20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL1993 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI Manbıd'da birhamileçocuk ...yalnızlığım kadarsın... B E R A T G Ü N Ç I K A N T,riyakula,Marika 'nın eline on lira sıkıştırıp Istanbul'un sokaklanna bıraktı. ' 'Piçinidoğur öylegel bana''. Dokuz ay boyuncane midesinin bulandığmın ne de başının döndüğünün aynmına varabildi Marika. Birgece korkunç sancılar içinde hastaneye kaldırıldığında da bedeninin nasılböyle kıvrandığını anlayamıyordu... -s- Başkatip tayin olupgidinoe, Triyaku- la da İstanbul'da çalışmaya karar verdi. Kendisine Şişlı'de bir evde, aşcı olarak iş buldu. Marika'yı da Kurtuluş'ta bir eve yerleştirdi. Rum bir aileydi. Mada- mı iyi davranıyordu ama kaynanası yal- nız buldu mu hırpalıyordu Marika'yj... tşe başladıktan birkaç gün sonra mada- mı koltuğun altına para bıraktı. Süpür- ge yaparken buldu parayı Marika. An- neannesinin söylediklerini hatırladı, ya- lan söyleme, hırsızlık yapma, evine gele- ni aç bırakma... Parayı teslim etti ma- damına. On yaşmdaki Marika, bu kez beş yaşındaki Katiniçya'nın bakırrunı ûstlendi. Parka götürüyor, birlikte salı- ncaklara biniyorlardı. Böyle bir park gezisinde, bir kadın yanaştı yanına. Günlerdir kendisini izlediğini, evde bir yardımaya ihtiyaa olduğunu söyledi. "Çakşv ımsn benim yanımda" diye sor- du kadın. Yaşlandıkça hırpalamalan artan madamın kaynanasından bıkan Marika, düşünmeden, "Evet" dedi... Filmlerdeağladı filmlede gfildü... Şişli'deki evde çalışmaya başladığı- nda on üçündeydi Marika. Evin temiz- liğini yapıyor, bulaşıklan yıkıyor, gelen konuklara hizmet ediyordu. Bu ma- damı da iyiydi. Bağırmıyor, dövmüyor sadece bazen, yaptığı işi beğenmiyordu. "Bak burada toz kalımş görmedin mıT', "Bu catalın üzerindeki yemek izleri ne?" Baa akşamlar anneannesiyle buluşup sinemaya gidiyorlardı, ikisi de izin ala- bilirse bazen de pazar günleri. Alkazar Sineması'nda kovboy filmleri seyredi- yorlardı. Ata binen. attan dûşen, kov- boylann filmleri... bang, bang, bang... Aşk filmleri yok ki o zamanlar... Bir gün, aynalı sinemaya gittiler birlikte. K.a.ahvelerdeşarkı söylediilkgünler. Sonra Beşiktaş Kumpanyası'nın deniz kızı, Eftalya'sı oldu. Sular içindekalan bedeni fazla dayanamayınca hizmetçiliğe döndü. fsa'yı anlatan bir film oynuyor. Tam fsa çarmıha gerilirken çığlık çığlığa bağır- maya başladı Marika... "Allah kahret- sin, İsa'yı çiviliyor, pis Yahudiler... Mer- yem'i ağlattınız pisler..." Triyakula. eliyle Marika'nın ağzıru kapattı, yalan, bu bir film falan... Ama nafile. Susmadı Marika. Işıklar yandığında, bütün baş- lar kendilerine döndü. Filmi seyreden Yahudiler, bu hırçın sesin, hala ağlayan sahibini görünce gülümsemekle yetindi. Yıllarca her seyrettiği fijrnin gerçek ol- duğunu sandı Marika. Ölenler için ağ- ladı, kurtulanlar için sevindi. Marangoz'un gazozu Yeni evinde mutluydu Marika. Apartmanın kalorifercisi birgünçıkıve- rip kendisini madamından istediğınde şaşkına döndü. "Otaıaz" dedi madam, "daha yaşı çok kücük". Otuz yaşlann- daydı kaloriferci. Merdivenlerde, apartman girişinde, nerede görürse gör- sün aşkını anlatıyordu Marika'ya. Bir pazar günü. kaloriferci, annesinin evine götürdü Marika'yı... " Nişan yapaca- ğım sana" dedi. Evde kimseler yoktu. "Nerede anneo" diye sordu. "Komşuya gitmiştir, şimdi gelir" dedi kaloriferci, "bîz gazodannuzı içetim şimdi..." Kendine geldığinde çınlçıplaktı Marika. Bacaklannın arasından yatağa süzülen kanı görünce aybaşı olduğunu düşündü önce. "Bu acı neden 7" Anla- yamadı. Kurtuluş'ta oturan teyzesine gitti. Anlattı olanlan. Teyzesi başını el- lerinin arasına alıp dövünmeye başladı, "eyvah... eyvab..." Madamının her yerde onu aradığmı duydu ama çok geçti ar- ük. Kalorifercinin evine döndü... Triyakula olanlan geç öğrendi. Ka- lorifercinin evine geüp de Marika'yı omuzlanndan sarstığında o iki ayhk ha- mileydi. Kalorifercinin nikah kıyacağım deme- lerini dinlemedi, kolun- dan tuttuğu gibı alıp götürdü Marika'yı. Bir- kaç gün Karaköy'deki fmroz otelde kaldılar. Marika'nın eline on lira sıkıştınp işine döndü Triyakula. Giderken de "Piçinden kurtui, öyle bana gel" dedi... Ortada, övlece kala- kaldı Marika. Nereye gideceğini, kimlerden yardım isteyeceğini bi- İemedi. Karaköy'de Jmrozlular'ın işlettiği kahveje gidip geimeye başladı. Kadıköy'de dul bir Rum'un yanı- nda işe girdi. Bir süre sonra adam sarkıntılık etmeye başladı. PantO lonunun önünü açıp or- ganını Marika'ya gös- terip, onunla yatmasını istiyordu. Korktu Ma- rika, yeniden kahveye döndü... Triyakula, kendisine ulaşan 'Kızın sürünüyor. neden yardım etmiyorsun?' ha- berlerine aİdınş etmi- yor, aramıyordu... Karnı gıderek büyü- yor, iş de bulamıyordu. Iş aramak için gittiği kapılar, karnı görünce kapanıyordu. Ne başı dönüyor, ne de midesı bulanıyordu... Y'a da anlamıyordu bedenin- de neler olup bittiğini... İştahı yoktu. Kahve sahiplerinin önüne koy- duğu yiyecekleri, birer lokma alıp bırakı- yordu. Bir gün kahvede Emzirmeden, bir isim bUe vermeden bir başka kadının kucağma bıraktığı çocuğu hiçbir za- man peşini bırakmadı Marika'nın. Lykuları daha fazla bölünmesin di\e hiç islenmcden Despina'nın karnında büvü\cn Hrisula'vı e>lat edindi. Belki iç üştimesini gccirmcdi ama o göğüslerinde yarım kalan sogivi sakınması/ Hrisula">a sundu... yatıp kalkan îmrozlu bir kadın' Meh-' met'le tanıştırdı. Evine götürdü Meh- met. Manka'yı. "Korkma" dedi, "ben- den sana bir zarar gelmez." Sö/ündc dc durdu Mehmet, dokunmadı. Para ver- di, üzerine birşeyler alsın diye. Bir gece canı sardalya istedi Marika'nın. Hiç üşenmedi Mehmet. alıp getirdi. "Ben hamama gidi»orum. geç gelirim, sen yat" dedi bir akşam Mehmet. Yattı Marika. Gecenin bir yansı, sanayla uyandı. Baktı sancılar durmuyor. kom- şulanna haber verdi. Hastaneye götür- düler. Bilmiyor Marika. çocuk nasıl do- ğacak, nereden çıkacak. Sancılan arttı- kça çığlık çığlığa bağınyordu. Kızdı ebe, ">urdunırken iyiydi de şimdi mi bağınyorsun?" Bir kızı oldu. Doğumdan iki gün son- ra hastaneden çıkıp Mehmet'in evine döndü. Meraktaydı, neden hiçaramadı diye. Kapiyı, on kanş suratla Mehmet aç'tı. Yorgundu. Bebek de o da hemen yatıp uyudular. Sabah, "At o çocuğu, öyle'gd'" dedi Mehmet. Çocuk kucağ»- nda bütün tanıdıklannın kapısınj çaJdı. "Nasıl bakarız biz, olmaz" dedi hcrkes. Kiliseleregitti. papazlarda kabul etme- di bebeğı. Kaloriferciyi aramayı düşün- dü, vazgeçti. O hiç aramamıştı. şimdi alır mıydı evine? Çaresiz gen döndü. Kapıyı çaldı, açılmadı. Yan dairedeki kan-koca kapı aralığından başlannı uzatıp. "Yok Mehmet evde" dediler. "kimden peydahladıysan o piçi. ona gö- tûr." "N'oliır" dı\e" vahardı. 'bir kez konuşayım Mehmet abimle. Atmasın beni sokağa..." "Hayır" dedi komşu kan koca. '"rahat bırak adamı..." Kadının dediğıniduymadı bile... Ağlayarak sokağa fırladı Marika. Bu kez başını pencerelere kaldınp bağır- maya başladı. "Mehmet abi, atma beni sokağa, n'olur atma..". Açılmadı cam- lar... Sokaktan geçenler durup bakma- ya başladılar. Bitkin halde kaldınma çöktû. Seyredente'rden biricadın jTânına yaklaştı. Yaşadıklannı anlattı ona Ma- rika. "Benim çocuğum olmuyor" dedi kadın. "Bana ver, ben bakanm çocuğu- na..." Karakö> karakoluna giıtıler bır- likie Komıserbırkağıthazırladı. "Ken- di isteğimle veriyonım" dedi Marika ve imzaladı kağıdı. Kadın. çocuğu evine götürdü. Manka da kahveye döndü... Kah\e sahiplerinin yardımıyla Kadı- köv'de bir iş buldu. Birkaç gün sonra evin erkcğı saçlannı. göğüslenni okşa- maya başlayınca eşvalannı da bırakıp kaçtı. Kahve\e geldiğinde Mehmet'in aradığını söyİediler. Evine gitti. Meh- met. onu çocuğuyla sokakta bıraktığı için vicdan azabı içindeydi. "Çocuğunu da geri alalım, bende kalın" dedi. Kara- koldan adresini abp evine gittiler kadı- nın. "Çocuğumu alacağım" dedi Mari- ka. "ona ben bakacağım." Omuzlannı kaldırdı kadın. "çocuğun öWü..." Kadı- nın anlattıklannı du>madı. Mehmet'in üzülme. ağlama demelerini de... Yine Bu bir film sahnesi değfl. Istanbul kumpanyalarının büvük ismi Deniz Kızı Eftah a'nın cenazetörenindeçekilmiş bir fotoğraf sadece. Eğer hastalanmasaydı, açık göğüsleri her akşam yüzünii kızartmasajdı Marika onun verini ala- caktı. Ama ounadı... birlikte oturalım isteğini de dinlemedi... İmroz kahvehanesinde yatıp kalk- maya başladı yine Marika. Çocuğun doğduğunu duyan Triyakula. almaya geldi. Gitmedi Marika. "Sen sebepsin" dedi sürünmeme." O kaloriferciyle ofuracaktmı ben. Çocuğumun babasıydı, ekmeğimi \erirdi. \eterdi. Ayırduı. EUme on lira sıkıştınp, sokaklara bıraktın beni..." Kahvehane kahvehane dolaşıp şarkı söyleyen bir kadınla tanıştı kahve- de. Birlikte söylemeye başladılar... Rumca, Türkçe ne biliyorlarsa söylü- yorlardı. Gel yanıma gel, odama gel... Şarkılar bitince kadın, müşteriler arası- nda dolaşıp para topluyor. paylaşıyor- lardı. Bir süre sonra kadın. yemek pa- ran, yol paran deyıp payına düşenden kesmeye başlayınca bıraktı işi. Deniz kızı Eftalya Bir akşam yine İmroz'da otururken orta yaşlannda bir adam yanaştı yanı- na. "G&zel bir kızsın. burada ne anyor- sun" diye sordu. "Işsizim, kalacak yerim de yok abi"dedi Marika. Adam, kum- panya sahibiydi. Birlıkte, Beşıktaş'ta kunılan panayıra gittiler. Beline kadar deriden vapılmış balık kuyruğu giydirdi adam. "Ustüme ne giyeceğim" diye sor- du. "Çıplak kalacaksuT dedi. Önce utandı Marika, ellenyle göğüslerini giz- lemeye çalıştı. "Yapma" dedi adam. "çıplak olmak zorundasın..." Kumpanyanın girişinde avaz avaz bağınyordu adam." Deniz Kızı Eftalya, göriilmedik mımaralanyla Deniz Kızı Eftalya burada." Seyirciler, küçük çadı- ra giriyor, birbirlerini ite kaka yer bul- maya çalışıyorlardı. Sahneye büyük bir kavanoz içindegetırildı Eftalya... Seyir- ciler çılgın gıbi alkışlama>a başladı. Adamın ağana doğru uzattığı sopayı lutmaya çalıştı. Başaramadı. îki, üç, dört... Ağzıyla sopayı tutmak için yaptı- ğı her harekette göğüslcri akvaryumun dışına çıkıyor, seyirciler heyecan içinde bağınyorlardı... hadı, hadi, hadi... Beş, altı.yedi... Sonunda tutuyordu sopayı... Ayağa fırlayan seyirciler. sahneye doğ- ru ilerlediğinde dört adam, alelacele ak- saryumu sahneden uzaklaştınyordu... Bu gösteri birkaç ay sürdü. Hasta- landı Marika. Adam. akvaryumun ar- kasında durmasmı istedi ama yine de \ ücuduna değen sular izin vermedi iyi- lcjmcsjnc. Ak var>umun kcnarlanna in- cir yapraklan konuldu, fayda etmedi. Gecede bir lira para alıyordu ama an- nem gibi verem olurum korkusuyla vazgeçti çalışmaktan. Adam, "Bircare- sini buluruz gitme kızrnı" diye yalvardı. "Seni büyük artist yapacağım." Dinle- medi Manka. Yeniden hizmetçilik yap- maya başladı. Cam, kapı, halı, merdi- ven sildi. çocuk baktı... Marika, artık bir anne... Şişli'de bir evde çalışmaya başladığj- nda on yedisine yenı girmişti. Evin bü- tün ternizliğini yapıyor, orada yatıp kalkıyordu. Aşçı Despina'yla arkadaş oldu. İzinli günlerinde birlikte sinemaya gidiyor, Saray Muhallebicisi'nde otu- rup laflıyorlardı. Bir gün babasırun kim olduğunu bile bilmediği bir çocuk taşıdığını anlattı Despina. Aldıracağını söyledi. Kendi çocuğunu. birkaç kez emzirebildiği kızını bir başkasına verdi- ği için içi içini yiyen Marika. "Doğur ço- cuğunu" dedi "Ben evlatlık alınm." Des- pina kabul edince, birlikte hazırlamaya başladılar doğacak çocuğun eşyalannı. Tatıl günlerinde sinemava gitmekten vazgeçip aylıklanyla çocuğa birşeyler almaya başladılar. Despina, bir kız doğurdu. Adını, Hrisula koydular. Bir gece biri bir gece diğen bakıyordu çocuğa. Uyanıverecek de ağlayacak, ev sahipleri söylenecek diye ödleri kopuyordu. Hrisula, Despi- na'nın sütle dolu memelerine büyük bir iştahla saldırdığında içi sızlıyordu Ma- rika'nın. Kendi kızını düşünüyor, em- zirmedim. açlıktan öldü bebeğim diye hayıflanıyordu. Bir süre sonra işten aynldı Fİespina...Çocuğunu da Mari- ka'ya bıraktı. Yanında çalıştıklan aile, çocuğun varhğıyla evdeki işlerin ak- sadığından şikay;et edince Marika, ku- cağında Hrisula İmroz'a gitti. Yıllardır görmediği torununu. yanı- nda bir çocukla birlikte gören Triyaku- la şaşırdı. Altmışını çoktan gecmış olan bir kadın için yine de dinçti. "Kim bu" diye sordu Anlattı Marika. Kızdı, "Sen kendi donumı giyebiliyor musun ki bu ço- cuğu evlat edindin..". Aİdınş etmedi Marika. Triyakula, Hnsula'ya da kendi babasının soyismini verdi. Koçidi... Bakımı ıçipara bırakıp işine döndü. YARIN: tlk eviilik POLTTIKA VE OTESI ÎLAN PINARBAŞIKADASTROMAHKEMESİ 1991/7 Davacı Sebahattin Özgür, davalılar Cavit özgür. Cahit Yağan, Akif Yağan, Hamdi Yağan, Kemal Özgür. Refik Özgür. Necmettin Özgür, Gülçehre Sönmez, Şemsettin Özgür, Güler Özgür. Latife Ya- ğan, Leyla Yağan, Derya Yağan aleyhine mahkememize açtığı ka- dastro tespitine itiraz davasının yapılan açık duruşmasında venlen ara karan gereğince: Davalılardan Leyla Yağan, Nahit Yağan. Saniye Özgür. Suzan Yağan. Oktay Özgür ve Latife Yağan'm bütün aramaiara rağmen tebligata yarar adreslen tespit edilemediğinden. mahkememizde de- vam eden Pınarbaşı ilçesi Kazanak Köyü, köy içinde 163 ada, 4 par- sele iüşkin gayrimenkul, yukanda adı geçen davalılar üzerine yazıldı- ğıru ve bu yanlışlığın gıdenlmesi için davacı tarafça dava açıldığı halen yargılamanın devam ettig duruşmanın 12.10.1993 günü. saat 10.15'e bırakıldığından, adreslen tespit edılemeyen dayalılann duruş- ma günü mahkememizde hazır bulunması. kendilerini vekılJe temsil ettirmeleri, aksi halde davanın yokluklannda devam edeceği, >okluk- lannda karar venleceğı hususu dava dilekçesi yerine kaım olmak üze- re ilanen tebliğ olunur. Basın: 51144 LXUKIŞLA KADASTRO HÂKİMLİĞİ'NDEN İLANEN TEBLİGAT 1990 65 1993 28 Dava: Kadastro tespitinin ıptali Davacılar: 1 - İbrahim Varlıoğlu 2- Hati<ş Erkmen 3- Kadriye Tüber 4- Necibe Karaçiçekaçmış 5- M. Ali Varlıoğlu, vekifleri: Dava Vekili Aydm Türker Davalı: Şükriye Kurucuk Dava tanhi: 5.3.1986 Karar tarihi 5.7.1993 Karann özeti: Ulukışla ilçesi. KadıJar mahallesinde kain, 76 ada. 6 no.lu ve 241 m 2 yüzölçümündeki taşmmaza aıt 4.1.1986 tarih ve 1986/88 esas ek karann ipıali ile davalı yerin veraset ilamına göre da- vacılar adına paylan oranında tapuya tescilıne dairgerekceli hükmün davalı bülün aramaiara rağmen bulunamadığından ve ıkametgâhı ve işyeri bulunmadığından teblıgat kanununun ilgili maddeleri ve HUMK'nın ilgili maddelen gereğince ilan tanhinden sonraki 15 gün sonra hükmün kesınleşeceği ve davalıya tebligat yapılmış sayılacağı hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 51202 ÜSKÜDAR 2. ASLİYE HUKVK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo:1993<161 Davacı Ayşegül Oya Bağcı vekili Av. Rıdvan Eyüpoğlu tarafm- dan davalı Turgut Bağa aleyhine ikame olunan boşanma davasının duruşması sonunda; Sultantepe Sel\ılik Cad. No: 51/1 Üsküdar adresinde mukim da- valı Turgut Bağcı'ya gönderilen dava dilekçesini muhtevi duruşma gününü bıldirir davetiye bıla tebliğ edilmiş ve yaptınlan zabıta tahki- katında da davalının adresinin meçhul olduğu anlaşılmakla dava di- lekçesini muhtevi duruşma gününü bildirir davetiye iianen tebliğ edilmiş. bu kerre mahkememizce esas 1993'161 karar. 1993/473 ve 12.7.1993 tarihli ilamla subut bulan davanın kabulüne, Istanbul Fa- tih, Muskender Mah. cilt 054,20. sahife 70, kütük sıra 1456'da kayıtlı Ahmet kızı Ayşegül Oya Bağcı ile KemaJ oğlu Nurten'den obna 1. 1. 1961 doğumlu Turgut Bağcı'run boşanmalanna, davacı için nafa- ka ve tazmınat takdirine gerek görülmediğine, 270.400TL. yargılama giden ile 250.000 TL. ücreti vekâletin davalıdan tahsiline dair venlen hükmün de davalıya ilanen tebüğine karar verildiğinden, ilanın gaze- lede neşir tanhinden itıbaren davalı tarafmdan süresinde temyiz edil- mediği takdirde hükmün kesinleştırileceği, mahkeme ilamı yerine kaım olmak üzere ilan olunur 14.9.1993 Basın: 9611 MEHMED KEMAL DHter Arasmda...Ataç'ın sevmediği sözcüklerden biri de "oysaki"yd\; (ki) ekinin gelip de "oysa "nın kuyruğuna yapışmasına çok kızardı. Bugün halbuki yerine oysaki kullanılıp duru- yor. Nazım Hikmet de 1936'dan beri kullanırmış: Oysaki onlar, bu toprağı... Nazım, başka dilleri bildiği halde Türkçeden başka dil- le şiir yazmamış... Makineleşmek istiyorum şiirinde şu dizeleri nereden aldığını Cevdet Kudret yıllar sonra so- ruyor. Trrrum! Trrrum! Trak tiki tak! Makinalaşmak istiyorum. Nazım, halk şiirindeki ses taklitlerine çok önem veri- yor. Bir Istanbul halktürküsündeki taklitlerden yararlan- dığını söylüyor. Lâma da lâm. cima da cim Aman kocacım.. Ataç'a da kızanlar olurdu. Ataç yeni sözcükler üretirdi. Kelime yerine tilcik derdi. Sözcük sözünü bulan, yayıl- masına önayak olan Melih Cevdet Anday'dır. Sözcük tutmuştur. Oysa tilcik unutulup gitmiştir. Başındadildevriminekarşıçıkanlarolmuştur. Bunlar- dan biri de Hüseyin Cahit Yalçın'dır. Bu karşı çıkışı Dol- mabahçe toplantısında söylemekten çekinmemrştir. Bu toplantının başkanlığını Atatürk yaparken bile çekinme- miştir. Atatürk'ün ölümünden sonra Ismet Paşa partinin "Milli Şefi" iken Ulus gazetesinde öztürkçe yazmaya özen göstermiştir. Atatürk'ün ödenekli koruması altında olan Dil Ku- rumu'nun çalışmalarına düşman olanlar çıkmıştır. Bu düşmanlıklarını ilk ağızda söyleyememişlerdir. 12 Eylül faşizmi gelinceye değin bir yere sinmişlerdir. Ancak 12 Eylül faşizmi ortaya çıkmış, bunlarda görünmüştür. Dil- den, dil devriminden nasibi olmayan bir hava paşası, kurumun kapatılması yofunda yasa tasarısı vermiştir. Dil Kurumu'nun varlığı ve varlığının korunması gü- venlik altına alınmıştır. Atatürk'ün vasiyetinde yerini almıştır. Ama zorbalık yasa masa tanımamıştır. 12 Eylül faşizminin etkileri azalmaya başlayınca kapatılan Dil Kurumu'nun yeniden açılması Atatürk'ün ilamının yeri- ne getirilmesi beklenirdi. Bu konuda kımıldanışlar ol- muştur. Gerekli etkiyi gösterememiştir. Sayın Büient Ecevit'in bu yolda çıkışları olmuşsa da destek geride kalmıştır. 12 Eylül faşist rüzgârlarının hâlâ esmekte ol- duğunu bu davranışlar gösteriyor. Bütün baskılara, faşist rüzgârlarının esmesine karşın dil devrimi kendiliğinden yürüyor. Bu devrimi ve akımı kimse durduramaz. Şairler, yazarlar, dili sevenler ve dilciler bu yolda var güçlerini ortaya koyuyorlar Dil bayramı 61. yılını doldurmuştur. Dil Derneği bay- ram için fotoğraf, resim ve tuval sergileri açmaktadır. Bayram Anıtkabir'de Atatürk'e saygı duruşuyla başla- yacaktır. Bayram için bir tören düzenlenmiştir. Töreni SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ile Dil Derneği Başkanı Prof. Şerafettin Turan başlatacaktır. Cevdet Kudret, dil devrimine karşı çıkanları, "Dilleri var bizim dile benzemez" diye kınar. Bunlar benzeme- ye benzemeye dile alışacaklar, onların dilleri de yavaş yavaş sadeleşecektir. Birörnek verelim: "Kimisı çârsû-yi canda bâzârlık eder." Kimi âil pâzarıncfkdır, kifnı can pazarındadır, kimi de dille uğraşır. Boş yere can pazarına düşer. Dilin sade- leşme süreci sürüp gidiyor, seviyorsak arka çıkalım. Dil Kurultayı da yapılıyor, ama eski görkemi yok! Ne- rede dünya Türkologlarının katıldığı kurultaylar? BULMACA 1 2 3 4 5SOLDAN SAĞA: 1/ Aynı adlı bitkiden elde edilerek baharat olarak kullarulan toz. 2/ Yün- den dövülerek yapılan kabn ve kaba kumaş... Necati Cumairnın. bir adı da "Tütün Zamanı" olan romant. 3/ Geomet- ri. 4/ Sofa... Tantal eje- mentinin simgesi. 5/ İs- panya'da Bask bölgesi- nin bağımsızhğ] için 8 savaşım veren gjzli ör- g güt... Yükseime, yücel-" me. 6/ Bir tür deniz taşımacılığı... Saz şairi. 7/"' i hakikat müsa- deme-i efkârdan çıkar" (Namık Kemal). 8/ Birden fazla terimi olan cebirsel ifade. 9/ Cye... Sat- rançta bir taş... Bir cetvel türü. YUKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Bir çeşit kekik... Eski dilde ayak. 2/ Oyunda cezalı çocuk... Taş ya da tuğlayı örerek oluşturu- lan ve bir mekanı örten kemerli yapı. 3/ Savaşta ölen yeniçerilerin erkek çocuklanna verilen ad... Lantan elementinin simgesi. 4/ Bir nota... Asya'da bir ırmak. 5/ Başlangıcı olmayan, öncesiz... Maksim Gorki'run tanınmış bir romanı. 6/ Bir tür başlık... Is- kambil kâğıtlannın atası sayılan desteye ve bu deste kullanıla- rak bakılan fala verilen ad. 7/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen anlam ve bilgi abşverişi. 8/ Adlan a- fatyapmakta kullanılan biryapım eki... Eskimişgiyecek. 9/Bir gösterme sıfatı... Kızıldeniz'in kuzeyindeki körfez. İLAN ADIYAMAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1992/1682 Davacılar Mehmet Ali Göğüs, Mehmet Göğüs ve Mehmet Ök- ten tarafından davalılar Adıyaman Siteler mahallesinde 404 ada, 28 parsel malikleri olan Mehmet YıMız, Ali Ekina, Mehmet Kızıkiağ, Mahmut Aslan, Halil Yaldız. Mehmet Ünver. Haa Yılmaz, Haa Abuzer Uçar, İbrahim Fehmi Karoğlu, Hesibe Dündar, Mustafa Al- tunpal, Halit Orman, Arif Sert, Lütfiye Yakıcı, Mahmut Bakıcı, Mehmet Öztekin aleyhine mahkememize açmış bulunduğu tapu ip- tali ve tescil davasmda yapılan duruşması sırasında tüm aramaiara rağmen adresi tespit edilemeyen yukanda ismi yazılı davahlann adla- nna ilanen tebligat yaptlmasına karar verildiğinden yukanda ismi yazılı bulunan davahlann 14.12.1993 tarihine kadar mahkememize müracaat etmeleri, etmedikleri takdirde kendilerine tebligat yapılmış sayılacağı ve gıyaplannda karar verileceği hususu ilanen tebliğ olu- nur. 17.9.1993 Basın: 51205 İLAN SIVAS 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1993/388 Davacı Ismail Canik tarafından davalı Mehmet aleyhine mah- k«nemizde açılan izale-i şuyu davasının yapılan açık yargılaması sı- rasında; Verilen ara karan gereğince, kendisine duruşma davetiyesi tebliğ edileme> r en ve açık adresi tespit edilemeyen davab Necip oğlu Meh- met 'e ilanen tebligat yapılmasına karar verilrniş olmakla, adı geçen davalının duruşmanın bırakıldığı 26.10.1993 günü, saat 8.30'da mah- kememizde bizzat hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi. aksi takdirde davaya yokluğunda devam edilerek karar ve- rileceği hususu HUMK'nın 509. ve 510. maddeleri gereğince iş bu duruşma davetiyesi yerine geçerli olmak kaydıyla ilan olunur. Basın: 51203
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle