Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM1993 CUMARTESİ
12 DIZIYAZI
-..; DUVARLARIN
DISINJ},AKİ EĞİTİM
Yükseköğretiminsorunlanhiç azalmıyor. Bir yanda, üniversite
kapısına yığılan yüzbinler; biryanda, var olan üniversitelerin
niteliksiz doktor, mühendis, mimar (...) yetiştirdiğiiddiası.
Öğretim üvesi azlığı... İğne atsanyere düsmez kalabalıktaki
amfiler... Laboratuvar, araç-gereç eksiklikleriüe ideal
üniversite öğretimi!.. Doğal olarak birbirleriyle çelişiyor ama,
artan talebe kulaklar tıkanamıyor
veyeni üniversiteler açılıyor.
Üniversitesayısının 54 'e ulaşması,
. 440binöğrencininaçıkta
kalmasını engelleyemiyor.
tlköğretimden başlayarak ''parlak'' okullarda öğrenim görme
şansmı aslaelde edemeyen öğrenciler, hemen tüm girenler için
yaşamsalönem taşıyan stnavda başarılı olamıyor. Lise öğrenimi
ile hiçbirniteliğesahip olamamış, altıyıl boyunca gördüğü
yabancıdildebile ''Mynameis...''denöteyebilgiedinememis
yüz binlerin tek umudu, üniversitekapısından içerigirebilmek.
Buyüzbinler için çözümler üretiliyor. Ortaya açıköğretim diye
birsistematıhyor. "Hiçbir gence, 'Senin eğitim talep etmeye
hakkın yok' diyemeyiz'' deniliyor. Açıköğretimle, dağdaki
çobana, evdekikadına, cezaevindekimahkuma, A vrupa'daki
isçiye eğitim verildiği, buyöntemle eğitimin isteyen herkesin
ayağına götürüldüğü belirtiliyor. A çıköğretimin hiç de sanıldığı
gibikolay diploma vermediğine, televizyon, akademik
damşmanlık hizmetleri vekitaplarla iyi eğitim sunulduğuna
dikkat çekiliyor. Diğeryanda; açtköğretimin asla üniversile
öğretimi veremeyeceği, ikisininfarkh kulvarlar olduğu
vurgulanıyor.' 'isteyen herkese eğitim hizmeti vermeye evet,
ama bu üniversite eğitimi değil. İkisini birbirinden ayırmak
gerekir" deniliyor. Açık ve örgün öğretimin birbirindenfarklı
olduğu ve açıköğretimin üniversiteyikazanamamışpek çok
öğrenci için ''umut'' anlamına geldiği inancıyla, bu öğretim
sistemininnasıldoğduğunu.büyüyüp.gelistiğiniöğrenmekve
aktarmak istedik. Bu amaçla Anadolu Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen başta olmak üzere; üniversitenin
yöneticileriyle, öğrencilerlegörüstük. Bu dizide, hem Anadolu
Üniversitesi'nin, hem deAçık Öğretim 'in öyküsünü anlatmaya
çalışacağız.
Bugün, Açık Öğretim'in 'babası' sayılırProf. Büyükerşen ve 'beyninde' daha 1966 yılında doğmuştur 'çocuk'
Oğretmenin 'mekânı' yoktur...
•
Adı: Anadolu Üniversitesi... Doğum tarihi: 6
Kasım 1958.
Üniversite'nin cekirdeğini oluşturan İktisadi
ve Idari Bilimler Fakültesi, Eskişehir Yüksek
Iktisat ve Ticaret Okulu'nun öğretime başladığı
'doğum tarihi'dir bu... Ve; bir yıl sonra, İktisadi
ve Ticari llimler Akademisi adını abr.
Açık Öğretim'in, Yılmaz Büyükerşen'in ak-
hna düştüğü yıh sorarsanız 1966...
Açık öğretimin ve Anadolu Üniversitesi'nin
öyküsünü anlatmaya bu tarihten başlayalım
mı?
Büyükerşen, 1966'da doktora asistanı olarak
bir yıllığma ıngiltere'dedir. fktidardaki İşçi
Partisi, Avam Kamarası'na, "açık üniversite"
konusunda bir yasa önerisi getirir. Böyle başlar
İngiltere'de açık üniversite tartışmalan...
Treni kaçıranlar!
şçi Partisi lideri Harold Wilson, 2. Dünya
Savaşı'nda silah alüna ahnan üniversite
çağındaki gençlerin, savaştan sonra iş ya-
şamına aüldığını söyler. Dahası; bu insanlann,
savaş nedeniyle, yüksek öğrenim şansını
kaçırdığmı ve bunun '"İngiltere'nin kültür ve
bilgi düzeyi yüksek nüfus orarunda bir düşüşe
neden olduğunu" ileri sürer.
Wilson'a göre; İngiltere, bu nedenle, savaş
öncesindeki "yüksek öğretimde en yüksek ora-
na sahip ülke olma" iddiasından da vazgeçmek
zorunda kalacaktır.
Soruna çözüm için, radyo ve televizyon gibi
kitle iktişim araçianrun; geleneksel eğitim siste-
minde, üpkı diğer sektörlerde olduğu gibi, tek-
noloji ögesi olarak kullarulması önerilir.
'A ••
J1L çık Üniversite'
tartışmalan önce İngiltere'de,
dönemin İşçi Partisi lideri ve
Başbakan Harold Wilson'un Avam
Kamarası'na getirdiği bir yasa
önerisiyle başlar. Büyükerşen, o
günlerde, hem de 'bir yıllığına'
doktora asistanlığı yapmaktadır...
Tartışmanın önemini hemen
kavrayacak ve ardından da
Türkiye'deki uygulamasına önderlik
edecektir.
Kitlesel eğitim yolunu açacak "uzaktan öğ-
retim" ya da "çok ortamü öğretim" sisteminin
zorunluluğu vurgulanır.
Hazırlanan tasanm, "duvarlann dışına çı-
kabüen" ve eğitimi ülkenin her köşesine ulaş-
ürabilen bir açık üniversite kurulmasını öngö-
rür.
Tasanma göre: BBC "bir kanalını bu üniver-
siteye ayıracak; aynca, eğitim teknolojisine
göre özel yazılmış kitaplar ve baa teknik dallar
(örneğin elektronik, fızik, kimya gibi dersler)
için hazırlanmış deney araç-gereçleri öğrencile-
re yollayacak, üniversite öğretim üyelerinin ver-
diği derslerini televizyondan yayınlayacaktır.
Yüzyüze eğitim
Y
az aylannda tatile giren üniversite kam-
püsleri, açık üniversite öğrencilerine
aynlacak, öğretim üyeleri üç hafta sürey-
k bu öğrencilerle yüzyüze eğitim yaparak.
derslerin anlaşılamayan bölümleriyle, problem
çözümleri için kurslar'verecektir.
Ders yıh içinde de öğrenciler, diledikleri za-
man. kendilerine en yakın açık üniversite büro-
suna ya da herhangi bir üniversiteye giderek,
orada kendileri için görevlendirilmiş hocalann
danışmanlığına başvurabileceklerdir.
Wilson'ın tasansı, bir süre sonra "İngiliz
Yüksek öğretiminde Reform" nitelemesiyle
yasalaşır ve Açık Üniversite, 1969 yılında Mil-
ton Keynes'te kurulan kampüste faaliyetlerine
başlar.
Bu arada, Yılmaz Büyükerşen, İngiltere'den
yurda dönmüş, 1968 yılında doçent olmuş ve
Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi
PORTREI PROF. DR. YILMAZ BÜYÜKERŞEN
Yılmaz Büyükerşen 1936 yılında.
Eskişehir'dedoğdu. Ilköğrenimini
İnkılap Okulu'nda, ortaöğrenimini
Eskişehir Lisesi'nde yaptı.
1962 yılında Eskişehir İktisadi ve Ticari
İlimler Akademisi'nin ilk mezunlan
arasında yer aldı. Mezuniyetinden sonra
aynı akademinin Maliye kürsüsüne
asistan oldu 1966'da doktor un vanını
alan Büyükerşen, 1968 yılında doçent
oldu. Aynı yıl akademi başkan
yardımalığına getirilen Büyükerşen,
1976 yılına kadar hizmet veren dört
akademi başkanı tarafından da
başyardımcıhkla görevlendirildi.
1969'da AID bursu ile Amerika'daki
Michıgan State University'dedış
yardımlar konusunda çahştı. İ973'de
profesörlüğeyükseltildi. Uluslararası Maliye Enstitüsü'nce üyeliğe
seçilen ve halen enstitünün üyesi olan Prof. Dr. Yılmaz
Büyükerşen 1976yılında Eskişehir
İktisadi ve Ticari llimler Akademisi
başkanhğına secildi. Yükseköğretim
Kanunu ile üniversitelerin yeniden
duzenknmesinden sonra
Çumhurbaşkanı tarafından Anadolu
Üniversitesi rektörlüğüne getirilen
Büyükerşen. döneminin bittiği yıl olan
1987'de yeniden rektörlüğe atandı.
Büyükerşen halen bu görevini
sürdürüyor. Rektör Büyükerşen'e,
eğitim ve öğretim alanındaki
hızmetlerinden dolayı şu ödül ve
nişanlar verildi:
l.SedatSima\iÖdülü
2. Uluslararası Paul Harris Nişanı
3. Avusturya Hükümeti'nin 1. Mertebe
Bilim ve Sanat Nişanı
4. Fransız Uzay ve Havacılık Akademisi Ödülü
5. Legion d'Honneur
Minikkamera
nasübüyüdü'i
Her yd yinelenen trajedi...' Üniversite smavlan için 'bilim yuvası'mn kaptsında biriken yüzbinkrce genç
'beyin...' Çoğunun 'kapalı üniverite'şansı yok. Geriye tek 'umut kapılan' kalıyor: Açık öğretim. Ya sonrası?...
Eskişehir tktisadi ve Ticari
İlimler Akademisi, "Kapah
DevreTelevizyon ile Eğiüm
Projesi"ni 1971 yılında
uygulamaya koyar.
Deneme çahşmalan için
akademıdeki dersliklerden biri
stüdyo haline getirilir.
Ankara'daki Amerikan
Pazan'ndan çok 'mini" bir
televizyon kamerası alınır.
Yalnız, •"kücük" bir sorun vardır.
Kamera iş görmesine
görüyordur ama, o kadar
küçüktür ki; oyuncaktan farkı
yoktur. Günün birinde,
gazetecilerin akademiyi ayaret
edecekleri haberi gelir. Tabii
stüdyoyu da gezecekler, fotoğraf
çekeceklerdir... Büyükerşen ve
ekıbi. bu oyuncak gibi küçük
kameraya "ciddiyet"
kazandırmak için cam elyafindan
bir kutu yaparlar. tçine bir de
AKAİ marka piknik tip bir
televizyon yerleştirilir. Vizör,
monitör fılan yoktur ama ne
gam! Kamera "ciddi" bir
görûnüm kazanmış. üzerine de
"ATV (Atatürk Televizyonu)
yazısı konulmuştur.
"Kriminal kariyeri" için ön koşullar hazırdı.
Evdeparasalsıkınalar...Türkiye'deyardım
bekkyen ailesi... Gördüğüeğitim-oğretimin ve
mesleğinin Ahnanya'da tanınmaması... Erkan
Yerinç'e başka bir seçenek Dirakmamazdı
Tehlikeli olmasına karşın, uyuşturucu ticaretini
Cezaevinde Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesi İktisat Bölümü'nü bitiren Erkan
Yerinç'in öyküsünü anlatmaya böyle başhyor
Alman gazetea Bernd Schunk.
Ahnan basmının ve kamuoyunun büyük ilgisinı
çeken Yerinç, cezaevinde yüksekögrenim
Cezaevindebiv 'açtkçı'secti ve; çok gecmeden de. poHs larafindan
yakalanarak, gözaltına alındı. Ardından;
tutukluluk ve mahkeme... "Temyiz yolu kapah
olmak" kaydıyla 10 yıl hapis..."
Yıl 1985... Alman eşi Heidemarie; çocuklan
AJev, Ateş ve Derya için herşey bitmiş midir?
Hayır!
görmeye karar verir.
Anadolu L'niversitesi, başvurusunu kabul
eder.Üniversite yetkilüeri, cezaevi yöneümi ile
göruşüp, Yerinç'e kitap vevideo kaset
göndermek istediklerini söyler.
Yönetim, kitap gönderebileceklerini', ancak;
yönetmeliklere göre, kaset yollanmasının
mümkün gözükmediğini beHrtir. Sonunda
bürokratik sorunlar çözümlenir ve Erkan
Yerinç'e kitap ve kaset gönderümesineizin
çıkar. Izin, yahıızca bunlarla sırurh kalmaz:
Televizyon vevideo da veriMrYerinç'e... Bir süre
sonra da, rahat calışabilmesi için, özel bir oda...
Hafta sonlan, akademik danışmanlık için
cezaevine bir hoca gelir. Yerinç, 1989 yılında
mezuniyet smavından biryanyü kadar önce
serbest bırakıhr. 1990haziranındada,rnezun
olur. Yerinç için Anadolu Üniversitesi
larafindan diploma töreni düzenlenir. Törene,
Üniversite Rektörü Prof. Yılmaz Büyükerşen,
Köln'deki Türk Başkonsolosu Ferit Ulker ve
daha bircok kişi kaulır.
Bakü Üniversitesi'ne asistan olarak çağnlan
Erkan Yerinç, bugün İngiltere'de lısans üstü
(master) cğitimini yapıyor.
Başkan Yardımcılığı'na atanmışür.
Aynı yıl öğrenci hareketleri başlamıştır. Üni-
versiteye giremeyen öğrencilerin devletten "eği-
timde fırsat ve olanak eşitliği" istemeleri dikkat
çekmektedir. Hükümet soruna çözüm arayışı
ıçindedir.
Ancak, üniversitelerde yeteri sayıda öğretim
üyesi bulunmamasından kaynaklanan darbo-
ğaz, bir türlü aşılamamaktadır. Bu tartışmalara
Büyükerşen de. İngiltere'deki açık öğretim mo-
delini öneren makaleler yazarak kauhr.
Onu, Prof. Kemal Karhan'ın makaleleri iz-
ler.
Bu sırada Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Ke-
mal Vardar, açık öğretime başlayacaklannı ilan
eder. Üniversiteler buna karşı çıkar ve proje
gerçekleştirilemez.
Bunun üzerine Eskişehir İktisadi ve Ticari
llimler Akademisi'nin dersliklerinden biri,
stüdyo haline getirilir. Ankara'daki Amerikan
pazanndan aiınmış küçük bir televizyon kame-
rası ve parçalan yurtdışmdan kaçak olarak ge-
tirtilmiş küçük bir verici ile deneme yayınlan
başlar. Amaç, "Kapah devre TV ile eğitim pro-
jesi"ni yaşama geçirmektir.
Yarın: stüdyo olmaz, garaj
verelim
ÇALIŞAJNLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL
Makam tazminatı akyordum
: Bir arkadaşım 3855 saydı yasanın Ek Madde
681 ile yeni bir düzeniane yapddığını ve makam
tazminatlannın aylıkianıu da yansıdığını söyle-
di.
Milli Eğitim'in deçeşitli görevterinde makam
tazminatları \ardı. Örneğin, lise ve dengi okulla-
nn müdürlerine makam tazminatı ödenmekteydi.
Ben 10 yıl kadar Öğretmen Okulu Müdürlügü yaptım ve bu gö-
revim sırasında makam tazminatı alıyordum... (1970'ten önce 200
Ura)
Halen emekliyim. Bu tazminat emekli aylığuna da yansıyor mu?
Yansıyorsa hangi ölçüde \e şartlarda yansıyor?
Not: Biz görev yaparken aynca 2/3 oranmda ikinci bir maaş da-
ha alıyorduk. Bu ikind maaş emeklilikte de geçerli mi?
K.S.
YANTT: Devlet hizmetinde görev yapanlara, birden çok Per-
sonel Yasası uygulanmaktadır.
Personel Yasalan; 657 Sayıh Devlet Memurlan Yasası, 926
Sayıh Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Y asası, 28U2 Sayıü Hâ-
kimler ve Savcılar Yasası, 2914 Sayüı Yükseköğretim Personel
Yasası'dır.
Bu personel yasalan kapsammda görev yapanlann sosyal gü-
venlikleri ise, bir tek yasa ile sağlanmıştır. Personel yasalan kap-
samında çahşanlann tümüne uygulanan Sosyal Güvenük Yasa-
sı, 5434 Sayüı TC Emekli Sandığı Yasası'dır.
Emekli aylıklan, 5434 sayıh TC Emekli Sandığı hükümlerine
göre hesaplanır ve ödenir. Hangi ödemelerin emekli aylıklanna
yansıyacaği, Emekli Sandığı Yasasfnca belirlenmektedir. Gö-
revde iken ahnan makam tazminatlannın kimlere yansıyacaği
yasada saptanmıştır.
Sözünü etüğjmiz 3855 sayıh yasa Ek Madde 68. 30/12/1987
günlü 306 sayıh yasa hükmünde kararname ile, TC Emekli San-
dığı Yasası'na Eİc 68. madde olarak eklenmiş ve 3/12/1992 günlü,
3855 sayıh yasa ile de değiştirilmiş ve bu değişiklikle, makam taz-
minatlanndan dul ve yetimlerin de yararlanması sağlanmıştır.
"Makam tazminatı ile yüksek hâkimlik tazminatı ödenmesini
gerektiren görevlerde toplam 2yü bulunduktan sonra emekliye ay-
rılanlara makam vey a yüksek hâkimlik tazminatlan, bulundnklan
en üst görevleri esas alınarak ödenir/'
Bu tazmmatlar koşullu olarak, emeklırun sağlığında kendisine,
ölümünde ise Emekh Sandığı Yasası'nda dul ve yetim olarak ta-
nımlanan, M
a) Kan, b) Koca, c) Çocuklar, d) Ana, d) Baba"lara
kalmaktadır.
Makam ve yüksek hâkimhk tazminatlan, istisnai memurlukj
larda bulunanlarla. Devlet Denetleme Kurulu kadrolannda gö-
rev alanlardışında. gerek kamu kesiminde. gerekse özel kesimde,
"her ne suretle olursa olsun aylık ve ücret mukabili görev alanlara
ve gerçek usulde gelir \ergisi mükellefi olmalarını gercktirecek ti-
cari veya sınai faaliyette veya serbest meslek faaliyetlerinde bulu-
nanlara" ödenmemektedir.
657 sayıh Devlet Memurlan Yasası'na bağlı, Eğitim ve Öğre-
tim Hizmetleri Sınıfı'nda yer alan öğretmenlere, "Eğttim Öğre-
tim Tazminatı" ödenmekte, Eğitim ve öğretim Tazminatlan da
bugünkü uygulamada emekh, dul ve yetim ayhklanna yansıma-
maktadır.
Emekh Sandığı'nca ödenen emekh âyhklan; 1) Genel emekh'
aylığı, 2) Kıdem emekh aylığı, 3) Taban emekli aylığı. 4) Özel taz-
minat, toplamından oluşmaktadır. Genel ayhk, taban ayhk, kı-
dem aylığı, özel tazminat ve makam tazminaü dışında, diğer yan
ödemeler, emekli ayhklanna yansımaz.
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Ustat Olmak...
Nurullah Ataç, (1898-1957) Oktay Rrfaftan (1914-1988)
16 yaş büyüktür. Şair Oktay Rıfat'ın yazıları arasında,
"Ellerinizden öperim sevgili üstadım" diye bir satıra
rastladım. Üstada büyük saygı duyuyordu, ellerinden
öpüyordu.
Benim bildiğim kadar Ataç, "Ellerinizden öperim",
"Sevgili üstadım" diye seslenmelerden pek hoşlanmaz.
Oktay da bir vali oğlu olduğuna göre kimin elinin öpüle-
ceğini, kimin elinin öpülmeyeceğini çok iyi bilir. Bu mek-
tup yanıtsız kaldığına göre bunca yıl üstünde pek duran
olmamıştır.
Rahmetli Ataç, üstat denmesini sevmez demiştim.
Başımdan geçen bir oiayt anlatayım. "Birinci Kilomet-
re" (1945) adlı şiir kitabımı yeni çıkarmıştm. Birtanede
imzalayarak Ataç'a gönderdim. Üstüne, "Şiir delisi üs-
tada" diye yazmıştım. Bir gün Kutlu Pastanesi'nde Şa-
hap Srtkı'ya rastladım.
"Aman" dedi, "Nurullah Bey seni görmesin, bir bar-
dak suda boğacak..."
"Neden?"
"Bir kitap mı ne göndermişsin, ona çok kızmış, seni
arıyor."
Şahap Sıtkı bunlan söyledi, sanki sözleşmişçesine
Ataç da karşıdan göründü. Ben merakla bekledim, Ataç
içeri girdi. Yerine oturduktan bir süre sonra da beni gör-
dü. Karşıdan el etti. Yanına gittim. Cebinden benim kita-
bı çıkardı.
"Ben ne zamandan beri senin üstadınım."
"Sizi tanıdım tanıyalı..."
"Hayır efendim, ben kimsenin üstadı değilim, senin
hiçbir zaman üstadın değilim, olmam da..."
Donakalmışnm.
(Melih Cevdet Anday'a göre, dilimizdeki "donup kal-
dım" sözünün doğrusu "tanıp kaldım"dır, tanmak şaş-
mak anlamına geliyor, tansık şaşırtan oluyor.)
Ataç, elini cebine soktu, oradan benim Birinci Kilo
metre'yi çıkardı.
"Buyurun, oradaki üstadı silin."
Kitabı almıştım, üstadı silecektim ama, sonra kitabı ne
yapacaktm? Kızgınlığı geçmişti. Yüzünde yarı kızar, ya-
rı güler bir eda vardı.
Kitabı aldım, üstadı sildim, bir şeyler yazar gibi oya-
lanrnaya başlamıştım Şaşkınlığımı anladı.
"Üstadı silin, sonra ister bir şey yazın, ister yazma-
yın... Ben bir şiir delisiyim, doğru..."
Üstadın kızgınlığı geçmiş, ben de rahatlamıştım. Onun
için Oktay Rıfat'ın "Ellerinizden öperim, sevgili üsta-
dım..." sözlerine ne demişti diye şasar dururum...
Bir kitabımı Nuretün Artam'a "üstadım" diye vermiş-
tim. Bana dedi ki:
"Babıâli'de üstadım sözünü değerinden alıp ayağa
düşüren Nâzım Hikmet olmuştur, bilir misin?"
"Bîlmiyorum."
' 'Nâzım, Babıâli 'de (hamallar dahil) herkese 'üstadım'
diye seslenirdi. Bu yüzden olacak kimseye üstadım de-
mez."
Hemen kitabı almaya davrandım. Bırakmadı, "Ben
senin hem hocan, hem de üstadınım. Üstadın gerçeği de
vardır, sahtesi de... Bizim dostluğumuz gerçeğe daya-
nır." O zamana kadar Nurullah Ataç'la Oktay Rıfat ara-
sındaki 'üstadım' öyküsünü bilmiyordum. Çok sonra
öğrendim. Bugün gençler arasında üstadım diyenler.
var, kimse de alınmıyor. Nâzım'dan bu yana çok şeylej;.
değişti. ' ;'•
Meslekte usta-çırak ilişkisi sürer. Dahası var, "Dün
mektebe gitmiş bugün üstat olayım der" diye bir dize
vardır. Yalnız dizenin başını anımsayamadım. Telefona
sanlıp onu da Şiar Yalçın üstadımızdan mı sormalı?
BULMACA
1 2SOLDAN SAĞA:
1/ Anadolu'nun güneyin-
de, Antalya Körfezi bo-
yunca uzanan tarihi böl-
ge. 2/ Başörtüsü... Kars'-
ın doğusunda ünlü bir
eskiçağ kenti. 3/ Henüz 4
mayalanmamış üzüm su- g
yu... Bir kentin, yapınm,
makinenin çeşitli bolüm- 6
lerini gösteren cizim. 4/ j
Ters... Adlan sıfat yap-
makta kullanılan bir ya- 8
pım eki. 5/ Ilaç... Gazete g
ve derginin baskı sayısı.
6/ Dil.. Kum adacığı. 7/ Anguta
benzeyen kırmızı renkh bir çeşit
yabankazı... Güney Afrika Cum-
huriyeti'nin plaka işareti. 8/ Göz-
lerigörmeyen... Büyük makamda-
ki kımseleri hoş sözlerle, fıkra ve
öykülerle eğlendiren kimse. 9/ Sa-
hip... Yapraklanndan kokain elde
edilen bitki.
YüKARIDAN AŞAĞrYA:
1/ Şeftali ile yapılan dondurmaya
benzer bir tath. 2/ Kimi hastahkla-
ra karşı bağışlkhk sağlamak için vücuda verilen eriyik... ABD'-
de, plajlanyla ünlü bir kent. 3/ Güney Amerika'da yaşayan ve
Patagonya tavşanı da denilen kemırgen hayvan... Dekorasyon-
da, maroken eşya yapımında ve modacıhkta kullanılan deri
taklidi sentetik malzeme. 4/ Düzensiz şekilleri konu alan geo-
metri dalı. 5/ Alfred Hitchcock'un bir fılmi... Mızrak ya da sün-
günün sivri ucu. 6/ Yaşlı, koca. ihtiyar... On iki hayvanh eski
Türk takviminde timsah yıhna verilen ad. 7/ İnek ve köpeklere
yedirilmek için hazırlannıış yiyecek... Bir renk... Bir nota. 8/
Ağn kesici. 9/ Küçük erkek kardeş... Deride geniş leke.
DUYURU
EZİNE SULH HUKUK MAHKEMESt
1991/361
Davaa Sevim Emen vekili Av. Ahmet Cevdet Erdil tarafından
davalılar Rafca Erol ve arkadaşlan aleyhine açılan paylaşım davası-
nın yapılan açık yargdaması sırasında;
Davalılardan Ezine Uluköy'den Hanife Özmen ve Niyazi Çelik'in
tüm aramalara rağmen bulunamamış olduklan ve tam adresleri de
tespit edijemediğinden, gazete ilanı üe duruşma gününûn tebliğine
karar verilmiş olup: adı geçen davahlann 16.12.1993 tarihinde saat
9.00'da hâkimliğiınizde haar bulunmalan veya kendilerini bir vekille
temsil ettirmeleri, dunışmaya gelmedikleri tâkdirde yokluğunda de-
vam ediJeoeği ve karar verileoeği tebligat yenne kaim olmak üzere ıJa-
nen teblığ olunur.
Basın: 52765
İLAN
T.C.
BOZOVA ASLİYEHUKUK MAHKEMESİ
Esas: 1991/224
Duruşması 28:. 12.1993 günü saat 09.00'a bırakılan mahkememi-
zin 1991/224 esasına kayıtlı davaa SSK Gend Müdürlüğü tarafın-
dan davalılar Hacı Uzkar ve arkadaşlan aleyhine mahkememizde
açılan rücuan tazminat davasının yapılan duruşması sırasında verilen
ara karan uyannca;
Davalılardan Hûseyin ve Altun'dan olma 1947 dofumlu, Iskende-
run ilçesi, Esentepe Mahallesi nüfusuna kayıtlı Haa Uzkar'ın adına
tüm aramalara rağmen tebligat yapılamamış, adı geçenin davayı ta-
kip etmesi veya kendisini bir vekille temsil ettirmesj, aksi tâkdirde
yargılamanın yokluğunda yapılıp bitirileceği tebliğ yerine kaim ol-
mak üzere ılanen tebliğ olunur. 14.10.1993
Basın: 52767