23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM1993 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DUNYADAN FKÖ anlaşma masasındayenildiBugün ABD'de, sürgünde yaşayan Filistin kökenli yazar Edward W.Said, İsrail-Filistin Anlaşması'nı Filistinlilerin yenilgisi olarak tanımlıyor. 1977-90 yıllan arasında FKÖ'nün Ulusal Konseyi üyesi olan Said, yapılan banş anlaşmasının bugüne kadar Filistinlilere önerilmiş en kötü koşullarda gerçekleştiğini belirtiyor. LEMONDE ıliplomatique Y 322.1 Edvvard W. Said'in FKÖ ile Israil Hükümeti arasında vanlan banş anlaş- masına ilişkin görüşleri özetle şöyle: ABD Başkanı Clinton'ın gözeti- mi altında, Washington'da yapılan Arafat ve Rabin'in uzlaşma töreni. Filistin halkına zorla kabul ettirilen bir "teslim anlaşmasfm. yani bir çe- şit Versaılles Antlaşması'nı gözlerden sakladı. Aslında basit bir el sıkışma karşılığında Filistin halkının haklan askıya abnmıştı. Daha kötüsü, son onbeş yıl bo- yunca FKÖ, "ADon TasansTadıyla anılan bu anlaşmadan çok daha iyi koşullarda ve daha az tek yanb ödün içeren anlaşmalar yapabılirdi. Ama FKÖ yönetimi o zamanlar bü- tün önerileri geri çevirdi. İsrail "güvercini" Amos Oz, anlaşmayı İsrail'in zaferi olarak yorumluyor. Israil, bölgeyi ekonomik açıdan yutmak için ABD'yle olan ilişkileri dahil, her şeyi kullanıyor. Örneğin yetmişlerin sonlannda Amerika Dışişleri Bakanı Çyrus Vance benden, Arafat'ı, FKÖ'nün haarladığı ve Amerika'nın da be- nimsediği, Filistinlilerin ulusal cge- menlik haklannı saklı tutan bır çö- züm önensini kabul etmesi içın ıkna etmemi istemişti. Vance, bu görüş- melerde FKÖ'nün taraf kabul edile- ceğini ve İsrail'le FKÖ arasındaki görüşmelerin hemen başlayacağını eklemiştı. Ancak Arafat bu öneriyı de, daha sonrakıler gıbı kesin olarak reddetti. Sonra Körfez krizi patladı ve FKÖ'nün bu kriz sırasındaki tu- tumu örgüte sadece puan kaybettir- dı. Böylece Filistin Ulusal Kurulu'- nun 1988'deki ondokuzunçu oturu- munda aldığı kararlar \e "intifada"- nın sağladıklan boşa gitmiş oldu. Bugün vanlan anlaşmayı savunan- lar, başka seçenek olmadığını söylü- yorlar. Ama daha önce karşılanna çıkan bütün olanaklan reddederek bu günkü duruma gelinmesinde kendilennin sorumlu olduğunu unutuyorlar. ISiyonizmin ikinci biıyük zaferi Fihstinlilere özgürlük, egemenlik ve eşitlik sağlamadıkça, kendi yazgı- lannı belirlemelerinin somut bir ya- ran yoktur. Birçok Filistinli aydın ve yetkili anlaşmayı tam bir zafer olarak değerlendiriyorlar. Nitekım Arafat'ın polıtik danışmanı Nebil Şaat, anlaşma sayesinde iki halkın gerçek eşitliğinın sağlandığını açık- ladı. Oysa eskı ABD Dışışlen Baka- nı Jatnes Baker, bir televizyon prog- ramında, İsrail'in FKÖ'yü Filistin halkının temsılcisi olarak kabul et- mekle hiçbir şey kaybetmediğinı söyledi. Israil'de "güvercinier"den sayılan yazar Amos Oz, 14 Eylül'de BBC'de yaptığı konuşmada anlaşmayı "sıyo- nizmin, tarihindeki ikinci büyük zafe- ri" olarak tanımladı. Öte yandan, İsrairin varolma hakkının tamnması da Filistinüler tarafından yapılması gereken bir di- zi açıklamaya bağlı: Anlaşma uya- nnca Filistinüler adına FKÖ'nün. aslında Filistin Anayasası'ndan. şiddetten, terorizmden ve Filistin halkının haklanndan tek bir söz bile etmeyen 242 ve 338 sayılı karar- lar dışında. Birleşmiş Milletler'den yada benzer önemdeki uluslararası platformlardan kaynaklanan önce- ki bütün çözüm önerilerinin sağladı- ğı hukuksal ve siyasal kazanımlar- dan feragat ettiğini açıklaması gere- kiyor. Bilindiği gıbı, 1948'den beri kabul edilmiş birçok karar, Filistinli sığınmacılara geri dönüş ve taşı- nmaz mallanyla ilgili takas haklan tanıyordu. Başka ortamlarda (AT, Bağlantısızlar Konferanslan, İslam Konferansı. Arap Birliği, BM) yapılmış başka açıklamalar, İsrail kolonilerinde ve Kudüs ile Golan'ın ilhakı sırasında işlenen uluslararası suçlan içermekteydi. Aynca 'intifada", şiddetin ve te- rorizmin Filistinliler arasında yeni- den doğuşunun değil, direnme hakkının dışa vurumuydu. Şimdi FKÖ bundan da vazgeçmiş görünü- yor. Bu koşullarda Israil de doğal olarak Batı Şeria'yı ve Gazze'yi işgal etmeye de\am edecek. 13 Eylül'de FKÖ ve Israil Parlamentosu Knes- set tarafından imzalanan belgede önem taşıyan nokta, Filistinli kur- banlann yazgısı değıl, İsrail'in gü- venliğıydi. Rabin'in aynı gün yaptı- ğı basm toplantısında da anlaşıldığı gıbi, anlaşmada Israil'in şiddet ha- reketlerinden vazgeçeceği ya da kırkbeş yıldır uyguladığı pobükala- nn yarattığı zararlan ödeyeceğine dair hıç bir şey yok. ISu kaynakları Israinn elinde Ne Arafat ne de yakın arkadaşlan bir Israıl kolonisinin ne olduğunu kendı gözleriyle görmediler. Batı Şe- ria'da ve Gazze'de, özellikle tepele- rin üstünde, stratejik noktalarda iki- yüz kadar koloni var. Büyük olasılı- kla bunlann çoğu terkedilecek. Ama en önemlileri kalacak ve ka- lanlar bölgeyi İsrail'e bağlayan ula- şım ağını kontrol ederek, önemb Fi- h'stın yerleşimleri arasındaki baglan zayıflatmayı sürdürecek. Bu koloni- lerin toplam yüzölçümü, işgal altı- ndaki topraklann yüzde 55'inden fazlasını oluşturmaktadır. Gazze- dekı onyedi koloni ise bütün top- raklann en az yüzde 30'unu kap- sıyor. Dahası İsraılliler, Batı Şeria'- daki yeraltı sulannın yüzde 80'ini denetleyerek kolonilenn ve Israil ül- kesinın gereksinımleri ıçın kullanı- yorlar. İsrailüler yirmialtı yıldır topladık- lan yüksek vergılerin gelirlerini Fi- listin halkıyla payJaşmayı hiç bir şe- kilde düşünmedi'kleri gibi, toprafbn yapısı ile ilgili bilgileri de kendilerine saklamayı yeğliyorlar. Gerçi tanmla ilgili olarak Filistinliler kendi teknik kurullannı oluşturdular. Ama Oslo görüşmelennde FKÖ heyeti bu çalı- şmalan ne kadar gözonünde tuttu- ğu da bılınmiyor. Sonuç olarak. olaylann gelişimi Filısünlılen, sıvonizmın kurbanlan değil de tövbe etmeye çağnlmış sal- dırganlarmış konumuna getirdi. Oysa İsrail gecmışteki birçok saldı- nnın sorumlusudur. FKÖ'nün İs- rail'ce tamnması kuşkusuz önemli bir adımdır. Ancak topraklar ve egemenlik konulannın görüşmele- rin son aşamalanna bırakılması, Batı Şeria ve Gazze'nin, sanki İs- rail'in onlar üstünde bir hakkı var- mış gibi, "tartışmah topraklar"diye adlandınlmalan tam bir düş kınklı- ğıdır. İsrail, Gazze'nin güvenliğinin sağlanmasını FKÖ'ye bırakarak. "Hamas"ın yalnızca küçük bir bö- lümünü oluşturduğu karşı hareket- ten yakasını sıyırabılecığinı sanıyor. Bu durumda Filistinliler vekalet dö- neminden oldukça güçsüzleşmış çı- kacaklar ve görüşmelerin son döne- mınde İsrail'in isteklerine karşı ko- yacak gücü bulamayacaklar. Kaldı kı Oslo Sözleşmesi'nde bu vekalet durumunun sonrasına ilişkin bir kayıt yok. Baa İsrailli gazetecilere göre Ra- bin yakında FKÖ ile yeni secim sis- temini görüşecek. Oysa Arafat'ın Lübnan'da geçen on yıllık yönetim deneyımi. Filistin halkına umut ver- se de. gereklı demokratik kurumla- nn bulunmayışı yüzünden seçimle- nn ne getireceğine ilişkin şimdıden bir öngörü üretilemiyor. Arafat'm otorite konusunda ne denh kıskanç olduğu da düşünüldüğünde seçim- lerin FKÖ'de sorunlar doğuracağı açıkça görülü\or. tç güvenlık konusunda İsrail ve FKÖ aynı görüşte. Bir yıldan uzun bir süredir Mossad, Arafat'ın gü- venliğj konusunda Filistin Örgütü'- ne yardım ediyor. Oysa örgütün as- keri kanadı durumdan hiç memnun değil. Çunkü İsrail'in işgal ettiği topraklardan cekibnemesi duru- munda. Filistin askerlen İsrail poli- sinm bir uzantısı olmaktan öteyage- çemeyecekler. Dünyanın Yeni Eko- nomik Düzeni'nin işleyış man- tığında. hemen hemen bütün Filis- tinlilerin kafasına takılan en önemb' soru, ekonomik gelişim sürecinin nasıl geçirileceğidir. Dünvadan ve dünyaya dağılmış Filistinlilerden. özerklik kazanacak bölgelere >ar- dımlar gelecekür. Ama bu yardımın dağıtımı İsrail ve Filistin temsilcile- rinden oluşacak bir komisyonca yapılacak. Yanı bölgedeki baskın ekonomik \e pobtik güç olan İsrail, Filistin ekonomisini denetlemeye devam edecektir. Az sayıdaki özel girişimcinin ve çok abz bir orta sını- fın dışında Filistin halkı. İsrailli işve- renlennin insafına tabi, ucuz işgücü olarak kullanılan fakir insanlardan oluşmaktadır. R ABtN-Anlaşmadan zaferle çıktı Filistin'de bir nüfus sayımının yapılmasının tam zamanı. Yoksa Batı Şeria ya da Gazze'de yaşamayan Filistinliler, bu antlaşmadan yararlanamayacaklar. Köktendincilik ve aşın milliyetçilik yeni Filistin devletini zorlayabilir Baü Şena ve Gazzedeki Filistinli- lerin çoğunlukta olduğu halk, as- kerlerin çekilmesıne ve mali yardı- rrun gebşıne sevinebıbrler. Ama bu ne işgalin, ne de ekonomik bağımlı- lığın ve güvensizliğin bitmesi anla- mına gebyor. Aynca geriye, çeşitb ülkelerde sığınmacı durumunda ya- şavan Filistinlilerin sorunlan kalı- yor. Görüldüğü gibi Oslo'daki gö- rüşmelerde elde edilen sonuçlann yetersizliği. büyük ölçüde teknik ye- tersulikten kaynaklanmaktadır. Arafat ve beraberindekiler tartış- malarda kullanılan dilde. İngibzce'- de yetersizdıler ve İsrail Dışişleri Ba- kanhğı uzmanlannın karşısına hu- kuk danışmanlan bile olmadan çıkmışlardı. Aynca kurubnak istenen devletin niteliği konusunda yanılgıya düşül- memeb. İşgal sonrası duzeni, geç- mışte nice zorbalıklara. toplumsal uyumsuzluklara. iç savaşlara yol aç- tı. Kökten dincilik ve aşın milliyetçi- lik cağdaş bir toplum düzenine ge- çişte sorunlar yaratabilir. Filistin. Lübnan'ın ya da Irak'm başına ge- lenlerden kaçınmak istiyorsa bazı sorulara yanıt verilmeli. Bunlardan bın vaklıyle Arafat'a ve FKÖ'ye destek vermiş olan bir grup Fiüstinb göçmenin. daha sonra sürgünde ya- şamaya ya da sığınmacı olarak kal- maya mahkum obnalandır. Yeni Fılıstin'in yapılanmasında katkılan olabilecek bu insanlann dışlanması kayıptır. Filistin'de bir sayım yapılmasının tam zamanıdır. Bu, erken doğmuş olan İsrail-Fıbsün bağlaşmasmın gözardı edebileceği demokratik katılımın sağlanması için gereklidir. Böyle bir sayımın, Batı Şeria'dan ya da Gazze'den obnayan Fıhstınhle- rin geri dönüşü sorununu dirilteceği kesindir. Ancak bu da zaten acılen incelenmesi gereken bir konudur. Lübnan, Ürdün ve Mısır, ülkelerin- deki Filistinlilere vatandaşbk hakkı tanımamaktadır. Bu insanlar, Filistin'in özgürlük savaşımında en büyük bedeli öde- miş olanlardır. İsrail'in ülkeye yer- leşmek isteyen her Yahudiye bu hakkı tarudığı düşünülünce, ortaya büyük bir eşıtsizlik çıkmaktadır. Bütün 1948 sığınmacılannın dön- mek isteyebilecekleri gözardı edil- miştir Peki bu insanlara başka yere gitmelen mi söylenecektir ? FKÖ, kurbanlann haklannı aramak için görüşrnelerin sonucunu bekleme- melidir. İsrail, FKÖ'nün dış temsıl- ciliklerinin kapatılmasını istese de bazı bürolar vatana dönüş istekleri- ni ve diğer başvurulan yanıtlamak ve çözümlemek üzere açık tutul- malıdır I Direnme hakkı I elden alınamaz Sonuç olarak, Oslo Anlaşması'yla sonuçlanan bu "tesümiyetçi" eğilim bırakılmalı ve Fibstın'in yalnızca ye- rel haklannı değil. ulusal haklannı da gözeten anlaşmalara gıdilmeli. Yanıtlanması gereken sorulardan bin de şu. FKÖ terorizmden ve şid- detten vazgeçtiğını açıklarken, buna pasif direnişı de dahil etti mi? Bunlar bağımsızlığından ve egemenliğın- den yoksun bırakılmış bir ulusun elinden alınamayacak haklardır ve korunmalıdırlar. FKÖ'ye göre bu anlaşmaya karşı olan herkes terö- risttir Ama bu anlaşmaya karşı çı- kanlar ya da eleştırenler Hamas'tan ve İslarru Cihad'dan oluşmuyor. Laiklik yanlılannı, soruna banşçı bir çözum bulunmasını isteyen ger- çek demokratlan da içeriyor. Bu in- sanlar sanıldığından daha kalaba- lıklar. Şimdılik başlıca düşünceleri FKÖ'de. toplumu harekete geçire- cek bir yeniden yapılanma gerçek- leştırilmesi. Uyuşmazlıklann kendi- lığindcn ortadan kalkması beklene- meyeceğınden, İsraillilerin ve Filis- tinlilerin haksızbklan yoketmek için birlikte çabşmalan gerekiyor. Filis- tinblenn artık verebilecek birşeyleri yok. Ama Israilliler işgalin ve koloni uygulamasmın sona erdirilmesi için kendi hükümetlerine baskı yapmab- lar. Şimdi yoksulluğa, adaletsizliğe ve militarizme karşı savaş birbkte yürütülebilir. Bu 13 Eylül'deki sim- gesel el sıkışmanın gerçek uzlaşma- ya doğru bir adım olup olmadığını gösteren sınav olacaktır. Edvvard W .Said Ayılara muüu sonTürkıye 'de, turistlerden para kazanabilmek için İstanbuida ve sayfiye yerlerinde oynatûan 100 'âenfazla ayı var. Hayvanlartn korunması için et- kinlik gösteren çeşitli grupların 18 aylık bir çabası sonucunda, Turizm Bakanlığı, otellere, lo- kantalara, havaalanlarma küçük kitapçıklar dağıtarak, hayvanlara kötü davranıldığma tanık olan turistlerin, bunu he- men yetkililere bildirmesini iste- meye karar verdi. Turızm Bakanı Abdûlkadir Ateş, bu kampanyamn. doğayı ve ülkedeki vahşi yaşamı koru- mak için ahnan pek çok önlem- den biri olduğunu söyledi. Kur- tarılan ayıların bartnabilmesi için ormanlık bir bölge ayırıldı ve vahşiyasamla ilgiliyetkililerin eğitilme- sı için çok dahafazla para harcanıyor. Dünya Hayvanları Korunta Derneği (WSPA), Çıngenelehn yavru ayıların burunlartnı delip halka taktığmı ve eğitene kadar dövdüklerini söylüyor. Veterinerler, polis ve hükümet yetkilileriyle birlikte çalısan WSPA, şimdiden, İstanbul'daki birparktan 14 ayn ı kurtardı. Aslında bu uluslararası bir sorun. Yaklaşık üç yil önce, Kanarya Ada- ları'ndaki yetkililer, luristlerın kumsallarda sempanzelerle poz vererek fotoğrafçektirmesiniyasakladı. Çünkü hayvanlara kötü davranıldığı dü- şünülüyordu. Atina'dayerel yetkililer, İtalyan asılh birfotoğrafçınm elin- den alınan bebek yaştaki iki şempanzeyle ne yapacaklarını kara kara dü- şünüyorlar. Doğayı Koruma Fonu adındaki uluslararası örgüt, insan kılığma sokulmuş hayvanlann vahşi yaşama uyum sağlayamayacağmı söylüyor. Türkiye 'de kurtardan ayılar, ülkenin ilk vahşi yaşam merkezi- ne götürüldü. Ayılar, kendileri için ayrılmış bölgeye gitmeden önce, mer- kezde rehabilitasyon tedavısı görecek. tVSPA 'nın koruma ekibi, buyılm başlarında Yunanistan'daki Çingene kamplarına da basktn yaparak, üç ayıyı kurtardılar. Ek'ıp gelecek yıl. dikkatini Bulgaristan'a yöneltmeyi âûşünüyor. Ekibin tahminlerine göre, Türkiye'de doğal ortamlarda yaşayan ayı sayısı 2-4 bin. Ancak kesin rakamlar bilinmiyor. Bu ayılar. spor ya da postları için avlamyor. Posllar yasadışı yollarla satılıyor. Sağ kalmayı becerebilenler ise, tarlalarmı koruma derdindeki çiftçilerin kurşunlarma kedefoluyor. Marianne Curphey THE AkdenizTurizm ProjesindeTürkiyede var Turizmin ancak banşla yürüyebileceğini düşünen 3 Akdeniz ülkesi işbirliğine giderek bir anlaşma yaptılar. I srail, Mısır ve Türkiye turizmi geliştirmek amacıyla araları- nda bir antlaşma yaptılar. Ge- çen hafta Londra'da gerçekleştirilen Batı Akdeniz Turizm Birliği top- lantısında alınan kararagöre, üç ülke işbirliğine giderek turistlerin güvenli- ğini sağlamak için önlemler alacak. İsrail ve Filistin arasında imzala- nan banş aniaşmasmın İsrail turiz- mini geliştireceğme inananlar, barışa tepki gösteren grupların terör eylem- leri yüzünden karamsarlığa kapılı- yor. Türkiye'de ise Guneydoğu böl- gesinde ayrılıkçı Kürtlerin terör ey- lemleri ve turistlerikaçırması turizmi baltalıyor. Turizm yetkilüeri, söz konusu bir- liğe Ürdün ve yeni kurulan Filistin devletinin de kattlacağuıı umuyor. Suriye, Lübnan, Yunanistan ve Kıbrıs'm da katılımıyla bölge turiz- minın bir paket olarak korunacağı öngöriilüyor. Lonrda 'da anlaşmayı imzalamak üzere toplantıya katilan Mısır Tu- rizm Bakanı Dr. Memduh El Baltaa turizm ve barışm birbirinden ayrı- Imaz kavramlar olduğunu belirterek, "Banşı sağlamak için geçen yıl bü- yük uğraş verdik. Tüm Doğu Ak- deniz ülkelerini bu birüğe kaulmaları görülüyor; otel ve motellerde kalacak yer bulmak olası değil. Kente yapılan büyük yatırımlar genelde özel sektör tarafından üstlemln or. Elat 'ta şu an- da bulunan 4,700 otel odasına 1997 rılında 4,500 oda daha eklenecek. I Mısır-İsrail ı, Sina yanmadasındaki Şarm-d-Şt \ n'te Mtsırlılar. Turist akım beklentisinde. için ikna etmendz gerekiyor " diyor. Akabe Körfezi'nde turizmin gelis- mesi, bölgeye kıyısı olan İsrail, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan 'ın araları- nda geliştjrecekleri işbirliğine bağlı. Mısır ve İsrail gelecek ay "Kızıldeniz Rivierası" projesini geliştirmek için biraraya gelecek. Kısa zaman sonra Ürdün 'ün de projeye katdacağma ke- sin gözüyle bakılıyor. Kızıldeniz Rivi- erası. Sina Yarımadası'nda yer alan bir balıkçı limanı olan Ntnveiba ile İsrail topraklarınaa bulunan taıil bel- desı Elat arasındaki ktyı şeridi. İsrailliler bu projenin başarıya ulaşmasını dört gözle bekliyorlar. Elat, her yıl bir milyon dolaylarında turist çekıyor. Turistlerin pek çoğu mercan kayalarını görmeye gelen Avrupalılardan oluşuyor. Ne var ki, kent şimdıden gelişme sınırlarını zor- luyor ve 13 kilometre uzunluğundakı kıyıda yer alan otel ve plajlar tıkaba- sa dolu olduğundan komşu ülkelere taşma eğilimi gösteriyor. Elat 'a gelen turist sayısında geçen yıla oranla yüzde 40 dolayında artış I şimdiden başladı Mısır ile İsrail arasında turizm ko- nusunda resmi girişimler lıenüz baş- lamamasma karşın, Elat ve Akabe de bulunan otelciler şimdiden biraraya gelerek ortak sorunlarma çözüm art- yor. Elat Otelciler Birliği Başkanı Aron Dekel, Mısırlı meslektaşları ile çalı- şabileceklerini belirterek, "Elat'a ağırlayamıyacağtmı: kadar turist ge- lirse Akabe 'ye gönderebiliriz. Akabe- liler de benzer şekilde hareket edebi- lır. Yolcular, Amman 'a uçak ilegidip Elat veSina'yagemı iledönebilirler " divor. Mısır, Kızıldeniz kıyılarınaa ve Sına Çölü 'nde büyük yatırımlara gi- riyor. Şu anda Kızıldeniz kıydarmda gösterişsiz, sakin biryerleşim bölgesi olan Ras Ebu Soma, 1997'de golfve sualtı sporlarınm yapıldığı son derece modern bir turistık belde haline geti- rilecek. Aynca Taba'mn da turistler için cazip bir tatil yöresi olması için çaltşmalar sürüvor. İsrailli turizm yetkilileri, yeni tu- ristik bölgelerin geliştirilmesi için Mısır ve Ürdün ile aralartnda sağlam temellere dayanan süreklı bir barışın şart olduğunu öne sürüyor. Louise Hidalgo THEtttfeTIMES
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle