20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 EYLPL1993 PERŞEMBE CUMHURtYET SAYFA DUNYADAN Lübnan, savaşsonrası yaralannısanyor L übnan da 15 yıl süren ıç sa- vaşın yol açtığı toplumsal çoküş, Beyrut'un her köşe- sınde kendini beîli ediyor. Parça- lanmış aıleler. uyuşturucu bağımlı- lan kentin yıkıntılan arasında se- faletin en koyusunu yaşıyor. Akdeniz'e kıyısı olan Ramkt al Beıda- nın varsıllann oturdu- ğu kent merkezınde, çağdaş bürosunda oturan Necip Mikati. savaşın en yoğun ol- duğu dönemlerde kur- mayı düşündüğü telsu telefon ağını gerçek- leştırme aşamasında. Ülkenin etkin işadam- lan ve politikacılan, telsiz telefon sayesinde dünyaya bağlandığın- da. Mikati'nin çok zenginleşmesi işten bile değil. Mikatı, ül- kenin yenıden yapı- lanmasında etkin rol oynayan gıri- şimci işadamlanndan yalnızca biri. İç savaş, 1975'te Marunilerle Fi- listinlilerin çatışması sonucu çıktı. Kjsa zamanda ülke düzeyine yayı- lan çatışmalar, Şiilerle Sünnılen, Dürzilerle Hristiyanlan karşı karşıya getirdi. Savaş, tüm acı- masızliğı ve vahşeti iie sürerken, Lübnan, insan kıyımının sımgesi haüne geldi. Savaştan önce Lüb- yurma olanağına kavuştular. Sa- vaş sırasında Suudi Arabistan'ın ve Suriye'nin desteğı. Müslüman- lann güçlenmesine yol açtı. Sa- vaşın sonunda en büyük darbeyi Filistinlıler yedı. Lübnan'da yaşa- nanh HristiyanJar azınlıkta olma- lanna karşın, siyaşi, ekonomik ve sosyal gücü eUeriride bulunduru- yordu. Ne var ki, Müslümanlarsa- vaştan güçienerek çıktı; ülkenin iç ve dış sorunlannda seslerini du- yan 350 bin Fihstinli, silahlannı ve liderlik niteliğinı kaybetmekle kal- madı. Lübnan'ın siyasi yaşamı- ndan tümüyle silindi. 1990 yılında savaşın sona erme- siyle kurulan merkezi hükümette. Temsilciler Meclisî, Senato ve hukumete girdiler Siyah Ametikah, artık ortattirek S iyah Amerikalılaruı savaşı, politik alandan ekonomik alana kaydı. Martin Lut- ber King'in büyük YÜriiyüşünün 30. yddönümü nedeniv le 28 ağus- tosta yapılan yüriiv üşe birkaç bin kişi katıldı. Öysa'l%3 yılındaki yürüyüşte 250 bin kişilik bir kala- balık toplanmıştı. Sivil Haklar Hareketi'nin yöneticileri, bu yü- 1 rüyüşle davantsma rvhunu yeni- den canlandırmak amacındaydı; an- cak bu pek başan- lamadı. Bununia biıiikte, bu yürü- yüş, sivil haklar içüı yüriitülen sa- vaşın başansını gözier önüne seri- yordu. ILiderlik el değiştirdi £t yor. Liderlik, sivil hak savunucu- İarından Kongre'deki teımilcilere geçti. Bugiin gerçek siyah politik iktidar, Si\il Haklar Hareketi'- nin y a da öteki kurumlarui elinde değil. Temsilcüer Meclisi'ndeki siyahlarm oluşturduğu, grup asıl gücü oluşturuyor. Bu grup, son bütçe göriişmelerinde çok etkin oldu. Geçen cumartesi günü yapılan >ürüyüşün başarısuıdaki ikinci bir neden ise, topluluğun göster- diği evrim. Homojen beklentileri olan bir "Siyah topluluk"tan söz etmek mümkün değil. Çok sayıda gazeteci bunu görmezlikten geli- yor, ancak 30 milyon siyah Ame- rikalı'nın yak- laşık üçte biri, orta sınıfa girmiş bulunuyor. Belki gelirleri orta sınıftaki beyaz Amerikaularm gelirierinden bi- raz daha düşük; ancak kentlerin kenar mahallele- rinde v aşamak- tan kurtulmuş gözüküyorlar. Politik alanda, Amerikalı Siyahlar (nüfusun yüzde 12'- si) sivil haklardan eşit olarak yarar- lanıyor. 1963'te, eyaletlerde seçilen 300 siyah temsüci vardı. Bugün bu sayı 7 bini buluyor. Geçen kasım ayı- nda yapılan baş- kanlık secimlerin- de, bu durum açık biçimde göriildü. Bir siyah Senato'- ya, 39 siyah Tem- sflciler Meclisi'ne seçildi; ayrKa dört siyah hükümette görev yapıyor. Bunun sonucun- da, siyah liderlik el değiştirmiş bulunu- Martin Luther bugün yaşasavdı, o kalabalıkları bulabilir miydi? IRahata düşkünlük Bununia bir- likte, siyahların üçtebiri,bu"get- to"larda hapse- dilmiş bulunu- >or. Bunun sonu- cunda parça- lanmış aileier, uyuşturucu eko- nomisi. şiddet, \b ortaya çıkı>or. ABD'de dendiği gibi, bu "alt sınır', sivil hak- lar savaşından bu vana. rahatını biraz daha göze- tir duruma gel- miş gözüküyor. çatışmaya gıren bütün gruplar temsil ediliyor. Yapısı gereği yavaş ve güçsüz bir görünüm sergileyen hükümet. ülkenin toparlanmasıy- la ilgili çabalan, özel gırişimcilere bırakıyor. Bugün Lübnan kar- maşık bir top- lumsal dokuya sahıp: Milyoner- ler, uyuşturucu bağımlılan, gece- konducular, Amerikan Üni- versitesi'nin moda dergisin- den çıkmışçasına şık öğrencileri, milyonlarca hra değerindeki takı- lannı donanıp so- kakîarda gezen kadınlar, Hu- meyni'nin İslami Devrim an- layışını Lübnan'a getırmek isteyen politik gûçter, ülkenin dört bir yanında boy gösteriyor. 4 milyon nüfusa sahip Lübnan, uzun ve acı veren bir karabasandan uyanmı- şçasına, tüm gücüyle normal yaşa- ma dönmek için çalışıyor. Şimdi kentlervekasabalarsilah- lardan annmış durumda. Mantar gibi çoğalan Askeri kontrol nokta- lan, hükümetın giderek artan yetkısinin bir göstergesi. Silah ve siren sesleri, yalnızca belleklerde kalrruş. Bir zamanlar top sesleriyle >'aşamaya alışık insanlar, şimdi en ufak bir gürültüde bile ürküyor. Savaştan sonra yeniden yapılan- ma son hızıyla sürüyor. Her ma- hallede dükkanlar. süpermarket- ler. barlar açılıyor. Lübnanlılar, yaşamlanna insanca devam ede- bilmek ıçin, geçen yıllann öcünü alırcasına çalışıvor. Eski otellerin onanmının yanısıra beş yıldızlı otellerin yapımına büyük bir hızla devam ediliyor. Kı>ı boyunca sıra- lanan lokantalarda hafta sonlan yer bulmak. neredeyse olanaksız. Gece kulüplen. sabahlara dek sü- ren programlannda caz müziğj ve Arap dısko müziğıne yer \envor. 196O'lı ve 70"li yıllarda Be'yrut. Arap dünvasının düşler kenti idi. Kozmopoîıt bir başkent nileliğı taşıyan Beyrut. İsviçre bankalany- la yanşabilecek düzeyde bankala- ra sahipti. Aynca en seçkın Arap şair, yazar \e müzisyenlerimn sa- natlannı sergileyebıleceğ bır kül- tür ve eğlence merkeziydi. Savaştan önce Ortadoğu'nun haber merkezi durumunda olan Beyrut. yabancı basın organ- lannın savaş nedeniyle kentı ter- ketmesivle, bugün belli başlı haber örgütlerinın bir temsılci bile bulun- durmaya gerek görmediğı bır böl- gehalıne geldi. Ülkelerinden savaş nedeniyle kaçan Lübnanlılann gen dönmeye başlamalanna karşın. yabancılar için Lübnan, hala güvenlı bir ülke değil. Amerikalılara, ingilizJere, Alman ve Fransızlara dikkatli ol- malan tavsiye ediliyor. Batılı ve Arap iş adamlan ve politıkaalar, kaçınlma olasıhğına karşı koru- malanylageziyor. Sunye, îran ve İsrail'in tutum- lanna bağlı olarak, Lübnan her an yeniden bir savaş alanı haline gele- bilir. Eğer böige bir kez daha çıkar arenasına çevrilmek ıstenirse. ne yazık ki ülkenin sınırlı gücü, olay- lan engellemeye yetmez. Yusufİbrahim Dünyadaki doğum oranları Doğum yapabilecek yaştaki bir kadının bütün yaşamı süresinc© sahip olacağı ortalama çocuk sayısı {1990 - 1995 yjfları arası) EN DÜŞÜK îtalya ENYÜKSEK 1.3 HongKoog, Singapur Yunanistan, Portekiz Avusturya, Almanya Japonya, Isviçra Belçika, Hollanda Oanımarka Kore, Bulgaristan Macaristan, Kanada Finlandiya, Frartsa İngiltera. KOba eskı Yugoslavya Avustralya Norvoç, ütvanya Letonya, Estonya ABD, Irianda YeniZaJanda. PoJonya Romanya Çin. Tayfand Porto Riko, Türkiy» #1 *1 H H H ** •*• *•: 1.4 1.5 1.7 1 ^ 1.9 2.0 2.1 Ruanda 9 S Malavi 7.6 Fildişı Kıyısı •••*••*(7.4 Uganda * * * * * * * < Angola, Yamen •*•****' Banin, MaX, Nijer **##•*#',., Afganistan #•****! 6.9 Burundi, Tanzanya Sanayileşmiş ülkeler • jj i 9 Gelismekte olan ü/keler 3.6 3.3 KaKnafc Birhşmi? MUetler NOfus Fanu İtalya'da on kadına 13 çocuk düşüyor. Türkiye'de bu oran, on kadına 22 çocuğa kadar çıkıyor. Bizdeki oran; Porto Riko, Çin ve Tayland'da da aynı. En yüksek oran, Brundi ve Tayland'da: On kadına 68 çocuk. • Italyan kadını, çocuk doğunnaktanusandı I w talya bombalar. rüşvet ve yol- suzluklar. grevier. ekonomik durgunluk gibi sorunlarla bo- ğuşurken toplumu sınsıce etkile- yen bir başka sorun gözlerden kaçıyor. 20. yüzyılın son yedi yıhna yaklaştığımız şu aylarda. doğum oranı korkutucu bir hızla azaldığından. İtalya biryaşlılar ül- kesi olma tehlikesiyle karşı karşı- ya. Bu olguya yol açan en önemli et- ken, İtalyanlann. Avrupa"nın öte- ki ülke vatandaşlanna oranla daha uzun ömûrlü olması. • Aynca Ka- tolik Kılısesı'nin do- ğum kontrolu konu- sunda ızlediğı uzlaş- maz yaklaşıma karşın, İtaİyan kadı- nlan çocuk yapma- makta direniyor. İtalya'nın gele- neksel görünümü, giderek başkalaşım geçiriyor. Şişman ev kadınlannın günbo- yu makarna pişire- rek ev dolusu çocu- ğu güniltü patırtı içinde büyütmesı. artık geçmişte kaldı. İstatisüklere göre italya "da kadın başına 1.3 çocuk düşerken. aynı rakam ABD'de 2.1, dünya ortalaması ise 3.3. Sonuçta. İtal- ya"nın 56.7 milyonluk nüfusu, artık artmıyor. Son vıllarda nüfus dağılımında da büyük değişıklikler görülüyor. Köylerden kentlere. yoksul güney - den varsıl kuzeye bır ıç göç yaşanı- yor. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra hızh bir sanayileşme sürecine giren İtalya'da. Mussolini'nın faşıst yö- netiminin temelinı oluşturan aile kavramını yücelten yaİclaşım, ar- tık terkediliyor. Pescara'da bulunan Gabriele d'- Annunzio Üniversıtesi sosyololoji p^ofesörü Giulia Paolo di Nicola, İtalyanlann çocuklara karşı kültü- rel bır düşmanlık besledığini belır- terek büyük apartmanlarda, ka- muya açık yerlerde, hatta kiliseler- de çocuklann istenmediğini öne sürüyor. İstatistikler ise, kara bu- lutlann yaklaşmakta olduğunu haber veriyor: Gelecek yüzyılıri başında emeklilerin sayıca çalışan- lardan üstün olacağı öngörülüyor. Fiat Şirketi'niadenetimindeki Ag- nelli Vakfı'nın son yaptığı 2. Dünya Savaşı'ndan araştırmaya göre, sonra hızh bir sanayileşme sürecine giren italya'da. Mussolinfnin faşist yönetiminin temelini oluşturan aile kavramını yücelten yaklaşım. artık terkediliyor. yakın bir gelecek- te. emeklıîik ma- aşı alan her iki ki- şiye bir _ çalışan düşecek. İki hafta önce. okullardaki 56 bin sıruf. boş kaldığı ıçin ka- patilmak zorunda kaldı. İngiltere'de her emekliye 2.3 çalışan düşerken Fransa'da aynı gösterge 2.5. İtal- ya'da ise emekli-çalışan oranı 1 'e 3 olmakla kalmıyor. bu gidişle daha da düşeceğı varsayıhyor. Sosyolog Massimo Livi Bacci. özel bir araştırma şirketımn bulgulanna dayanarak 2000 yıh için şu var- sayımlarda bulunuyor: "2000 yılında İtalya'da 15 yaşın- dan küçük çocuk sayısı 1970 yılı savıma göre 5 milyon azalacak, 65 yaş ve üstündekiler, 5 milyon arta- cak. Kcsa vadede çok büyük bir so- run varatmayacak olan bu durum, uzun vadede sosyal hizmet alanında onarılmayacak sonuclar doğura- cak." Alan CoweU The Nevv York Times Nezavisimaya gazetesi: Savaşa Hîtlermi başladı Staünmi? Eylülün ilk günü, İkinci Dün- ya Savaşı'nın başlamasının 54. yıldönümü. Bunca yıl sonra da olsa, savaşla ılgih inceleme- ler, değerlendirmeler sürüyor. Vik- tor Suvorov'un "Buzkıran" adlı ki- tabı da bunlardan biri. Savaşa ki- min başladığını araştıran kiiap, Rusyada günümüz koşullanna göre oldukça yüksek bir tirajla, bir milyon adet yayımlandı. Yazar Suvorov, 1978'de İngil- tere'ye kaçmış, ardından da ajanlık suçundan ölüm cezasına çarptınl- mıştı. Yazdığı yedi kıtaptan en önemlısi olan "Buzkıran", on bir diide basıldı. 1980'den f993'e kadar Rusya'da hiçbıryayınanın basımını üstünealmadığı İcitabın üçcildınden ilki. sonunda bu yıl yayımlandı. I DevTİmin anası | savaştır Suvorov. İkinci Dünya Savaşı'- nın temel suçlusu olarak Sovyetler Birliği'nı gösteriyor. Açıklaması da basil. "Savaş devrimin anasıdır; dün- ya savaşı da dünya devriminin anası- dır." Bu yüzden Lenın. Stalın ve öte- ki komünistler açısından savaşın ge- rekIı olduğunu vurguluyor. Yazar, karut olarak da, Alman- ya'da Hıtler'in başa gelmesi ıçin Sta- Ün tarafından çok şey yapıldığını. hiçbir kaynağa, enerjiye ve zamana acınmadığını belirtiyor. Hıtler'in de ıstemeden dünya komünizminın yo- lunu açtığını vurguluyor. Alman fa- şızminin "devrimin buzkıranı" ol- duğunu söylüyor. Yazar, Stalin'in dışanya saldır- mak amacıyla ülke gereksinmesinin çok üzerinde tank ve uçak ürettirdi- ğini. Polonya'nın parçalanmasın- dan ve öteki Doğu Avrupa ülkeleri- nın işgal edilmesınin, SSCB'nin çıkan olduğunu, çünkü böylece Al- man birlikleriyle bir an önce çarpış- ma koşullannın olgunlaştığını belir- tiyor. Savaşın asıl başlama tanhinin de, Politbüro'nun "Avnıpa'yı kur- tarma" karan aldığı 19 Ağustos 1939 olduğunu öne sürüyor. Suvorov,Alman ordusunun"Böy- lesi ciddi bir savaşa hazır olma- dığını". üretilen silahlann Baü Av- rupa ve Afrika açısından uygun ol- masına karşın, Rusya koşullanna uymadığını vurguluyor. IHitler saldıraıasa ne olacaktı? Kuşkusuz,Suvorov'un kitabı "an- titarih" bir mantık taşıyor. Herşey- den önce, çıkış noktası olarak olgoı- lan değil, uydurmalan kullanıyor; 6 Temmuz I941'de Almanya 'ya saldınlmasının planlandığını temel alıyor. Planlansaydı bile, Hitler 22 hazıranda saldırmasaydı, plan uy- gulanabilir mıydı? Suvorov. katı birantikomünist ve antisovyet yaklaşım içindedir. Nef- retten gözü dönmüş bir kişinin. ob- jektif bir emek ortaya koyması ola- naksızdır. Hatta kitabı okurken. ya- zann, kendi yurdundan ve hal- kından da nefret ettiği kuşkusu uya- nıyor insanda. Acaba bunun nede- nı, ülkesinin onu haın ilan etmesi ve ölüm cezasına çarptırması mıdır? Brezilya'daölümoezasıyok,yargısızinfazçok B ir Brezilya efsanesine göre. 16. yüzyılda yaşamış olan Portekizli bir piskopos, Brezilya'nın içlerine yerleşme ko- nusunda tereddüt gösteren sö- mürgecileri ikna edebilmek için, inançlı halkına şöyle sesleniyor- du: "Ekvator'un güneyinde hiç gü- nah işlenmiyor." Öyle görünüyor ki, yaklaşık beş yüz yıl sonra, çağdaş Brezilya, bu sözleri arada bir ahlaki bir temel taşı olarak görüyor. Yaklaşık bir yıldır meydana ge- len korkunç olaylar. Amazon'un derinliklerindeki altın madenle- rinde çabşan işçılerin, Yanomami yerlilerini yakalayıp öldürdükleri haberiyle doruğa ulaşü. Cezasız kalan suçlar dalgası, geçen ekim ayında, Sao Paulo'da askeri polisin bir hapisanede çı- kan ayaklanmaya karşılık, 111 ki- şiyi aamasızca öldürmesiyle baş- ladı. Ikatiller dalga geçiyor Şubat ayında. Amazon'un kur- tanlması için büyük çabalar har- cayan çevreci Franrisco (Chfco) Mendes'in katilleri, hapisaneden eUerini kollanru saliaya sallaya çı- kup hiçbir ız bırakmadan ortadan yok olurken Brezılya'daki adalet sûstemiyle adeta dalga geçiyorlar- dı. Temmuz ayında, başkanbk ya- veri Paulo Cesar Faries, hakkında bir tutuklama karan çıkmadan birkaç dakika önce ortalardan yok oluveriyordu. Yine temmuz ayı içerisinde, Rio de Jenario sokaklanndaki ço- cuklara yönelık saldınlar, kaldı- nmda uyuyan sekiz çocuğun öl- dürülmesı ile tüm dünya bası- nında ön sayfalarda yer alıyordu. Olaydan sağ kurtulanlar. çocuk- lann katiü üç askeri polisi teşhis etti. Sljc$eto JJork eimcs Brezilyalılar, bu ve benzeri olaylann. "çrvisi çıluntş bir toplu- mun belirtileri" olup olmadığın) düşünüyor. Nüfusun yoğun olduğu sahil bölgelerinde, haksızlıklann bıni bir para, toplumsal hizmetler yol- suzluklarla yoğrulmuş. Amazon'un içlerinde hala bir "Vahşi Batı" ruhu sürüyor; tabii bir de kanun tanımazlık. Üstelik Brezilya'da uzunca bir dönem sü- ren askeri yönetimın. daha 1985'- te son bulması da demokratik iş- leyişin yerleşmesine köstek olu- yor. Pek çok Brezilyalı. ülkenin güçsüz olanlara kötü davranı- lmasına gösterdiği hoşgörünün, merkezi hükümetin etkisizleşme- sı. ekonomik sorunlar ve aybk yüzde 36 enflasyonla daha da İces- kınleştığıni düşünüyor. Yerli haklan için savaşan bir derneğin sekreteri olan C arlos Al- berto Ricardo, "Hükümetimiz za- >ıf, devlette bir çürütne var; bu da ciddi bir boşluk yaratıyor" dıyor. Haftahk "Fsto E" dergısinde. tutuklulann. sokaktaki çocukla- nn ve yerlijerin öldürülmesine de- ğinerek "Üç olayda da ortak bir nokta var: Kurbanlann hepsi. hiç ayırannz, toplumun marjında ya- şayan geniş bir kesimden geliyor"- denıyor. Yazı şöy le devam ediyor' ''An- cak, bu insanlar yalnız değil. On yıh aşkın bir süredir devam eden ekonomik durgunluk yüzünden se- falet smırmın altında yaşamaya zorlanan 60 milyon Brezilyalu bu savunmasız orduyu daha da geniş- letiyor." Brezilya'da yargı sıstemi kağıt üzerinde adalet dağıtıyor. ama gerçekte suçlulan cezalandırmak- ta yetersiz kalıyor. 250 milyon nüfuslu ABD'de 1.1 milyon kişi hapisanelerde bulunuyor. 150 milyon kışilik nüfusuyla Brezil- ya'daki tutuklulann sayısı ise 126 bin. Adalet Bakanhğfnın yürüttüğü bır araştırmaya göre, yılda bır milyo- nun üzennde ciddi suç işlenen Brezil- Sokaktaki çocuklann ve yerliİerûı öldürülmesine değinen "Isto E" dergısinde şöyle deniyor: Olaylardaki ortak nokta, kurbanların tümümin, toplumun en geniş kesiminden gelmesi. ya'da, tutuklulann yüzde 98'ının bır avukat tutacak paralan bile yok. Hali vakti yerinde olanlar. yal- nızca Brezilya'ya özgü bazı yasalar- dan yararlanabiliyor Geçmiş kayı- tlan temiz olan kuşkulular, mahke- me öncesinde gözaltına alınmıyor ve ışinin ehJi avukatlar tutabilenler, na- dir olarak suçlu bulunuyor. Araştı- rmayı yöneten Edmundo Oliveira, "Zenginler için en büyük ceza, iyi bir avukata bir yığın para akrtmak" di- yor. Kısacası, Brezilya'da ölüm cezası yok, ama askeri polis. sokaklarda bınlerce "kuşkuluyn" öldürüyor. James Brooke Ingiltere'de bordrolu muhbirHaberMerke- zi - İngütere'de suçlulan polise ihbar eden muh- birlere verifcn para ödülleri, suçlular hakkın- da bılgi topla- mak amaayla düzenlenenistih- barat operas- yonlanndan daha ucuzageli- yor. Midlandsböl- gesindeki altı ayn kentte ger- çekleşünlen araşormada, ye- rel polis teşkilat- lannca düzenle- nen istihbarat operasyon- lannın yılkk masrafının 730 bin sterlin ( 13 milyar Kra) olduğu, ancak suçlulan ihbar eden polis muh- birlerine ödenen paranın yıllık tu- tannın ise 47 bin sterüni (832 milyon üra) aşmadığı belirtıkli. İngütere'de snçla mücadelede toplu- mun da polise yardım etmesıni teşvik etmek amaayla, polis, son 10 yıldır bordrolu muhbirler kullanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle