Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 OCAK1994 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 11
Avrupa Para Enstitüsü'nün Alman Merkez Bankası'nın etkisi altında kalıp kalmayacağı tartışılıyor
Âvrupa BirliğFniıı veııi odak noktası
Ekonomi Servisi -1994 yılı ile
birlikte Avrupa Birliği'nde yeni
bir kurum faaliyete geçü. Avru-
pa Para Enstitüsü (EMI). İleri-
de yerini Avrupa Merkez Ban-
kası'na bırakacak olan bu ku-
rumun, Alman Merkez Ban-
kası'nın gölgesinde kalacağı
tartışmalan yapıhyor.
Maastricht Anlaşması'na
göre 1 Ocak 1994 tarihinde res-
men çalışmaya başlayan EMI,
10 gün içinde ilk toplantısını
yaptı. Anlaşma çerçevesinde
Avrupa Birliği'nin tek para bi-
rimine (ECU) geçişi için üç aşa-
ma öngörülüyordu. Birind aşa-
mada üyelerin birbiri ile sıkı
ilişkide olmasının sağlanması,
ikinci aşamada Avrupa Para
Enstitüsü'nün faaliyete geçmesi
ve de son aşamada bu kuramun
yerini Avrupa Merkez Ban-
İcası'na bırakarak en erken
1997'de en geç 1999'da tek para
birimine geçişin sağianması.
Bundesbank'ın etkisi
Bu gelişmeler çerçevesinde
EMI'nin görevinin Avrupa
Merkez Bankasfndan (ECB)
farklıhğı, EMI'nin birlik içeri-
sındc para birliğini sağlamak
için çalışmalar yapması, ECB'-
nin ise birlik içerisindeki döviz
kurlannın sabit oranda tutul-
masını sağlamak şeklinde orta-
ya çıkıyor. Ancak çoğu gözlem-
cinin üzerinde durduğu nokta.
bu yeni yapılanmanın kurlan
düzenlemede veya yerel faiz
oranlan ile ilgili konularda her-
hangi bir yetki tanımaması.
Oysa ileride kurulacak Avrupa
Merkez Bankası'nın kurlan sa-
bitleme veya faiz oranlannda
düzerüeme yapmaya yetkisi
olacak. Bu noktada gözlemci-
ler, resmen olmasa biîe bu ku-
rumun faaliyet göstereceği yer
itibanyla da Alman Merkez
Bankası'nın gölgesinde kala-
cağını vurguluyor. Bu konu-
daki şüpheler o kadar yoğun ki
Avrupa Para Enstitüsünün faa-
liyet göstereceği yerin Alman-
ya'nın finansal merkezi konu-
mundaki Frankfurt olarak be-
lirlenmesinin, Alman Markı'-
nın gücü karşısmda bir jest ol-
duğu bile iddia ediliyor. Burada
Almanya'nın para politikalan-
ndaki kaü disiplininin Avrupa
Birliği ülkeleri tarafından da
uygulanacağı öne sürülüyor.
Alman Merkez Bankası Baş-
kanı Hans Tietmeyer ise tüm
bu eleştirilere sert bir dille vanıt
vererek "Brüksel'de ba/ılarının
istediği gibi daha evvel tasar-
lanmış olan bir sürecin dışına
çıkmak, sadece bu kunımun
üzerine daha fazla yük getir-
mez, ayıu zamanda Maastricht
AnlaşmasTna da zarar verir"
diyor.
Işsizliğin 2.5 milyona ulaş-
ması, enflasyon rakamının son
11 yılın en yüksek düzeyine
yükselmesi ve M3 para aranın
beklenenin üzerinde çıkması,
Alman ekonomisini zor duru-
ma sokuyor.
İlk toplantı .
Avrupa Para Enstitüsü'nün
ilk toplantısı 11 ocakta yapıldı.
Toplantı sonrasmda enstitünün
başkanı Alexandre Lamfa-
lussy, tek paraya geçmek için
önceden belirlenen prosedüre
uymak gerektiğini belirtirken,
geçen yıl yaşanan kriz sonrası
alman. dalgalanma marjlannın
yüzde 15"e çıkanlması ka-
rannın Tek Pazar'a geçişi zora
sokmanın ötesinde, oluşumu
tümden baltalayabileceğini
söyledi. Lamfalussy, 1997'de
bile tek para birimine geçişin
çok zor olduğunu vurgularken,
bunun hiçbir çaba göstermeye-
cekleri anlamına gelmemesi ge-
rektiğini söyledi.
A vrupa Para
Enstitüsü başkanı
Alexandre Lamfalussy
1997yılındaortak
para birimine geçiş
ihtimalinin çok düşük
olduğunu belirtirken
Döviz Kurlan
Mekanizmasf na dahil
para birimlerinin
dalgalanma
marjlannın bu
düzeyde kalmasının da
birliğe büyük zarar
vereceğini söyledi. Akxandre Lamfaluss\
EMINEDİR?
Ad\: Avrupa Para Enstitüsü
StatüaütAvrupa Merkez Bankası'nın
prototipi. Maastricht Anlaşması ile
oluşturuldu. İleride yerini Avrupa
Merkez Bankası'na bırakacak.
Merkezi: Frankfurt
Yönetim Kadrosut 12Avrupa
Birliği ülkesi Merkez Bankası'nın
başkanlan ve kurum başkanı.
Başkanı: Belçikalı Alexandre
Lamfalussy.
İşievi: Maastricht Anlaşması'nın
öngördüğü üzere, en erken 1997'nin 1
ocağında en geç 1999'da oluşturulacak
tam ekonomik birlik için planlar
hazırlamak.
Frankfurt, Avrupa Para Enstitüsü burada çaltşmaya başladıktan sonra daha da hareketlenecek.
IngiHzSterüni,hayatuukm mcmnıın
Yaklaşık 1.5yıldırA vrupakur mekanizmasından ayrı olan sîerlin, değer kaybetmediğigibiaksine değerkazandı
• Ekonomideki iyileşme kıpırtılan, kayıtlı resmi jşsiz
sayısında görülen düşüşleeşzamanh. Geçen yıl Ocak ayından
itibaren işsiz sayısı 226 bin azaldı ve Aralık 1993'de 2,766
milyona indi. Böylece Temmuz 1992'den bu yana ilk kez
işsizlik oranı, çalışmaçağındaki nüfusun yüzde 10'undan aşağı
çekilmiş oldu.
EDtP EMİL ÖYMEN
LONDRA - tngiliz Sterlini. Avrupa
Döviz Sistemi'nin (EMS) Kur
Mekanizması'ndan (ERM) aynlalı
neredeyse 1.5 yıla yaklaşıyor. Bu
sürede Sterlin, değer kaybetmedi,
aksine değeri artar oldu. Geçtiğimiz
haftayı Sterlin, Alman Markına göre
2.61'den, Amerikan Dolanna göre
1.50'den kapattı. Ekonominin
duraklama dönemini atlatmaya
başladığına ilişkin belirtiler var.
Enflasyon geçen yıl bu sıralarda yüzde
3'ken şimdi yüzde 1.4. Temel faiz
oranı geçen yıl yüzde 7.19'ken, şimdi
yüzde 5.44. fşsizlik oranı geçen yıl
yüzde 10.6'yken, şimdi yüzde 9.8.
Sınai üretimdeartış isegeçenyılki
düzeyini koruyor: Yüzde 1.8.
Fransa'da sınai üretim geçen yıl yüzde
0.4düzeyindeyken, son veriler yüzde
-4.9'a düştüğünü gösteriyor.
Almanya'da da geçen yıl yüzde -5.8
olan üretim oranının, yüzde-4.5'a
kadar yükselebildiği görülüyor.
Enflasyon oranı Fransa'da yüzde 2.1.
Almanya'da 3.7, Italya'da yüzde4.
İspanya'da yüzde 4.6. Kredi alımını
daha ucuzlatmak amacıyla İngiltere"
de, temel faizoranını yüzde 5.44'den
de aşağı çekme fıkrinden şimdilik
vazgeçildi. Temel faiz oranlan,
Fransa'da halen yüzde 6.29,
Almanya'da 5.88. Italya'da 8.38,
Hollanda'da 5.20. İspanya'da 9.92.
Bu veriler ışığında Sterlinin, ERM
içinde Alman Markına göre zoraki
biçimde yüksek değerde tutulması
hatalı olduğu kadar. ERM dışında
gerçek değerini bulan Sterlinin. şimdi
yeniden değer kazanması da ihracatçı
sanayiciler tarafından o kadar kaygı
verici bulunuyor.
Ekonomideki iyileşme kıpırtılan,
kayıtlı resmi işsizsayısında görülen
düşüşleeşzamanlı. Geçen yıl Ocak
ayından itibaren işsiz sayısı 226 bin
azaldı ve Aralık 1993'de 2,766
milyona indi. Böylece Temmuz
1992'den bu \ana ilk kez işsizlik oranı.
çalışma çağındaki nüfusun yüzde
10'undanaşağı çekilmiş oldu. Yüzde
10 sının hükümet için psikolojik bir
sınırdı. İşsizlik oranı Fransa'da halen
yüzde 12, Almanya ve Hollanda'da
yüzde9, Italya'da yüzde 10.3,
îspanya'da yüzde 23.
Hükümeti memmun eden bir başka
gelişme ise, işsizliğin kronik olduğu
Kuzey Irlanda'da da düşmesi. Bunun
da bir yıl içinde yüzde 5.44 oranında
azaldığı anlaşıldı. Kuzey İrlanda'da
terörün en temel nedenlerinden biri
olan işsizlik, çalışma çağındaki erkek
nüfusun halen yüzde 17.7, kadın
nüfusun yüzde 7.2'sini etkiliyor. Ve
burada da işsiz sayısı. psikolojik 100
bin sınınnın altına indi.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA
ABD hegemonyası gücleniyop mu?
D
ünya ekonomisi 1970'lerin
başında büyük bir yapısal
krize girdi. Bu kriz boyun-
ca, Bretton Woods para sis-
teminin çöküşü, Vietnam savaşının
ABD tarafından kaybedilmesi, petrol
krizleri, ABD'nin uiuslararası reka-
bet gücünün zayıflaması, global ti-
caret ve sermaye ihracı etkinliği
içinde yerinin göreli olarak gerile-
mesi, buna karşılık, özellikle 1980-
ler boyunca Almanya ve Japonya-
nın öne çıkması gibi gelişmeler
ABD'nin lider/hegemonik konumu-
nun gerilemekte olduğuna işaret
ediyordu. Böylece ekonomik krize
bir de ABD'nin yerine alternatif lider
adaylarının gelişmeye başlaması ile
yeni bir politik istikrarsızlık unsuru
ekleniyordu. Dünya ekonomisinin
ekonomik krizin üçüncü durgunlu-
ğundan çıkmaya başladığı şu sıra-
larda ABD'nin, global olarak ekono-
mik ve politik gücünün tekrar art-
makta olduğuna dair işaretler belir-
meye başladı. Acaba ABD'nin hege-
monik konumunun gerilemesi eğili-
mi tersine mi dönüyor?
Ekonomik topaıianma
ABD ekonomisi 1993 yılının ilk altı
ayında %1.5 büyüdü, 3. dört aylık
dönemde büyümenin %3.5 olması
ve 4. dört aylık dönemde de bu ra-
kamın % 4.5 olarak tahmin edilmesi
ekonomik toparlanmanın hızlan-
dığını gösteriyor (WSJ: 10/01/94).
1993 yılında Batı Alman ekonomisi-
nin %1.9gerilediği, Japon ekonomi-
sinin ise en fazla %0.2 büyümüş ola-
cağı tahmin ediliyor. 1994'te ise
ABD'de büyüme hızının en az %2.8,
Japonya ve Almanya'da ise en fazla
sırasıyla %1.8 ve %1.2 olması bek-
leniyor. (The Economist, 15.01.94).
Bu arada 1993te ABD'de işsizlik
%6.4 ile son yılların en düşük düze-
yine inerken, Almanya'da %9, Ja-
ponya'da ise %2.8 ile yükselme-
ye devam etti. ABD'nin göreli eko-
nomik gücünün arttığını düşündür-
ten çok daha çarpıcı göstergeler
var. Bir Morgan Stanley araştı-
rmasına göre 1985-1993 döneminde
ABD'de emek maaliyetleri yılda
ortalama %6.4 düşerken Almanya'-
da %4.2, Japonyada da %6.6
artmış. Bu gün ortalama emek mali-
yeti ABD'de 16.7$/saat, Japonyada
19.3 $/saat ve Almanya'da 25.5
$/saat. ABD'nin rekabet gücünün bu
şekilde artması dış ticarette de göre-
li olarak güçlenmesini getirmiş.
1985-93 döneminde ABD'nin ihra-
catı yılda ortalama %8.6 artarken,
Japonya'nın ki %2.8'de kalmış. Al-
manya'nınki ise %1.7 olmuş. Bu ge-
lişmeler; Almanya ve Japonya hâlâ
şiddetli bir ekonomik durgunluk için-
de kıvranırken, ABD ekonomisinin,
yavaş fakat görünüşte istikrarlı bir
ekonomik toparlanma yaşamakta
ve aynı zamanda da son yıllarda gö-
reli olarak rekabet gücünün de art-
makta olduğunu düşündürtüyor.
Global konumlanma
Bugün dünya ekonomisinin üç
önemli kutbu var. ABD, Japonya/
Uzakdoğu ve Avrupa. Bu üçgenin
içinde, diğer ikisi ile en güçlü ilişkile-
re sahip olan ABD'nin bu konumu
son bir yılda daha da güçlendi. ABD,
NAFTA'yı (Kuzey Amerika Serbest*
Ticaret Anlaşması) imzaladıktan
sonra APEC (Asya Pasifik Ekonomik
Konseyi) toplantısı ile bu iki bölge-
nin bağlantısını kurma avantajına
sahip olduğunu Uzakdoğu'ya gös-
terdi. Daha önce de bu sütunlarda
yazdığım gibi ABD'nin zaten son yı-
llarda Uzakdoğu'yla ticareti ve böl-
geye yatırımları dünyanın geri ka-
lanına göre daha hızlı artıyordu. Ku-
zey Kore ve Çin'de nükleer silah-
ların olması ABD'nin varlığına, böl-
gede ayrıca bir
başka anlam da
kazandırıyordu.
GATT anlaşması
sırasında her ne
kadar ABD tarım
konusunda geri
basmak zorunda
kaldıysa da, telif
ve patent hakkı, fi-
nansal hizmetler,
ABD kıyı/deniz
taşımacılığı ko-
nularında istediği-
ni elde etti. ABD,
ticaret kanu-
nunun, ABD'nin
rakiplerine ceza
uygulamasına izin veren 301. mad-
desini de korumaya devam ediyor.
Rusya'da reformların aksaması ve
saldırgan/yayılmacı bir milliyetçili-
ğin, hatta faşizm tehlikesinin art-
ması ise Avrupalıları endişelendir-
dikçe ABD'nin "soğuk savaş'.' son-
rası önemi azalan "askeri şemşiye-
si" tekrar önem kazandı. Bir Rus
tehlikesinden ilk önce etkilenecek
olan Orta Avrupa ülkelerinin (Al-
manya'nın tarihsel etki alanının) NA-
TO'ya henüz alınmaması için ABD'-
nin ağırlığını koyabilmesi ise bu
gücünün derecesini gösterdi. ABD,
kendi Avrupa politikasını Rusya-
ABD ilişkileri üzerine kurabiliyor ve
bunu kabul ettirebiliyordu. Diğer ta-
raftan Clinton'un sık sık Avrupa bi-
zim için çok önemlidir demek zorun-
da kalması aslında, ABD'nin GATT
görüşmeleri sırasında Avrupa'ya
' ya imzalarsınız ya da biz Uzakdoğu
yu size kaparız" tehdidinin, Avru-
pa'da ne kadar korkutucu bir etki ya-
ratmış olduğunu gösteriyordu. Av-
rupa ile Uzakdoğu arasındaki ilişki-
ler zayıftı ve bunlar sık sık ABD ek-
seninden geçiyordu.
Bazı zayıf noktalar
ABD'deki ekonomik büyüme, aslı-
nda, göründüğü kadar istikrarlı de-
ğil. ABD ekonomisinin durgunluk-
tan, hızlı bir üretkenlik, yatırım artışı
ile gelirlerde ve refah düzeyinde
yükselme ile değil yine Reagan dö-
neminde olduğu gibi borçlarda bir
artış, gelir dağılımında bir bozulma
ile çıkmakta olduğuna dair kuvvetli
göstergeler var. Emekgelirlerindeki
gerileme, üretkenlik arttışından
daha büyük bir rol oynuyor. Morgan
Stanley'den Robert Glordano'nun
da işaret ettiği gibi tüketim artışının
gelirlerdeki artışın gerisinden geli-
yor olması bu tespiti destekler nite-
likte (FT. 04.01.94). Yüksek bütçe
açığı ve dış ticaret açığı da ekono-
mik toparlanma üzerinde olumsuz
bir baskı yaratmaya devam ediyor.
Diğer taraftan, Almanya, Birleşik
Almanya ve Avrupa'nın lideri ola-
rak, Japonyada dünya ekonomisi-
nin en hızlı büyüyen bölgesiyle
(Uzakdoğu) sıkı ilişkileri ve teknoloji
üstünlüğü ve dış ticaret fazlası ile
durgunluktan çıktıklarında, ABD'nin
üstünlüğündeki göreli ilerleme geri-
leyebilir.
Böylece, eğer, Rusya'da Jlrinovs-
ki veya bir başka fanatik lider iktida-
ra gelerek Batı'yı açıkçatehdit altına
alarak (bu arada ABD de savaş eko-
nomisini yeniden canlandırarak),
tüm politik dengeleri yeniden alt üst
etmezse, ABD'nin ekonomik ve poli-
tik üstünlüğünde son yıllardaki göre-
li artış kalıcı olmayabilir.
TÜSİAD
Onur konuğu
İsrail'den
Ekonomi Servisi - Türk Sa-
nayidleri ve İşadamlan Derne-
ği (TÜSİAD)'nin yıllık olağan
genel kurulu 20 ocakta yapıla-
cak Yüksek İstişare Konseyi
Başkanı Rahmi Koç ve Yöne-
tim Kurulu Başkanı Halis Ko-
milinin açış konuşmalanyla
başlayacak genel kurulun onur
konuğu İsraiJ Merkez Bankası
Başkanı Prof. Dr. Jakop A.
Frankel olacak. İsrail'de 1980-
1991 yıllan arasında ortalama
yüzde 90 dolayında seyreden
enflasyonun 1992 yılında yüzde
9'a çekilmesinde önemli rol oy-
nayan Frankel. ülkesinde aldı-
klan önlemlerle ilgili bilgi
verecek.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Dizginsiz Sermaye
Büyük sermayenin gidiş yönleri, tüm ekonominin ge-
lişme doğrultusunu belirleyeceği için önemlidir. Bu ne-
denle sermayenin eğilimleri sürekli olarak izlenmelidir.
Son ayların gelişmelerine bakıldığında 1993'ten
1994'e geçerken büyük sermayenin iki özelliği belirgin-
leşiyor. Sermaye, dışsatıma dayalı büyümesini nere-
deyse tümüyle bir yana bırakmış görünüyor. Son yılların
iç pazara dayalı kazanç anlayışı, sürüyor. İkinci olarak
sermaye, giderek artan bir oranda para ticaretine yöne-
liyor; üretim ve hizmet kesimlerine yatırım yapmıyor, bi-
rikimini başta borsa olmak üzere, para işlemleriyle sür-
dürmeyi yeğliyor.
Her iki eğilim de kaçınılmaz sonuçlarını verecektir.
önce, sermayenin iç pazara yönelmesi, iç tüketimin
ve istemin körüklenmesine dayalı bir süreç yaşanıyör.
Eğer iç istemin yükselmesi yerli yatırımları "uyarsaydı"
bu eğilim Keynesgil bir anlayışla olumlu karşılanabilir-
di. Oysagörünen, iç istemin karşılanmasında, dışalımın
belirleyici olduğudur. Giderek artan bir oranda Türkiye
tüketim ürünleri dışalımı yapıyor. Artan iç istem dışalım-
la karşılandıkça da yerli üretim ve iş bulma arttırılmıyor,
ticaret genişliyor.
Buna koşut olarak dışalımın parasının sağlanması ge-
rekir. Bu para çok büyük ölçüde dış borçlanma ile karşı-
lanıyor. Değirmenin suyu da dışarıdan geliyor. Kendi ül-
kelerinin ekonomileri durgunluk içinde bulunan çoku-
luslu ortaklıklar, Türkiye'ye kredi vererek ürün satışma
yöneliyor.
Para ticareti çılgınlığı ise her geçen gün yeni boyutlar
kazanıyor. Büyük sermaye, borsada alım satımla ya da
repo ve benzeri para ticareti araçlarıyla, çok yoğun bir
biçimde uğraşıyor. Para ile para kazanma, paranın ken-
disi kadar eskidir. Ancak bu ticaretin üretim temelinde
bir dayanağının bulunması gerekir. Tümüyle üretim sü-
reçlerinden kopuk bir para ticareti, uzun ömürlü olamaz.
Türkiye'de bu ana bağın giderek koptuğu, en azından
olağanüstü bir biçimde zayıfladığı, yadsınamaz.
Sermayenin bu gelişme doğrultularının sonuçlan ne-
dir?
Eğer Türkiye dışarıdan borç bulma olanağını elinde
tutacak ölçüde dışalım yoluna giderse, yabancılardan
mal almayı sürdürürse, buna ek olarak, faiz oranlarını
yüksek tutarsa, yakın bir gelecekte döviz sıkıntısı çek-
meyebilir ve belli bir süre daha, var olan durumunu sür-
dürebilir.
Yerli piyasaya yönelme ve yoğunlaşan para ticareti-
nin kaçınılmaz sonucu, fiyat artışlarıdır. Fiyat artışlan,
özellikle dış ekonomik ilişkilerin kötüye gitmesi duru-
munda, yeni bir sıçrama dönemine girebilir.
Sermaye dizginsiz bir koşuşturma içindedir. Bu gidi-
şin sonucu, ülke ekonomisi açısından, üretime yönelme
çok sınırlı kaldığı için, olumlu ışıklar vermiyor.
Azgelişmişlik ortamında "bırakınız geçsinler, bırakı-
nız yapsınlar" önermesinin birinci bölümü gerçekleşi-
yor, fakat ikinci kısmı yani yapsınları sağlamak hiç de
kolay olmuyor. Sermaye, önce üretimden kaçıyor, son-
ra gerekli görürse yurtdışına gidiyor.
Ulusal ekonomi açısından asıl çözümsüzlük de bura-
da yaftyor.
•••
Son günlerin borsaya dayalı parasal gelişmeleri, ba-
sında yer aldığının tersine paranın şaşkınlığını göster-
miyor. Sermaye kazançlarından vergi alamayan, bu ne-
denle de ekonomiyi borca ve enflasyon batağına batıran
başta hükümet olmak üzere kamu üstyönetimininyeter-
sizliğini bir kez daha kanıtlıyor.
Serbest bölgeler
katlanarak büyüyor
Ekonomi Servisi - Mersin. sonra yapılması gerekenlerle
İzmir ve Antalya serbest böl- ilgili olarak da önerilerini şöyle
gelerinin toplam ticaret hacmi sıraladı:
2 milyar dolara ulaştı. Serbest
bölgelerde gerçekleşen yoğun
gelişmede. 1993 Martı'nda yü-
rürlüğe giren yönetmeliğin
önemli etkisi olduğu bildirildi.
Serbest Bölgeler Kullanıcı-
lan Derneği Başkanı Nazmi
Civan, Mersin'deki bölgenin
(MESBAŞ) işlem hacminin
1993'te bir önceki yıla oranla
yüzde 33. İzmir'dekınin (ES-
BAŞ) yüzde 144 ve Antalya'-
dakinin (ASBAŞ) yüzde 106
arttığını belirterek. "Bu durum
ülkemizia, serbest bölge olayın-
da uiuslararası kurallara uygun
düzenlemelere başladığının işa-
retiddr" dedi.
Öneriler
Bölgelerde işlem gören mal-
lardan alınan binde 5 fon uy-
gulamasında yapılan son deği-
şikliklerin sorunlan. büyük
ölçüde çözümlediğini ifade
eden Nazmi Civan. bundan
• Serbest Bölgeler Kanunu'-
nun ilişkili olduğu kanun ve
yönetmeliklerde gerekli düzen-
İemeler yapılmalıdır.
• Kullanıcılara mülkiyet hak-
kı sağlanmalıdır.
• Bölge kapılanndaki kamu
personeli ihtisaslaştınlmalı, ta-
yin ve nakiller bu kapılar ara-
sında yapılmalıdır.
• Genel bütçe ve fonlardan.
bölgelerin uiuslararası tanıtım
ve reklamı için kaynak aynl-
malı. altyapı harcamalanna
katkı, işleticilere parasal des-
tek. kullamcılara bölge banka-
lannca kredi olanaklan sağ-
lanmalıdır.
ve konfeksiyon ko-
sorunu çözümlenmeli-
• Tekstil
talan
dir.
• GATT ve AT anlaşmalan
paralelinde. me\zuatta gerekli
düzenlemelere gidilmelidir.
Bfltün araç sahlplerine önemle duyurulurl.
Sigorta şirketinize hemen başvurun!,
Mağdur olmayın!
Daha yüksek ve daha kapsamlı teminat için,
1 Ocak 1994'ten geçerli olmak üzere, teminat
limitleri yeniden saptanan Trafik (Zorunlu Mali
Sorumluluk) Sigortası'nın pdiçesine ait ek belgenizi
veyeni, "turuncu" renkli taşıt pulunuzu almak için, sigorta şirke-
tinize ivedilikle başvurunuz.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği .
kurutufu nfreffgfndc txr ı kurulu»uciur