Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 ARALIK1993 ÇARŞAMBA
IDAMDOSYASI
Suçsuzbiriniasmanınvicdanirahatsızlığı
İdamın. tartışılan belki de en önemli yaru
"yanhş karar". Geri dönüşü olmayan bu
ceza, suçsuz yere verilmişse...
Prof. Fanik Erem, "Bir Ceza Avukatuun
AnüarT isimli kitabında emekli bir yarpç
arkadaşının verdiği yanlış idam karannı an-
latıyor. Erem'in ismini vermediği yargıç ar-
kadaşı, 40 yıl sonra "SDÇSUZ" bir insanı as-
üğını öğreniyor ve duyduğu vicdani ra-
hatsızlık. onu ölüme götüriiyor:
"Ağır Ceza Mahkemesi BaşkanhğTndan
emekiiliği gebnişti. Sabah erktn. adliyedeki
odasuda özei eşyalannı toplarken. masasuun
gözünde sakladığı, üstüne kûçük çentikler
actığı. beş kınk uçhı kalemi eline almış, uzun
uzun düşünmüştü.
Bu beş kmk uçiu kalem, verdiği ve
katıldığı beş idam hükmünün amsrydı. Di-
ğerieri için bir diveceği >oktu. Ama tek çen-
tikli kalem!... O olayda iki sanık vardı. Suçu
birbirierine aüyorlardı. Suç ağırdı, suçlu
olan asdacaktL Deliller pek kanşıkn. Kı-
demli üye, bir sanığım başkan diğer sanığııı
suçlu oMuğuna inanımşn. Kimin oyuna
katılırsa samklardan biri veya diğeri asıla-
caktı. Şöyie düşöndü: Başkan daha tecrübe-
liydi. daha doğru düşfinürdü. Başkan'a
katıldı. Sanığın biri beraat erti. öbtirü asüdı.
Sonra kıdemi artmış, kendisi Ağır Ceza
Mahkemesi Başkanı obnuşru.
...O akşarn arkadaşlanmo verdikkri veda
yemeğüıde, arada bir dalıyor, o tek çentikli
kalemin öyküsûnü düşünüyordu. ..Dostumu
ikinci kez, hasta yatağında ziyaret ettim. Eski
dosyayı bulmuş, okumuş, uzun yolculuklar
yapımş ve yıDar önce beraatini sağladığı kişiyi
bulmuş. doğruyu öğrenmek istemiş. Adam, ha-
kimi hemen tanımış, söz arasında Sız. o işi be-
nim yapüğırru biliyordunuz değil mi?' diye gü-
lümsemiş. Dostuma ilk kriz hemen, oracıkta
gehniş. Jkinci kriz, onu hastanede ziyaretimden
üç gün öncesiydi. Tek çentikli kalem olayını
hastanede kısık sesie bana o zaman anlattı.
Birkaç gün sonra ogiu telefon etti. beni iste-
miş. Hemen gittim. Yetişemedim, öleti pek az
ofanuştu. Son defa görmek için odasına girdim.
Tek çentikli kalem parmaklanmn arasmda idi.
Yavaşça aktım."
Ölümcezasınıkaldıranprotokol
Türkiye Arupa İnsan HakJan Sözleşme-
si'ni imzaladığı halda bu sözleşmeye ek 6
No'lu protokolu imzalamadı. Bu protokol
"ölüm cezasmın kaJdırılmasını'" içeriyor.
Protokolün maddeleri şoyle: Madde 1:
Ölüm cezası kakhnlmıştır. Hiç kimse böyle
bir cezaya çarptmlıp idam edilemez.
Madde 2: Bir devlet, savaş zamarunda ya
da yakın savaş tehdidi duramunda işlenen
eylemler için yasalannda ölûm cezasına iliş-
kin hükûra bulundurabilir. Böyle bir ceza,
ancak yasayla belirlenmiş durumlarda ve
yasa hükümleri uyannca uygulanabilir. Adı
gecen devlet bu yasanın ilgUi hükümlerini
Avrupa Konseyi Sekreteri'ne bildirir.
Madde 3: Sözleşmenin 64. maddesiııe
(Sözleşmeyi imzalayan devlet, herhangi bir
özel hükme, ülkesüide yüriirlükte olan bir
yasa nedeniyle çekince koyabüir) dayana-
rak bu protokolûn hükümkrine aykn
davranılamaz.
Madd,e 4: Sözleşmenin 64. maddesine
dayanarak bu protokolûn hükûmlerine
hiçbir çekince konamaz.
Madde 5: Bir devlet daha sooraki herhan-
gi bir tarihte Avnıpa Konseyi Genel Sekre-
teri'ne bUdirijnde bulunarak bu protokolu
bildirimde belirtilen herhangi bir başka ül-
keye uygulanmak üzere genişletebilir. Bu
ûlke bakmundan bu protokol, böyle bir
bildirimin Genel Sekreter'ce alındığı tarihi
izleyen ayın ilk günfi Vüriiriüğe girer.
Madde 6: Taraf devletler, bu protokolûn
1, 2, 3, 4 ve 5. maddelerinin hükümlerini
sözleşmenin ek maddeleri sayar ve sözleş-
menin tüm hükümlerini buna göre uygular.
Madde 7: Bu protokol, sözleşmeyi imza-
lamış olan Avrupa Konseyi üyesi devlefJerin
imzasına açıktır. Onaylama, kabul ya da uy-
gun bulmaya bağbdır.
Madde 8: 1- Bu protokol, Avrupa Kon-
seyi üyesi beş devletin, 7. madde hûkümleri
uyannca protokolle bağlı olduklannı bil-
dirdikleri tarihi izleyen ayın ilk günü yüriir-
lüğe girer. 2- Protokolle bağlı olduğunu
daha sonra bildiren üye devlet için bu pro-
tokol, onay belgesini verdiği tarihi izleyen
ayın ilk günü yürürlük kazanır.
Beklemek asıhııaktaıı daha kötüNahit Töre, idamlarciddi şekilde gündeme geldiği an 'Ölümü sindire sindire insanlara yutturuyormuş gibi bir uygulama başlayacak.' diyor
YAYINA HAZIRLAYANLAR:
DENtZ TEZTEL A YŞE YTLDERIM
EMİNE ALGAN
Geçmişte idamla yargılarup "şansb"
olduklan için bugün aramızda olanlar
da, "idam saıuklan"nın savunmalanru
üstlenenler de bu cezarun caydıncı ol-
madığını vurguluyor. 1970'li yıllann
başında "Düzeni silah yoluyla değiştir-
meye teşebbüs etmek" suçlamasıyla
yargılanan Nahit Töre. bugün SHP'de
poliü'ka yapıyor.
İdam tartışmalannın en fazla idam
cezasıyla yargılanıp cezaevinde bulu-
nanlan etkilediğine dikkat çekiyor
Töre:
"Bu insanlan belirsizliğe sürüklüyor-
sun ve onları hergün öldürüyorsun. Ben
eminim ki şimdi bu tartışmalar sfirerken
o çocuklar şöyle düşünüyorlardır: "Assı-
nlar da kurtulalım". Beklemek daha kötü
bir olay çünkü. Şimdi bu iş ciddi şekilde
gündeme geldiği andan itibaren hepsini
tek tek tecritlere atacaklar. Ölümü böyle
sanki sindire sindire insanlara yutturu-
yormuş gibi bir uygulama başlayacak.
Bu da insani bir olay değil" diyor.
Avukat Kemal Kumkumoğİu 15 idam
istemli davada savunma yapü. Savun-
duğu kişilerden yalnızca birisi "asümak-
tan" kurtulamadı: Teyzesinin oğlu Er-
doğan Yazgan. Kumkumoğİu. "Eğer id-
dia edildiği gibi idam cezası caydıncı ol-
saydı, bugüne dek yalnızca bir kez uygu-
lanması gerekirdi" diyor.
Darağacından kurtulamayanlar
arasında, infazlan hala tartışılan üç
genç daha vardı: Deniz Gezmiş. Yusuf
Arslan, Hfiseyin tnan. Mehmet Ali Ay-
bar. bu üç genç için şunlan söylüyor:
"Onlar böyle bir suç islememişlerdi.
Solcu olduklan için ve bu fikir doğrultu-
sunda bir takım eylemler yaptıklan için
idama çarptmldılar. Baktım, durdura-
cak bir olay. Hala hatırladığım zaman
rüylerim diken diken oluyor. Ama maale-
sef bu üç genci. y ani insan öldürmeyen üç
genci ölümden kurtarması için karar al-
masına götüremedik Meclisi."
Bu üç genan ıdamını "aklın alacağı
bir şey değildi" diye anlatan Aybar.
"Ama işte aklın almadığı bir olay o tarih-
te Meclis'te Meclis'çe mahsurlu göriil-
roedi, kabul edildi. Ve bu gencecik insan-
lar idam edildi" diyor.
Devlet kızamaz
Avukat Doktor Kemal Kumkumoğİu,
15'in üzerinde idam istemli davada sa-
vunma yapü. Aralannda siyasiler de
vardı. Ve bunlardan sadece biri asıl-
maktan kurtulamadı. O da. Kumku-
moğlu'nun teyzesinin oğlu Erdoğan
Yazgan. 14 ocak 1981'de Sakarya'nın
Akyaa ilçesindeki biri polis 4 kişinin öl-
dürülmesiyle sonuçlanan kuyumcu soy-
gunu olayında yakalanan ve THKP-C
davasında yargjlanan Yazgan, üç ar-
kadaşıyla birlikte 29 ocak 1983'te idam
edildi.
Diğer tüm davalarda idam istemleri-
nin müebbeteçevrildiğini anlatan Kum-
kumoğİu. "Maalesef E>doğan"m ası-
lmasını engelleyemedik" diyor. Kum-
kumoğİu, insanlık tarihinin ölüm ce-
zasına karşı çağlar boyu yürüttüğü kav-
gayı özetlerken. "Çok ürküntü \eren
yaptınmlar. Insanların kolları bacaklan
bağlanıp atlarla çekilerek parçalanması,
vahşi hayvanlara atümak. çuvallara ko-
nulup denize atarak boğmak gibi insan
yaşamına en ufak bir saygı duy-
maksızın..." diyor.
En yüksek değerin "insan yaşamı".
devletin birinci görevinin de "bu yaşamı
korumak" olduğunu anlatan Kumku-
moğİu soruyor:
"Peki, nasıl ohıyor da birincil görevi
olan bu yüksek işlevini. korumakla ödevli
olduğu bu unsunı ortadan kaldınyor?"
Kumkumoğİu, "Rğer iddia edildiği gibi
idam cezası caydırıcı olsay dı, bugüne dek
yalnızca bir kez uygulanması gerekirdi"
diyerek şunlan söylüyor:
"Suç işleyen adamı toplumdan uzak-
laştırmak lazun. Ama bunun için canıru.
almak gerekmez ki. Kahn duvarlar,
gardiyanlann beklediği cezaevleri nedir
peki? Bunları oraya niçin gönderiyoruz?
Olüm cezasmın de>let eliyle uygulan-
masının. bir de törenle uygulanmasının
çok büyük bir hüznü >ar. Bir çarpıklığı
var. Yamyamların adamı kazana koyııp,
altuıa ateş yakıp sonra da yemeleri gibi
bir başka olay. Adamı alıyorsun, mah-
kum ediyorsun. Yargıtay'a gidiyor. sonra
TBMM'nde tasdik ediyorsun. Adamı
alıp hücreye koyuy orsun. sonra bir
gece vakri kapm çalınıyor, imam.
savcı, yargıç geliyor. İmam sana
kelme-i şahadet getirtiyor. Bu tö- .
rensel eda içinde, hakim daktiloy-
la kağıda yazıyor, sonra birileri o ,^J
:
adamın canını alıyor..."
İnsanlann öfkelenebilecegi- // -
ni ancak "devletin kızamaya-^.
cağım, adaletin öfkelenemeye- ^ ^
ceğini" vurgulayan Kumku- .
moğlu, birçok olayda toplu-
mun baskısı nedeniyle idam
karan verildiğini söyleyerek
bir anısını aktanyor:
"1984-1985 VıllanndaydL
İzmit'te 38-40 yaşlannda bir
kadm. 10 yaşında oğlu var. Ko-
cası kendi yaşlannda. Köyün-
den 20 y aşında bir erkekle bir-
likte oluyor. Sonra kocasını öl-
düriiyor. kesiyor, yakıyorlar. Bir büyük
vahşet. Sonra bana başvurdular. Gittim
ki, bütün Izmit adüyede. Bir tabur polis
beni bahçeden alıp içeri götüremiyor.
Yargıç da. savcı da olayın etkiande. İz-
mit'in o zamanki Baro Başkanı, 'Sızden
adalet bekliyor bu insanlar görüyorsu-
nuz' diyor. Sonunda idamı bir yerde
durdurabildik."
Adnan Menderes'in siyasetiyle
gençliğınin bütün döneirderinde
kavga etmiş birisi olduğunu
anımsatan Kumkumoğİu, şöy-
le devam ediyor:
"Adnan Menderes'in ya-
şamasının bu ülkeye ne za-
ran olurdu? CeJal Bayar
yaşadı, ne zaran oldu?
Yaşasa ve onunla tartı-
şsaydık..."
İdarrun. ceza nite-
likleri olmadığmı
söyleyen Mehmet
Ali Aybar, "İdam
cezası, bir ceza mı
evvela? Ceza,
şöyle bir mantı-
ğa dayanır:
Kusur işle-
miş, suç işle-
miş bir
kimsenin
cezava
^çarpbnldığı zaman nefsini ıslah etme ihti-
nali. İdamda bu yok."
jnsanhk kurulduğundan beri idam
]ıygulandığı halde yine idamlık suç-
klann işlendiğine dikkat çeken Aybar.
''İdam, suçmsunu değil de onun gibi
^ileride suç işleyebüecek olanları
aydınr" görüşüne de kaü-
lmadığını söyleyerek ıslah edici
özelliği olmadığmı anlaüyor.
Ceza hukukunun temelinde
suçluyu ıslah etmenin
\ attığını belirten Mehmet
Ah Aybar. şunlan söylü-
yor:
"Hapisteki hayat
şartlarıyla, ailesin-
den ay n düşmesi ve
buna benzer bir
takım sebeplerle
soçlu'Yav ne iş
'r yaptık da bu
suçu işledik"
diyebiu'r.
Suçu işle-
nüş olan düşünür ve 'Olaçak iş değil. ben
yapmamalıydım' der. İdam ederseniz
böyle birşey yok. fdam cezası vermek bir
bakıma ceza hukukunun temelindeki fel-
sefeye ters düşüyor. Çünkü temelindeki
felsefe ıslah etmektir. Yani yaptığı işten
pişman olması. Ceza vermekteki asıl
maksat, bir suçluyu tekrar topluma ka-
zandırmaktır. idam ederseniz gidiyor ha-
yatı. 'Başkalan bundan çekinir de işle-
mez'. Bu da bir hayal. İnsanlık kuruldu-
ğundan beri idam cezalan var. Çarmıha
çarptınlıyor insanlar ve kimse 'ben bun-
dan sonra idam cezası verilecek bir suçu
ışlemem" demiyor."
Deniz Gezmiş ve arkada^lannın idam
edildiği strada İşçi Partisi Istanbul Mil-
letvekili olan Aybar, o günleri şöyle an-
latıyor:
"Onlar böyle bir suç işlememişlerdi.
Birini öldürmediler. Bunlar, solcu olduk-
lan için ve bu fikir doğrultusunda bir
takım eylemler yaptıklan için idama
çarptırıldılar. Baktım, durduracak bir
olay. Hala hatırladığım zaman tüyierim
diken diken oluyor. Ama maalesef bu üç
genci, yani insan öldürmeyen üç genci
ölümden kurtarması için karar almasına
götüremedik Meclis'i.
Hata tşlemiş olabilirler, genç insanlar
bunlar. Rejûnin değişmesini istedikleri
için idam cezasına çarptırıy orsun. Aklın
alacağı bir şey değildi ama işte aklın al-
madığı bir olay o tarihte Meclis'te Mec-
\ lis'çe mahsurlu görühnedi, kabul edildi.
\ e bu gencecik insanlar idam edildi."
Demirel yeni bir tarih mi
yazacak?
Nahit Töre. 1970'li yıllann
başında "Düzeni silah yoluyla
değisrirmeye teşebbüs etmek"
suçlamasıyla \argılandı. Bu-
gün iktidar ortağı SHP'de
politika yapıyor.
Töre'nin tutuklandığı
12 Mart'ın o döneminde
Türkiye'de idam ce-
zası veren 146. mad-
de de tartışılmaya
başlanmışü. "Ana-
yasa'yı ihlal suçu
için erverişü vasıta-
lar neydi, ne değil-
di" tartışılıyordu.
Bazı hukukçular
ve bilim adamlan
birkaç tabancayla
Türkiye'rün reji-
minin değişemeye-
ceğini söylüyordu.
Bu tarüşrnaya
Sıkıyönetim Mah-
kemeleri de
katılmıştı. General AK Elverdi'mn baş-
kanlık ettiği Ankara Sıkıyönetim
Mahkemesi. silahlan "dverişli vasıta"
olarak kabul ediyordu. Remzi Şirin'in
başkanlık ettiği İstanbul 1. No'lu Sıkıyö-
netim Mahkemesi ise "Türkiye Cumhuri-
yeti Devleti'nin bu yoila devrilemeyecek
kadar güçlü okluğunu" belirtiyor ve idam
istemli siyasi suçlan "svadan çete" olayı
olarak değerlendirip 168. maddeyi ön
plana çıkarüyordu.
Ankara ve İstanbul Sıkıyönetim Mah-
kemeleri arasındaki bu tartışmada. Ge-
nelkurmay ve Askeri Yargı, tercihini An-
kara'dan yana kullandı ve İstanbul 1.
No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'ni lağvet-
ü.
Nahit Töre de o lağvedilen mahkeme-
de yargılanmıştı. Remzi Şırin 168. mad-
deden ceza verince, ömür boyu hapse
mahkum olmuştu. Fakat mahkeme lağ-
vedilip yerine yeni bir mahkeme kuru-
lunca. Askeri Yargıtay Remzi Şirin'in
verdiği karan bozdu. Töre'nin yargıla-
ması yeniden yapıldı ve Coşkun Dündar-
ın başına getirildiği yeni mahkeme 146/
l'e dayanarak idam cezası verdi. Süley-
man Demirel'ın o zamanlar 'Idamlarm en
önde gelen savumıcusu" olduğunu söyle-
yen Töre. "O zamanlar şimdiki Cumhur-
başkanı Süleyman Demirel idamlann bir
an önce Meclis'e gelmesi için sıra kapak-
larma vururdu. Tabii yıilar sonra -arük
vicdan hesabını mı yaptı- bir dergiye
'Yanlış yaptık bu çocuklan asmakla'
diye beyanat verdi. Şimdi aynı Süleyman
DemireHn Cumhurbaşkanı olduğu Tür-
kiye'de, idamlann yeniden gündeme geti-
rihnesi artık nasıl olur bümiy orum. Süley-
man Bey yeni bir tarih mi yazacak? Yeni
bir eteştiri olanağı da obnaz artık. Çünkü
yaşı da üerledi. Toptum da çok farklı yer-
lerde" diyor.
1971'de idam cezası alan Töre. daha
sonra Fahri Korutürk'ün cumhurbaş-
kanlığına getirilmesiyle birlikte çıkanlan
aftan yararlandı ve cezası ömür boyu
hapse çevrildi.
15 yıl cezaevinde yatan Töre, 1986'da
İnfaz Yasası'nda yapılan değişdklikle
tahliye oldu.
İdam tartışmalannın en fazla cezae-
vinde idam cezasıyla yatanlan etkilediği-
ne dikkat çekiyor Töre:
"Bu insanlan belirsizliğe sürüklüyorsun
ve onlan hergün öldürüyorsun. Ben emi-
nim ki şimdi bu tarttşmalar sürerken o ço-
cuklar şöyle düşünüy oriardır" Assmlar da
kurtulalım'. Beklemek daha kötü bir olay
çünkü. Şimdi bu iş ciddi şekilde gündeme
geldiği andan itibaren bunlann hepsini tek
tek tecritlere atacaklar. Ölümü böyle san-
ki sindire sindire insanlara yutturuyoımuş
gibi bir uygulama başlayacak. Bu da insa-
ni bir olay değil" diyor.
Terörü idamla hasbrmakmarifet mi?9
İdama karar veren yargıç yıilar sonra karşılaştığı eski mahkuma 'mecburduk' diyordu
UFUKTEKİN
ADANA - Eski idamlık,
nam-ı diğer "tünel uzmam"
Adem Kütük, buluşma yerine
giderken kestirip atmıştı:
"Çok acı çektirdiler. Bir
daha üzülmesin diye anamı ev-
den gönderdim. Ama Cumhu-
riyet'e sürpriziıniz var..."
Çeyrek saat sonra çok acı
çektirilenin sadece anası
"EliT olmadığınj görecektik.
Çamaşır yıkarken bulduğu-
muz baba Bayram Ali Kütük.
ne soracağımızı biliyordu
sanki. Yanıtlan da kafasında
formüle etmişti. Olmadı. ya-
pamadı Bayram Baba. "12
EylüFlü günler" arumsandı-
kça arada sustu, bazen kızdı.
sık sık da daldı. Oğlu Adem'-
in idam cezasına çarptınldığı
1986'nın 26 haziranına dön-
dü. Birden kapı çaldı. O gün
idam alan Muhittin Çoban ile
Serdar Sangüldü gelenler.
"Sürpizler"ı göstererek, "Bu
çocuklan da yakmak istedi-
İer" diye başladı anlatmaya:
"Duruşmay a giderken hazır-
lıldıydık. Büyük bir ceza
bekliyorduk aslında. Adem de
arkadaşlan da çok popüler ki-
şilerdi. Bir ara, 'Adem Kü-
tük'ün idamına' lafını duydum. Kanrni
dondu. Konuşamıyor, tepkimi belli ede-
miyordum. Kimsenin yüzüne bakamı-
yordum. Dokunsalar ağiardım. Cemi-
yetin dışına atıhnış gibi hissettim..."
İdam karannın çıktığı günü anı-
msadıkça kimi anekdotlar geliyordu
aklına. Adem ve 18 arkadaşına "Kah-
rolsun faşizm" diye slogan atıp gösteri
İşkenceyledayatılan suçlamalar
ADANA - Hacer Karaağaç, beş erkek ve
üç kız anası bir Güneydoğulu.
Diyarbakır'ın Alekoç köyünden
Adana'ya göç edeh' yıllar olmuş.
19'undaki oğlu Zamir Karaağaç ve
torunu 17'lik Mustafa Karaağaç için
idam istiyormuş savcı. İkisi de Dr.
Mustafa Altmbaş'ı öldürme suçundan
sanık. İkisi de halen Malatya E Tipi
Kapalı Cezaevi'nde. Hacer Ana'yı
"idamlar olmasın" diye başlatılan açlık
grevi sırasında tanıdık ilk kez. Yüreği
yaralı her ana gibiydi tavırlan. Ne
sorsak. "suçu yok sabilerin" diyordu.
Açlık grevinin etkisinden olsa gerek. sık
sık yutkunuyor. arada "haksızsam
söyle" diyor ve oğlu Zamir ile torunu
Mustafa'nın kendisıne anlattıklannı
aktanyordu: "Vallahi çok işkence
yapmışlar. Hem de 15 gün sürmüş. İnsan
olan dayanır mı buna? Şeyinden cerey an
vermişler, ayıptır söy lemesi orasından kıl
çekmişler..."
Bir sav bile olsa, gündelik yaşamın
olağanlaşmış görüntüsü gibi anlatıyordu
Hacer Ana, "Git araştır, öyle yaz"
diyordu. Emindi. oğluylatorununa
işkence yapıldığından:
"Tabancay ı kafasına day amtşlar. kabul
et yoksa öİürsün' diye söylemişler. Sen
olsan, kafana da tabancay ı day asalar..."
Fahriye Güzel. kızı Suna'yla birlikte
katüıyor açlık grevi protestosuna.
Çukurova Özgür-Der, sahıplenmiş iki
ana ilecezaevindeki çocuklannı. Bir
Suna konuşuyor, sonra anası Fahriye. 6
çocuklu ana, 20 yaşındaki oğlu
Muharrem için Dr. Altmbaş'ı
öldürdüğü savıyla idam istendiğini
anlatırken kendınce mantık yürütüyor
"Bizimkini de yakalaıruşlar. 'Nerelisin'
diye sormuşlar,'Adıyamanbynm' demiş.
Ha Doğulu ha it! Sonra küfretnüşler,
soymuşlar, vurmuşlar, imzalarm^lar".
Suna, "Önce buzun içine y atırmrşlar"
diyerek lafa giriyor, "çınlçıplakmış,
mahkemede anlattı."
Fahnye Güzel, Dev-Sol davasında idam
saruğı oğlu Muharrem için istenen cezayı
reddediyor. "Eğer" diyor. "varsa suçu
delil gerirsinler, biz de susalım, ama idam
etmesinler. Buna biri dur" desin arük..."
Hacer Karaağaç, "Bu kurban olduğum
Allah..." deyip birden ağlamaya
başlıyor. Güçlükle teskin ediyor
çevresindekiler. Yakınmalan gırla:
"Hani kim görmüş ateş ederken, hani
ispatı var mı. oğlanı dövün sonra
imzalatın. Allah'ın kanunu bu mu, bu
devlet nasü devlet?.."
İdam istemli Muharrem GüzeFin
kızkardeşi Suna, "Ağabeyim y alan
söylemez. İfadesini zorla imzalattığım
mahkemede de açıkladı, mahkemede
söylenen mi geçerli, polisin söy lettikleri
mi?" diye soruyor. Suna, gençliğinin de
etkisiyle. "Önce" diyor, "Srvas'ta 37
aydını yakanlan idam edin, sonra suçsuz-
lara gelsin sıra." Suna, söylediğinden
biraz pişman. Susuyor. Annesi Fahriye
Güzel ile Hacer Karaağaç söze gi-
riyorlar. "Sen" diyorlar, "Yazma bu
kızın söyiediklerini. O kızgınltğından
söylüyor, gençtir idare et. Yazacaksan
şöyle de; Srvas'ta 37 kişiyi yakanlan
bulsunlar, hapse tıksınlar ama
öMürmesinler. Yazıktır, hem kendiierine
hem analarma..."
yaptıklan için aynı celsede 10 ay hapis
cezası verilmesine gülmüştü. Rüyası-
nda idam sehpalan, hücreye atılmış
bir oğul, gardiyanlann çullandığı
mahkumlann göreceği günler baş-
lamıştı artık. Umudunu yitirmiş miy-
di? "Karar kesin, asarlar, hiç yolu
yok" diye irinden geçirmiş miydi?"
Vanıtı şöyle: "Rejim çok katıydı.
İnsanlar sinmişti. Adem de çok ko-
nuşulan biriydi. Düşündüm, 'Vallahi'
dedim, 'asarlar bizimkini de'. Yolda
yürürken aklmdan tek birşey geçiyor-
du; ya Yargıtay bozmazsa?..."
Muhittin Çoban, değil idam, müeb-
bet, hatta 15 yıl ceza bile verilmeyece-
ğini düşünüyordu duruşma öncesi.
Yine de yıkım olmamış ama cezayı
aldığı gün karannı vermişti: Bir gün
dışan çıkarsa, kendisini ipe götürmek
isteyen yargıçlardan birisine, "Siz ne
yaptığmızı biliyor muydunuz?" diye so-
racaktı. Çoban, 1.5 yıl önce şartlı tah-
liyeden yararlandı. Biraz dinlendikten
sonra Adana 2 No'lu Sıkıyönetim
Mahkemesi'nin ünlü sivil yargıanrn
karşısına çıktı:
" Verdiğiniz idam kararlan ya
müebbete dönüştü ya Yargıtay
bozdu ya da şartlı tahliye çıktı.
Bu cezalan nasıl verdiniz, suçsuz
olabileceğim aklınıza gelmedi
mi?" Muhittin Çoban'ı hem ra-
hatlatan hem de üzen sözcükler
ttöküldü yargjcın ağzından. "Is-
se de istemese de bu davadan
idam kararlan çıkartmak zo-
runda" olduklannı söylüyor-
du. "Peki neden?" diye son bir
soru yöneltti Muhittin.
"Ankara'dan büyük baskı var
üzerimizde..." Suçsuzluğunu, 8
yıl önce "suçlusun" diyen yargıç,
yüzüne karşı söylüyordu Mu-
hittin'in. Oturdu ağladı, bir de
şiir yazdı, "Cezası Yargıtay'da
bozulmay an, şartlı tahliyeden ya-
rarlanamayanlar" için. Adını
"Darağacından kurtulamayan-
lar" koydu. Serdar Sangül. aa-
lan ve sevinçleriyle bir 10 yıl ge-
çirdiği için yine de mutJu ve
şansh sayıyordu kendisini.
"İdamma" sözcüğünü duyunca
o da ürrjermişti, ama
yıkılmamıştı. Ya bugün?"İnsan-
lanrnız" dedi. "Sokak infazlan-
na el çnpıyoriar. Partilerin çoğu
terörü önlemek adına daha çok
öldürelim' diyor. Ama nedense
sonu gelmiyor, terörist dedikleri
insanlann. Güneydoğu'daki in-
sanlann çoğu için "ölümden öte yol
yok'tur artık. İdamlar hikaye." Adem,
belki de en popüler sanığıydı Dev-Yol
davasınm. Tünel kazma uzmanı ola-
rak da ününü pekiştirmişti. "öyle çok
insanı sokak ortasuıda öldürdüler ki..."
diye başladı konuşmasına. "Bir gün ta-
rih bu söyledikkrimin doğru olduğunu
çıkartacak ortaya" dedi.
Avundukluoğlu'ndan teklif
DYP'den idam
cezalan için girişinı
• DYP'li Sadık Avundukluoğlu hazırladığı
teklifte, TBMM'nin idam cezalannı onaylama
yetkisinin' alınmasını istedi.
ANKARA (ANKA) - DYP Kın-
kkale Milletvekilı ve Faili Meçhul
Cinayetler Komisyonu Başkanı
Sadık Avundukluoğlu, anayasanın
TBMM'ye verdiği "Mahkemelerce
verilen ölüm cezalarının yerine geti-
rilmesine karar vermek" vetkisinin
geri alınmasını istedi.
Sadık Avundukluoğlu. hazırlayıp
DYP'li diğer milletvekillerinin
tartışmasına açtığı yasa teklifınin
gerekçesinde. anayasanın 87'ncı
maddesinin TBMM'ye idam ceza-
lannın onaylanması yetkisini verdi-
Avvndukluoslu ğjni anımsattı. Gerekçede. ana-
yasanın 38'inci maddesine göre "Kanunsuz suç ve ceza ol-
maz" prensibinin kabul edildiğini. 87'noi maddenin de
TBMM'ye genel ve özel af çıkarma yetkisi verdiğini belirte-
rek. "138'inci maddede de yasama ve yürütme organlan ile
idarenin mahkeme kararlarına uymak zonında olduklan, bu
organlar ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiş-
tiremeyeceği ve bunlann yerine getirilmesini geciktiremeyece-
ği hükme bağlanmıştır" denildı.
İdam cezalannı onaylama yetkisinin 138'inci madde ile
karşıtlık oluşturduğu ifade edilen gerekçede. şöyle denildi:
"TBMM. yasayla suçu veya cezayı tayin edebilir, genel af
ile fiili suç olmaktan çıkanr, özel af ile de cezayı ortadan kaldı-
rabilir, ancak mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine aykırı ola-
rak kesin hükme müdahale edemez, bunun infazını değiştire-
mez veya geciktiremez."
Avundukluoğlu'nun önerisi. idam cezalannın Yargıtay
Ceza Genel Kurulu veya Askeri Yargıtay Daireler Kurulu
karan ile yerine getirilmesini. bu kurullann salt çoğunluk ile
karar vermesini, görüşmelenn bitiminden itibaren 30 gün
geçmedikçe de oylama yapılamamasını da öngörüyor. Tek-
lif, kurullann yerine getirilmesine karar vermediği idam ce-
zalan hakkında da müebbet hapis cezasına ilişkin hükümle-
rin uygulanmasını kapsıyor.