18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET2 11 KASIM1993 PERŞEMBE KULTUR '20. Yüzyılda Amerikan Sanatı' sergisinin küratörü, sanat tarihçisi Christos Joachimides: Türkiye'deböylesergi?Unutun!... AHL ANTMEN İtalya'da 16. yüzyıla. Fransa'- da 19. yüzyıla damgasmı vurdu sanat. 20. yüzyıhn ikinci yansı- nda ise. "üstünlüğü" Amerika elde etti. Bugün. Nevv York hala "büyük merkez" kabul edilse de artık "tek" merkez olmadığı düşünülüyor. "çok merkezlilik- ten" söz ediliyor . Abıdin Dıno yepyeni bir merkezin -ne New York ne Pans ne de Berlin-ortay a çıkacağı inancindaydı. Alman- ya'dan sonra Londra'da açılan "20. Yüzyüda Amerikan Sanatı" sergisi. Ne\v York'un "Paris sal- tanarfnı nasıl ele geçirdığını an- latmayı amaçlıyor. Ancak bunu anlatan, Amerikalılar değil. iki Avrupalı. Christos Joachimides ıle Nor- man Rosenthal Sergı. ikı Avru- palı'nın "teleskopla" Atlantık'ın öte tarafma bakıp. görduklenni biraraya getirmesınden oluşuyor. Uzaktan bir bakış Tabıı bızler. daha da uzaktan bakıyoruz: Ser- ginın küratörlerinden Chnstos Joachimides. geçen hafta ıçınde Türkiye'deydı. "'20. Yüzyılda Amerikan Sanatı" sergisi konu- sunda bir konferans \erdı Sergı- de yer alan kimi yapıtlan dialar- danızledık. Böylesi bir sergi için Türkiye'- nin daha kaç yıl beklemesi gerek- tiğini sorduğumuzda Joachimi- des. "L'nutun bunu!" dıyc yanı- tladı "Olanaksız. \e şimdi, ne de hiç..." Tamam. bız de kımı ger- çeklengörebiliyoruz jma buden- lı kesin konuşmak? . "Bu sergide müzelerden ve özel koleksiyonlar- dan derlenen 67 sanatçının yapı- Han \ar. Bu kadar bü>ük bir ko- leksiyonun borcu allına girmeniz. üstelik bu kadar uzun bir süre için. olanaksız. Böy le bir sergi) i kaldı- rabilecek bir yapıda değil İstan- bul. Bu yalnızca bir bina sorunu değil - o da yok \ a- gördüğüm ka- darıyla İstanbul'da Arkeoloji Mü- zesi kadar önemli bir bina y ok. Ar- keoloji Müzesi'ni boşaltırsınız. ama bu da barbarlık nlur. ^ al- nızca İstanbul'da değil. ömeğin bir Tokyo'da ve hatta Roma'da da böyle bir sergi yapamaısınız. " Şu sıralar Londra'da. Kraliyet Akademısi'nde sergilen "20. Yüzyılda Amenkan Sanatı" ser- gisi. yüzyılın başından günümuze dek Amerikan sanatını. 67 sa- natçının yapıtlan araeılığıyla ir- deliyor. Marcel Duchamp ile baş- layıp Jeff Koons ile sona eren bir "takvim". Gerçı "takvım' sözüne çok kızıyor Joachimides: çunku bu takvimde büyük eksiklıkler var. (Joachimides bu nedenle eleştirmenleri çok kızdırdı) "Bu bir \merikan sanatı ansiklopedisi değil, Amerikan sanatına Avnı- pa'dan bir bakış" dıyerek kendını savunuyor Joachimides. Ünlü sa- nat tarihçisi \e küratör. soru- lanmızı yanıtladı: - New York'un nasıl >e neden özeUikle 20. yü/y ılın ikinci yarısı- nda 'merkez' konumunu elde etti- ğini anlatabilirmisiniz? Orada üretilen sanatın kalıtesi nedeniyle... Bana kalırsa. moder- nızm dediğimız şey 1930'larda çok cıddı bir bunalım yaşadı Av- rupa'da ve ardından da faşızm. nazızm gelince bir çıkij noktası bulamadı. O dönemde genetde Pans'teçalışan. Avrupalı pek çok önemli isım Amerika'ya göç etti. Avrupa'da sanatın, sanatçının konumu giderek önemını yıtirdı. Amerika. Hıtler'den kaçanlar için bir özgurlük. demokrasi sim- gesı oldu. Ancak bu donemde Amerika'da. sanatın çökmediğı- ne dair. hatta y enıden. çok da dü- zeylı bir başlangıç yapacağ yo- lunda umut veren. iyımserlik aşı- layan yenı bir sanatçı kuşağı or- taya çıkmasaydı durum farklı olurdu tabiı. Soyut dışavurum- culuk. yeni dada. pop ve belkı de minımalızm derken. bu gelışım sürecı uzadı Öte yandan dün- yanın büyük siyaset ve sosyal merkezlen de yavaş yavaş temel sanat merkezlen de oldu zaman içınde. Şöyle birgenye bakıp Av- rupa'mn savaş sonrası durumu- nu gözden geçinrseniz. aslında kazanan taraflann bile muthiş bir çöküş yaşadığını görebihrsıniz. Dolayısıyla batı dünyasında Amerika bır tür prototıp oldu. Holl\~vvood. Amerikan arabalan. Coca Cola. sıgaralar, herşey... Fransa ve AÎmanya'da genç kızlar bir Luck Strike paketi için ca Amerika'da bir grup sa- natçının tıpkı Paris'te Fovlar ya da Almanya dışavurumcular gibı bir hareket başlattıklan an. Ar- mory sergısi bır başlangıçtı. Yok- sa Amerikalılar 18. yüzyıldan ben resım yapıyordu..Yüzyılın başında pek kaliteli olmayan post-empresyonist yapıtlar üretı- lıyordu. Bu tür tarihsel araştı- rmalarda ben asla "takvırm'ı izle- mem, "takvım'e göre değerlendir- meyapmam. 1 ocak 1900tarihin- de dünyada hiçbir değişiklik ol- madı. Olanlar va önceden olmak- pa'nın. daha da özele ınersek be- nim ve meslektaşım Rosenthal'ın bakış açısıyla. "20 Yüzyılda Amerikan Sanatı." Diyalektik bir şey. kesin bır şey değil. Bu se- çim tannnın hükmü falan değil ki. Yüzlerce sanatçı var. Ameri- ka'nın görsel kültürunü anlamak için ilginç olabilecek örnekleri seçtık yalnızca. Zaten herşeyi gösterelim diye bır amacımız yoktu ki. - Sergide Duchamp çok önemli bir yer tuhıyor. Bir Fransız sa- natçıyı Amerikalıymış gibi öne ben Amerikan sanatının hemen hemen her dönemınde Amenkan sanatçılannı etkıledı. Sergi as- lında Marsden Hartley ile açılıyor ama dılersenız Duchamp'labaş- layıp onun torunlan diyebileceği- miz JefT Koons. Robert Gober ve MikeKelle> ilebitıyordiyebilirsi- nız. Yani bır daırey le tamamlanı- yorsergı. - Amerikan sanatının büyük bir bölümünün aslında hiç de 'Ameri- kan1 olmadığı yolunda görüşler >ar. Bu sanata gerçekten katkısı olmuş sanatçdar, ya Avnıpa kö- Stuart Davis'in 1924 tarihli vapıtı 'Luckv Strike'... fahişelik yaparlardı! Bunun yansıması sergide var, Stuart Da- iis'ın IQ24 tarıhlı "Luck> Strike" adlıyapnı Bütün bu küİtürel pa- rametreler. tum dünyada Ameri- kan kültürü bombardımanı ya- rattı.Ve buna paralel olarak da plastık sanatlarda Nevv York. Panı'ınyerinıaldı. - Amerika'da 1913 yılında ger- çekleştirilen Arrnon' sergisini bu üUiede modem sanatın başlangıcı say i) orsunuz. ABD'de modern sa- nat gerçekten o tarihte mi başladı 191? yılı. bır momentum, Amenka'da modernizmin artık tartışılmaya başlandığı an. Ayn- taydı ya da sonradan olacaktı. Olay lar takvimde değil, bırsürec- tegerçekleşiyor. - Meslektaşııuz Norman Ro- senthal'la birlikte. en çok kapsam dtşında bıraktığınız bazı önemli sanatçdar nedeniyle eleştirildini- z... Amerikan sanatının gelişimin- de büyük rol oynamış Hans Hoff- man, Morris Louis, Kenneth No- land, JulesOlitski, Joseph Albers, Helen Frankenthaler gibi sanat- çılar yok. Of, o 'Kimleri dışarda bı- rakmtşsın bakayım' diye üzenme üzenme gelen kocaman bir işaret parmağıydı!.. Bu bir seçki. Avru- sürmeniz çok tepki aldı... Bunun çok kesin bir nedeni var. Duchamp'nın ilk dönem yapıtlanndan "Nude Descending the Staircase" (Merdivenlerdeki Çıplak) 1912 yılında Paris'te sergılenrruş ve ilgi çekmemişti. 1913 yılında Nevv York'ta sergi- lendiğinde ise bu ülkede modern sanat için bır tür İşaret' oldu bu yapıt. Duchamp, sanat tarihinde tanıdığımız Duchamp'yı Ame- rika'da yarattı. Yanı Duchamp. Amerika'da Duchamp oldu. Bü- tün önemli yapıtlannı burada ya- rattı. Hazır nesne kavramını bu- rada ortaya attı. Ve ta başından kenli ya da zaten onlar da eğitim için AvTupa'ya gitmiş. Avrupa kühii- ninü özümsemiş kişiler. Amerikan sanatının önce Avrupa'nın süzge- cinden geçtiğini düşünüyor musu- nuzi Sanat gökten zembille inmı- yor. Sanat sanattan doğar. Birey- sel yaratı. dışardan gelen dürtü- lerle ortaya çıkabılır ancak. O dö- nemde. sanaün merkezi Avrupa'- ydı, bu nedenle Amerikalılar da oraya gıttiler tabiı. Rauchenberg Parib'e gitti. ElLv worth Kelly uzun bır süre Pans'te kaldı. Ama bu ne anlama gelır kı? Hiçbir Fransız sanatçı o dönem- Christos Joachimides'in düzenlediği sergide yer alan yapıtlardan biri de Edvvard Hopper'ın 1952 yılında vaptığı 'Tren>oluna Bakan Otel'... de Kelly nin resimleri kadar önemh yapıtlar vermedi. Ameri- kahlar özellikle Matisse'i çok se- vıyorlardı. çok önemli bir sa- natçıydı Amerikalılar için Matis- se ve Mondrian da öyle. Ama or- taya koyduklan işlerin ne Matis- se'le ne Mondrian'la hiçbir ilgısi yok. Önemli olan da bu - Amerikan sanatının "alrın" dö- nemini başlatan Jackson Pollock olmasaydı. Amerikan sanatı ne yönde bir gehşim gösterirdi bilin- mez, Ancak Pollock'un 1956 ydın- daki ölümüyle Amerikan sa- natının 'duraklama1 devresine gir- diği >e daha çok pivasaya yöneldi- ği göriiştine kanlıyor musunuz? Picasso olmasaydı yüzyılımız nasıl olurdu bilemiyorum. Ben Pollock'un da yüzyılın ikinci yansına tıpkı Pıccaso gibı dam- gasını vurmuş bir sanatçı olduğu- nu düşünüyorum. Yaşamında yalnızca ikı-üç yıl üretken ve ve- rimlı olabilmiş pek çok sanatçı var. Pollock epeyce üretkendi. Bır arkadaşım çok yaramaz bir şaka yapmıştı; Jackson Pollock'u bembeyaz sakallı, 80 yaşında, el- leri ütreyerek tuvale boya sıçrattıihnı düşünebiliyor musu- nuz0 - 1950'ü yılların Amerikan sa- natına baktiğınızda. soğuk savaş siyasetiyle bu sanatçıların yapt- tlan arasında bir bağlantı görüyor musunuz? A\ rupa'daki sanatçılann aksi- ne. Amerika'da Vıetnam Savaşı sırasında politızasyon sürecinde bile sanatçılann siyasal tavnyla, ürettiklen sanat arasında kesin birçizgı vardı. Siyasete kanştılar; toplantılara katıldılar. bağışlar verdiler... Ancak ömeğin soyut dışavurumcu tarzda çalışan bir sanatçının görsel dılıni değiştir- mesi sözkonusu olmadı. Bu bö- lünmüşlük çok ilginç aslmda. Yalnızca Amerikan sanaunda değil, Anglosakson sanatının bü- tününde var bu bana kalırsa; yapıtlannda 'gizlı anlamlar' yük- İü değil. metafızik bir yaklaşım yok. Bence Amerikan sanatıyla Avrupa sanatı arasındaki kesin aynm burada yatıyor: Amerikan sanatında. sanat. ne görüyorsan odur ancak Avrupa sanatında genelde bunun tersi sözkonusu. Bunun ıçın Beuys Amenka'da çok zor anlaşıldı. bir tür kozmoz- dur Beuys'un sanatı ve bugün bile Amerika'da ona karşı bir çe- kingenlik var. Çünkü kolay ko- lay anlayamıyorlaronu. - V alnızca ABD'de değil, bütün dünyada günümüz sanatının kali- tesinin düştüğü iddia ediliyor. Hatta bir eteştirmen sizin düzenle- diğiniz "20. Yüzyılda Amerikan Sanatı" sergisinin açıkça itiraf edilemeyen bu gerçeği yansıttığını vazdı... Dünün sanatının her zaman daha güzel. bugün üretilen sa- natın da çirkın olduğu söylenir hep. Çünkü bugünün sanatı in- sanlara yabancıdır, "bilinmeyen'- dir ve onu anlayabilmek için ge- reken kriterler yoktur. 20. yüzyılın sonuna doğru sanatın yok olacağına dair teoriler var. Bunlar saçmalıktan başka bır şey değil. Ben de Joseph Beuys gibi düşünüyorum. insan varoldukça sanat da varolacaktır. Her zaman müthiş bir yaratı süreci sözkonu- su. Bu süreçte kimı sanatçılar unutulacak, kimisi de kendi ku- şağının sanatına damgasını vura- cak. - Herşeyin yapddığı söylenen bir ortamda bundan sonra 'yepye- ni* bir akun doğabilir mi? Sanat tanhihe baktığımızda. her dönemin kendine özgü ba- şanlan ve başansızlıklan olduğu- nu görüyoruz. Ve bu çaba sürü- yor. Ne olacağmı göreceğiz. Şu an tabii ki her aianda. eko- nomıde, sosyal aianda olduğu gibi sanatta da müthiş bir şaşkınlık yaşanıyor... TOBA V'dan işsiz tiyatroculara çağrı ANKARA (L'BA) - Dev let Tıyatrolan Opera ve Balesi Çalışanlan Yardımlaşma Vakfı (TOBAV)daha önce yaptığı çağnya yeterince ilgi gösterilmemesi nedeniyle genç ve işsiz tiyatroculara yönelik çağnsını yineledi. TOBAV bünyesinde bir tiyatro topluluğu oluşturmak amacıyla yapılan çağn nedeniyle 31 ekimde yapılan toplantıya ilgi ve katıhmın az olduğu, o nedenle ikinci bir toplantı yapılacağı bildirildi. TOBAV'ın genç ışsız tiyatroculara kendı mesleklerinde çalışma imkânı vermek amaayla tiyatro grubu kurmak istediği de ıfade edilerek Vakıf tiyatro salonunun hazırlayacağı ılk oyun süresince tiyatrocu gençlerin özveny leçalışmalan gerektiğj kaydedildi. Aynca ilk gösterimden sonra elde edilecek gişe gelirlerinin deçalışanlaravenleceği bildirildi. TOBAV tiyatro grubuna katılmak isteyen genç işsiz üyatrocularla toplantı 21 kasım günü yapılacak. Anna Kavan'ın "Buz"uçıktı Kültür Senisi - Anna Kav an'ın "Buz" adlı romaru Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıktı. "Gerçeklik benim için her zaman bihnmez nitelikte bir şey olmuştu", diyor Anna Kavan." Buz"un başında. 1901'dedoğan Kavan'ın asıl adı Helen VVoods'du, bu takma adı. "Benı Rahat Bırak" adlı romanın kadın kahramanından ve hayran olduğu Kafka'dan aldı. Egzotik hayatıru yazdıklanna yedirişi ve düş dünyası dolayısıyla sık sık Anais Nin'e benzetildi ve onun gibi kültleşti. Düş. mesel. alegon ve masal gibi araç formlar kullanarak otobıyografık yanlan belirgin. ama iyi sindınlmiş. öykü ve romanlar yazdı. "Buz", yazann sağlığında yayımlanan son ve en iyi romanı. "Buz"daki karakterler özellikle simgesel v e adsızdır: Kızı, kahraman, muhafız. Ülkeleri anonimdir. Kararlan geçici, eylerrüen neredeyse rastlantısal. durumlan buzun ilerleyişi kadar keyfıdir. "Buz" bızı, Kavan'ın yazısırun yüreğine ve başansının, kişisel kaygılann ev renselleştiğj doruğuna çekıyor Öğretmenlerarasıfoioğraf yarışması Kültür Servisi-İstanbul Öğretmenleri Fotoğrafçılar Birimı'nin düzenlediği öğretmenlerarası fotoğraf yanşması sonuçlandı.Çeşitliıllerdenkatılan40yanşmacının 141 renkli baskı v e 46 sıyah-bey az baskı fotoğrafla katıldığı yanşmanın renkli baskı dalında Nilgün Şenay birinci. - Sergül Hidayetoğlu ikinci. Tülin Dizdaroğlu üçüncü oldu. Ayşe Yüksel. Erdal Yazıcı. Şemsa Uygun. Tülin Dizdaroğlu ve Ezine Aktaş da mansiyon aldılar. Siyah-beyaz baskı dalında Erdal Yazıcı birinci. Yılmaz Kalpalp ikinci v e üçüncü olurken. Erdal Yazıcf nın üç, Yılmaz Kalpalp'in ıki vapıtı mansiyona hak kazandı. yanşmada dereceye gıren ve sergilemeye değer bulunan yapıtlardan oluşan "Öğretmenler Fotoğraf Sergisi". 24 Kasım Öğretmenler Haftasf nda. Adile Sultan Kasn Öğretmenev i'nde açılacak. Sergide ödül alanlar için tören dedüzenlenecek. Fotoğrafevi'nde kısafilm gösterimi Kültür Senisi - Bey oğlu Fotoğrafevi'nde kısa fılm gösterimleri şürüyor Bu çerçevede yann Natali Yeres'in "İki Nokta Üst Uste"(oyn: Dilek karakaya) ve "Aynalar Süiti"(oyn:GünerÖzkul)adlıçalışmalanizlenecek. 19 kasım cuma günü. Siğnem Selçuk'un "Paylaşabilenler İçin" (Onur Altın) ve Nadir Ahoğlu'nun "Kenefteki Adam" (oyn: Nadir Alioğlu) adlı filmleri gösterilecek. 26 kasım cuma günü ise İlkerCanikligirin "Nöbetçi" (oyn: Altuğ Kirişlioğlu) \ e Özlmem Ath'nın " Ağacın Sesi" (oyn: Erkan Özkarpat) adlı yapıtlan izlenebilecek. Gösterimler Fotoğrafevi'nde 19.0Ö"da gerçekleşıyor Türk sanatçı ve galericiler ünlü sanat tarihçisi Christos Joachimides'e kendi kendilerini şikayet ettiler... Canlı sanatortamı, müzedendaha önemliCANAN BEYKAL 26-27 ekim günleri M.S Ü. Oditor- yumu'nda başlayan bir etkınlık. Sw.ıss Hotel'ın Mimosa Salonu'nda bir pa- nelle noktalandı-. Alman Kültür Mer- kezı'nın çağnlısı olarak ülkemize gelen sanat kuraması ve sergı düzenleyıcısi Christos \I. Joachimides. yine N. Ro- senthal ıle birlikte düzenlediği ve Ber- lin ile Londra'da ızlenebılen "20. Yüzyd Amerikan Sanatı" adlı sergınin (belırttığine göre sergide 300 tablo bu- lunuyormuşl kendisınce seçilmış dıa- lanyla "A\Tupa Amerika'ya Bakıyor" başlıklı bir konferans verdi M S.Ü. Oditoryumu tıka basa doluydu. Joachimides'in bile şaşırarak belirt- tiği gibı gelenler yer buîamadıklan için merdivenleri işgal etmışlerdi Joachi- mides, konferansında (bizim kitabı olarak genelde iyi bıldiğimiz) Ameri- kan sanatının tarihsel bır gelişımıni sunmakla yetindı. Konferansta ilginç tek bir yaklaşım. Amenkan sanatını geçmişe bağlamak adına 40"lann so- nunda göçmen sanatçılann başlattı- klan soyut dışavurumcu ya da Pol- lock'un yaptığına izafeten Action Pa- inting'in büyük boyTit kullanmasının. son derece ustalıklı. realıst peyzajlar yapan ve geniş Amenka doğasını çok iyi yansıtmakta hünerli Frederich Cburch'un yapıtlanndakı buyük bo- yutla bağlantısını kurmaktı. Yine de bu yaklaşım klasik Batılı sa- nat kuramcılannın vazgeçemediği bir eklenme tutkusunu yansıtıyordu. Yanı Amenkan sanatının da (sanıldığı \e düşünüldüğü gibi) birbırinden ko- puk ve salt Avrupa mirasıyla oluşmuş değil. tersıne omekte görüldüğü gibi aralannda bır bağ yoluyla oluştuğu yolundaydı. Her zaman Avrupa'ya bakmış olan Amenka'nın bir Avru- palı (Alman) kuramcı ve sergi düzen- leyicısınin bakışıyla sunulan sergisi ve efbette bızim ıçın salt konferansı so- nunda. sorulabilecek tek bir soru \ardı. Û da "Amerika'ya bakan Avru- pa, konuşmanızın neresindeydi?" idı. Ama pek soruldu sayılamaz. IBüyük pazann küçük pazara açılması İyı dıl.bılenlenn çevınnın yeterli ol- madığı konusundakı yüksek sesü iti- razlanna karşın. yine de bu konferans sadece öğrencılere "bakmak" fıılıne en uygun bıçımde bir ders vermiş oldu. Çünkü nedense bu tür etkinlikleri, ser- gilen Türkiye gibi çevre ülkelen sadece ızdüşümlerine "bakmakla görebiliyor- lar". Alman Kültür Merkezi Müdürü'ne 1991 yılında Beuys etkinlikleri sırası- nda yoneltılen ve Renee Block'la bır- bırlerine topu atarak savdıklan şu so- ruyu; anımsamamak elde değıldı. "Peki, Beuys'u fllmlerden izlemek de iyi ama acaba bu ülkeye bir küçük Be- uys Sergisi getirmeyi düşünmez misi- nizf Gerçek şudur ki, işin asıl önemli kısmı Avrupa ve özellikle Amerika'da sürmektedir. Bize de bu etkinliklerden haberdar olmanın tek seçeneğı, hiç ol- mazsa şimdilerde binnci elden, izdü- şümlerini izlemek kalmaktadır. Ertesi gün Swıss Hotel'de Beral Madra'nın yönetımındekı oturuma Joachimides'in yanı sıra Ali Aka>, Bedri Baykam, Haldun Dostoğlu. Mehmet Gün ve Balkan Naci İslimyeli katılmışlardı. Hasan Bülent Kahraman oturuma katılmadı. Türk konuşmaa- lann hemen hemen hepsi (Bedri Bay- kam dışında) "merkez ve çevre" konu- sunda post-modernızmden ne kadar iyı anladıklannı ve büyük bir kurtancı düşünce olarak post-modernizme sanldıklannı açıkça beyan ettiler. Sosyolojik, ekonomik, tarihsel, fel- sefı ve sanatsal aJandan bütün post- modern kavramlar, ahntılar, düşünce- ler döküldü ortaya. Joachimides bun- lann hıçbirine rağbet etmeyerek tam bir Batılı kafasına uygun net bır mantıkla ve oldukça pragmatık öneri- leriyle bızim sınınmızın nerede oldu- ğunu hatırlatıp durdu. Joachimides "büyük pazann küçük pazara açı- unasmı" öneren düşüncelenyle kısaca "Batılı sanatçılann yapıtlannı satın alarak bir koleksivonculuk kurumu oluştumlmasını, onların buraya davet edilerek sergilerinin yapılmasını, rakı içilip, kah>e ikram edilerek y akın ilişki- ler kuruhnasını \e sabırlı. uzun bir süre- den sonra belki birinin bizim de oralar- da bulunmamız gerektiğini hatırlat- masının yolu"nun açılabileceğıni söy- ledi. Bu düşüncelerin ilettiğı mesajın çevinsi "Burada siz bir kıvılcım oluş- turmalısınız"dı. I Sanatçı-galerici- koleksiyoncu üçgeni Verdığı örnekler (Madnd, Napolı, Lizbon), düşüncesinın sağlamalanydı. Elbette burada sanatçı-galencı ve ko- leksıyoner üçgeninin sağlam ve uzun vadeli kurulmasının önemine değındi ve bu konu üzerinde ısrarla durdu. Koleksiyonerlığin Batı sanatçılanna da açık olmasını özellikle vurguladı. Hatta ülkemiz sanatplan için de ko- leksiyonculuğun müze kurmaktan çok daha önemli olduğunu belirttı. Bu sorunun doğrudan kendı ülkemizin sonımluluğunda olduğunu belirttik- ten sonraki aşamada konuşmacılar ül- kemiz siyasasından. ekonomisınden. Kültür Bakanlığı'ndan. hatta Sıvas olaylanndan dem vurarak küçük kardeşin ağabeyinı babaya şikayetine dönüştürdüler ve başlangıçtakı post- modern edalannı alıp göturen kendi kendimizi şikayet ve eleştiriler düzeyi- ne ındirgediler oturumu. Joachimides tabii ki bilmedığı bazı olay lar ve so- rumluluk duymadığı bazı şikayetler üzenne konunun buradan. sorumlu- luğun bizden halledilmesi gerektiğini net bir biçimde yınelemek zorunda kaldı. Ve önerisinin aslında basıt ama çok zorluk çıkartabileceğini Brecht'- ten bir alıntıyla belırtti. Joachimides canlı bir sanat or- tamının oluşturulmasının müzeden daha önemh olduğunu belirtti. Ger- çekten de eğer ıleride müzenizi besle- yecek yapıtlann oluşmasını sağlaya- cak bır ortam yaratmamışsanız müze nedir ki? Sadece bir bina! Içeriksiz bir dış form. Geleneksel tuval resminin koruyu- cusunun önerdiğı sanatçı-galerici ko- leksiyoner üçgeninin oturtulması so- runu ve bu ülkenın ıç pazannda dış kaynaklı sanatçılarla beslenmesi son derece net bir mantığa sahipti. Aslında Joachimides, konuşmasırun başından sonuna kadar hep önende bulundu, praü'k çözümlere davet etti konuş- maalan ve hatta belki daha ilginç öne- riler çıkar düşüncesiyle artık izleyicile- re söz verelim teklıfınde bulundu. Ama konuşmacılardan tek bir pratik öneri getirilemedi. Çünkü sorun "Ne- den Türkiye Batı sanat pazannda (or- tamında demiyorum) yer alamıyor. ne- den buna izin vermiyorsunuz? Oysa post-modernizm artık dünyanın küre- selleştiğini, merkez ve çe>Te ikileminin kalmadığını, çe\renin de artık küresel ortamda dikkate alınması gerektiğini söylüyor. yalan mı söylüyor?" üzen- neydi. Oysa Joachimides böyle bır soruya. post-modem hıçbir kavram kullan- madığı halde oldukça post-modem bir karşılık vermişti; "Madem ki çevre de artık merkez sayılmaktadır, siz de çe\- renin merkezinde knılcım tutuştunın, belki öbür yandan alevini göriirüz" de- mek istemişti. IKimliğini arıyorsan, önce kendin araştır... Bunu çevinrsek eğer. dünyanın ege- men kültürünün güvenliğı içınde, ha- kım olanın mazlum olana ilettiği "Kim- liğini arıyorsan. önce kendin araştır ve bul"un ardındakı bütün olumsuzluk- lar böylece ortaya dökülmek zorunda kaldı. Post-modern kılığa bürünmüş olan modernizmin karşıt. çelişik kav- ramlan yeniden gündeme geldi. Kadın-erkek. beyaz-renkli. Hıristi- yan-Müslüman, Doğu-Batı. enternas- yonal-nasyonal, kapitalizm-sosyalizm gibi karşıtlıklan kürüselleşmeyle yitir- diğimiz yalanı bir kez daha ortaya çıktı. Dünyanın küresel olduğu gerçe- ği öteden beri biliniyordu zaten ama. merkez-çevre bu küresellıkte yine de yitip gitmiyordu. Emperyalizm, ko- İonyalizm. nasyonalizm eski kılıklan- na yeni aksesuvarlar takıyoriar ya da yeni bir kimlikle karşımıza çıkıyor- İardı. Bugün çevTenin merkezle değil. ter- sine çevrenin çevreyle savaşlan sürer- ken merkezden ortaya atılmış olan post-modem yeni kavramlar hala Jo- achimides'in açıkça belirttiğı gibi "Batı'nın hala tek egemen kültür dili" olduğu olgusunu değiştirmiyordu. El- bette bu egemen kültür dilinde. bütün ekonomik fırlamasına karşın Japonya sıfırdı. Evet öyleyse çevrenin bölünmesi- nın. çevrenin nıcelıksel olarak artışınm yarannın neye hizmet ettiğj bir kere daha düşünülmeh herhalde. Kazanan kim oluyor yine? Acaba merkez-çevre ve küreselleşme kılığına girmiş eski, bıldik emperyalizm mi yoksa? Kuşku- culuğun da bu kadan fazla diyenler olabilir. Bunu da Batı'dan öğrendik, iyi de oldu. Oldukça da post-modem bir yaklaşım bu; bütün kavramla- nmızı. ahşkanlıklanmızı. akıl ve öz- gürlüğe dayah pozitivist görüşlerimizi ve bunun bize öğrettiği emperyalizm ve milliyetçilik gibı karşıtlıklann nele- re mal olabileceğini yeniden gözden geçirmemiz kötü mü? Sonuçta oturum. bizim sorumlulu- ğumuzda ve yükümlülüğümüzde olan sanatsal konulann kendi aramızda tartışılması gerektığinı düşünen izleyi- cilerin kendi aralannda tartışmasıyla kapanmış oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle