27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 8TEMMUZ1993 PERŞEMBE Divriği Ulucami, dünya ve ülke düzeyinde ilgilerin uzağına düşmüş ve kaderine terkedilmiş bir durumda Ünlüeserçökmetehlikesiylekarşı karşıya Dünyada benzerine rastlanmayacak yapıtın bir imam ile bir müezzinden başka ilgilisi yok. 12. yüzyıldan günümüzc kadar ulaşabilmiş. Ortadoğu ve Anadolu- nun sanat değen bakımından en öz- gün ve değerli eseri olarak kabul edı- len Divriği Ulucami çökme tehlıke- sivle karşı karşı>a. Eser, eşine ender rastlanır deko- rasyon programlan ve benzersiz portallen gibi teknik ve esietık özel- likleri nedeniyle UNESCO'nun dünya genelinde korumaya alı- nmasını öngördüğü eserler İistesin- de yer alıyor. Ancak Anadolu'da aynı kapsamda korumaya alınması öngörülen diğer iki yer oİan Pamuk- kale travertenleri ve Göreme gibi doğal \e tarihi SİT alanlan kadar dış turizme açık olmaması veyoğun ilgî çekmemesı nedenivle gözden ve gönülden uzak kalan Divriği Uluca- mi. dünya ve ülke düzeyinde ilgile- nn uzağına düşmüş ve kaderine ter- kedilmiş bir durumda. Taç kapıları 1228 VJİında, Mengücekoğullan'- nın Divriği şubesi Meliki Ahmet Şah ile eşı Turan Melek adlanna yaptınlan eser. taç kapılanndaki amblematik insan. hayvan ve bitki motiflerinin çokluğu ile 13. yüzyılda Anadolu'da vaşanan hümanizmayı belgelemesi açısından da büyük önem taşıyor. Bugüne dek Vakıflar Genel Mü- dürlüğü"nün. bölük börçük. tutarsız ve sorumluluklan geçiştirici bir anlayışla yaptığı yaniış müdahalele- re rağmen hala ayakta kalmavı başarabilmiş yapıt. sahipsiz bir ko- numda. Bu çapta bir esenn. sıradan bir "vakıf camiı" olarak gözeülmesi sonucunda, Diyanet Işleri Baş- kanlığı'nın atadığı bir imam ile bir müezzinden başka ilgilisi yok. Cami öteden beri öylesine sahipsiz bir durumda ki. örneğin 1970'lerde kapısma kamyon dayayan hırsızlar ıçendeki Selçuk, Kafkas. İran ve Osmanlı halılannın tamamını toplayıp gölüre- bilmişlerdi. Kaçak yapılaşma Divriği Ulucami. bugüne dek her gelen yerel yönetımden nasibini al- mış: çevresindeki geniş SİT alanı. plansız ve kaçak yapılaşmaya. gece- kondulaşmaya açılmış; yakınındakı bir taşocağına ulaşan şantiye yolu önünden geçirilerek, temel dengele- rini sarsıcı hafriyatlar yapılmış. Söz- de onanm gerekçeleriyle belli bö- lümleri oyulan ve çatı örtüsü yanm yüzyıldır bir türlü sağlıklı bir yapıya kavuşturulamayan anıt-yapı. bu- gün ne yazık ki yıkılmak üzere. Gö- reme ve Pamukkale travertenlerinin korunmasına yönelik giderek öne çıkan bazı olumlu uygulamalar ya- pıhrken. cami de unutulmaması ge- reken. en azından diğerleri kadar değerli bıryapı olarak ilgi bekliyor. Ulucami'nin onanmlan NECDET SAKAOĞLU ' Araştırmaa- Yazar) ^Günümüzden 765 yı] önce yapılan Ulucami ve Darüşşıfa, esaslı bir'kaç onanmla ayakta ka- labilmiştir. Bu onanmlardan ilki Kanuni Sultan Sülev- man'ın Nahcıvan seferi sırasmda ve onun öze! ilgisiyle gerçekleştirilmiş. yapının batı cephesı duvan ile buna bağlı tonozlar ve kemerler, mı- nare kaidesi yenilenmiş ve berkitilmiştir. İkincı onanm 17. yüzyıl ortalannda. aslen Divriği li olan Melek (Şeytan) Ibrahim Paşa'nın katkı- lanyla gerçekleşmiştir. 1747'deki üçüncü onan- mda. eşkiyen ahşap kısımlar yenilenmiştir. Bina emını İbrahim Ağa'nın sorumluluğunda yapı- lan onanm sırasmda taş duvar, sütun ve kapı Ientolannda da bir takım takviyelerle eserin öm- rünün uzatılması amaçlanmıştır. Buna ilişkin yazıtlar, kapı aynalanndadır. 1890-1900 yıllan boyunca yeniden onanma alınan anıtın teras örtüleri yenilenmiş, cöken \ eya bozulan tonozlann yerine mahalli üslupta ahşap kubbe fenerleri yapılmış. bazı kubbelenn taş külahlan restore edilmişir. Ancak bu onan- nılar sırasmda, eserin orijinal alemleri. kubbe fe- nerleri. içerideki Şah Mahfeli tahribe ve kayba uğradığı gibi estetik düşünülmeksizin taşıyıcı sütunlara da kaba taş gömlekler giydirilmiştir. 1907'de cami terası bir kez daha onanm gör- müştür. Bu sırada Darüşşifa'run dış duvarlan- nda da yenilemeleryapılmıştır. Cumhuriyet döneminde uzunca bir süre iba- dete kapalı kalan eser, 1940'lara doğru "buğday amban" olarak kullanılıyordu. 1939 Erzincan depreminden etkilenen cami ye darüşşifaya. İkınci Dünya Savaşı yıllannda, İstanbul'dan ge- ıırilenmilli saraylara ait kıymetli eşyalar kondu. 1949"da Maarif Vekaleti'nin başlattığı bır onanm yanm kaldı. 1959'da Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce çevreşinde hafriyat yapıldı. Merhum Ali Saim Ülgen'in verdiği rapordik- kate alınarafc 1962'de Vakıflar Genel Müdürlü- ğii'nceyeni bir onanm başlatıldı. Bu çalışmalar. a ralıklarla 197 l'e değin sürdü. ödenek yetersiz- liği. teknik kontrol aksaklıklan, iklim şartlan yüzünden bu yıllar boyunca eser. gördüğü onanmdan ziyade tahribe uğradı ve yer yer tez- vıni özellikleri de bozuldu. Bir tarafı yap, öbür tarafı yık! düşüncesiyle sürdürülen bu onan- mlara koşut biçimde. eserin çevresindeki tarihi doku ve eski evler de hızla yok edildi. 1992'dekı Erzincan depreminden de etkilenen anıtın teras örgüsü ile kubbe takviyelerindekı hatalardan dolayı, her an çökmesine yol açabi- lccek büyük kaviteler ve çatlaklar ortaya çıktı. 20 Mayıs 1993 günü ıse mihrap kubbesinden taşlar dökülmeye başladığı için mabedin bu bö- lümü ibadete kapatıldı. Bakmsızlıktan her geçen gün harap bir durum alan Anadolu'nun ender güzellikteki yapılarından L 1u cami. Divriği aymaziığı ya da cinayeti üzerine görüşler DOĞAN KllAN İTİ' Öğretim Üyesi Divriği Ulucamiı ve Darüşşifası, dünya mimarlık tarihinde başka eşi olmayan bu büyük ortaçağ anıt kompleksi. ülke toprağını yağ- malayan ilkel eğjlimlerin ulusal mimari mirasa tümel kaygısızlığı ıçinde. acınacak bir duruma düş- müştür. Anıt kompleksinin çevresini oluşturan tarihi doku gecekondu- iarla, beton yapılarla dolmuş ve camınin yanına, kaba bir imam hatıp okulu yapılmıştır. İçerisine de görgüsüzlüğun ve cehaletin ifa- desı olan eşyalar ve tesisat girmiş, bir daha yapılamayacak taş oyma hezemeler cevre kirliliğinin etkisin- den ve bakımsızhktan yok olmaya başlamış. gecenlerde. mihrap kub- besinden düşen taşlar yüzünden caminin bir bölümü ibadete ka- patılmıştır. Bu büyük anıt, bitmez tükenmez tamirlerle, yatağından kalkamayan umutsuz hastalara döndürülmüştür. Ülkenin topraklan, kıyılan ve doğası acımasızca yağma edilir, nüfusu artan kentlerde. halkın hiç- bir zaman sahip çıkmadığı tarihi konutlar ve çevreler yok olurken, tarihi statüsü olan büyük anıtlann kendilerini bu furyadan kurtaraca- ğıru uman uzmanlar vardı. Kım Süleymaniye'ye, Selimıye'ye, Yeşil Cami'yedokunabilirdi? Bilgi yoksulluğu Fakat giderek büyük anıtlara da ulaşan tahribin doğasını öğrendik; sanat tanhi ve teknik bilgi yoksul- luğu, restorasyon derülen disipli- nin kurallanndan habersiz olmak ve yağmaya dönüşen yapı fur- yasının devlet kurumlannda bi- çimlenen özgün birgörüntüsü olan ihale yasalan ve inşaat süreçleri. Sonra, bunlara bir faktör daha ek- lendi, politik öncelikler. Sadece politik terrihlerle, devletin anıtsal yapı restorasyonuna ayırdığı para hiçbir önceliği ve tanhi değeri ol- mayan yapılara dağıtılır oldu. En büyük yapı kompleksleri uygun- suz işlevlere tahsis edilmeye baş- landı. Sinan'ın en önemli külliyele- rinden Atik Valıde'nin icine, önce hapıshane sonra imam hatip okulu yerleştirilmesi gibi. Vakıflar, yardım ve güzelleştirme derneklen. el attıklan anıtlan kaygısız ve bilınçsizce îıarcamakta- lar. Hükümetler, Türk Ortaçağı'nın büyük mimari mirasını vavaş yavaş ölüme terk ediyorlar. Gözler yeni yapılan cami, tekke ve türbelerden başka bir şey görmüyor. Restoras- yon adı verilebilecek nıtelikteki ça- lışmalar. sadece göz önündeki bir- kaç yapıya uygulanıyor. Bunlann dışında kalan tarihi mimari; Ana- dolu'nun büyük anıtlan. ya kendi kaderlerine terk edilmiştır, ya da büsbütün bilgisiz tamirlerle asıl niteliklerini yıtirip yok oluyorlar. Bu kültür cinayetlennin en büyü- ğü. Divriği Ulu Camiı ve Darüşşi- fası'nı. Türk kültür tanhine kazan- dırmak ıçın hiçbir şey yapılmaması- dır. Bu konu yıllardır gündemdedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü bu ko- nuyla ilgilı özel bir sempozyum bile düzenlemişti. Bır Türk mimari tarihçısi için en büyük acılardan biri. 30 yıl her vesi- le ile propagandasını yaptığı 'eşsiz' bir sanat yapısı ve tarih belgesinin her gün biraz daha eridiğini gör- mektir. Kent toprağına egemen olan yağ- ma düzeni. eski kent dokulannı yok etmekle kalmıyor. Anıtlar korunu- yor gibi görünse de. yaygın bir vur- dumduymazlıkla yavaş yavaş tüke- niyor. Ya da tarihi kimliğini kaybe- diyor. Geçmişi tahrip etmek Biz, geçmişimizi tahrip eden bir kültür ortamı yarattık. Bunda, sö- zümona 'geleneksel' savomması ya- panlann da söyleyecekleri bir şey yoktur. Çünkü Türkiye ve Anadolu tarihinin mimari kültür mirasını bil- gisizlikleriyle yok edenler içinde başta onlar geliyorlar. Hiçbir dini yapı, onlara sahip çıküklannı söyle- yenler tarafından kurtanlmıyor. Bu konuda büyük camilere, medresele- re ve külliyelere gidip incelemeler yapmak yeter. Türkiye'deki araştır- maa lan şaşırtan şeyler, buralardaki acayip eşyalar, mobilyalar, mihrap- lara konan elektrik lambalan. kub- belere asılan avizeler. pejmürde çar- şı dolaplan. çirkin pabuçluklar. rüzgârhklardır. En kötüsü de kapı- lann, pencerelerin. mihraplann. hiçbir uzmana sorulmadan. hiçbir izin alınmadan boyanmasıdır. Gecekondular. düzensiz evler. Ku- ran kurslan, İslam miman tarihinin en özgün verilerini her gün daha fazla kemiriyor. Divriği Kıİlliyesi. on üçüncü yüz- yılda Anadolu'nun bir köşesinde bir kez açmış bir çiçektir. Ona, an- cak böyie bir romantik bir duyguy- la yaklaşabiliriz. Bir sanat ansik- lopedisi gibi, çok kompleks bir kül- tür ortamının ifadesidir. Özgün bir yapı şemasıdır. Eşi olmayan bir cami ve darüşşifadır. Türk bezeme tarihinin en zengin örneğidir. Ana- dolu Türk tarihinin dünyaya bir he- diyesidir. Bir müze anıttır. Ya tü- müyle müzeye kaldınlmalı, ya çev- resi temizlenerek o ortam bir müze yapılmalıdır. Birtakım çok bilmişler. "yaşayan bır anıt. müze olur mu' falan dıyebi- lirler Fakat nasıl Panteon frizieri Londra'da. Bergama Altan Berlin'- de bugüne kadar korunmuşsa. Div- riği de hemen özel bır yasa ile koru- ma altına ahnmalıdır. Gerçi yasalann tarihimizi ne ka- dar koruyabıldiği de tartışmalıdır. Fakat hiç olmazsa Millet Meclisi. bu yönde kültürel bir duyarlılık göstermelidir. Divriği'nin okumuş- lan içinde bir parça duyarlı olanlar, bu anıtı kurtarmak için savaş- malıdır. Kültür Bakanlığı. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve kent belediye- si harekete geçmelidir. Vakit kalmadı Divriği bezemesinin kurtulması için pek fazla vakit kalmadı. tümüy- le yok olabilir. Anımsadıkça insanın içıni karar- tan bu durum için.yıüarca önceAn- kara'daki Divriği Sempozyumu'- nda söylediğim -Türkler için gerçi pek nadir olmayan- bir şeyi yınele- mek ıstiyorum; Divriği Külliyesi'- nin durumu. vatan hıyanetine eşit bir kaygısızlıktır! Hem anne hem de babarolüne soyunan babalarYazar ve senarist Gawn Grain- ger. eşinin ölümünü takip eden haf- talarda çocuklan için hazırlaması gereken yemekleri, haftabk market turunda alması gerekenleri ve bu- la^ık makinesinde kullanması gere- ken deterjanlan çabucak öğrenmiş. Ancak annelerinin onlara sağladığı duygusal güveni, onlar için hassas olan konularda onlara nasıl yardım edeceği konulan, onu hala kaygı- landırmaya devam ediyor. Gavvn, "Çocuklarla aramda her zaman çok yakın ve sıcak bir ilişki olmuştur. Ancak bir anda annelerinin, onlann duvgulanna ne denli yakın olduğu- nu fark ettim. Benimle aralanndakı ilişkide bu eksikti. O zamandan beri anne ve baba olmanm ne anlama geldiği üzerine çok kafa yordum" diyor. Gavvn, bu konuda kaygılanan tek baba değil.'Ailelerin Babaya İhtiya- a Vardır' adlı destek grubu, yalnız babalann sayısının. yainız anneler- den çok daha az olmasına rağmen boşanma davalannın sonucunda çocuklann vesayetinın babaya gitgi- de daha fazla verilmekte olduğunu bildirdi. Eşi tarafından terkedilen dört ço- cuk babası Barry Turnball. "Aklı- ma ilk gelen. çocuklanma annelik edecek bır kadın bulmam gerektı- ğıydı. Ama artık biliyorum ki esas gereken. benim onlara eskıden ol- duğundan daha fazla zaman ayı- rmamdı" diye konuşuyor. -rizler ve sorunlarla karşı karşıya kalan erkek, çevresindeki annelerden destek bulamaymca kendisini fazlasıyla yalnız ve umutsuz hissediyor. TurnbalU işinden aynlır ve devlet >ardımıyla yaşamaya başlar. "Da- ha ıyi bır çözüm bulamadım. Çok banz bir şekilde annelennın yoklu- ğunu hisseden çocuklanmın bır de okuldan boş bir eve dönüp orada. onlar ıçın bekleyen kimsenin olma- dığını düşünmelerini istemiyorum. Artık eve döndüklerinde kendilen- ne çay hazırlayacak. ev ödevlenne vardım edecek ve günlerinin nasıl geçtiğini soracak birisıni bulacak- lar" dıyor Turnball. Aynı anda hem anne hem de baba rolüne soyunan babalann yaşadık- lan zorluklann. kadınlann yaşadık- lanndan daha fazla olduğu bilini- yor. Çoğu kadın bir yandan iş ha- yatlannı sürdürürken. bir yandan da çocuklann bakjmlanvla ve so- runlanyla vakından ılgilenmevi sür- dürebılıyor. Ovsa tek başlanna ka- lan babalar. özellikle kadınlann paylaştıklan destek ağlanna gir- mekte zorluk çekiyor. Boşanmış bir çıftin söz konusu olduğu durumlar- da kadınlar, arkadaşlanna karşı besledıkleri sadakat duygusundan dolavı erkeği aralanna kabul etme- yebiliyorlar. Knzler ve problemlerlc karşı karşıya kalan erkek. çevresin- deki annelerden destek bulamayın- ca kendisini fazlasıvla vainız ve umutsuz hissediyor. Genellikle iş- yerlerinde ilişki kurmakta çok başa- nlı olan erkeklerin. bu becerilcrini evlennin çevreşinde de kurmayı öğ- renmelen gerekıyor. Çocuklanyla. kışisel sorunlan karşılıklı konuşmak konusunda kaygılan olan babalar. kendilerini yakın hissettiklen başka aile üyele- rinden ya da dostlanndan yardım is- teyebilir. Psikolog Martın Rıchards, ""Kı- zkardeşım ve diğer bazı kadın dost- lanmın benden daha iyi anladıklan konular hakkındd kızınıla konuş- malannın daha iyı oljcağını an- lamıştım. Onlann lekliflenni kabul edince. seve seve vardım etmeye bdşladılar." rlıvor. Evlilikle evcılıgı kanştıranlar KON YA (AA) - Türkiye'de özellikle kırsal kesimlerde küçük vaşta evlendirilen gençlenn. evlilikle evciliği birbirine kanştırdığj, bu evliliklenn büyük bir bölümünün boşanmayla sonuçlandıâ bıldinldi. Konya Barosu Başkanı Şaban Uçlusoy yaptığı açıklamada. görücü usulü ve zorakı evliliklenn. genellikle boşanmayla sonuçlandığını belirterek, "Evlenecek gençlere mutlaka birbirini yakından tanıma fırsatı verilmelidir" dedi. Evienen gençlerin yaşamlannı ayn bir mekanda sürdürmelerinin evlilik sorumluluğunu yüklenme açısından yararlı olacağını savunan baro başkanı Uçlusoy. şunlan söyledi: "Günümüzde genç kızlar 13-18.erkeklerisel5-20 yaşlannda ev lendirilmektedir. Bu yaşlarda yapılan evlılıklerde düşünme olgusu henüz tam olarak yerleşmemiştir. Hala oyunu ve evciliği düşünen bu gençler, bilmeden kendilerini ciddi ve sorumluluk isteyen evlilik müessesesinin içinde bulmaktadır. Bunalan gençler çareyı boşanmakta aramaktadar." Uçlusoy. gençlerde fiziksel sakatlıklannaileler tarafından saklanması vesara nöbetleri, ağır ameliyatlar gibi durumlann sonradan ortaya çıkmasınm birçok tatsız olaylan da beraberinde getirdiğini anımsatarak, birbirini tanımadan evienen gençlerden evlibkleriru yürütmelerini beklemenin yaniış olacağını söyledi. Mağara ve göl turizmi KOV\'A (AA) - IConya'nın Beyşehir ilçesi ve çevresindeki mağaralann turizme açılmasının yanı sıra. göl turizmine de canlılık kazandınlacağı bildirildi. Beyşehir Belediye Başkanı Adil Bayındır. yaptığı açıklamada, yöredeki mağaralann turizm bakanlığınca gerçekleştirilecek değerlendirmeden sonra Türk ve dünya turizmine açılacağını belirtü. Bayındır, "Bakanlığın onayı alınarak mağaralann bulunduğu yörelerde, doğal çevreyi bozmadan. turistik tesisler kurulmasını sağlayacağız" dedi. Türkiye'nin en büyük tatb su gölü olan Beyşehir Gölü'nün de turizme açılması çalışmalannın sürdürüldüğünü kaydeden Başkan Bayındır. kıyı ıslah projesi çerçev esinde, göl kıyısında 15 milyar liralık yatınm gerçekleştirileceğini ve projenin 1996 yıbnda tamamlanmasının planlandığını söyledi. Bayındır, Beyşehir'in göl ve mağara turizminin en önemli merkezi habne getirilmesi için her türlü çabanın gösterileceğini sözlenne ekledi. Karadeniz de kirli çıktı TRABZON (AA) - Doğu Karadeniz Bölgesi'nde sahildeki yerleşim bölgelerinde. denizin girilemeyecek kadar kirli olduğu belirlendi. Abnan bilgıye göre, Giresun. Trabzon. Rize ve Artvin'de, ilgili birimlerce yapılan tahliller sonucu. yerleşim bölgelerinin bulunduğu kesimlerde deniz suyunda çok yüksek oranda koli basili tesbitedildi. Bölgenin sahil kesiminde. hemen hemen her 10 kilometrede bir yerleşim bölgesi bulunduğuna dikkat çeken yetkililer, denize girilebilecek yerlerin giderek azaldığını, büyük merkezlerde ise kirliliğin had safhaya ulaştığını söylediler. Bölgenin merkezi konumunda bulunan Trabzon'da geçen yıl. iün doğu kesiminde kalan Yomra ile batı kesiminde kalan Akçaabat ilçesi arasında yaklaşık 32 kilometrebk alanda denize girilmesinin sakıncalı bulunduğunu, bu yıl ise bu uzunluğun 45 kilometreye kadar yükseldiğini belirten yetkililer. halen yapımı devam eden büyük kanalızasyon projesinin 2 yıl sonra tamamlanması halinde, kirliliğjn ortadan kalkabileceğini ıfade ettiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle