25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 OCAK1994 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 Avrupa Para Enstitüsü'nün Alman Merkez Bankası'nın etkisi altında kalıp kalmayacağı tartışılıyor Âvrupa BirliğFniıı veııi odak noktası Ekonomi Servisi -1994 yılı ile birlikte Avrupa Birliği'nde yeni bir kurum faaliyete geçü. Avru- pa Para Enstitüsü (EMI). İleri- de yerini Avrupa Merkez Ban- kası'na bırakacak olan bu ku- rumun, Alman Merkez Ban- kası'nın gölgesinde kalacağı tartışmalan yapıhyor. Maastricht Anlaşması'na göre 1 Ocak 1994 tarihinde res- men çalışmaya başlayan EMI, 10 gün içinde ilk toplantısını yaptı. Anlaşma çerçevesinde Avrupa Birliği'nin tek para bi- rimine (ECU) geçişi için üç aşa- ma öngörülüyordu. Birind aşa- mada üyelerin birbiri ile sıkı ilişkide olmasının sağlanması, ikinci aşamada Avrupa Para Enstitüsü'nün faaliyete geçmesi ve de son aşamada bu kuramun yerini Avrupa Merkez Ban- İcası'na bırakarak en erken 1997'de en geç 1999'da tek para birimine geçişin sağianması. Bundesbank'ın etkisi Bu gelişmeler çerçevesinde EMI'nin görevinin Avrupa Merkez Bankasfndan (ECB) farklıhğı, EMI'nin birlik içeri- sındc para birliğini sağlamak için çalışmalar yapması, ECB'- nin ise birlik içerisindeki döviz kurlannın sabit oranda tutul- masını sağlamak şeklinde orta- ya çıkıyor. Ancak çoğu gözlem- cinin üzerinde durduğu nokta. bu yeni yapılanmanın kurlan düzenlemede veya yerel faiz oranlan ile ilgili konularda her- hangi bir yetki tanımaması. Oysa ileride kurulacak Avrupa Merkez Bankası'nın kurlan sa- bitleme veya faiz oranlannda düzerüeme yapmaya yetkisi olacak. Bu noktada gözlemci- ler, resmen olmasa biîe bu ku- rumun faaliyet göstereceği yer itibanyla da Alman Merkez Bankası'nın gölgesinde kala- cağını vurguluyor. Bu konu- daki şüpheler o kadar yoğun ki Avrupa Para Enstitüsünün faa- liyet göstereceği yerin Alman- ya'nın finansal merkezi konu- mundaki Frankfurt olarak be- lirlenmesinin, Alman Markı'- nın gücü karşısmda bir jest ol- duğu bile iddia ediliyor. Burada Almanya'nın para politikalan- ndaki kaü disiplininin Avrupa Birliği ülkeleri tarafından da uygulanacağı öne sürülüyor. Alman Merkez Bankası Baş- kanı Hans Tietmeyer ise tüm bu eleştirilere sert bir dille vanıt vererek "Brüksel'de ba/ılarının istediği gibi daha evvel tasar- lanmış olan bir sürecin dışına çıkmak, sadece bu kunımun üzerine daha fazla yük getir- mez, ayıu zamanda Maastricht AnlaşmasTna da zarar verir" diyor. Işsizliğin 2.5 milyona ulaş- ması, enflasyon rakamının son 11 yılın en yüksek düzeyine yükselmesi ve M3 para aranın beklenenin üzerinde çıkması, Alman ekonomisini zor duru- ma sokuyor. İlk toplantı . Avrupa Para Enstitüsü'nün ilk toplantısı 11 ocakta yapıldı. Toplantı sonrasmda enstitünün başkanı Alexandre Lamfa- lussy, tek paraya geçmek için önceden belirlenen prosedüre uymak gerektiğini belirtirken, geçen yıl yaşanan kriz sonrası alman. dalgalanma marjlannın yüzde 15"e çıkanlması ka- rannın Tek Pazar'a geçişi zora sokmanın ötesinde, oluşumu tümden baltalayabileceğini söyledi. Lamfalussy, 1997'de bile tek para birimine geçişin çok zor olduğunu vurgularken, bunun hiçbir çaba göstermeye- cekleri anlamına gelmemesi ge- rektiğini söyledi. A vrupa Para Enstitüsü başkanı Alexandre Lamfalussy 1997yılındaortak para birimine geçiş ihtimalinin çok düşük olduğunu belirtirken Döviz Kurlan Mekanizmasf na dahil para birimlerinin dalgalanma marjlannın bu düzeyde kalmasının da birliğe büyük zarar vereceğini söyledi. Akxandre Lamfaluss\ EMINEDİR? Ad\: Avrupa Para Enstitüsü StatüaütAvrupa Merkez Bankası'nın prototipi. Maastricht Anlaşması ile oluşturuldu. İleride yerini Avrupa Merkez Bankası'na bırakacak. Merkezi: Frankfurt Yönetim Kadrosut 12Avrupa Birliği ülkesi Merkez Bankası'nın başkanlan ve kurum başkanı. Başkanı: Belçikalı Alexandre Lamfalussy. İşievi: Maastricht Anlaşması'nın öngördüğü üzere, en erken 1997'nin 1 ocağında en geç 1999'da oluşturulacak tam ekonomik birlik için planlar hazırlamak. Frankfurt, Avrupa Para Enstitüsü burada çaltşmaya başladıktan sonra daha da hareketlenecek. IngiHzSterüni,hayatuukm mcmnıın Yaklaşık 1.5yıldırA vrupakur mekanizmasından ayrı olan sîerlin, değer kaybetmediğigibiaksine değerkazandı • Ekonomideki iyileşme kıpırtılan, kayıtlı resmi jşsiz sayısında görülen düşüşleeşzamanh. Geçen yıl Ocak ayından itibaren işsiz sayısı 226 bin azaldı ve Aralık 1993'de 2,766 milyona indi. Böylece Temmuz 1992'den bu yana ilk kez işsizlik oranı, çalışmaçağındaki nüfusun yüzde 10'undan aşağı çekilmiş oldu. EDtP EMİL ÖYMEN LONDRA - tngiliz Sterlini. Avrupa Döviz Sistemi'nin (EMS) Kur Mekanizması'ndan (ERM) aynlalı neredeyse 1.5 yıla yaklaşıyor. Bu sürede Sterlin, değer kaybetmedi, aksine değeri artar oldu. Geçtiğimiz haftayı Sterlin, Alman Markına göre 2.61'den, Amerikan Dolanna göre 1.50'den kapattı. Ekonominin duraklama dönemini atlatmaya başladığına ilişkin belirtiler var. Enflasyon geçen yıl bu sıralarda yüzde 3'ken şimdi yüzde 1.4. Temel faiz oranı geçen yıl yüzde 7.19'ken, şimdi yüzde 5.44. fşsizlik oranı geçen yıl yüzde 10.6'yken, şimdi yüzde 9.8. Sınai üretimdeartış isegeçenyılki düzeyini koruyor: Yüzde 1.8. Fransa'da sınai üretim geçen yıl yüzde 0.4düzeyindeyken, son veriler yüzde -4.9'a düştüğünü gösteriyor. Almanya'da da geçen yıl yüzde -5.8 olan üretim oranının, yüzde-4.5'a kadar yükselebildiği görülüyor. Enflasyon oranı Fransa'da yüzde 2.1. Almanya'da 3.7, Italya'da yüzde4. İspanya'da yüzde 4.6. Kredi alımını daha ucuzlatmak amacıyla İngiltere" de, temel faizoranını yüzde 5.44'den de aşağı çekme fıkrinden şimdilik vazgeçildi. Temel faiz oranlan, Fransa'da halen yüzde 6.29, Almanya'da 5.88. Italya'da 8.38, Hollanda'da 5.20. İspanya'da 9.92. Bu veriler ışığında Sterlinin, ERM içinde Alman Markına göre zoraki biçimde yüksek değerde tutulması hatalı olduğu kadar. ERM dışında gerçek değerini bulan Sterlinin. şimdi yeniden değer kazanması da ihracatçı sanayiciler tarafından o kadar kaygı verici bulunuyor. Ekonomideki iyileşme kıpırtılan, kayıtlı resmi işsizsayısında görülen düşüşleeşzamanlı. Geçen yıl Ocak ayından itibaren işsiz sayısı 226 bin azaldı ve Aralık 1993'de 2,766 milyona indi. Böylece Temmuz 1992'den bu \ana ilk kez işsizlik oranı. çalışma çağındaki nüfusun yüzde 10'undanaşağı çekilmiş oldu. Yüzde 10 sının hükümet için psikolojik bir sınırdı. İşsizlik oranı Fransa'da halen yüzde 12, Almanya ve Hollanda'da yüzde9, Italya'da yüzde 10.3, îspanya'da yüzde 23. Hükümeti memmun eden bir başka gelişme ise, işsizliğin kronik olduğu Kuzey Irlanda'da da düşmesi. Bunun da bir yıl içinde yüzde 5.44 oranında azaldığı anlaşıldı. Kuzey İrlanda'da terörün en temel nedenlerinden biri olan işsizlik, çalışma çağındaki erkek nüfusun halen yüzde 17.7, kadın nüfusun yüzde 7.2'sini etkiliyor. Ve burada da işsiz sayısı. psikolojik 100 bin sınınnın altına indi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA ABD hegemonyası gücleniyop mu? D ünya ekonomisi 1970'lerin başında büyük bir yapısal krize girdi. Bu kriz boyun- ca, Bretton Woods para sis- teminin çöküşü, Vietnam savaşının ABD tarafından kaybedilmesi, petrol krizleri, ABD'nin uiuslararası reka- bet gücünün zayıflaması, global ti- caret ve sermaye ihracı etkinliği içinde yerinin göreli olarak gerile- mesi, buna karşılık, özellikle 1980- ler boyunca Almanya ve Japonya- nın öne çıkması gibi gelişmeler ABD'nin lider/hegemonik konumu- nun gerilemekte olduğuna işaret ediyordu. Böylece ekonomik krize bir de ABD'nin yerine alternatif lider adaylarının gelişmeye başlaması ile yeni bir politik istikrarsızlık unsuru ekleniyordu. Dünya ekonomisinin ekonomik krizin üçüncü durgunlu- ğundan çıkmaya başladığı şu sıra- larda ABD'nin, global olarak ekono- mik ve politik gücünün tekrar art- makta olduğuna dair işaretler belir- meye başladı. Acaba ABD'nin hege- monik konumunun gerilemesi eğili- mi tersine mi dönüyor? Ekonomik topaıianma ABD ekonomisi 1993 yılının ilk altı ayında %1.5 büyüdü, 3. dört aylık dönemde büyümenin %3.5 olması ve 4. dört aylık dönemde de bu ra- kamın % 4.5 olarak tahmin edilmesi ekonomik toparlanmanın hızlan- dığını gösteriyor (WSJ: 10/01/94). 1993 yılında Batı Alman ekonomisi- nin %1.9gerilediği, Japon ekonomi- sinin ise en fazla %0.2 büyümüş ola- cağı tahmin ediliyor. 1994'te ise ABD'de büyüme hızının en az %2.8, Japonya ve Almanya'da ise en fazla sırasıyla %1.8 ve %1.2 olması bek- leniyor. (The Economist, 15.01.94). Bu arada 1993te ABD'de işsizlik %6.4 ile son yılların en düşük düze- yine inerken, Almanya'da %9, Ja- ponya'da ise %2.8 ile yükselme- ye devam etti. ABD'nin göreli eko- nomik gücünün arttığını düşündür- ten çok daha çarpıcı göstergeler var. Bir Morgan Stanley araştı- rmasına göre 1985-1993 döneminde ABD'de emek maaliyetleri yılda ortalama %6.4 düşerken Almanya'- da %4.2, Japonyada da %6.6 artmış. Bu gün ortalama emek mali- yeti ABD'de 16.7$/saat, Japonyada 19.3 $/saat ve Almanya'da 25.5 $/saat. ABD'nin rekabet gücünün bu şekilde artması dış ticarette de göre- li olarak güçlenmesini getirmiş. 1985-93 döneminde ABD'nin ihra- catı yılda ortalama %8.6 artarken, Japonya'nın ki %2.8'de kalmış. Al- manya'nınki ise %1.7 olmuş. Bu ge- lişmeler; Almanya ve Japonya hâlâ şiddetli bir ekonomik durgunluk için- de kıvranırken, ABD ekonomisinin, yavaş fakat görünüşte istikrarlı bir ekonomik toparlanma yaşamakta ve aynı zamanda da son yıllarda gö- reli olarak rekabet gücünün de art- makta olduğunu düşündürtüyor. Global konumlanma Bugün dünya ekonomisinin üç önemli kutbu var. ABD, Japonya/ Uzakdoğu ve Avrupa. Bu üçgenin içinde, diğer ikisi ile en güçlü ilişkile- re sahip olan ABD'nin bu konumu son bir yılda daha da güçlendi. ABD, NAFTA'yı (Kuzey Amerika Serbest* Ticaret Anlaşması) imzaladıktan sonra APEC (Asya Pasifik Ekonomik Konseyi) toplantısı ile bu iki bölge- nin bağlantısını kurma avantajına sahip olduğunu Uzakdoğu'ya gös- terdi. Daha önce de bu sütunlarda yazdığım gibi ABD'nin zaten son yı- llarda Uzakdoğu'yla ticareti ve böl- geye yatırımları dünyanın geri ka- lanına göre daha hızlı artıyordu. Ku- zey Kore ve Çin'de nükleer silah- ların olması ABD'nin varlığına, böl- gede ayrıca bir başka anlam da kazandırıyordu. GATT anlaşması sırasında her ne kadar ABD tarım konusunda geri basmak zorunda kaldıysa da, telif ve patent hakkı, fi- nansal hizmetler, ABD kıyı/deniz taşımacılığı ko- nularında istediği- ni elde etti. ABD, ticaret kanu- nunun, ABD'nin rakiplerine ceza uygulamasına izin veren 301. mad- desini de korumaya devam ediyor. Rusya'da reformların aksaması ve saldırgan/yayılmacı bir milliyetçili- ğin, hatta faşizm tehlikesinin art- ması ise Avrupalıları endişelendir- dikçe ABD'nin "soğuk savaş'.' son- rası önemi azalan "askeri şemşiye- si" tekrar önem kazandı. Bir Rus tehlikesinden ilk önce etkilenecek olan Orta Avrupa ülkelerinin (Al- manya'nın tarihsel etki alanının) NA- TO'ya henüz alınmaması için ABD'- nin ağırlığını koyabilmesi ise bu gücünün derecesini gösterdi. ABD, kendi Avrupa politikasını Rusya- ABD ilişkileri üzerine kurabiliyor ve bunu kabul ettirebiliyordu. Diğer ta- raftan Clinton'un sık sık Avrupa bi- zim için çok önemlidir demek zorun- da kalması aslında, ABD'nin GATT görüşmeleri sırasında Avrupa'ya ' ya imzalarsınız ya da biz Uzakdoğu yu size kaparız" tehdidinin, Avru- pa'da ne kadar korkutucu bir etki ya- ratmış olduğunu gösteriyordu. Av- rupa ile Uzakdoğu arasındaki ilişki- ler zayıftı ve bunlar sık sık ABD ek- seninden geçiyordu. Bazı zayıf noktalar ABD'deki ekonomik büyüme, aslı- nda, göründüğü kadar istikrarlı de- ğil. ABD ekonomisinin durgunluk- tan, hızlı bir üretkenlik, yatırım artışı ile gelirlerde ve refah düzeyinde yükselme ile değil yine Reagan dö- neminde olduğu gibi borçlarda bir artış, gelir dağılımında bir bozulma ile çıkmakta olduğuna dair kuvvetli göstergeler var. Emekgelirlerindeki gerileme, üretkenlik arttışından daha büyük bir rol oynuyor. Morgan Stanley'den Robert Glordano'nun da işaret ettiği gibi tüketim artışının gelirlerdeki artışın gerisinden geli- yor olması bu tespiti destekler nite- likte (FT. 04.01.94). Yüksek bütçe açığı ve dış ticaret açığı da ekono- mik toparlanma üzerinde olumsuz bir baskı yaratmaya devam ediyor. Diğer taraftan, Almanya, Birleşik Almanya ve Avrupa'nın lideri ola- rak, Japonyada dünya ekonomisi- nin en hızlı büyüyen bölgesiyle (Uzakdoğu) sıkı ilişkileri ve teknoloji üstünlüğü ve dış ticaret fazlası ile durgunluktan çıktıklarında, ABD'nin üstünlüğündeki göreli ilerleme geri- leyebilir. Böylece, eğer, Rusya'da Jlrinovs- ki veya bir başka fanatik lider iktida- ra gelerek Batı'yı açıkçatehdit altına alarak (bu arada ABD de savaş eko- nomisini yeniden canlandırarak), tüm politik dengeleri yeniden alt üst etmezse, ABD'nin ekonomik ve poli- tik üstünlüğünde son yıllardaki göre- li artış kalıcı olmayabilir. TÜSİAD Onur konuğu İsrail'den Ekonomi Servisi - Türk Sa- nayidleri ve İşadamlan Derne- ği (TÜSİAD)'nin yıllık olağan genel kurulu 20 ocakta yapıla- cak Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Rahmi Koç ve Yöne- tim Kurulu Başkanı Halis Ko- milinin açış konuşmalanyla başlayacak genel kurulun onur konuğu İsraiJ Merkez Bankası Başkanı Prof. Dr. Jakop A. Frankel olacak. İsrail'de 1980- 1991 yıllan arasında ortalama yüzde 90 dolayında seyreden enflasyonun 1992 yılında yüzde 9'a çekilmesinde önemli rol oy- nayan Frankel. ülkesinde aldı- klan önlemlerle ilgili bilgi verecek. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Dizginsiz Sermaye Büyük sermayenin gidiş yönleri, tüm ekonominin ge- lişme doğrultusunu belirleyeceği için önemlidir. Bu ne- denle sermayenin eğilimleri sürekli olarak izlenmelidir. Son ayların gelişmelerine bakıldığında 1993'ten 1994'e geçerken büyük sermayenin iki özelliği belirgin- leşiyor. Sermaye, dışsatıma dayalı büyümesini nere- deyse tümüyle bir yana bırakmış görünüyor. Son yılların iç pazara dayalı kazanç anlayışı, sürüyor. İkinci olarak sermaye, giderek artan bir oranda para ticaretine yöne- liyor; üretim ve hizmet kesimlerine yatırım yapmıyor, bi- rikimini başta borsa olmak üzere, para işlemleriyle sür- dürmeyi yeğliyor. Her iki eğilim de kaçınılmaz sonuçlarını verecektir. önce, sermayenin iç pazara yönelmesi, iç tüketimin ve istemin körüklenmesine dayalı bir süreç yaşanıyör. Eğer iç istemin yükselmesi yerli yatırımları "uyarsaydı" bu eğilim Keynesgil bir anlayışla olumlu karşılanabilir- di. Oysagörünen, iç istemin karşılanmasında, dışalımın belirleyici olduğudur. Giderek artan bir oranda Türkiye tüketim ürünleri dışalımı yapıyor. Artan iç istem dışalım- la karşılandıkça da yerli üretim ve iş bulma arttırılmıyor, ticaret genişliyor. Buna koşut olarak dışalımın parasının sağlanması ge- rekir. Bu para çok büyük ölçüde dış borçlanma ile karşı- lanıyor. Değirmenin suyu da dışarıdan geliyor. Kendi ül- kelerinin ekonomileri durgunluk içinde bulunan çoku- luslu ortaklıklar, Türkiye'ye kredi vererek ürün satışma yöneliyor. Para ticareti çılgınlığı ise her geçen gün yeni boyutlar kazanıyor. Büyük sermaye, borsada alım satımla ya da repo ve benzeri para ticareti araçlarıyla, çok yoğun bir biçimde uğraşıyor. Para ile para kazanma, paranın ken- disi kadar eskidir. Ancak bu ticaretin üretim temelinde bir dayanağının bulunması gerekir. Tümüyle üretim sü- reçlerinden kopuk bir para ticareti, uzun ömürlü olamaz. Türkiye'de bu ana bağın giderek koptuğu, en azından olağanüstü bir biçimde zayıfladığı, yadsınamaz. Sermayenin bu gelişme doğrultularının sonuçlan ne- dir? Eğer Türkiye dışarıdan borç bulma olanağını elinde tutacak ölçüde dışalım yoluna giderse, yabancılardan mal almayı sürdürürse, buna ek olarak, faiz oranlarını yüksek tutarsa, yakın bir gelecekte döviz sıkıntısı çek- meyebilir ve belli bir süre daha, var olan durumunu sür- dürebilir. Yerli piyasaya yönelme ve yoğunlaşan para ticareti- nin kaçınılmaz sonucu, fiyat artışlarıdır. Fiyat artışlan, özellikle dış ekonomik ilişkilerin kötüye gitmesi duru- munda, yeni bir sıçrama dönemine girebilir. Sermaye dizginsiz bir koşuşturma içindedir. Bu gidi- şin sonucu, ülke ekonomisi açısından, üretime yönelme çok sınırlı kaldığı için, olumlu ışıklar vermiyor. Azgelişmişlik ortamında "bırakınız geçsinler, bırakı- nız yapsınlar" önermesinin birinci bölümü gerçekleşi- yor, fakat ikinci kısmı yani yapsınları sağlamak hiç de kolay olmuyor. Sermaye, önce üretimden kaçıyor, son- ra gerekli görürse yurtdışına gidiyor. Ulusal ekonomi açısından asıl çözümsüzlük de bura- da yaftyor. ••• Son günlerin borsaya dayalı parasal gelişmeleri, ba- sında yer aldığının tersine paranın şaşkınlığını göster- miyor. Sermaye kazançlarından vergi alamayan, bu ne- denle de ekonomiyi borca ve enflasyon batağına batıran başta hükümet olmak üzere kamu üstyönetimininyeter- sizliğini bir kez daha kanıtlıyor. Serbest bölgeler katlanarak büyüyor Ekonomi Servisi - Mersin. sonra yapılması gerekenlerle İzmir ve Antalya serbest böl- ilgili olarak da önerilerini şöyle gelerinin toplam ticaret hacmi sıraladı: 2 milyar dolara ulaştı. Serbest bölgelerde gerçekleşen yoğun gelişmede. 1993 Martı'nda yü- rürlüğe giren yönetmeliğin önemli etkisi olduğu bildirildi. Serbest Bölgeler Kullanıcı- lan Derneği Başkanı Nazmi Civan, Mersin'deki bölgenin (MESBAŞ) işlem hacminin 1993'te bir önceki yıla oranla yüzde 33. İzmir'dekınin (ES- BAŞ) yüzde 144 ve Antalya'- dakinin (ASBAŞ) yüzde 106 arttığını belirterek. "Bu durum ülkemizia, serbest bölge olayın- da uiuslararası kurallara uygun düzenlemelere başladığının işa- retiddr" dedi. Öneriler Bölgelerde işlem gören mal- lardan alınan binde 5 fon uy- gulamasında yapılan son deği- şikliklerin sorunlan. büyük ölçüde çözümlediğini ifade eden Nazmi Civan. bundan • Serbest Bölgeler Kanunu'- nun ilişkili olduğu kanun ve yönetmeliklerde gerekli düzen- İemeler yapılmalıdır. • Kullanıcılara mülkiyet hak- kı sağlanmalıdır. • Bölge kapılanndaki kamu personeli ihtisaslaştınlmalı, ta- yin ve nakiller bu kapılar ara- sında yapılmalıdır. • Genel bütçe ve fonlardan. bölgelerin uiuslararası tanıtım ve reklamı için kaynak aynl- malı. altyapı harcamalanna katkı, işleticilere parasal des- tek. kullamcılara bölge banka- lannca kredi olanaklan sağ- lanmalıdır. ve konfeksiyon ko- sorunu çözümlenmeli- • Tekstil talan dir. • GATT ve AT anlaşmalan paralelinde. me\zuatta gerekli düzenlemelere gidilmelidir. Bfltün araç sahlplerine önemle duyurulurl. Sigorta şirketinize hemen başvurun!, Mağdur olmayın! Daha yüksek ve daha kapsamlı teminat için, 1 Ocak 1994'ten geçerli olmak üzere, teminat limitleri yeniden saptanan Trafik (Zorunlu Mali Sorumluluk) Sigortası'nın pdiçesine ait ek belgenizi veyeni, "turuncu" renkli taşıt pulunuzu almak için, sigorta şirke- tinize ivedilikle başvurunuz. Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği . kurutufu nfreffgfndc txr ı kurulu»uciur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle