Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 EYLPL1993 PERŞEMBE CUMHURtYET SAYFA
DUNYADAN
Lübnan, savaşsonrası
yaralannısanyor
L
übnan da 15 yıl süren ıç sa-
vaşın yol açtığı toplumsal
çoküş, Beyrut'un her köşe-
sınde kendini beîli ediyor. Parça-
lanmış aıleler. uyuşturucu bağımlı-
lan kentin yıkıntılan arasında se-
faletin en koyusunu yaşıyor.
Akdeniz'e kıyısı
olan Ramkt al Beıda-
nın varsıllann oturdu-
ğu kent merkezınde,
çağdaş bürosunda
oturan Necip Mikati.
savaşın en yoğun ol-
duğu dönemlerde kur-
mayı düşündüğü telsu
telefon ağını gerçek-
leştırme aşamasında.
Ülkenin etkin işadam-
lan ve politikacılan,
telsiz telefon sayesinde
dünyaya bağlandığın-
da. Mikati'nin çok
zenginleşmesi işten
bile değil. Mikatı, ül-
kenin yenıden yapı-
lanmasında etkin rol oynayan gıri-
şimci işadamlanndan yalnızca
biri.
İç savaş, 1975'te Marunilerle Fi-
listinlilerin çatışması sonucu çıktı.
Kjsa zamanda ülke düzeyine yayı-
lan çatışmalar, Şiilerle Sünnılen,
Dürzilerle Hristiyanlan karşı
karşıya getirdi. Savaş, tüm acı-
masızliğı ve vahşeti iie sürerken,
Lübnan, insan kıyımının sımgesi
haüne geldi. Savaştan önce Lüb-
yurma olanağına kavuştular. Sa-
vaş sırasında Suudi Arabistan'ın
ve Suriye'nin desteğı. Müslüman-
lann güçlenmesine yol açtı. Sa-
vaşın sonunda en büyük darbeyi
Filistinlıler yedı. Lübnan'da yaşa-
nanh HristiyanJar azınlıkta olma-
lanna karşın, siyaşi, ekonomik ve
sosyal gücü eUeriride bulunduru-
yordu. Ne var ki, Müslümanlarsa-
vaştan güçienerek çıktı; ülkenin iç
ve dış sorunlannda seslerini du-
yan 350 bin Fihstinli, silahlannı ve
liderlik niteliğinı kaybetmekle kal-
madı. Lübnan'ın siyasi yaşamı-
ndan tümüyle silindi.
1990 yılında savaşın sona erme-
siyle kurulan merkezi hükümette.
Temsilciler Meclisî, Senato ve hukumete girdiler
Siyah Ametikah, artık ortattirek
S
iyah Amerikalılaruı savaşı,
politik alandan ekonomik
alana kaydı. Martin Lut-
ber King'in büyük YÜriiyüşünün
30. yddönümü nedeniv le 28 ağus-
tosta yapılan yüriiv üşe birkaç bin
kişi katıldı. Öysa'l%3 yılındaki
yürüyüşte 250 bin kişilik bir kala-
balık toplanmıştı. Sivil Haklar
Hareketi'nin yöneticileri, bu yü-
1
rüyüşle davantsma rvhunu yeni-
den canlandırmak
amacındaydı; an-
cak bu pek başan-
lamadı. Bununia
biıiikte, bu yürü-
yüş, sivil haklar
içüı yüriitülen sa-
vaşın başansını
gözier önüne seri-
yordu.
ILiderlik
el değiştirdi
£t
yor. Liderlik, sivil hak savunucu-
İarından Kongre'deki teımilcilere
geçti. Bugiin gerçek siyah politik
iktidar, Si\il Haklar Hareketi'-
nin y a da öteki kurumlarui elinde
değil. Temsilcüer Meclisi'ndeki
siyahlarm oluşturduğu, grup asıl
gücü oluşturuyor. Bu grup, son
bütçe göriişmelerinde çok etkin
oldu.
Geçen cumartesi günü yapılan
>ürüyüşün başarısuıdaki ikinci
bir neden ise, topluluğun göster-
diği evrim. Homojen beklentileri
olan bir "Siyah topluluk"tan söz
etmek mümkün değil. Çok sayıda
gazeteci bunu görmezlikten geli-
yor, ancak 30 milyon siyah Ame-
rikalı'nın yak-
laşık üçte biri,
orta sınıfa girmiş
bulunuyor. Belki
gelirleri orta
sınıftaki beyaz
Amerikaularm
gelirierinden bi-
raz daha düşük;
ancak kentlerin
kenar mahallele-
rinde v aşamak-
tan kurtulmuş
gözüküyorlar.
Politik alanda,
Amerikalı Siyahlar
(nüfusun yüzde 12'-
si) sivil haklardan
eşit olarak yarar-
lanıyor. 1963'te,
eyaletlerde seçilen
300 siyah temsüci
vardı. Bugün bu
sayı 7 bini buluyor.
Geçen kasım ayı-
nda yapılan baş-
kanlık secimlerin-
de, bu durum açık
biçimde göriildü.
Bir siyah Senato'-
ya, 39 siyah Tem-
sflciler Meclisi'ne
seçildi; ayrKa dört
siyah hükümette
görev yapıyor.
Bunun sonucun-
da, siyah liderlik el
değiştirmiş bulunu- Martin Luther bugün yaşasavdı, o kalabalıkları bulabilir miydi?
IRahata
düşkünlük
Bununia bir-
likte, siyahların
üçtebiri,bu"get-
to"larda hapse-
dilmiş bulunu-
>or. Bunun sonu-
cunda parça-
lanmış aileier,
uyuşturucu eko-
nomisi. şiddet, \b
ortaya çıkı>or.
ABD'de dendiği
gibi, bu "alt
sınır', sivil hak-
lar savaşından
bu vana. rahatını
biraz daha göze-
tir duruma gel-
miş gözüküyor.
çatışmaya gıren bütün gruplar
temsil ediliyor. Yapısı gereği yavaş
ve güçsüz bir görünüm sergileyen
hükümet. ülkenin toparlanmasıy-
la ilgili çabalan, özel gırişimcilere
bırakıyor. Bugün Lübnan kar-
maşık bir top-
lumsal dokuya
sahıp: Milyoner-
ler, uyuşturucu
bağımlılan, gece-
konducular,
Amerikan Üni-
versitesi'nin
moda dergisin-
den çıkmışçasına
şık öğrencileri,
milyonlarca hra
değerindeki takı-
lannı donanıp so-
kakîarda gezen
kadınlar, Hu-
meyni'nin İslami
Devrim an-
layışını Lübnan'a
getırmek isteyen
politik gûçter, ülkenin dört bir
yanında boy gösteriyor. 4 milyon
nüfusa sahip Lübnan, uzun ve acı
veren bir karabasandan uyanmı-
şçasına, tüm gücüyle normal yaşa-
ma dönmek için çalışıyor.
Şimdi kentlervekasabalarsilah-
lardan annmış durumda. Mantar
gibi çoğalan Askeri kontrol nokta-
lan, hükümetın giderek artan
yetkısinin bir göstergesi. Silah ve
siren sesleri, yalnızca belleklerde
kalrruş. Bir zamanlar top sesleriyle
>'aşamaya alışık insanlar, şimdi en
ufak bir gürültüde bile ürküyor.
Savaştan sonra yeniden yapılan-
ma son hızıyla sürüyor. Her ma-
hallede dükkanlar. süpermarket-
ler. barlar açılıyor. Lübnanlılar,
yaşamlanna insanca devam ede-
bilmek ıçin, geçen yıllann öcünü
alırcasına çalışıvor. Eski otellerin
onanmının yanısıra beş yıldızlı
otellerin yapımına büyük bir hızla
devam ediliyor. Kı>ı boyunca sıra-
lanan lokantalarda hafta sonlan
yer bulmak. neredeyse olanaksız.
Gece kulüplen. sabahlara dek sü-
ren programlannda caz müziğj ve
Arap dısko müziğıne yer \envor.
196O'lı ve 70"li yıllarda Be'yrut.
Arap dünvasının düşler kenti idi.
Kozmopoîıt bir başkent nileliğı
taşıyan Beyrut. İsviçre bankalany-
la yanşabilecek düzeyde bankala-
ra sahipti. Aynca en seçkın Arap
şair, yazar \e müzisyenlerimn sa-
natlannı sergileyebıleceğ bır kül-
tür ve eğlence merkeziydi.
Savaştan önce Ortadoğu'nun
haber merkezi durumunda olan
Beyrut. yabancı basın organ-
lannın savaş nedeniyle kentı ter-
ketmesivle, bugün belli başlı haber
örgütlerinın bir temsılci bile bulun-
durmaya gerek görmediğı bır böl-
gehalıne geldi.
Ülkelerinden savaş nedeniyle
kaçan Lübnanlılann gen dönmeye
başlamalanna karşın. yabancılar
için Lübnan, hala güvenlı bir ülke
değil. Amerikalılara, ingilizJere,
Alman ve Fransızlara dikkatli ol-
malan tavsiye ediliyor. Batılı ve
Arap iş adamlan ve politıkaalar,
kaçınlma olasıhğına karşı koru-
malanylageziyor.
Sunye, îran ve İsrail'in tutum-
lanna bağlı olarak, Lübnan her an
yeniden bir savaş alanı haline gele-
bilir. Eğer böige bir kez daha çıkar
arenasına çevrilmek ıstenirse. ne
yazık ki ülkenin sınırlı gücü, olay-
lan engellemeye yetmez.
Yusufİbrahim
Dünyadaki doğum oranları
Doğum yapabilecek yaştaki bir kadının bütün yaşamı
süresinc© sahip olacağı ortalama çocuk sayısı
{1990 - 1995 yjfları arası)
EN DÜŞÜK
îtalya
ENYÜKSEK
1.3
HongKoog,
Singapur
Yunanistan, Portekiz
Avusturya, Almanya
Japonya, Isviçra
Belçika, Hollanda
Oanımarka
Kore, Bulgaristan
Macaristan, Kanada
Finlandiya, Frartsa
İngiltera. KOba
eskı Yugoslavya
Avustralya
Norvoç, ütvanya
Letonya, Estonya
ABD, Irianda
YeniZaJanda.
PoJonya
Romanya
Çin. Tayfand
Porto Riko, Türkiy»
#1
*1
H
H
H
**
•*•
*•:
1.4
1.5
1.7
1 ^
1.9
2.0
2.1
Ruanda 9 S
Malavi
7.6
Fildişı
Kıyısı •••*••*(7.4
Uganda
* * * * * * * <
Angola,
Yamen •*•****'
Banin,
MaX,
Nijer **##•*#',.,
Afganistan
#•****! 6.9
Burundi,
Tanzanya
Sanayileşmiş ülkeler • jj i 9
Gelismekte olan ü/keler
3.6
3.3
KaKnafc Birhşmi? MUetler NOfus Fanu
İtalya'da on kadına 13 çocuk düşüyor. Türkiye'de bu oran, on kadına
22 çocuğa kadar çıkıyor. Bizdeki oran; Porto Riko, Çin ve Tayland'da
da aynı. En yüksek oran, Brundi ve Tayland'da: On kadına 68 çocuk.
•
Italyan kadını, çocuk
doğunnaktanusandı
I
w
talya bombalar. rüşvet ve yol-
suzluklar. grevier. ekonomik
durgunluk gibi sorunlarla bo-
ğuşurken toplumu sınsıce etkile-
yen bir başka sorun gözlerden
kaçıyor. 20. yüzyılın son yedi
yıhna yaklaştığımız şu aylarda.
doğum oranı korkutucu bir hızla
azaldığından. İtalya biryaşlılar ül-
kesi olma tehlikesiyle karşı karşı-
ya.
Bu olguya yol açan en önemli et-
ken, İtalyanlann. Avrupa"nın öte-
ki ülke vatandaşlanna oranla
daha uzun ömûrlü
olması. • Aynca Ka-
tolik Kılısesı'nin do-
ğum kontrolu konu-
sunda ızlediğı uzlaş-
maz yaklaşıma
karşın, İtaİyan kadı-
nlan çocuk yapma-
makta direniyor.
İtalya'nın gele-
neksel görünümü,
giderek başkalaşım
geçiriyor. Şişman ev
kadınlannın günbo-
yu makarna pişire-
rek ev dolusu çocu-
ğu güniltü patırtı
içinde büyütmesı. artık geçmişte
kaldı. İstatisüklere göre italya "da
kadın başına 1.3 çocuk düşerken.
aynı rakam ABD'de 2.1, dünya
ortalaması ise 3.3. Sonuçta. İtal-
ya"nın 56.7 milyonluk nüfusu,
artık artmıyor.
Son vıllarda nüfus dağılımında
da büyük değişıklikler görülüyor.
Köylerden kentlere. yoksul güney -
den varsıl kuzeye bır ıç göç yaşanı-
yor. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra
hızh bir sanayileşme sürecine giren
İtalya'da. Mussolini'nın faşıst yö-
netiminin temelinı oluşturan aile
kavramını yücelten yaİclaşım, ar-
tık terkediliyor.
Pescara'da bulunan Gabriele d'-
Annunzio Üniversıtesi sosyololoji
p^ofesörü Giulia Paolo di Nicola,
İtalyanlann çocuklara karşı kültü-
rel bır düşmanlık besledığini belır-
terek büyük apartmanlarda, ka-
muya açık yerlerde, hatta kiliseler-
de çocuklann istenmediğini öne
sürüyor. İstatistikler ise, kara bu-
lutlann yaklaşmakta olduğunu
haber veriyor: Gelecek yüzyılıri
başında emeklilerin sayıca çalışan-
lardan üstün olacağı öngörülüyor.
Fiat Şirketi'niadenetimindeki Ag-
nelli Vakfı'nın
son yaptığı
2. Dünya Savaşı'ndan araştırmaya göre,
sonra hızh bir
sanayileşme sürecine
giren italya'da.
Mussolinfnin faşist
yönetiminin temelini
oluşturan aile
kavramını yücelten
yaklaşım. artık
terkediliyor.
yakın bir gelecek-
te. emeklıîik ma-
aşı alan her iki ki-
şiye bir _ çalışan
düşecek. İki hafta
önce. okullardaki
56 bin sıruf. boş
kaldığı ıçin ka-
patilmak zorunda
kaldı. İngiltere'de
her emekliye 2.3
çalışan düşerken
Fransa'da aynı
gösterge 2.5. İtal-
ya'da ise emekli-çalışan oranı 1 'e 3
olmakla kalmıyor. bu gidişle daha
da düşeceğı varsayıhyor. Sosyolog
Massimo Livi Bacci. özel bir
araştırma şirketımn bulgulanna
dayanarak 2000 yıh için şu var-
sayımlarda bulunuyor:
"2000 yılında İtalya'da 15 yaşın-
dan küçük çocuk sayısı 1970 yılı
savıma göre 5 milyon azalacak, 65
yaş ve üstündekiler, 5 milyon arta-
cak. Kcsa vadede çok büyük bir so-
run varatmayacak olan bu durum,
uzun vadede sosyal hizmet alanında
onarılmayacak sonuclar doğura-
cak." Alan CoweU
The Nevv York Times
Nezavisimaya gazetesi:
Savaşa
Hîtlermi
başladı
Staünmi?
Eylülün ilk günü, İkinci Dün-
ya Savaşı'nın başlamasının
54. yıldönümü. Bunca yıl
sonra da olsa, savaşla ılgih inceleme-
ler, değerlendirmeler sürüyor. Vik-
tor Suvorov'un "Buzkıran" adlı ki-
tabı da bunlardan biri. Savaşa ki-
min başladığını araştıran kiiap,
Rusyada günümüz koşullanna
göre oldukça yüksek bir tirajla, bir
milyon adet yayımlandı.
Yazar Suvorov, 1978'de İngil-
tere'ye kaçmış, ardından da ajanlık
suçundan ölüm cezasına çarptınl-
mıştı. Yazdığı yedi kıtaptan en
önemlısi olan "Buzkıran", on bir
diide basıldı. 1980'den f993'e kadar
Rusya'da hiçbıryayınanın basımını
üstünealmadığı İcitabın üçcildınden
ilki. sonunda bu yıl yayımlandı.
I DevTİmin anası
| savaştır
Suvorov. İkinci Dünya Savaşı'-
nın temel suçlusu olarak Sovyetler
Birliği'nı gösteriyor. Açıklaması da
basil. "Savaş devrimin anasıdır; dün-
ya savaşı da dünya devriminin anası-
dır." Bu yüzden Lenın. Stalın ve öte-
ki komünistler açısından savaşın ge-
rekIı olduğunu vurguluyor.
Yazar, karut olarak da, Alman-
ya'da Hıtler'in başa gelmesi ıçin Sta-
Ün tarafından çok şey yapıldığını.
hiçbir kaynağa, enerjiye ve zamana
acınmadığını belirtiyor. Hıtler'in de
ıstemeden dünya komünizminın yo-
lunu açtığını vurguluyor. Alman fa-
şızminin "devrimin buzkıranı" ol-
duğunu söylüyor.
Yazar, Stalin'in dışanya saldır-
mak amacıyla ülke gereksinmesinin
çok üzerinde tank ve uçak ürettirdi-
ğini. Polonya'nın parçalanmasın-
dan ve öteki Doğu Avrupa ülkeleri-
nın işgal edilmesınin, SSCB'nin
çıkan olduğunu, çünkü böylece Al-
man birlikleriyle bir an önce çarpış-
ma koşullannın olgunlaştığını belir-
tiyor. Savaşın asıl başlama tanhinin
de, Politbüro'nun "Avnıpa'yı kur-
tarma" karan aldığı 19 Ağustos
1939 olduğunu öne sürüyor.
Suvorov,Alman ordusunun"Böy-
lesi ciddi bir savaşa hazır olma-
dığını". üretilen silahlann Baü Av-
rupa ve Afrika açısından uygun ol-
masına karşın, Rusya koşullanna
uymadığını vurguluyor.
IHitler saldıraıasa
ne olacaktı?
Kuşkusuz,Suvorov'un kitabı "an-
titarih" bir mantık taşıyor. Herşey-
den önce, çıkış noktası olarak olgoı-
lan değil, uydurmalan kullanıyor; 6
Temmuz I941'de Almanya 'ya
saldınlmasının planlandığını temel
alıyor. Planlansaydı bile, Hitler 22
hazıranda saldırmasaydı, plan uy-
gulanabilir mıydı?
Suvorov. katı birantikomünist ve
antisovyet yaklaşım içindedir. Nef-
retten gözü dönmüş bir kişinin. ob-
jektif bir emek ortaya koyması ola-
naksızdır. Hatta kitabı okurken. ya-
zann, kendi yurdundan ve hal-
kından da nefret ettiği kuşkusu uya-
nıyor insanda. Acaba bunun nede-
nı, ülkesinin onu haın ilan etmesi ve
ölüm cezasına çarptırması mıdır?
Brezilya'daölümoezasıyok,yargısızinfazçok
B
ir Brezilya efsanesine göre.
16. yüzyılda yaşamış olan
Portekizli bir piskopos,
Brezilya'nın içlerine yerleşme ko-
nusunda tereddüt gösteren sö-
mürgecileri ikna edebilmek için,
inançlı halkına şöyle sesleniyor-
du: "Ekvator'un güneyinde hiç gü-
nah işlenmiyor."
Öyle görünüyor ki, yaklaşık beş
yüz yıl sonra, çağdaş Brezilya, bu
sözleri arada bir ahlaki bir temel
taşı olarak görüyor.
Yaklaşık bir yıldır meydana ge-
len korkunç olaylar. Amazon'un
derinliklerindeki altın madenle-
rinde çabşan işçılerin, Yanomami
yerlilerini yakalayıp öldürdükleri
haberiyle doruğa ulaşü.
Cezasız kalan suçlar dalgası,
geçen ekim ayında, Sao Paulo'da
askeri polisin bir hapisanede çı-
kan ayaklanmaya karşılık, 111 ki-
şiyi aamasızca öldürmesiyle baş-
ladı.
Ikatiller
dalga geçiyor
Şubat ayında. Amazon'un kur-
tanlması için büyük çabalar har-
cayan çevreci Franrisco (Chfco)
Mendes'in katilleri, hapisaneden
eUerini kollanru saliaya sallaya çı-
kup hiçbir ız bırakmadan ortadan
yok olurken Brezılya'daki adalet
sûstemiyle adeta dalga geçiyorlar-
dı.
Temmuz ayında, başkanbk ya-
veri Paulo Cesar Faries, hakkında
bir tutuklama karan çıkmadan
birkaç dakika önce ortalardan
yok oluveriyordu.
Yine temmuz ayı içerisinde,
Rio de Jenario sokaklanndaki ço-
cuklara yönelık saldınlar, kaldı-
nmda uyuyan sekiz çocuğun öl-
dürülmesı ile tüm dünya bası-
nında ön sayfalarda yer alıyordu.
Olaydan sağ kurtulanlar. çocuk-
lann katiü üç askeri polisi teşhis
etti.
Sljc$eto JJork eimcs
Brezilyalılar, bu ve benzeri
olaylann. "çrvisi çıluntş bir toplu-
mun belirtileri" olup olmadığın)
düşünüyor.
Nüfusun yoğun olduğu sahil
bölgelerinde, haksızlıklann bıni
bir para, toplumsal hizmetler yol-
suzluklarla yoğrulmuş.
Amazon'un içlerinde hala bir
"Vahşi Batı" ruhu sürüyor; tabii
bir de kanun tanımazlık. Üstelik
Brezilya'da uzunca bir dönem sü-
ren askeri yönetimın. daha 1985'-
te son bulması da demokratik iş-
leyişin yerleşmesine köstek olu-
yor. Pek çok Brezilyalı. ülkenin
güçsüz olanlara kötü davranı-
lmasına gösterdiği hoşgörünün,
merkezi hükümetin etkisizleşme-
sı. ekonomik sorunlar ve aybk
yüzde 36 enflasyonla daha da İces-
kınleştığıni düşünüyor.
Yerli haklan için savaşan bir
derneğin sekreteri olan C arlos Al-
berto Ricardo, "Hükümetimiz za-
>ıf, devlette bir çürütne var; bu da
ciddi bir boşluk yaratıyor" dıyor.
Haftahk "Fsto E" dergısinde.
tutuklulann. sokaktaki çocukla-
nn ve yerlijerin öldürülmesine de-
ğinerek "Üç olayda da ortak bir
nokta var: Kurbanlann hepsi. hiç
ayırannz, toplumun marjında ya-
şayan geniş bir kesimden geliyor"-
denıyor.
Yazı şöy le devam ediyor' ''An-
cak, bu insanlar yalnız değil. On
yıh aşkın bir süredir devam eden
ekonomik durgunluk yüzünden se-
falet smırmın altında yaşamaya
zorlanan 60 milyon Brezilyalu bu
savunmasız orduyu daha da geniş-
letiyor."
Brezilya'da yargı sıstemi kağıt
üzerinde adalet dağıtıyor. ama
gerçekte suçlulan cezalandırmak-
ta yetersiz kalıyor.
250 milyon nüfuslu ABD'de 1.1
milyon kişi hapisanelerde bulunuyor.
150 milyon kışilik nüfusuyla Brezil-
ya'daki tutuklulann sayısı ise 126 bin.
Adalet Bakanhğfnın yürüttüğü
bır araştırmaya göre, yılda bır milyo-
nun üzennde ciddi suç işlenen Brezil-
Sokaktaki çocuklann ve yerliİerûı öldürülmesine değinen "Isto E" dergısinde şöyle deniyor: Olaylardaki ortak
nokta, kurbanların tümümin, toplumun en geniş kesiminden gelmesi.
ya'da, tutuklulann yüzde 98'ının bır
avukat tutacak paralan bile yok.
Hali vakti yerinde olanlar. yal-
nızca Brezilya'ya özgü bazı yasalar-
dan yararlanabiliyor Geçmiş kayı-
tlan temiz olan kuşkulular, mahke-
me öncesinde gözaltına alınmıyor ve
ışinin ehJi avukatlar tutabilenler, na-
dir olarak suçlu bulunuyor. Araştı-
rmayı yöneten Edmundo Oliveira,
"Zenginler için en büyük ceza, iyi bir
avukata bir yığın para akrtmak" di-
yor.
Kısacası, Brezilya'da ölüm cezası
yok, ama askeri polis. sokaklarda
bınlerce "kuşkuluyn" öldürüyor.
James Brooke
Ingiltere'de
bordrolu
muhbirHaberMerke-
zi - İngütere'de
suçlulan polise
ihbar eden muh-
birlere verifcn
para ödülleri,
suçlular hakkın-
da bılgi topla-
mak amaayla
düzenlenenistih-
barat operas-
yonlanndan
daha ucuzageli-
yor.
Midlandsböl-
gesindeki altı
ayn kentte ger-
çekleşünlen
araşormada, ye-
rel polis teşkilat-
lannca düzenle-
nen istihbarat
operasyon-
lannın yılkk
masrafının 730
bin sterlin ( 13 milyar Kra) olduğu,
ancak suçlulan ihbar eden polis muh-
birlerine ödenen paranın yıllık tu-
tannın ise 47 bin sterüni (832 milyon
üra) aşmadığı belirtıkli.
İngütere'de snçla mücadelede toplu-
mun da polise yardım etmesıni teşvik
etmek amaayla, polis, son 10 yıldır
bordrolu muhbirler kullanıyor.