20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24EYLÜL1993CUMA 12 DIZIYAZI MARIKA ...yalnızlığım kadarsın... B E R A T G Ü N Ç I K A N imbilir kaç geminin ardından dönüş umutlannı suya bıraktı Marika. Yıllar sonra bir başka Marika, daha onuncu yaşında, aynı akıntının içinde buldu kendini. Hizmetçilikti ilk işi. Onu başka kapılarda yaşamlar izledi. Onikisini yeni doîdurmuştu ki tecavüze uğradı. Sokaklarda geçti hamileliği. Kucağında çocuğu, yine sokaklara döndü... İskenderiye. Limanına, henüz on beşinde ayak bastığı bu kenti nasd tanıdı Marika? Hizmetcilikten bir kapatmaya dönüşmeden, bir odav a hapsolmadan başka nclcr v aşadı? İskenderiye, binlerce yıilık tarihinin içinde onu da eritti. Ondan geriye, başka tarib- ler içinde erimek üzeri bir başka Marika kaldı... İskenderiye'de bir avuç Imrozlu-2- Limana demirlemış. Ingıhz bandıralı gemiye yüklendi eşyaiar. Triyaku- la'nın çatılmış kaşlan karşısında susmaktan baş- ka çaresi olmadığını anla- yan Manka, güverteye çıktı. Liman o güne kadar lıiç görmediği kadar kala- balıktı. Kimlerin kaldığını, kimlerin gideceğinı hesap- lamaya kalktı. Beceremedi. Sandığı. Yorgi'nin eşyalan- nın yanına bırakan Tnya- kula da yanına geldı. Anne- kız. gemi demır alıp. ada gözden kaybolana kadar hiç konuşmadan bekledıler. Marika'nın, belki de rüz- gardan, titrediğini gören Tnyakula, "Hadi içeri gire- fim" dedi. "Tann nepûnizin yarduncjsı olsun..." Gemi tskenderiye Iı- manına yanaştığında, gûn- lerce süren yolculuğun hı- rpaladığı Manka artık ne- fes alamayacak haldeydi. Genç. yaşk, çocuk, kadın, erkek yüzlerce Imrozlu kente dağüdı. Iimana yakın bir ev tuttu Vorgi, kendisi ve kardeşleri için. Iş aramaya başladılar. Zengin Araplar için, bu beyaz tenli. az buçuk da olsa batılı. yok- sul Runılar bulunmaz ni- metti. Kımilerini aşçı, ki- mılerini uşak, kimilennı bahçevan. kinıilerini hiz- metçi, sorgusuz sualsiz aldılar işe. Tri- yakula ile Marika da Arap asıllı Rum Striyadi ailesinin yamna yerleşti. Evin temizliği ıle Striyadi ailesinin ço- cuklannın bakımını ûstlenen Marika kısa sürede toparladı kendini. Yolculu- ğun da etkisiyle hırpalanan vücudu, ar- tık bır aşçı olan Triyakula'nın yemekle- riyle serpildi, gelişti. Beyaz teni, omuz- lanna dökülen sıyah saçlan. bakanı, gülmekle ağlamak arasında bocalatan buğulu sıyah gözlenyle ınandıramıyor- du kımseyi henüz on dördünde olduğu- na. Tito'yu da inandıramadı. Striyadi- ler'ın ortanca oğlu Tito, iki oğlunun pe- şisıra koşturan bu uzun bacakh. göğüs- İeri çocukluğuna sığınıp gıydiği göm- lekleri her geçen gûn biraz daha zorla- yan Marika'yı izlemeye başiadı. Sonun- da, bu delişmen çocuğun gözlerinin önündc genç bır kadına dönûşmesine seyirci kalmaya katlanamadı. Tito'nun kapatması Marika, kapatması oldu Tıto'nun Bir sûr e sonra da hamile kaldı. tmroz'a geri dönen Triyakula'nın ardından döktüğü yaşlar da kısa sürede kurudu. Artık, kendısine ait bır odası, bir hiz- metçısi vardı. Yüreğinı açabıldiği, dert- leştiği tek kişi kendisıne hanımım diye seslenen bu küçük Arap kızıydı. Tito, eskisi kadar sık gelmiyordu odasına. Evin diğer kadınlan gördukleri yer- de omuz vuruyor, "küçük fahişe" diye yüzüne tükürüyorlardı. Kmrcık saç- lanyla, bumundan düşmüşcesine Tito'- ya benzeyen Eleni de evin kadınlan- ndan birisi ohnasını sağlamadı Günbo- yu odasında oturuyor. kızının büyüme- sini izliyordu. Tito'nun her hafta bir ha- layıkla gönderdıği alünlan Eleni'nin küçülmüş çamaşırlanna sanp, bekli- yordu. Tnyakula geri dönecek, onu ve kızını alıp İmroz'a götürecekti. Bir gün hastalandı Eleni. Ne Tito ne de odasının önünden her geçişlennde yalvardığı ailenin diğer kadınlan ılgi- lendi. Eleni'nin ölümünden birkaç gün sonra yine hamile olduğu anlaşıldı. Bir kızı daha oldu. Kendi adını verdi ona. Marika... Eleni'nin ölümünden sonra yakınlık gösteren, acısını paylaşmaya çalışan Tito'nun yine uzaklaşmaya baş- ladığını gördü. Dayısı Yorgı aracılığıyla kezlerce haber gönderdiği Tnyakula da almaya gelmedi. Odasının kapısını Tito dahil herkese kapattı. Hastalandığında. Marika beş yaşını yenı doîdurmuştu. Tito. Arap kîzından neredeyse bir yıldır yüzünü bile görme- dığı Marika'nın hasta olduğunu duyun- ca önce önemsemedi. Yataktan kalka- madığını, ağnlannın arttığmı haber ver- diklerinde getirdi doktoru. Kemik vere- mi tanısı konuldu. Doktor. yapılacak hiçbır şeyin kalmadığını söyledi. Mari- ka. Yorgi'yi cağırttırdı. Yalvardı Yor- gi'ye, "Annem gelsin, imroz'a götürsün..." kızanı alsıa, İmroz'a dönüş Triyakula geldiğinde, Marika öleli birkaç ay olmuştu. Sultana'nın kızı, küçük Marika'yı yanına almış. çalıştığı eve götürmüştü. Babasmın da annesi gibi öldüğünü, aynı mezarda uyuduk- lannı söylediler Marika'ya. Yaramazdı. Evin altını üstüne getıriyor, sinirlenen Sultana'nın kızı, çareyi ellerini bağla- makta buluyordu. EUi yaşlannda, uzun boylu, çatık kaşh Triyakula'yı birdenbi- re karşısında gören Marika, korktu. Anneannen dediler... Kısa sürdü hazırlıklar. Marika'nın dönüş için bi- riktirdiği paralar bulunamadı. diğer eş- yalan da. Triyakula. kızıyla bırlikte gel- tskenderiye'de bir fotoğrafçı> a >erdiği bu pozunda kendinden emin görünöyor Marika... Nikahsız da olsa zengin bir koca, Tri- kayakula'nın hemen vanıbaşmda, mutfakta olduğunu, kendisini koUadığuu bilmenin rahatlığından kaynaklamyor olmalı bu görüntü. İnsan nasd bilebilir ki hangi acılann, mutsuzluklann pusuda kendisini beklediğini? diği tskenderiye Limanı'ndan, bu kez yanında torunu. tmroz'a döndü...Yan- lannda Lana Strati vardı, Triyakula'- nın tmroz'dan komşusu. Onun kucağı- nda izledi Marika, geminin limandan aynlmasmı, denizi. Bir ara, bir daha, yaşadığı sürece Strati'nin kendisini si- dikli diye çağnrnasına yolaçacak gü- nahını işledi. üzerine işedı. Limni'yede- mir attı gemi. Oradan motorla İmroz'a geçtiler. Dağlarla çevrili bir düzlükte birbirine sırtını dayamış ahşap evler, beyaz tenli insanlar, birdenbire ortaya çıkan akrabalar. Ağlayarak kendisine sanlan teyzeler, kuzenler, dayılar... Tri- yakula'nın evinde duyduğu yoksullu- ğun kokusu bütün evlerde bumuna çarpıyordu. Günboyu pencereden dı- şanya bakıp, dilini hala öğrenemediği çocuklann oyunlannı sey- rediyordu. Bir gün dengesi- ni yitırip pencereden düştü. Ayağı kınldı. Günlerce yattı. Triyakula, Marika'yı vaftiz ettirip kendi ba- basmın soyadını verdi, Ko- çidL Kocası kimdi, kaç kez evlendi hiç anlatmadı Ma- rika'ya. Tarlaya, çapaya gidiyordu calışmaya ya da zeytin toplamaya. Mari- ka'ya da küçük bir sepet aldı. Zeytin ağacmın alt dallanndan topladığı zey- tinleri sepetine -dolduran Marika soluğu bakkalda almaya başiadı. Zeytinleri, şekerle degiş-tokuş ediyor, aldığı şekerleri yeni yeni anlaşmaya başladığı arka- daşlanna dağıtıyordu. Bi- raz büyüyünce, birkaç koyunuyla birlikte Tepe- köy'ün arkasındaki mera- lara göndermeye başiadı Marika'yı. Sabah koyun- lan önüne katıyor, güneş batıncaya kadar tepe tepe Tri>akula.(önde , sokla) Marika'nın yaşamını şönJendiren, onda sergiyk nefreti, Iaşılmaz tek duygu\a dönüştüren kadın. Marika'nın albümünde onu anlatan tek fotoğ- raf bu. Torunu Marika(arkada en sağda), Marika'nın evlatlığı Hrisula ve kuzenleriyle birlikte bu pozu verirken neler düşünüyordu acaba? Yanuşlannın toplamını ya da piş- manlıklannı mı? dolaşıyordu. Koyunlann her binne bir isim takıyor, onlarla konuşuyor, onlar- la oynuyordu. Bir parça ekmek. biraz da su bırakıyordu yanına Triyakula. Onlar da daha öğlen olmadan biü'ven- yor. Öyle aç susuz, Triyakula'nın gelip kendisini almasını bekliyordu. Şikayet edecek olsa dövüyordu Triyakula. Henüz ondokuz yaşındaydı... Bır akşamüstü. anneannesını bekler- ken hissettı bacaklanndaki sıcaklığı. Anlayamadı ne olduğunu. Çişini tuta- madığını sandı önce. Külotuna baktı. kan. Korktu. Triyakula'ya söyleyemedi önce. Baktı. kan durmuyor, "Annean- ne" dedi, "'bana birşeyler oluyor." Gül- dü, Triyakula. Sandıktan bir parça bez verip. "Bundan sonra hep kullanacaksın artık" dedi, "genç kız oldun." Henüz dokuz yaşındaydı Marika. Tnyakula, artık genç kızliğa dönmüş Manka'yı bir daha çobanlığa gönder- medi. Yeğeni Adriana'yla kocası Kos- ta'dan yardım istedi. Bu kez Adnana dövmeye başiadı Manka'yı. Bir gün kuru dereye itti. Çığkklanna yetişen komşular kuıtardı. Bir sabah Adnana odasına girdi. Uyur gibi yapü Marika. Adnana, köşedekı sandığa gitti. lçin- den annesi Marika'ya ait, Mısır'dan ge- rebüdikleri tek malı, çarşaflık kumaş topunu aldı. ayaklannın ucuna ___ ' sabasa çıktı odadan.Kostave nana kestıklen kumaştan gömlek dıkıp satmaya başladılar. Birkaç gün sonra Triyakula ," ne yapıyor" dıye bakmaya uğradığında olanlan anlattı Manka. Triyakula, kîzından kalan tek malın birkaç kuruş ugruna kesilmesine kızıp davaa oldu. Kosta, birkaç günlü- ğüne de olsa hapse atıldı. Adriana da bir daha uğramaz oldu. Bır süre sonra da hastalanıp öldü. Kolva sevinci Marika'nın en yakın arkadaşı kuzeni Stello'ydu. Bütün eğlenceleri kıliseye gi- dip, ölülerin ardından dağtılan kolva- dan yemekti. tkisi de bilmiyordu, ölüm ne demek? Kilisenin çanlan çalmaya başladığında sevinçle çığlık atıyorlardı: "Yaşasın biri daha öMü, kolva yiyece- ğiz..." Bir gün çanı duyunca yine sevinç- le koştular. Adriana'ydı ölen. Stello an- nesi olduğu için biraz üzgündü ama yine de ikinci kez kolvayı yerken Ma- rika'yla aynı sevinci paylaştı. Triyakula. "Aybaşı da oldD ama hâii bir çocuk gibi davranıyor" diye Adliye Başkaübinin evine verdi Marika'yı. Başkatibin Yaşar isminde. yaşı Mari- ka'dan büyük deli bir çocuğu vardı. Ona bakmaya başiadı. Küçücük elleriy- le Yaşar'm elinden tutuyor. sokaklarda dolaştınyordu. Delilıği tuttu mu öyle bir çekerdi ki Yaşar, Marika'nın saç- lannı, acıdan gözleri dolardı. Ama yine de memnundu. "Armeannemin e>inde bergün kurufasulye, tarnana >emekten, bir de dayaktan iyi bu" diye düşünüyor- du. Bir gün banyo kapısının arkasında duran bir şışe gazyağını içti Yaşar. Hammına söylemedi Marika. Birkaç saat sonra Yaşar, kusmaya başlayınca iş ortaya çıktı. İşten atılacağım diye çok korktu Marika ama kovulmadı. Yıllar sonra birgün Çanakkale'de. yolda karşılaştı başkatiple. "Beni tammadın nu" diye sordu başkatip. "Tanımadım'' dedi, Marika. "Ben Yaşar'm ba- basryım'' dedi başkatip, "Ne kadar bü- yümüş, güzeDeşmişsin." Yaşar'ı sordu Marika, ne yapıyor dıye. "Oldü" dedi başkatip, "iyfleşmeyeceğiııi öğrenince iğneyle ötdördük ona" Evme götürmek istedi başkatip Marika'yı. Korktu, git- medi. YARIN:KuMpaııyı ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL Sekiz yıldır emekli olamadım SİJKLJ: 1933 doğumluyum. 1951 ydmın haziran ayın- da bugünkü adıyla Sosyal Sigortalar Kurumu olarak bilinen ama, 1951'de tşçi Sigortalan Kurumu olan, bu kurum sigor- talısı olarak işe başladun. 1960'tagittiğim Avrupadan 197S'tedöndüm. 1975 yılı ağustos ayuıda da aynı sicil numarası ile işe baş- ladun. 1981'de askerîik borçianması için başvuruda bulun- dum ve borcumunriimünüde ödedim. 1 Ağustos 1981'den, 30 Haziran 1985'e kadar bir gün bile boşluk vermeden sigortalı çahştım. Primlerim de eksiksiz ödendi. 1985 yılı temmuz ayında, bulunduğum ilin SSK mödür- lüğüne giderek tahsis talebinde bulundum. Fakat tahsis tale- bim üstünden sekiz yıl geçti ve ben emekli olamadım. Öğren- mek istedikkrim: 1) Bir şirketin "kurucu ortağı >e sonımlu müdürii olmam" gerekçesiyle, 1981 ile 1985 arasındaki çalışmalanmı iptal et- mişler. Sözünü ettikleri limitet şirketin kesinlikle kurucu ortağı değttim. Şirket Nisan 1979'da kuraldu. Ben, Arauk 1979'da ortağı oldum. Bu iptal karan doğriı mudur? 2229 saydı yasa ve 2654 sayılı yasanın ek geçid 13. ve 24. maddeleri benim için geçer- siz midir? Sekiz yddır emekli olamadığım için, sağlık hizmetinden de favdalanamıyorum. Bu durumda emekli oiamamaz mıyım? M.Ö. YANIT: 1479 sayılı yasanuı, yürürlüğe gjrdiği 1 Nisan 1972'den bu yana en sık değiştirilen maddelerinden biri de, "sigortan saydan- lar ve sayılmayanlar"la ilgili 24. maddesidir. 1 Nisan 1972'de 24. maddenın ılk şeklıne göre' "Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamı dışiDda kalan ve berhangi bir iş>erene hizmet akti ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına çalı- şan esnaf ve sanatkaıiar »t diğer bağımsız çaiışanlar hakkında malul- Kik. yaşlılık ve ölüm hallerinde bu kanunda yazdı şartlarla sosyal sigor- ta \ardımları sağlanır.(...)" 4 Mayıs 1979 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2229 sayılı yasa ile 24. madde şpyle değışti. Bu değışıkbkle, "bağunsız, kendi adına ve hesabına çaiışanlar olarak nitelendirilen tüzelkişilerden, belediye hu- dutları dışında olanlar dahil, knlektif sirketlerin ortaklan, adi koman- dit sirketlerin komandite ve komaoditer ortaklan, limitet $jtk£tkrin ortaklan (...)" 4 Mayıs 1979 günü. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun zorunlu ya da isteğe bağlı sigortabsı olarak pnm ödüyor olsaydınız, "kanunla ve kanunlann verdiği yetkiye dayanarak kurulu sosyal gü- venlik kunımlan kapsamı dışında" kalmayacak ve SSK sıgor- talılığınız da sürmüş olacaktı. Arahk 1979'da limitet şirket ortağı olarak Bağ-Kur kapsamına aunmanız, Ağustos 1981'de SSK sigor- talısı olmanızı engelledi. 20 Nisan 1982 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2654 sayılı yasa ile, Bağ-Kur Yasaa'nın 24. maddesi bir kez daha değiştirilmiş ve bu- günkü konumunu almıştır: "c) Kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanarak kurulu sosyal güventik kuruluşlanna prira veya kesenek ödeyenlerle bu tür kuruluş- lardan maiuUük veya yaşlılık avlığı (...)" alanlar. Bağ-Kur Yasası kapsamı dışında bırakılmıştır. Ozetle, şirket ortağı olduğunuz Arahk 1979 öncesinden, yaşlılık ayhjı isteğinde bulunduğumuz 30 Haziran 1985"e kadar Sosyal Si- gortalar Kurumu'nun zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalısı olarak prim ödüyor olsaydınız, SSK sigortalısı olarak, Bağ-Kur kapsamına alınmayacaktınız. Aynca 2229 sayılı yasa, 4 Mayıs 1979'dan geçerli olarak, limitet şirketin, kurucu olsun ya da olmasm, ayınm yapmaksıan tüm ortak- larnn Bag-Kur kapsamına almıştır. ANKARAANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU İlhami Soysal'aGülümsedik Beni gözyaşıyla değil, gülümseyerek anımsayın, di- yor ilhami Soysal, çünkü ben mutlu bir insanım. ölümünden birkaç yıl önce bir mektup yazıp bırakıyor çekmecesine. Dediğini yaptık, 20 eylül akşamı anısına bir sofra donattık Orendekı balkonda, gülümseyerek kadeh kaldırdık Ona. Profesör Bahri Sava, Profesör Lütfü Duran, Avukat Haltt Çetenk, 27 Mayısçılar'dan Sa- mi Küçük, Seiahatn'n özgür, yeğeni Teoman Yalazan ve eşleri. Telefonlar calıyor durmadan. Şükrü Koçlar sesleniyor Ankara'dan. Sonra başka dostlar. Geçen yılı anımsamadan llhami'den sözediyoruz. BAHRİKUŞ her zamanki gibi yürekli ve dirençli. llhami'nin eşine BAHRİ- KUŞ derim ben, yaşam boyu kocasına güzel kanat ge- ren bir kadın. Acı olaylar kanadını kırmadı hiç. İlhami tutukluyken, idam cezasıyla yargılanırken, hastanede kalp krizleriyle, ölümle savaşırken gücünü, direncini yi- tirmedi. Birfikir işçisineeşolmanın bilinciniyaşadıtepe- den tırnağa. Acı anılarını da öyküymüş gibi anlatıyor şimdi. Tanınmış avukat Halit Çelenk'in çok güzel şiir okudu- ğunu biliyor musunuz? Ûzellikle Nâzım Hikmefin şiirle- rini. Şiir başka bir ofay değil mi? Bir hukuk adamı da şiirden geri kalmıyor. 141-142. maddeler, DİSK, TÖB- DER, Barış Oerneği davaları. sol aydınların savunmala- rıyla geçen yıllara, yoğun trafiğe başka birsoluk veriyor şiir. O akşam Cemil Meriç'in kadına bakışını okudu bize. Ozanın özlediği kadını simgeleyen tüm kadınlarımızı se- lamladıkodizelerle... Bizim kadınlarımızı... Sıra tatlıya gelince neler anımsadım BAHRlKUŞ'la. Tatlı çok sever İlhami. ören'de bir akşam, akşam değil gece yarısı, canımız tatlı isteyince İlhami kayboldu orta- dan. Meğer Burhaniye'ye gitmış, tatlıcıyı evinden getirip dükkânı açtırmış. Bir tepsi baklavayla döndü balkona. Bu kez sofrada kaç tatlı birden, tüm kadınların emeği ve yüreği var tabaklarda. ilhami nasıl keyiflendi kimbilir! Beni gözyaşıyla değil, gülümseyerek anımsayın, sözü- nü dinledik, onu gülümseyerek andık, onu anarak yiğit bir kişiyi, mesleğimizi onurlandıran bir gazeteciyi se- lamladık Onu tanıdığımız, dostları arasında yer aldığı- mız için mutluluk duyduk. Yazık, giderek azalıyor böyle kişiler. Her dalda, her meslekte. İlhami Soysal yaşasay- dı mesleğimizdeki dalgalanmalara nasıl bakardı aca- ba? Doğruları çarpıtarak yapaylıklar üretenleri nasıl yorumlardı? Abartma, karalama yanşındaki hrmanışla- ra nasıl saşardı! Siyasal yaşamda bir olay, serumlu bit- kiler gibi özünü, biçimini yitiriyor kimi zaman! Yanıtla- ması güç sorular beliriyor kafamızda. İlhami Soysal iyimserliğime gülümserdi her zaman. Çok kişi gülümsüyor. Geçen sabah Ayla Akbal'a rastla- dım yolda. SHP'ye gönül ve emek veren kişilerden biri, özellikle kadın sorununa eğilmeye öncelik verdi. O da beni kutladı. SHP'lilere mektubunuzu okudum, ama iyimserliğinize katılamıyoruz, dedi. Belki de haklı. Ama karamsarlıkla nereye varılır! Karamsarlığı aşmak için iyimser ve gülümser olmak gerekir bence. Özellikle SHP'lilere yakıştıramıyorum karamsarlığı. Son kurulta- yın olumlu esintisini görmezlikten gelemezler! SHP'de gruplaşmalar oluşmasını, bölünmeyi, güç yitirmeyi, iki- başlılığı özleyenleri sevindirecek davranışlardan kaçın- maları gerekir. Partili olmak özünü de aşmak değil mi? Kişisel tırmanışlar yerine partisel bir tırmanışa soluk vermek, ortak bir ürüne emek vermek değil mi? Ortak bir ürünürv, ortak başannın sevinci kişisel başarılardan daha çok yüceltmez mi bir politikacıyı, özellikle bir sos- yal demokratı? Değerlı bestecimiz Adnan Saygun'dan son buluşma- mızda dinledığim biröyküyü SHP'li dostlarıma duyur- mak istiyorum. Bir yarışta herkes ilgiyle, coşkuyla izli- yor atları; tuttuğu, oynadığı atın kazanmasını bekliyor. Izleyiciler arasında biri tepkisi ve coşkusuyla göze çar- pıyor. Gözü beyaz bir atta, o atın rüzgârını izliyor, beyaz atın başı çizgiye ulaşınca şapkasını fırlatıyor havaya, sevinçle bağırıyor, ata doğru koşuyor. Çevresindekiler merak ediyor... Kim bu coşkulu adam, neden bu bay- ram, atın eğitimcisi mi, sahibi mi.. yoksa parasını bu beyaz ata yatıran bir oyuncu mu? önünü kesip adama soruyor birkaç kişi. Yanıtı çok hoş: - Atın sahibi degilim, diyor, yarışta oynayacak param da yok, ben bir işçiyim, o atın yularını yaptım ben! Nail Güreli de yazdı, Murat Karayalçın'ı SHP liderliği- ne aday gösteren ilk yazarlardan biri İlhami Soysal. Yeğeni Teoman Yalazan da içten bir SHP'li, kurultay sonrası gelişmeleri konuşurken bu öyküyü anlattım ona. Çok hoşlandı. Sanırım ilhami de hoşlanır ve gülümserdi. BULMACA 1 2 3 4SOLDAM SAĞA: 1/ Kuran'ın doğru okun- masını sağlayan bilim... Bir renk. 2/ Zehir... Ma- nisa'daki "Ağlayan Kaya"mn o olduğuna inarulan. doğurganlığyla ünlü Fngya kraliçesi. 3/ Bir maymun cinsi... Bir bilgisayar belleğinin sığa- 6 sını ölçmekte kullanılan j birim. 4/ Bazı vakıf kuru- luşlannda yoksullann 8 doyurulmas için aynlan g ödenek. 5/ Yapmacıklı davranış... Bir nota... Hayvanlara vurulan damga. 6/ Argoda esrar... Bir tür koruyucu başhk. 7/ Sığir sürüsü... Dinsel inançlan olma- yan. 8/ Demiryolu... Eskiden har- man ürûnlerinden onda bir ora- mnda ahnan vergi. 9/ Anadolu'nun Likya bölgesinde antik bir kent... Bir nota. YLKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yapılacak işi bir girişimciden alan ve götürü olarak çalışan yük- lenici. 2/Madenleri yontmak için kullanılan çelik araç... Deni- zayısı da denilen foİc türü. 3/ Yoksul, parasız... Işyeri olarak kullanılan birkaç katlı yapı. 4/ Mısır'ın plaka işareti... Cinayet. 5/ Güney Amerika'da büyük bir uygarhk kurmuş olan halk. 6/ Boru sesi... Soğurma, emme... Bir haber ajansırun simgesi. 7/ Asya'da bir ırmak... Antalya'run bir ilçesi. 8/ Şık, lüks ve göste- rişli giyim tarzı... Halk müziğıne özgü telli bir çalgı. 9/ "Oyun. tuzak" anlamında argo sözcük. tLAN BEYOĞLU1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞt 1985,792 Istanbul Beyoğlu, Pürtelaş Mah. c.6, sh. 106, kütük s. no: 2'de nüfusa ka>itlı 6.2 1956 doğumlu Yusuf Nedim oğlu Aü'lla Güden'e akli rahatsızlığı sebebiyle 14 8.1985 tarihinde, babası Yusuf Nedim Güden'in müşavir tayin edilmesine karar verilmiştir. İlanolunur. 20.9.1993 Basın: 9578 tLAN T.C. ŞİŞLİ1. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞİ 1993/392 Şişlı 1. Aslıye Hukuk Hâkimliği'nin 14.7.1993 gün ve 1993/392 esas, 1993/699 sayılı karan ıle Memet Selçuk Camcı'nın Memet olan ısmı Mehmet olarak düzelülmıştir. İlan olunur. 21.9.1993 Basın: 9596
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle