17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET2 9 AĞUSTOS1993 PAZARTES OLAYLAR VE GORUŞLER Anayasa ve demokratikleşme 1982 Anayasası, tekelci sermayenin istekleri doğrultusunda ve onun desteğinden güç alan darbecilerin, insan hak ve özgürlüklerini biryana iterek haarladığı bir baskı anayasasıdır, HALÎTÇELENK Hukukçu B ir ülkenin anayasası ile ıçınde bulunduğu demok- ratıkleşme aşaması ya da yönetim tarzı arasında. yakın bir bağ olduğu yad- sınamaz. Başbakan Tansu ÇBkr'm, hükümet programıyla ilgili olarak "DemokratikJeşmenin eksikle- rim famamlayacağız" şeklinde açıkia- malar yaptığı, basında anayasa ve demokratikJeşme tartışmalannın sür- düğü bugünlerde. bu iki konu ve ara- lanndaki ilişkiler üzerinde durarak. kimi noktalan açıklığa kavuşturma- nın yararlı olacağma inanıyoruz. Toplumsal gelişme tarihinde sınıf- laşma süreci başlayalıberi. hiçbir olgu- yu, sınıfsal ilişkıleri göz önüne alma- dan açıklamak olanağı kalmamıştır. Başka bir deyişJe sınjflaşma. sınıflara- rası çelişki ve mücadeleler, tüm top- lumsal gelişmelere yansınuş ve bu ge- lişmelerin temelini oluşturmuştur. Anılan toplumlarda bu çeÛşkı ve mü- cadeleleri, yani "smıf gerçeğT'ni göz önüne almadan, kitlesei eylemlerin ve siyasal olaylann gerçek yönünü anla- maya olanak yoktur. Bu açıdan bakaldığı zaman demok- rasiyi. msan hak ve özgüriüklerini so- yut kavramlar olarak görmek ve de- ğerîendirmek miimkün olamaz. Bu kavramlann da topum yaşamında sı- rufsal temelleri, somut ekonomik da- yanaklan vardır. Toplumun temel yasalan (anayasa ve toplumsal yasa- lar), işçi ve emekçi sınıf ve tabakalara düşünce. örgütlenme ve sendikal hak- lar alanında geniş yetkıler tanıyorsa emekçi sınıf ve tabakalar örgütlene- cekler. bu haklannı kullanarak. üret- ükleri değerlerden haklan olan payı büyük oranda alacaklardır Bu da ser- maye sahiplerinin kârlannı, vani emekçilenn ürettiği artı değerden al- makla olduklan büyük payı azaltacak ve onJan tedirgin edecektir. 21 Mayıs Anayasası, bu olguya örnek olarak gösterilebilir. Buna karşılık emekçi sı- nıf ve tabakalann hak ve özgürlükleri- nin, özellikle toplusözleşme ve grev haklannın kısıtlanması ve baskı altına almması. seımaye sahiplerinin kârlan- nı arttıracak \ e sömürü olgusunu yo- ğunlaştıracakur. Buna ömek olarak da 12 Eylül Anayasası ile bu dönemde çıkanlan Sendikalar, Toplu Sözleşme. Gre\ ve Lokavt Yasalan gösterilebilir. Gtistergeler Günümüzde, 12 Eylül faşizminin getirdiği 1982 Anayasası'nın, işçi ve emekçi sınıf ve tabakalar üzerinde bir baskı rejimi kurmaya olanak sağiayan hükümlennin değiştirilmesine yanaşıl- mıyorsa bu konu gündeme bile alınmı- yorsa bunun temel nedeni, yukanda kısaca açıklamaya çalışüğımız sınıfsai çıkarlardır. Özel televizyon konusu üzerinde. siyasal partilerin çoğunluğu arasında. kısa zamanda anlaşma sağ- lanabiliyorken, işçinin grev ve toplu- sözleşme hakkı üzerindeki kısıtlama- Iann kaldınlması, bir milyona yakın işçi ve memurun etkin eylemine karşın kamu görevlilerine sendika, toplusöz- leşme ve grev haklannın tanınması hâlâ bir yana itiliyorsa. bu ve benzer politikalar "snufsal nedenJer" dışında açıklanamaz. Anayasalara geünce... Anayasalar, devrimlerden, (inkılap- lardan) ulusal kurtuluş savaşlanndan ya da müdahale ve darbelerden sonra. kurucu meclisler, meclisler ya da dar- beciler taraftndan hazırlanır. Bu ana- yasalann en önemli bölürnJeri, "temd hak ve özgürlukJer" bölumüdür. Bu bölümlerde yer alan hükümler, insan hak ve özgürlüklerine. ömeğin düşün- ce açıklama, örgütlenme, sendika, grev ve toplusözleşme haklanna iliş- kin düzenlemeleri içerir. Bu düzenle- meler genelde devrimi, kurtuluş sava- şını ya da müdahaleyı yapan ya da yaptıran güçlerin iradesini (ideolojisi- ni) yansıtır. Ordu içinde aşağıdan yu- kanya bir örgütlenmenin sonucu ola- rak ortaya çıkan 27 Mayıs hareketi. büyük oranda demokratik bir anaya- sa getirmiş, 12 Mart ve 12 Eylül darbe- leri ise yukandan aşağıya. baskıa, insan haklannı alabildiğine kısıtlayan, demokraükleşmenin yollannı tıka- yan, halkımızın üzerine kara bir gölge gibı inen 1982 Anayasasrnı yürürlüğe koymuştur. 12 Mart döneminde ve daha sonra- lan, ülkemizde tekelci kapitalizrnin sözcülüğünü yapan Türkiye İktisat gazetesinin, 1961 Anayasası'nın getir- diği hak ve özgürlüklere saldıran ya- yınlan ('). dünyanın en büyük servete sahip ilk on kişisinden biri olan VehM Koç'un Kenan Evren'e yazdığı teşek- kür, yol gösterme ve başan dilekJerini içeren mektubu ( 2 ), Milliyet gazetesine yaptığı acıklamalar ve Türkiye İşve- renler Sendikalan Konfederasyonu (TÎSK)'nun 13. GenH Kurul Raporu (') 12 Eylül Anayasası'nın tekelci kapı- talizmin çıkarlan doğrultusunda ha- zırlandığını açıkça ortaya koymuştur. Tarih boyunca kölenin efendiye, serfin beylere, işçinin sermaye sahiple- rine karşı verdiği, çoğu kez kanlj mü- cadeleler sonunda kazanılan, bugün insan haklan dediğimiz haklar demeti -ki gerçek hukuk budur-, 18. yüzyıl- dan başlayarak anayasalarda ve ulus- lararası belgelerde yer almıştır. Bu hak ve özgürlükler, sınıflararası güçler dengesine göre kimi kez tarunmış, uy- gulanmış. kimi kez de bir yana itilmiş- tir. 1982 Anayasası. tekelci sermaye- nin istekleri doğrultusunda ve onun desteğinden güç alan darbecilerin in- san hak ve özgürlüklerini bir yana ite- rek haarladığı bir baskı anayasasıdır. Bu anayasa bir bütündür. Baskıa zih- niyet. onun tüm maddelerine sinmiş- tir. Bu anayasa tümüyle ortadan kaî- dınlmadan, demokratikleşme çabaia- nnın olumlu sonuç vermesi düşünüle- mez. 1)12 EyJûl ve Hukuk, Halit Çelenk, Say: 19 2) Kırk Haramiler, Mustafa Söamez, Sav 349 3) 12 Eylül ve Hukuk. H Çdenk, Say 21-22 ARADA BIIj Prof. Dr. SEZER ŞENER KOMŞÜOCLU Feza Gürsoy Bilim Merkezi Ülkemiz için gerekli her fürlü atılımın sağlanabilme- sinde, ekonomik kalkınmada, ileri teknolojinin üretilme- sinde, gelişmiş ülkelerdeki kuralların (normların) yaka- lanmasında bilim, teknoloji ve bilgi birikimi ana kaynak- ör. Bugünün bilimi, yarının teknolojisidir ve her bilimsel faaliyettartışmasız toplumsal bir içeriktaşır. Böyleolun- ca da bilim, ülkemizde bir devlet politikası olarak görül- meli ve her kurumda özelliğine göre yerini almalıdır. Geçen hafta Ankara'da bu düşüncelerin gerçekleş- meye başladığını gösteren bir merkezdeydim. Ankaralı- ların ve Ankara Belediyesi'nin övünç kaynağı olduğuna inandığım 640 bin metrekarelik bir alan üzerinde çok çe- şitii etkinliklerin sürdürüldüğü Altın Park'ta, toplumun her kesimine, özellikle öğrenim çağındaki gençlere ses- lenen, onlara teknolojinin temeli olan bilimleri sergile- meyi ve sevdirmeyi amaçlayan "Feza Gürsoy Bilim Merkezi'ni ziyaret fırsatını buldum. Prof. Dr. Feza Gürsoy, geçen yıl yitirdigimiz Türkiye'- nin yetiştirdiği dünyaca ünlü birfizikçi idi. Adının verildi- ği merkez, Ankara'nın dinamik Belediye Başkanı Sayın Murat Karayaiçın'ın yaklaşımları ile Kanada "Ontaris Bilim Merkezi" örnek alınarak kurulmuş, 25 milyar lira- lık bir yatırım. "Feza Gürsoy Bilim Merkezi", teknik üni- versitelerimizden bir danışma kurulu oluşturularak, milli eğitim sisteminde yer alan ve okullarda işlenen ko- nularta paralelliği gözetilerek seçilmiş kuramları (teori- leri) zevkli deneylerle sergilenen 48 deney biriminden oluşuyor. Içerisinde, "Eğer vücudunuzdaki organların boyutları beyinde işlev olarak kapladıkları yerlerle oran- tılı olsaydı ne olurdu"sorusurtun yanıtını açıklayan "Ho- monculus heykelciğinden, elektrik üretim ve tüketiminin günlük yaşama yansımasından, yerçekimi, ağırlık mer- kezi ve uzaya ilişkin kavramlardan bilgisayarkullanımı- na kadar temel bilimler konusunda, Feza Gürsoy Bilim Merkezi"ni ziyaret eden herkese deneyler yapmaya olanak veren birimler var. Deneylerin başında genç, pı- rıl pml beyinler ile matematik, fizik, kimyaöğrencilerinin rehberliklerini izlemek, bilim adına ayrı birzevk. "Feza Gürsoy Bilim Merkezi'nin genç yöneticisi, ül- kemiz üniversiteleri ve endüstri kesimi ile işbirliği çaba- sı içinde olduklannı, gerek işadamlarımızdan gerekse devlet kurumlarından yeni deneyler oluşturmak üzere kaynak desteğinin bilim merkezini geliştireceğine inan- dığım söylüyor. Yolu Ankara ya düşen ilk, orta ve üniversite düzeyin- deki öğrencilerte, çocuklarımızın güncel bilim ve tekno- lojinin izlenmesi ve uluslararası bilim kuruluşlan ile sağlanan ilişkinin verimini görebilmeleri açısından bu bilim biriminj (ünitesini) görmelerini öneriyorum. Ankara Belediye Başkanı Sayın Murat Karayalçın. "Feza Gürsoy Bilim Merkezi "n'ı tanıtırken yapüğı konuş- mada, "Hepinizi durmadan gelişen teknoloji ile tanış- maya, bilinmez sandtğımız pek çok kavramı keşfetme- ye, yepyeni bir dünyanın kapılannı aralamaya çağınyo- rum" dedi. Sayın Başkan Karayalçın'a ve çalışma arkadaşlarına böylesine bir bilim merkezini hizmete soktuğu için teşekkür ediyor, başarılar diliyorum. Devlet Personel Dairesi ve Hukuk Dairenin saplandığı bir hukuk çıkmazı, ülke genelinde her yıl atamalan yapılan binJerce Maliye memuruna ödenen milyarlar tutanndaki "yol giderlerine", yönetmeliğe karşı açılıp yıllarca sürecek davalarda tükenen "hukuk devleti inancına", tıkanan kamu hizmetlerinemal olmuştur. MEHMET F. ÖZÇELİK MaliDamşman D evlet memurlannın 657 sa- >ılı yasanın 72. maddesine göre nasıl yer değiştirecek- leri, bu işlemin hangi me- mur sınıflanru kapsayacağı, hizmet bölgeleri. süreleri vb. konular. anılan yasa maddesine daya- nılarak Devlet Personel Dairesi'nce hazır- lanıp Bakanlar Kurulu'nun 1983/6525 sayılı karan ile yüriirlük kazanan "Devtet Memurlannın Yer Değiştirme Suretiyle AtanmaJanna İlişkin \ önermelik"te açıklı- ğa kavuşturulmuştur. Yer değiştinnenin genel çerçevesini sap- tayan söz konusu yönetmelik, bakanlar kurullannca sürekli değiştirihniştir. İlkin, çok geniş bir memur kesimi olan Genel Idare Hizmetleri Sınıfı'ndaki memurlar, daha sonra Teknik Hizmetler, Sağlık ve Yardımcı Sağlık. Eğitim - Öğretim Hiz- metlen sınıfındakiler zorunlu yer değiştir- me kapsamından çıkartılmışlardır (1). Söz konusu değtşikliklerdeki temel yak— laşım. zorunlu yer değiştirmeye bağh kjün- mış memur hizmet sınıflannın "azaJtüma- sı" yönünde olmuştur. Çağdaş toplumun temel göstergelerinden sa>ılan "jerieşme özgürlüğü"nün, memurlar için de kuilanı- labilmesi volunda olumlu adımlar aulmış- tır. Devlet Personel Dairesi'nce hazırlanıp Bakanlar Kurulu kararlan ile yürürlüğe gi- ren söz konusu yönetmelik ve değişiklikJe- ri, kamu görevlilerinin yer değiştirmelerini düzenleyen temel hukuksal çerçeveyi çiz- miştir. Ânılan yönetmelik. 7. maddesinde "yer değiştirerek atanması zonınhı memur sınıflarını" tek tek sayarken, 28. maddesin- de "her kunmun kendi yer değiştirme yö- netmeliğini düzenleyebileceğini" belırtmiş, ancak kurumlarca çıkartılacak "özeJ yö- netmeliklerde genel yönetmeliğe aykın hü- kümlerin yer alamavacağı" kesinlikle vur- gulanmıştır. Genellik taşıyan bir düzenle- me ile getirilen kurallann tüm devlet memurlanna uygulanmasını amaçlayan bu yaklaşım yasal olduğunca gereklidirde. Kamu görevlilennin ülke çapında yer değişürmeleri ile ilgili hukuk kurallanrun uygulanmasını gözetmek ve savunmak du- rumundaki Devlet Personel Dairesi. bu yükümlülüğe ilişkin olarak "devlet" kavra- mını hukuksal bakımdan yaralayan "il- ginç" boyutlu bir "yaıJjşın" aşağıda anla- tacağımız -irdeleruneye değer- öyküsüne konu olmuş bulunmaktadır. Her şey. Maliye'deki bürokratik gücü elinde tutmak isteyen bir kesım bürokratça hazırlanmış "Maliye ve Gümrûk Bakanlığı personeiinio yer değiştirerek ataıunalarını" düzenleyen yönetmelik taslağının görüşü almmak için Devlet Personel Dairesi'ne gönderilmesiyle başlamıştır. Yasal bir zo- runluluktur bu. Daire, gönderilen taslağı inceleyecek. BakanlaLKurulu kararlan ile çizilmiş genel çerçeveye uygunluğu araya- cak, olumlu ya da olumsuz bildireceği gö- rüş ile binlerce Maliye cahşarunın tayinkri- ne ilişkin işlemlere hukuksal geçerlik kazandıracaktır. Nitekim, söz konusu yö- netmelik taslağırun yürürlüğe girmesi Daire'ce uygun bulunmuş, bu durum. Per- sonel Başkanı Ahmet Şagar'ın 27.2.1991 gün, 024-9/01952 sayılı yazası ile Maliye'ye bildirilmiştir. Görüş olumludur, evet, ancak "olur" ve- rilen yönetmeliğin küçük bir kusuru var- dır. Yer değişurmek zorunda bırakılan memurlann tamamı Genel İdare Hizmet- leri Sınıffndadırlar ve bu sıruf, 84/8605 sayılı Bakanlar Kurulu karan ile yürürlük kazanan "Ek Yöaetmeiik n te yer değiştirme kapsamından çıkartılnıışür. Böylece, hu- kuk açısından hiçbir bicimde onaylanama- yacak, başlangıçta "ölü" doğmuş bir yö- netmeliğe "yaşam" venlmış. konuyu düzenleyen tüm hukuksal metinleri dolayı- sıyla da kendi varlığını yadsımıştır Perso- nel Dairesi. # Maliye Bakanlığı söz konusu taslağı süre yitirmeksian 9.3.1991 gün, 20809 sayılı Resmi Gazete'de yayımlayarak, memurla- nnı ülke çapında hallaç pamuğu gjbi ata- cak işlemlere temel hazırlamış, kısa sürede bu amaana ulaşmıştır. Bu arada. Maliye görevlilerinin söz ko- nusu haksızlığa karşı açacaklan -yüzlerce- yönetsel davaya uzanan süreç de başlamış- tır. Ne acıdır kı, söz konusu davalarda "hu- kukun üstünli$ünü n savunmakJa görevli yüce mahkemelerin, gün gibi aydınlık bir hukuksal gerçeğin -bilinmez nedendir- uzağına düşmelerinde Devlet Personel Dairesi'nin payı büyük olmuştur (2). Sonuç Dairc'nin saplandığı bir hnkuk Çıkmazı. ülke genelinde her yıl atamalan yapılan binlerce Maliye memuruna ödenen milyar- lar tutanndakı "yol giderlerine", yönetme- liğe karşı açılıp yıllarca sürecek davalarda tükenen "hukuk devleti inancına". tıkanan kamu hizmelerine mal olmuştur. Ülkemizdeki nice engeller arasında bü- rokratik yapılanmadaki "kastian" da aş- mak zorunda olan demokrasi yolculuğu- muz sanıldığmdan da uzun süreceğe benze- mektedir. (1) 84 8605s. B.KK. (15 12.1984 gün. 18606s. R G.) 86,10917s. B K.K. (10.9.1986 gün, 19217s. R G ) 88,13539s B.K.K (10.12 1988gwt. 20015$. R.G.) 90ı400s.B.KK I21J 1990gün.20524$ R.G.) (2) Daniftai 5 D. 1991 1609E.ll 71991 günK PENCERE TARTIŞMA Memur köle değüdir I % / • I w m emurlara yapılan zamlar açıklandı. beklenilenin deçokalundakaldı. Enflasyonun çok çok gerisinde. Memurlann durumu içler acısı. Hemen hemen hepsi sefalet sınınnda bir ücretle geçinmeye çahşıyor. Konumuzelbetteek göstergeler, makam tazminatlan, gecici görev tazminatlan, birkaç yerde yönetim kurulu üyeliği verilen -üst bürokratlar, iktidar yanlılan arpalıklarda yer kapanlardeğil. Devletin en küçük dişlilerini döndüren halkla her zaman yüz yüzegelen memurlar, yan aç yan tok yaşam savaşı veriyor. Hep onlardan fedakârhk isteniyor, hep onlardan vergi kesiliyor. hep onlar bayramlardâ tatillerde çaüştınhyor. Küçük memurlardevletin tüm yükünü omuzlanuş götüriiyor, bu gidişle daha da götürecek. Temmuz şıcağında memurlar yürüyor. İş yavaşlatıyor ve hak istiyor. Grevli, toplusözleşmeli sendika hakkı. Yetkililer, memurun sendika kurmasını engelleyen bir anayasal ve yasal engel olmadjğmı açıkça kabul ediyorlar. Memur, grevli, toplusözleşmeli sendika hakkını almadıkça ezilen sınıfolmaktan kurtulamayacakür. Av. SADİ HASAN AYNA Halka Şikâyet Etmek.. işçi, ücretinin artmasını istiyor.. Kıyamet kopuyor.. Hesap, kitap, konuşma, tartışma, çok istedin, az ver- din derken, sonunda Başbakan baklayı ağzından çıkar-. dı: i ''- Işçiye verecek para yok.." Kamu kesiminde çalışan işçiyle koalisyon hükümeti-' nin Başbakan arasında laf düellosunda Çifler diyor ki: - Televizyona çıkanm, halka sorarım: Buparayı işçiye' vereyim mi? Vermeyeyim mi? Karan halk versin. Sora- rım halka: Işçiye daha çok ücret mi vereyim, yoksa bu, parayla daha çok okul, kreş, yol mu yapalım? İşçi daha fazlasını hak ediyor; ama esnaf, memur, köylü de hak ediyor. Olmayan paradan işçiye ne vereceğim? Bütçe-' nin dörtte birini işçiye verebilmek için bütün milleti borç- • landırıyoruz. Türk-lş "m istediği para 100 trilyonu bulu- yor. Her hafta faiziyle trilyonlarca iira borçlanıyoruz, halkı borca sokuyoruz. Işçiye verecek para yok!.. Doğru mu konuşuyor Başbakan?.. Hem doğru.. Hemyanlış.. . • "Işçiyi halka şikâyet etmek" eski bir politikadır; Batı'-' da icat edildi, bizde çarpıcı örnekleri görüldü. 12 Eylül' darbesinden sonra cuntanın lideri Kenan Evren, orge-' neral üniformasıyla televizyona çıkıp: "- Bir şef garson" demişti, "genelkurmay başkanın-'. dan daha çok aylık alıyor.'' Dinleyenlerin aklı kıt bölümü köpürmüştü: - Ne rezalet yahu!.. Bir garson, genelkurmay başka-: nından nasıl daha çok kazanır?.. Aklıbaşında olanlar da üzülmüşlerdi: ' - Vah vah!.. Türkiye ne hale düştü!.. Ordu darbe yapı- yor, Genelkurmay Başkanı televizyona çıkıp kendi ücre-, tiyle şefgarsonun ücretini kıyaslıyor!.. Bu hale mi düşe-; cektik?.. Kimi emekçinin ufku dardır, ülkedeki gelir dağılımına( bakacağına, yanındaki tezgahta çalışan işçinin ya da masada oturan küçük memurun aybaşında ne aldığına • bakar. Toplumu tepeden çekip çeviren sermaye politi-, kaları, -Batı'da olsun doguda olsun- bu ufuksuzluğu , sömürmesini bilirler, işçiyi ya da küçük memuru halka . şikâyet ederler... Halk, bu politikayı yer... Ama o ülkede, ciddi ve kapsamlı bir sendikacıltk ör- gütlenmesi varsa devreye girer, medya araçlannı etki- ler, gerçekleri ortaya çıkarır... ' • Ülkemizde gelir dağılımı bozuk mu? Bozuk.. Peki işçi, memur, köylü, esnaf, aydın mı bu bozukluk- tan sorumludur? Türkiye'yi "ucuz emek cenneti" ve "vergi kaçakçılarınjn cenneti'ne dönüştüren kim?.. Ulu- sal gelirde yüzde 70 kar-faiz-rant, yüzde 30 ücretgelirle- ri dengesizliğini kim yarattı? Kamu açıklarını meydana getiren, bütçeyi "borç bütçesi"ne dönüştüren veekono- rfliyi batağa sürükleyenler, bu ülkenin işçileri mi?.. Hükümetleri mi?.. Patronları mı? • Memurları mı? ( 1980lerin başında Kenan Evren, genelkurmay başka-J nının aylığını, şefgarsonun ücretiylekıyaslıyordu, çünküü parasal ufku "saö/fge//r//"kesimlesımrtanıyOrÖü;ard/lı' özal, sorunu daha açık seçik ortaya koydu: ''- Ben fakirleri sevmem, zenginleri severim..." Geldik 1990'lara.. I Bir yanda parasal, yapay lüks çılgınlığı, savurganlık , saltanatı!.. Binbir Gece Masallarına taş çıkartan görgü- süzlükler, padişah Deli İbrahim'i kıskandıracak boyutla- rıyla ayyuka çıkarken, siyasal iktidar ne hakla ya da ne ' yüzle emekçiden özveri isteyebilir?.. *• Demokrasinin sağlam birtanımlaması var: Ulusal ge- lirin özgür pazarlık düzeninde hakça paylaşıldığı rejime : demokrasi denir. MARMARA ÜNİVERŞİTESİ TEKNİK EĞİTİM FAKÜLTESİ DEKANLIĞI'NDAN Fakültemizce teknoloji aianlannda "Öğretmenlik For- masyon" sertifıka programı açılacaktır. - Program 6 Eylül 1993 tarihinde başlayacaktır. - Programa katılmak isteyenlerin aşağıdaki adrese müra- caatlan duyurulur. MÜ Teknik Eğitim Fakültesi DönerSermayesi Işletmesi Müdürlüğü Göztepe Kampusu 81040 Kuyubaşı-Istanbul Tel: 336 46 15 Basın: 36639 DİSNEY DÜNYASI BU HAFTA HERKESE SÜPER AFİŞ VERİYOR Tam bizim aileye "Bu hafta Disney Dünyası alanlar çok şanslı. Çünkü Disney Dünyası harika bir afis veriyor: Vakvak ailesi. Ben baktıkça bizimkileri görüyor gibi oluyorum. Mesela şu ortadaki, kardeşime çok benziyor. Yandaki de ablama! Siz ne dersiniz?" BU SAYIDA: »Marki Ayki'nin maskeli balosunda muhteşem eğlence. Vakvak Amazonlar'da keşif yapıyor... Ama kâşif olmak hiç kolay değil. • Bir canavar, dostunuz olursa... • Süperpopop'un başına ödül konuyor. AYRICA... • Çılgın arabalar: Sanafçılar düşlerini gerçekleştiriyor. • Çöpe affığımız şeylerin, sonunda ne olduğunu biliyor musunuz? • Burnunuzun dibinde yaşayan hayvanlar: Kimi hart hart kaşmdınyor, kimi saçlarda yaşıyor. • 1. Tarih ve Deniz Şenliği'nin ilginç olayları. DİSNEY D Ü N Y A S I A N A YAYINCItlK A . Ş . Tel- ( I ) 2 8 5 21 5 2 ( 1 2 haf) PAZARTESİ GAZETE BAYİLERİNDf
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle