Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 ARAUK1993 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
Piyanist Tzimon Barto resitalinde tekniği, piyanizmi ve sempatisiyle sıcacık bir atmosfer yarattı
Barto'nun 'başdöndürücü' büyüsü
EVİN İLYASOĞLU
Astanbul'da sanatsal etkin-
likleri kovalamak iyice zorlaşü.
Bırakın birkaç sanat dahnı, si-
nemayı, sergileri, panelleri izle-
meyi. tek sanat dalı ıçinde dahi
hemen her geceniz dolabilır bir
hafta içinde. İşte geçen hafta
böylesine yoğundu müzik orta-
mında: Pazartesi gecesi keman-
a Massüno Quarta'yı, çarşam-
ba akşamı Armstrong-Tuck-
well-Vignoles triosunu kaçır-
dık. İçinde bulunduğumuz haf-
ta yine yoğun: Bu akşam Cemal
Reşid Rey Salonu'nda Amen-
kalı kemancı Elmar Olivcira,
piyanistimiz Judith Uluğ eşli-
ğinde çalacak. Yann akşam ise
Hüse>in Sermet'in resitali var.
Cuma gecesi İDSO'nun konse-
rini Aslanov yönetiyor. Emre
Aksel ve Tahir Sihner solist ola-
rak katılıyor. Cumartesi etnik
folklorik_ caz kanşımı birtürle
Burhan Öçal ve topluluğu İsviç-
re'den geliyor. Müzikseverler
aralannda. neyi kaçırdıklannı
birbirlerine sorup öğrenince
hayıflanıyorlar, oysa tümünü
izleyebilmek elde değil. İşte. ol-
dukça boş salonda dinlcdiğitniz
harika bir resitalden söz edece-
ğiz şimdi:
Eğer piyanoya özel ilgi du-
yan bir müzikseverseniz ve ge-
çençarşamba Cemal Reşid Rey
Salonu'ndaki Tzimon Barto re-
sitalini dinlemedinizse çok şey
kaçırdınız. Sanınm Tzimon
Barto'yu dinledikten sonra uzun bir
zaman insan müzik duymak istemeye-
cektir. Belki bir süre İstanbul'daki
konserlerden el etek çekmekte yarar
olabilir. Öylesine yüksek bir düzeyle
karşılaşınca ardından gelenler insanı
ne de olsa kötümserlik kuyusunun di-
bine çekiyor. Hele dünyanm her yerin-
de ünlendiğini anlatıp duran solistleri-
mizi, devlet sanatçılanmızı birkaç kez
daha düşünüp acımasızca değerlendir-
• Barto, bize kış programını sundu.
Keşke diğer mevsimlerin programlannı
da dinletse bizlere, her mevsim bir kez
konuk edebilsek onu! (solda), İstanbul
Devlet Opera ve Balesi'nin sahnediğj,
bizi düş kınklığına uğratan 'Şen DuF
opereti(üstte).
meye başlıyoruz.
Dış basında sürekli baş döndürücü
pianizminden söz edilen. bir kez de
Istanbu! Festivali'nde Liszt programı
ile alkışladığımız Tzimon Barto bu kez
dinleyenleri hipnotik bir ortama sok-
tu. Biraz daha pianossimo nasil olabt-
hr. ses artık daha ne kadar küçülebilir
diyorsunuz ve Barto küçültebiliyor.
Daha yüksek forte nasıl olur. bunun
daha güçlüsü nedir ki artık derken,
daha da güçlüsünü duyurabiliyor. Bir
büyücü, bir gizli güç sanki.
Genelde ufak tefek, çıt kınldım
yapıya sahip erkek pivanistlere alışmı-
şken birden sahnede neredeyse iki
metre boyunda. halterci. beyzbolcu
veya Amerikan futbolcusu gibi birini
görünce şaşmamak elde değil. Piyano
bile Barto için bir iki beden küçük
kaldı.
Bir yerde güzel yorum getirmek ka-
dar güzel program düzenlemek de ayn
bir hüner istiyor. Barto"nun meğerse
dört mevsime bölünmüş programlan
varmış. Bu. bize sunduğu da bir kış
programıymış. Keşkc diğer mevsimle-
rin programlannı da dinletse bİ7İere,
her mevsim bir kez Barto'yj konuk
edebilsek! Haydn'ın Do Majör. 50
Numaralı Sonatı ile başladı dinletisi-
ne. Daha ılk notaya bastığı an biz artık
ne o salondavdık. nc Harbive'nin or-
• • •
Soprano Lucia Popp ve Izmir konserlerinde Anadolu Uçlüsü, kemancı Tuğrul Ganiev
En şirin sopranolardan biriydiÜNER BtRKAN
O,'pera dünyasının en şirin ko-
loratur sopranolanndan Lucia Popp,
geçen hafta Münih'te beyin tümörü
hastalığma yenildi.
Parlak. kıvrak. ılık, yumuşak doku-
lu bir sesin sahibiydi Popp. Çek
asıllıydı, uluslararası opera sanatçıs:
olma yolunda ilk durağı, Mozart'ın
Figaro'nun Düğünü ve Sihirli Flüt
operalanydı.
Meslek yaşamının başlannda.
"Kırk dokuz Asker" ve "Slovak Robin
Hood" gibi fılmlerde rol almış, Vi-
yana Halk Operası'nın eski kolora-
turlanndan Anna Hrosovky'nin öğ-
rencisi olmuş, Pressburg'daki ilk şarkı
resitalinde beş dilden liedler söyleye-
rek. şarkıcılıkta ilk başansını İca-
zanmıştı. Lucia Popp. Mozart'tan
Richard Strauss'a kadar, yaklaşık iki
yüz yılı kapsayan pek çok bestecinin
eserlerini seslendirdı sahnede.
Figaro'nun Düğünü'ndeki Barba-
rina rolünde öyle başan kazanmıştı
ki. ünlü yönetmen Herbert von Kara-
jan, Popp'u Viyana Devlet Operasf-
na çağırdı, bu saygın opera topluluğu
ile Lucia Popp arasındaki ilişki, se-
vimli, sanşın. çıtı pıtı koloratur sop-
ranonun 54 yaşında yaşamdan aynl-
masına kadar sürdü.
Mozart'ın Figarosu'ndaki üç bü-
yük soprano partisini (Kontes, Su-
sanna, Cherubino) aynı başanyla
Salzburg ve Münih festivallerinde ses-
lendiren, günümüzün en büyük ses
sanatçılanndan Elisabeth Sdmarz-
kopfun, Sihirli Flütteki iki "Gece
Kralicea Aryası"nı dinledikten sonra.
coşkuyla "siz bir harikasınız!" diye ye-
rinden fırlamasına neden olan Lucia
Popp'u müzik dünyası artık plak-
lanyla. fılmleriyle anacak.
Anadolu Yaylı Çalgılar Dörtlüsü'-
nü. geçen yıl Dışişleri Bakanlığı Kül-
tür Işleri Dairesi'nin yayımladığı bir
CD'de, Saygun'un ve Erkin'in
Dörtlüleri'nde dinlemiştik (Şahi. ne
oldu Dışişleri'nin o güzel girişimine?
Neden arkası birdenbire kesiIdFCD'-
lerin?) Şimdi bu topluluğun adı. Ana-
dolu Cçlüsü. Dörtlünün üyelennden
ikisi (Feza Gökmen/viyola, Giilgün
Akagün Sartsözcn/\iyoJonsel). ara-
lanna CSO'daki arkadaşlanndan ke-
mancı F.rsun Kocaoğlu'nu almışlar. üç
yayb çalgıdan oluşan bir oda toplulu-
ğu oluşturmuşlar. "Piyanolu" üçlüler
Çek asıllı Lucia Pop,"Figaro'mın [)üğünü"nde büyük başan kazanmıştı.
^in~dünya kadâr eser yazjlmış, amaJ
keman,Viyola vıyolonsel için yaalan-
lann sayısı oldukça kisıtlı. Bu fakir
dağarcığın içinden. Macar bcsteci
Ernö Dohnanyi'nin (1877-1960) Op.
10 Serenadı gibi nitelikli, zengin bu-
luşlan olan bir eseri. bir de Beetho-
ven'ın Op.9 Üçlülcrinden birincisini
(sol majör) seçip progranılanna almı-
şlar. Üç genç yaylı çalgı sanatçımızın.
bu denli temiz. dengeîi. entonasyonu
düzgün, nüanslara saygılı bir yorum
başansı göstermeleri aurur verdı
bana, umutlandırdı. Izmir Türk-
Amerikan Derneği'nde 22Jcasım ak-
şamı dinlediğim Anadolu Üçlüsü'nü.
repertuvar arayışlan içinde, zaman
zaman yeniden dinlemek isterim.
İzmirli dınleyiciler 26 kasım ak-
şamı. yıllık programda yazılı piyanis-
tin yerine, genç bir kemancı buldular
karşılannda: Kemana Tuğrul Ganio,
geçen haftanın başanlı solisti Sener
Ganiev'in oğlu. Ankara DOB Orkest-
rası'nda konuk sanatçı olarak çalışı-
yor. Genç Ganiev, oldukça eli yüzü
düzgün bir Mendelssohn Mi minör
konçerto seslendirmesi sundu konscr-
de. Kuzey komşumuzda. "babadan
oğula kemancılık" geleneğinin bir baş-
ka örneği bu: Oistrakh'lardan. Ko-
gan'lardan sonra. Ganiev'ler. Tuğrul
Ganiev'i. başka çalışmalan. özellikle
oda müziği çalışmalan ile de tanımak
isterim. 26 kasım konserinde İzmir
DSO. ülkemizin "demirbaş" yabancı
yönetmenlerinden Ale\ander
Schwinck'in yönetimindeydi.
Brahms'ın Trajık L'vertürü. Musorgs-
ki'nin Çıplak Dağda Bir Gece ve
Smetana'nın Moldau senfonik şiirle-
ri, konser programlannın bu üç kısa.
sevılen eseri. genç dinleyicilerin be-
ğenisini kazandı.
tasında, ne de bu gezegende.
Tzimon Barto'nun tuşlannın
götürdüğü bir yerlerde kendi
güncel sorunlanmızdan
dnnmış. hani şu eskilerin dcdiği
gibi, biraz müzik dinle de rahat-
la psikozuna girmiştik. Haydn:
Batı müziğinin ulu mıman
Bach'ın ilkelerini romantizme
taşıyan büyük besteci! Sonatın
her bir notas.nda Barto,
Haydn'ın Bach"dan romantiz-
me ulaştırdığı köprüyü yaşatlı.
İki elin birbiriyle söyleşisınde.
ak-kara karşıtlıklannda tam
bir Haydn dinletti. Derken ro-
mantik cağa gırdik. Chopin'ın
bir "noktürn'ü ile bu biçımin
sözcük anlamında yatan ka-
ranlık bir geceye en derin duy-
gularla daldık. Ve hemen ona
bilişik çağdaş bir bestecinin Sa-
rauel Barber'ın Noktürnü. ge-
ceye aıt yapıtı seslendi. Sonra
bu gecenın gizemi ile birleşen
Ra\el'ın "Gecenin Çocuğu"çık-
tı karşımıza. Empresyonizmin
kendine özgü karşıtbklan. gize-
mi içinde. ölümlü insanla ölüm-
süz deniz kızının aşkını. dara-
ğacının tekdüze sallantısını ve o
bir görünüp bir kaybolan cüce-
yi yaşadık. Barto'nun dramatik
anlatımıyla Ravel'in cücesi bir
garip yaratık oldu. Bir sağ elde
göründü. bir sol elde. Bır parla-
dı. bir küstü. bir sevindi. bır aâ-
ladı!
Resitalin ikinci yansı, Nor-
veçli besteci Edvvard Grieg
(1843-19O7)"in lirik parçalan ile
başladı (Bilindiğı gibi Gricg'in
150. doğum yilını kutluyoruz.
Rıchter gibi pek çok piyanist de
bu yıl Gneg çalmaya özen gösteriyor).
Barto'nun çaldığı lirik parçalar bır
başka tatla liriktı Franz Liszt'in "Bu-
dapeşte Karnavalı" başlıklı Macar
Rapsodisi ile sona erdi. Ardından bis
olarak da bir ünlü Macar Rapsodisi
dinledik ki! Ve de Scott Joplin! Yine il-
ginç bir bütünlük yaratmıştı sanatçı:
Her bir yapıt halk ezgilerinin esinin-
deydi. Böylece resitalin ikinci yansı bi-
rincı yannın gece karanlıcından
annmış. romantizm kaynağından
fışkıran ve yirminci yüzyıla varan bir
parlaklığ] sergılemişti. Barto'nun
program seçimi, müziği tarihine
yakıştıran. geçirdiği evnmi duyuran ve
tümüylc bir felsefe taşıyan programdı.
Tekniği. piyanizmi. sempatisi. ken-
dine dolu dolu güveni ve yarattığı
sıcacık atmosferle Tzimon Barto'yu
yine dmlemek isteriz: Hem de İstan-"
bullu dinleyicilerin dopdolu salon-
lannda. maç kurbanı olmayacak bır
tarihte. Bir şey ddha var: Bence artık
dünyaca ünlü olduğunu savunan. bır-
takım ödüllere soyunan. yurtıçınde
hala anlaşılamadıklannı. onlara bir
türlü konser verilmediğini ileri süren
kimi sanatçımız da böylesi konserlere
özellikle davet edilmeli. Ne de olsa
dinleyicinin kulak ölçütü yükselmeye
başladı. Artık bizim sanatçılanmızı da
bu ölçütler içinde düşünebilmek ıs-
tiyoruz.
IŞen Dul'da gönlûmüz
kanatlanıp uçmaiıydı...
Galiba bu hafta Tzimon Barto'dan
söz etmekten İstanbul'daki başka et-
kinliklere değinmeye sıra gelmeyecek!
Örneğin Şen Dul operetinin bizlcrı düş
kınklığına uğratan alımsız gala temsi-
line bile değinemeyeceğiz. Ne Ruhsar
Öcal gibi operamızın en iyi soprano-
lanndan birinin tizlerde gezinen sesin-
den. ne Cihan Ünal gibi sinema ve ti-
yatromuzun baş oyunculanndan biri-
nin müziksel yetersizliğınden. ne de
müsamere gibi bir ortamdan söz et-
mek geliyor ıçimizden. Artık video-
banılarla herkesın evıne ulaşan müzi-
kal temsillerde teknoloji olanaklanyla
zenginleşen harika sahneleri görmez-
likten gelmek elde değil. Atatürk Kül-
tür Merkezi'nin kocaman sahnesin-
den. yüksek tavanından yararlanılıp
çok daha görkemli bir ortam yaratıla-
mazmıymış! Plastik bir at, patlayan
balonlar. güncele yaklaşmak için ek-
lenen bir heavy metal discosu ve mik-
rofonun yarattığı metalik ses dünyası.
yapay bir ortam doğuruyor. Şen Dul
gibi uçan bir müzikalde gönlûmüz ka-
natlanıp uçmaiıydı.
• • • •
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ve Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bu hafta:
Elmar Oliveira'dan Burhan Öçal'a
K
ültür Servisi Bugün, Cemal Reşit Rey
Konser Salonu'nda Elmar CMiveira-
nın keman resitali dinlenebilir. Saat
19 00'daki konserde. Olıveira'ya piyanoda
Judith Uluğ eşlik edecek. Moskova "Çay-
kovski Keman Yanşması"nda Alün Ma-
dalya'yı kazanan ilk Amerikalı olan Elmar
Oliveira, dünyanın önde gelen orkestra-
lanyla konserler veren ve kısa sürede üne
kavuşan bir sanatçı. Leonard Slatkin yöne-
timindeki Philadelphia Orkestrası'yla Bar-
ber'in Keman Konçertosu'nu plak yapan
sanatçı, bu çalışmasıyla 1988 "Grammy"
ödülünü kazandı. Sanatçı bu gece, Vivaldi,
Schumann, Brahms ve Prokofiev'in eserleri-
ni seslendirecek.
I Hüseyin Sermet'in resitali
lyarınCRRde
CRR Konser Salonu'nda yann saat 19.
OO'da ise Hüseyin Sermet'in piyano resitali
var. 1965yılında Ankara Devlet Konserva-
tuvan'na giren ve burada Ferhunde Erkin.
Uhi Cemal Erkin ve Adnan Saygun'un öğ-
rencisi olan Hüseyin Sermet, 1968'de Türk
hükümetinin verdiği bursla Fransa'ya gıtti
ve Paris Konservatuvan'run piyano, kom-
pozisyon ve kontrpuan bölümlerinde öğre-
nim gördü. Pierre Sancan ve Thiery de
Bnınhoff ile piyano. Olivier Messiaen ile
kompozisyon çalışmalan yaptı. Hüseyin
Sermet yann, Alkan'ın Fantazi No.1-2'-
sini. Prelüd ve eskizlerini ve Allegro Barba-
ro'sunu, Liszt'in. Mephisto Waltz'unu ve
S t Saens'ın "Danse Macabre" teması üze-
rine düzenlemesini ve Bartok'un Allegro
Barbaro'sunu seslendirecek.
Cumartesi günü. Cemal Reşit Rey Kon-
ser Salonu "Burhan Öcal Topluluğu "na e\-
sahipliği yapacak. Topluluk, Burhan Oçal.
saksofonda Bertrand Denzler, elektro gı-
tarda Harold Haerter. elektro asta Tomy
Jordi ve bateride Marc Lehan'dan oluşu-
yor. Burhan Öçal 1982-1985 yıllan arası-
nda "\'urmalı Çalgılar Topluluğu'nun üye-
sı olarak çalıştı ve Pierre Favre, Nana N'as-
concelos, Boby VVatson, Steve Sallon gıbı
ünlü müzisyenlerle konserler verdi. Öçal'ın
Maria Joao Piresgibı klasik müzik sanaıçı-
lanyla verdiği konserlerde, doğunun sesle-
riyle klasik batı Avrupa müziği buluştu.
Burhan Öçal Topluluğu'nun konseri Ce-
mal Reşit Rey Konser Salonu'nda cumar-
tesi günü saat 18.30 ve 21.00'de dinlenebi-
lir.
5 aralık pazar günü Cemal Reşil Re>
Konser Salonu'nda bir çocuk operası sah-
nelenecek. İstanul Devlet Opera ve Balesi-
nde Benjamin Britten in sahnelediği opera
"Bir Opera Yapalım" adını ta'.ıyor. Opera
pazar günü saat 11 .OO'de izlcntoılır.
IİDSO'nun solistleri Emre
Aksel ve Tahir Sümer
İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, bu
hafta cuma günü 19.00'da ve cumartesi
günü 11 .OO'de şef Ramiz Melik Aslanov yö-
netıminde haftahk konserlerini verecek.
Solist olarak Emre Aksel (flüt) vc Tahir Sü-
mer'in (kontrabas) katılacağı konser prog-
ramında: Fikret Amirofun "Azerbaycan
Kapriçyosu", C.P. Emanuel Bach ın "Flüt
Konceıiosu", K. Ditters von Dittersdorf un
"Kontrbas koneertosu" ve Kara Karayev'in
"Don Kişot Senfoni Gravürleri" yer alıyor.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Dağıtımcılap
Pazarlamanın apayrı bir iş olduğunu belirttikten son-
ra, dağıtımcılardanyakınmanm, "Cağaloğlu'ndabayağı
bir temizlik yapmış, dayanma gücü olmayan küçük yayı-
nevlerini birer birer kapatmışlardır" diye bir dokundur-
ma yapmanın anlamı ne?
Yayımcılığın kaçınılmaz bir parçası olan pazarlama et-
kinliklerinin en önemli bölümü hiç kuşkusuz dağıtımdır.
iyi işleyen bir dağıtm örgütüne dayanmadan yayımcılık
alanında tutunabilmek çok güç. Bunu biliyorum, benim
dokundurmam, Cağaloğlu'nda belli bir dönemde yaşa-
nanlara yönelikti.
Öncelikle şunu belirtmeliyim: O dönemde (kabaca 1955
ile 1975 arası) "küçük yayınevi" sözü oldukça deği-
şik bir anlam taşıyordu. Bugün bu söz, anamalı da çalı-
şanı da az olan, az kitap yayımlayan bir yayınevini de-
yimliyor. Oysa o dönemde hiç anamalı olmayan, bir
odanın içinde tek kişiyle yürütülen yayınevleri vardı. Ba-
zısında yarım gün çalışan bir üniversiteli, bazısında gö-
nüllu eş dost, bazısında yazar arkadaşlar işlerin ucun-
dan tutar, yapılana ticaret olarak değil de bir kültür hiz-
meti olarak bakılırdı.
Yazarlarm, az satılacağı düşünülerek büyük yayınev-
lerince yayımlanmayan değerli kitaplarını, bu küçük
yayınevleri, özene bezene, iyi bir iş yapmanın mutlulu-
ğunu duyarak yayımlarlardı. Dahası, bu küçük yayınev-
lerine güvenerek kitaplar çevrilir, derlenir, hatta yazılır-
dı.
Bir anamala dayanmadan nasıl başarılır böylesine
güç bir yayım etkinliği?
Bugün başarılamaz. ama o dönemde başarılıyordu.
Borç ya da kredi alarak ya da biriktirdiğiniz üç beş kuru-
şu bir araya getirerek bir kitap yayımlıyordunuz: iyi satı-
lacak bir kitap... Örnekse De Yayınevi'nin lokomotifi bir
briç kitabıydı. Bu ilk kitabın satışından gelen paraya hiç
dokunulmuyordu: Anamal oluşacak.. Geçiminizi başka
bir işten sağlamayı sürdürüyordunuz. Örnekse Hüsa-
mettin Bozok önceleri "Aylık Ansiklopedi"n\n sekrete-
riydi, sonraları bütün zamanını yaymevine verdiğinde
de babadan kalma bir dükkandan geliri vardı; Vedat
Günyol öğretmendı; Şükran Kurdakul ilkin küçük bir ki-
tabevı açmıştı, yayımcılığa orada başladı, ayrıca Varlık
Yayınevi'nin düzelti işlerini yapardı.
İlk kitabın satışından gelen parayta ikinci kitabı, ikisin-
den gelenle üçüncüyü, üçünden gelenle dördüncüyü çı-
karıyor, bir yandan borçlarınızı ödüyor, biryandan yayın
hızınızı arttırıyor, bir yandan da iş yaptığınız kimselerin
güvenıni kazanıyordunuz. Böylece yoktan var edilmiş,
emeğe, çalışma gücüne dayanan, yalnızca değerli ki-
taplar yayımlayan küçük bir yayınevi çıkıyordu ortaya...
Pekı, satılan kitapların parası ne sürede ulaşıyordu
yayımcılara?
Kitapçılar doğrudan yayınevlerine gelip peşin parayla
kitap alıyorlar, ilk dağıtımiar da gene peşin paraylayapı-
lıyordu. Anadolu kitapçılarına ise bütün siparişler öde-
meli gönderilirdi. önceki dönemlerin birçok yayınevi
"açık hesap " denilen çalışma anlayışıyla büyük zararla-
ra uğramış, bu yüzden kitapçılarla alışveriş peşin para-
ya çevrilmişti. Satılamayan kitaplar yeni kitaplarla de-
ğiştirilebilirdi, ama bir imza karşılığı senetsiz sepetsiz
kitap verme geleneği sona ermişti. Böylece, yayımla-
nan bir kitabın getireceğı para ilk dağıtımdan başlaya-
rak toplânabiliyordu. Ayaküstü dağıtım yapan kişıler de
peşin para öderlerdi Onlara %35, kitapçılara %25 indı-
rim yapılırdı.
Dağıtımcılar ortaya çıkıp kitapçılara senet karşılığı
"ma/" vermeye başlayınca neoldu?
Kitapçılar yayınevleriyle ilişkilerini kesip dağıtımcıla-
ra bağlandılar. Hem ayağınıza kadar getiriyor, hem de
senetle veriyorlar; ne gereği var yayınevi yayınevi do-
laşmanın! Denetimi ellerine alınca dağıtımcılar yayınev-
lerinden imza karşılığı kitap çekip birkaç ayda bir hesap
görmeye yöneldiler. indirim %35'ten %40, 45, 50ye
doğru yükseldi. "Şimdi çok işim var, sen hele şu gün bir
uğra!"\ar, "Ağabey, senetler biraz uzun vadeli ama, na-
sıl olsa kullanırsın!"\ar birbirini izlemeye başladı...
Dört beş ayda bir hesap görseniz, altı ay vadeli senet-
ler elinize tutuşturulsa... Hele bir de protestosu girdi mi
araya... "Tamam, ağabey, ben ilgilenirim, o bizim bor-
cumuz. sen üzülme!"
Evet, bir zamanlar Cağaloğlu'nda pek çok kimsenin
niçin var olduklarına akıl erdiremediği birtakım küçük
yayınevleri vardı. Çağdışı şeyler... Dağıtımcılar gereğini
yapıp, temizlediler hepsini... Geçenlerde bir dergide ya-
yımcılığımızınogünlerındensözedenbiraraştırmagör-
düm, adları bile geçmiyordu... Demek büsbütün unutul-
muşlar...
Kemancı Elmar Oliveira'nın resitali bugün saat 19.()0'da
"Deprem Öncesi Erzincan"
Sergisi
ERZİNCAN (AA)- Erancan'da " 1939 Deprem Öncesi
Erzincan" konulu karma resım sergisi açıldı. İlkokul
öğretmeni ressam Yaşar Mete ve arkadaşlan tarafından
hazırlanan yağhboya ve suluboya resimlerde. Erzincan'm
1939 depreminden önceki yerleşim birimleri ve doğal
güzellikleri gösteriliyor. Serginin açılışında konuşan vali
vekili Cezmi Batuk. depremde 14 bin kişınin öldüğünü
hatırlatarak. ildeki yerleşimi ve tarihi eserlerin o yıllardaki
durumunu anlattı. Kültür Müdürlüğü Salonu'nda açılan
sergi bir hafta gezilebilecek.
Ferhan Şensoy'un oyunu
Giresun'da
GİRESLN(AA)-GircsunŞehir Tiyatrosu "Kahraman
Bakkal Süpermarkete Karşı" adlı oyunla perdelenni açtı.
Ferhan Şensoy'un yazıp Fcvzi Bayazıt'ınyönettiğioyııniki
ay süreyle sergilenecek. Salı vecuma günleri saat 2O.ÖO"dc
Belediye ŞehirTiyatrosu'nda sahnelenecek oy unun bilet
fiyatlan 20 bin lira olarak belirlendi, öğrencilere y üzde 50
indirim uygulanacak.
ADT'dan 'Ortadirek Düğünü1
ANTALYA(AA)- Ankara Devlet Tiyatrosu. Bertolt
Brecht'inyazdığı'Ortadirek Düğünü" adlı oyunu 1-4
aralık tarihleri arasında Antalya'da sahneleyecek. Antalya
Devlet Tiyatrosunda sergilenecek oyunu Yılmaz Onay
dilimizeçevirdi. UlrichGreb'inyönettiğioyununsahne
tasanmı Haris İyigün, giysi tasanmı Nur Üzmen. ışık
tasanmı ise Selahattin Çelik tarafından gerçekleştirildi.
İkinci Dünya Savaşı döneminde Nazi baskısı altındaki bır
ortadirek aileşinin başından geçenleri anlatan oy unda.
Değer İmsel. İstemi Betil, Asuman Bora, Volkan
Özgömeç, Almula Merter, İlhan Kantarcı, Hüseyin
Soysalan. Erkan Alpago ve Mesude Şenol rol alıyor.
İDTde 'Godot'yu Beklerken'
İZMİR(A.A)- İzmir Devlet Tiyatrosu. hafta boyunca
Konak Sahnesi'ndc R.Bolt'un "Her Devirde Adam" adlı
oyununu. KarşıyakaSahnesi'ndede Beckett'in "Godot'yu
Beklerken"ini sergileyecek. Aynca bugün, Konak
Sahnesi'nde Ayla Çınaroğlu'nun çocuk oyunu"Miğfer".
Karşıyaka Sahnesi'nde de V. LudvigileC. Veit'in birlikte
y azdıklan çocuk oyunu "Yaşasın Sağlık"izlenebilir.
Hamle Tiyatrosu Ali Haydar Erçığ'ın yazıp yönettiği
" Aman Kanm Duymasın" adlı eseri hafta sonlan Namık
Kemal Lisesı'nde sahneliyor.