Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15EKİM1993CUMA CUMHURİYET2 SAYFA
KÜLTÜR
'Yabancılaşma ve iletişimsizliğin' yazan, yeniden sinemanın gündeminde
Kafka'ya ilişkmkuıgusalhirmeditasyon
SLTVGU ÇAPAN
Adı İbranice'de karatavuk anlamı-
na gelen, 41 yıllık kısa yaşarnına sığ-
dırdığı ölûmsüz romanlan, hikâyeleri.
günlükleri ve mektuplanyla, sonradan
tedirginlik ve yabancılaşma kavramla-
nyla nerdeyse özdeşleşen, Sartre'ın de-
yişiyle yirminci yüzyıl edebiyaonı
oluşturan "ana kanaTlann belki de en
önemlisi ve kesinlikle onsuz düşünüle-
meyecek çağdaş yaşamın karakteristik
yazarlanrun başında yer alan, Alman
dilinin büyük ustası, Praglı Franz Kaf-
ka'nın, düşsel ve fantastik dünyasının
tüm boğuntu, kuruntu ve karabasan-
lanyla yansıdığı bütûn "eserini" bir
yana bırakalım, en azından Şato,
Dava ya da Amerika'sına vakıf olma-
yan nesle aşina değiliz! Anlaşılan, 1989
Cannes Festivali galibi "Sex, Lks and
Videotapes-Seks Yalanlan"ndan bu
yana sesı soluğu çıkmayan, genç Ame-
rikalı yönetmen Steven Soderbergh de
bizim nesüden! Çünkü bu hafta önce-
likle seyrettiğimiz, uzun süredir üstün-
de tkizlenerek uğraştığı, ikinci fîlmi
"Kafka"yla, sıkı bir Kafka tutkunu ol-
duğunu örnekliyor.
[ollyvvood'un
tipik biyografık
fılmlerinden değil,
Kafka'nın kasvetli
yaşarruyla ünlü
romanlanndan yola
çıkılarak yazılmış
polisiye bir gerilim
öyküsü ve Kafka'ya
ilişkin 'kurgusal bir
meditasyon' denemesi
olarak ilgi çekiyor.
Hollywood'un tipik biyografık
filmlerinden değil "Kafka". Laterna
ya da klavsen çeşidinden bir çalgırun,
Orta Avrupa'ya özgü çingene renkle-
rine bulanmış ürulanndan bütünlenen
müziği ve yazann tüm yaşamı boyun-
ca çok seyrek aynldığı, geçen yüzyılda
"monarşinin mûcevherat kutusu" sayı-
lan Prag'ın, ekspresyonistlere bol se-
lam sarkıtılan siyah-beyaz görüntüleri
eşliğinde, "flu"dan gittikçe "net"e dö-
nüşen zevkli bir jenerikle açılan fılm,
Kafka'nın Prag'ın "eski kent"indeki
5-10 kilometreük bir "çemberin içine
hapsedilmiş" kasvetli yaşamından ve
ünlü romanlanndan yola çıkılarak.
Lem Dobbs tarafından yazılmış bir öy-
küyü aktanyor.
I Monarşinin mücevherat
I kutusu Prag...
Bağımsız, aynksı bir yapımın çileli
koşullannda gerçekleşürilmiş, Kaf-
ka'nın havasını soluduğu mekanlarda,
Prag'da cekilmiş fılm, Değişim, Dava.
Şato vb. gibi yapıtlanyla, ölümünden
önce yazann 1920'lerin başlanna denk
düşen son döneminden almmış kimi
Kafka'ya vabancı olduğunu gizkmeyen İngiliz aktörü J. Irons, çekimlerde yönetmene kan kusturmuş.
K,• afka - Yönetmen: Steven Soderbergh j Senaryo:
Lem Dobbs j Kamera: Walt Lloydj Müzik: CliffMartinez j Oyuncular:
JeremvIrons, Theresa Russell, JoelGrey, Ian Holm, Alec Guiness, Armin
Mülle'r-Stahl, Jeroen Krabbe, Brian Glover /1992 ABD (Standart Film)j
Sadece Beyoğlu Beyoğlu sinemasında.
ration'ı derinlemesine etkileyecek olan
"yabancılaşma" yazannı, alışılagelen
şablonlara pek rağbet etmeden karşı-
mıza getiren film, ilginç nitelemesini
hak eden, Kafka'ya ilişkin "kurgusal
bir meditasyon" denemesi olarak da
algılanıyor.
Steven Soderbergh'in baroktan yola
çıkarak yoğun ekspresyonist bir bıçe-
me ulaştığı bufilm,30 yıl kadar önceki
Orson \Vclles yapımı "Dava"dan bun-
ca zaman sonra, Kafka'yı yeniden ye-
dinci sanatın gündemine getiriyor,
Haroid Pinter'in yazdığı senaryodan
David Jones'un cektiği 1992. BBC ya-
pımı yine "Dava" fîlmiyle birliktc.
zaman dilimlerinin kaynaştınlarak
kurgulanmasından bütünleniyor.
Beylik bir "Kafkaesk" atmosferin ege-
men olduğu öyküde, ansızın sırra ka-
dem basan arkadaşınm izini süren bir
dedektif gibi izlediğimiz Kafka-
Jeremy Irons, eündüzleri "Bohemya
KraUığı İşçi Kaza Sigortası ŞirketT-
nde çalışıyor. hatta amirlerince (yılla-
nn Sir Alec Guiness'i, kahramanımı-
zın. seçkin bir memur olarak yetenek-
lerinin farkına vanp onu terfı ettiren
müdürünü oynuyor) aylığına zam ya-
pılıyor, emrine yardımcı bile veriliyor.
Dakulolarla büroda oyun oynayan,
sarsak ve ayarsız ikiz yardımcılan. as-
lında "şatdtfaki yetkililerce" Kafkayı
denetlemek ve izlemekle görevlendiril-
miştir. Oysa her kurumda rastlanacak
türden. "patronun köpeği" zannettiğı
küçük adamdan (Cabaret'nin unutul-
maz Joel Grey'i harika. porno düşkü-
nü bu küçük hesapçı Burgel rolünde)
boşuna kuşkulanır, gecelerini yazarh-
ğa hasretmiş kahramanımız. "Ceza
Sömürgesi"ni ya da ahbaplannca ala>
konusu yapılan, böceğe dönüşen Gre-
gor Samsa'nın hikâyesıni (Değişim)
yazıp, gündüzlerini dosyalarla evrak-
îann arasına ve yalnızlıâna gömen
Kafka'nın. "Taşra'da Duğün Hazıriık-
lan" adlı öyküsünün başkişisi Raban'-
hradan seyirciye
sıkıcı gelecek
bölümleriyle ABD'de
gişe bakımından tam
anlamıyla
yatan 'Kafka', sinemanın
ekspresyonist dönemine
saygı gösterisinde
bulunan edebi bir siyah-
...... beyaz deneme.
ın adını taşıyan kayıp arkadaşınm es-
rarengiz ölümünü araştınp soruştur-
ması, onun da derdest edilip şatoya
götüriilmesiyle sonuçlanacaktır, hem
de "komik" ikiz yardımcılan tarafın-
dan.
Raban'ın devrimci kız arkadaşı
Theresa RusselTın asıl düşmanın "ya-
salar ve düzen" olduğunu kafasına
kaktığı Kafkamız, yazarlığından ya-
rarlanmak isteyen devrimci bir "düzen
karşıtı" gruba ilgi ve yakınlık duyma-
sıyla heyecan katıyor büro dışmdaki
yaşamına. Devrimci örgüt üyelerinin
öldürülmesi. otoritenin tcmsilcisi polis
müdürü Armin Müller-Stahl, Dr.
Murnau'nun laboratuvan. taş yontu-
cu Jereon Krabbe'ın yardımıyla me-
zarlıklan tamamcn "renklT'şatoya so-
nunda gırebilen Kafka'nın. "garip ve
absürd" serüveninin. sonrakı durak-
lan filmde.
IEkspresyonist birçağ
filmi cazibesi...
Ortalama seyirciye sıkıa geleck bö-
lümleriyle ABD'de' "sanat filmi" ola-
rak değerlendırilerek gişe bakımından
tam anlamıvla yatan "Kafka". sine-
manın ekspresyonist dönemine saygı
gösterisinde bufunan. farklı ve edebi'
bir siyah-beyaz deneme. Gölgelerin
uzayıp kısaldığı. ışığın boş. ıssız so-
kaklara aksetüği. I920'lerin"barokve
romantik" Prag'ında geçen. mekan,
dekor. kostüm ve atmosferiyle "dça-
vunımcu bir çağ fılmi"'nın cazibesini
kuşanmış "Kafka"da. içinden çıkıl-
maz tüm kurallanyla insanın kişiliğini
hiçc sayan bürokrasi ve sonsuz yetki-
lere sahip karanhk güç ya da güçlere
karşı, bireyın verdiği mücadele tasviri,
meraklısını bir buçuk saat süresince si-
yah-beyaz labirentlere çekiyor. Sonra-
dan modern edebiyaü. bilinç akımı
kuşağını, Yeni-Romanı, Beat Gene-
Jasikbir
biyografıden çok,
Kafka'nın
karabasansı dünyasını,
şaşırtıa bir beceriyle
sorup soruşturup,
arayıp tarayan bir
'yaratıcı' filmi.
Kat kat dosyalarla. evraklarla dolu
dolu raflar. geniş salonlar, merdiven-
ler. koridorlar. kapılar, kunt mobilya-
lar, oteller. cafeler. ölesiye ciddi. sus-
kun.aksimemurlar. kâğıtlarveevladi-
yelik, eski. kallavi Remington'lardan
gecilmeyen bu bağımsız ve ödünsüz
film, başta da belirttiğimiz gibi, klasik
bir biyografıden çok. Kafka'nın kara-
basansı dünyasını, şaşırtıcı bir beceriy-
le sorup soruşturup. arayıp tarayan
bir "yaratıcr filmi. 'Değişim" yazarı-
nın trkiltici evrenini görüntülere dök-
me girişımi, sert, donuk, soğuk ve yer
yer mizahi tarafından. İçe kapanık,
hımbıl gözlemci ve düşünür Kafka'yı
çözümtere varabilmek için çeşıtli risk-
lere atılan bir hareket adamına çe\iren
fılm. yabancılaşma, iletişimsizlik ve
paranoyaya ilişkin, haün sayılır, öz-
gün bir çalışma.
Güçlü babasıyla süregelen nefreti-
nın kadınlarla olan ilışkılenni de hayat
boyu olumsuz elkilediği büyük yaza-
nn tedirgin edici evreninin, olağanüs-
tü görüntülerle beiimlenmesi deneme-
si de diyebileceğimiz "Kafka", sıradan
seyirciyi boğuntulara garketse de, "si-
yah-beyaz'm görkemi"ne adanmış bir
saygı gösterisi adeta. Kafka metinleri-
nin şaşırtıcı bir tarzda, beyaz perdede
yeniden okurunası ginşimı «k-sayıiaba-
îecek bu filmi, iyice tadma, anlamına
varmak için birkaç kez izleyecektir
herhalde meraklısı. Steven
Soderbergh'in, pek bir Amerikalı'dan
beklenmeyecek kapasitedeki bu ikinci
filmi kuşkusuz ilgisiz kalınamayacak
türden, dikkat ve özenle meydana ge-
tirilmiş, ilginç ve özgün bir stil alıştı-
rması sonuçta. "Snnsıkı sarimış. pen-
çelerini geçirmiş Prag"ın tutsağı. ma-
razi duygusallıktaki. veremden ölen
Kafka'nın 110. yaşını kutlamak için
bu fılme yollanmak herhalde en iyisi!
(Tabii bütün bu dediklerim Kafka me-
tinlerinin tiryakilerine yöneliktir. j
"Medya" nedip?
ALPA\ KABACALI
Yakın bir döneme kadar. yabancı kökenli "media'' sözcü-
ğünü "kitle iletişim araçlan''dıye Türkçeleştirdik. Sanayileş-
miş kapitalist ülkelerde bu konu üzerine pek çok araşürma
yapıldığını. bırtakım kuramlar ortaya atılıp gebştirildiğini az
çok biliyorduk. İletişim bilimcilerinin kuramsai çahşmalan
yayımlanmaya başlayınca. belki de "bir bardak suda fırtına
kopanMığı" izlenimine kapılanlanmız oldu. O ne çok ku-
ram, o ne çok araştırmaydı... (Özellikle, İrfan Erdoğan-
Korkmaz Alemdar'ın "Kitie iletişim kuramları-Tutucu ve de-
ğisimci yaklaşunlar" altbaşlığını taşıyan, Bılgı Yayınevi'nce
Mayıs 1990da yayımlanan fletişijn ve TopJum adlı kitabını
anmalıyız.)
Media'yı "kitie iletişim araçlan" diye Türkçeleştirirken de,
kapitalist ülkelerde bu konunun abartıldığını düşünürken
de. kendi koşullanmızı göz önünde bulunduruyorduk: Belir-
li sürüm sınınnı aşamayan gazeteler, televizyon karşısında
etkisini yıtirmiş olan devlet tekelindeki TRT radyolan ve et-
kınliği giderek artan. devlet tekelindeki TRT televizyonu (ve
TRT'nin kanallan)...
Birdönem gelmiş, 1961 Anayasası'nın özerk kıldığı TRT-
ye özerklık çok görülmüştü; hem hükümete (iktidara) bağlı,
hem de tarafsız (?) bir TRT yaraülmıştı. Bu, eleştirilerin ve
yakınmalann yoğunlaşmasına yol açıyordu. Ama, kabul et-
mek gerekir ki. TRT yönetimleri, ne ölçüde taraflı olurlarsa
olsunlar. -"Sahibinin Sesi*' kimüğını edindikleri 12 Eylül gibi
dönemler dışında- belırli bir ağırbaşlıhğın ve ölçülü bir söyle-
min ötesine pek geçmemişlerdi. Greçtikleri anda da büyük
tepkileralmışlardı. Bunun örneklennden biri belleklerdedir
Bir doktorun zakkumdan kanser ilaa yaptığı savı, tıp yö-
nünden kanıtlanmışcasına. ana haber bülteninde birinci ha-
ber olarak uzun uzun verilmişti...
Bunu. uydudan yayın yapan özel televizyonlar dönemi iz-
ledi. Anayasa. özel radyo ve televizyon kanallan kurulması-
na izin vermiyordu; devlet ise uydudan yapılan yayınlan ön-
lemiyor ya da önleyemiyordu. Bu yayınlann yasal olup ol-
madığı tartışılırken radyo istasyonlan da kuruldu... Bir baş-
ka dönem geldı, Türkiye'den yayın yapan özel radyo ve tele-
vizyonlar kapatıldı... Çok gecmeden anayasa değiştirildi, is-
teyen ve gücü yeten herkes televizyon kanallan, radyo istas-
yonlan kurdu... Anayasa değişikliğinden sonra iktıdar. özel
radyo ve televizyon yayınlannı kurala bağlayacak olan ya-
sa>ıçıkarmad(... Yasa çıktığında pek birşeydeğişmeyecekse
de, şimdilerde "anarşi" döneminin yaşandığını söyleyebili-
riz.
Ama bu yakınlarda değişen bir şey oldu: Media'yı tanıdık.
Hayır. karşımızdakiler kitle iletişim aracı falan değildi; hiç
tanımadığımız bir şcydi: Toplumu yönlendirmek ıçın elin-
den geleni yapıyor. yorumculannın küfürle kanşık bıralt-dil
kullanmasına bıle izin veriyordu. Kişilere. kurum ve kuru-
luşlara saldırmaktan. olaylar yaratmaktan geri kalmıyordu.
Sermayenin özel hesaplan. tekelleşme çabalan ve "reka-
bet" tutkusu media'yı daha da azmanlaştınyordu...
Buna bağh olarak. reklam pazanndan pay kapma kaygısı
dolayısıyla "en çok izlenen kanal obna" çabası harcanıyordu.
•Geniş kesimin izlemesıni sağlamak ıçın de ekranlara yoz bir
kültürün. daha doğrusu bir alt-kültürün ürünleri getiriliyor;
bu da "sunulan" yoz kültürün yaygınlaşmasını sağhyordu.
Etkileşim böylece sürüp gıdiyordu... 900'lü telefonlar da işin
tuzu biberiydı...
Evet. bunlara "kitle iletişim araçlan" denemeyeceğini
kavradık... Türkçesini türetecek kadar binkimimiz ve zama-
nımız da yoktu...
Bu azmana. dilımızin döndüğü gibi. medya adını veriver-
dik...
Şimdi. gözümüz onda. ağamız açık. izliyoruz...
Ve çok merak ediyoruz: Toplumu ne ölçüde etkileyecek?
Epeydir 'üretmeyen' Şerif Gören komedi- parodiyle dönüyor:'Amerikalı'
Görmeyeli,Amerikaholmuşuzhani...Konu artık şarkısıyla-klibiy-
le ve Amerikanvari tanıtım
kampanyasıyla herkesin malu-
rau.
Amerika'da köşeyi dönmüş
Türk işadamı (Şeref the Turk-
Şener Şen), yıllar sonra ülkesine
dönüp İstanbul'da gençliğinin
büyük aşkını anyor.
Ticari bağlantılar kurmak is-
teği ve vaktiyle sevdiği kızı (Me-
lek. sonra Angel-Lale Mansur)
elinden alıp cebine de uyuşturu-
cu koyarak başını belaya sok-
muş eski arkadaşı- yeni medya
patronundan (Taner Barlas) in-
tikammı almak amacıyla.
tem Eğilmez'
in'Arabesk filmi
gibi sinemamızda
pek sıkça
rastlanmayan
türden
hareketli,bol
neşeli, gırgır-
şamatabir
güldürü denemesi
Şerif Gören'in
'Amerikalı'sı.
Ağzmda purosu, ayağında
çizmesi. gözünde kara gözlüğü,
üstünde o sinir fotoğrafçı yele-
ği. başında da kâh beyzbol kas-
keti, kâh kovboy şapkasıyla ka-
rikatür gibi bir ü'p Şeref the
Turk. Zaten daha filmin ilk ka-
resinde, Yeşilköy'de uçaktan
inen Şeref in temiz Istanbul ha-
vasmı içine çektiği, mübarek
vatan toprağmı öptüğü(!) ilk
sahnede u
Amerikaİı"nın türii-
nü. tonunu açık ediyor yönet-
men Şerif Gören: Parodi, mi-
zah, gırgır, şamata...
A merikalı /
Yönetmen: ŞerifGören
I Senaryo: Umit Ünalj
Kamera: Erdoğan
Engin I Müzik: Volkan
Gücer I Oyuncular:
Şener Şen, Lale
Mansur, Taner Barlas,
Eray Ozbal, Ayton
Sert, Ihsan Bilsey, Sırrı
Elitaş, İlterav İlker j
1993 (Anadolu
Filmcilik)Beyoğlu
Emek, ŞişliKent,
Çemberlitaş Şafak,
Bakırköy 74, Maslak
Mövenpick
sinemalarında.
j^Harıison Ford Dr. Kimble'r^'^}-.
canlandırıyor
~ Kültür Servisi-1960'lı
yıllann bütün
dünyada en sevilen
televizyon dizisi "The
Figutive"(Kaçak)
yıllar sonra bir sinema
filmi olarak tekrar
çekiliyor. Dizide
David Janssen
tarafından
canlandınlan Dr.
Richard Kimble
karakterinibukez
Harrison Ford
canlandıracak.
Yönetmenliğini
Andrevv Davis'in
gerçekleştırdiği
"kaçak"ın bu sinema
versiyonunda
Harrison Ford'un
yanı sıra önemli rolleri
Tomm\' Lee Jones ve
Julıanne Vloore
paylaşıyor.
Amenka'da göstenme
girdiğiilk lOgün
içindeyaklaşık650
milyarliralık bir hasılat sağlayan fılm Avrupa'da gösterime
girdiği ilk ülke olan İsveç'tedeçok büyük bir ilgi ile karşılandı.
"Kaçak" 5 kasımdan itibaren Türkiye'de gösterime girecek
Şener Şen'in usta komedyenliğiyle pivasadaki Hollyvvood yapımlarına pek pabuç bırakmıvor şu günlerde 'Amerikair.
Epeydir film üretmeyen ve
dalyayı yanlamış görünen Şerif
Gören'in 50. "gümüş" film
"Amerikah" özetle giyim. ku-
şam, yaşam tarzından gitlıkçe
değişen değer ölçülerimize ka-
dar içimize girerek iyice yerleş-
miş olan Amerikan ctkilen üs-
tüne kotanlmış bir konıedi de-
nemesi.
Ertem Eğilmezin Yeşilçam
parodisi "Arabesk"filmigibi si-
nemamızda pek sıkça rastlan-
mayan türden bir güldürü nite-
liğindeki "Amerikalı", 'ucuk'-
tan çok eski usul ve artık yerin-
de sayan o haftalık gırgır dergı-
lerinin mizah düzeyini sergili-
yor genelde.
Okkalı bir tanıtım ve yaygın
Şener Şen sempatisiyle vizyona
sokulup şimdiden epey ilgi gö-
rerek hasılat rekorlanna doğru
yol alan "Amerikalı" günü-
müzde iyice yoğunlaştınlmış
Amerikan kültürü bombardı-
maruna karşı bizden popüler
bir sinemasal cevap denemesi.
BÎZI özel efektleriyle. dina-
mik temposu ve 'Çeşme var,
suyu yok' ya da 'En büyük Big
Mac, başka büyük yok' gıbısin-
den yüzeysel esprileriyle seyirci-
den rağbet gören filmi. Aysel
Gürel'in sözlerini yazdığı. Vol-
kan Gücer'in de müziğini
yaptığı şarkısı da. bunca popü-
ler olmasında etken.
IDeğişik ve sevimli
bir iş filmi...
Özel korsan televizyonlann.
radyolann. 900'lü telefonlann.
medya ve teknolojik çağın dört
k«">klan istila ettiği 1990'lann
Türkiye'sinde 'günümüzde
tüm dünyada olduğu gibi) yaşa-
nan yoğun Amerikan etkisine
ilişkin, yönetmen Şerif Gören-
senarist Ümit Ünal işbirliğiyle
tezgahlanmış. hareketli. neşeli,
becerili, hem fiyakalı hem de
delikanlı bu parodi, Amerikan
filmlerinde ıağı cıağı çıkanlmış
şiddet öğesi ve son dönemde
hayli ses getirmiş, Box-office
şampiyonu olmuş kimi göste-
rişli HolJyHood yapı.mlany'a
dalgasını seçiyor. *k)zıi Bir
Kadın", "femel İcgüdü", "Ro-
bin Hood", "Evde Tek Başına"
vb. gibi namlı vecilalı bazı film-
iere dokundurma- göndenne-
lerde bulunan "Amerikalı", ilk
yanda jakuzı gibi. hoş gülme-
gülümsetme masajlan yaptı-
ktan sonra ikinci yansında git-
tikçe uzatılmış. gırgır bir kari-
katüralbümünün tekdüzeliğine
düşüyor. Ve Aysel Gürel
şarkısıyla o şamatacı müzik. bi-
raz fazla bastınyor bu yanda
gibi geldi bana. Ülkemizdeki
Amerikanlaşma özentisiyle,
popüler Hollywood yapı-
mlanyla kafa bularak seyirciyi
eğlendirmeyi amaçlayan " Ame-
rikalı" bir yerc kadar hedefıni
bulan. sevimli bir iş filmi. Ne
var ki Amerikanlaşma özenti-
siyle dalga geçerken Amerikan-
vari tüketimin pompalanması
tehlikcsi de var bilinçsiz scyirci
yığınlan için. Jenerik öncesi
Starsvars usulü matrak yazılar
seyirciye dünya tarihini özetle-
yip 'siııema, seks ve AmerikaYı
keşfettirirken' ZAZ ekibinin
kulaklannı epey cınlatıyor Gö-
ren.
IstanbulDevlet Senfoni
Orkestrası Almanya'da
KültürServisi-Münıh Avrupa Müzik Şenliği'nekatılmak
üzere Almanya'ya gıden Istanbul Devlet Senfoni
Orkestrası yann Prinzregententheater'de saat 20.00'de bir
konserverecek. Alexander Schvvink'in yönetimindeki
konsere Hüseyin Sermet (piyano). David Gcringas
(Viyolonsel), Payam Koryak (soprano)solist olarak
katılacak. Cengiz Tanç'ın "Başkalaşım" adlı eserinin
Almanya'da ilk kez seslendirileceği konserde ay nca Ul\ i
Cemal Erkin'in "piyano konçertosu". Ahmct Âdnan
Saygun'un "viyolonsel konçertosu" ve Ferit Tüzün'ün
"çcşmebaşı" balesüitiyorumlanacak.
6. AMtik Kültürü haftası
KültürServisi - Kırşehir Valiliği veTürkiye Esnafve
Sanatkarlan konfederasyonu tarafından düzenlenen 6.
Ahilik Kültürü Haftası ve 29. Ahilik ve Esnaf Bayramı
sürüyor. Hafta çerçevesindeyann saat 9.00'dan 16.00'a
kadar Mucur İlçesi Halk EğitimMüdürlüğüSalonu'nda
fılmgösterilecek. Ardından bu kez Kültür Merkezi
Salonu'nda saat 20.00'defilmgösterimi yapılacak. Saat
9.00"da Ahi EsnafSarayı temel atma töreninden sonra Ahi
El Sanatlan mini kitap fuan gezilecek. Saat 16.00'da ise
Ahilik kültür sempozyumunu değerlendiren konuşmalar
yapılacak. 6. Ahilik Kültür Haftası pazar günü de yapılacak
film gösterimi ilesona erecek.
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri
Kültür Servisi - 10 temmuz 1992 tarihinde yitirdiğimiz
Çevdet Kudret'in anısına ailesi tarafından konan Edebiyat
Ödülleri'nin ilki olan şiirödülü, Cevdet Kudret'in doğum
günü olan 7 şubatta venlecek. Ödüle katılmak isteyenlerin
ödül yönetmeliği gereğince Aralık 1992 ile ocak-kasım
1993'de yayınlanmış şiir kıtaplannın 6'şar nüshasını ,5
aralık 1993 gününe kadar Cevdet Kudret Edebiyat Ödülleri
Amerila Fahri Engin Sok. Vaizoğlu Apt. 8/5, Rumelihisan.
Istanbul adresineelden ya da posta ile ulaştırmalan
gerekiyor.