Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 8TEMMUZ1993 PERŞEMBE
Divriği Ulucami, dünya ve ülke düzeyinde ilgilerin uzağına düşmüş ve kaderine terkedilmiş bir durumda
Ünlüeserçökmetehlikesiylekarşı karşıya
Dünyada
benzerine
rastlanmayacak
yapıtın bir imam ile
bir müezzinden
başka ilgilisi yok.
12. yüzyıldan günümüzc kadar
ulaşabilmiş. Ortadoğu ve Anadolu-
nun sanat değen bakımından en öz-
gün ve değerli eseri olarak kabul edı-
len Divriği Ulucami çökme tehlıke-
sivle karşı karşı>a.
Eser, eşine ender rastlanır deko-
rasyon programlan ve benzersiz
portallen gibi teknik ve esietık özel-
likleri nedeniyle UNESCO'nun
dünya genelinde korumaya alı-
nmasını öngördüğü eserler İistesin-
de yer alıyor. Ancak Anadolu'da
aynı kapsamda korumaya alınması
öngörülen diğer iki yer oİan Pamuk-
kale travertenleri ve Göreme gibi
doğal \e tarihi SİT alanlan kadar
dış turizme açık olmaması veyoğun
ilgî çekmemesı nedenivle gözden ve
gönülden uzak kalan Divriği Uluca-
mi. dünya ve ülke düzeyinde ilgile-
nn uzağına düşmüş ve kaderine ter-
kedilmiş bir durumda.
Taç kapıları
1228 VJİında, Mengücekoğullan'-
nın Divriği şubesi Meliki Ahmet
Şah ile eşı Turan Melek adlanna
yaptınlan eser. taç kapılanndaki
amblematik insan. hayvan ve bitki
motiflerinin çokluğu ile 13. yüzyılda
Anadolu'da vaşanan hümanizmayı
belgelemesi açısından da büyük
önem taşıyor.
Bugüne dek Vakıflar Genel Mü-
dürlüğü"nün. bölük börçük. tutarsız
ve sorumluluklan geçiştirici bir
anlayışla yaptığı yaniış müdahalele-
re rağmen hala ayakta kalmavı
başarabilmiş yapıt. sahipsiz bir ko-
numda. Bu çapta bir esenn. sıradan
bir "vakıf camiı" olarak gözeülmesi
sonucunda, Diyanet Işleri Baş-
kanlığı'nın atadığı bir imam ile bir
müezzinden başka ilgilisi yok.
Cami öteden beri öylesine
sahipsiz bir durumda ki. örneğin
1970'lerde kapısma kamyon
dayayan hırsızlar ıçendeki Selçuk,
Kafkas. İran ve Osmanlı halılannın
tamamını toplayıp gölüre-
bilmişlerdi.
Kaçak yapılaşma
Divriği Ulucami. bugüne dek her
gelen yerel yönetımden nasibini al-
mış: çevresindeki geniş SİT alanı.
plansız ve kaçak yapılaşmaya. gece-
kondulaşmaya açılmış; yakınındakı
bir taşocağına ulaşan şantiye yolu
önünden geçirilerek, temel dengele-
rini sarsıcı hafriyatlar yapılmış. Söz-
de onanm gerekçeleriyle belli bö-
lümleri oyulan ve çatı örtüsü yanm
yüzyıldır bir türlü sağlıklı bir yapıya
kavuşturulamayan anıt-yapı. bu-
gün ne yazık ki yıkılmak üzere. Gö-
reme ve Pamukkale travertenlerinin
korunmasına yönelik giderek öne
çıkan bazı olumlu uygulamalar ya-
pıhrken. cami de unutulmaması ge-
reken. en azından diğerleri kadar
değerli bıryapı olarak ilgi bekliyor.
Ulucami'nin
onanmlan
NECDET SAKAOĞLU
' Araştırmaa- Yazar)
^Günümüzden 765 yı] önce yapılan Ulucami
ve Darüşşıfa, esaslı bir'kaç onanmla ayakta ka-
labilmiştir.
Bu onanmlardan ilki Kanuni Sultan Sülev-
man'ın Nahcıvan seferi sırasmda ve onun öze!
ilgisiyle gerçekleştirilmiş. yapının batı cephesı
duvan ile buna bağlı tonozlar ve kemerler, mı-
nare kaidesi yenilenmiş ve berkitilmiştir. İkincı
onanm 17. yüzyıl ortalannda. aslen Divriği li
olan Melek (Şeytan) Ibrahim Paşa'nın katkı-
lanyla gerçekleşmiştir. 1747'deki üçüncü onan-
mda. eşkiyen ahşap kısımlar yenilenmiştir. Bina
emını İbrahim Ağa'nın sorumluluğunda yapı-
lan onanm sırasmda taş duvar, sütun ve kapı
Ientolannda da bir takım takviyelerle eserin öm-
rünün uzatılması amaçlanmıştır. Buna ilişkin
yazıtlar, kapı aynalanndadır.
1890-1900 yıllan boyunca yeniden onanma
alınan anıtın teras örtüleri yenilenmiş, cöken
\ eya bozulan tonozlann yerine mahalli üslupta
ahşap kubbe fenerleri yapılmış. bazı kubbelenn
taş külahlan restore edilmişir. Ancak bu onan-
nılar sırasmda, eserin orijinal alemleri. kubbe fe-
nerleri. içerideki Şah Mahfeli tahribe ve kayba
uğradığı gibi estetik düşünülmeksizin taşıyıcı
sütunlara da kaba taş gömlekler giydirilmiştir.
1907'de cami terası bir kez daha onanm gör-
müştür. Bu sırada Darüşşifa'run dış duvarlan-
nda da yenilemeleryapılmıştır.
Cumhuriyet döneminde uzunca bir süre iba-
dete kapalı kalan eser, 1940'lara doğru "buğday
amban" olarak kullanılıyordu. 1939 Erzincan
depreminden etkilenen cami ye darüşşifaya.
İkınci Dünya Savaşı yıllannda, İstanbul'dan ge-
ıırilenmilli saraylara ait kıymetli eşyalar kondu.
1949"da Maarif Vekaleti'nin başlattığı bır
onanm yanm kaldı. 1959'da Vakıflar Genel
Müdürlüğü'nce çevreşinde hafriyat yapıldı.
Merhum Ali Saim Ülgen'in verdiği rapordik-
kate alınarafc 1962'de Vakıflar Genel Müdürlü-
ğii'nceyeni bir onanm başlatıldı. Bu çalışmalar.
a ralıklarla 197 l'e değin sürdü. ödenek yetersiz-
liği. teknik kontrol aksaklıklan, iklim şartlan
yüzünden bu yıllar boyunca eser. gördüğü
onanmdan ziyade tahribe uğradı ve yer yer tez-
vıni özellikleri de bozuldu. Bir tarafı yap, öbür
tarafı yık! düşüncesiyle sürdürülen bu onan-
mlara koşut biçimde. eserin çevresindeki tarihi
doku ve eski evler de hızla yok edildi.
1992'dekı Erzincan depreminden de etkilenen
anıtın teras örgüsü ile kubbe takviyelerindekı
hatalardan dolayı, her an çökmesine yol açabi-
lccek büyük kaviteler ve çatlaklar ortaya çıktı.
20 Mayıs 1993 günü ıse mihrap kubbesinden
taşlar dökülmeye başladığı için mabedin bu bö-
lümü ibadete kapatıldı. Bakmsızlıktan her geçen gün harap bir durum alan Anadolu'nun ender güzellikteki yapılarından L 1u cami.
Divriği aymaziığı ya da cinayeti üzerine görüşler
DOĞAN KllAN
İTİ' Öğretim Üyesi
Divriği Ulucamiı ve Darüşşifası,
dünya mimarlık tarihinde başka
eşi olmayan bu büyük ortaçağ anıt
kompleksi. ülke toprağını yağ-
malayan ilkel eğjlimlerin ulusal
mimari mirasa tümel kaygısızlığı
ıçinde. acınacak bir duruma düş-
müştür.
Anıt kompleksinin çevresini
oluşturan tarihi doku gecekondu-
iarla, beton yapılarla dolmuş ve
camınin yanına, kaba bir imam
hatıp okulu yapılmıştır. İçerisine
de görgüsüzlüğun ve cehaletin ifa-
desı olan eşyalar ve tesisat girmiş,
bir daha yapılamayacak taş oyma
hezemeler cevre kirliliğinin etkisin-
den ve bakımsızhktan yok olmaya
başlamış. gecenlerde. mihrap kub-
besinden düşen taşlar yüzünden
caminin bir bölümü ibadete ka-
patılmıştır. Bu büyük anıt, bitmez
tükenmez tamirlerle, yatağından
kalkamayan umutsuz hastalara
döndürülmüştür.
Ülkenin topraklan, kıyılan ve
doğası acımasızca yağma edilir,
nüfusu artan kentlerde. halkın hiç-
bir zaman sahip çıkmadığı tarihi
konutlar ve çevreler yok olurken,
tarihi statüsü olan büyük anıtlann
kendilerini bu furyadan kurtaraca-
ğıru uman uzmanlar vardı. Kım
Süleymaniye'ye, Selimıye'ye, Yeşil
Cami'yedokunabilirdi?
Bilgi yoksulluğu
Fakat giderek büyük anıtlara da
ulaşan tahribin doğasını öğrendik;
sanat tanhi ve teknik bilgi yoksul-
luğu, restorasyon derülen disipli-
nin kurallanndan habersiz olmak
ve yağmaya dönüşen yapı fur-
yasının devlet kurumlannda bi-
çimlenen özgün birgörüntüsü olan
ihale yasalan ve inşaat süreçleri.
Sonra, bunlara bir faktör daha ek-
lendi, politik öncelikler. Sadece
politik terrihlerle, devletin anıtsal
yapı restorasyonuna ayırdığı para
hiçbir önceliği ve tanhi değeri ol-
mayan yapılara dağıtılır oldu. En
büyük yapı kompleksleri uygun-
suz işlevlere tahsis edilmeye baş-
landı. Sinan'ın en önemli külliyele-
rinden Atik Valıde'nin icine, önce
hapıshane sonra imam hatip okulu
yerleştirilmesi gibi.
Vakıflar, yardım ve güzelleştirme
derneklen. el attıklan anıtlan
kaygısız ve bilınçsizce îıarcamakta-
lar. Hükümetler, Türk Ortaçağı'nın
büyük mimari mirasını vavaş yavaş
ölüme terk ediyorlar. Gözler yeni
yapılan cami, tekke ve türbelerden
başka bir şey görmüyor. Restoras-
yon adı verilebilecek nıtelikteki ça-
lışmalar. sadece göz önündeki bir-
kaç yapıya uygulanıyor. Bunlann
dışında kalan tarihi mimari; Ana-
dolu'nun büyük anıtlan. ya kendi
kaderlerine terk edilmiştır, ya da
büsbütün bilgisiz tamirlerle asıl
niteliklerini yıtirip yok oluyorlar.
Bu kültür cinayetlennin en büyü-
ğü. Divriği Ulu Camiı ve Darüşşi-
fası'nı. Türk kültür tanhine kazan-
dırmak ıçın hiçbir şey yapılmaması-
dır. Bu konu yıllardır gündemdedir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü bu ko-
nuyla ilgilı özel bir sempozyum bile
düzenlemişti.
Bır Türk mimari tarihçısi için en
büyük acılardan biri. 30 yıl her vesi-
le ile propagandasını yaptığı 'eşsiz'
bir sanat yapısı ve tarih belgesinin
her gün biraz daha eridiğini gör-
mektir.
Kent toprağına egemen olan yağ-
ma düzeni. eski kent dokulannı yok
etmekle kalmıyor. Anıtlar korunu-
yor gibi görünse de. yaygın bir vur-
dumduymazlıkla yavaş yavaş tüke-
niyor. Ya da tarihi kimliğini kaybe-
diyor.
Geçmişi tahrip etmek
Biz, geçmişimizi tahrip eden bir
kültür ortamı yarattık. Bunda, sö-
zümona 'geleneksel' savomması ya-
panlann da söyleyecekleri bir şey
yoktur. Çünkü Türkiye ve Anadolu
tarihinin mimari kültür mirasını bil-
gisizlikleriyle yok edenler içinde
başta onlar geliyorlar. Hiçbir dini
yapı, onlara sahip çıküklannı söyle-
yenler tarafından kurtanlmıyor. Bu
konuda büyük camilere, medresele-
re ve külliyelere gidip incelemeler
yapmak yeter. Türkiye'deki araştır-
maa lan şaşırtan şeyler, buralardaki
acayip eşyalar, mobilyalar, mihrap-
lara konan elektrik lambalan. kub-
belere asılan avizeler. pejmürde çar-
şı dolaplan. çirkin pabuçluklar.
rüzgârhklardır. En kötüsü de kapı-
lann, pencerelerin. mihraplann.
hiçbir uzmana sorulmadan. hiçbir
izin alınmadan boyanmasıdır.
Gecekondular. düzensiz evler. Ku-
ran kurslan, İslam miman tarihinin
en özgün verilerini her gün daha
fazla kemiriyor.
Divriği Kıİlliyesi. on üçüncü yüz-
yılda Anadolu'nun bir köşesinde
bir kez açmış bir çiçektir. Ona, an-
cak böyie bir romantik bir duyguy-
la yaklaşabiliriz. Bir sanat ansik-
lopedisi gibi, çok kompleks bir kül-
tür ortamının ifadesidir. Özgün bir
yapı şemasıdır. Eşi olmayan bir
cami ve darüşşifadır. Türk bezeme
tarihinin en zengin örneğidir. Ana-
dolu Türk tarihinin dünyaya bir he-
diyesidir. Bir müze anıttır. Ya tü-
müyle müzeye kaldınlmalı, ya çev-
resi temizlenerek o ortam bir müze
yapılmalıdır.
Birtakım çok bilmişler. "yaşayan
bır anıt. müze olur mu' falan dıyebi-
lirler Fakat nasıl Panteon frizieri
Londra'da. Bergama Altan Berlin'-
de bugüne kadar korunmuşsa. Div-
riği de hemen özel bır yasa ile koru-
ma altına ahnmalıdır.
Gerçi yasalann tarihimizi ne ka-
dar koruyabıldiği de tartışmalıdır.
Fakat hiç olmazsa Millet Meclisi.
bu yönde kültürel bir duyarlılık
göstermelidir. Divriği'nin okumuş-
lan içinde bir parça duyarlı olanlar,
bu anıtı kurtarmak için savaş-
malıdır. Kültür Bakanlığı. Vakıflar
Genel Müdürlüğü ve kent belediye-
si harekete geçmelidir.
Vakit kalmadı
Divriği bezemesinin kurtulması
için pek fazla vakit kalmadı. tümüy-
le yok olabilir.
Anımsadıkça insanın içıni karar-
tan bu durum için.yıüarca önceAn-
kara'daki Divriği Sempozyumu'-
nda söylediğim -Türkler için gerçi
pek nadir olmayan- bir şeyi yınele-
mek ıstiyorum; Divriği Külliyesi'-
nin durumu. vatan hıyanetine eşit
bir kaygısızlıktır!
Hem anne hem de babarolüne soyunan babalarYazar ve senarist Gawn Grain-
ger. eşinin ölümünü takip eden haf-
talarda çocuklan için hazırlaması
gereken yemekleri, haftabk market
turunda alması gerekenleri ve bu-
la^ık makinesinde kullanması gere-
ken deterjanlan çabucak öğrenmiş.
Ancak annelerinin onlara sağladığı
duygusal güveni, onlar için hassas
olan konularda onlara nasıl yardım
edeceği konulan, onu hala kaygı-
landırmaya devam ediyor. Gavvn,
"Çocuklarla aramda her zaman çok
yakın ve sıcak bir ilişki olmuştur.
Ancak bir anda annelerinin, onlann
duvgulanna ne denli yakın olduğu-
nu fark ettim. Benimle aralanndakı
ilişkide bu eksikti. O zamandan beri
anne ve baba olmanm ne anlama
geldiği üzerine çok kafa yordum"
diyor.
Gavvn, bu konuda kaygılanan tek
baba değil.'Ailelerin Babaya İhtiya-
a Vardır' adlı destek grubu, yalnız
babalann sayısının. yainız anneler-
den çok daha az olmasına rağmen
boşanma davalannın sonucunda
çocuklann vesayetinın babaya gitgi-
de daha fazla verilmekte olduğunu
bildirdi.
Eşi tarafından terkedilen dört ço-
cuk babası Barry Turnball. "Aklı-
ma ilk gelen. çocuklanma annelik
edecek bır kadın bulmam gerektı-
ğıydı. Ama artık biliyorum ki esas
gereken. benim onlara eskıden ol-
duğundan daha fazla zaman ayı-
rmamdı" diye konuşuyor.
-rizler ve sorunlarla karşı karşıya kalan
erkek, çevresindeki annelerden destek
bulamaymca kendisini fazlasıyla yalnız ve
umutsuz hissediyor.
TurnbalU işinden aynlır ve devlet
>ardımıyla yaşamaya başlar. "Da-
ha ıyi bır çözüm bulamadım. Çok
banz bir şekilde annelennın yoklu-
ğunu hisseden çocuklanmın bır de
okuldan boş bir eve dönüp orada.
onlar ıçın bekleyen kimsenin olma-
dığını düşünmelerini istemiyorum.
Artık eve döndüklerinde kendilen-
ne çay hazırlayacak. ev ödevlenne
vardım edecek ve günlerinin nasıl
geçtiğini soracak birisıni bulacak-
lar" dıyor Turnball.
Aynı anda hem anne hem de baba
rolüne soyunan babalann yaşadık-
lan zorluklann. kadınlann yaşadık-
lanndan daha fazla olduğu bilini-
yor. Çoğu kadın bir yandan iş ha-
yatlannı sürdürürken. bir yandan
da çocuklann bakjmlanvla ve so-
runlanyla vakından ılgilenmevi sür-
dürebılıyor. Ovsa tek başlanna ka-
lan babalar. özellikle kadınlann
paylaştıklan destek ağlanna gir-
mekte zorluk çekiyor. Boşanmış bir
çıftin söz konusu olduğu durumlar-
da kadınlar, arkadaşlanna karşı
besledıkleri sadakat duygusundan
dolavı erkeği aralanna kabul etme-
yebiliyorlar. Knzler ve problemlerlc
karşı karşıya kalan erkek. çevresin-
deki annelerden destek bulamayın-
ca kendisini fazlasıvla vainız ve
umutsuz hissediyor. Genellikle iş-
yerlerinde ilişki kurmakta çok başa-
nlı olan erkeklerin. bu becerilcrini
evlennin çevreşinde de kurmayı öğ-
renmelen gerekıyor.
Çocuklanyla. kışisel sorunlan
karşılıklı konuşmak konusunda
kaygılan olan babalar. kendilerini
yakın hissettiklen başka aile üyele-
rinden ya da dostlanndan yardım is-
teyebilir.
Psikolog Martın Rıchards, ""Kı-
zkardeşım ve diğer bazı kadın dost-
lanmın benden daha iyi anladıklan
konular hakkındd kızınıla konuş-
malannın daha iyı oljcağını an-
lamıştım. Onlann lekliflenni kabul
edince. seve seve vardım etmeye
bdşladılar." rlıvor.
Evlilikle
evcılıgı
kanştıranlar
KON YA (AA) - Türkiye'de
özellikle kırsal kesimlerde
küçük vaşta evlendirilen
gençlenn. evlilikle evciliği
birbirine kanştırdığj, bu
evliliklenn büyük bir
bölümünün boşanmayla
sonuçlandıâ bıldinldi.
Konya Barosu Başkanı
Şaban Uçlusoy yaptığı
açıklamada. görücü usulü ve
zorakı evliliklenn. genellikle
boşanmayla sonuçlandığını
belirterek, "Evlenecek
gençlere mutlaka birbirini
yakından tanıma fırsatı
verilmelidir" dedi.
Evienen gençlerin yaşamlannı
ayn bir mekanda
sürdürmelerinin evlilik
sorumluluğunu yüklenme
açısından yararlı olacağını
savunan baro başkanı
Uçlusoy. şunlan söyledi:
"Günümüzde genç kızlar
13-18.erkeklerisel5-20
yaşlannda ev lendirilmektedir.
Bu yaşlarda yapılan
evlılıklerde düşünme olgusu
henüz tam olarak
yerleşmemiştir. Hala oyunu
ve evciliği düşünen bu gençler,
bilmeden kendilerini ciddi ve
sorumluluk isteyen evlilik
müessesesinin içinde
bulmaktadır. Bunalan gençler
çareyı boşanmakta
aramaktadar."
Uçlusoy. gençlerde fiziksel
sakatlıklannaileler
tarafından saklanması vesara
nöbetleri, ağır ameliyatlar gibi
durumlann sonradan ortaya
çıkmasınm birçok tatsız
olaylan da beraberinde
getirdiğini anımsatarak,
birbirini tanımadan evienen
gençlerden evlibkleriru
yürütmelerini beklemenin
yaniış olacağını söyledi.
Mağara ve
göl
turizmi
KOV\'A (AA) - IConya'nın
Beyşehir ilçesi ve çevresindeki
mağaralann turizme
açılmasının yanı sıra. göl
turizmine de canlılık
kazandınlacağı bildirildi.
Beyşehir Belediye Başkanı
Adil Bayındır. yaptığı
açıklamada, yöredeki
mağaralann turizm
bakanlığınca
gerçekleştirilecek
değerlendirmeden sonra Türk
ve dünya turizmine
açılacağını belirtü. Bayındır,
"Bakanlığın onayı alınarak
mağaralann bulunduğu
yörelerde, doğal çevreyi
bozmadan. turistik tesisler
kurulmasını sağlayacağız"
dedi.
Türkiye'nin en büyük tatb su
gölü olan Beyşehir Gölü'nün
de turizme açılması
çalışmalannın
sürdürüldüğünü kaydeden
Başkan Bayındır. kıyı ıslah
projesi çerçev esinde, göl
kıyısında 15 milyar liralık
yatınm gerçekleştirileceğini
ve projenin 1996 yıbnda
tamamlanmasının
planlandığını söyledi.
Bayındır, Beyşehir'in göl ve
mağara turizminin en önemli
merkezi habne getirilmesi için
her türlü çabanın
gösterileceğini sözlenne
ekledi.
Karadeniz de
kirli çıktı
TRABZON (AA) - Doğu
Karadeniz Bölgesi'nde
sahildeki yerleşim
bölgelerinde. denizin
girilemeyecek kadar kirli
olduğu belirlendi.
Abnan bilgıye göre, Giresun.
Trabzon. Rize ve Artvin'de,
ilgili birimlerce yapılan
tahliller sonucu. yerleşim
bölgelerinin bulunduğu
kesimlerde deniz suyunda çok
yüksek oranda koli basili
tesbitedildi. Bölgenin sahil
kesiminde. hemen hemen her
10 kilometrede bir yerleşim
bölgesi bulunduğuna dikkat
çeken yetkililer, denize
girilebilecek yerlerin giderek
azaldığını, büyük
merkezlerde ise kirliliğin had
safhaya ulaştığını söylediler.
Bölgenin merkezi
konumunda bulunan
Trabzon'da geçen yıl. iün
doğu kesiminde kalan Yomra
ile batı kesiminde kalan
Akçaabat ilçesi arasında
yaklaşık 32 kilometrebk
alanda denize girilmesinin
sakıncalı bulunduğunu, bu yıl
ise bu uzunluğun 45
kilometreye kadar
yükseldiğini belirten
yetkililer. halen yapımı devam
eden büyük kanalızasyon
projesinin 2 yıl sonra
tamamlanması halinde,
kirliliğjn ortadan
kalkabileceğini ıfade ettiler.