27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK1993 ÇARŞAMBA IDAMDOSYASI Suçsuzbiriniasmanınvicdanirahatsızlığı İdamın. tartışılan belki de en önemli yaru "yanhş karar". Geri dönüşü olmayan bu ceza, suçsuz yere verilmişse... Prof. Fanik Erem, "Bir Ceza Avukatuun AnüarT isimli kitabında emekli bir yarpç arkadaşının verdiği yanlış idam karannı an- latıyor. Erem'in ismini vermediği yargıç ar- kadaşı, 40 yıl sonra "SDÇSUZ" bir insanı as- üğını öğreniyor ve duyduğu vicdani ra- hatsızlık. onu ölüme götüriiyor: "Ağır Ceza Mahkemesi BaşkanhğTndan emekiiliği gebnişti. Sabah erktn. adliyedeki odasuda özei eşyalannı toplarken. masasuun gözünde sakladığı, üstüne kûçük çentikler actığı. beş kınk uçhı kalemi eline almış, uzun uzun düşünmüştü. Bu beş kmk uçiu kalem, verdiği ve katıldığı beş idam hükmünün amsrydı. Di- ğerieri için bir diveceği >oktu. Ama tek çen- tikli kalem!... O olayda iki sanık vardı. Suçu birbirierine aüyorlardı. Suç ağırdı, suçlu olan asdacaktL Deliller pek kanşıkn. Kı- demli üye, bir sanığım başkan diğer sanığııı suçlu oMuğuna inanımşn. Kimin oyuna katılırsa samklardan biri veya diğeri asıla- caktı. Şöyie düşöndü: Başkan daha tecrübe- liydi. daha doğru düşfinürdü. Başkan'a katıldı. Sanığın biri beraat erti. öbtirü asüdı. Sonra kıdemi artmış, kendisi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı obnuşru. ...O akşarn arkadaşlanmo verdikkri veda yemeğüıde, arada bir dalıyor, o tek çentikli kalemin öyküsûnü düşünüyordu. ..Dostumu ikinci kez, hasta yatağında ziyaret ettim. Eski dosyayı bulmuş, okumuş, uzun yolculuklar yapımş ve yıDar önce beraatini sağladığı kişiyi bulmuş. doğruyu öğrenmek istemiş. Adam, ha- kimi hemen tanımış, söz arasında Sız. o işi be- nim yapüğırru biliyordunuz değil mi?' diye gü- lümsemiş. Dostuma ilk kriz hemen, oracıkta gehniş. Jkinci kriz, onu hastanede ziyaretimden üç gün öncesiydi. Tek çentikli kalem olayını hastanede kısık sesie bana o zaman anlattı. Birkaç gün sonra ogiu telefon etti. beni iste- miş. Hemen gittim. Yetişemedim, öleti pek az ofanuştu. Son defa görmek için odasına girdim. Tek çentikli kalem parmaklanmn arasmda idi. Yavaşça aktım." Ölümcezasınıkaldıranprotokol Türkiye Arupa İnsan HakJan Sözleşme- si'ni imzaladığı halda bu sözleşmeye ek 6 No'lu protokolu imzalamadı. Bu protokol "ölüm cezasmın kaJdırılmasını'" içeriyor. Protokolün maddeleri şoyle: Madde 1: Ölüm cezası kakhnlmıştır. Hiç kimse böyle bir cezaya çarptmlıp idam edilemez. Madde 2: Bir devlet, savaş zamarunda ya da yakın savaş tehdidi duramunda işlenen eylemler için yasalannda ölûm cezasına iliş- kin hükûra bulundurabilir. Böyle bir ceza, ancak yasayla belirlenmiş durumlarda ve yasa hükümleri uyannca uygulanabilir. Adı gecen devlet bu yasanın ilgUi hükümlerini Avrupa Konseyi Sekreteri'ne bildirir. Madde 3: Sözleşmenin 64. maddesiııe (Sözleşmeyi imzalayan devlet, herhangi bir özel hükme, ülkesüide yüriirlükte olan bir yasa nedeniyle çekince koyabüir) dayana- rak bu protokolûn hükümkrine aykn davranılamaz. Madd,e 4: Sözleşmenin 64. maddesine dayanarak bu protokolûn hükûmlerine hiçbir çekince konamaz. Madde 5: Bir devlet daha sooraki herhan- gi bir tarihte Avnıpa Konseyi Genel Sekre- teri'ne bUdirijnde bulunarak bu protokolu bildirimde belirtilen herhangi bir başka ül- keye uygulanmak üzere genişletebilir. Bu ûlke bakmundan bu protokol, böyle bir bildirimin Genel Sekreter'ce alındığı tarihi izleyen ayın ilk günfi Vüriiriüğe girer. Madde 6: Taraf devletler, bu protokolûn 1, 2, 3, 4 ve 5. maddelerinin hükümlerini sözleşmenin ek maddeleri sayar ve sözleş- menin tüm hükümlerini buna göre uygular. Madde 7: Bu protokol, sözleşmeyi imza- lamış olan Avrupa Konseyi üyesi devlefJerin imzasına açıktır. Onaylama, kabul ya da uy- gun bulmaya bağbdır. Madde 8: 1- Bu protokol, Avrupa Kon- seyi üyesi beş devletin, 7. madde hûkümleri uyannca protokolle bağlı olduklannı bil- dirdikleri tarihi izleyen ayın ilk günü yüriir- lüğe girer. 2- Protokolle bağlı olduğunu daha sonra bildiren üye devlet için bu pro- tokol, onay belgesini verdiği tarihi izleyen ayın ilk günü yürürlük kazanır. Beklemek asıhııaktaıı daha kötüNahit Töre, idamlarciddi şekilde gündeme geldiği an 'Ölümü sindire sindire insanlara yutturuyormuş gibi bir uygulama başlayacak.' diyor YAYINA HAZIRLAYANLAR: DENtZ TEZTEL A YŞE YTLDERIM EMİNE ALGAN Geçmişte idamla yargılarup "şansb" olduklan için bugün aramızda olanlar da, "idam saıuklan"nın savunmalanru üstlenenler de bu cezarun caydıncı ol- madığını vurguluyor. 1970'li yıllann başında "Düzeni silah yoluyla değiştir- meye teşebbüs etmek" suçlamasıyla yargılanan Nahit Töre. bugün SHP'de poliü'ka yapıyor. İdam tartışmalannın en fazla idam cezasıyla yargılanıp cezaevinde bulu- nanlan etkilediğine dikkat çekiyor Töre: "Bu insanlan belirsizliğe sürüklüyor- sun ve onları hergün öldürüyorsun. Ben eminim ki şimdi bu tartışmalar sfirerken o çocuklar şöyle düşünüyorlardır: "Assı- nlar da kurtulalım". Beklemek daha kötü bir olay çünkü. Şimdi bu iş ciddi şekilde gündeme geldiği andan itibaren hepsini tek tek tecritlere atacaklar. Ölümü böyle sanki sindire sindire insanlara yutturu- yormuş gibi bir uygulama başlayacak. Bu da insani bir olay değil" diyor. Avukat Kemal Kumkumoğİu 15 idam istemli davada savunma yapü. Savun- duğu kişilerden yalnızca birisi "asümak- tan" kurtulamadı: Teyzesinin oğlu Er- doğan Yazgan. Kumkumoğİu. "Eğer id- dia edildiği gibi idam cezası caydıncı ol- saydı, bugüne dek yalnızca bir kez uygu- lanması gerekirdi" diyor. Darağacından kurtulamayanlar arasında, infazlan hala tartışılan üç genç daha vardı: Deniz Gezmiş. Yusuf Arslan, Hfiseyin tnan. Mehmet Ali Ay- bar. bu üç genç için şunlan söylüyor: "Onlar böyle bir suç islememişlerdi. Solcu olduklan için ve bu fikir doğrultu- sunda bir takım eylemler yaptıklan için idama çarptmldılar. Baktım, durdura- cak bir olay. Hala hatırladığım zaman rüylerim diken diken oluyor. Ama maale- sef bu üç genci. y ani insan öldürmeyen üç genci ölümden kurtarması için karar al- masına götüremedik Meclisi." Bu üç genan ıdamını "aklın alacağı bir şey değildi" diye anlatan Aybar. "Ama işte aklın almadığı bir olay o tarih- te Meclis'te Meclis'çe mahsurlu göriil- roedi, kabul edildi. Ve bu gencecik insan- lar idam edildi" diyor. Devlet kızamaz Avukat Doktor Kemal Kumkumoğİu, 15'in üzerinde idam istemli davada sa- vunma yapü. Aralannda siyasiler de vardı. Ve bunlardan sadece biri asıl- maktan kurtulamadı. O da. Kumku- moğlu'nun teyzesinin oğlu Erdoğan Yazgan. 14 ocak 1981'de Sakarya'nın Akyaa ilçesindeki biri polis 4 kişinin öl- dürülmesiyle sonuçlanan kuyumcu soy- gunu olayında yakalanan ve THKP-C davasında yargjlanan Yazgan, üç ar- kadaşıyla birlikte 29 ocak 1983'te idam edildi. Diğer tüm davalarda idam istemleri- nin müebbeteçevrildiğini anlatan Kum- kumoğİu. "Maalesef E>doğan"m ası- lmasını engelleyemedik" diyor. Kum- kumoğİu, insanlık tarihinin ölüm ce- zasına karşı çağlar boyu yürüttüğü kav- gayı özetlerken. "Çok ürküntü \eren yaptınmlar. Insanların kolları bacaklan bağlanıp atlarla çekilerek parçalanması, vahşi hayvanlara atümak. çuvallara ko- nulup denize atarak boğmak gibi insan yaşamına en ufak bir saygı duy- maksızın..." diyor. En yüksek değerin "insan yaşamı". devletin birinci görevinin de "bu yaşamı korumak" olduğunu anlatan Kumku- moğİu soruyor: "Peki, nasıl ohıyor da birincil görevi olan bu yüksek işlevini. korumakla ödevli olduğu bu unsunı ortadan kaldınyor?" Kumkumoğİu, "Rğer iddia edildiği gibi idam cezası caydırıcı olsay dı, bugüne dek yalnızca bir kez uygulanması gerekirdi" diyerek şunlan söylüyor: "Suç işleyen adamı toplumdan uzak- laştırmak lazun. Ama bunun için canıru. almak gerekmez ki. Kahn duvarlar, gardiyanlann beklediği cezaevleri nedir peki? Bunları oraya niçin gönderiyoruz? Olüm cezasmın de>let eliyle uygulan- masının. bir de törenle uygulanmasının çok büyük bir hüznü >ar. Bir çarpıklığı var. Yamyamların adamı kazana koyııp, altuıa ateş yakıp sonra da yemeleri gibi bir başka olay. Adamı alıyorsun, mah- kum ediyorsun. Yargıtay'a gidiyor. sonra TBMM'nde tasdik ediyorsun. Adamı alıp hücreye koyuy orsun. sonra bir gece vakri kapm çalınıyor, imam. savcı, yargıç geliyor. İmam sana kelme-i şahadet getirtiyor. Bu tö- . rensel eda içinde, hakim daktiloy- la kağıda yazıyor, sonra birileri o ,^J : adamın canını alıyor..." İnsanlann öfkelenebilecegi- // - ni ancak "devletin kızamaya-^. cağım, adaletin öfkelenemeye- ^ ^ ceğini" vurgulayan Kumku- . moğlu, birçok olayda toplu- mun baskısı nedeniyle idam karan verildiğini söyleyerek bir anısını aktanyor: "1984-1985 VıllanndaydL İzmit'te 38-40 yaşlannda bir kadm. 10 yaşında oğlu var. Ko- cası kendi yaşlannda. Köyün- den 20 y aşında bir erkekle bir- likte oluyor. Sonra kocasını öl- düriiyor. kesiyor, yakıyorlar. Bir büyük vahşet. Sonra bana başvurdular. Gittim ki, bütün Izmit adüyede. Bir tabur polis beni bahçeden alıp içeri götüremiyor. Yargıç da. savcı da olayın etkiande. İz- mit'in o zamanki Baro Başkanı, 'Sızden adalet bekliyor bu insanlar görüyorsu- nuz' diyor. Sonunda idamı bir yerde durdurabildik." Adnan Menderes'in siyasetiyle gençliğınin bütün döneirderinde kavga etmiş birisi olduğunu anımsatan Kumkumoğİu, şöy- le devam ediyor: "Adnan Menderes'in ya- şamasının bu ülkeye ne za- ran olurdu? CeJal Bayar yaşadı, ne zaran oldu? Yaşasa ve onunla tartı- şsaydık..." İdarrun. ceza nite- likleri olmadığmı söyleyen Mehmet Ali Aybar, "İdam cezası, bir ceza mı evvela? Ceza, şöyle bir mantı- ğa dayanır: Kusur işle- miş, suç işle- miş bir kimsenin cezava ^çarpbnldığı zaman nefsini ıslah etme ihti- nali. İdamda bu yok." jnsanhk kurulduğundan beri idam ]ıygulandığı halde yine idamlık suç- klann işlendiğine dikkat çeken Aybar. ''İdam, suçmsunu değil de onun gibi ^ileride suç işleyebüecek olanları aydınr" görüşüne de kaü- lmadığını söyleyerek ıslah edici özelliği olmadığmı anlaüyor. Ceza hukukunun temelinde suçluyu ıslah etmenin \ attığını belirten Mehmet Ah Aybar. şunlan söylü- yor: "Hapisteki hayat şartlarıyla, ailesin- den ay n düşmesi ve buna benzer bir takım sebeplerle soçlu'Yav ne iş 'r yaptık da bu suçu işledik" diyebiu'r. Suçu işle- nüş olan düşünür ve 'Olaçak iş değil. ben yapmamalıydım' der. İdam ederseniz böyle birşey yok. fdam cezası vermek bir bakıma ceza hukukunun temelindeki fel- sefeye ters düşüyor. Çünkü temelindeki felsefe ıslah etmektir. Yani yaptığı işten pişman olması. Ceza vermekteki asıl maksat, bir suçluyu tekrar topluma ka- zandırmaktır. idam ederseniz gidiyor ha- yatı. 'Başkalan bundan çekinir de işle- mez'. Bu da bir hayal. İnsanlık kuruldu- ğundan beri idam cezalan var. Çarmıha çarptınlıyor insanlar ve kimse 'ben bun- dan sonra idam cezası verilecek bir suçu ışlemem" demiyor." Deniz Gezmiş ve arkada^lannın idam edildiği strada İşçi Partisi Istanbul Mil- letvekili olan Aybar, o günleri şöyle an- latıyor: "Onlar böyle bir suç işlememişlerdi. Birini öldürmediler. Bunlar, solcu olduk- lan için ve bu fikir doğrultusunda bir takım eylemler yaptıklan için idama çarptırıldılar. Baktım, durduracak bir olay. Hala hatırladığım zaman tüyierim diken diken oluyor. Ama maalesef bu üç genci, yani insan öldürmeyen üç genci ölümden kurtarması için karar almasına götüremedik Meclis'i. Hata tşlemiş olabilirler, genç insanlar bunlar. Rejûnin değişmesini istedikleri için idam cezasına çarptırıy orsun. Aklın alacağı bir şey değildi ama işte aklın al- madığı bir olay o tarihte Meclis'te Mec- \ lis'çe mahsurlu görühnedi, kabul edildi. \ e bu gencecik insanlar idam edildi." Demirel yeni bir tarih mi yazacak? Nahit Töre. 1970'li yıllann başında "Düzeni silah yoluyla değisrirmeye teşebbüs etmek" suçlamasıyla \argılandı. Bu- gün iktidar ortağı SHP'de politika yapıyor. Töre'nin tutuklandığı 12 Mart'ın o döneminde Türkiye'de idam ce- zası veren 146. mad- de de tartışılmaya başlanmışü. "Ana- yasa'yı ihlal suçu için erverişü vasıta- lar neydi, ne değil- di" tartışılıyordu. Bazı hukukçular ve bilim adamlan birkaç tabancayla Türkiye'rün reji- minin değişemeye- ceğini söylüyordu. Bu tarüşrnaya Sıkıyönetim Mah- kemeleri de katılmıştı. General AK Elverdi'mn baş- kanlık ettiği Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi. silahlan "dverişli vasıta" olarak kabul ediyordu. Remzi Şirin'in başkanlık ettiği İstanbul 1. No'lu Sıkıyö- netim Mahkemesi ise "Türkiye Cumhuri- yeti Devleti'nin bu yoila devrilemeyecek kadar güçlü okluğunu" belirtiyor ve idam istemli siyasi suçlan "svadan çete" olayı olarak değerlendirip 168. maddeyi ön plana çıkarüyordu. Ankara ve İstanbul Sıkıyönetim Mah- kemeleri arasındaki bu tartışmada. Ge- nelkurmay ve Askeri Yargı, tercihini An- kara'dan yana kullandı ve İstanbul 1. No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'ni lağvet- ü. Nahit Töre de o lağvedilen mahkeme- de yargılanmıştı. Remzi Şırin 168. mad- deden ceza verince, ömür boyu hapse mahkum olmuştu. Fakat mahkeme lağ- vedilip yerine yeni bir mahkeme kuru- lunca. Askeri Yargıtay Remzi Şirin'in verdiği karan bozdu. Töre'nin yargıla- ması yeniden yapıldı ve Coşkun Dündar- ın başına getirildiği yeni mahkeme 146/ l'e dayanarak idam cezası verdi. Süley- man Demirel'ın o zamanlar 'Idamlarm en önde gelen savumıcusu" olduğunu söyle- yen Töre. "O zamanlar şimdiki Cumhur- başkanı Süleyman Demirel idamlann bir an önce Meclis'e gelmesi için sıra kapak- larma vururdu. Tabii yıilar sonra -arük vicdan hesabını mı yaptı- bir dergiye 'Yanlış yaptık bu çocuklan asmakla' diye beyanat verdi. Şimdi aynı Süleyman DemireHn Cumhurbaşkanı olduğu Tür- kiye'de, idamlann yeniden gündeme geti- rihnesi artık nasıl olur bümiy orum. Süley- man Bey yeni bir tarih mi yazacak? Yeni bir eteştiri olanağı da obnaz artık. Çünkü yaşı da üerledi. Toptum da çok farklı yer- lerde" diyor. 1971'de idam cezası alan Töre. daha sonra Fahri Korutürk'ün cumhurbaş- kanlığına getirilmesiyle birlikte çıkanlan aftan yararlandı ve cezası ömür boyu hapse çevrildi. 15 yıl cezaevinde yatan Töre, 1986'da İnfaz Yasası'nda yapılan değişdklikle tahliye oldu. İdam tartışmalannın en fazla cezae- vinde idam cezasıyla yatanlan etkilediği- ne dikkat çekiyor Töre: "Bu insanlan belirsizliğe sürüklüyorsun ve onlan hergün öldürüyorsun. Ben emi- nim ki şimdi bu tarttşmalar sürerken o ço- cuklar şöyle düşünüy oriardır" Assmlar da kurtulalım'. Beklemek daha kötü bir olay çünkü. Şimdi bu iş ciddi şekilde gündeme geldiği andan itibaren bunlann hepsini tek tek tecritlere atacaklar. Ölümü böyle san- ki sindire sindire insanlara yutturuyoımuş gibi bir uygulama başlayacak. Bu da insa- ni bir olay değil" diyor. Terörü idamla hasbrmakmarifet mi?9 İdama karar veren yargıç yıilar sonra karşılaştığı eski mahkuma 'mecburduk' diyordu UFUKTEKİN ADANA - Eski idamlık, nam-ı diğer "tünel uzmam" Adem Kütük, buluşma yerine giderken kestirip atmıştı: "Çok acı çektirdiler. Bir daha üzülmesin diye anamı ev- den gönderdim. Ama Cumhu- riyet'e sürpriziıniz var..." Çeyrek saat sonra çok acı çektirilenin sadece anası "EliT olmadığınj görecektik. Çamaşır yıkarken bulduğu- muz baba Bayram Ali Kütük. ne soracağımızı biliyordu sanki. Yanıtlan da kafasında formüle etmişti. Olmadı. ya- pamadı Bayram Baba. "12 EylüFlü günler" arumsandı- kça arada sustu, bazen kızdı. sık sık da daldı. Oğlu Adem'- in idam cezasına çarptınldığı 1986'nın 26 haziranına dön- dü. Birden kapı çaldı. O gün idam alan Muhittin Çoban ile Serdar Sangüldü gelenler. "Sürpizler"ı göstererek, "Bu çocuklan da yakmak istedi- İer" diye başladı anlatmaya: "Duruşmay a giderken hazır- lıldıydık. Büyük bir ceza bekliyorduk aslında. Adem de arkadaşlan da çok popüler ki- şilerdi. Bir ara, 'Adem Kü- tük'ün idamına' lafını duydum. Kanrni dondu. Konuşamıyor, tepkimi belli ede- miyordum. Kimsenin yüzüne bakamı- yordum. Dokunsalar ağiardım. Cemi- yetin dışına atıhnış gibi hissettim..." İdam karannın çıktığı günü anı- msadıkça kimi anekdotlar geliyordu aklına. Adem ve 18 arkadaşına "Kah- rolsun faşizm" diye slogan atıp gösteri İşkenceyledayatılan suçlamalar ADANA - Hacer Karaağaç, beş erkek ve üç kız anası bir Güneydoğulu. Diyarbakır'ın Alekoç köyünden Adana'ya göç edeh' yıllar olmuş. 19'undaki oğlu Zamir Karaağaç ve torunu 17'lik Mustafa Karaağaç için idam istiyormuş savcı. İkisi de Dr. Mustafa Altmbaş'ı öldürme suçundan sanık. İkisi de halen Malatya E Tipi Kapalı Cezaevi'nde. Hacer Ana'yı "idamlar olmasın" diye başlatılan açlık grevi sırasında tanıdık ilk kez. Yüreği yaralı her ana gibiydi tavırlan. Ne sorsak. "suçu yok sabilerin" diyordu. Açlık grevinin etkisinden olsa gerek. sık sık yutkunuyor. arada "haksızsam söyle" diyor ve oğlu Zamir ile torunu Mustafa'nın kendisıne anlattıklannı aktanyordu: "Vallahi çok işkence yapmışlar. Hem de 15 gün sürmüş. İnsan olan dayanır mı buna? Şeyinden cerey an vermişler, ayıptır söy lemesi orasından kıl çekmişler..." Bir sav bile olsa, gündelik yaşamın olağanlaşmış görüntüsü gibi anlatıyordu Hacer Ana, "Git araştır, öyle yaz" diyordu. Emindi. oğluylatorununa işkence yapıldığından: "Tabancay ı kafasına day amtşlar. kabul et yoksa öİürsün' diye söylemişler. Sen olsan, kafana da tabancay ı day asalar..." Fahriye Güzel. kızı Suna'yla birlikte katüıyor açlık grevi protestosuna. Çukurova Özgür-Der, sahıplenmiş iki ana ilecezaevindeki çocuklannı. Bir Suna konuşuyor, sonra anası Fahriye. 6 çocuklu ana, 20 yaşındaki oğlu Muharrem için Dr. Altmbaş'ı öldürdüğü savıyla idam istendiğini anlatırken kendınce mantık yürütüyor "Bizimkini de yakalaıruşlar. 'Nerelisin' diye sormuşlar,'Adıyamanbynm' demiş. Ha Doğulu ha it! Sonra küfretnüşler, soymuşlar, vurmuşlar, imzalarm^lar". Suna, "Önce buzun içine y atırmrşlar" diyerek lafa giriyor, "çınlçıplakmış, mahkemede anlattı." Fahnye Güzel, Dev-Sol davasında idam saruğı oğlu Muharrem için istenen cezayı reddediyor. "Eğer" diyor. "varsa suçu delil gerirsinler, biz de susalım, ama idam etmesinler. Buna biri dur" desin arük..." Hacer Karaağaç, "Bu kurban olduğum Allah..." deyip birden ağlamaya başlıyor. Güçlükle teskin ediyor çevresindekiler. Yakınmalan gırla: "Hani kim görmüş ateş ederken, hani ispatı var mı. oğlanı dövün sonra imzalatın. Allah'ın kanunu bu mu, bu devlet nasü devlet?.." İdam istemli Muharrem GüzeFin kızkardeşi Suna, "Ağabeyim y alan söylemez. İfadesini zorla imzalattığım mahkemede de açıkladı, mahkemede söylenen mi geçerli, polisin söy lettikleri mi?" diye soruyor. Suna, gençliğinin de etkisiyle. "Önce" diyor, "Srvas'ta 37 aydını yakanlan idam edin, sonra suçsuz- lara gelsin sıra." Suna, söylediğinden biraz pişman. Susuyor. Annesi Fahriye Güzel ile Hacer Karaağaç söze gi- riyorlar. "Sen" diyorlar, "Yazma bu kızın söyiediklerini. O kızgınltğından söylüyor, gençtir idare et. Yazacaksan şöyle de; Srvas'ta 37 kişiyi yakanlan bulsunlar, hapse tıksınlar ama öMürmesinler. Yazıktır, hem kendiierine hem analarma..." yaptıklan için aynı celsede 10 ay hapis cezası verilmesine gülmüştü. Rüyası- nda idam sehpalan, hücreye atılmış bir oğul, gardiyanlann çullandığı mahkumlann göreceği günler baş- lamıştı artık. Umudunu yitirmiş miy- di? "Karar kesin, asarlar, hiç yolu yok" diye irinden geçirmiş miydi?" Vanıtı şöyle: "Rejim çok katıydı. İnsanlar sinmişti. Adem de çok ko- nuşulan biriydi. Düşündüm, 'Vallahi' dedim, 'asarlar bizimkini de'. Yolda yürürken aklmdan tek birşey geçiyor- du; ya Yargıtay bozmazsa?..." Muhittin Çoban, değil idam, müeb- bet, hatta 15 yıl ceza bile verilmeyece- ğini düşünüyordu duruşma öncesi. Yine de yıkım olmamış ama cezayı aldığı gün karannı vermişti: Bir gün dışan çıkarsa, kendisini ipe götürmek isteyen yargıçlardan birisine, "Siz ne yaptığmızı biliyor muydunuz?" diye so- racaktı. Çoban, 1.5 yıl önce şartlı tah- liyeden yararlandı. Biraz dinlendikten sonra Adana 2 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin ünlü sivil yargıanrn karşısına çıktı: " Verdiğiniz idam kararlan ya müebbete dönüştü ya Yargıtay bozdu ya da şartlı tahliye çıktı. Bu cezalan nasıl verdiniz, suçsuz olabileceğim aklınıza gelmedi mi?" Muhittin Çoban'ı hem ra- hatlatan hem de üzen sözcükler ttöküldü yargjcın ağzından. "Is- se de istemese de bu davadan idam kararlan çıkartmak zo- runda" olduklannı söylüyor- du. "Peki neden?" diye son bir soru yöneltti Muhittin. "Ankara'dan büyük baskı var üzerimizde..." Suçsuzluğunu, 8 yıl önce "suçlusun" diyen yargıç, yüzüne karşı söylüyordu Mu- hittin'in. Oturdu ağladı, bir de şiir yazdı, "Cezası Yargıtay'da bozulmay an, şartlı tahliyeden ya- rarlanamayanlar" için. Adını "Darağacından kurtulamayan- lar" koydu. Serdar Sangül. aa- lan ve sevinçleriyle bir 10 yıl ge- çirdiği için yine de mutJu ve şansh sayıyordu kendisini. "İdamma" sözcüğünü duyunca o da ürrjermişti, ama yıkılmamıştı. Ya bugün?"İnsan- lanrnız" dedi. "Sokak infazlan- na el çnpıyoriar. Partilerin çoğu terörü önlemek adına daha çok öldürelim' diyor. Ama nedense sonu gelmiyor, terörist dedikleri insanlann. Güneydoğu'daki in- sanlann çoğu için "ölümden öte yol yok'tur artık. İdamlar hikaye." Adem, belki de en popüler sanığıydı Dev-Yol davasınm. Tünel kazma uzmanı ola- rak da ününü pekiştirmişti. "öyle çok insanı sokak ortasuıda öldürdüler ki..." diye başladı konuşmasına. "Bir gün ta- rih bu söyledikkrimin doğru olduğunu çıkartacak ortaya" dedi. Avundukluoğlu'ndan teklif DYP'den idam cezalan için girişinı • DYP'li Sadık Avundukluoğlu hazırladığı teklifte, TBMM'nin idam cezalannı onaylama yetkisinin' alınmasını istedi. ANKARA (ANKA) - DYP Kın- kkale Milletvekilı ve Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu Başkanı Sadık Avundukluoğlu, anayasanın TBMM'ye verdiği "Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine geti- rilmesine karar vermek" vetkisinin geri alınmasını istedi. Sadık Avundukluoğlu. hazırlayıp DYP'li diğer milletvekillerinin tartışmasına açtığı yasa teklifınin gerekçesinde. anayasanın 87'ncı maddesinin TBMM'ye idam ceza- lannın onaylanması yetkisini verdi- Avvndukluoslu ğjni anımsattı. Gerekçede. ana- yasanın 38'inci maddesine göre "Kanunsuz suç ve ceza ol- maz" prensibinin kabul edildiğini. 87'noi maddenin de TBMM'ye genel ve özel af çıkarma yetkisi verdiğini belirte- rek. "138'inci maddede de yasama ve yürütme organlan ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zonında olduklan, bu organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiş- tiremeyeceği ve bunlann yerine getirilmesini geciktiremeyece- ği hükme bağlanmıştır" denildı. İdam cezalannı onaylama yetkisinin 138'inci madde ile karşıtlık oluşturduğu ifade edilen gerekçede. şöyle denildi: "TBMM. yasayla suçu veya cezayı tayin edebilir, genel af ile fiili suç olmaktan çıkanr, özel af ile de cezayı ortadan kaldı- rabilir, ancak mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine aykırı ola- rak kesin hükme müdahale edemez, bunun infazını değiştire- mez veya geciktiremez." Avundukluoğlu'nun önerisi. idam cezalannın Yargıtay Ceza Genel Kurulu veya Askeri Yargıtay Daireler Kurulu karan ile yerine getirilmesini. bu kurullann salt çoğunluk ile karar vermesini, görüşmelenn bitiminden itibaren 30 gün geçmedikçe de oylama yapılamamasını da öngörüyor. Tek- lif, kurullann yerine getirilmesine karar vermediği idam ce- zalan hakkında da müebbet hapis cezasına ilişkin hükümle- rin uygulanmasını kapsıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle