20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 1 ARALIK1993ÇARŞAMBA Guatr iyotiutuz tedavisi şartÖZCANÖZGÜR MUĞLA - Ege Üniversitesi En- dokrinoloji Bilim Dalı ile Muğla Ta- bip Odası'nın ortaklaşa düzenledik- leri seminerde. halk arasında guatr olarak bihnen hipertiroid has- tabğının tedavisi ve önüne geçilmesi ele alındı. Ege Bölgesi'nde oldukça yaygın olduğu belirtilen hastalığın önüne geçilebilmesi için iyotiu tuz kullanımının şart olduğu bildirildı. Ege Üniversitesi"nden Prof. Dr. Candeğer Ydmaz ile Prof. Dr. Tay- lan Kabalak, Prof Dr. Erân Yetkin ve Prof. Mehmet Tözün'ün konuş- macı olarak kaüldıklan "mezuniyet sonrası kurs" adı verilen seminerde guatr hastalannın 20 yaş altında radyasyona maruz kalmalannın ile- ride tiroid kanserine yol açabileceği- ne işaret edilerek. bu tür hastalann 20 yaşına kadar çok mecbur olma- dıkça röntgen çektirmemeleri gerek- tiği vurgulandı. Ege'nin pek çok ilinde endemik guatnn olduğunu belirten Prof. Dr. Taylan Kabalak. "Yanlış yorumla- ma ile hastada kanser göriilmeyebi- G,uatr hastalannın 20 yaş altında radyasyona maruz kalmalannın ileride tiroid kanserine yol açabileceğine işaret edilerek, bu tür hastalann 20 yaşma kadar çok mecbur olmadıkça röntgen çektirmemeleri gerektiği vurgulandı. lir. O nedenk teşhis sırasında sintig- 20 yaş altında radyasyon alanhasta- dedi. Konuşmacılardan Prof. Dr. rafıden mutlaka yararlamlmalı. İğne da ileride troid kanseri olabilir. O ne- Candeğer Yılmaz ile Prof. Dr. Ersin biopsisine başvurulmalı. Özellikle 20 denle boyun altı mûmkün olduğu ka- Yetkin. Türkiye'de halen iyotiu tuz yaşaltındakilerin kanserriskivardır. dar radyasyondan uzak rurulmalı" kullanımının yaygınlaştınlamadığı- na dikkat çektiler. Prof. Dr. Yetkin, bu konuda. "Hastalık Akdeniz ülke- lerinde çok yaygın. Bulgaristan'da iyotiu tuz kanun zoru ile kullandırılı- yor. İspanya bu işi eğitiıtı yolu ile çöz- müş. Diğer AvTupa ülkeleri de öyle. Yunanistan aynı bizim gibi. Irak. LJb- ya gibi ülkelere ne yapıyorsunuz diye sormuşlar, olduğu halde bizim ülke- mizde böyle bir hastalık yok demiş- ler" derken. Prof. Dr. Candeğer Yılmaz da şöyle dedi: "Hastalığın önüne geçilmesinde iyotiu tuz çok önemli. Bizim ülkemiz- de iyotiu tuz kullanımı yeni yeni yay- gınlaşıyor, ancak kullanım oranı yanlış. Bu nedenle kime ne kadar iyotiu tuz kullanılacağı konusunda eğitim \eribneli. Özellikle çocukiar için bu çok önemli. Aileler bu konuda doktorlara damşmalı. Devlet bu ko- nuda ciddi önlemler almalı." Bu arada guatr hastalığının en yo- ğun olduğu iller arasında Muğla da gösterildi. Özellikle kırsal yörelerde guatr hastalannın sayısının yüzde 90'lara ulaştığı belirtildi. Iyotîu de- niz kıyısında olmalanna rağmen Marmaris ve Bodrum'da da guatnn yaygın olduğuna dikkat çekildi. Keşmirli daha mutlu, daha özgür, daha insanca koşullarda yaşamayı arzıüuyor Gondollarve denizevleriyle süslübir kayıp cennet GÖNÜL DÖNMEZ Bir göl düşünün. Pınl pınl bir göl. Çevresini saran karlı dağlan, kıyı- sında müşteri beklerken uyuklayan sandalcılan, bahk avlayan beş ya- şındaki çocuklan yansıtan bir göl. Bir köşeye sıra sıra denizevleri di- zilmiş, oymalı kakmalı. vitraylısın- dan her an batacakmış gibi yan yatmışına dek kişinin düş gücüne devirler atlatacak denizevleri; sonra gondollar, san kanepeleri. püsküllü perdeleriyle Venediİce taş cıkaran gondollar. Jammu otobüsü gecenin bir vakti varmıştı Keşmir'e. Başkent Srini- gar'ın terminaline daha adımımızı atmadan bir alay otel tellalı bırbirle- rini ite kaka üstümüze saldırdılar. Benzerine hiçbir yerde rastlamadı- ğım bir müşteri kapma yanşı başla- mıştı. Hemen her denizevinden bir tellal vardı. Zifiri karanlıkta yaka paça gölün ortasına kaçınlma kay- gısıyla diğer iki turiste uyarak ken- tin göbeğindeki Tibet İconukevıni seçmiştim o gece (gerçekte bu konu- kevinin Tibet'le uzak yakın ilişkisi. Cannes'daki Acapulco Oteli gibiy- di). Sabah olup da ortahk aydınlanın- ca tüm görkemiyle belırdi Dal gölü. Denizevleri Srinigar'ın turisti için en büyük albeniydi. Bunlann kimınde gecesi 50-60 dolara telefonlu, tele- vizyonlu. sıcak su banyolu odalarda maharajalar gibi keyif yapıp. en de- neyimli aşçılann elinden üç öğün ye- mek yiyebilirdiniz. Eğer serüven güdünüz rahatınızı dürtüklüyorsa, o zaman da gecesi 2-3 dolara sanki yosunlann deste- ğiyle ayakta duruyormuş gibi görü- nen bir tarih kalıntısında kendinizi Keşmirliden çok Keşmirli duyma olanaklannız da yok değildi. Deneyimli bir turistin öğüdü üze- rine J and K Palace denizevıni ve iş- letidlerinden Gulam'ı aramaya ko- yuldum. Bir an gölde herkesin adı Gulam"dı. Şıkara denilen sandallar- la vardığımız baa denizevlerine ar- ka kapıdan sokup J and K Palace olduğunda direnenler bile oldu. Müşteri konusundaki açgözlülük bir yana. sanki benim için kaygılanı- yor gjbıydiler. Biraz da gölün guru- ru söz konusuydu: oysa benim bun- lan anlayabilmem zaman alacaktı. J and K Palace 1920-30'lardan kalmaydı. Üç erkek kardeşten en genci, yan sağır Gulam feleğin sille- sini yemiş bir 'Valentino'ydu. Her akşam içip içip zil zurna sarhoş olu- yor ve ardından köpek gibi uluyor- du. Ortanca Ali, akıl almaz bir sabır gücüyle gün boyu kova kova su bo- şalüyordu tekneden. Yoksa batmamız işten bile değil- di. En büyükleri Abdül için 'ba- şansız sufi' diyorlardı. Gölde onun- la ilgıli öykü çoktu. Gün boyu ocak başında 'İngiliz yemeği' dediği tuz- suz bibersiz ve de baharatsız haşla- malan hazırlıyor, bıze üç değil en az Başkent Srinigar'daki Pater Camii... dört öğün zorla yediriyordu. Çay- lar. kurabiyeler, meyveler ise ca- baydı. Keyfi yerinde olduğunda sandı- ktan sanğını çıkanp, ağzında bir iki dış kaldığından pek anlaşılmayan o BBC İngilizcesiyle eski günleri. ve- randada içilen Gin Slingleri, bir de- nizevinden öbürüne gönderilen telg- raflan anlaürdı. Baa geceler Gulam odun parasını içkiye verdiğinden ateş yanmıyor, sağdan soldan yardım gelene dek akşam sofrasına oturulamıyordu. Oysa her şeyin yo- lunda gittiği günlerde sıcak su tor- bamıza dek tüm gereksinimlerimiz istemeden karşılanıyordu bu 'battı balık' örneği 'saray'da. Yıldızlann altında pınl pınl par- layan Dal gölü ürkütücü bir gizem taşıyordu geceleri. Ramazan nede- niyle çevresindeki camilerden ve özellikle Hazratbal Camisi'nden ge- len dua sesleri, doruklan kar kaplı Himalayalar'da yankılanıyor, bazı geceler sanki bu sesler hiç dinmiyor- du. Sonra gün doğmadan 'Seher Han'ın davulunu duyuyordunuz. Eski günlerde sahura kaldırmak için her kapının önünde durup aile reisi- nin adını çağınr ve bir de Na't Şerif (Peygamberi övmek amacıyla yazı- lan ve okunan şiirler ve güzel sözler) okurmuş Seher Han. Şimdilerde ba- ba oğul ya da iki kardeş birlikte çalı- şıyor. biri bisikleti sürerken diğeri davula alelacele bir iki kez vuruyor- du. Sonra silah sesleri duyulmaya baş- ladı bu gizemli gecelerde. Sahil bo- yunda piyasa yapan turistlerin sayı- sı gün geçtikçe azaldı. Esnafın ağzını bıçak açmıyordu. Gazetelerde bom- ba olaylanyla ilgili haberler vardı. Bunlardan biri halk otobüsünde patlamışü. Aynmcı militanlar halkı 'Hartal'a (genel işbırakımı) zorlu- yordu. Her köşe başını silahlı erler tutmuştu. Eski kentin yılankavi dar sokak- lannda. pazarlannda, çamur rengi akan Jhalum nehrinin kıyılannda halk günlük yaşamını sürdürmeye çalışıyordu. Bir öğle üstü gencecik bir müezzin. Pater Camisi'nin mina- resinden ezan okuyordu. Çınann altına çömelip kumar oynayanlar başlannı kaldınnadılar bile. Müez- zinin sesinde anlatılmaz bir hüzün vardı. Sis bombası atılınca.. Birden patlayan silah sesinden korkan kuşlar köprü üstünden top- luca havalandılar. Arka sokaklarda gençler 'Hint köpeğT dedikleri as- kerleri taşlıyordu. iki ateş arasında kalmak üzereyken birileri beni bir eşikten içeri çektiler. Atılan gözyaşı bombasından yanan gözlerim hiç- bir şey görmüyordu. Aceleçay getir- diler. Çocukiar halı üstünde oyuna devam etti. Keşmirliler sanki şimdi- den çok uzun sürecek bir savaş or- tamına hazırlanıyor gibiydiler. O günden bugüne geçen üç yıl içinde Keşmir'de en az 7.000 kişi yaşamını yitirdi. Pakistan"dan destek gördük- İeri söylenen militanlar. özerk bir İslam ülkesi kurmak ya da Pakis- tan'a uydu olmak amaa güdüyorsa da sokaktaki adamın dıleği çoluğu çocuğuyla daha mutlu, daha özgür, daha insanca ve yeni kuşaklann sos- yal ve ekonomik geleceğinden kaygı duymadan yaşayabilmek. Yöneticilerine golf alanlan yerine yoksul halkına konut yapmayı yeğ görecek, okuyan gençlerin iş bulma olanaklannı arttıracak, yolsuzluk- lara meydan vermeyecek bir düze- nin parçası olmak. Böyle bir düze- nin var olmadığı bir ortamda dinci- lik ve milliyetçiliğin ayyuka çıkması olağanbirolgu. ğan bir olgu. Ultrason bebeğe zarar veriyor FRANKFL RT (AA) - Bebeğin anne karnındaki gelişimini izlemek amaayla yapılan ultrason muayenelerinin fazlasının zararh olduğu ve bebeğin gelişmesini olumsuz yönde etkilediği bildirildi. Alman TV dergisi Hörzu'nun habennde, Avustralya"da ve Norveç'te yapılan araşürmalarda, gereğinden fazla ultrason muayenesine tabi tutulan bebeklerde. diğerlerine oranla daha sık gelişme bozukluklan saptandığı bildirildi. Norveç Tröndheim Üniversitesi'nden bilim adamı Dr. Salvesen, hamilelik süresince fazla sayıda ultrason testler yapılan bebeklerin yüzde 32'sinin solak olma ihtimalinin bulunduğunu bildirdi. Ultrason ışınlannın anne karnındaki bebeğin beyin hücrelerini etkilediğini kaydeden Dr. Salvesen, ultrason ışınlannın bebeğe ne denli zarar verdiği yolundaki araştırmalann sürdüğünü açıkladı. Bu arada bir hamilelik döneminde iki ultrason muayenesinin yeterli olduğunu belirten Erlangen Üniversitesi'nden Prof. Rott, çok sayıda uzmanın da normal süren bir hamilelikte daha fazla sayıda yapılacak ultrason muayenesinin zararlı ve gereksiz olduğu yolundaki uyanlanna dikkat çekti. Doğumgünündeki bir olaydan sonra konuşma yeteneğini yitirdi Japon tmparatoriçe'nin üzücü sessizliğiHaber Merkezi- Japon İmparato- riçe Michiko. 20 Ekim 1993"ten bu- güne kadar tek bir kelime etmedi. Ancak gazete, dergi ve televizyon programlannda imparatoriçenin suskunluğu hakkmda. imparatori- çenin konuşmasını gerekürmeyecek kadar konuşuldu. İmparatorice. do- ğumgününde gerçekleşen üzücü bir olaydan sonra gizemli bir şekilde konuşma kabiliyetini kaybetti. O,rtak görüşe göre imparatoriçenin suskunluğunun nedeni, Saray'da sürdüğü yaşamın basın tarafından gözler önüne serilmesi. Kraliyet Ailesi Sorumlusu, büyük dertlerle karşı karşıya kalan kişilerin kısa bir süre için konuşma kabiliyet- lerini yitirebileceğini belirtiyor. Son günlerde sosyal etkinliklere katıl- ma\a başlayan imparatorice geçti- Keşmir'in kimlik kartı Hindistan'ın kuzeybatısında yer alan ve 1947"den bu yana Hindistan ve Pakistan arasında sürtüşme konusu olan bir bölge... Halkın ço- ğunluğunu Müslümanlann oluştur- duğu bu bölgede 1 Ocak 1949"da Birleşmiş Milletler tarafından ateş- kesilanedildi. Buanlaşmayla Pakis- tan, bölgenın batı ve kuzeybatısında kalan üçte birlik bir parça üzerinde denetim sağlarken, geriye kalan üçte ikilik bölümde kalan Jammu ve Keşmir. Hindistan'a verilerek özerk bir eyalet statüsü kazandı. 1990 ve 1991"de Hindistan'ın böl- gede merkezi hükümet gücü uygula- ma karan üzenne bölgede Hindis- tan ordu birlikleri ve bağımsızlık yanlılan arasında catışmalar çıktı. Bu çatışmalar. iki devletin arasını açtı. ğimiz hafta, işaret dilini kullanarak özürlü insanlarla ilişki kurdu. İmparatoriçenin sağlık durumu konusunda çeşitli spekülasyonlar yapıldığı halde kendisi hiç de hasta bir insan imajı sunmuyor. Kraliyot ailesinin mahremiyetinden dolayı da imparatoriçenin sağlık durumu hakkında detaylı bilgi edinmek mümkün olamıyor. Ancak ortak görüşe göre imparatoriçenin sus- kunluğunun nedeni, Saray"da sür- düğü yaşamın basın tarafından göz- ler#önüne serilmesi. İmparatonçenın, Saray'daki çe- kişme sonucunda suskunluğu seçti- ği söylentileri de ortalarda dolaşı- yor. Saray'daki çekişmenin nedeni bir kısım kraliyet mensubunun Kraliyet ailesinin halka daha yakın ve daha açık olması gerekü'ğini savunurken diğer bir kısmın, ailenin halktan tamamen kopuk bir yaşam sürmesi gerektiğini savunması. Halktan biri olduğu halde Japon imparatonınun eşi olmayı başaran Michiko. Saray içindeki halihazır çekişmenin simgesi haline geldi. İm- parator Akihito ve Michiko halka karşı takındıklan açık tutumla da gelenekçilerin tüm öfkesini üzerleri- ne çekmiş durumdalar. Kendisini ateş hattının ortasında bulan impa- ratoriçenin suskun kalmasından daha doğal ne olabilir? 'Sanayi bölgesine karşıçıkmak Burdur'a ihanettir' BL'RDUR (Cumhuriyet) - Burdur Gölü S.O.S. Komitesi tarafından düzenlenen "Isparta organize sanayi bölgesi Burdur Gölü kıy ısına kurulmasın" kampany asına imzasıyla destek veren Burdur eski belediye başkanlanndan Çetin Bozcu, Burdur Belediye Başkanı Armağan İlci'vı Isparta organize sahayi bölgesini engellemeye çalışmakla suçladı. Çetin Bozcu. Başkan İla'nin, Burdur'da "işsizliği ve ekonomik sıkıntıları önleyecek ve Burdur'u büyük bir il haline getirecek" Isparta organize sanayi bölgesi ve Isparta havaalanı yaünmlannı Burdur Gölü kirlenecek diye engellemeye çahştığını belirtti. Burdur'u sanayi yatınmlannın kalkındıracağını savunan İlci'nin. Başbakan Süleyman Demirel"in Burdur ve Isparta'ya armağan ettiği havaalanı ve organize sanayi yatınmlanna göl kirlenecek diye karşı çıkmasının üzücü olduğunu söyleyen Bozcu. şöyle konuştu: "Bölgenin, fakiri ve işsizi en bol olan ili Burdur'da. işsizliği ve fakirliği önleyecek ve Burdur'u büy ük bir il haline getirecek Isparta organize sanayi bölgesi ve Isparta havaalanının y apımını engellemeye gücü yetmeyecektir. Bunu başkana bir kez daha hatırlatmak istiyoruz." Burdur Gölü S.O.S. Komitesi tarafından mart ayı içinde. dönemin başbakanı Süleyman DemireTe hitaben yazılan ve daha sonra Demirel'e ulaşünlan kampanyaya imzasıyla katılan Çetin Bozcu. metni imzaladıktan yanm saat sonra da geri dönerek adının ve imzasının üzerini çizmişti. Telefondan mikrop bulaşabilir FRANKFL RT (AA) - Başta grip virüsü olmak üzere çeşitli hastalık virüs ve mikroplannın yoğun olduğu kış mevsiminde, telefonla bile bulaşıa hastalığa yakalanmaniD mümkün olduğu bildirildi.Bild Am Sonntag gazetesinin, uzmanlann görüşlerine dayab olarak yayımladığı birankette.umumi telefon kabinlerinde kullanılan ankesörlerin de kulak iltihabı veya grip gibi hastahklan bulaştırabileceği belirtildi. Doktorlar. umumi telefonlarda konuşan kişilerin, kendilerinden 5 dakika önce aynı telefonla konuşan kişinin ahizeye öksürmesi veya ses vericiyi kulağına yapışürması halinde, hastalık taşıyıcılannı bulaştınma olasılığının bulunduğuna işaret ederek, telefon kabinlerindeki ankesörlen kullanrken, ahizeyi kulağa fazla yaklaşurmamanın yerinde olacağına dikkat çektiler. Ba arada, çarşaflarda bit ve benzeri haşerelerin yaşadığı gözönünde bulundurularak. yabancı bir yatakta yatarken de temkinli olunması önerilirken, el hav lusunun göz iltihaplan ve uçuk gibi enfeksiyonlann bulaşması için ideal bir araç olduğu anımsatıldı. Bir mağazada ayakkabı denerken de çıplak ayakla giyilmemesi. kişinin sadece kendi çorabı ile ayakkabıyı gjymesinin mantar teblflcesini önleyecegi belirtildi. AJTU şekilde başkasııun fârak ve diş fırçasının da kesiniikle kullanılmaması, bunlardb bit yumurtasından, sanlık virüsüne kadar çeşitli hastalık taşıyıcısının bulunması olasılığına işaret edilirken, yüzme havuzlannda klora rağmen bakteri ve mikroplann, virüslerin olabileceği, bu nedenle bebeklerin aşılan tamamlanmadan ve yetişkinlerin de vücutlanndaki yaralar iyileşmeden havuza girmemeleri önerildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle