Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET2 11 KASIM1993 PERŞEMBE
KULTUR
'20. Yüzyılda Amerikan Sanatı' sergisinin küratörü, sanat tarihçisi Christos Joachimides:
Türkiye'deböylesergi?Unutun!...
AHL ANTMEN
İtalya'da 16. yüzyıla. Fransa'-
da 19. yüzyıla damgasmı vurdu
sanat. 20. yüzyıhn ikinci yansı-
nda ise. "üstünlüğü" Amerika
elde etti. Bugün. Nevv York hala
"büyük merkez" kabul edilse de
artık "tek" merkez olmadığı
düşünülüyor. "çok merkezlilik-
ten" söz ediliyor . Abıdin Dıno
yepyeni bir merkezin -ne New
York ne Pans ne de Berlin-ortay a
çıkacağı inancindaydı. Alman-
ya'dan sonra Londra'da açılan
"20. Yüzyüda Amerikan Sanatı"
sergisi. Ne\v York'un "Paris sal-
tanarfnı nasıl ele geçirdığını an-
latmayı amaçlıyor. Ancak bunu
anlatan, Amerikalılar değil. iki
Avrupalı.
Christos Joachimides ıle Nor-
man Rosenthal Sergı. ikı Avru-
palı'nın "teleskopla" Atlantık'ın
öte tarafma bakıp. görduklenni
biraraya getirmesınden oluşuyor.
Uzaktan bir bakış Tabıı bızler.
daha da uzaktan bakıyoruz: Ser-
ginın küratörlerinden Chnstos
Joachimides. geçen hafta ıçınde
Türkiye'deydı. "'20. Yüzyılda
Amerikan Sanatı" sergisi konu-
sunda bir konferans \erdı Sergı-
de yer alan kimi yapıtlan dialar-
danızledık.
Böylesi bir sergi için Türkiye'-
nin daha kaç yıl beklemesi gerek-
tiğini sorduğumuzda Joachimi-
des. "L'nutun bunu!" dıyc yanı-
tladı "Olanaksız. \e şimdi, ne de
hiç..." Tamam. bız de kımı ger-
çeklengörebiliyoruz jma buden-
lı kesin konuşmak? . "Bu sergide
müzelerden ve özel koleksiyonlar-
dan derlenen 67 sanatçının yapı-
Han \ar. Bu kadar bü>ük bir ko-
leksiyonun borcu allına girmeniz.
üstelik bu kadar uzun bir süre için.
olanaksız. Böy le bir sergi) i kaldı-
rabilecek bir yapıda değil İstan-
bul. Bu yalnızca bir bina sorunu
değil - o da yok \ a- gördüğüm ka-
darıyla İstanbul'da Arkeoloji Mü-
zesi kadar önemli bir bina y ok. Ar-
keoloji Müzesi'ni boşaltırsınız.
ama bu da barbarlık nlur. ^ al-
nızca İstanbul'da değil. ömeğin bir
Tokyo'da ve hatta Roma'da da
böyle bir sergi yapamaısınız. "
Şu sıralar Londra'da. Kraliyet
Akademısi'nde sergilen "20.
Yüzyılda Amenkan Sanatı" ser-
gisi. yüzyılın başından günümuze
dek Amerikan sanatını. 67 sa-
natçının yapıtlan araeılığıyla ir-
deliyor. Marcel Duchamp ile baş-
layıp Jeff Koons ile sona eren bir
"takvim". Gerçı "takvım' sözüne
çok kızıyor Joachimides: çunku
bu takvimde büyük eksiklıkler
var. (Joachimides bu nedenle
eleştirmenleri çok kızdırdı) "Bu
bir \merikan sanatı ansiklopedisi
değil, Amerikan sanatına Avnı-
pa'dan bir bakış" dıyerek kendını
savunuyor Joachimides. Ünlü sa-
nat tarihçisi \e küratör. soru-
lanmızı yanıtladı:
- New York'un nasıl >e neden
özeUikle 20. yü/y ılın ikinci yarısı-
nda 'merkez' konumunu elde etti-
ğini anlatabilirmisiniz?
Orada üretilen sanatın kalıtesi
nedeniyle... Bana kalırsa. moder-
nızm dediğimız şey 1930'larda
çok cıddı bir bunalım yaşadı Av-
rupa'da ve ardından da faşızm.
nazızm gelince bir çıkij noktası
bulamadı. O dönemde genetde
Pans'teçalışan. Avrupalı pek çok
önemli isım Amerika'ya göç etti.
Avrupa'da sanatın, sanatçının
konumu giderek önemını yıtirdı.
Amerika. Hıtler'den kaçanlar
için bir özgurlük. demokrasi sim-
gesı oldu. Ancak bu donemde
Amerika'da. sanatın çökmediğı-
ne dair. hatta y enıden. çok da dü-
zeylı bir başlangıç yapacağ yo-
lunda umut veren. iyımserlik aşı-
layan yenı bir sanatçı kuşağı or-
taya çıkmasaydı durum farklı
olurdu tabiı. Soyut dışavurum-
culuk. yeni dada. pop ve belkı de
minımalızm derken. bu gelışım
sürecı uzadı Öte yandan dün-
yanın büyük siyaset ve sosyal
merkezlen de yavaş yavaş temel
sanat merkezlen de oldu zaman
içınde. Şöyle birgenye bakıp Av-
rupa'mn savaş sonrası durumu-
nu gözden geçinrseniz. aslında
kazanan taraflann bile muthiş bir
çöküş yaşadığını görebihrsıniz.
Dolayısıyla batı dünyasında
Amerika bır tür prototıp oldu.
Holl\~vvood. Amerikan arabalan.
Coca Cola. sıgaralar, herşey...
Fransa ve AÎmanya'da genç
kızlar bir Luck Strike paketi için
ca Amerika'da bir grup sa-
natçının tıpkı Paris'te Fovlar ya
da Almanya dışavurumcular gibı
bir hareket başlattıklan an. Ar-
mory sergısi bır başlangıçtı. Yok-
sa Amerikalılar 18. yüzyıldan
ben resım yapıyordu..Yüzyılın
başında pek kaliteli olmayan
post-empresyonist yapıtlar üretı-
lıyordu. Bu tür tarihsel araştı-
rmalarda ben asla "takvırm'ı izle-
mem, "takvım'e göre değerlendir-
meyapmam. 1 ocak 1900tarihin-
de dünyada hiçbir değişiklik ol-
madı. Olanlar va önceden olmak-
pa'nın. daha da özele ınersek be-
nim ve meslektaşım Rosenthal'ın
bakış açısıyla. "20 Yüzyılda
Amerikan Sanatı." Diyalektik
bir şey. kesin bır şey değil. Bu se-
çim tannnın hükmü falan değil
ki. Yüzlerce sanatçı var. Ameri-
ka'nın görsel kültürunü anlamak
için ilginç olabilecek örnekleri
seçtık yalnızca. Zaten herşeyi
gösterelim diye bır amacımız
yoktu ki.
- Sergide Duchamp çok önemli
bir yer tuhıyor. Bir Fransız sa-
natçıyı Amerikalıymış gibi öne
ben Amerikan sanatının hemen
hemen her dönemınde Amenkan
sanatçılannı etkıledı. Sergi as-
lında Marsden Hartley ile açılıyor
ama dılersenız Duchamp'labaş-
layıp onun torunlan diyebileceği-
miz JefT Koons. Robert Gober ve
MikeKelle> ilebitıyordiyebilirsi-
nız. Yani bır daırey le tamamlanı-
yorsergı.
- Amerikan sanatının büyük bir
bölümünün aslında hiç de 'Ameri-
kan1
olmadığı yolunda görüşler
>ar. Bu sanata gerçekten katkısı
olmuş sanatçdar, ya Avnıpa kö-
Stuart Davis'in 1924 tarihli vapıtı 'Luckv Strike'...
fahişelik yaparlardı! Bunun
yansıması sergide var, Stuart Da-
iis'ın IQ24 tarıhlı "Luck> Strike"
adlıyapnı Bütün bu küİtürel pa-
rametreler. tum dünyada Ameri-
kan kültürü bombardımanı ya-
rattı.Ve buna paralel olarak da
plastık sanatlarda Nevv York.
Panı'ınyerinıaldı.
- Amerika'da 1913 yılında ger-
çekleştirilen Arrnon' sergisini bu
üUiede modem sanatın başlangıcı
say i) orsunuz. ABD'de modern sa-
nat gerçekten o tarihte mi başladı
191? yılı. bır momentum,
Amenka'da modernizmin artık
tartışılmaya başlandığı an. Ayn-
taydı ya da sonradan olacaktı.
Olay lar takvimde değil, bırsürec-
tegerçekleşiyor.
- Meslektaşııuz Norman Ro-
senthal'la birlikte. en çok kapsam
dtşında bıraktığınız bazı önemli
sanatçdar nedeniyle eleştirildini-
z... Amerikan sanatının gelişimin-
de büyük rol oynamış Hans Hoff-
man, Morris Louis, Kenneth No-
land, JulesOlitski, Joseph Albers,
Helen Frankenthaler gibi sanat-
çılar yok.
Of, o 'Kimleri dışarda bı-
rakmtşsın bakayım' diye üzenme
üzenme gelen kocaman bir işaret
parmağıydı!.. Bu bir seçki. Avru-
sürmeniz çok tepki aldı...
Bunun çok kesin bir nedeni
var. Duchamp'nın ilk dönem
yapıtlanndan "Nude Descending
the Staircase" (Merdivenlerdeki
Çıplak) 1912 yılında Paris'te
sergılenrruş ve ilgi çekmemişti.
1913 yılında Nevv York'ta sergi-
lendiğinde ise bu ülkede modern
sanat için bır tür İşaret' oldu bu
yapıt. Duchamp, sanat tarihinde
tanıdığımız Duchamp'yı Ame-
rika'da yarattı. Yanı Duchamp.
Amerika'da Duchamp oldu. Bü-
tün önemli yapıtlannı burada ya-
rattı. Hazır nesne kavramını bu-
rada ortaya attı. Ve ta başından
kenli ya da zaten onlar da eğitim
için AvTupa'ya gitmiş. Avrupa kühii-
ninü özümsemiş kişiler. Amerikan
sanatının önce Avrupa'nın süzge-
cinden geçtiğini düşünüyor musu-
nuzi
Sanat gökten zembille inmı-
yor. Sanat sanattan doğar. Birey-
sel yaratı. dışardan gelen dürtü-
lerle ortaya çıkabılır ancak. O dö-
nemde. sanaün merkezi Avrupa'-
ydı, bu nedenle Amerikalılar da
oraya gıttiler tabiı.
Rauchenberg Parib'e gitti. ElLv
worth Kelly uzun bır süre Pans'te
kaldı. Ama bu ne anlama gelır kı?
Hiçbir Fransız sanatçı o dönem-
Christos Joachimides'in düzenlediği
sergide yer alan yapıtlardan biri de
Edvvard Hopper'ın 1952 yılında
vaptığı 'Tren>oluna Bakan Otel'...
de Kelly nin resimleri kadar
önemh yapıtlar vermedi. Ameri-
kahlar özellikle Matisse'i çok se-
vıyorlardı. çok önemli bir sa-
natçıydı Amerikalılar için Matis-
se ve Mondrian da öyle. Ama or-
taya koyduklan işlerin ne Matis-
se'le ne Mondrian'la hiçbir ilgısi
yok. Önemli olan da bu
- Amerikan sanatının "alrın" dö-
nemini başlatan Jackson Pollock
olmasaydı. Amerikan sanatı ne
yönde bir gehşim gösterirdi bilin-
mez, Ancak Pollock'un 1956 ydın-
daki ölümüyle Amerikan sa-
natının 'duraklama1
devresine gir-
diği >e daha çok pivasaya yöneldi-
ği göriiştine kanlıyor musunuz?
Picasso olmasaydı yüzyılımız
nasıl olurdu bilemiyorum. Ben
Pollock'un da yüzyılın ikinci
yansına tıpkı Pıccaso gibı dam-
gasını vurmuş bir sanatçı olduğu-
nu düşünüyorum. Yaşamında
yalnızca ikı-üç yıl üretken ve ve-
rimlı olabilmiş pek çok sanatçı
var. Pollock epeyce üretkendi.
Bır arkadaşım çok yaramaz bir
şaka yapmıştı; Jackson Pollock'u
bembeyaz sakallı, 80 yaşında, el-
leri ütreyerek tuvale boya
sıçrattıihnı düşünebiliyor musu-
nuz0
- 1950'ü yılların Amerikan sa-
natına baktiğınızda. soğuk savaş
siyasetiyle bu sanatçıların yapt-
tlan arasında bir bağlantı görüyor
musunuz?
A\ rupa'daki sanatçılann aksi-
ne. Amerika'da Vıetnam Savaşı
sırasında politızasyon sürecinde
bile sanatçılann siyasal tavnyla,
ürettiklen sanat arasında kesin
birçizgı vardı. Siyasete kanştılar;
toplantılara katıldılar. bağışlar
verdiler... Ancak ömeğin soyut
dışavurumcu tarzda çalışan bir
sanatçının görsel dılıni değiştir-
mesi sözkonusu olmadı. Bu bö-
lünmüşlük çok ilginç aslmda.
Yalnızca Amerikan sanaunda
değil, Anglosakson sanatının bü-
tününde var bu bana kalırsa;
yapıtlannda 'gizlı anlamlar' yük-
İü değil. metafızik bir yaklaşım
yok. Bence Amerikan sanatıyla
Avrupa sanatı arasındaki kesin
aynm burada yatıyor: Amerikan
sanatında. sanat. ne görüyorsan
odur ancak Avrupa sanatında
genelde bunun tersi sözkonusu.
Bunun ıçın Beuys Amenka'da
çok zor anlaşıldı. bir tür kozmoz-
dur Beuys'un sanatı ve bugün
bile Amerika'da ona karşı bir çe-
kingenlik var. Çünkü kolay ko-
lay anlayamıyorlaronu.
- V alnızca ABD'de değil, bütün
dünyada günümüz sanatının kali-
tesinin düştüğü iddia ediliyor.
Hatta bir eteştirmen sizin düzenle-
diğiniz "20. Yüzyılda Amerikan
Sanatı" sergisinin açıkça itiraf
edilemeyen bu gerçeği yansıttığını
vazdı...
Dünün sanatının her zaman
daha güzel. bugün üretilen sa-
natın da çirkın olduğu söylenir
hep. Çünkü bugünün sanatı in-
sanlara yabancıdır, "bilinmeyen'-
dir ve onu anlayabilmek için ge-
reken kriterler yoktur. 20.
yüzyılın sonuna doğru sanatın
yok olacağına dair teoriler var.
Bunlar saçmalıktan başka bır şey
değil. Ben de Joseph Beuys gibi
düşünüyorum. insan varoldukça
sanat da varolacaktır. Her zaman
müthiş bir yaratı süreci sözkonu-
su. Bu süreçte kimı sanatçılar
unutulacak, kimisi de kendi ku-
şağının sanatına damgasını vura-
cak.
- Herşeyin yapddığı söylenen
bir ortamda bundan sonra 'yepye-
ni* bir akun doğabilir mi?
Sanat tanhihe baktığımızda.
her dönemin kendine özgü ba-
şanlan ve başansızlıklan olduğu-
nu görüyoruz. Ve bu çaba sürü-
yor. Ne olacağmı göreceğiz.
Şu an tabii ki her aianda. eko-
nomıde, sosyal aianda olduğu
gibi sanatta da müthiş bir
şaşkınlık yaşanıyor...
TOBA V'dan işsiz tiyatroculara
çağrı
ANKARA (L'BA) - Dev let Tıyatrolan Opera ve Balesi
Çalışanlan Yardımlaşma Vakfı (TOBAV)daha önce
yaptığı çağnya yeterince ilgi gösterilmemesi nedeniyle genç
ve işsiz tiyatroculara yönelik çağnsını yineledi. TOBAV
bünyesinde bir tiyatro topluluğu oluşturmak amacıyla
yapılan çağn nedeniyle 31 ekimde yapılan toplantıya ilgi ve
katıhmın az olduğu, o nedenle ikinci bir toplantı yapılacağı
bildirildi. TOBAV'ın genç ışsız tiyatroculara kendı
mesleklerinde çalışma imkânı vermek amaayla tiyatro
grubu kurmak istediği de ıfade edilerek Vakıf tiyatro
salonunun hazırlayacağı ılk oyun süresince tiyatrocu
gençlerin özveny leçalışmalan gerektiğj kaydedildi.
Aynca ilk gösterimden sonra elde edilecek gişe gelirlerinin
deçalışanlaravenleceği bildirildi.
TOBAV tiyatro grubuna katılmak isteyen genç işsiz
üyatrocularla toplantı 21 kasım günü yapılacak.
Anna Kavan'ın "Buz"uçıktı
Kültür Senisi - Anna Kav an'ın "Buz" adlı romaru Yapı
Kredi Yayınlan'ndan çıktı. "Gerçeklik benim için her
zaman bihnmez nitelikte bir şey olmuştu", diyor Anna
Kavan." Buz"un başında.
1901'dedoğan Kavan'ın asıl adı Helen VVoods'du, bu
takma adı. "Benı Rahat Bırak" adlı romanın kadın
kahramanından ve hayran olduğu Kafka'dan aldı.
Egzotik hayatıru yazdıklanna yedirişi ve düş dünyası
dolayısıyla sık sık Anais Nin'e benzetildi ve onun gibi
kültleşti. Düş. mesel. alegon ve masal gibi araç formlar
kullanarak otobıyografık yanlan belirgin. ama iyi
sindınlmiş. öykü ve romanlar yazdı. "Buz", yazann
sağlığında yayımlanan son ve en iyi romanı. "Buz"daki
karakterler özellikle simgesel v e adsızdır: Kızı, kahraman,
muhafız. Ülkeleri anonimdir. Kararlan geçici, eylerrüen
neredeyse rastlantısal. durumlan buzun ilerleyişi kadar
keyfıdir. "Buz" bızı, Kavan'ın yazısırun yüreğine ve
başansının, kişisel kaygılann ev renselleştiğj doruğuna
çekıyor
Öğretmenlerarasıfoioğraf
yarışması
Kültür Servisi-İstanbul Öğretmenleri Fotoğrafçılar
Birimı'nin düzenlediği öğretmenlerarası fotoğraf yanşması
sonuçlandı.Çeşitliıllerdenkatılan40yanşmacının 141
renkli baskı v e 46 sıyah-bey az baskı fotoğrafla katıldığı
yanşmanın renkli baskı dalında Nilgün Şenay birinci. -
Sergül Hidayetoğlu ikinci. Tülin Dizdaroğlu üçüncü oldu.
Ayşe Yüksel. Erdal Yazıcı. Şemsa Uygun. Tülin Dizdaroğlu
ve Ezine Aktaş da mansiyon aldılar.
Siyah-beyaz baskı dalında Erdal Yazıcı birinci. Yılmaz
Kalpalp ikinci v e üçüncü olurken. Erdal Yazıcf nın üç,
Yılmaz Kalpalp'in ıki vapıtı mansiyona hak kazandı.
yanşmada dereceye gıren ve sergilemeye değer bulunan
yapıtlardan oluşan "Öğretmenler Fotoğraf Sergisi". 24
Kasım Öğretmenler Haftasf nda. Adile Sultan Kasn
Öğretmenev i'nde açılacak. Sergide ödül alanlar için tören
dedüzenlenecek.
Fotoğrafevi'nde kısafilm
gösterimi
Kültür Senisi - Bey oğlu Fotoğrafevi'nde kısa fılm
gösterimleri şürüyor Bu çerçevede yann Natali Yeres'in
"İki Nokta Üst Uste"(oyn: Dilek karakaya) ve "Aynalar
Süiti"(oyn:GünerÖzkul)adlıçalışmalanizlenecek. 19
kasım cuma günü. Siğnem Selçuk'un "Paylaşabilenler
İçin" (Onur Altın) ve Nadir Ahoğlu'nun "Kenefteki
Adam" (oyn: Nadir Alioğlu) adlı filmleri gösterilecek. 26
kasım cuma günü ise İlkerCanikligirin "Nöbetçi" (oyn:
Altuğ Kirişlioğlu) \ e Özlmem Ath'nın " Ağacın Sesi" (oyn:
Erkan Özkarpat) adlı yapıtlan izlenebilecek. Gösterimler
Fotoğrafevi'nde 19.0Ö"da gerçekleşıyor
Türk sanatçı ve galericiler ünlü sanat tarihçisi Christos Joachimides'e kendi kendilerini şikayet ettiler...
Canlı sanatortamı, müzedendaha önemliCANAN BEYKAL
26-27 ekim günleri M.S Ü. Oditor-
yumu'nda başlayan bir etkınlık. Sw.ıss
Hotel'ın Mimosa Salonu'nda bir pa-
nelle noktalandı-. Alman Kültür Mer-
kezı'nın çağnlısı olarak ülkemize gelen
sanat kuraması ve sergı düzenleyıcısi
Christos \I. Joachimides. yine N. Ro-
senthal ıle birlikte düzenlediği ve Ber-
lin ile Londra'da ızlenebılen "20.
Yüzyd Amerikan Sanatı" adlı sergınin
(belırttığine göre sergide 300 tablo bu-
lunuyormuşl kendisınce seçilmış dıa-
lanyla "A\Tupa Amerika'ya Bakıyor"
başlıklı bir konferans verdi M S.Ü.
Oditoryumu tıka basa doluydu.
Joachimides'in bile şaşırarak belirt-
tiği gibı gelenler yer buîamadıklan için
merdivenleri işgal etmışlerdi Joachi-
mides, konferansında (bizim kitabı
olarak genelde iyi bıldiğimiz) Ameri-
kan sanatının tarihsel bır gelişımıni
sunmakla yetindı. Konferansta ilginç
tek bir yaklaşım. Amenkan sanatını
geçmişe bağlamak adına 40"lann so-
nunda göçmen sanatçılann başlattı-
klan soyut dışavurumcu ya da Pol-
lock'un yaptığına izafeten Action Pa-
inting'in büyük boyTit kullanmasının.
son derece ustalıklı. realıst peyzajlar
yapan ve geniş Amenka doğasını çok
iyi yansıtmakta hünerli Frederich
Cburch'un yapıtlanndakı buyük bo-
yutla bağlantısını kurmaktı.
Yine de bu yaklaşım klasik Batılı sa-
nat kuramcılannın vazgeçemediği bir
eklenme tutkusunu yansıtıyordu.
Yanı Amenkan sanatının da (sanıldığı
\e düşünüldüğü gibi) birbırinden ko-
puk ve salt Avrupa mirasıyla oluşmuş
değil. tersıne omekte görüldüğü gibi
aralannda bır bağ yoluyla oluştuğu
yolundaydı. Her zaman Avrupa'ya
bakmış olan Amenka'nın bir Avru-
palı (Alman) kuramcı ve sergi düzen-
leyicısınin bakışıyla sunulan sergisi ve
efbette bızim ıçın salt konferansı so-
nunda. sorulabilecek tek bir soru
\ardı. Û da "Amerika'ya bakan Avru-
pa, konuşmanızın neresindeydi?" idı.
Ama pek soruldu sayılamaz.
IBüyük pazann küçük
pazara açılması
İyı dıl.bılenlenn çevınnın yeterli ol-
madığı konusundakı yüksek sesü iti-
razlanna karşın. yine de bu konferans
sadece öğrencılere "bakmak" fıılıne en
uygun bıçımde bir ders vermiş oldu.
Çünkü nedense bu tür etkinlikleri, ser-
gilen Türkiye gibi çevre ülkelen sadece
ızdüşümlerine "bakmakla görebiliyor-
lar".
Alman Kültür Merkezi Müdürü'ne
1991 yılında Beuys etkinlikleri sırası-
nda yoneltılen ve Renee Block'la bır-
bırlerine topu atarak savdıklan şu so-
ruyu; anımsamamak elde değıldı.
"Peki, Beuys'u fllmlerden izlemek de
iyi ama acaba bu ülkeye bir küçük Be-
uys Sergisi getirmeyi düşünmez misi-
nizf
Gerçek şudur ki, işin asıl önemli
kısmı Avrupa ve özellikle Amerika'da
sürmektedir. Bize de bu etkinliklerden
haberdar olmanın tek seçeneğı, hiç ol-
mazsa şimdilerde binnci elden, izdü-
şümlerini izlemek kalmaktadır.
Ertesi gün Swıss Hotel'de Beral
Madra'nın yönetımındekı oturuma
Joachimides'in yanı sıra Ali Aka>,
Bedri Baykam, Haldun Dostoğlu.
Mehmet Gün ve Balkan Naci İslimyeli
katılmışlardı. Hasan Bülent Kahraman
oturuma katılmadı. Türk konuşmaa-
lann hemen hemen hepsi (Bedri Bay-
kam dışında) "merkez ve çevre" konu-
sunda post-modernızmden ne kadar
iyı anladıklannı ve büyük bir kurtancı
düşünce olarak post-modernizme
sanldıklannı açıkça beyan ettiler.
Sosyolojik, ekonomik, tarihsel, fel-
sefı ve sanatsal aJandan bütün post-
modern kavramlar, ahntılar, düşünce-
ler döküldü ortaya. Joachimides bun-
lann hıçbirine rağbet etmeyerek tam
bir Batılı kafasına uygun net bır
mantıkla ve oldukça pragmatık öneri-
leriyle bızim sınınmızın nerede oldu-
ğunu hatırlatıp durdu. Joachimides
"büyük pazann küçük pazara açı-
unasmı" öneren düşüncelenyle kısaca
"Batılı sanatçılann yapıtlannı satın
alarak bir koleksivonculuk kurumu
oluştumlmasını, onların buraya davet
edilerek sergilerinin yapılmasını, rakı
içilip, kah>e ikram edilerek y akın ilişki-
ler kuruhnasını \e sabırlı. uzun bir süre-
den sonra belki birinin bizim de oralar-
da bulunmamız gerektiğini hatırlat-
masının yolu"nun açılabileceğıni söy-
ledi. Bu düşüncelerin ilettiğı mesajın
çevinsi "Burada siz bir kıvılcım oluş-
turmalısınız"dı.
I Sanatçı-galerici-
koleksiyoncu üçgeni
Verdığı örnekler (Madnd, Napolı,
Lizbon), düşüncesinın sağlamalanydı.
Elbette burada sanatçı-galencı ve ko-
leksıyoner üçgeninin sağlam ve uzun
vadeli kurulmasının önemine değındi
ve bu konu üzerinde ısrarla durdu.
Koleksiyonerlığin Batı sanatçılanna
da açık olmasını özellikle vurguladı.
Hatta ülkemiz sanatplan için de ko-
leksiyonculuğun müze kurmaktan
çok daha önemli olduğunu belirttı. Bu
sorunun doğrudan kendı ülkemizin
sonımluluğunda olduğunu belirttik-
ten sonraki aşamada konuşmacılar ül-
kemiz siyasasından. ekonomisınden.
Kültür Bakanlığı'ndan. hatta Sıvas
olaylanndan dem vurarak küçük
kardeşin ağabeyinı babaya şikayetine
dönüştürdüler ve başlangıçtakı post-
modern edalannı alıp göturen kendi
kendimizi şikayet ve eleştiriler düzeyi-
ne ındirgediler oturumu. Joachimides
tabii ki bilmedığı bazı olay lar ve so-
rumluluk duymadığı bazı şikayetler
üzenne konunun buradan. sorumlu-
luğun bizden halledilmesi gerektiğini
net bir biçimde yınelemek zorunda
kaldı. Ve önerisinin aslında basıt ama
çok zorluk çıkartabileceğini Brecht'-
ten bir alıntıyla belırtti.
Joachimides canlı bir sanat or-
tamının oluşturulmasının müzeden
daha önemh olduğunu belirtti. Ger-
çekten de eğer ıleride müzenizi besle-
yecek yapıtlann oluşmasını sağlaya-
cak bır ortam yaratmamışsanız müze
nedir ki? Sadece bir bina! Içeriksiz bir
dış form.
Geleneksel tuval resminin koruyu-
cusunun önerdiğı sanatçı-galerici ko-
leksiyoner üçgeninin oturtulması so-
runu ve bu ülkenın ıç pazannda dış
kaynaklı sanatçılarla beslenmesi son
derece net bir mantığa sahipti. Aslında
Joachimides, konuşmasırun başından
sonuna kadar hep önende bulundu,
praü'k çözümlere davet etti konuş-
maalan ve hatta belki daha ilginç öne-
riler çıkar düşüncesiyle artık izleyicile-
re söz verelim teklıfınde bulundu.
Ama konuşmacılardan tek bir pratik
öneri getirilemedi. Çünkü sorun "Ne-
den Türkiye Batı sanat pazannda (or-
tamında demiyorum) yer alamıyor. ne-
den buna izin vermiyorsunuz? Oysa
post-modernizm artık dünyanın küre-
selleştiğini, merkez ve çe>Te ikileminin
kalmadığını, çe\renin de artık küresel
ortamda dikkate alınması gerektiğini
söylüyor. yalan mı söylüyor?" üzen-
neydi.
Oysa Joachimides böyle bır soruya.
post-modem hıçbir kavram kullan-
madığı halde oldukça post-modem bir
karşılık vermişti; "Madem ki çevre de
artık merkez sayılmaktadır, siz de çe\-
renin merkezinde knılcım tutuştunın,
belki öbür yandan alevini göriirüz" de-
mek istemişti.
IKimliğini arıyorsan,
önce kendin araştır...
Bunu çevinrsek eğer. dünyanın ege-
men kültürünün güvenliğı içınde, ha-
kım olanın mazlum olana ilettiği "Kim-
liğini arıyorsan. önce kendin araştır ve
bul"un ardındakı bütün olumsuzluk-
lar böylece ortaya dökülmek zorunda
kaldı. Post-modern kılığa bürünmüş
olan modernizmin karşıt. çelişik kav-
ramlan yeniden gündeme geldi.
Kadın-erkek. beyaz-renkli. Hıristi-
yan-Müslüman, Doğu-Batı. enternas-
yonal-nasyonal, kapitalizm-sosyalizm
gibi karşıtlıklan kürüselleşmeyle yitir-
diğimiz yalanı bir kez daha ortaya
çıktı. Dünyanın küresel olduğu gerçe-
ği öteden beri biliniyordu zaten ama.
merkez-çevre bu küresellıkte yine de
yitip gitmiyordu. Emperyalizm, ko-
İonyalizm. nasyonalizm eski kılıklan-
na yeni aksesuvarlar takıyoriar ya da
yeni bir kimlikle karşımıza çıkıyor-
İardı.
Bugün çevTenin merkezle değil. ter-
sine çevrenin çevreyle savaşlan sürer-
ken merkezden ortaya atılmış olan
post-modem yeni kavramlar hala Jo-
achimides'in açıkça belirttiğı gibi
"Batı'nın hala tek egemen kültür dili"
olduğu olgusunu değiştirmiyordu. El-
bette bu egemen kültür dilinde. bütün
ekonomik fırlamasına karşın Japonya
sıfırdı.
Evet öyleyse çevrenin bölünmesi-
nın. çevrenin nıcelıksel olarak artışınm
yarannın neye hizmet ettiğj bir kere
daha düşünülmeh herhalde. Kazanan
kim oluyor yine? Acaba merkez-çevre
ve küreselleşme kılığına girmiş eski,
bıldik emperyalizm mi yoksa? Kuşku-
culuğun da bu kadan fazla diyenler
olabilir. Bunu da Batı'dan öğrendik,
iyi de oldu. Oldukça da post-modem
bir yaklaşım bu; bütün kavramla-
nmızı. ahşkanlıklanmızı. akıl ve öz-
gürlüğe dayah pozitivist görüşlerimizi
ve bunun bize öğrettiği emperyalizm
ve milliyetçilik gibı karşıtlıklann nele-
re mal olabileceğini yeniden gözden
geçirmemiz kötü mü?
Sonuçta oturum. bizim sorumlulu-
ğumuzda ve yükümlülüğümüzde olan
sanatsal konulann kendi aramızda
tartışılması gerektığinı düşünen izleyi-
cilerin kendi aralannda tartışmasıyla
kapanmış oldu.