23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 KASIM1993 CUMARTESİ 12 DIZIYAZI -..; DUVARLARIN DISINJ},AKİ EĞİTİM Yükseköğretiminsorunlanhiç azalmıyor. Bir yanda, üniversite kapısına yığılan yüzbinler; biryanda, var olan üniversitelerin niteliksiz doktor, mühendis, mimar (...) yetiştirdiğiiddiası. Öğretim üvesi azlığı... İğne atsanyere düsmez kalabalıktaki amfiler... Laboratuvar, araç-gereç eksiklikleriüe ideal üniversite öğretimi!.. Doğal olarak birbirleriyle çelişiyor ama, artan talebe kulaklar tıkanamıyor veyeni üniversiteler açılıyor. Üniversitesayısının 54 'e ulaşması, . 440binöğrencininaçıkta kalmasını engelleyemiyor. tlköğretimden başlayarak ''parlak'' okullarda öğrenim görme şansmı aslaelde edemeyen öğrenciler, hemen tüm girenler için yaşamsalönem taşıyan stnavda başarılı olamıyor. Lise öğrenimi ile hiçbirniteliğesahip olamamış, altıyıl boyunca gördüğü yabancıdildebile ''Mynameis...''denöteyebilgiedinememis yüz binlerin tek umudu, üniversitekapısından içerigirebilmek. Buyüzbinler için çözümler üretiliyor. Ortaya açıköğretim diye birsistematıhyor. "Hiçbir gence, 'Senin eğitim talep etmeye hakkın yok' diyemeyiz'' deniliyor. Açıköğretimle, dağdaki çobana, evdekikadına, cezaevindekimahkuma, A vrupa'daki isçiye eğitim verildiği, buyöntemle eğitimin isteyen herkesin ayağına götürüldüğü belirtiliyor. A çıköğretimin hiç de sanıldığı gibikolay diploma vermediğine, televizyon, akademik damşmanlık hizmetleri vekitaplarla iyi eğitim sunulduğuna dikkat çekiliyor. Diğeryanda; açtköğretimin asla üniversile öğretimi veremeyeceği, ikisininfarkh kulvarlar olduğu vurgulanıyor.' 'isteyen herkese eğitim hizmeti vermeye evet, ama bu üniversite eğitimi değil. İkisini birbirinden ayırmak gerekir" deniliyor. Açık ve örgün öğretimin birbirindenfarklı olduğu ve açıköğretimin üniversiteyikazanamamışpek çok öğrenci için ''umut'' anlamına geldiği inancıyla, bu öğretim sistemininnasıldoğduğunu.büyüyüp.gelistiğiniöğrenmekve aktarmak istedik. Bu amaçla Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen başta olmak üzere; üniversitenin yöneticileriyle, öğrencilerlegörüstük. Bu dizide, hem Anadolu Üniversitesi'nin, hem deAçık Öğretim 'in öyküsünü anlatmaya çalışacağız. Bugün, Açık Öğretim'in 'babası' sayılırProf. Büyükerşen ve 'beyninde' daha 1966 yılında doğmuştur 'çocuk' Oğretmenin 'mekânı' yoktur... • Adı: Anadolu Üniversitesi... Doğum tarihi: 6 Kasım 1958. Üniversite'nin cekirdeğini oluşturan İktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi, Eskişehir Yüksek Iktisat ve Ticaret Okulu'nun öğretime başladığı 'doğum tarihi'dir bu... Ve; bir yıl sonra, İktisadi ve Ticari llimler Akademisi adını abr. Açık Öğretim'in, Yılmaz Büyükerşen'in ak- hna düştüğü yıh sorarsanız 1966... Açık öğretimin ve Anadolu Üniversitesi'nin öyküsünü anlatmaya bu tarihten başlayalım mı? Büyükerşen, 1966'da doktora asistanı olarak bir yıllığma ıngiltere'dedir. fktidardaki İşçi Partisi, Avam Kamarası'na, "açık üniversite" konusunda bir yasa önerisi getirir. Böyle başlar İngiltere'de açık üniversite tartışmalan... Treni kaçıranlar! şçi Partisi lideri Harold Wilson, 2. Dünya Savaşı'nda silah alüna ahnan üniversite çağındaki gençlerin, savaştan sonra iş ya- şamına aüldığını söyler. Dahası; bu insanlann, savaş nedeniyle, yüksek öğrenim şansını kaçırdığmı ve bunun '"İngiltere'nin kültür ve bilgi düzeyi yüksek nüfus orarunda bir düşüşe neden olduğunu" ileri sürer. Wilson'a göre; İngiltere, bu nedenle, savaş öncesindeki "yüksek öğretimde en yüksek ora- na sahip ülke olma" iddiasından da vazgeçmek zorunda kalacaktır. Soruna çözüm için, radyo ve televizyon gibi kitle iktişim araçianrun; geleneksel eğitim siste- minde, üpkı diğer sektörlerde olduğu gibi, tek- noloji ögesi olarak kullarulması önerilir. 'A •• J1L çık Üniversite' tartışmalan önce İngiltere'de, dönemin İşçi Partisi lideri ve Başbakan Harold Wilson'un Avam Kamarası'na getirdiği bir yasa önerisiyle başlar. Büyükerşen, o günlerde, hem de 'bir yıllığına' doktora asistanlığı yapmaktadır... Tartışmanın önemini hemen kavrayacak ve ardından da Türkiye'deki uygulamasına önderlik edecektir. Kitlesel eğitim yolunu açacak "uzaktan öğ- retim" ya da "çok ortamü öğretim" sisteminin zorunluluğu vurgulanır. Hazırlanan tasanm, "duvarlann dışına çı- kabüen" ve eğitimi ülkenin her köşesine ulaş- ürabilen bir açık üniversite kurulmasını öngö- rür. Tasanma göre: BBC "bir kanalını bu üniver- siteye ayıracak; aynca, eğitim teknolojisine göre özel yazılmış kitaplar ve baa teknik dallar (örneğin elektronik, fızik, kimya gibi dersler) için hazırlanmış deney araç-gereçleri öğrencile- re yollayacak, üniversite öğretim üyelerinin ver- diği derslerini televizyondan yayınlayacaktır. Yüzyüze eğitim Y az aylannda tatile giren üniversite kam- püsleri, açık üniversite öğrencilerine aynlacak, öğretim üyeleri üç hafta sürey- k bu öğrencilerle yüzyüze eğitim yaparak. derslerin anlaşılamayan bölümleriyle, problem çözümleri için kurslar'verecektir. Ders yıh içinde de öğrenciler, diledikleri za- man. kendilerine en yakın açık üniversite büro- suna ya da herhangi bir üniversiteye giderek, orada kendileri için görevlendirilmiş hocalann danışmanlığına başvurabileceklerdir. Wilson'ın tasansı, bir süre sonra "İngiliz Yüksek öğretiminde Reform" nitelemesiyle yasalaşır ve Açık Üniversite, 1969 yılında Mil- ton Keynes'te kurulan kampüste faaliyetlerine başlar. Bu arada, Yılmaz Büyükerşen, İngiltere'den yurda dönmüş, 1968 yılında doçent olmuş ve Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi PORTREI PROF. DR. YILMAZ BÜYÜKERŞEN Yılmaz Büyükerşen 1936 yılında. Eskişehir'dedoğdu. Ilköğrenimini İnkılap Okulu'nda, ortaöğrenimini Eskişehir Lisesi'nde yaptı. 1962 yılında Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nin ilk mezunlan arasında yer aldı. Mezuniyetinden sonra aynı akademinin Maliye kürsüsüne asistan oldu 1966'da doktor un vanını alan Büyükerşen, 1968 yılında doçent oldu. Aynı yıl akademi başkan yardımalığına getirilen Büyükerşen, 1976 yılına kadar hizmet veren dört akademi başkanı tarafından da başyardımcıhkla görevlendirildi. 1969'da AID bursu ile Amerika'daki Michıgan State University'dedış yardımlar konusunda çahştı. İ973'de profesörlüğeyükseltildi. Uluslararası Maliye Enstitüsü'nce üyeliğe seçilen ve halen enstitünün üyesi olan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen 1976yılında Eskişehir İktisadi ve Ticari llimler Akademisi başkanhğına secildi. Yükseköğretim Kanunu ile üniversitelerin yeniden duzenknmesinden sonra Çumhurbaşkanı tarafından Anadolu Üniversitesi rektörlüğüne getirilen Büyükerşen. döneminin bittiği yıl olan 1987'de yeniden rektörlüğe atandı. Büyükerşen halen bu görevini sürdürüyor. Rektör Büyükerşen'e, eğitim ve öğretim alanındaki hızmetlerinden dolayı şu ödül ve nişanlar verildi: l.SedatSima\iÖdülü 2. Uluslararası Paul Harris Nişanı 3. Avusturya Hükümeti'nin 1. Mertebe Bilim ve Sanat Nişanı 4. Fransız Uzay ve Havacılık Akademisi Ödülü 5. Legion d'Honneur Minikkamera nasübüyüdü'i Her yd yinelenen trajedi...' Üniversite smavlan için 'bilim yuvası'mn kaptsında biriken yüzbinkrce genç 'beyin...' Çoğunun 'kapalı üniverite'şansı yok. Geriye tek 'umut kapılan' kalıyor: Açık öğretim. Ya sonrası?... Eskişehir tktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, "Kapah DevreTelevizyon ile Eğiüm Projesi"ni 1971 yılında uygulamaya koyar. Deneme çahşmalan için akademıdeki dersliklerden biri stüdyo haline getirilir. Ankara'daki Amerikan Pazan'ndan çok 'mini" bir televizyon kamerası alınır. Yalnız, •"kücük" bir sorun vardır. Kamera iş görmesine görüyordur ama, o kadar küçüktür ki; oyuncaktan farkı yoktur. Günün birinde, gazetecilerin akademiyi ayaret edecekleri haberi gelir. Tabii stüdyoyu da gezecekler, fotoğraf çekeceklerdir... Büyükerşen ve ekıbi. bu oyuncak gibi küçük kameraya "ciddiyet" kazandırmak için cam elyafindan bir kutu yaparlar. tçine bir de AKAİ marka piknik tip bir televizyon yerleştirilir. Vizör, monitör fılan yoktur ama ne gam! Kamera "ciddi" bir görûnüm kazanmış. üzerine de "ATV (Atatürk Televizyonu) yazısı konulmuştur. "Kriminal kariyeri" için ön koşullar hazırdı. Evdeparasalsıkınalar...Türkiye'deyardım bekkyen ailesi... Gördüğüeğitim-oğretimin ve mesleğinin Ahnanya'da tanınmaması... Erkan Yerinç'e başka bir seçenek Dirakmamazdı Tehlikeli olmasına karşın, uyuşturucu ticaretini Cezaevinde Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İktisat Bölümü'nü bitiren Erkan Yerinç'in öyküsünü anlatmaya böyle başhyor Alman gazetea Bernd Schunk. Ahnan basmının ve kamuoyunun büyük ilgisinı çeken Yerinç, cezaevinde yüksekögrenim Cezaevindebiv 'açtkçı'secti ve; çok gecmeden de. poHs larafindan yakalanarak, gözaltına alındı. Ardından; tutukluluk ve mahkeme... "Temyiz yolu kapah olmak" kaydıyla 10 yıl hapis..." Yıl 1985... Alman eşi Heidemarie; çocuklan AJev, Ateş ve Derya için herşey bitmiş midir? Hayır! görmeye karar verir. Anadolu L'niversitesi, başvurusunu kabul eder.Üniversite yetkilüeri, cezaevi yöneümi ile göruşüp, Yerinç'e kitap vevideo kaset göndermek istediklerini söyler. Yönetim, kitap gönderebileceklerini', ancak; yönetmeliklere göre, kaset yollanmasının mümkün gözükmediğini beHrtir. Sonunda bürokratik sorunlar çözümlenir ve Erkan Yerinç'e kitap ve kaset gönderümesineizin çıkar. Izin, yahıızca bunlarla sırurh kalmaz: Televizyon vevideo da veriMrYerinç'e... Bir süre sonra da, rahat calışabilmesi için, özel bir oda... Hafta sonlan, akademik danışmanlık için cezaevine bir hoca gelir. Yerinç, 1989 yılında mezuniyet smavından biryanyü kadar önce serbest bırakıhr. 1990haziranındada,rnezun olur. Yerinç için Anadolu Üniversitesi larafindan diploma töreni düzenlenir. Törene, Üniversite Rektörü Prof. Yılmaz Büyükerşen, Köln'deki Türk Başkonsolosu Ferit Ulker ve daha bircok kişi kaulır. Bakü Üniversitesi'ne asistan olarak çağnlan Erkan Yerinç, bugün İngiltere'de lısans üstü (master) cğitimini yapıyor. Başkan Yardımcılığı'na atanmışür. Aynı yıl öğrenci hareketleri başlamıştır. Üni- versiteye giremeyen öğrencilerin devletten "eği- timde fırsat ve olanak eşitliği" istemeleri dikkat çekmektedir. Hükümet soruna çözüm arayışı ıçindedir. Ancak, üniversitelerde yeteri sayıda öğretim üyesi bulunmamasından kaynaklanan darbo- ğaz, bir türlü aşılamamaktadır. Bu tartışmalara Büyükerşen de. İngiltere'deki açık öğretim mo- delini öneren makaleler yazarak kauhr. Onu, Prof. Kemal Karhan'ın makaleleri iz- ler. Bu sırada Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Ke- mal Vardar, açık öğretime başlayacaklannı ilan eder. Üniversiteler buna karşı çıkar ve proje gerçekleştirilemez. Bunun üzerine Eskişehir İktisadi ve Ticari llimler Akademisi'nin dersliklerinden biri, stüdyo haline getirilir. Ankara'daki Amerikan pazanndan aiınmış küçük bir televizyon kame- rası ve parçalan yurtdışmdan kaçak olarak ge- tirtilmiş küçük bir verici ile deneme yayınlan başlar. Amaç, "Kapah devre TV ile eğitim pro- jesi"ni yaşama geçirmektir. Yarın: stüdyo olmaz, garaj verelim ÇALIŞAJNLARIN / SORULARI - SORUNLARI / YILMAZ ŞİPAL Makam tazminatı akyordum : Bir arkadaşım 3855 saydı yasanın Ek Madde 681 ile yeni bir düzeniane yapddığını ve makam tazminatlannın aylıkianıu da yansıdığını söyle- di. Milli Eğitim'in deçeşitli görevterinde makam tazminatları \ardı. Örneğin, lise ve dengi okulla- nn müdürlerine makam tazminatı ödenmekteydi. Ben 10 yıl kadar Öğretmen Okulu Müdürlügü yaptım ve bu gö- revim sırasında makam tazminatı alıyordum... (1970'ten önce 200 Ura) Halen emekliyim. Bu tazminat emekli aylığuna da yansıyor mu? Yansıyorsa hangi ölçüde \e şartlarda yansıyor? Not: Biz görev yaparken aynca 2/3 oranmda ikinci bir maaş da- ha alıyorduk. Bu ikind maaş emeklilikte de geçerli mi? K.S. YANTT: Devlet hizmetinde görev yapanlara, birden çok Per- sonel Yasası uygulanmaktadır. Personel Yasalan; 657 Sayıh Devlet Memurlan Yasası, 926 Sayıh Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Y asası, 28U2 Sayıü Hâ- kimler ve Savcılar Yasası, 2914 Sayüı Yükseköğretim Personel Yasası'dır. Bu personel yasalan kapsammda görev yapanlann sosyal gü- venlikleri ise, bir tek yasa ile sağlanmıştır. Personel yasalan kap- samında çahşanlann tümüne uygulanan Sosyal Güvenük Yasa- sı, 5434 Sayüı TC Emekli Sandığı Yasası'dır. Emekli aylıklan, 5434 sayıh TC Emekli Sandığı hükümlerine göre hesaplanır ve ödenir. Hangi ödemelerin emekli aylıklanna yansıyacaği, Emekli Sandığı Yasasfnca belirlenmektedir. Gö- revde iken ahnan makam tazminatlannın kimlere yansıyacaği yasada saptanmıştır. Sözünü etüğjmiz 3855 sayıh yasa Ek Madde 68. 30/12/1987 günlü 306 sayıh yasa hükmünde kararname ile, TC Emekli San- dığı Yasası'na Eİc 68. madde olarak eklenmiş ve 3/12/1992 günlü, 3855 sayıh yasa ile de değiştirilmiş ve bu değişiklikle, makam taz- minatlanndan dul ve yetimlerin de yararlanması sağlanmıştır. "Makam tazminatı ile yüksek hâkimlik tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde toplam 2yü bulunduktan sonra emekliye ay- rılanlara makam vey a yüksek hâkimlik tazminatlan, bulundnklan en üst görevleri esas alınarak ödenir/' Bu tazmmatlar koşullu olarak, emeklırun sağlığında kendisine, ölümünde ise Emekh Sandığı Yasası'nda dul ve yetim olarak ta- nımlanan, M a) Kan, b) Koca, c) Çocuklar, d) Ana, d) Baba"lara kalmaktadır. Makam ve yüksek hâkimhk tazminatlan, istisnai memurlukj larda bulunanlarla. Devlet Denetleme Kurulu kadrolannda gö- rev alanlardışında. gerek kamu kesiminde. gerekse özel kesimde, "her ne suretle olursa olsun aylık ve ücret mukabili görev alanlara ve gerçek usulde gelir \ergisi mükellefi olmalarını gercktirecek ti- cari veya sınai faaliyette veya serbest meslek faaliyetlerinde bulu- nanlara" ödenmemektedir. 657 sayıh Devlet Memurlan Yasası'na bağlı, Eğitim ve Öğre- tim Hizmetleri Sınıfı'nda yer alan öğretmenlere, "Eğttim Öğre- tim Tazminatı" ödenmekte, Eğitim ve öğretim Tazminatlan da bugünkü uygulamada emekh, dul ve yetim ayhklanna yansıma- maktadır. Emekh Sandığı'nca ödenen emekh âyhklan; 1) Genel emekh' aylığı, 2) Kıdem emekh aylığı, 3) Taban emekli aylığı. 4) Özel taz- minat, toplamından oluşmaktadır. Genel ayhk, taban ayhk, kı- dem aylığı, özel tazminat ve makam tazminaü dışında, diğer yan ödemeler, emekli ayhklanna yansımaz. POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Ustat Olmak... Nurullah Ataç, (1898-1957) Oktay Rrfaftan (1914-1988) 16 yaş büyüktür. Şair Oktay Rıfat'ın yazıları arasında, "Ellerinizden öperim sevgili üstadım" diye bir satıra rastladım. Üstada büyük saygı duyuyordu, ellerinden öpüyordu. Benim bildiğim kadar Ataç, "Ellerinizden öperim", "Sevgili üstadım" diye seslenmelerden pek hoşlanmaz. Oktay da bir vali oğlu olduğuna göre kimin elinin öpüle- ceğini, kimin elinin öpülmeyeceğini çok iyi bilir. Bu mek- tup yanıtsız kaldığına göre bunca yıl üstünde pek duran olmamıştır. Rahmetli Ataç, üstat denmesini sevmez demiştim. Başımdan geçen bir oiayt anlatayım. "Birinci Kilomet- re" (1945) adlı şiir kitabımı yeni çıkarmıştm. Birtanede imzalayarak Ataç'a gönderdim. Üstüne, "Şiir delisi üs- tada" diye yazmıştım. Bir gün Kutlu Pastanesi'nde Şa- hap Srtkı'ya rastladım. "Aman" dedi, "Nurullah Bey seni görmesin, bir bar- dak suda boğacak..." "Neden?" "Bir kitap mı ne göndermişsin, ona çok kızmış, seni arıyor." Şahap Sıtkı bunlan söyledi, sanki sözleşmişçesine Ataç da karşıdan göründü. Ben merakla bekledim, Ataç içeri girdi. Yerine oturduktan bir süre sonra da beni gör- dü. Karşıdan el etti. Yanına gittim. Cebinden benim kita- bı çıkardı. "Ben ne zamandan beri senin üstadınım." "Sizi tanıdım tanıyalı..." "Hayır efendim, ben kimsenin üstadı değilim, senin hiçbir zaman üstadın değilim, olmam da..." Donakalmışnm. (Melih Cevdet Anday'a göre, dilimizdeki "donup kal- dım" sözünün doğrusu "tanıp kaldım"dır, tanmak şaş- mak anlamına geliyor, tansık şaşırtan oluyor.) Ataç, elini cebine soktu, oradan benim Birinci Kilo metre'yi çıkardı. "Buyurun, oradaki üstadı silin." Kitabı almıştım, üstadı silecektim ama, sonra kitabı ne yapacaktm? Kızgınlığı geçmişti. Yüzünde yarı kızar, ya- rı güler bir eda vardı. Kitabı aldım, üstadı sildim, bir şeyler yazar gibi oya- lanrnaya başlamıştım Şaşkınlığımı anladı. "Üstadı silin, sonra ister bir şey yazın, ister yazma- yın... Ben bir şiir delisiyim, doğru..." Üstadın kızgınlığı geçmiş, ben de rahatlamıştım. Onun için Oktay Rıfat'ın "Ellerinizden öperim, sevgili üsta- dım..." sözlerine ne demişti diye şasar dururum... Bir kitabımı Nuretün Artam'a "üstadım" diye vermiş- tim. Bana dedi ki: "Babıâli'de üstadım sözünü değerinden alıp ayağa düşüren Nâzım Hikmet olmuştur, bilir misin?" "Bîlmiyorum." ' 'Nâzım, Babıâli 'de (hamallar dahil) herkese 'üstadım' diye seslenirdi. Bu yüzden olacak kimseye üstadım de- mez." Hemen kitabı almaya davrandım. Bırakmadı, "Ben senin hem hocan, hem de üstadınım. Üstadın gerçeği de vardır, sahtesi de... Bizim dostluğumuz gerçeğe daya- nır." O zamana kadar Nurullah Ataç'la Oktay Rıfat ara- sındaki 'üstadım' öyküsünü bilmiyordum. Çok sonra öğrendim. Bugün gençler arasında üstadım diyenler. var, kimse de alınmıyor. Nâzım'dan bu yana çok şeylej;. değişti. ' ;'• Meslekte usta-çırak ilişkisi sürer. Dahası var, "Dün mektebe gitmiş bugün üstat olayım der" diye bir dize vardır. Yalnız dizenin başını anımsayamadım. Telefona sanlıp onu da Şiar Yalçın üstadımızdan mı sormalı? BULMACA 1 2SOLDAN SAĞA: 1/ Anadolu'nun güneyin- de, Antalya Körfezi bo- yunca uzanan tarihi böl- ge. 2/ Başörtüsü... Kars'- ın doğusunda ünlü bir eskiçağ kenti. 3/ Henüz 4 mayalanmamış üzüm su- g yu... Bir kentin, yapınm, makinenin çeşitli bolüm- 6 lerini gösteren cizim. 4/ j Ters... Adlan sıfat yap- makta kullanılan bir ya- 8 pım eki. 5/ Ilaç... Gazete g ve derginin baskı sayısı. 6/ Dil.. Kum adacığı. 7/ Anguta benzeyen kırmızı renkh bir çeşit yabankazı... Güney Afrika Cum- huriyeti'nin plaka işareti. 8/ Göz- lerigörmeyen... Büyük makamda- ki kımseleri hoş sözlerle, fıkra ve öykülerle eğlendiren kimse. 9/ Sa- hip... Yapraklanndan kokain elde edilen bitki. YüKARIDAN AŞAĞrYA: 1/ Şeftali ile yapılan dondurmaya benzer bir tath. 2/ Kimi hastahkla- ra karşı bağışlkhk sağlamak için vücuda verilen eriyik... ABD'- de, plajlanyla ünlü bir kent. 3/ Güney Amerika'da yaşayan ve Patagonya tavşanı da denilen kemırgen hayvan... Dekorasyon- da, maroken eşya yapımında ve modacıhkta kullanılan deri taklidi sentetik malzeme. 4/ Düzensiz şekilleri konu alan geo- metri dalı. 5/ Alfred Hitchcock'un bir fılmi... Mızrak ya da sün- günün sivri ucu. 6/ Yaşlı, koca. ihtiyar... On iki hayvanh eski Türk takviminde timsah yıhna verilen ad. 7/ İnek ve köpeklere yedirilmek için hazırlannıış yiyecek... Bir renk... Bir nota. 8/ Ağn kesici. 9/ Küçük erkek kardeş... Deride geniş leke. DUYURU EZİNE SULH HUKUK MAHKEMESt 1991/361 Davaa Sevim Emen vekili Av. Ahmet Cevdet Erdil tarafından davalılar Rafca Erol ve arkadaşlan aleyhine açılan paylaşım davası- nın yapılan açık yargdaması sırasında; Davalılardan Ezine Uluköy'den Hanife Özmen ve Niyazi Çelik'in tüm aramalara rağmen bulunamamış olduklan ve tam adresleri de tespit edijemediğinden, gazete ilanı üe duruşma gününûn tebliğine karar verilmiş olup: adı geçen davahlann 16.12.1993 tarihinde saat 9.00'da hâkimliğiınizde haar bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, dunışmaya gelmedikleri tâkdirde yokluğunda de- vam ediJeoeği ve karar verileoeği tebligat yenne kaim olmak üzere ıJa- nen teblığ olunur. Basın: 52765 İLAN T.C. BOZOVA ASLİYEHUKUK MAHKEMESİ Esas: 1991/224 Duruşması 28:. 12.1993 günü saat 09.00'a bırakılan mahkememi- zin 1991/224 esasına kayıtlı davaa SSK Gend Müdürlüğü tarafın- dan davalılar Hacı Uzkar ve arkadaşlan aleyhine mahkememizde açılan rücuan tazminat davasının yapılan duruşması sırasında verilen ara karan uyannca; Davalılardan Hûseyin ve Altun'dan olma 1947 dofumlu, Iskende- run ilçesi, Esentepe Mahallesi nüfusuna kayıtlı Haa Uzkar'ın adına tüm aramalara rağmen tebligat yapılamamış, adı geçenin davayı ta- kip etmesi veya kendisini bir vekille temsil ettirmesj, aksi tâkdirde yargılamanın yokluğunda yapılıp bitirileceği tebliğ yerine kaim ol- mak üzere ılanen tebliğ olunur. 14.10.1993 Basın: 52767
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle