Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT1993 PAZARTESİ
DIZIYAZI
Okııl ve hücre arkadaşı Pennçek, Mumcu nun yaşama renk katan bir insan olduğunu söyledi
Laikliğiıı ödünsüz savaşçısı• Perinçek anımsıyor, 29
Nisan'a, 555 K'ya koşmıiştur
lisede dersleri bırakıp Uğur
Mumcu. Oralarda öğrenmiştir
"Ankara'nın taşma bak,
gözlerimin yaşına bak"ı. Elli
yaşına geldiğınde bile dilindedir
______ bu türkü.
. B—aı \ .^^ ;
layan arkadaşlık, arsalarda futbol oy- . . _ , . . .
namaktan 60'lann gençlik hareke- kaya gıbı sağlam. ödünsüz ama haya- çızgı.Cumnunyetdevnnınnamusçız-
tine, hatta' Mamak Cezaevı'nin arka
u n h e r
™
man
S
a k a
>
a
almacak bır ya- gısidir Lisedeki Uğur kimse ölüme
ı \ nkara Deneme Lisesi'nin öğ-
rencilennden biridir. Cana yakınlığı.
kurduğu sıcak. güzel ilişkilerle kısa sü-
rede popüler olur. Henüz birinci sınıf-
tadır. Yıne birinci sınıf öğrencisi bir
başkasının, Doğu Perinçek'in ilgısini
çeker. Üstelik aynı mahallede otur-
maktadırlar. Tanışırlar, on beş yaşın-
dakı p>opüler genç kendisini tanıştınr,
"Ben, Uğur Mumcu'yum". Böyle baş-
A
u
A
R
Ğ
N
K A
UR
L
D
\
A
A
ıu
T
9
M
I
L
C
Y
A
u
0
R
'y
I
U
R
hücrelenne kadar uzar.
H*ukuk Fakültesi'ndedebirlikte-
dir Doğu Perinçek'le, Uğur Mumcu.
TİPü Perinçek'le, Adil Özkol ile
CHP'h Uğur Mumcu, Hüseyın Gün-
düz ve Orhan Kayahan Hukuk Fakül-
tesi Fikir ve Sanat OcağTnı kurarlar.
64"te Perinçek, 69*da da Mumcu asis-
tan olur. Bir yıl da öğrencisi olur Pe-
nnçek'in, Mumcu.
"Epik tiyatrogıbidir. Uğur'la bırlik-
te olmak" diyor Doğu Perinçek. Bir
oyunu seyreden seyirciyken, birden
kalkar koltuğundan. Artık seyirciliğin
dışındadır. Kendisiyle birlikte alaya
almaya başlar oyunu, oyunculan ve
seyirciyi. Cezaevlerini bir şenlik yerine
dönüştürür, taş duvarlan kaldınr, de-
mir parmaklıklan krapon kağıdı eyler.
Zulmün ve zorbalığın; zavallılığın. as-
keri rejimin, copun yetersizliğınin,
postalın komıkliğının farkındadır.
Neşesi. üzerlerine kapanan sıstemin
gülmeceliğındendir bir anlamda. Pe-
rinçek anımsıyor, 29 Nisan'a, S55 K'-
ya koşmuştur lisede dersleri bırakıp
Uğur Mumcu. Oralarda öğrenmiştir
"Ankara'nın taşma bak, gözlerimin
yaşına bak"ı. Elli yaşına geldiğinde bi-
le dilindedir bu türkü. Aydınlanma,
laiklik, özgürlük mücadelesinde dik.
şy y g ğ
nını. en ciddı anlarda bile bulan ada- giden Uğur da odur. Evet, olgunlaş-
mın tutarlılığının bir göstergesıdır bu. rruşür. bu olgunlaşmanın değişimini
yaşamıştır. ama çızgisi eğilmeden, zig-
zaglar çizmeden. Lise son sınıfta. lise
Mumcu. Perinçek'lerin sırııfından da
bir aday vardır ve o kazanır seçımi.
Mumcu,öğrencilerehitaben trajikbir
konuşma yapar, "Mumcu'nun mumu
söndü arkadaşlar". 1959'dabirgazete
çııcânrl<ır
utun nayatı ooyunca ızledıgı c e m ı y e t
i başkanbğına aday olmuştur Mumcu, duvarda gördüğü bu gazete-
yi beğenır, kendisi de yazmak ıs-
ter, yazar da. Bir süre birlikte çı-
kanrlarKanncaKarannca'yı. 1974'te
Perinçek hapisien çıküğında Kıbns
sıkıyönetimi ilan edilir, karşı çıküğı
için hakkında gıyabı tutuklama karan
verilir. Üç yıl kaçak yaşar Perinçek.
Bir gün gazetelerde Uğur Mumcu'nun
evlendiğini okur. İlle de kutlamak is-
ter, ama fırarilikten dolayı tedirgindir.
Telgraf çeker, imza, "Kannca kara-
nnca arkadaşın". Pennçek, yeniden
yasallaştığmda karşılaşırlar, Mumcu,
o telgrafın kendisini çok mutlu etüğinı
söyler.
U
± erinçek de unutamıyor Mum-
cu'nun takhtlerini, espnlerini. Mende-
res. İnönü, Demirel taklitlerini, tiyat-
ral fıkralannı, mimiklerle, jestlerle,
inişli çıkışb ses tonuyla anlaülan, her-
kesi etkileyen fıkralannı.
Ayşe'yi anımsıyor Perinçek. Utan-
ma nedir bilmeyen. kendine son dere-
ce güvenen Uğur Mumcu, Ayşe denil-
di mı kızanr, mahcuplaşır. Perinçek'e
göre, çok içten ve çok güzel bir aşktır
bu.
Ve bu da tutarlıbğın, sadakaün gös-
tergesidır. Bugün kaç kişi on küsur yıJ
sürdürür bir aşkı? Ya arkadaşbklan?
Kaçımız. otuz yıl, otuz altı yıl önce
başlamış arkadaşlıklanmızı koruyo-
ruz hala?Demokrasi ve Birleşik Sosyalist Parti paneünde Mumcu, Perinçek(sağ başta), Yalçtn Büyûkdağlı ve Murat BeJge'v le.
Ercüment Ulay, Mumcu'nun okul döneminde her türlü etkinliğe katılan bir öğrenci olduğunu söyledi
Deneme Iisesrnin, gözdesi, 'Uğuriı
uğur Mumcu'yu 1956 yilında ta-
nıdım.
Evlerimizin arası 70-80 metre idi. An-
kara'nın Bahçelievler semtinde oturu-
yorduk. Babamın işi sebebiyle Ankara'-
ya taşınmıştık, Ankara'da tanıştığım ilk
arkadaşlanmdan birisidir Uğur.
Deneme Lisesi'ne gidiyorduk. O fen
bölümüne, ben edebıyat bölümune gidi-
yorduk aynı sınıfuı.
O günİerden, o aramızdan aynldığı
güne kadar Uğur ile dostluğumuz hiç
kopmadı.
Hele diyebilirim kı son 10 yıl en yakın
dostlanmın başında idi.
\J ğur benim can dostum, ben ise
onun 'iş ve sermaye çevrelennden' tek
dostu idim.
Deneme Lisesinı aynı yıl bıtirdik. An-
kara Hukuk Fakültesi'ne başladık, o
ünıversıtede kaldı, daha sonra gazetecili-
ğe başladı.
Ben serbest hayata atıldım.
Deneme Lisesi'nden mezun olduktan
hemen sonra, Mezunlar Derneği'ni kur-
duk.
Dernek sebebiyle; okuldan, öğret-
menlenmizden ve arkadaşlanmızdan
kopmadık. Uğur içın, deneme arkadaş-
lannın ve öğretmenlennin ayn bir yeri
oldu. her zaman. Uğur'un gazeteciliği,
yazarlığı denemeli arkadaşlan ile olan
dostluklan ile hep atbaşı gitmiştir.
• Onudostlan ile görmek isterseniz; Deneme Lisesi Mezunlan Derneğfnin faaliyetlerini
izlemeniz yeterli olurdu. Uğur'u ve Güldal'ı mutlaka dostlan arasında görürdünüz.
di. Gökova'ya yapılacak termik santralı
yerinde incelemeye gelmiş Bodrum"a.
İtalya'dan yeni dönmüştü, ne yaptın
oralarda diye sordum.
Başladı anlatmaya: Malum çok sen
bir şe&lde anlatıyor. Her cümlesinde 2-3
isim, hepsi yabancı ülkelerde geçmiş
olaylar, savcı isimleri, yakalanan ve ara-
nan suçlular, ağcanın anlattıklan.
bir noktasından aklıma geliyor. On-
dan sonrakı noktayı unutmuşum.
Kimdı, kim nerde idi derken. onun
bahsettiğı Bulgann olaydakı fonksi-
yonunu kaçınyorum. Buna benzer
karmaşık olaylan çözme çabası ile sa-
bahı sabah ettun. Bir saniye uyuyama-
dım. Kan-ter içinde erkenden yatak-
Uğur'unsuallen.ltâlyamakamlanhak- tan kalkum. ,
kındak1
düşünceleri,birsürütarih,bulu- _ Ugur erkenden Ankara ya gıtrnışo
nan deliller. şüpheliler. varsayımlar. Bul- ^
r s l I e
yakalayamadım Uğur u. Tabıı
gar makamlanrun Ağca hak'kmdaki dü- Ankara'da buldum. aldım hırsımı.
şüncelen, Papa'nm tavn, ttalyan polı- Çok guldük bu olaya. Bana kızdığı za-
sinin hatalan. Uğur'un Türkiye'de yap-
mış olduğu araştırmalannın olayın akışı
üzerindeki tesirlen, tekrar bir Bulgar
yetkilisırun görüşleri vs. vs. tam 4 saat
aralıksız Uğur'u dinledik. Kafalanmız
seniz; Deneme Lisesi Mezunlan Der-
neği'nin faaliyetlerini izlemeniz yeterli
olurdu.
Uğur'u ve Güldal'ı mutlaka dostlan
arasında görürdünüz.
Onun hayatında Deneme Lisesi arka-
daşlannın ap ayn bir yeri olmuştu.
Her faalıyette. bütün Denemelıler.
Uğur ile benı mutlaka birlikte dinlemek
ıster olmuşlardı.
Seyyahatte, yemekte. baloda hep yan
yana olurduk. Bizi yan yana mıkrofona
çıkartırlardı.
Ç g y ğ
man "Anlaünm Ağca'dan şimdi" der-
di. E
dopdolu doğru otele uyumaya gittik.
%J yumak ne mümkün, onun
tüm detaylan ile toparladıâ olay tam
ışanda dolaşmayı, dışanda ye-
mek yemegi sevmezdi. Kendi evinde ve-
ya bir yakınının evinde dostlan ile otur-
mayı sohbet etmeyi severdi. Eşi Güldal'-
ın da tercihi böyleydı.
Dışanda onu dostlan ile görmek ister-
n son deneme gecesi sahnesinde:
koluma girerek şu cümleleri söylemışti.
Zira 400-500 kişilik toplantılarda. Oku-
lun ilk mezunu bızlenn adetleri azarmış,
genç mezunlar çoğunluğu almıştı.
"Küçük kasabalarda Cumhuriyet
Bayramlan'nda gecit törenı >apıbr arka-
daşlar. kolejın önünde ilk okul talebeleri
vardır. Onu orta ve lise talebeleri takip
ederler, sonra meslek grubu temsilcilen
geçerler ellennde mesleklerinı temsil
eden araç-gereçlen ile. Mesela terzi ma-
kası, hemşire tansiyon aleti ile. Daha
sonra hemen hemen kortejin sonuna
doğru "eski muharip gaziler' gecerken,
kahraman oluşundan öte, yaşhlıkian se-
bebiyle en çok alkışı onlar alirlar..." de-
miştı.
"Bizde Ercü ile pek bir şey yapmıyo-
ruz mıkrofonda. ama alkışlanruz yaşı-
mıza" demişti.
Oysa onu dinlemek onu okumak her-
kese büyük keyif vermişür.
Yıllar önce, yakın iş ilışkisinde oldu-
ğum bir dostumun sekreteri evlenecekti.
Ben de bir hedıye almak istedim kızcağı-
za. Başanlı. işinı seven cici bir kızcağızdı.
Makbule geçsin diye kızcağıza sormak
istedim bızzat kendisine.
"Ercüment Bey, çok teşekkür ederim,
sizin Uğur Mumcu'nun yakın dostu ol-
duğunuzu biüyorum, bana Uğur beyin
'imzalı bir kitabını temin edebilirsenız.
benım ıçin hediyelerin en kıymeth'sini
yapmış olursunuz" dedi.
Uğur'u çok özlüyorum...
u.ğur'un kalemı kadar, hitabeti de
zekasmdan nasibini almış, kabiliyetle-
nnden birisidir.
Mezuniyetimızı takip eden ilk yıllar-
dayız. Okulda mezunlar fen-edebıyat
gnıplan olarak ikiye aynimışiar, müna-
zara yapıyorlar. Edebiyatlar, 'söz gü-
müşse, süİcut alundır' tezıni savunuyor-
lar.
Edebıyat grubundan 3 kişi; Aydm
Güven Gürkan, Doğu Perinçek ve Adil
Özkol konuşmacı. Fen grubundan ko-
nuşan 2 kişiden sonra; edebiyat grubu
açık farkla önde, fen grubunun son ko-
nuşmacısı Uğur. O da, edebiyatçılann
tersine, 'sükut gümüşse, söz altındır' te-
zini savunacak 3 '5 dakika geç kalarak
koşa koşa ve kanter içinde Uğur kürsüye
çıktı. Kucağında kırpkınnızı ibiği olan
beyaz bir horoz var. Korkudan kanat çı-
rpmakta olan horozu kürsüye bıraktı.
Yüzlerce susan tavuk yerine, sesi çı-
kan 'bir horoz benim tercihimdir' dedi
ve kürsüden indi. Bu şok olay üzerine
açık fark kapanmış ve Uğur sayesinde
fen grubu münazarayı kazanmıştı.
Fakat birden bire Uğur yok olmuştu.
Epey sonra ortaya çıktı.
Okulun yakınında kurulan pazardan
almış horozu şebekesı karşılığında, ho-
rozu verip şebekesini kurtarmak için
kaybolmuş ortalıktan. Uzun yıllar geçtı.
Yine ortalıktan kaybolmuştu. Hapıse
atmışlardı Uğur'u. Sonradan hapisha-
neye Adil de gelmis, hapisten çıktıklan
gûn, Kızılay'da GIMA'nın bulunduğu
binanın önünde Adil Özkul ile durmuşlar,
tanıdıklannın tepkısini ölçüyorlar. O sı-
rada eşim geçiyormuş oradan, seslen-
mişler, eşim de boyunlanna sanlıp uzun
müddettir görmedıği arkadaşlannı öp-
müş. Uğur. "Bizleri öpüyorsun, ama biz
hapisten yeni çıktık, senin ve Ercü'nün
mesleği açısından sakıncab olmasm" de-
yınce, eşimin cevabı, "A, vallahi bılmi-
yordum" olmuş.
M2t şimin bu çevabmdaki ince espri-
yi çok sevmişti. Ailelerimizin birliktefiğı-
nin ilk temel taşıdır, Uğur'un bu sevdiği
anı.
Bir şubat akşamı Bodrum'da bir mey-
hanedeyız. Yıne Denemeli 5-6 arkada-
şız. Tesadüfen yolda rasltlayan başka bir
arkadaşımız Uğur'u bizım masaya getir-
Mumcu dışanda eğlenmeyi pek sevmezdi. Onu ancak Deneme Lisesi'nin toplantılarında ve etkinliklerinde görebilirdiniz. Aile ziyareti ise Mumcu ve eşi GvA-
dal'm en çok hoşlandığı bir olaydı. İşte bir ydbaşı gecesi. Ulay hindiyi kesmeye çakşıyor. Mumcu ise, espriyi patlatıyor, 'Sen onu kesemezsen o bizi kesecek'
TAKIM ARKADAŞI HÜSEYİN ERSOY, MUMCU'YU ANLATTI
559 artık atulardayaşayacak%J ğur'la Ankara Bahçelievler Dene-
me Lisesi sıralannda 36 yıl önce başlayan
ve ölümüne kadar kesintisiz devam eden
arkadaşlığımı bu satırlarda anlatmak be-
nim için hem zor hem de bu satırlara sı-
ğmayacak boyutta.
Tüm sevenleri, onun kimliğini, ölü-
münden sonra duygulan ile birlikte
basın- yaym ve haberleşme araabğıyla
bir kez daha açıklama fırsatını buldular.
Edebıyata, şiire ve cumhuriyet tarihi-
mizin gerçeklerini öğrenmeye o yıllarda
merak sarmıştı.
Okulda yapılan münazaralarda özel
konumu ve becensi vardı.
Nüktedan insanlan sever ve özelbkle
politik, ınce esprilerden ve fıkralardan
hoşlanır ve bunlan yakın arkadaşlanna
anlatmaktan zevk alırdı.
Ülke sorunlannın yoğun olduğu ve
kendisini etkılediğı 6O'lı yıllar ve öncesi
sıklıkla beraber olduğumuz o güzel gün-
lerde bazen ciddı bır göriinüm sargiler.
dakikalarca bana düzgün bir hitapla söy-
levde bulunmaktan kendinı alamazdı
Ben de bu konuşmalan onun hoşuna gı-
den sözlerle durdurmaya çalışır ve birlik-
te gülerdik.
Okul sıralannda, sırufımızın futbolda
kalesini korur, önünde ve yakınında be-
raber oynamamızdan güven duyardı.
Takımımız şanssız bir gol yediğinde ise
çok üzülürdü.
ğur'un hayatında geçen özellikle
70'h zorlu yıllar. bugünkü konumunun
oluşumunda büyük rol oynamıştır. Ar-
kadaşlar arasında dayanışma gösterilme-
sini ister ve onlann sorunlan ile yakından
ilgilenirdi.
Onun yokluğuna dayanmaya çalışa-
cağız. Anılan, tüm sevenleri ile birlikte
vaşavacaktır.
Varın:Uğur Yurdakul,
Tanju Erdem.
POLJTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Yerli Malı Teröp...
Adını, Uluslararası insan Hakları Bildirgesi'nin 19.
maddesınden alan Madde Ondokuz' diye bir örgüt var.
Bu örgütün direktörü Frances D'Saura ülkemizde hiç
durmadan yazar ve gazeteci öldürülmesi karşısında bi-
zım Başbakan'a bır mektup yazıyor. Siz böyle bir örgütü
duydunuz mu?
Ben de duymadım.
Bu örgütün içinde, ülkemiz ve dunyada, tanınan pek
çok ünlü yazar bulunuyor: Mario Vargas Llosa, Arthur
Miller, Harold Pinter. Edvvard Albee.. Bundan birkaç yıl
önce Arthur Miller ve Harold Pinter bir kmayıcı mektuba
daha imza atmışlardı. Başbakan'a yazılan mektupta
özetle şöyle denilmektedir:
"... Ocak 1992den bu yana Türkiye'de 11 gazetecinin
öldürüldüğünü dehşetle ögrendik. Anladığımız kadarıy-
la bu gazeteciler, Türkiye'nin bağlı kalması ve koruması
gereken uluslararası yasalarla güvenceye alınmış ifade
ve bılgılenme ozgürlüklerını kullanmak istedıkleri ıçın
öldürülmüşlerdir (...) İfade ve bilgilenme özgürlüğü, de-
mokrasi için bir temel oluşturmaktadır. Hükümetimizin
bu 11 cinayetin failini adalet önüne çıkartmak için bütün
olanakları kullanması ve Türkiye'de bundan sonra ga-
zetecilere (yazarlara) bu tür saldırılar yapılmasının önü-
ne geçmek amacıyla önlem alınması için çağrıda bulu-
nuyoruz."
Isterdik ki ülkemızi uyaran mektuplar yazacağına bu
ünlü yazarlar övücü mektuplar yazsalardı. Türkiye'de
insan hakları kıyımı ılgililerce de, yazarlarca da genel
bir kanıdır. Önüne bugün değil yıllardır geçilemiyor.
Geçmişe bakacak olursak, Meşrutiyet'ten bu yana gaze-
teci kıyımı görürüz. Ahmet Samım, Ahmet Fehim, Zeki
Bey, iştirakçi Hılmi, Hasan Tahsın kıyılan gazeteciler
arasındadır. Bu öldürülen gazetecilerin hiçbirinin de ka-
tili bulunamamıştır.
Sadece Ahmet Samim'in mi katili bulunamadı? öte ki-
şilerin de, Ahmet Fehim'in, Zeki Beyin, iştirakçi Hilmi'-
nin, hatta Hasan Tahsin'in katilleri bulunamamıştır. İşti-
rakçi Hilmi, Bozdoğan Kemeri'nin duvarları dibinde ölü
bulundu. Hasan Tahsin de Kordon'a çıkan Yunanlılara
tabancayla ateş ederken öldürüldü. Hasan Tahsin'in ha-
ber alma örgütleri içindeki durumu biraz karışıkür, o^
sun!..
Sadece gazeteci öldürmüyorlar. Siyasetle uğraşan
çoğu kişinin de katilleri bulunmuyor. Bulunsa bile karı-
şık görüntüler çıkıyor ortaya... Muammer Aksoy'un, Çe-
tin Emeç'in, Bahriye Üçok'un, Musa Anter'in öldürülme-
leri karışık değil mi? Daha başkalarının durumu kao
şık görünmez mi?
Önemli olan artık katilleri araştırmak değildir. Şimdiye
değin araştmldı, kanştırıldı da ne oldu? Köklü çare, terö-
rü kökünden kazıyabilmedir. Terörün kökünü kazımadı-
nız mı, bır süre susar, durulmuş gibi görünür, sonra
yeniden patlak verir. Uğur Mumcu'nun kendisi bir terör
uzmanıydı. Ne oldu? Teröre kendi kurban gittı.
Katili bulunamayan cinayetler içeride de tartışılıyor,
dışanda da.. Yerli de konuşuyor, yabancı da... Dostda il-
gileniyor, düşman da... Devletler de karışıyor, hükümet-
lerde... Ama adını koymuyorlar, filantopraklardayetişti-
rilirj, fişmekan topraklardan içeri sızıyorlar. Yabancıyla
İIİŞKİIİ bir durum ortaya çıktı mı, bunun adı Osmanlı'da
teşrifat'tı.. Teşrifat diplomatların işidir... Çok var ki Os-
manlı'nın teşrifatı unutulur oldu; yerine alafranga protc-
kol geldi. Kimsenin teşrifat dediği yok, varsa da yoksa
daprotokol!..
Damat Ferit Paşa sadrazam olunca şaşıranlar çok ol-
muş, "Bu da neredençdrtr? " demişler. ' '
"Efendtm teşrifat bılir" demişler. "Sağına dönse Ingf-','
lizce koruşur, soluna dönse Fransızca.. Böylesini nere-
de bulursunuz? Ingilizcesini öne almamız uzun yıllar
Ingiltere'de kalışından, Britanya teşrifatına yakın olu-
şundan... Terörun kökü dışarıda; bakalım yerli malı terör
ne zaman ortaya çıkacak? Elimizi attığımızda bu da yerli
diyebilecek miyiz?
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3
1/Nanuk Kemal'in bir ti-
yatro yapıtı. 2/ Ses...
Düzenü olarak ekim ya-
pılan arazi. 3/ Gölleri in-
celeyen bılım. 4/ İticı
neden, güdü... Denizcibk 4
dilinde "derli toplu, te-
miz" anlamında kullanı-
lan sözcük. 5/ Tavlada
bir sayı... Dince kutsal sa-
yılan bir yerin ziyareti...
Neptünyum elementinın
sımgesı. 6/ Bır nota... İşa-
ret olarak yere dikilen
çubuk. 7/ ABD'nin bir eyaletı. 8/
Çeşıtb belge ve işlemlere geçerlik
kazandırmakla yükümlü kamu
görevlisi... Ortaoyunu ve Karagöz
argosunda Yahudi tıplemesine ve-
rilen ad. 9/ Afrika'da büyük bir
göl.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ tranlı şair Şirazlı Sadi'nin ünlü
yapıtı. 2/ Birim... Satrançta özel
bir hareket. 3/ Bir soru eki... Gae-
tano Donizetti'nin tanınmış bır
operası 4/ Nesne. şey... Şaka. alay, mizah. 5/ Ortodokslarda
tahta pano üzerine yapılan her türlü dinsel resme verilen ad...
"O yer " anJamında kullarulan sözcük. 6/ Yürek çarpınüsı. 7/
Bir elektroliz aygıtındaki artı kutup... Hindistan'da büyük top-
rak sahibi prenslere verilen ad. 8/ Bır fotoğrafın, desenin ya da
karikatürün gösterdiği şeyi belirten yazı... Tümör. 9/ "Bekliyo-
rumöyle bir havada gel — Vazgecmek mümkün olmasm"
(Orhan Veli)... Yan yanmış odun.
L
tLAN
NAZİLLİ1. ASLİYE HUKUK
NfAHKEMESt
Esas: 1990/513
Karar: 1992/218
Davacı Hatice Tbnah vekili Av. Avni Ugan tarafından davalı Meh-
met Tunalı aleyhine açılan boşanma davası dolayısıyle;
NaziUi 1. As. Hk. Mah.nin 1.6.1992 tarih 1990/513-218 sayıh ilamı
ile Bozdoğan üçesi Hisar mah. cilt 006/04, sah. 68, kiitük 3O9"da nü-
fusa kan koca olarak kayıtlı bulunan 1339 d.lu Hatice Tunah Ue 1931
d.lu Mehmet Tünalı'nın M.K. 134. mad. gereğince ve 138/1 mad. uya-
nnca boşanmalanna. 260.500 TL. yargılama giderinin davalıdan tah-
siiine karar verilraiş olup, davalıya evvelce adresi meçhul oiduğundan
gazete ile ilanen tebligat yapıldığından, işbu karann yayım tarihin-
den itibaren onbeş gün içersinde temyiz yoluna bajvurabileceji, aksi
takdirde hükmun kesinleşecefi tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan
olunur.
Basın: 19571
TÜRKİYE'NİN
KALBİ
ANKARA
Mehmed Kemal
20.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-htanbul
Ödemeli gonderilmez.
Futbol takunında kalecilik yapardı Mumcu(sağ başta ayakta)
Canıtna
Birmilyarikiyüzkırkbeşbin
dokuzyüzelli kez seni
seviyorunt.
BETERBÖCEK
* * * * * * * * * *