27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 12 TEMMUZ1993 PAZARTESİ KULTUR Bütün yaşamı boyunca hep politikayı yeğleyen Joan Baez ,artık sesine şans tanımak istiyor 'Ben bir entelektüeldeğfl, sanatçıyım' TUNA ERDEM Üzerinde. siyah kot takımı. ayağı- nda sandaletleri ve boynunda geçen v ıl Türkiye'den aldığı ve o günden beri çı- karmadığı "Türk keçi çanı" ıle saçlan- na ak düşmüş, 52 yaşında bir gençkız: Joan Baez. İlk kez Efes'in tepelerinde duyduğu çan seslerine hayran kalmış \e İceçıle- rin boynuna takılan bu büyülü çanlar- dan binne sahıp olmayı kafasına ko>- muş, ama sonunda "hiç de romantık olmayan bir yerden havaalanından" satın alabilmiş. Biraz gergin sankı. bel- ki de konser öncesı heyecanından. 1960'lardan bu yana kımı zaman sayı- lan yüzbinlen bulan kitlelere bınlerce konser vermiş olmasına rağmen hala konser öncesi heyecanını yaşayabili- yor. "Ben bir entelektüel değilim. ben bir sanatçıyım" diyor Baez. dört sene önce sanatçı yönünü ön plana çıkar- ma konusunda verdiği karara uygun olarak. Bu karannı vermesınin nedeni. belli bir yaştan sonra ses tellerinin çalı- şamaz hale geleceğını bılmesi. "Biz şarkıcılann müzık aleti olan se- simiz, V ladimir Horowitzin müzık ale- tinden önce tükeniyor" diye ıfade edi- yor tümüyle müzık üzerinde yoğunlaş- maya başlamasını. Yaşamı boyunca savaş karşıtı po- litika ile müzığı arasında gidip gelen sanatçı. kişiliğjnin bu iki' olmazsa ol- maz" yönü arasındaki çekimı şu söz- lerle ifade ediyor: "İçinde müziğe yer olmayan bir toplumsal değişimde yer almak istemem ama müzikte tek başı- na toplumsal değişim yarat- mava yet- mez" Yine de Bos- na-Hersek sa- vaşı patlak ve- rip de. "insan- lar ya hiç bır- ^y yapmama- >'a > a da askeri çözümler ara- maya şart- landığından" tüm uluslar bu olaya kayıtsız kalınca; nısan ayında gıtannı kaptığı gibi Saraybosna"ya gittı sanatçı ve altı gün boyunca orda konserler verdı. Bu karan verdiğinde. bunun "Roma'nın alevler içinde yanışını seyrederek, lır çalmaya benzeyeceği" söylenmış kendisine. O da eski bir folk şarkısının sözleriy- le cevap vermiş bu eleştiriye: " Bedenlerimiz gibi kalpierimiz de aclık çekebilir / Bize ekmek verin ama gul suıunayı da unurmayın". Nitekim müziğinın güllenyle gittiği Saraybosna'da bir kaç saat için bile olsa savaşı unutturmayı başarmış Bosnalılara. Dahası yaşamında. müzi- ğe daha çok yer ayırma karannı ver- dıkten sonra çıkardığı yeni albümü "Play Me Backwards" da da yeni poli- tik temalara yer veriyor. örneğin albü- me adını veren şarkı çocuklara v önelik cinsel tacizleri konu ahyor. Joan Baez üçüncü kez İstanbul Fes- tivali'ne konuk oldu, söylediği Tıirkçe şarkılar ve alçakgönüllü içten tavı- rlanna öylesine ahştık ki. sanki bizden biriarük. Türkiye'ye karşı kendine bile açıklı- yamadığı denn duygular besledığini söyleyen sanatçı " duygusal ve hayal- lerine bağlı bir insan olarak Türkiye"- de hiç bir sorunu olmadığını" belirti- yor. Efes'de dolunayı seyretmek ve Türk müziği eşliğjnde dans etmenin de Tür- kiye'de onu en mutlu eden şev ler oldu- ğunu anlatıvor. "60ların efsane- siyle" konser pro- vasından önce sa- vaş karşıtı müca- dele ve ön plana çıkan müzığı üzen- ne konuştuk: - Savaş karşıtı mücadeleni/e Viet- nam Sataşıyla baş- ladınız. Aradan ge- çen bunca zaman sonra Körfez sa- vaşını yaşadık, Bosna- Hersek sa- vaşını \e eski Sov- yetler Birliği ülke- İerindeki birçok sa- vaşı yaşıyoruz. Acaba bu mücade- lenizde niye başarılı olamadınız. müca- dele biçiminizde stratejik bir hata mı yaptığnızı düşüniiyorsunuz? Stratejik bır hata değjl hayır. Sorun şu ki; şıddet karşıtı kavramlan kucak- lamak. organize şiddetten çok daha güç. Organize şiddet aslmda çok çok kolay. Savaş karşıtı mücadelede kendi kararlannızı kendiniz vermek zorun- dasınız. Bır üstünüzden emir ala- mazsınız. elınızde hanr kahplar yok- tur. Askeriyenin bir şablonu var. Her özel olavdadeğişik bir biçım alan. Şid- det karşıtı eylemler için ise bir şablon yok. Bence ba- şansızlığm sebebi bu. Aynca bence. insan doğasında her ıkı eğilım de bulunmasına rağ- men. tepkısel dav- ranışa yönelmek çok daha kolay diye düşünüyo- rum. Birisı size ateş edince siz de ona ateş ediveriy orsu- nuz. Bu yüzden Gandi'ninki gibi bir düşünce yapısı son derece devrim- cidir. Aynı zamanda da uygulanması çok zor bir düşüncedir. Çünkü bu dü- şünceyi uygulayabılmek için büyük sayılarda insan gerekir ve büyük bir sabır gereklidir. - Şidderin insan doğasında bulunan bir içgüdü olduğunu mu düşünüyorsu- nuz? Evet ama aynı zamanda insan do- ğasında buna dur diyecek bır içgüdü- nün de bulunduğuna inanıyorum. Sa- vaşma tutkusu ile sevme ve sevilme tutkusu insan doğasının aynı yö- nünün farklı dışavurumlan. Aİna şid- det yönünü örgütlemek daha kolay. - Gelecek için ne rür stratejiler önerir- siniz? Deneyimlerime dayanarak strateji- lenn her olay için farklı olması gerekti- ğini söyliyebılirim. Bazı standartlar behrlenebilir belki ama sonunda her durumun kendine özgü mücadele yol- lan gerektirdiği gerçeğıyle karşı karşı- ya kalırsınız. - Çevrecilik, feminizm gibi yeni poli- tik mücadelelerle bir ilişkiniz var mı? Bir bakıma tüm polıtık mücadele- lerle ılışkim var ama resmı olarak de- ğil. yani binnın sözcüsü diğerinin lıde- ri falan değilim. Zaten son dört yılda kendi kurduğum ve başkanlığını yap- tığım örgütlenn işlerini bile durdur- dum. Çünkü iki işi bir arada götüremi- yordum. Hem müziğe konsantre olup. hem de siyasi ve toplumsal konularda ciddi çabşmalar yapmam olanaksızdı. - Öyleyse müziği, poütikaya tercih ettiniz? Bütün yaşamım boyunca hep politi- kayı tercih etmiştim.Ama bunun ada- letsız bır karar olduğunu farkettim çünkü bana verilmiş en büyük arma- ğan sesim ve sesime karşı kötü dav- ranıyordum. Ona iyı davranmak. hak ettiği önemi vermek ve hala iyıyken. hala tamken. ona bir şans tanımak için. yaşamı-. mda çok ciddi [ değişiklikler yapmam ge- rekti. - Politik içe- riğe sahip olan ama sizin mü- ziğiniz gibi banşçıl tema- lan icerme- yen, Rap hak-1 kında ne düşü-1 nüyorsunuz? Önemlı bırl politik içeriği' var Rap müziğinin. Bcnim yaşadığım şehıre yakın bır kasaba var. yoksul zencilenn yaşadığı bir kasaba ve bur- da anne-babalar çocuklan için cenaze sigortası yaptınyorlar. Çocuklan ölürse. ki ölüv orlar, gö- mecek kadar bile para bulamıyorlar. Bu durumu düşününce Rap müziği- nin bir temeli olduğu anlaşılıyor. Bu müzık nerde, nasıl yaşadığımızı göste- riyor. Büyük bir öfke. kızgınbk. acı ve nef- ret olduğunu. Ben kişisel olarak bu müziği çok fazla dinlıyemıyorum ama bazılan çok yaratıcı. bazılan ıse çok iyi dans müziği. - Son albümünüz "Play Me Back- «tards"da müziğinizi değiştirmiş ol- manıza rağmen kullandığınız aletler hala son derece sade. Yılardır neredeyse sadece siz ve gitarınız \ ar. Peki teknolo- jiden büyük oranda vararlanılan büyük perfoımansları nasıl buluyorsunuz? Bunlar iş dünyasının gerekleri. Bazı- lan çok iyi. kimileri çok yetenekli ın- sanlar. Örneğin Tina Turner'i çok beğeni- yorum. bır insan olarak da çok sevıyo- rum. Şekerci dükkanına gırmış küçük bir çocuk gibi sağa sola koşuşuyor. Son derecede vetenekli bir insan. Yaptığı iş de mega. mega. mega bir iş. Ashnda bu da bir sanat. Anladığım kadanyla Madonna örneğin çok disip- lınli bir insan. duyduğuma göre Mic- hael Jackson da çok çalışkanmış. Sineflaş izleyicilerinin seçimi Kültür Senisi - TRT'de yayınlanan Sıneflaş programının izleyıcılen 1992-93 sinema sezonunda en beğendikleri yerli ve yabancı oyuncularla en beğendikleri fılm müziğini seçtıler. Buna göre yılın en iyi yabancı erkek oyuncusu Al Pacino. Al Paino'yu Gary Öldjnan ve Stephen Rea izliyor. Sineflaş ızleyıcilerine göre en iyi yabajıcı kadın oy-urtcu Emma Thompson. ardından Sharon Stone ve Deinj Moore geliy or. Sineflaş izleyicileri arasında yapılan ankete göre en ıv i y erli erkek oy uncu Şener Sen ardından Fikret Kuşkan, en iyi yerli kadın oyuncu Hale Sovgazi'ji ZuhalOlcay izliyor. seçim sonuçlanna göre, yılın en güzel fılm şarkısı "Body guard"da Whkney Houston'ın söy lediği "I Wıll Alvvays Love You" olarak belirlendi. Diğer teğenılen şarkılarsa. "CryingGame" fılminin müziği "TheCrying Game" v e Dracula'nın müziği. Annie Lennox"ıri söy lediği "Love Song For a Vampire". Ayvahk y ta amfi-tiyatro Kültür Servisi - Balıkesıfin Ayvahk ilçesinde yeni kurulan Amfi-tıyatro 23 temmuz cuma günü hızmete girecek.. Belediye ve Ayvahk Klasık Müzik Derneği'nin işbirhğiyle gerçekleştirilen amfı-tiyatronun açılışında Erol Evgin 25. yıl konserini verecek. Evgin'e Melih Kibar v e orkestrası eşlik edecek. Bukonşerdeneldeedilecek konserleyazkurslan düzenlenecek. BQ kurslarda Rus sanatçılar. çellist Ale\ander Rudin. pıyanist Victor Ginsburg v e kemana Victor Pikayzen aörev alacak aynca konserler de verecekler. (PK 32 Ayvahk, 663-41456) ADVde yeni sezon hazırhğı • ADANA(AA)-AdanaDevletTiyatrosunda gelecek sezonun hazırlıklan sürüvor. Sahneİenmesi planîanan Pedro Bloch'un tek kışilık oy unu "Euredice'nin Elleri", gençlıği vaşama hazırlamayı amaçlıvor. Oyunu yönetmeniKemal Topal. "Engellenemeyen hırslann günlük yaşamda ne kadar rencide edici ve ağır bedellı" olduğununanlatıldığınıbıldırdi. Evlilık.boşanmagıbı günlük yaşamındoğalsayılanolaylanndanhabersizçoğu gencin oyunda benzeri kurumlann ışleyışini bulacaklannı ve bu anlamda gelecek günlere hazırlanacaklannı belirten yönetmen Topal. "Bloch"un anlatımı basit. ama edebı değeri yüksek. Aynca Turk toplumunun bugünkü dönemine uyan önemlı mesajlar üretiyor"' dedi. Devlet Tiyatrolan'nda yaş gruplanna yönelik sergilenen ov un sayısının artması gerektığini anlatan Topal. ürettiği mesaj ve niteliği açısından oy unda ADT'nin genç sanatçılanndan Yusuf Köksalın rol alacaanı sövledi. Liszt'in "Meyer Ling" balesinde, Londra kraliyet Baksi başdansçılarından Irek Mukhamedov ve Leslev Collier. Kraliyet Balesi İstanbuVda • Kültür Senisi - Dünv anın en bü>ük bale topluluğu olarak kabul edılen London Kraliyet Balesı'nin 21. Uluslurararası İstanbul Festivaliçerçevesındekıgöstenlen vann siiat 21,30"da Atatürk Kültür Merkezi'nde başlıyor. S'aklaşık 376 kişilık bırekıpleçalışan Londra Kraliyet Balesi. 13 temmuzda saat 21.30"da. 14 temmuzda saat 18.3O"da "Ballet Imperial". "A Month In theCountry" (KöydeBir Ay)ve"Gloria"danoluşanüçlügöstenyi. 16 temmuzda saat 21.30. l 7 temmuzda saat 16.3Ove21.3O"da da "Mayerling"ı sahneleyecek. 20. yüzyılınen başanlı klasik bale sanatçılanndan biri sayılan Anthonv Dowell"ın vönetmenlığindeki Londra Kraliyet Balesı'nin başdansçılan arasında. Irek Mukhamedov, Viviane Duranteve Darcey Bussell gibi ünlüısimleryerahvor. Çocuklar öldürülmesin... DtNÇ TAYANÇ Nazım gitara dökülmüş... Gitar Nazım'a çalıyor... 50"li yıllann hemen öncesinde mi, hemen sonrasında mı kestı- remiyorum (çünkü 'iki yaşında bir çocuk'- muşum o günlerde ve "Hiroşıma'da ölme- miş!'). Pete Seager'in "Amerikan- calaştırdığı' şekliyle... "...Kimseduymuyor sessiz türkümü: çünkü ben ölüyüm; yedi yaşında bir kızım; büyümez ölü çocuk- lar...- Sahne... Sahnede ışıklar... Işıklann altı- nda 59'lardan kahna bir 68T h: Joan Baez... Işıklann gölgelediği, basamak basamak yükselen Açıkhava Tiyatrosu'nda. binler- ceçift68kulağı... Kimi 49'lu, kimi 50'lerine 'merdiven dayamış...' Ama; "Hovv Many Times..."a değince Baez'in parmaklan (ki; Bob Dylan'ı 68 kuşağının simgesi yapan da budur) önümden. ardımdan (ve aynmına bile varamadan kendi ağzımdan) yükselen "...must a man vvalk dovvn" dizeleri dökül- meye, ünlemeye başlıyor. Baez, 52 yaşındayMIŞ! Sesi. 59'u izleyen ilk yıllarda en sevdiğim okul arkada- şımdan "kalk gidehm" yaptığım plağı- ndaki denli "alto" ya'da '"soprano." Sesi- nin titreşimlerinde; kah "Türk Çingeneleri- nin" ezihnişhği, kah İspanya'nm esmer ço- cuklannın coşkusu, kah Elveda Angelina ezgjsi... Türkçe de söylüyor "kafir!" (Türkçe ez- gilere neden 'belly dance' kıvnlan katuğını anlayamıyorum ya...) Üstelik "Bosna-Her- sekli çocuklara" diye dokunduğunda gi- tann tellerine 'Kötü fıkirli Joe' (Amerikan- cası: Dirty Minded Joe!) olmaktan alamı- yorum kendimi. Kötü fıkirli Joe dedirtiyor ki beynime "Bosna-Hersek, Vietnam. İzak ile tbrahim derken kaç dolar yazıyor fatura acaba?") Joe'yu kovuyorum anında... "Sı- vas'ta ölenler için" diye vuruyor Baez gi- tannın tellerine. Binlerce yüreğe neşter vu- rurcasına. Binlerce ağız, canlar gibi bır olup bir söyleyiş eylıyor. 68 kuşağından bu yana, yana yana gelenlenn yangınını anlar- casına. "coşkun" Amerikan türkülerine döküyor işi Baez... Eller çırpılmaya. diller Amerikan türkü- lerine çözülmeye başlıyor. Kalmıyoruz... O da Dona Dona'yı esir- gemiyor... Sonrası; sonrası, Açıkhava'nın kapısı- ndan çıkış 'izdihamı'; 'Kadıköy, Ataköy. orası burası" çığhklanyla doluşulan otobüs ve minibüsler... Köprü çıkışı. trafığe takı- hnaca, cezaya çarptınlan şoförlerin yol- culara yansıtüğı 'fidyeler!' Her şey'den annıp eve yürüyorum; gecenin yansını Sizi seviyorum madam... AVTJCV ENGtN Onümde oturan süpürge saçb ve galiba çillı genç kız. kendi kadar genç erkek arkadaşının kulağına fısıldadı: - 68*liler bu kadına taparmtş. - 68'hler hiç bir şeye tapmazdı... demek gel- di ıçimden. Sustum. İyi ki sustum. Kız cümle- sini tamamladı. Elinızi sallasanız bir "megastara" çarptığınız bugünlerde. bilmeyenlen dünyada ınandıra- mazsınız buna. Bir bluan pantolon. bir beyaz gömlek. sı- radan bir yeîek. kısa kesilmiş (ve ağarmış) saçlanyla bır Batı başkentinın herhangi bir sokağında. her an rastlayabileceğiniz herhan- gi bır kadın bu Bu alabildiğine öfkeh kadın. hiçbir profes- Farkında bile değilım. ama cebimdeki kibritleri önce 'teker'. sonra da 'çıfter. üçer' yakmaya koyulmuşum. Sağımda. solum- da; çakmaklar, maytaplar ve (nasıl o denli uzun dayandığına akıl erdiremediğim) fos- forlu "gariplikler' panl panl... İki saateyakın'söyletı-dinletı' bitivor. (!) Ama 'şapkasını alıp giden" Baba"ya bile yedı kez 'bıs' yaptırtan bizler. Baez'ı mı iki- üç kez bisletmekten "aciz" kalacağız?" çoktan aşmış saatler. Arkamda neş'eli bir 'gençkız' cıvıldıyor: Ben, 1959'da yoktum. Leylekler benı 69'a erdirdiğınde 4 yaşın- daydım. Ama fark etmez. Baez. 21. Yüzyıl'da da bu müziği yapacaksa... Bun- ca coşkuyu yaşayabildimse. ben de 68'li sayılmaz mıyım? Acılı günlerde bile. nıce bin değişik ku- şak insanına "68 ruhu" yaşattın "VVe shall overcome Baez..." - Tapılır ama bu kadına. Gerçekten. Benim süpürge saçh ve alabildiğine cana- yakın genç komşum. Joan Baez'den tat aldığına göre çok geçmez, kimsenin kimseye ve hiçbir şeye tapmaması gerektiğıni de bı- linçle kavrar... diye geçirdım içimden. Gözü- mü birkaç sanıyelik de olsa sahneden ayır- dığıma kızıp yeniden döndüm... Nlereye döndüm ama ? Gençliğimen Evet. Bugüne ? Evet. Yanna ? Evet. evet! Sahnede Joan Baez var. Bir "dünya stan". yonel meslek hılesine başvTirmaksızın, sesinin sınırsıza benzeyen olanaklannı bircambazhk göstensine dönüştürmeksizin. çınlçıplak bir gitar ve çınlçıplak bir sesle kaç on yıldır, dire- nenlenn direncıni ateşlıyor, boyun eğmeyen- lerin türküsünü söylüyor. 1968 Paris'inde "Yasaklamayı yasaklayin" diyerek sokaklardan akan öğrenci selleri onun türküsüyle yürüyorlardr - We shall overcome ! Biz kazanacağız... Madrid'te flamenkonun büvük ustası Ga- dez, onu sahneye çağıran fılan yokken. hiç bir mızansen, sahne düzenı, meslek hilesı içerme- yen bır coşkuyla sakin adımlarla sahneye gel- di. Şaşkın şaşkın kendisine bakan Joan Baez'i o abartmah İspanyol reveransıyla selamladı, mikrofona uzandı: - Ben sahnede hünerli bırini gördüm mü kıskamnm. Biliyorum güzel değil bu. Ama ben buyum ışte. Kıskamnm. (Yeniden Baez'e döndü) Madam. sızi kıskanmıyorum. Siz hü- ner göstenniyorsunuz. şarkı söy lüy orsunuz. Siz babamsınız benim madam, iç savaşta cumhunyetçıler safında. Madrid kapılannda düşen babamsınız. Küçük kızrnısınız benim madam. Sizin gibi olmasını ölesiye istediğim küçük kızımsınız benim. Sizi seviyorum ma- dam... Joan Baez güldü. Kemerii burnu, çekik kızıldenh gözlen ile güldü Konserin verildiği koca arenada ağJayanlar görülmüş. Gazete- ler yazdı. Bütün bunlar akıp geçti gözlerimizin önün- den. Sahnede o kısa (ve ağarmış) saçh kadın, o kızılderili kırması dal gibi kadın söylüyor- du. Akan. birbirine eklemlenıp uçuşan gö- rüntüler. anı dihmcikleri geldi Nesimi'ye ulaştı. (Biliyorum. sabredip buraya kadar okuyanlar şımdi "Aaa. ama işte bu uymadı ama" dediler Desınler. Uysa da öyle oldu, uymasada). Daha üç gün önce parmaklanm bu dakti- lonun tuşlyan üstünde Nesimi, üç telli cura'- nın büyük ustası için yazmıştı. Bir acı yazısı, bir yas yazısıydı. Yazı "Kaçına öhnem bu hain Pir Sultan ölür dirilir" diye bıtmişti. Önceki gece, And dağlannın eteklerinden gelmış o kızılderili kırması, kısa (ve ağar- mış) saçlan ve çınlçıplak gitan ve çınlçıp- lak sesiyle beni, bizi sahneye mıhlayan kadmı dinlerken, kendimin bile duyama- yacağı bir fısılüyla böyle dedim işte: - Dogruymuş. Işte Öinldi Pir Sulta Nesimi orda. sahnede. Uymadı mı ? Olsun. Uysa da dedim. uyma- sada... sultan, işte
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle