Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24EYLÜL1993CUMA
12 DIZIYAZI
MARIKA
...yalnızlığım
kadarsın...
B E R A T G Ü N Ç I K A N
imbilir kaç geminin ardından dönüş
umutlannı suya bıraktı Marika. Yıllar
sonra bir başka Marika, daha onuncu
yaşında, aynı akıntının içinde buldu
kendini. Hizmetçilikti ilk işi. Onu başka
kapılarda yaşamlar izledi. Onikisini yeni
doîdurmuştu ki tecavüze uğradı.
Sokaklarda geçti hamileliği. Kucağında
çocuğu, yine sokaklara döndü...
İskenderiye. Limanına, henüz on beşinde ayak bastığı bu kenti nasd tanıdı Marika? Hizmetcilikten bir kapatmaya dönüşmeden,
bir odav a hapsolmadan başka nclcr v aşadı? İskenderiye, binlerce yıilık tarihinin içinde onu da eritti. Ondan geriye, başka tarib-
ler içinde erimek üzeri bir başka Marika kaldı...
İskenderiye'de bir avuç Imrozlu-2-
Limana demirlemış.
Ingıhz bandıralı gemiye
yüklendi eşyaiar. Triyaku-
la'nın çatılmış kaşlan
karşısında susmaktan baş-
ka çaresi olmadığını anla-
yan Manka, güverteye
çıktı. Liman o güne kadar
lıiç görmediği kadar kala-
balıktı. Kimlerin kaldığını,
kimlerin gideceğinı hesap-
lamaya kalktı. Beceremedi.
Sandığı. Yorgi'nin eşyalan-
nın yanına bırakan Tnya-
kula da yanına geldı. Anne-
kız. gemi demır alıp. ada
gözden kaybolana kadar
hiç konuşmadan bekledıler.
Marika'nın, belki de rüz-
gardan, titrediğini gören
Tnyakula, "Hadi içeri gire-
fim" dedi. "Tann nepûnizin
yarduncjsı olsun..."
Gemi tskenderiye Iı-
manına yanaştığında, gûn-
lerce süren yolculuğun hı-
rpaladığı Manka artık ne-
fes alamayacak haldeydi.
Genç. yaşk, çocuk, kadın,
erkek yüzlerce Imrozlu
kente dağüdı. Iimana
yakın bir ev tuttu Vorgi,
kendisi ve kardeşleri için. Iş
aramaya başladılar. Zengin
Araplar için, bu beyaz tenli.
az buçuk da olsa batılı. yok-
sul Runılar bulunmaz ni-
metti. Kımilerini aşçı, ki-
mılerini uşak, kimilennı
bahçevan. kinıilerini hiz-
metçi, sorgusuz sualsiz aldılar işe. Tri-
yakula ile Marika da Arap asıllı Rum
Striyadi ailesinin yamna yerleşti.
Evin temizliği ıle Striyadi ailesinin ço-
cuklannın bakımını ûstlenen Marika
kısa sürede toparladı kendini. Yolculu-
ğun da etkisiyle hırpalanan vücudu, ar-
tık bır aşçı olan Triyakula'nın yemekle-
riyle serpildi, gelişti. Beyaz teni, omuz-
lanna dökülen sıyah saçlan. bakanı,
gülmekle ağlamak arasında bocalatan
buğulu sıyah gözlenyle ınandıramıyor-
du kımseyi henüz on dördünde olduğu-
na. Tito'yu da inandıramadı. Striyadi-
ler'ın ortanca oğlu Tito, iki oğlunun pe-
şisıra koşturan bu uzun bacakh. göğüs-
İeri çocukluğuna sığınıp gıydiği göm-
lekleri her geçen gûn biraz daha zorla-
yan Marika'yı izlemeye başiadı. Sonun-
da, bu delişmen çocuğun gözlerinin
önündc genç bır kadına dönûşmesine
seyirci kalmaya katlanamadı.
Tito'nun kapatması
Marika, kapatması oldu Tıto'nun
Bir sûr e sonra da hamile kaldı. tmroz'a
geri dönen Triyakula'nın ardından
döktüğü yaşlar da kısa sürede kurudu.
Artık, kendısine ait bır odası, bir hiz-
metçısi vardı. Yüreğinı açabıldiği, dert-
leştiği tek kişi kendisıne hanımım diye
seslenen bu küçük Arap kızıydı. Tito,
eskisi kadar sık gelmiyordu odasına.
Evin diğer kadınlan gördukleri yer-
de omuz vuruyor, "küçük fahişe" diye
yüzüne tükürüyorlardı. Kmrcık saç-
lanyla, bumundan düşmüşcesine Tito'-
ya benzeyen Eleni de evin kadınlan-
ndan birisi ohnasını sağlamadı Günbo-
yu odasında oturuyor. kızının büyüme-
sini izliyordu. Tito'nun her hafta bir ha-
layıkla gönderdıği alünlan Eleni'nin
küçülmüş çamaşırlanna sanp, bekli-
yordu. Tnyakula geri dönecek, onu ve
kızını alıp İmroz'a götürecekti.
Bir gün hastalandı Eleni. Ne Tito ne
de odasının önünden her geçişlennde
yalvardığı ailenin diğer kadınlan ılgi-
lendi. Eleni'nin ölümünden birkaç gün
sonra yine hamile olduğu anlaşıldı. Bir
kızı daha oldu. Kendi adını verdi ona.
Marika... Eleni'nin ölümünden sonra
yakınlık gösteren, acısını paylaşmaya
çalışan Tito'nun yine uzaklaşmaya baş-
ladığını gördü. Dayısı Yorgı aracılığıyla
kezlerce haber gönderdiği Tnyakula da
almaya gelmedi. Odasının kapısını Tito
dahil herkese kapattı.
Hastalandığında. Marika beş yaşını
yenı doîdurmuştu. Tito. Arap kîzından
neredeyse bir yıldır yüzünü bile görme-
dığı Marika'nın hasta olduğunu duyun-
ca önce önemsemedi. Yataktan kalka-
madığını, ağnlannın arttığmı haber ver-
diklerinde getirdi doktoru. Kemik vere-
mi tanısı konuldu. Doktor. yapılacak
hiçbır şeyin kalmadığını söyledi. Mari-
ka. Yorgi'yi cağırttırdı. Yalvardı Yor-
gi'ye, "Annem gelsin,
imroz'a götürsün..."
kızanı alsıa,
İmroz'a dönüş
Triyakula geldiğinde, Marika öleli
birkaç ay olmuştu. Sultana'nın kızı,
küçük Marika'yı yanına almış. çalıştığı
eve götürmüştü. Babasmın da annesi
gibi öldüğünü, aynı mezarda uyuduk-
lannı söylediler Marika'ya. Yaramazdı.
Evin altını üstüne getıriyor, sinirlenen
Sultana'nın kızı, çareyi ellerini bağla-
makta buluyordu. EUi yaşlannda, uzun
boylu, çatık kaşh Triyakula'yı birdenbi-
re karşısında gören Marika, korktu.
Anneannen dediler... Kısa sürdü
hazırlıklar. Marika'nın dönüş için bi-
riktirdiği paralar bulunamadı. diğer eş-
yalan da. Triyakula. kızıyla bırlikte gel-
tskenderiye'de bir fotoğrafçı> a >erdiği bu pozunda kendinden emin görünöyor Marika... Nikahsız da olsa zengin bir koca, Tri-
kayakula'nın hemen vanıbaşmda, mutfakta olduğunu, kendisini koUadığuu bilmenin rahatlığından kaynaklamyor olmalı bu
görüntü. İnsan nasd bilebilir ki hangi acılann, mutsuzluklann pusuda kendisini beklediğini?
diği tskenderiye Limanı'ndan, bu kez
yanında torunu. tmroz'a döndü...Yan-
lannda Lana Strati vardı, Triyakula'-
nın tmroz'dan komşusu. Onun kucağı-
nda izledi Marika, geminin limandan
aynlmasmı, denizi. Bir ara, bir daha,
yaşadığı sürece Strati'nin kendisini si-
dikli diye çağnrnasına yolaçacak gü-
nahını işledi. üzerine işedı. Limni'yede-
mir attı gemi. Oradan motorla İmroz'a
geçtiler. Dağlarla çevrili bir düzlükte
birbirine sırtını dayamış ahşap evler,
beyaz tenli insanlar, birdenbire ortaya
çıkan akrabalar. Ağlayarak kendisine
sanlan teyzeler, kuzenler, dayılar... Tri-
yakula'nın evinde duyduğu yoksullu-
ğun kokusu bütün evlerde bumuna
çarpıyordu. Günboyu pencereden dı-
şanya bakıp, dilini hala öğrenemediği
çocuklann oyunlannı sey-
rediyordu. Bir gün dengesi-
ni yitırip pencereden düştü.
Ayağı kınldı. Günlerce
yattı.
Triyakula, Marika'yı
vaftiz ettirip kendi ba-
basmın soyadını verdi, Ko-
çidL Kocası kimdi, kaç kez
evlendi hiç anlatmadı Ma-
rika'ya. Tarlaya, çapaya
gidiyordu calışmaya ya da
zeytin toplamaya. Mari-
ka'ya da küçük bir sepet
aldı. Zeytin ağacmın alt
dallanndan topladığı zey-
tinleri sepetine -dolduran
Marika soluğu bakkalda
almaya başiadı. Zeytinleri,
şekerle degiş-tokuş ediyor,
aldığı şekerleri yeni yeni
anlaşmaya başladığı arka-
daşlanna dağıtıyordu. Bi-
raz büyüyünce, birkaç
koyunuyla birlikte Tepe-
köy'ün arkasındaki mera-
lara göndermeye başiadı
Marika'yı. Sabah koyun-
lan önüne katıyor, güneş
batıncaya kadar tepe tepe
Tri>akula.(önde , sokla) Marika'nın yaşamını şönJendiren, onda sergiyk nefreti,
Iaşılmaz tek duygu\a dönüştüren kadın. Marika'nın albümünde onu anlatan tek fotoğ-
raf bu. Torunu Marika(arkada en sağda), Marika'nın evlatlığı Hrisula ve kuzenleriyle
birlikte bu pozu verirken neler düşünüyordu acaba? Yanuşlannın toplamını ya da piş-
manlıklannı mı?
dolaşıyordu. Koyunlann her binne bir
isim takıyor, onlarla konuşuyor, onlar-
la oynuyordu. Bir parça ekmek. biraz
da su bırakıyordu yanına Triyakula.
Onlar da daha öğlen olmadan biü'ven-
yor. Öyle aç susuz, Triyakula'nın gelip
kendisini almasını bekliyordu. Şikayet
edecek olsa dövüyordu Triyakula.
Henüz ondokuz yaşındaydı...
Bır akşamüstü. anneannesını bekler-
ken hissettı bacaklanndaki sıcaklığı.
Anlayamadı ne olduğunu. Çişini tuta-
madığını sandı önce. Külotuna baktı.
kan. Korktu. Triyakula'ya söyleyemedi
önce. Baktı. kan durmuyor, "Annean-
ne" dedi, "'bana birşeyler oluyor." Gül-
dü, Triyakula. Sandıktan bir parça bez
verip. "Bundan sonra hep kullanacaksın
artık" dedi, "genç kız oldun." Henüz
dokuz yaşındaydı Marika.
Tnyakula, artık genç kızliğa dönmüş
Manka'yı bir daha çobanlığa gönder-
medi. Yeğeni Adriana'yla kocası Kos-
ta'dan yardım istedi. Bu kez Adnana
dövmeye başiadı Manka'yı. Bir gün
kuru dereye itti. Çığkklanna yetişen
komşular kuıtardı. Bir sabah Adnana
odasına girdi. Uyur gibi yapü Marika.
Adnana, köşedekı sandığa gitti. lçin-
den annesi Marika'ya ait, Mısır'dan ge-
rebüdikleri tek malı, çarşaflık kumaş
topunu aldı. ayaklannın ucuna
___ ' sabasa çıktı odadan.Kostave
nana kestıklen kumaştan gömlek
dıkıp satmaya başladılar. Birkaç gün
sonra Triyakula ," ne yapıyor" dıye
bakmaya uğradığında olanlan anlattı
Manka. Triyakula, kîzından kalan tek
malın birkaç kuruş ugruna kesilmesine
kızıp davaa oldu. Kosta, birkaç günlü-
ğüne de olsa hapse atıldı. Adriana da
bir daha uğramaz oldu. Bır süre sonra
da hastalanıp öldü.
Kolva sevinci
Marika'nın en yakın arkadaşı kuzeni
Stello'ydu. Bütün eğlenceleri kıliseye gi-
dip, ölülerin ardından dağtılan kolva-
dan yemekti. tkisi de bilmiyordu, ölüm
ne demek? Kilisenin çanlan çalmaya
başladığında sevinçle çığlık atıyorlardı:
"Yaşasın biri daha öMü, kolva yiyece-
ğiz..." Bir gün çanı duyunca yine sevinç-
le koştular. Adriana'ydı ölen. Stello an-
nesi olduğu için biraz üzgündü ama
yine de ikinci kez kolvayı yerken Ma-
rika'yla aynı sevinci paylaştı.
Triyakula. "Aybaşı da oldD ama hâii
bir çocuk gibi davranıyor" diye Adliye
Başkaübinin evine verdi Marika'yı.
Başkatibin Yaşar isminde. yaşı Mari-
ka'dan büyük deli bir çocuğu vardı.
Ona bakmaya başiadı. Küçücük elleriy-
le Yaşar'm elinden tutuyor. sokaklarda
dolaştınyordu. Delilıği tuttu mu öyle
bir çekerdi ki Yaşar, Marika'nın saç-
lannı, acıdan gözleri dolardı. Ama yine
de memnundu. "Armeannemin e>inde
bergün kurufasulye, tarnana >emekten,
bir de dayaktan iyi bu" diye düşünüyor-
du. Bir gün banyo kapısının arkasında
duran bir şışe gazyağını içti Yaşar.
Hammına söylemedi Marika. Birkaç
saat sonra Yaşar, kusmaya başlayınca
iş ortaya çıktı. İşten atılacağım diye çok
korktu Marika ama kovulmadı. Yıllar
sonra birgün Çanakkale'de. yolda
karşılaştı başkatiple. "Beni tammadın
nu" diye sordu başkatip. "Tanımadım''
dedi, Marika. "Ben Yaşar'm ba-
basryım'' dedi başkatip, "Ne kadar bü-
yümüş, güzeDeşmişsin." Yaşar'ı sordu
Marika, ne yapıyor dıye. "Oldü" dedi
başkatip, "iyfleşmeyeceğiııi öğrenince
iğneyle ötdördük ona" Evme götürmek
istedi başkatip Marika'yı. Korktu, git-
medi.
YARIN:KuMpaııyı
ÇALIŞANLARIN SORULARl/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL
Sekiz yıldır emekli olamadım
SİJKLJ: 1933 doğumluyum. 1951 ydmın haziran ayın-
da bugünkü adıyla Sosyal Sigortalar Kurumu olarak bilinen
ama, 1951'de tşçi Sigortalan Kurumu olan, bu kurum sigor-
talısı olarak işe başladun.
1960'tagittiğim Avrupadan 197S'tedöndüm.
1975 yılı ağustos ayuıda da aynı sicil numarası ile işe baş-
ladun. 1981'de askerîik borçianması için başvuruda bulun-
dum ve borcumunriimünüde ödedim.
1 Ağustos 1981'den, 30 Haziran 1985'e kadar bir gün bile
boşluk vermeden sigortalı çahştım. Primlerim de eksiksiz
ödendi.
1985 yılı temmuz ayında, bulunduğum ilin SSK mödür-
lüğüne giderek tahsis talebinde bulundum. Fakat tahsis tale-
bim üstünden sekiz yıl geçti ve ben emekli olamadım. Öğren-
mek istedikkrim:
1) Bir şirketin "kurucu ortağı >e sonımlu müdürii olmam"
gerekçesiyle, 1981 ile 1985 arasındaki çalışmalanmı iptal et-
mişler.
Sözünü ettikleri limitet şirketin kesinlikle kurucu ortağı
değttim. Şirket Nisan 1979'da kuraldu. Ben, Arauk 1979'da
ortağı oldum.
Bu iptal karan doğriı mudur? 2229 saydı yasa ve 2654
sayılı yasanın ek geçid 13. ve 24. maddeleri benim için geçer-
siz midir?
Sekiz yddır emekli olamadığım için, sağlık hizmetinden de
favdalanamıyorum. Bu durumda emekli oiamamaz mıyım?
M.Ö.
YANIT: 1479 sayılı yasanuı, yürürlüğe gjrdiği 1 Nisan 1972'den
bu yana en sık değiştirilen maddelerinden biri de, "sigortan saydan-
lar ve sayılmayanlar"la ilgili 24. maddesidir. 1 Nisan 1972'de 24.
maddenın ılk şeklıne göre'
"Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamı dışiDda kalan ve berhangi bir
iş>erene hizmet akti ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına çalı-
şan esnaf ve sanatkaıiar »t diğer bağımsız çaiışanlar hakkında malul-
Kik. yaşlılık ve ölüm hallerinde bu kanunda yazdı şartlarla sosyal sigor-
ta \ardımları sağlanır.(...)"
4 Mayıs 1979 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2229 sayılı yasa
ile 24. madde şpyle değışti. Bu değışıkbkle, "bağunsız, kendi adına ve
hesabına çaiışanlar olarak nitelendirilen tüzelkişilerden, belediye hu-
dutları dışında olanlar dahil, knlektif sirketlerin ortaklan, adi koman-
dit sirketlerin komandite ve komaoditer ortaklan, limitet $jtk£tkrin
ortaklan (...)" 4 Mayıs 1979 günü. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun
zorunlu ya da isteğe bağlı sigortabsı olarak pnm ödüyor olsaydınız,
"kanunla ve kanunlann verdiği yetkiye dayanarak kurulu sosyal gü-
venlik kunımlan kapsamı dışında" kalmayacak ve SSK sıgor-
talılığınız da sürmüş olacaktı. Arahk 1979'da limitet şirket ortağı
olarak Bağ-Kur kapsamına aunmanız, Ağustos 1981'de SSK sigor-
talısı olmanızı engelledi.
20 Nisan 1982 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 2654 sayılı yasa
ile, Bağ-Kur Yasaa'nın 24. maddesi bir kez daha değiştirilmiş ve bu-
günkü konumunu almıştır:
"c) Kanunla veya kanunun verdiği yetkiye dayanarak kurulu sosyal
güventik kuruluşlanna prira veya kesenek ödeyenlerle bu tür kuruluş-
lardan maiuUük veya yaşlılık avlığı (...)" alanlar. Bağ-Kur Yasası
kapsamı dışında bırakılmıştır.
Ozetle, şirket ortağı olduğunuz Arahk 1979 öncesinden, yaşlılık
ayhjı isteğinde bulunduğumuz 30 Haziran 1985"e kadar Sosyal Si-
gortalar Kurumu'nun zorunlu ya da isteğe bağlı sigortalısı olarak
prim ödüyor olsaydınız, SSK sigortalısı olarak, Bağ-Kur kapsamına
alınmayacaktınız.
Aynca 2229 sayılı yasa, 4 Mayıs 1979'dan geçerli olarak, limitet
şirketin, kurucu olsun ya da olmasm, ayınm yapmaksıan tüm ortak-
larnn Bag-Kur kapsamına almıştır.
ANKARAANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
İlhami Soysal'aGülümsedik
Beni gözyaşıyla değil, gülümseyerek anımsayın, di-
yor ilhami Soysal, çünkü ben mutlu bir insanım.
ölümünden birkaç yıl önce bir mektup yazıp bırakıyor
çekmecesine. Dediğini yaptık, 20 eylül akşamı anısına
bir sofra donattık Orendekı balkonda, gülümseyerek
kadeh kaldırdık Ona. Profesör Bahri Sava, Profesör
Lütfü Duran, Avukat Haltt Çetenk, 27 Mayısçılar'dan Sa-
mi Küçük, Seiahatn'n özgür, yeğeni Teoman Yalazan
ve eşleri. Telefonlar calıyor durmadan. Şükrü Koçlar
sesleniyor Ankara'dan. Sonra başka dostlar. Geçen yılı
anımsamadan llhami'den sözediyoruz. BAHRİKUŞ her
zamanki gibi yürekli ve dirençli. llhami'nin eşine BAHRİ-
KUŞ derim ben, yaşam boyu kocasına güzel kanat ge-
ren bir kadın. Acı olaylar kanadını kırmadı hiç. İlhami
tutukluyken, idam cezasıyla yargılanırken, hastanede
kalp krizleriyle, ölümle savaşırken gücünü, direncini yi-
tirmedi. Birfikir işçisineeşolmanın bilinciniyaşadıtepe-
den tırnağa. Acı anılarını da öyküymüş gibi anlatıyor
şimdi.
Tanınmış avukat Halit Çelenk'in çok güzel şiir okudu-
ğunu biliyor musunuz? Ûzellikle Nâzım Hikmefin şiirle-
rini. Şiir başka bir ofay değil mi? Bir hukuk adamı da
şiirden geri kalmıyor. 141-142. maddeler, DİSK, TÖB-
DER, Barış Oerneği davaları. sol aydınların savunmala-
rıyla geçen yıllara, yoğun trafiğe başka birsoluk veriyor
şiir. O akşam Cemil Meriç'in kadına bakışını okudu bize.
Ozanın özlediği kadını simgeleyen tüm kadınlarımızı se-
lamladıkodizelerle... Bizim kadınlarımızı...
Sıra tatlıya gelince neler anımsadım BAHRlKUŞ'la.
Tatlı çok sever İlhami. ören'de bir akşam, akşam değil
gece yarısı, canımız tatlı isteyince İlhami kayboldu orta-
dan. Meğer Burhaniye'ye gitmış, tatlıcıyı evinden getirip
dükkânı açtırmış. Bir tepsi baklavayla döndü balkona.
Bu kez sofrada kaç tatlı birden, tüm kadınların emeği ve
yüreği var tabaklarda. ilhami nasıl keyiflendi kimbilir!
Beni gözyaşıyla değil, gülümseyerek anımsayın, sözü-
nü dinledik, onu gülümseyerek andık, onu anarak yiğit
bir kişiyi, mesleğimizi onurlandıran bir gazeteciyi se-
lamladık Onu tanıdığımız, dostları arasında yer aldığı-
mız için mutluluk duyduk. Yazık, giderek azalıyor böyle
kişiler. Her dalda, her meslekte. İlhami Soysal yaşasay-
dı mesleğimizdeki dalgalanmalara nasıl bakardı aca-
ba? Doğruları çarpıtarak yapaylıklar üretenleri nasıl
yorumlardı? Abartma, karalama yanşındaki hrmanışla-
ra nasıl saşardı! Siyasal yaşamda bir olay, serumlu bit-
kiler gibi özünü, biçimini yitiriyor kimi zaman! Yanıtla-
ması güç sorular beliriyor kafamızda.
İlhami Soysal iyimserliğime gülümserdi her zaman.
Çok kişi gülümsüyor. Geçen sabah Ayla Akbal'a rastla-
dım yolda. SHP'ye gönül ve emek veren kişilerden biri,
özellikle kadın sorununa eğilmeye öncelik verdi. O da
beni kutladı. SHP'lilere mektubunuzu okudum, ama
iyimserliğinize katılamıyoruz, dedi. Belki de haklı. Ama
karamsarlıkla nereye varılır! Karamsarlığı aşmak için
iyimser ve gülümser olmak gerekir bence. Özellikle
SHP'lilere yakıştıramıyorum karamsarlığı. Son kurulta-
yın olumlu esintisini görmezlikten gelemezler! SHP'de
gruplaşmalar oluşmasını, bölünmeyi, güç yitirmeyi, iki-
başlılığı özleyenleri sevindirecek davranışlardan kaçın-
maları gerekir. Partili olmak özünü de aşmak değil mi?
Kişisel tırmanışlar yerine partisel bir tırmanışa soluk
vermek, ortak bir ürüne emek vermek değil mi? Ortak
bir ürünürv, ortak başannın sevinci kişisel başarılardan
daha çok yüceltmez mi bir politikacıyı, özellikle bir sos-
yal demokratı?
Değerlı bestecimiz Adnan Saygun'dan son buluşma-
mızda dinledığim biröyküyü SHP'li dostlarıma duyur-
mak istiyorum. Bir yarışta herkes ilgiyle, coşkuyla izli-
yor atları; tuttuğu, oynadığı atın kazanmasını bekliyor.
Izleyiciler arasında biri tepkisi ve coşkusuyla göze çar-
pıyor. Gözü beyaz bir atta, o atın rüzgârını izliyor, beyaz
atın başı çizgiye ulaşınca şapkasını fırlatıyor havaya,
sevinçle bağırıyor, ata doğru koşuyor. Çevresindekiler
merak ediyor... Kim bu coşkulu adam, neden bu bay-
ram, atın eğitimcisi mi, sahibi mi.. yoksa parasını bu
beyaz ata yatıran bir oyuncu mu? önünü kesip adama
soruyor birkaç kişi. Yanıtı çok hoş:
- Atın sahibi degilim, diyor, yarışta oynayacak param
da yok, ben bir işçiyim, o atın yularını yaptım ben!
Nail Güreli de yazdı, Murat Karayalçın'ı SHP liderliği-
ne aday gösteren ilk yazarlardan biri İlhami Soysal.
Yeğeni Teoman Yalazan da içten bir SHP'li, kurultay
sonrası gelişmeleri konuşurken bu öyküyü anlattım ona.
Çok hoşlandı. Sanırım ilhami de hoşlanır ve gülümserdi.
BULMACA
1 2 3 4SOLDAM SAĞA:
1/ Kuran'ın doğru okun-
masını sağlayan bilim...
Bir renk. 2/ Zehir... Ma-
nisa'daki "Ağlayan
Kaya"mn o olduğuna
inarulan. doğurganlığyla
ünlü Fngya kraliçesi. 3/
Bir maymun cinsi... Bir
bilgisayar belleğinin sığa- 6
sını ölçmekte kullanılan j
birim. 4/ Bazı vakıf kuru-
luşlannda yoksullann 8
doyurulmas için aynlan g
ödenek. 5/ Yapmacıklı
davranış... Bir nota... Hayvanlara
vurulan damga. 6/ Argoda esrar...
Bir tür koruyucu başhk. 7/ Sığir
sürüsü... Dinsel inançlan olma-
yan. 8/ Demiryolu... Eskiden har-
man ürûnlerinden onda bir ora-
mnda ahnan vergi. 9/
Anadolu'nun Likya bölgesinde
antik bir kent... Bir nota.
YLKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Yapılacak işi bir girişimciden
alan ve götürü olarak çalışan yük-
lenici. 2/Madenleri yontmak için kullanılan çelik araç... Deni-
zayısı da denilen foİc türü. 3/ Yoksul, parasız... Işyeri olarak
kullanılan birkaç katlı yapı. 4/ Mısır'ın plaka işareti... Cinayet.
5/ Güney Amerika'da büyük bir uygarhk kurmuş olan halk. 6/
Boru sesi... Soğurma, emme... Bir haber ajansırun simgesi. 7/
Asya'da bir ırmak... Antalya'run bir ilçesi. 8/ Şık, lüks ve göste-
rişli giyim tarzı... Halk müziğıne özgü telli bir çalgı. 9/ "Oyun.
tuzak" anlamında argo sözcük.
tLAN
BEYOĞLU1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞt
1985,792
Istanbul Beyoğlu, Pürtelaş Mah. c.6, sh. 106, kütük s. no: 2'de
nüfusa ka>itlı 6.2 1956 doğumlu Yusuf Nedim oğlu Aü'lla Güden'e
akli rahatsızlığı sebebiyle 14 8.1985 tarihinde, babası Yusuf Nedim
Güden'in müşavir tayin edilmesine karar verilmiştir.
İlanolunur. 20.9.1993
Basın: 9578
tLAN
T.C.
ŞİŞLİ1. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞİ
1993/392
Şişlı 1. Aslıye Hukuk Hâkimliği'nin 14.7.1993 gün ve 1993/392
esas, 1993/699 sayılı karan ıle Memet Selçuk Camcı'nın Memet olan
ısmı Mehmet olarak düzelülmıştir. İlan olunur. 21.9.1993
Basın: 9596