Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 TEMMUZ1993 PERŞEMBE CUMHURİYET 2 SAYFA
KULTUR
'Sizin İçin Ölüyorum'MEMETFUAT
Asnn Bezirri deyince aklıma önce
"çalışkanlık" geliyor. Oysa çok daha
önemli özellikleri vardı.
Örnekse düşünce değiştirmenin ce-
ket değiştirmek kadar kolaylaştığı.
nerdeyse moda olduğu bir dünyada,
Nazım Hıkmet'ın deyimiyle "Döndür-
medı rüzgar benı havada yaprağa," di-
yebilecek enderkişilerdendı. Aragon'a
öykünerek söylersek : Davasına.
memleketine. kansına sonuna kadar
bağlı kaldı. Gene. örnekse. ülkemizde
bilımsel eleştiriye gıden yolun en kav-
gacı yolcusuydu Eleştınnın güzel yazı
yazmak, sanat konulanndan söyleşi
edasıyla söz etmek olmadığını uzun
yıllardirenerek savundu. Nesnel eleş-
tiri akımını güçlendirmeye büyük
emek verdı. Bunlar çok daha önemli
özellikler, ama Asım Bezırci deyince
gene de aklıma önce "çalışkanlık" ge-
liyor. Durmak dinJenmek bilmeyen
bır yazardı. Geçımini kazanmak için
muhasebecılik gıbi sevmediği ışlerde
çalışırken bıle her boş dakikasını eleş-
tiriye verdi. araştırdı, ınceledi. yazdı.
Son günlerdc yetmişinci kıtabını yayı-
mladığını söy lüyordu.
Asım Bezirci'yi üni\ersite yıllan-
ndan tanıyorum. Aynı dünya görüşü-
nü paylaşan iki arkadaştık. Ama eleş-
tıri anlayışlanmızdaki, özellikle de sa-
nata yaklaşımımızdaki aynmlar yü-
zünden, sonlan çok tartıştık. Bir tartı-
şmada bana "Soldaki sağcı" demesiy-
le arkadaşhğımız kopma noktasına
kadar gelmişti. Ama Adam Yayınlan
için Nazım Hikmet'in bütün yapı-
tlannı derlerken. büyük bir coşkuyla,
yeniden birlikte çalıştık. Birçok in-
sanın ortak emeğiyle gerçekleşen o yır-
mi dokuz kitaplık yapıtlar toplamma
Asım Bezira'nin katkılan çok büyük
oldu. Bütün yaşamı mernlekeüni.
memleketindekı yoksu) kesim insan-
lannı düşünerek geçmiş bir aydının.
çağnlı olarak gittiği bır memleket top-
rağında. beyinleri yıkanmış yoksul ke-
sım ınsanlannın yaktığı bır ateşin du-
manında boğulması ne kadar acı bir
son. Yalnız Asım Bezirci'nin değil, her
kitabına bir ödül verilen genç şair Beh-
çet Aysan'ın, ozan Hasret Gültekin'in,
ozan Nesimı Çimen'in ölümleriyle ne-
ler yitirildiğini, yıllardır her ilenye dö-
nük düşüncenin karşısında yer alma-
lan için eğitimsiz, düşünms yeteneğin-
den yoksun bırakılan. yoksul kesim
insanlanmızın yüzüne acımasızca vu-
rulan bu utanç damgasımn yaratıcı-
lanna anlatmak olanaksızdır.
'Kıme niyet. kime lasmet' diye bir
söz vardır. Kısmet laikliğeymiş...
Ardında yetmişe aşkın kitap bırakan Asım Bezirci, inançlı, yaşam dolu bir insandı
Biredebiyat emekçisiydi...
PORTRE
SERVER TANİLLt
Şu yaa için masamın başına
geçtiğimde, gözüm o listeye ta-
kıldı kaldı.
Her kitabının başına koydu-
ğu, yıldan yıla zengınleşip du-
ran o listede, Asım Bezirci'nin
yalnız tükenmez enerjisi değil,
kültür ve edebiyat ufkunu da
görürsünüz.
Merak mı ediyorsunuz? Bu-
yurunuz!
Edebi yeniüğimizin ta Ab-
dülhak Hamiften başlayıp
Nazım Hikmet'e uzanan, ora-
dan da günümüze değin gelen o
büyük seriivenıni düşünürüz.
Bu büyük yürüyüşte. aklınıza
takılan, diyeüm Tevfik Fikret,
Ahmet Haşim, Nurullah Ataç,
Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Or-
han Kemal ve Orhan Veli, Me-
tin Eloğlu, Oktay Akbal, Edip
Cansever midir? Asım Bezirci,
önünüze bir kitap koyar herbi-
riyle ilgili. Yalnız bunlar da de-
ğil! Bir eli de halk edebiyatında:
Adına düzenlenen bir kültür et-
kinliğindc, vahşetin saldınsıyla
yaşamından olacağı büyük
halk şairi Pir Sultan Abdal üs-
tüne, beş yüz sayfalık koskoca
bir eser. Aynca "banş' temasını
işleyen kitaplar; kültür ve ede-
• biyat üstüne kuramsal çalışma-
lar; çeviriler, sözlükler. antolo-
jiler...Tezgahta noktalamayı
bekleyen, ya da "yakında çıka-
cak" diye şimdiden duyurusu
yapılmtş yığınJa eser de cabası!
Ust üste konulduğunda bır
insan boyunu geçen yetmişi aş-
kın kitap!
50'li yıllarda yazmaya başla-
yan, 1927 doğumlu olduğuna
göre. daha yetmişine de varma-
rruş Asım Bezirci'nin arkaya
bıraküğı miras bu!
Bir edebiyat emekçisiydi, da-
ha doğrusu ağır işçısi!
Bütün bu calışmalar. bir gö-
rüşten yola çıkılarak yaalmış-
tır. Asım Bezirci; temelinde
Marksist dünya görüşünün
yattığı, belli bir tarih ve toplum
anlayışının ışığmda. onunla
bağlantılı belli bır edebiyat ve
sanat görüşüyle hareket ediyor-
du. Bana sorarsanız, bu anlayı-
şa sırtınızı çevirdiğinizde, "ede-
biyat olayı"nı da anlayamazsı-
nız. Bezırci, bu görüşün, bizde-
ki ne ilki ne de sonuncusuydu
elbette, ama onun yorulmak
bilmezizleyicisi...
Özetle. bır kuram ve yöntemi
oldu Bezirci'nin.
Böylesi bir kuram ve yön-
temden yola çıkan bir insanın
varacağı menzıllerden biri de
"halkla bütünleşmek"tir. Onun
PORTRE
ASIM BEZİRCİ
Eleşıirmett ve edebiyat araştt-
rmacısı Asım Bezirci. 1927ydında
Erzincan'da doğdu. Ortaöğreni-
mini parasız yatılı olarak Erzu-
rum'da tamamladı. 1950 yılmda
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü'nü biıirdi. Aynı
yıl Türkiye Sosyalist Partisi'ne
girdi ve gazetelerde siyasal fıkra-
iar yazarak yazın yaşamuıa baş-
ladı. Üç ke: tutûklandı, ancak
yargılamalarsonucuberaat eııi.
1957-59 yılları arasmda Fikret
Arıel ve rlalis Acarı takma ad-
larırla, sonra da kendi adıvla, bir-
çok gazete ve dergide yazıları
yayımlandı. Nesnel-bilimseleleştı-
rı antayışını benimseyen Bezinı
1980 yüından sonra Türkive Ya-
zarlar Sendikası ve Barış Derneğı
davalarmdayargılandı
Başlıca vapıtları şunlardır Çok
Kapılı Oda (1961. 1990), Günle-
rin Götürdüğü (H. Cöntük'le.
1962). Okudukça (1967), Ahmet
Haşim (1967). Orhan Veli
i 1967). Dünden Bugüne Türk Şiı-
ri (1968). Nurullah Ataç (1968),
On Şair On Şiir (1971). Seçnıe
Romanlar (Refika Taner'le
1973). tkinci Yeni Olayı (1974
Sabahattin Ali (1974, 1988.
1992), Nazım Htkmet ve Seçnıe
Şiirleri(I975), Bilimden Yana
Sosyalizme Doğru (1976), Orhan
Kemal (H. Altınkaynak'la 1977)
Halk, Sosvalizm, Kültür ve Edebi-
yat (1979). Seçme Hikaveler (R.
Tanerle. 1981), Orhan Kemal
(1985). Halkımızm Dilhle Barış
Şiirlerı (1985), Ahmet Haşim
(1986), Pir Sultan Abdal (19861
Nazvn Hikmel Yaşamı ve Eserlen
(1989.1993). Orhan Veli (1991).
Oktay Akbal(1991). Rıfat Ilgaz
(1988) Yayımlanan son yapttı,
Rene Maublanc ve Marcel Cachin
ait "Felsefe, Bilim ve Din"adlıki-
tabın çevirisidir. tŞubat 1993)
bir adım ilerisi, edebiyatı ve sa-
natı işçi sınıfına götürmek; ışçi
sınıfının kültürünün oluşumu-
na katkıda bulunurken, bır
yandan da onun ideolojik mü-
cadelesıne edebiyat ve eleştiri
alanında yardım etmektir.
Halk, Sosyalizm, Kültör re Ede-
biyat(l970) ile Bilimdeo Yana
Sosyalizme Doğnı(1976) adlı
eserleri bu ana konular çevre-
sinde döner dolaşır.
Bunlar, değerinden hiçbir şey
yitirmemiş ve bugün de güncel-
liği olan kitaplardır.
Söz konusu kuram ve yönte-
min getirdiği bir dii anlayışı da
vardır ki, Asım Bezirci, onun en
güzel ömeklerinden birini ser-
giledi çalışmalannda: Anlaşılır,
yapmdcıksız. duru bir dil.
Şu her gün kullandığımız gü-
zel Türkçe.
Bu gelişmelerde, hemen bü-
tün Türk aydınlan gıbı, Bezir-
ci'nJn de üzerinde. Nazım Hik-
met'in oynadığı olumlu rolü be-
lirtmek gerekir. Kimbilir, belki
de bir vefa borcunu yerine ge-
tirmek için olacak, büyük şainn
"tüm eserler"ıni Türkçe'de
okuyuculann önüne koymak
onuru, Asım Bezirci'nin oldu.
Onunla ilgili birkaç kitaptan en
açık ve derli-toplu olanı da, Be-.
zirci'nin kaleminden çıkanıdır.
17-8 Mayıs'ta. Strasbourg'ta.
Türk Etüdleri Enstitüsü'nün
düzenlediği Uluslararası Na-
zım Hikmet Kolloku'na konuş-
macı olarak geldiğinde. çağdaş
Türk edebiyatı ile ilgili engin
bılgısını. her vesilede ortaya ko-
yup dınleyenleri yararlandır-
mıştı. Geleceğe dönük çalışma-
lanndan, tasanlanndan da söz
etmışti bana; dinleyip hayran
kalmıştım.
İnançlı. direşken, yaşam dolu
bir insandı. Toplumumuzda
sayısı hiç de fazla olmayan na-
dirinsanlardanbiri...
Şu anda, Pir Sultan adlı esen
önümde. Bana da yolladığı bu
güzel çalışmanın sunusunda
şunlan okuyorum: "Sevgili Ser-
ver Tanilli için, halkımızm yüz-
yıllardır solmayan güzel çiçeği
Pir Sultan'da banş. kardeşlik.
özgürlük. adalet özlemiyle
örülmüş bir demet.
Pir Sultan Abdal, ışte bu
cümlededir. Ama Asım Bezir-
ci'nin de bütün kitaplan bir ara-
ya getiriniz. tarayıp eleyiniz, or-
taya böyle bir demet çıkacaktır
mutlaka: "Banş. kardeşlik. öz-
gürlük, adalet özlemiyle örül-
müş bır demet..."
Ne kadar anlamlı bir yaşam
ve ne kadar anlamlı bir ölüm!
Nuriçindeyatsın!
BEHCET AYSAN
1949'da Ankara'da doğdu.
Ortaöğrenimıni Kulelı Askerı
Lisesi'nde tamamladı. Ankara
Ünhersitesi Tıp Fakültesi'nde
okurken 1972'de, Ceza Yasası'-
nın 141. maddesine aykırıeylem-
de bulunduğu savıyla tutûklandı.
Türk Haberler Ajansı ile Yankı
dergisinde gece sekreterliği
yaptı. Birkaç defa ara verdiği tıp
öğrenimini 1984 'te bitirdi. ilk şi-
irleri Türk
Dili. Yusuf-
çuk, Tan,
Yazın ve
Yartn dergıle-
rinde ya-
vtmlanana
Aysan, özgün
tamlamalan
ve işlediği te-
malara ege-
menliği ile dikkati çekti. 1983-
ten sonra özellikle Dûşün. Sanaı
Rehberi. Broy. Gösteri dergile-
rinde yazdı. Eylül adlı basmta
hazır kitabında topladığı şiırle-
riyle 1986 Ceyhun Atıf Kcm.su
ödülünü kazandı. Şiir Ifitapları:
Karşı Gece (1983). Sesler ve
Küller (1984 Yaşar Nabi Nayır
Şiir Odülü). Deniz Feneri
11987, Abdi İpekçi Banş ve
Dostluk Ödülü)
Unutulmayan
durmadan taşırdım yanımda
üç şeyi
iri çakıl tanelerini, çatlamış
bır narı
bir öpüşün bıraktığı harlı
lekeyi
ipekten
çalmmış
umutlarla taşvdtm -1
ah sevgilim derdim. ölüm
ne kadar çoktu
yaşadığımızda,
bize hep beyaz mendil
sallayan
ölüm ki,
iki kapısında
haki bir yalmzlık
dıkilirdi
ve
hatırlatırdı
bize, güz kuşlarutın
uçup gittiği denizleri.
bense. yıdafkokan
dağlı ellerinde
dolaşmak gibi kolaydır
sanırdım yaşamak ve sana
kansız
bir gökyüzü
getirirdim
getirebilsem ah,
- avhtsunda çocuklarmr
korkmadan
oynadığı alelerle
donanmış simli bir gökyüzü.
bir öpüşün bıraktığı harlı
lekeyi
çatlamış bir narı, unutmadım.
Edebiyatımızda nesnel eleştiri kavramını ortaya atan ilklerdendi Asım Bezirci
'Ağlatmayın Beni Derdim Büyüktür'
ATtLLA BtRKİYE
Cağaloğlu'na yeni adımunı
atmıştım ki, Asım Bezirci'yi tantdım.
1978'in sonlanydı ve o tarihten bu
yana Asım ağabeyle ilişkimiz hiç kesil-
medi. İlk tanıdığım yazar oydu; ve
bana kitabını imzalayıp veren îlk ya-
zar da oydu: "Atilla Bırkiye kardeşe,
sevgiyle..." Sonra Memet Fuat'ın yö-
nettiği YAZKO Edebiyat'ta Asun
ağabeyle yazj kurulunda birlikte bu-
lunduk. Özellikle Hüseyin Haydar ile
bana, hep ağabeylik yaptı. Bizi çok
sevdiği beUiydi. Yeri geldiğinde de aa-
masızca eleştirirdi. Ama bize karşı, ge-
nelde herkese karşı hep sevgiyle yak-
laşırdı, hep güleryüzlüydü; hep bildik-
lerinı aktarmak isterdi. Beni sürekli
eleştirmenüğe özendirir, bende bir
eleştirmenlik "baz"ı olduğunu söyler-
di (Hüseyın'in kulaklan çınlasın).
Asım ağabeyle tanışalı on beş yıl ol-
muş ve şimdi Asım ağabeye telefon
edip herhangi bir şey isteyemeyeceğım;
hiçbir sorumu yanıtlayamayacak.
Oysa ki böyle durumlarda, yani kendi-
sinden bir şey istenildi mi. kendi işi gibi
onu benimserdi. Kitaplığmı araştınr,
belgelerini kanştınr. istediğinizi bulur
çıkanrdı. Bulamayınca da inanın, siz-
den daha çok özülür, ama yine de size
kimden bulacağınıza dair ipuçlan ve-
rirdi.
İlk yazılanmda onun da etkisı ol-
muştur. Kolay değil, edebiyatımızda
nesnel eleştiri kavramını ortaya atan
ilklerdendi ve onun değer yargılanna
• Asımağabey,
devletten zaman
zaman çekmişti.
Herşeyden Önce
yazar olduğu için
çekti. Birçok kitabı,
çevirisi
kovuşturmaya
uğradı.
Mahkemelere çıktı.
Amaohepçalıştı,
yazdı, derledi,
topladı, araştırdı.
katılınır ya da katılınmaz ama onda
çözümlemeyi her zaman bulurdunuz.
Ele aldığı yapıtlannı en ince aynntı-
lanna kadar çözümler ve yargısını be-
lirtirdi.
Tüm tanıdıklan onun ne kadar çok
çalıştığını yakından bılırler. Asım ağa-
bey, içi kitap. müsvette, yazılarla dolu
elinden hiç eksik etmediği çantasıyla
hep yokuştan yukan çıkardı. Kitabı
çıktığı zaman bizleri hiç ihmal etmez-
di: Biz etsek bile o bizi unutmaz, ki-
tabını imzalayıp. birşekildeulaştınrdı.
Geçtiğimiz yıl onun Oktay Akbal bi-
yografısi TV-2'de tanıtmıştım. Ama
zamansızlık nedenıyle kitabı yayımla-
yan yayınevine ulaşamamış, kitapçı-
dan satm almjştım. Asım ağabey buna
oldukça kızmıştı. Yeni çıkan kitabını,
biz onun hakkında yazsak da yazma-
sak da bize ulaştırmanın yollannı
arardı.
En son 5 Nısan'da BRT'de hazı-
rladığım "Kitaplar ve Yazarlar" adlı
programa katılacaktı (Atilla Coşkun
ve Emın Karaca ile). Hatta, İstanbul
dışında olmasına karşın benim için er-
ken dönmüştü; ne yazık ki, Asım ağa-
beyle o programı gerçekleştiremedik.
Devlet, BRTyi de kapatmıştı. Asım
ağabey devletten zaman zaman çek-
mişti. Her şeyden önce yazar olduğu
için çektı. Birçok kitabı, çevirisi ko-
vuşturmaya uğradı. Mahkemelere
çıktı. Ama o hep çahştı. yazdı, derledi,
topladı. araştırdı. Sonunda. yine dev-
letin büyük ••ihmal'i ile katıldığı vah-
şette can verdi. Asım Bezirci. böylesı-
ne insanlık dışı bir sonu "haketmek"
için ne yapmıştı? Yalnızca yetmişe
yakın kitap hazırlamış, kırk yıldan
fazla bir süre durmadan yazmıştı. Ha-
fıf şakayla kanşık, hep söylediği bir
şey vardı; kitaplannın sayısıyla ilgili
olarak. Aziz Nesin'ın kitaplannın
sayısını hedef gösterirdi. Ne yazık ki.
bu hedefe ulaşamadı. Az daha Azız
Nesin de Asım ağabeyin "sonu"nu
paylaşacaktı.
Bu vahşetin karşısında, insanın yü-
reğının nefretle dolmaması olanaksız.
Zaman zaman Asım ağabeyı yitırme-
nin üzüntüsü bu nefrete karşı baskın
çıksa da, insanın Sıvas'ta içlerinde
şair, yazar ve sanatçının bulunduğu
otuz yedi kişiya yakanlara, bu vahşeti
gerçekleştirenlere karşı hınçlanma-
tnası. kin duymaması olanaksız. Bizi
yönettiklerini. bu ülkeyi yönettıklerini
sananlann, aymazlık içeren "söylev"-
leri. kimi politikacılann üç-beş oyu
gözeterek yaptıklan dehşetengız açı-
klamalan. acaba Asım Bezirci'nin ve
katledilen otuzaltı canın katillerinı ya-
kalamaya yetecek mi?
Nediı?
ASIM BEZİRCİ
A^skiden. banş deyince, "savaşsız durum" anlaşılırdı. "Sa-
vaşın yokluğu" ile sınırlanan bu anlayış zamanla değışip genişle-
di. Günümüzde, banş sözünden, "insanlann hem silahlarla bir-
birlerini topluca öldürmediği, hem de cebır ve şiddete başvur-
madığı ortam" anlaşılıyor. Tek başına "savaşsız durum "a arük
"eksik banş" deniyor. Banşın ancak toplumsal demokrası ve
ulusal bağımsızlıkla bütünlüğe kavuşacağı söyleniyor.
Banşı iyı kavramak için, burada sözü edilen 'cebir ve şiddet'i
açıklamaİc gerikyor. Johan Galtung'a göre. cebir ve şiddet in-
sanın bedensel vezihinselpotansiyelininsınır]andınlmasıdır.(l)
İnsanlann doğal yetilerini zorla azaltmak, bozmak ya da yok
etmek cebır ve şiddetın önde gelen özelliklerindendir. Öldür-
meyle bu özellik en uç noktasına vanr.
Cebir ve şiddet bır kişiye yöneldiği gibi bir tabakaya. bir
sınıfa, halka ya da bır birkaç ulusa da yönelebilır. Başka bir de-
yimle, (a) bireysel olduğu gibi. (b) toplumsal, (c) ulusal. hatta (d)
uluslararası bir nıtelik de taşıyabüir. 'Doğrudan' uygulandığı
gibi "dolaylı' da uygulanabılır. Nitekım, savaş alanında dolaysı-
zca gerçekleşir. Toplum yaşamında ise çoğunlukla dolaylıca yü-
rütülür. Toplumsal adaletsizlik, sömürü, baskı, açlık bunun
başlıca belirtileridir. Bunlar,
özellikle halk katmanlannın ye-
tilerini gereğince kulanmalannı
azaltan ve beslenme, bannma.
giyinme. sevışme, düşünme. ya-
ratma. öğrenme, çalışma,
sağhklı yaşama. mutlu olma gibi
temel ihtiyaçlannı yeterince
karşılamalannı kısıtlayan öğe-
lerdir.
Gerçi bu öğelerden çoğu sa-
vaş zamanında onun sonuçlan olarak ortaya çıkar, ama savaş-
sız zamanlarda da toplumun bölümlü çelişkili yapısından do-
ğar, onunla beslenir
Bu gerçek. savaşın ana özelliklerinden olan cebir ve şıddetin
kaynağını aydınlattığı gibi. kapsamını da genişletmekte ve
banşın içeriğini zenginleştırmektedır. Böy lece "banş, bireysel ve
toplumsal düzeyde şiddetin tüm görünüm ve boyutlanyla orta-
dan kalktığı bir ortam" olarak belirmektedir.(2)
Ancak böyle bir ortamda insanlar cebır, şiddet, korku ve ya-
bancılaşmadan kurtularak bütün yetilerini kullanabilecek, öbür
ınsanlarla dostça ılişkilere girebileceklerdir. Bunun için toplum-
sal adaletin, fırsat eşitçilığinın, insan haklannm, demokrasınin.
bağımsızlığın gerçekleştıği ve zorbalığın, baskının, sömürünün.
şovenızmin, militarizmin sona erdiği bir yapının kurulması ge-
rekır. Bu yapı kurulunca ulusal banş da sağlanmış olur
Gelgelelim, ulusal banşın yaşaması. uluslararası alanda da
aynı yapının kurulmasına bağlıdır. Emperyalızmin bütün dün-
yada kökü kurumadıkça savaşlann arkası kesılmez. Sömürge-
leştırme ve paylaşma savaşlan ile onlara karşı ulusal özgürlük
ve bağımsızlık savaşlan sürüp gider. Gerçi arada kısa sürelı ve
silahlı banşlar eksik olmaz. ama silahsız ve kahcı banşlara da
pek rastlanmaz. Çünkü ulusal banş. ancak evrensel banşa dö-
nüşürse. onunla bütünleşirse kalıcı olabilir.
(Şairlerimızın Diliyle Banş) / (l)Bak: Haluk Gerger. Barış
İçin V azdüar, Çudiler. 1985. s. 18 (2)A.g.e.S. 19-20
Doludizgin
gelmekte!
VILMAZ ONAY
Cerdet Kudret'i anmak için
yazdıklanmı tamamlayıp yıl-
dönümüne yetişecek şekilde
epey uzaklardan gecikmeksızin
postalayarak yetiştırmeye çalı-
şıyordum. Tam makine başına
oturduğumda, Şıvas vahşeti ol-
du. Durdum. Öylece kaldını
Cevdet Kudret'le ilgili >azdık-
lanm. "ince" sanat konulanydı.
Oysa Türkıye'nın göbeğinde sa-
natçılar kundaklanmıştı. kıtle
halinde!
Düşündüm:
Nazızm. tüm dünyada ve biz-
de lanetlenmıştir: Kitap yaktığı
için! Oysa bizde, kitabın yakıl-
ması da geçılmiş, kitap yazan in-
sanlar yakılıyordu. Alman Neo-
naziler. Almanya'da Türklerin
ve yabanalann bulunduğu bina-
lan "gizlice" kundaklayıp "kaçı-
yorlar" ve biz o vangında ölen
-kırk değil- birkaç insanımıza
matem tutup Neonazilen lanet-
liyorduk. Oysa bizde. kendi
yurttaşı olan sanatçılan. yüz in-
sanımızı birden, göz göre göre
zorla bir otele kapatıp, gene göz
göre göre kibrit calıyordu birca-
niler güruhu ve kaçmak ne keli-
me. orada durup bir de kurtar-
mayı önleyerek slogan atabili-
yor, tekbir getirebiliyordu. tele-
vızyon kameramalannın, gü-
venlik güçlerinin, devletin. mille-
tın gözü önünde! Ne denirdi, ne
ad konurdu bunlara9
Bunun da
adı kondu yazık ki: "Halk"mış
onlar. "Neyse kı" onlann "bur-
ruhlara "halk" diyen tek rejim.
Narizmdi, Hitler rejimıydi. Ya-
kanlan değil de, yananlaasuçlu
ılan eden; sanau, sanatçıyı düş-
man görüp yok eden. Hıtler ırk-
çılığıydı. Ve Hıtkr'ı seçen de o
"halk"tı! Şimdi Almanya'da
Türkleri "gizlice" yakıp "ka-
can", işte o zihniyetti.
Peki. aynı günlerde bizde ya-
şanan daha korkunc açık vah-
şetin ve açık vahşete karşı gös-
terilen tam ters yaklaşımın adı
ne olabilir öyleyse? En hafif de-
yimiyle "faşizm" değil de nedir
bunun adı? Faşizm böyle gelir
işte, başka türlü değil "En hafif
deyim" diyorum. çünkü gelmek-
te olan, faşizmın en vahşı biçimi-
dır! Kimi.illegalörgütolarak "in-
san yapısı demokrasıyi yıka-
cağız" der açıkça, kimi de yasal
parti görünümünde "'insan hak-
İan. demokrasi. inanç hürriyeü,
manevi değerler" maskesmi kul-
lanır; Batıya karşıymış gibi gö-
rünür, ama hiçbiri o Almanya'-
ya toz kondurtmaz, Amenka'-
ya. Suudi Arabistan'a toz kon-
durtmaz. çünkü hepsinin amaa
aynıdır. Onlann karşısında hiç-
bir ittifak yok, ama onlar anında
ittifak kurarlar. Bizler. hala ay-
mazlığımız içinde dostla düş-
manı aynı kefeye koyar. bırbiri-
mize saldınr dururuz. hatta ki-
milerimiz, düşmanın adını doğ-
ru koyamadığı için bir de en uç
gösterişlerie gider onlarla ittifak
yapar. İşte faşizm böyle gelir,
başka türlü değil! Gücü ellerine
geçirdikleri gün yapacaklannı
• İşte faşizm, en başta bu körlükten, bu ataletten ya-
rarlanarak gelir. Hiç değilse adını koymayı bilelim ar-
tık. Belki o zaman gerekü ittifaklar oluşur. Çünkü,
ayak sesleri ne söz. doludizgin gelmekte!
nu bile kanamamış"mış. Suçlu
onlar değil, "onlan tahrik eden
yazar Aaz Nesın"miş. Çünkü
Aziz Nesin, düşüncesini söyle-
mek "suçunu" işlemiş. Onİar-
dansa. "ot saranlara bile hiçbir
şey olmamıştır"'mış! "Ölenler.
çatışmadan değil, yangından öl-
müşlerdir"mış! Kanı donuyor
insanın. Sanki otel yangını gök-
ten ınmış. Üstelık, ölenlenn sa-
naicı olduğu bile söylenmiyor.
Televizyonlarda yas tutmak ne
söz, en yılışık "eğlence'lenni ke-
sintısiz sürdürmekteler. Üstelik.
bir kısım •"sanatçı"vı da hiçbir
değişıklık yapmadıklan prog-
ramlannda, gönüllü ve beleşçe
kullanarak!
Oysa Alman medyalan, hiç
değilse bıraz utanç içinde prog-
ramlannı değıştirebilmişler. AJ-
man makamlan hiç değilse kun-
dakçılan. yanı Neonazilen, söz-
de de olsa açıkça lanetlemişler.
Türklerle, yabancılarla dayanı-
şma söylevleri verebilmişler, ka-
çan suçlulan bulup cezalandı-
rma taahhütlennc girebilmişler-
dı. Ama bk bunlan da yeterli
bulnıuyor; "Sız besledıniz on-
lan". •'örgütlcnııı kapatmıyor-
sunuz", "canilcri ya yakalamı-
yorsunuz ya da hafif cezalarla
geçıştiriyorsunuz" diyorduk. Bu
suçlamalanmi7da da son derece
haklıydık. çunkü geçmişten çok
iyi biliyorduk' Geçmışte. ınsan-
lun göz j-'öre göre yakabilen gü-
görmek için, illa geri dönüşü ol-
mayacak olan o günün gelmesi-
ni mi beklemek gerekiyor? AI-
datıcı gevezeliklenne kanarak
daha kaç kurbanın verilmesi
beklenecek? Şu korkunç felakct
bile yeterli ibret olmuyor mu?
Hele Sı\as'ta. bizzat benzinı dö-
ken, bizzat ateşi atan. bizzat kib-
riti çakan -görüntüler bile var-
canıler "bulunamayıp", "faili
meçhul" numarasına getinbrse,
ışte o zaman faşizm, gelıyor da
değil, gelmış demek olacaktır!
Hıtler, Reıchtag (Medis)
yangınınm esas faillenni gızle-
yıp, sahte faillerle olayı geçiştir-
mişti. unutulmasın! Bizde de illa
Meclis binasınm tekbir sesleriyle
yakılmasını mı beklemek gere-
kiyor?
Böyle bir durumda başka şey-
ler yazmak, oyalanma, aldanma
gibi geliyor insana. Hele ülke-
mizde bu ıttifaksızlık içinde. hiç-
bir şey yazmaya değmez dedirte-
cek yığınla neden varken, bir de
üstüne bunlar olunca? Ama
hayır, ne yapıp edip Cevdet
Kudret üstüne yazacaklanmı da
gene yazmaya çalışacağım. Ül-
kemin. insanlıkla ilgisi olmayan
birkaç vahşı yaratığın emrinde,
insanlıktan çıkanlmış ve yaşan-
maya değmez bir esir ülke haline
gelebileceğini düşünmek istemi-
yorum! En üst kademelerde de,
halk içinde de, teslim olmayan-
lar. hala yetennce var çünkü!