23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 TEMMUZ1993 PAZARTESİ 10 DIZIYAZI RP'ninyereliktidanvebeddiSıvas'ın Refah Partili Beledi- ye Başkanı Temel Karamolla- oğlu. 1989da işbaşına geldi. Temel Karamollaoğlu'nun ilk icraatlan: toplumsal sorunlara nasıl bağnazca bakıldığırun. toplumsal sorunlann "yasak- larla" çözülebileceğini sanma- nın somut kaıutlannı oluştur- du. Örneğın Refah Partili Beledi- ye Başkanı'nın ilk işlerinden biri. "zina yuvası" gerekçesiyle Sıvas genelevıni kapatmak ol- du. Gerekçenin gerekçesi de şöyleydi: "Ehl-i iman bir Müs- lüman genci, akıl baliğ oldukta bir helal süt emmişle evlenmeli- dir." Ne çare ki yaşam bu kadar yalınkat deği]. "Denetimlj fu- huş" yuvası genelev kapatıbnca "denetimsız fuhuş" juvalan olan randevuevlerine gûn doğ- du. Bugün Sıvas'ta kentin pek çok yerinde ve çok sayıda ran- devuevı var. Başkan "dınen haram" olan içkili yerleri de gözüne kestirdı. Kırk yıllık Belediye Lokantası kapatılarak Belediye Zabıta Müdürlüğü yapıldı. Ardından yine belediyeye aıt bir binada hizmet veren ünlü Selçuk Lo- kantası kapatıldı, yerine Emlak Vergisi Tahsilat Bürosu açıldı. Belediye aynca, yeni içkıÛ lo- kanta başvurulanna olumlu yanıt vermemeyi kural belledi. Sonuçta koca kentte turistik belgeli içkili lokanta olarak ka- Belediye Başkanı Karamollaoğlu'nun yarattığı 'İslanü Ekonomi Oluşumu'Stvas 'ta kiüt kişiya da kuruluşlariçin önemlibir maü kaynak anlanunagetiyor. Profesyonel potitikayapanşeriatçı kadrolar bu kanalla ekonomik sorunlarınıçö'züyorlar, dünya gailesiileilgüenmeyegerek kalnuyor ve böylecesonu 'Madımak kundakçıkğı'na varan bir örgütlenmenin önüaçıhyor. la kala ikisi otel olmak üzere üç yer kaldı. Bu "üç" yerden biri de Madımak Oteli'ydi. Yandı. Kaldı iki. Biri Köşk Oteli'nin lokantası, öteki de Sultanhan Restaurant. Dinsel inançlan Sünniler gibi içkiye haram gö- zûyle bakmalannı gerektirme- yen Alevi yurttaşlann Sıvas kent nüfusunda önemli bir ağır- hk oluşturduklan göz önüne alınırsa, Refah Partili başkarun kentte demokrasiyi değil, Sünni hegemonyasını uyguladığından söz etmek pek de yanlış olmaz. Temel Karamollaoğlu veeki- binin marifetleri bundan ıbaret değil. Ama biz, önce Karamol- laoğlu ve ekibinin "nasıl secil- diklerine" bir göz atmayı yeğli- yoruz. Sıvas uzun yıllar CHP"nin kalesi olarak ünlendi. 12 EylüP- den sonra tablodeğişti. 1984'te sağ partiler güç birliği yaptılar. Güç birliğihin sloganı "yerel ik- tidann nimetlerinden ortaklaşa yararlanmak" idi. Seçimı ANAP kazandı ve Bekir Ti- murboğa belediye başkanı ol- du. Timurboğa görevi devral- maya giderken, ilkin yandaşla- nyla birlikte toplu bir namaz gösterisi yaptı. Ardından tek- birler getirilerek makam odası- na gıdildi. Makam masası zemzem suyu ile yıkanarak, 6n- ceden kalma "küfür izlerf'nden anndınldı. Sıvas'ta yerel yöne- timde yeni bir dönem açılmışü. 1989 yerel seçimleri geldiğın- de üç aday çıktı ortaya. Parti içi desteklerini büyük ölçüde yitir- miş ANAP'lı Bekir Timurbo- ğa. SHP'den Süleyman Çanka ve Refah Partisi'nin adayı Te- mel Karamollaoğlu. Eski başkan Timurboğa'nın yeniden seçilme şansı oldukça zayıftı. ANAP İl Başkanı Avni Yazıcıoğlu (Büyük Birlik Parti- si Geneî Başkanı. eski ülkücü lider Muhsin Yazıcıoğlu'nun amcaoğlu), Timurboğa'nın karşısındaydı ve oylann Refah Partisi'ne yönelmesınden ya- na>dı. Sonuçta Refah-MÇPve ANAP tabanının ilan edılme- miş destegi ile Temel Karamol- laoğlu güçlü bir aday konumu- na yükseldi. SHP'nın iktidara gelme olasılıgını önlemek ama- cıyla DYP de RP adayını des- tekledi ve Karamollaoğlu'nun önü açıldı. Nitekim seçimlerde RP adayı 27 bin oy alırken. SHP adayı Çanka 22 bin oy al- mış, eski başkan ve (resmi) ANAP adayı Timurboğa da 15 bin oyda kalmışlardı. Bir zamaniar CHP'nin ya da halk arasında yaygın bir terimle söylersek "solun kalesi" Sıvas, şimdi artık sağın kalesi olmuş- tu. Bir telefon RP'li belediyenın öncülüğün- de yaratılan "jslami Ekonomi Pazar", onunla iç ice geçmiş irili ufaklı ve çok sayıdaki vakıflar- la yürütülen Sıvas'taki şeriatçı örgütlenmenin aynntısına gir- meden ilginç bir telefon görüş- mesini aktaralım. Madımak Oteli'nde hâlâ du- manlar tüterken indiğimız Sı- vas'ta kollan hemen sıvamış, çalışmaya başlamışük. Biroku- rumuzun, bize (dört kişilik bir Cumhuriyet ekibiydik orada) ayırdığı büroda çalışıyorduk. Telefon çaldı. Kımlığini açıkla- yamayacağını söyleyen bir ses. "Eğer ılgılenırsek Sıvas Beledi- Madımak Otelrnin içinde bekleyenler. Bir ülkenin utancına taıuk oiuyor bir gazeteci. Panorama dergisinin muhabiri Mehtap Yücel orada. O da tesadüfen kurtulanlardan. Önde, önceki gün ölen şair Metin Altıok. KaUhrımçahşmasıyada 'cunmgazası' HTDAVETKARAKLŞ Bız, güvenlik güçlerinin eninde so- nunda olaym korkunçluğunu anlayıp etkin biçimde saldırganlara dur diye- ceklerini umuyorduk. Öyle ya, devlet varken bunlar daha ileri girebilirler miydi? Gittikçe artan gürültüler, çığlıklar, ıslıklar arasında bizler merdivenlerde, koridorlarda dolaşıyor, birbirimize ki- mi zaman anlamsız şakalar yapıyor, kimi zaman geleceği söylenen takviye birliklerinin gelip gelmediğini soru- yorduk. Ayakta durmaktan belim ağndı. Kimseye engel olmayacak biçimde bir duvar dibine uzandım. Aklıma 12 Mart'ta iki günlük gözal- tı saatlerim geldi. Böyle durumlarda insanın gerçek- ten kaçtığı, kendi içine döndüğü olur. Bu bir savunmadır. Gerçeğe karşı ken- dı kabuğunu kalınlaştırmasıdır. Bir yandan belimin ağnsını geçirmeye ça- hşırken, çocukluk günlerimden bu- günJere uzanan yaşamımı düşündüm. Buraya kadar mıydı her şey? Yine de aklıma getirmek istemiyor- dum böyle bir sonu. Kalktım. Kanm yanımdaydı. Sigara içiyordu. Merdi- venlerde onun yanına oturdum. Ali Yüce, Battal Pehlivan, Behçet Aysan, Asım Bezirci katlar arasında dolaşıp duruyorlardı. Metin Altıok daha çok merdivenin başındaki gençlerin yanın- daydı. Lütfiye Aydm'la eşi Cafer Can da her an gelecek bir saldınya karşı koymak için haardılar. Cafer'in san- şın yüzünden ince şakalar okunurdu her zaman. Şimdi yoktu. Öteki saldın yönü, arka pencereler olabilirdi. Saldırganlar otelin arkasın- daki geçişi öğrenirlerse oradan da sal- dırabilirlerdi. Ne yapardık o zaman. Aziz Nesin'in koruması polis sakal- h, kumral bir adamdı. Hiç konuşmu- yor, elinde Kalaşnikofuyla merdiven- lerde gençlerin arasında oturuyordu. Yangın başlayıncaya kadar oradaydı. Sonra yok oldu. Arkadaşlann dediği- ne göre ön kapıdan koşarak çıkıp git- miş. Ne yapsındı başka? Dışardaki güvenlik güçleri hiçbir şey yapmaz- ken, otelde elektrikler kesilip uğursuz karanlık başlamışken ne yapsındı? Her an kesilmesıni beklediğimiz taş- lama durmak bilmiyordu. Biz, her an polisin, güvenlik güçleri- nin sis bombası atacağını düşünüyor- duk. Gözyaşı bombası atacağını düşü- nüyorduk. Su^sıkarak göstericileri dağıtacağını duşünüyorduk. Dahası askeri takviyeler gelir gelmez bu iş bi- terdiyorduk. Ne ki bir türlü düşündüklerimiz ol- muyordu. Askerler gelmiyor, güvenlik güçleri göstericileri yeterince etkin biçimde engellemiyor, otelin karşısındaki bina- ya çıkıp oteli oradan taşlayanlara hiç- bir şey yapılmıyordu. İnsan kimı zaman yaşadıklannı, gördüklerini sonradan değerlendirdi- ğinde kimi aynnülann önem kazandı- ğını anlıyor. Cumartesi günü uçakla Ankara'ya dönerken daha önce bizi ziyarete gelen Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'ye, Genelkurmay Başkanı Doğan Gü- reş'e, bakanlara, kuvvet komutanlan- na, gazetecilerin önünde okuduğumuz kurtulanlann ortak açıklamasının benzerinı yazmaya çalışırken aklıma kaldınm taşlan geldi. Perşembe günü Sıvas'a vardığımız- da otele giderken PTT'nin önündeki kaldınm taşlannın sökülerek kıyıya yığıldığını görmüştük. Belediye kaldı- nmlan yeniliyordu anlaşılan! PTT ile otel arasında bir sokak vardı. Dahası o sokağın iki sokağa açıldığını. küçük bir alanın PTT ile otel arasında bulun- duğunu belirtmeliyim. Sonradan düşündüm ki başka hiç- bir yerde kaldınm calışması yoktu kentin içinde. Belediye gerçekten iyi planlamış olmalıydı gerçekleştirilmek istenen eylemi. O kaldınm taşlan o gün saldırgan- larca sökülmedi. Belediyle işçilerine söktürülüp kıyıya vığdınlarak cuma "gaza"sına hazırlandı. Bizler merdivenlerde, koridorlarda beklerken, odalanmızın kapılannı da kilitlemiştik. Zaman zaman kapılan açıp içeriye yanıcı. yakıa madde atıl- masın dıye de bakıyorduk. Sürecek Sıvas valîsi Ahmet Karabilgin' yesi'nde döne? dolaplan bize anlatacağını" söyledi. Dinle- dık: "'Din kisvesi altında İslami- yetin en temel kurallan bile küstahça çiğneniyor. 'İşi ehline vereceğiz, calışana dokunma- yacağız' diye söz vermişlerdi başa geldiklerinde. Ancak mü- düründen memuruna kadar köklü bir temizliğe giriştiler. Uzmanlan temizlık işleri kad- rolanna aktardılar. Eski baş- kanlar döneminde belediyeye kazandınlan değerli taşınmaz mülkler yok pahasına kendi yandaşlanna devredildi. Daha önce alınmış ve enflasyon sonu- cu bugün altın değeri kazanmış yedek parçalar, uydurma 'hur- dadır' raporlanyla gene yok pahasına ve gene yandaşlanna verildi. Belediyedeki Atatürk portreleri indirildı. Çalışanlann kılık-kıyafetleri İslamlaşünldı. Sakallı, şalvarlı ve terlikli erkek memurlarla, türban, gözlük, el- diven ve yerleri süpüren manto- lanyla kem gözlerden konın- muş kadm memurlar kondor- lan doldurdu." Telefondaki sesin anlattıklan sürüp eitti. Bu diziye aktarama- yacağımız kadar uzun bir lis- teydi. Örneğın belediye çalışan- lannın ille de Hak-İş Konfede- rasyonu'na baglı bir sehdikada örgütlenmeleri istendi. Buna karşı çıkanlar ya işten çıkanldı, ya sürüldü. Sesinden genç biri olduğu anlaşılan telefondaki kişı sonunda sözlenni bitirdi. "Evet, bu kadar" dedi. Ona do- ğal olarak sözlerini, iddıalannı kanıtlayıp kanıtlayamayacağı- nı sorduk. Yarutı kısa ve kesin- di: - Gazetecisiniz. Araştınn. Sıvas'ın o gergin orjamında, her biri bir gazetecinın ğünlerini alabilecek tüm ıddialan araştır- mak kuşkusuz olanaksızdı. Ama sokakta, kahvede. otelde, yolda konuştuğumuz her Sıvas- lıya bunlan sorduk. Hemen hepsi onavladı. Bununla da kal- mayıp. telefonda bize aktanl- mayan yeni "marifetler" aktar- dılar. Neler yapmış dersıniz Temel Karamollaoğlu ? Öncelikle siyasi çizgilerine uygun kültürel çalışmalan ve propaganda etkinliklerini çok etkin ve etkili bir biçimde haya- ta geçirmiş. Nitekim Karamollaoğlu'nun dahiyane buluşu "Islam Eko- nomik Pazan" öylesine gelişip büyüdü ki. belediye seçimleri sı- rasında kurulmuş olan RP- MÇP ittifakı bile tehlikeye gir- di. "Pazar"ın büyüklüğünü ve gücünü gören o dönemlerde MÇP Sıvas Milletvekili Muh- sin Yazıcıoğlu, "MHP kahbın- da, ancak RP tadında" bir parti kurmak için koşullann çok el- verişli olduğunun aynmına var- dı. Büyük Birlik Partisi işte böyle kuruldu. Kendi kentinde "küçük" olan bir politikacının Türkiye'de büyük işlere kalkış- ması olanaksızdır. Yazıaoğlu, önce Sıvas'ta "büyük" olmayı yeğledi. Bu bölümü, "Peki bu şeriatçı örgütlenmelerin tabanı, kadro kaynağı nereden geliyor" soru- suna yanıt vererek bitirelim. Köyden ya da kentin yoksul mahallelerinden gelip de oku- mak isteyen bir gencin. hatta çocuğun, Sıvas'ta dinci vakıf ve derneklerin kapısını çalmalan- nı anlamak mümkün. Ama iş öyle rastlanüya bırakılmamış. Anlatıyorlar: "Mahallelerde bir tür İslam misyoneri diyebileceğimiz ka- dm görevliler ve eğitmen olarak adlandınlabilecek erkek görev- liler var. Bunlar Sıvas'ta iyi ta- nınıyor. Zaten saklı gizli de ça- lışmıyorlar. Evler tutuluyor, hatta satın alınıyor. Sonra bir güzel döşeniyor. Ardından da avlanan gençler, çocuklar bura- lara yerleştiriliyor. İşte size ve- rimli bir kadro kaynağı. İş, ar- tık bu körpe beyinleri yıkama- yagelmiştir. Eh. Sıvas'ta bunun uzmanlan var. Hem de isten- mediği kadar çok..." Sürecek VII- Askeri birliklerden yardım tçlebi yapılma şekli, istenen kuvvet ve ne kadar kuvvetin ne kadar süre içerisinde gönde- rildiği - mndzde buhtnan 5. Piyade Er Eğitim Tagay Komutam TuğgeneralAhmet YS- cetürk'le 02.07.1993 günü saat 13.45'te başlayan ve arahkiarla süren takviye kuvvet isteme talebinegecikerek karşıhk verilmiştir. Hazırlandığı bilJirilen 40 ki- şihk ilk kuvvet, hükümet konağı önüne ancak saat 16.00 dolaylannda ulaşmış- tur. Saat 19.10'da Genelkurmay Başkanı ile yaptığtm telefon görûşmesine kadar tugay güçlerinin olay mahalline sevki mümkün olamaımştır. Sayın Genelkur- may Başkanı bu telefon görüşmesinde, tugayın tüm gücünün olaylara müdahale etmek üzere kullanılacağını bildirmiştir. Saat 19.45'te göstericüer kundaklanmış Madımak Oteti'ne girmek üzerelerken tugayın son gelen ek gücü koşar mhmla kalabalığa müdahale etmeye çahşmış ama kalabahğı yaramamtştır. Tugay takviyesinin en son anda, sal- dvganJar otele girmek üzereyken ulaş- makta olduğu, deşifre edilecek emniyet telsiz konuşmalannaan, Emniyet Müdü- rü ileyaptığtm haberleşmelerden de anla- filabilecektir. Bu kritik anda yanımda buhman İl Jandarma Komutam 'nın emri ikjandar- ma tinünin havaya ateş açması, olaylara daha vahim noktalara gîtmesüa önkme- de etkin olmuştur. - Sokağa çıkmayasağının uygıdanma- ya başlandığı vegüvenlikgüçlerinin hâki- miyetinin sağlandığı saat 23.00 itibariyle il merkezindekifiilengüvena'kle görevti kuvvetin dökümü şu şekildedir: Emniyet Müdürlüğü: 150 İlJandarma K. 'hğı: 55 Tokat:25 Kayseri: 31 Hafik: 16 YıhhzeU: 27 Kangal: 21 Şarkışla: 10 Zara: 7 Tugay K.'hğv 400 Toplam: 742 kişilik pohs-jandarma- askergücü. Son degerlendirme 1- Kanunsuz bir toplum olayına dönii- şeceğiyönünde kesin bir betirti bulunma- masına rağmen her türlü güvenlik önle- minin ahndığı etkinliklerde, fanatik bir grubun çıkarttığt olaym, daha öncekiyü- larda yaşanan ve tüm şehri kaplayan mezhepler arası çatışmaya dönüşmeme- si, güvenlik güçlerinin halk üzerine ateş edip, olaylan daha da alevlendirmesi yanlışhğına düşülmemesi yönünde her türlü duyarhhk gösterilmiştir. Keza aym yaklaşım, Sayın Başbaka- mnvz ve İçişleri Bakammızla yaptığım telefongörüşmelerinde;gösteriler içinde- kihalkın, güvenlik güçlerinin ve saldınya hedef olan nüsafirlerin hepsinin birden korunması, zorunluluk ohnadtkça kuv- vete başvurulmaması şekhnde tekrar edilmiş ve bu yönde taÛmatlan ahnmış- tır. 2- İlk anda kuvvete başvurup grubun tüm şehre yayılması; - Olaylönn tüm şehri kaplaması ve - Sayıca yetersiz güvenlik güçlerinin şehre yayılan olaylar karştsında iyice güçsüz bir duruma dûşmesi ve olaylann daha büyük facialara dönüşmesi sonuç- laruu yaralabttirdi. 3- Çevre illerden gelen takviye güçler 25-30 sayılan mertebesinde kalmıs, tu- gayın tüm gücünün bir anda seferber edi- lememesi de, mevcut güvenlik kadrosuna yeterli desteğin zamanında katılamama- sı sonucunu doğurmuştur. Sonuç olarak Yaşanan üzücü olaym öncesinde, olay sırasmda ve sonrasında -eldeki tüm ola- naklar ve güvenlik gücü kullanümaya çaaşdarak- iümizde buhman askeribirlik 5. Piyade Er Eğitim Tugay Komutan- hğı'ndan, İçişleri Bakanbğı Sayın Müs- teşan'mn bilgisi altında Kayseri ve To- kat illerinden, iUndz Hafik, Ytldtzeü, Kangal, Şarkışla ve Zara kaymakamhk- lanndan takviye kuvvet zamanında iste- nilmiş, Sayın Başbakan'a, Sayın İçişleri Bakam'na ve Saym İçişleri Bakanı Müs- teşan'na, uçak veheHkopterlerle takviye gönderilmesi talebi arz ediim'ştir. Yaşanan bu üzücü olayda, Vatitiğimiz yasal ve idari her türlü çareye başvur- nuış, gerekti makamlarla haberleşme ve koordinasyon içinde bulunmuştur. Dün- yanın her yerinde, ülkemizin birçok yer- leşim merkezinde de ortaya çıkaJulen, çıktığı görülen bu tür toplumsal olaylar karşısında yapılması gereken en temel iş, olaylan sınırlamak ve büyümesini engel- lemektir. Bu çerçevede VaUUğim görev- lerini eksiksiz olarak yerine getirmiştir. AHMET KARABİLGtN Sıvas Valisi POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Rdefin Purolan. Elli yılı aşkın tütün içmişimdir. Şurada bırakalı 13-15yıl oldu. Aksırıklardan, öksürüklerden kurtuldum. Merdi- venleri çıkıyorum, yol yürüyorum. Hele havası temiz, yürümesi kolay, trafik derdinden ırak bir yer bulursam yürümeye doyamıyorum. 12 Eylül fırtınasında Selimiye'ye alındığımda adamı bol koğuşlardan birine düşmüştüm. Vaktiyle tavla ola- rak kullanılan, şimdi koğuş olan yere siz diyin 60, ben diyeyim 70 kişiyi doldurmuşlardı. Sigara içmek tek tesel- liydi. Çoğu siyasi, şurdan burdan doldurulmuş olan ko- ğuşta hemen herkes sigara tiryakisiydi. Havada küçü- mencik bir deliği vardı. Hava da burdan giriyor, duman da burdan çıkıyordu. Durulacak gibi değildi. Arkadaşlar karar vermişlerdi: Sigara belli saatlerde sırayla içilecekti. Böyle olmasa dumandan nerdeyse boğulacak gibi oluyorduk. Anasını satayım, bu ne tut- saklık diye o gün tütünü bıraktım. Tiryakilikten, otlakçılık- tan, sigara tutsaklığından da o gün kurtuldum. Dumanal- t oluyordum, olsun, bağımlılıktan kurtulmuştum. Elimde Dr. özen Aşut'un Türk Tabipleri Birliği yayınla- rından "Hekimve Sigara" adlı kitabı var, onuokuyorum. Tütün dünyaya Amerika'dan çıkarak yayılmış. Uygar dünya da böylece tütünü tanımış. Şimdi Amerika vargü- cüyle tütün içimine karşı çıkıyor, o başka!.. Içimi kolay olduğu için ilk tiryakileri gemiciler olmuş. Karikatürist Kemal Gökhan, Küba'ya gitmişti. Ağzında Havana purosu ile resimler çektiren Castro'yu merak ederdim, sordum: "Günde kaç puro tüttürüyor?" "Yıllar var ki içmiyor." "Ya purolu resimler?" "Caka olsun diye!.." Bilmiyordum. Yalnız Che Guavera'nm purolu resimleri vardı. Astım olduğu için içmediğini, resim çektirdiğini biliyordum. Tütünü çok içen ülkelerden biri de biziz. Içmeyelim di- ye ne kadar öğüt verirsek verelim, içim yüksek, kımse- nin dinlediği yok. Enfiye, nargile, pipo, puro, sigara ola- rak tüketıp duruyoruz. Geçende bir gazetede okudum, tütün ekimini özendi- riyor, sonra da üretim fazlasını stoklardan yakıyormu- şuz. Şimdi kalite tütün yetiştirmek üzere çalışıyormu- şuz. Tütün sigara olarak içilirken çok zararlıymış... Yanar- ken birtakım bileşikler oluşuyormuş, bunlar da zehir mi, zehirmiş... Nikotin için zehir derler ya işte bu zehir bun- dan üretiliyormuş... Tiryakiler şöyle sıralanıyor: Günlük tiryaki, ara sıra içen tiryaki, eski tiryaki... Tütün içtiğim yıllarda günde bir iki tane içenlere bayılırdım. Çünkü birkaç tane içip de kesenlerde saygıdeğer bir irade var. Bendeniz o yıllar- da üç, dört paket içerdim. Bırakmaksa aklımın köşesin- den geçmezdi. Meslek de insana sigara içiriyor. Gaze- tecilik eskiden böyle değildi. Akşamları gazeteye geli- nir, ta sabahlara kadar kalınırdı. Son ajans haberlerini almadan kimse gazeteden çıkamazdı. Şimdi gazetecilik saatle... Gündüzcüsü var, gececisi var... Bütün bir gece çalışanlann tek tesellisi ve tiryakiliği elbette sigara olu- yor... "Ah şu sigarayı bir bıraksam, bırakabilsem herşeyimi veririm..." diyenlere çok raslamışımdır. Akılları fikirleri sigarada olduğu için bırakmalan kolay değildi. Bana^orarsanız bıraktm. Şimdi, bunca yıl niye içmi- şim diyorum, şaşırdığım oiuyor. Bırakan, bırakabilen rahat eder. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Falih Rıfkı Atay'ın, fıkralannı içeren bir yapı- tı. 2/ Osmanlı devletınde sipahilerin aldığı en bü- yük ümar... Aritmetikte bir kuvvetin derecesini veren sayı. 3/ Sunulan şey... Bankada hesabı olanlara gönderilen öde- me ya da çekme mektu- bu. 4/ Giysi yapımında kullanılan pamuklu ku- maş... Pir Sultan Abdalın doğum yeri olan köy. 5/ Rey... Doğu Karadeniz yöresinde kemençe eşliğinde oynanan halk oyunu. 6/ Fosil... Soğurma, emme. 7/ Yüksek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe. 8/ Büyük konaklarda mutfak ve yemek hiz- metlerinde çalıştınlan uşak... Püs- kürtü. 9/ Satrançta özel bir hare- ket... Sulannı bir denize ya da göle gönderen bölge. YTTCARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Necati Cumalı'run bir oyunu. 2/ Kaliforniya'da yetişen ve boyu yüz metreyi aşabilen bir ağaç... "Hayır" anlamında kullanılan söz. 3/ Gençliği ve körpeliği kal- mamış... Işık. 4/ Üstü kapalı olarak anlatma... Çok yiyen, obur. 5/ XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başmda gelişen şiir, edebiyat ve sanat akımı. 6/ Bir hayvan... Utanç duyma. 7/ Hastalık nite- liğinde olmamakla birlikte, normalden belirgin durumda sap- ma gösterme eğilimi. 8/ Dinç, canh... Hile. 9/Çoğul ikinci kişi adılı... Kapı ve pencerenin yerleştiği kasa. İLAN T.C. YALVAÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1992493 Davacı Tanm ve Kö>işleri Bakanlığı vekili tarafmdan 28.12. 1991 tarihınde Isparta Tanm İl Müdürlüğü'ne ait 32 AU 204 plakalı resmı araç ile davalının sevk ve idaresındeki 07 DY 949 plakab aracın çarpışması sonucu resmi araç şoförü Ahmet Özdemir'ın vefat ettiği, resmi aracın hasara uğradığı. olayda davalının kusurunun bulundu- ğu. bilirkışi raporuna göre resmı araçta 55.000.000- lira zarann sap- tandığı, bu nedenlerle resmi araçta meydana gelen zarann olay tari- hinden ıtibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve sonuçlan- na karar verilmesı için mahkememizde tazminat davası açılmakla, davalı adına çıkartılan davetiyenin tebhğ olunamaması ve adresınin de zabıta kanalı ile saptanamaması sebebı ile davalıya ılanen tebligat vapıhnasına karar verilmekle, işbu ilanın yapümasından sonra dava- lının duruşma günü olan 15 Eylül 1993 günü saat 9.00'da mahkeme- mizde hazır olması, aksi halde HUMK'nın 213 ve 337 maddeleri uyannca yokluğunda yargılamalara devam olunup karar verileceği dava dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilanen da- valıya duyunılur. Basın: 49581 T.C. ERFELEK KADASTRO HÂKİMLİĞt'NDEN 1989/460-1993,13 Davaa Ortnan >önetimı tarafmdan davalılar Tahir Koca ve Arslan Koca aleyhine mahkememize açılan kadastro tespıtıne itiraz davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Mahkememizce Erfelek ılçesj merkez Göktaş Mahallesı'nde 88 ada, 11 parsel sayılı taşınmazın tapulama tespitinin iptali ıie bu taşın- mazın orman olarak Hazine adına tesciline dair verilen 22.2.1993 ta- rih ve 1989 460 esas. 1993 13 karar sayılı hükmün, davalılar Tahir Koca mirasçılan Sancak ve Hatice Kızı 1328 D.lu Hacer Koca ile 1327 D.lu Kerime Koca'ya ılan tanhinden ıtibaren 15 gün sonra ke- sinleşeceğı ilanen tebhğ olunur. 29.6.1993 Basın 49590
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle