Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 OCAK1994 PAZARTESİ CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Nuri İyem'in'Yüzleri' veAnadolu halk resmindeki suretler
DEMİRTAŞCEYHUN
* tölyesinde gör-
JM düğüm kadanyla
Xm Nuri İyem'in bu
/ m yılki sergisinde
£ M de resimlerin bü-
^, , , yük çoğunluğu-
nu gene "yözler"
oluşturacaktır sanınm. Benim
için ne gûzel bır rastlantıdır ki
196O'lı yıllarda Şişlı'de Koca-
tnansur sokakta kapı komşusu
oJduğum Nuri İyem, şimdı de
Şile'de yazük komşum. Galiba
15 yıl var ki, yalnız yaz aylannı
da değil, neredeyse yılın yansını
Şile'de geçiriyor. Işte bu yaz da
ne zaman uğramışsam atölye-
ye, sanki gene bir yüzresmiüze-
rinde çalışırken bulmuştum
onu. Kuşkusuz, salt yüz resmi
yapmamıştır bütün bir yıl
boyu. Çünkü duvarlarda ŞikV-
den görünümler peyzajlar da
vardj anımsadığım kadanyla.
Ama nedense aklımda öyle
kâlmış. Kimi tamamlanmış,
kimi tamamlanmak üzere,
Anadolu'dan kadın yüzleri, er-
kek yüzleri... Kimi henüz daha
taslak halinde, bembeyaztuval-
lerin üzerine karalanjvermiş...
Bu nedenle sanınm bu yılki ser-
gide de yüz resimleri çoğunluk-
ta olacak.
Resim
mucize gösterdiği iki minyatü-
rün bu konuda yapılmış ilk re-
simler olduğu savlanmaktadır
Sayın Dr. Tanmdı'nın belirtme-
lerine göre.
Aynca daha sonraki yüz-
yıllarda yapılmış minyatürlerde
Hazreti Muhammed'in yüzü
genellikle ya bir peçeyle örtül-
müş, ya da boş bırakılmış oldu-
ğu halde, bu iki minyatürde ha-
lifeleriyle birlikte Hazreti Mu-
hammed'in de yüzü çizilmiştir.
Yani Hazreti Muhammed'in
yüz resminin bulunduğu, tarih-
teki ilk minyatürler de galiba
bunlardır. Fakat hemen belirte-
lim ki elbette birer portre değil-
dir onlar. Zaten böyle bir amaç
da güdülmemiş olsa gerektir.
IMinyatürde
I
erçekten de Nuri İyem, ta 1960'lann ilk yıllannda yapmaya başladığı bu
yüz resimlerini tam 30 yıldır niçin ısrarla sürdürmektedir acaba? Kimilerince savlandığı gibi resim
sayısını hızla çoğaltmak için mi işin kolayma kaçmakta ve habire 'birbirinin ölü replikasına
dönüşmüş portreler' yapmaktadır?
portre var nıı?
Üstelik gerek iki boyutluluk
ve resim yüzeyınin bütün nok-
talannın eşit değerde oluşu, ge-
rek kompozisyon, istifleme,
renk, perspektif vb. gibi konu-
lardaki değişik estetik kurallan
düşünülecek olursa, topu topu
kıtap sayfası boyundaki minya-
türde gerçektcn portreden de
söz edebilmenin olanağı var mı-
dır acaba? İlginçtir, bu konuda-
ki ilk çalışmalar da galiba Fatih
Sultan Mehmed dönemine
rastlamaktadır. Bilindiği gibi
minyatür, Osmanh İmparator-
luğu'nda ilk kez Fatih döne-
minde başlamış ve sarayda bir
nakkaşhane (minyatür atölyesi)
kurulmuştur. Gene tarihimizde
geleneğimizisürdifrenyüz resinderiGerçekten Nun İyem, ta 1960'lann
ilk yıllannda yapmaya başladığı bu
yüz resimlenni tam 30 yıldır nıçin
ısrarla sürdürmektedir acaba? Kimile-
rince savlandığı gibi resim sayısını
hızla çoğaltmak için mi işin kolayma
kaçmakta ve habire "birbirinin ölü rep-
Kkasına dönüşmüş portreler" yapmak-
tadır?
Kuşkusuz. Nun İyem'in 30 yıldır
yapmayı sürdürdüğü bu resimler salt
yüz resimleri olmalanndan başka bir
de konu bütünlüğü içindedirler. Yani
hepsi de Anadolulu veya Trakyalı kır
insanlannın yüz resimleridir. Bazı-
lannm bu tür yanılgılara düşmelerine
neden olan şey de resimlerdeki bu
konu benzerliği mıdir, kım bilir?
IPortredegil,
'yüz resmr...
, Aynca bu resimlerin salt yüz resim-
leri oluşlanndan dolayı akademik an-
lamıyla birer portre olduklannı söyle-
yebilmenin de gerçekten olanağı var
mıdır acaba?
Kısacası, Nuri İyem'in bu resımJeri-
ne portre değil. kesinlikle yüz resmi de-
mek daha doğru olsa gerektir bizce.
Batı resminde de ayn bir "yüz res-
mi" yapma geleneğj var mıdır? Doğru-
su bilmiyorum.
Ama ilginçtir, biz Anadolu Türkleri
"resinı yapmak" fıilinin yerine bile
"yüz yapmak" anlamına "suret yap-
mak" veya "suret yazmak" deyimleri-
ni kullanmışızdır ta XIX. yüzyıhn son-
lanna dek neredeyse. Yani "suret"
sözeüğü, Osmanlıca'da hem "yüz",
hem de "resim" anlamlanna gelmek-
tedir. Ve unutmayalım ki Anadolu
Türk resmindeoldukça köklü bir "yüz
resmi" yapma geleneğj vardır.
Yüz, kuşkusuz yalnızca Anadolu
Türkleri'ni değil, bütün insanlığı, ne-
redeyse tarihı boyunca uğraştırmıştır.
Örneğin süreklı Tann fikri ile yüz
kavramını özdeşleştirmiştir insanoğ-
lu. Tann'yı çoğu zaman da yüzde
aramıştır. Yani yüzdeki şifreyi cözüp
tılsımı öğrenebilmek için didinmiş
durmuştur binlerce yıldır. Yaşamın
gjzlerinin yüzdeki çizgilerde saklı ol-
duğuna yürekten ınanmışür. Bu ne-
denle de yüze ve göze, kendinden ayn
gizemli anlamlar yüklemiş, onlan kut-
samıştır. Nazan onlardan bilmiştir.
Büyüyü onlarda aramıştır. İlginçtir,
nazardan ve büyüden korunmak için
de yüz resimlerine, göz resimlerine
sığınmıştır gene. Kısacası, büyünün ve
nazann yapılması da yüz ve göz resim-
leriyle olmuştur, bozulması da...
I'Suret yapmak Allah'a
şirk koşmaktır'...
Halkımıan yazgı'ya, "alın yazıs"
demesi de bu yüzden midir, kım bilir?
Resim yapmayı toptan yasak-
ladığını savunanlar hâlâ bulunsa bile
bizce Hazreti Muhammed de salt suret
resmi yapmayı yasaklamış olsa gere-
kir doğrusu. Çünkü bilindiği gibi
Kâbe'deki putlan kırdırdıktan sonra
baa Mekkelilerin bu kez de kendı
yaptıklan put suretlerine tapındıklan-
na gören Hazreti Muhammed, "Suret
yapmak Allah'a şirk (ortak) koş-
maktır" dıyerek resim yapmayı yasak-
lamıştır. Başsız ve ne idiği beürsiz bir
gövde resminin, ya da yontusunun bir
anlamının olabileceğinden söz açı-
lamayacağına göre yasaklanan, olsa
olsa baş veya yüz resmidir mutlaka.
Gerçekten yüzümüz, yalnız kişiliği-
mizi değil, İcimliğimızi de dışanya
yansıtan tek organımızdır sanınz.
Çünkü kimliğimiz de diyelim ekono-
mik, etnik, dinsel, toplumsal, eğitsel,
kültürel vb. kimliklerimiz de yüzümü-
zün renginden. biçiminden, havası-
ndan büyük oranda okunsa gerektir
gördüğümüz kadanyla, Örneğin yü-
zümüz Anglosaksondur, Germendır,
Tatardır, Japondur, Çinlidir, Araptır,
zencidir, Kızılderilidir, san ırktandır.
Yüzümüz, besilidir, saz benizlidir,
avurtlan çöküktür. Yüzümüz kavruk-
tur, buğday benizlidir, gün yüzü gör-
memişçesine porselen beyazıdır. Yü-
N
uri İyem'in 30 yıldır yapmayı sürdürdüğü bu resimler, salt yüz
resimleri olmalanndan başka birde konu bütünlüğü içindedirler. Hepsi
de Anadolulu veya Trakyalı kır insanın resimleridir.
Bazılannın resmiyle ilgili yanılgılara düşmelerine neden olan,
resimlerindeki bu konu benzerliği midir ? Aynca bu resimlerin salt yüz
resmi oluşlanndan dolayı akademik anlamıyla birer portre
olduklannı söyleyebilmenin de gerçekten olanağı var mıdır acaba?
îyem'in resmine portre değil, yüz resmi demek daha doğru olsa
gerektir...
zümüz iri kemiküdir.
Yüzümüz ince yapı-
lıdır, narindir vb...
İnsanoğlunun bütün
tarihi boyunca yüzle.
yüz resmiyle uğraş-
ması, her şeyi yüz res-
miyle anlatmaya ça-
lışması da galiba hiç
kuşku yok ki bu neden-
ledir.
Kim bilir, İslamiye-
tin getirdiği yasağın
sanıldığı kadar uzun
sürmeyip daha VII.
yüzyılın sonlannda
tavsamağa başlaması
da bu nedenle midir
acaba? Çünkü Dr. Ze-
ren Tanmdı'nın Hürri-
yet Vakfı Yayınlan
arasında cıkmış "Siyer-i Nebi" adb de- büyük bir gelişme göstermiştir.
ğerli çalışmasmm önsözünde belinti- Türklennresimsanatıyla ilgilenme-
ğine göre daha Emeıiler döneminde, leri de galiba İslamiyeti kabul etmele-
rinden sonra, X-XI. yüzyıllarda baş-
lamıştır. Örneğin tarihler. Selçuklu
VII. yüzyılın sonlannda yapılan dini
yapılarda bile tas\irler yeniden görül-
meye başlamıştır. Abbasıler dönemin-
de ise minyatür (kıtap resmi) oldukça
sultanlannın minyatür sanatıyla özel
olarak ilgilendiklenni, saraylannda
özel nakkaşlannın bu-
lunduğunu yazmak-
tadırlar. Hatta Bağ-
dat'ta özel birminyatür
okuiu açüklannı bile
öne sürenler vardır.
Fakat Selçuklu dö-
nemi minyatürlerinde
de İslamiyetle ilgili her-
hangi bir resme rastla-
mak elbette söz konu-
subile değildir.
İlginçtir, gene Dr.
Zeren Tanındı'nın söz
konusu kitabındaki
açıklamalanna göre
"Islam kitap res-
samlığında da Islam di-
niyle ilgili ilk tasvüiere
ta XIII. yüzydda Ana-
dolu'da rasdanmak-
tadır" ancak. Örneğin halen Topkapı
Sarayı Müzesi'nde bulunan ve söz ko-
nusu yüzyılda yapıldığı hesap edilen
birinde Hazreti Muhammed'i halifele-
ri Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali ile
bırlıkte gösteren. ıkıncısinde de Haz-
reti Muhammed'in bir ölüyü dirilterek
bir ressama portresinı yaptıran ilk
sultanımız da Fatih'tir. Rönesans'ın
ünlü ressamlannı İstanbul'a çağınnış
ve portresıni yapürmışür.
IOsmanlı'da yüz resmi
geleneğinin vaygınlaşması
Fatih de nakkaşlann yaptığı portre-
leri beğenmediği için mi acaba, u İtal-
ya'dan ressam getirtmıştir. kim bilir?
Çünkü ilginçtir, aynı günlerde Nak-
kaşbaşı Sinan Bey'i de bilgjsini görgü-
sünü arttırması için İtalya'ya, Roma'-
ya göndermıştir.
Galiba garçekten de Fatih dönemi-
ni minyatür sanatı açısından da bir
altın çağ olarak kabul etmek gerekir.
Çünkü minyatürlerdeki yüzlerde de
artık yer yer Batı'nın portre tekniği
kuilanılmaya başlanılmıştır bu tarih-
ten itibaren. Örneğin, Nakkaşbağı Si-
nan Bey'ın İtalya dönüşü yaptığı ünlü
"Gö Kokltyan Fatih" resmi, minya-
türde bu açıdan birdönüm noktası ol-
muştur sanki. Kanuni döneminın
ünlü nakkaşı Nigari, minyatürlerinde-
ki yüzleri bir portre gibi ışlemektedır
artık. Hazreti Muhammed'in ya-
şamöyküsünü resımlerle anlatan ilk ve
belki de hala tek kitap olan Siyer-i Ne-
bi'deki minyatürlerin yapıldığı III.
Murad döneminde, minyatür sanatı
için bir başka altın çağ diyebileceğimiz
III. Seiim döneminde bu özelîikler
daha da belırgin hale gelmiştir.
Görüldüğü gibi Osmanlılar, bu ya-
sak karannı hep körü körüne savun-
muş Sünniligin. üstelik de en bağnaz
kanadı Hanefi mezhebınden olduklan
halde, saraylannda bile yüz resmini
yasaklamak şöyle dursun tam karşıtı.
yüz resmi geleneğinin geliştirilmesine
katkılarda bulunmuşlardır.
İ
Halk nakkaşlannın
da katkısı oldu
İlginçtir. bu yasak karanna katı-
lmayan. Hanefilerden başka Sunni ta-
rikatlar da vardır Anadolu'da. Örne-
ğin, Mevlevilerde, Melamilerde, Huri-
felerde de bildigimiz kadanyla resim
yasak değildir. Şiiler, zaten ta baştan
beri bu yasağa karşıdırlar, hiç uygula-
mamışlardır. Bu nedenle, resim. özel-
likle de yüz resmi. Anadolu Türk tari-
hinde salt sarayla veya minyatürle de
smırlı kalmamışür kesinlikle. HaJk
nakkaşlan, yüz resmini halkın ya-
şamına da gırdirmışlerdir.
Kjsacası; bizce hiç kuşku yok ki. yüz
resmi, Anadolu Türkleri'nde oldukça
zengin bir geçmişe sahiptir. Çok zen-
gin bir geleneğimiz vardır. Bu zengin
geleneğimizin asıl anadamarlanndan
biri de, Alevi ve Bektaşi tekkelerinde-
kı, adsız halk nakkaşlannca yapılmış
Hazreti Ali ve Hacı Bektaş adlı yüz re-
simleridir. Bu Hazreti Ali resimlerine
portre diyebilmek ise değerli bilim
adamı Irene MefikofTun Anadolu Ale-
viliği ve Bektaşilik üzenne yazdığı in-
celemelerde kanıtlanyla birlikte gös-
terdiği gibi kesinlikle olanaksızdır biz-
ce de. Çünkü unutulmamahdır ki, Ta-
savvuf düşüncesinde. "Tann, evrende
bulunan bütün varlık türlerinde bir su-
ret olarak göriinmektedir. Yani, görü-
nen de, gören de, zat ve suret olan da
Tann'dır." Çünkü, bu yüz resimlerin-
de, gerçekte, "Tann, Hazreti AK sureti
olarak" yansımaktadır gözlere.
IÇağdaş Türk Resmi
Müzesi'nin önemli galerisi
Görüldüğü gibi nakkaşlar, yüz re-
simleriyle kesinlikle bir kişiüği veya
kimliği anlatmaya çalışmamaktadı-
rlar. Bir gerçekliği anlatmaktadırlar.
Tann da, bu gerçekliğin adıdır olsa
olsa...
İşte, Nuri İyem'in 1960'lardan bu
yana ısrarla sürdürdüğü yuz resiınleri-
ne portre diyebilmek de, gerek bu ne-
denle, gerekse portre resminin kural-
lan açısından olanaksızdır. Onlar, bir
resim geleneğimizi sürdüren, yüz re-
simleridir bizce. Bu nedenle, gelecekte
Çağdaş Türk Resmi müzesinin önemli
galerilerinden birini oluşturacağından
kuşku duymak bile olanaksızdır.
İzmir'i araştırfflak
kolaylaşıyor
GÜRHANTÜMER
Ünlü coğrafyaa Strabon, Smyrnalılardan, yani îzmirliler-
den söz ederken. "Kentleri, şiındiki kentlerin en güzeb'dir" de-
miştir. Roma İmparatom Caracalla, onun. güzelük ve plan-
lama açısından, Küçük Asya'da birinci olduğunu söylemiş-
tir. Tiberius ise kendisi adına bir tapınak yapma iznini, istek-
li birçok kent arasından İzmir'e vermiştir. Sonra, daha
İstanbuJ'da bile henüz bir tiyatro yokken, ta 1657'de, Corne-
ille'in "Nicomede"inin, İzmir'deki Fransız Konsolosluğu'-
nda oynandığını biliyoruz. Ve 19. yüzyıldan kalma bir salna-
mede şu satırlan okuyoruz: "Sahilde kain beldelerin İstanbul
şehr-i binazir-i hepsinden müstesna olduğu halde, nazar-ı dik-
kate değer birincUerden biri de İzmir şehri, mevki ve iklim iti-
bariyle, letafet ve itidali haiz, ticaret, terakld ve umran nokt: -i
nazarlanndan dahi Osmanlı vilayet merkezinden sayüan bir
şehr-i şehir, bir bender-i binazirdir."
Bu tür sözleri daha da uzatabiliriz. örneğin, işte bir sapta-
ma daha: Büyük bir ticaret kentidir İzmir. 18. yüzyılın ikınci
yansında İzmir'de bulunan Fransız tüccarlann sayısı 29
iken, İstanbul'da sadece 11 tüçcar vardı. Buradaki Levanten
kültür, belki ancak Pera'daki ile kıyaslanabilirdi.
Ama öte yandan da, Kurtuluş Savaşı sırasında, "ilk kur-
şun"un İzmir'de atıldığını, bu savaşın, 1922 yılının 9 Eylül
günü İzmir'de sona erdiğini bilmeyen var mı?
Bugün ise bu kent, iki milyonu aşan nüfusuyla, Türkiye'-
nin üçüncü büyük kenti. İki üniversite var îzmir'de ve bir
üçüncüsünün kuruluş çalışmalan sürüyor.
Peki acaba bu İzmir, yeteri kadar araştınldı mı, yeteri ka-
dar yaaldı mı?
EÛmizde tam bir döküm yok. Onun için de kesin bir yanıt
veremiyoruz bu sorulara. Bölük pörçük bir şeyler var elbet-
te, ama yine de durumun pek parjak olduğunu soylemek
sanınm çok zor. En aandan şöyle: İzmir üzerine geniş kap-
samlı biraraştırma için izmir'deki belgeler hayli yetersiz. Gi-
dip. örneğin Paris'te, belki Atina'da. British Museum'da
uzun uzun çalışmadan olmuyor.
İÖ 3000 yıllannda, Bayraİclı'da, Tepekule'de kurulan bu
kentin 5000 yıllık tarihini, kültürünü derlemektoparlamak
için bir şeyleryapılmalıydı. Bundan üç >ıl önce, İzmir Kültür
Sanat ve Eğitim Vakffnın 5. kuruluş yılında düzenlenen bir
sergide bir çağn vardı Şöyle deniliyordu o çağnda: "Izrair'in
binlerce yıllık kültürel birikimi üe ilgili tüm belgeleri, büimsel
ve sanatsal çaltşmaları bir araya getirecek bir \zmir araştır-
maları merkezi', bir 'İzmir kent müzesi
1
kurulmalıdır. Herke-
si. özeliikle de etinde İzmir'lc ilgili değerli kültürel belgeler bu-
lunanları; İzmir'le ilgili bilimsel. sanatsal çalışmalar vapmış
olanlan, bu kuruluşa katkıda bulunmaya, bu girişinü destekie-
meye, biziere yardjncı olmaya çağırıyoruz."
Adı geçen vakıf bu çağnyı yaptı yapmasına da, arkasını ne
yaak ki getiremedi. Ama anlaşıian. tohum betona değil, top-
rağa düşmüş. Öyle; çünkü ses, işte üç yıl sonra Eee Üniversi-
tesi'nden geldi. Bu üniversiteye bağlı olarak bir 'Uzmir Araş-
tırma ve Uyguiama Merkezi" kuruldu. Bu merkezin, 23 Ey-
lül 1993 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmeliği-
nin. çalışma alanını belirleyen 2. maddesi, "İzmir şehir ve
yakın çevresinin tarihi, sanatı, arkeolojisi, coğrafyası, sosyal
ve kültürel *arlıkları ile ilgili her türlü araştırmalar yapmak"
diye başlıyor, "İzmir'le ilgili her türiü toplantılar düzenler ve
başka yerlerde düzenlenen topiantdara katılır" dıye bıüyor.
Merkez'in yönetim kurulu 7 kışiden oluşuyor. Kurulun
müdürü ve üyelerinin çoğunluğu ünıversiteden. Yalnızca bir
tanesi dışandan katılabiliyor.
"İzmir Araşürma ve Uyguiama Merkea" henüz körpecik
bir fidan, müdürünün deyişiyle, "henüz emekleme çağında
bile değil." Üniversiteden maddı yardım da alamıvor şimdi-
lık. Şimdilık, bütçesi, İzmir'le ilgili bir kitap yazmış olan
İzmirlı bir sanayicinın bu kitabının satışından gelen parayla
sınırlı.
• Resmi yönetim kuruluna yardıma olacak gayri resmi bir
danışma kurulu. bugünlerde toplanıp işe nereden başlanma-
sı gerektiğini tartışacak. Büyük bir olasılıkla. önce bır "İzmir
biMiyografyası" çıkaracaklar.
Bugünden yanna olacak, öbür gün bitecek bir iş değil.
Ama size önce de söylediğim gibi, tohum toprağa düşmüş ve
bu çok önemli. Fıliz verirse. gelecek kuşaklann İzmir'i araş-
tınnalan daha kolay olacak.
Esin Afşar'dan 'Na&mHikmet*
Kültür Servisi - Esin Afşar, bu akşam saat 20.00'de Atatürk
Kültür Merkezi Konser Salonu'nda bir konser veriyor.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin düzenlediği
konserde sanatçı, Yunus Emre'nin yani sıra Fransa'da
yapılan "Nazım Hikmet Getesi"nde seslendirdiği
parçalan da Türk dinleyicisine sunacak. Programda
ayrıca. Afşar'ın Nazım Hikmet ve Suat Taşer'in
şiirlerinden bestelediğı Atatürk ile ilgili iki parça da yer
alıyor.
'Derin BirSoluk AV turnede
Kültür Servisi - Tiyatro Stüdyosu. "Denn Bır Soluk Al"
oyunuyla turneye çıktı. Ben Elton'dan Ahmet
Levendoğlu'nun dilimize uyarlayıp yönettiğı oyunda
Ahmet Levendoğlu, Haluk Bilginer, Nilüfer Açıkalın ve
Cüneyt Uzunlarrol alıyor. Dekortasanmı Duygu
Sağıroğlu'na ait. Oyunlannı yann Konya"da matıne ve
suare olarak sahneleyecek topluluğun turne progranıında.
Adana, Mersin, Antalya, Konya, Eskişehir. Salihlı.
Denizlı. Kayseri ve Bursa kentleri bulunuyor.
'Beyoğlu'nda Fuhuş'
Kültür Servisi - Giovanni Scognamillo'nun yeni kıtabı
"Beyoğlu'nda Fuhuş" Altın Kitaplar tarafından
yayımlandı. Birzamanlann Beyoğlu'sunuanılannda dıle
getiren, en son "İstanbul Gizemleri"ni araştıran
Scognamillo, bu son çalışmasmda Beyoğlu'nun bir eğlence
ve fuhuş merkezi olduğu dönemleri canlandıny or.
'Nostalji'yi aşarak, Beyoğlu'nu bir araştırma konusu
olarak gören yazann bu kitabında. 'batakhane' diye çokça
suçlanan Beyoğlu-Pera, daha doğal ve nesnel boyutlar
içinde, gerçek yüzünün bir kısmını açıkladığı gibi, Paris,
Londra, Berlin, San Franciscogibi mega kentlerden daha
günahkar olmadığmı kanıtlıyor.
Yenibir oyun sahneleniyor
Kültür Servisi - Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Deneme
Sahnesi, bu akşam saat 20.30'da yeni bir oyunla seyirci
karşısına çıkıyor. Grup çahşması olarak yazılan. Oğuz
Bıyık'ın yönettiği ve Sennur Kaya, Oğuz Bıyık, Vedat
Oyuryüz. Orkun Bürün, Yüksel Güçlü, Yılmaz Ankan,
Ferahnaz Kaygun, Selin Sehergül, Serhan Cantegin,
Ahmet Lfçar, Nursei Vural ve Elçin Şişmangil'in oynadığı
müzikal güldürünün adı," Acele Koca Aranıyor". Oyun,
evlilik kurumunun bireleştirisi olup bu kunımun olumlu
olumsuz, tutarb tutarsız tüm yönlerini evde kalmış bir kızın
çevresinde gelişen olaylardoğrultusunda anlatıyor.
Deneme Sahnesi, şubat ayından itibaren de Jean Genet'nin
"Gözetim Altında" adlı oyununu sahneleyecek.