylanna tanık oldular. 10 Kasım 1918'de Rosa Luxem- burg, hapishaneden çıkarak Berün'e geldi ve Karl Liebk- necht' le birbkte, solcu sparta- kıstin günlük gazetesi Die Ro- te'nin (kırmızı bayrak) yöneti- mini üstlendi. Başbakan Friedrich Ebert, İçişleri Bakanı Gustave Noske tarafından yönetilen çoğunluk- çularla, spartakistler arasında- ki çatışmalann yoğunlaşması aralık ayında , iktidan sorun- !an kökten çözmeye yöneltti. Karl ve Rosa, Noske'nin baş hedefı haline geldi. Sparktakist- ler tarafından 11 ocakta işgal edilen sosyal demokratlann or- ganı Vomarts gazetesi, sparta- kistlerle, çaüşmalara son ver- meyi amaçlayan hükümet ara- sındaki görüşmelerin kesilmesi- ni kışkırüyordu. O sırada aşuı solcu gösterilere katıbm azab- rken, hükümet ordusu Komü- nist Parti'nin binasını basarak, paniyi kapatü. Karl Liebnecht ve Rosa Luxemburg kaçtılar ama makalelerini takma adla Rote Fahne'de yayınlamaya başladılar. Berlin'de düzen 15 Ocak'da Wibnersdolfun burjuva semtindeki bir apart- manda, sahte kimliklerle bulu- nuyorlardı. Her ikisi de son yazılannı yazıyordu. Aynı gün akşam saat dokuza doğru Karl Liebknecht ve Rosa Luxem- burg, bir grup asker tarafından tutuklandı. Gizh' yerlerinin nasü bulunduğunu kimse bile- medi. Onlan Eden oteline gö- türdüler. Orada kumandan Pabst tarafından sorgulandılar ve sivil hapishane Moabit'e gö- türüldüler. Daha sonra Lieb- necht hapishaneden çıkanldı ve karanbk bir sokağa götürüldü. Burada başına indirilen bir dip- çik darbesiyle bayıltıbp, Tier- garten parkına doğru giden bir arabaya sokuldu. Parka gebn- diğinde arabadan inmesi ve yü- rümesi söylendi. Birkaç adım attıktan sonra bir tüfek kurşu- nuyla hayata gözlerini kapaclı. Sıra Rosa'ya gebnişti. Asker- ler tarafından kaba ve sert dav- ranıldıktan sonra, yan ölü bir şekilde arabaya sokulup, beyni- ne bir kurşun sıkıldı ve bir köp- rüden Landvvehrkanal'ın ça- murlu sulanna aüldı. Resmi açıklamaya göre, öfkeli bir ka- labahk arabayı durdurmuş ve Rosa'yı biünmeyen bir kadere doğru götürmüşlerdi. Bu cinayetler, onlan Alman işçi hareketinin simgesine dö- nüştürdü. Zamansız ölümleri, onlan devrim ideali ve Stalin desteği arasındaki üzücü olması muhtemel seçimden kurtardı. 9 Ocak 1994'e geündiğinde, sek- sen bin Berlinli onlan saygıyla a n d l LucRosenzweig 1994'te Avrupa'yı seçimler bekliyor Komünizmin çöküşünden kuynaklanan ve Avrupa ülkelerinde de kendinihisseîtirenyenimüliyetçüikgibiyeni eğilimlerin yanı sıra, Soğuk Savaş'm bitmesinin yarattığı yeni dengeler, 1994 seçimlerinde belirleyki olacak 1994 yıbnda bir çok Avrupa ül- kesinde seçimler yapılacak. Parlamen- tolar, meclisler yenilenecek, belki baş- bakanlar değişecek. Avrupa ülkeleri- nin yeni yöneticileri, yaşam düzeyini düşürmemeye (yükseltmeye değil), iş- sizüği önlemeye çahşacak ve Sovyetler Birbği'nin dağılmasıyla oluşan siyasi akımlarla savaşımı sürdürecek. İtalya, Abnanya, İsveç, Hollanda ve Avusturya'da bu yıl içinde seçimler yapılacak. Seçimler bir çok sonınun daha iyi hissedilmesini sağlayacak. Örneğin Abnanya'da ekim ayında yapılacak Bundestang seçimleri, Doğu Almanya'yla birleşmenin getir- diği sorunlardan etkilenecek. İtalya ve Avusturya seçimleri soğuk savaşın son bulmasının iç politikalar üzerin- deki etkisini ortaya koyacak. Seçimler bu iki ülkede de Komünist Parti'nin mirasçılannın güçlerini ve halk içinde bulduklan desteğin oranını ortaya çı- karacak. Faşizm, milliyetçilik Avrupa'da tekrar güç kazanıyor. Aşın sağm ve Avrupa'nın alışkın olmadığı bu aynbkçı politikalann güçlenmesi, po- litik dengeyi bozmakla tehdit ediyor. Gerek Almanya, gerek İtalya bugün bu sorunla karşı karşıya. Özellikle Al- manya'da aşın sağ, yüzde beşlik ba- rajı aşarsa. önümüzdeki seçimlerde yönetimde söz hakkına sahıp olabilir. Diğer Av rupa ülkelerinde de bu tehli- ke ortaya çıkmaya başladı. İngiltere bile bu tehlikeyle karşı karşıya geldi. Belediye seçimlerinde aşın sağın adaylan üst üste büyük başanlar ka- zandı. Bu sonuçlar tüm İngiltere'de hem şaşkınlıkla hem de endişeyle karşılandı. Tüm bu sorunlarla iç içe olan Avrupa için 1994 yıb büyük önem taşıyor. Bu ülkelerdeki politik liderlerin ve iktidarlann değişikbği, gerek Avrupa Birbği'nin geleceğini, gerekse Avrupa politik mozaiğini de- ğiştirebilecek sonuçlar yaratabilir. Demokrasinin beşiği sayılan Avru- pa'da demokrasiyi tehdit eden unsur- lann çoğalması ve güçlenmesiyse ayn bir tehlike yaratıyor. Doğu Bloku'- nun yıkılmasıyla Batı'ya yakmlaşan Doğu Avrupa da birçok sorunla karşı karşıya. Demokrasiye geçiş sürecin- deki bu ülkeler ekonomilerini, politi- kalannı oluştunnaya çalışıyor. Avru- pa desteğin sağlanması ve tüm Avru- pa'da istikrann korunması 1994 yıhnda yapılacak seçimlerin sonucuna bağh. GATT ile dünyaya açılan, Av- rupa BirliğTyle birleşen Avrupa büyük bir sınavın eşiğinde. Bu sınavdan ba- şanyla geçebilmesi için tüm Avrupab devlet başkanlann, hükümetlerin daha çok çalışması. dana geniş bir gö- rüş açısına sahip olması; güvenhk so- runun çözümlenmesi ve toplumlann yeni dünya düzenine uyum sağlaması ğerekb. . £ Mh ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Ötesi Boş Laf... Eskiden köylüler, köylü jandarmalara dövdürülürdü; günümüzde köylü çocuğu memurlar, köylü çocuğu po- lislere dövdürülüyorlar; değişen bir şey yok. Yaşamını Türk halkının mutluluğuna veren Nâzım Hk- met'in adı, ülkesinde bir sokağa bile verilmiş değil. Var mı bir "Nâzım Hikmet Sokağı" Türkiye'de? Nâzım'ın şimdiye dek yalnız sokaklara, caddelere değil, "kültür merkezleri'ne, "kltaplık"\ara adı verilmeliydi. Ne ge- zer? Hallt Çelenk'in "Umut Hangi Dağın Ardında" kitabı için, "Bir yazıyla anlatılabilir mi?" diye yazmıştım son "Ankara Notlan"nda. O yazıda, Deniz Gezmlşve arka- daşlarıyla ilgili bölümü vermeye çaiışmıştım ama, Nâ- zım Hikmet'le ilgiii bölüme deginememiştim bile. Halit Çelenk, Nâzım Hikmet'in yurttaşlıktan çıkarılması olayı- na değinerek, şöyle diyor: "Temelde Nâzım Hikmet7 yurttaşlıktan çıkarmaya kimsenin gücü yetmez, O; sanatıyla, şiiriyle, yaratıcı gü- cüyle, yurt ve insan sevgisiyle Türkiye insanının ve dün- ya halklarının yüreğinde yerini almıştır. Biz burada bi- çimsel bir sorunun geçirdiği aşamaları özetlemeye çalışıyoruz..." Nâzım Hikmet, bir kitabının önsözünde şunlan söylü- yor: "Bu kitabın yazarı; yüreğini, kafasını, kalemini, boy- dan boya ömrünü halkına vermiş olmakla övünen sıra- dan bir Türk şairidir. Şiirimin kökü yurdumun topraklarındadır. Ama dalla- rıyla bütün topraklara.. doğuda, batıda, güneyde, kuzey- de uçsuz bucaksızyayılan bütün topraklara.. o topraklar üzerinde kurulmuş medeniyetlere, büyük dünyamıza uzanmak istedim." Nâzım, Türk diline sevgisini şöyle anlatmış (Bütün bunları Halit Çelenk'in kitabından aldım): "Bir köylü, toprağını ve öküzünü.. bir marangoz, tah- tasını ve rendesini nasıl severse, ben de Türk dilini öyle seviyorum." Nâzım ile Pablo Neruda'ya Dünya Barış Odülü verildi- ğinde, Neruda şöyle der: - Nâzım 'ın yaşadığı bir dünyada, Barış ödülü 'nü onun- la paylaşmak benim için büyük bir onurdur. Halit Çelenk, Kemal Sülker in "Nâzım Hikmet Dosya- sı"adlı yapıtından aldığı şu ilginç bilgileri de verir: "Ali Fuat Cebesoy, Şale Köşkü'nde, yazar ÇeÖn Al- tan'a şöyle der: - O çocuğu (Nâzım Hikmet'i) Şükrû Kaya ziyan etmiş- tir. Mustafa Kemal bu yüzden çok sinirlenmiş ve üzül- müştü. Nâzım Hikmet'i tevkif ettikleri bir sıraydı. Nlza- mettin Tepedelenll rastladı. Nâzım'ı kurtarmanın zamanı olduğunu söyledi. Yalova dönüşü gemide, ak- şam yemeğinde Şükrü Kaya ile yan yana oturuyordum. Bu konuyu konuşuyorduk. Mustafa Kemal birden Şükrü Kaya'ya: - Ne konuşuyorsunuz orada? diye bağırdı, azarladı. İlk defa ciddi şekilde hastalanıp yatağa girdiği aksamdı o akşam. Biraz sonra benim kulağıma: - Çok sancım var, duramayacağım; sen benim yerime geç.. ben yatacağım, dedi ve çekildi. Caz çalıyordu, ben arkadaşlara, Biz de çekilelim, onsuz eğlenceye devam etmemiz güzel değil' dedim. Cazı susturdum ve dağıl- dık. Ben Mustafa Kemal'den haber almak için kamarası- nın buiunduğu yere gittim. Sancısı olduğunu, doktorlann kendisine iğne yaptığını söylediler. Konuşmamızı içer- den duymuş, beni çağırdı kamaraya: - Fenayım, dedi. Demincek Şükrü Kaya'ya mahsus bağırdım. O çocuğu takmış parmağma, Önunla uğraşı- yor. Ben tanınm, mert oğlandır o. Gelmesi için haber gönderdim. Belki konuşma adabında bir kusur işlerim diye gelmedi. Şükrü Kaya, Müşir'i de (Mareşal Fevzl ÇakmakJ kandırmış. Askerlerin arasında onun yazıları- na benzer yazılar uydurup dağıtmışlar. Başını yakmaya çalışıyorlar oğlanın. Hepsinden haberim var..." 1938'de, Harp Okulu davasında karar açıklandtğı sıra- da, bu hukuk dışı karar karşısında Nâzım Hikmet'in tep- kisi şuolur: - Mesele herhangi bir mahkûmiyet değil, Nâzım Hik- met'in imhasıdır. Bu bir çeşit Dreyfus davası... ismet Paşa, Nâzım Hikmet'in haksız yere hapislerde çürümesine hep üzülmüştür. Falih Rıflu Atay, anılarında şöyle yazar: "Bir gün kulaklarımla Meclis koridorunda şu sözleri duydum: - Vesika yokmuş ha.. Delil bulunmazmış ha.. Biz onu Divan-ı Harbe mankûm ettirelim de görsün. _ Nâzım Hikmet hapisteyken onu her düşünüşte bu sö- zü hatırlayarak yok yere çile çekmesini içime yedire- mezdim. Anasının yakınlarından Ali Fuat Cebesoy da affı için çalıştı durdu. Inönü, Cebesoy'un ve bizim dedik- lerimizi iyi karşılamıştır. Affedilecek ve Ankara'ya gelip adı 'Ulus' olarak değişen Hâkimiyet-i Milliye kadrosu içinde çalışacaktı. Fakat Fevzi Çakmak engelini aşmak güçtü. Inönü bir gün bir gündelik gazetede Yahya Ke- mal 'in divan biçimi bir gazelini göstererek: - Bunları okudukça, Nâzım'ın hapiste olmasınacanım yanıyor, demişti. Bir toplantımızda Nâzım Hikmet'in kendi sesiyle piağa okuduğu Salkım Söğüt'ü dinlerken Atatürk'ün tatlı dalışını hatırlıyorum..." Bugün, Tansu Çiller-Murat Karayalçin hükümetinin yapacağı tek şey vardır: 1950 DP iktidarımn, Menderes hükümetinin, Nâzım Hikmet'i yurttaşlıktan çıkaran kara- rını iptal etmek; böylece bir haksızlığı düzeltmek. ötesi boş laf... • BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Keçe terlik. 2/ Bir tüm- 1 ceyi oluşturan birimler- den her biri... Belli bir 2 bölgede yetişen hayvan- , lann tümü. 3/ Sık çalı... " çekme güzel n'olsa 4 bahann sonu yazdır" ,- (Faruk Nafız Çafnbbel). 4/ Dans etmeyi meslek 6 edinmiş kadın. 5/ Faiz... j Agır kokulu bir gaz. 6/ Türkçe'de ilgi adıb... 8 "Bütün güzel kadınlar g zannettiler ki/ - - - üzerine yazdığım her şiir, kendileri için ya- zümıştır" (Orhan Veli)... Numara- nın kısa yazılışı. 7/ Hamur topağı. 8/ Ünlü kişilerin cinsel yaşamlannı gözetleyip fotoğraflayan gazeteci- lere verilen ad. 9/ Sağlıkb... Gövde heykeli. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Bar türü halk oyunlannda dizi- nin en sonundaki oyuncuya veri- len ad... Peru'nun plaka işareti. 2/ Zehir... Hekimbkte kullanılan bir tür ravent. 3/ Beklenmedik hoş ve şaşırtıcı sözler söyleyen, gül- dürücü öyküler anlatan kimse... Eskrimde bir karşıİaşma türü. 4/ Oruç ayı. 5/ Küçük... Kötülük. fenalık. 6/ Bir nota... Bir kö- mür cinsi... Avrupa Topluluğu'nu simgeleyen harfler. 7/ Divan edebiyatında bilmece şekbnde düzenlenmiş şiir... Yunan rakısı. 8/ Kokulu tohumu hamur işlerinde ve rakıcıhkta kullanılan bit- ki... Zirkonyum elementinin simgesi. 9/ Dört Mısır fıravunu- nunortakadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle