23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CumhuriyelLSAYI24845 S A N A T K U L T U R M A G A Z I N T E L E V Z Y O N 15EKIM1893CUMA ıhsatsız inşaat konumunda bulunan otel için yasal kurtuluş yolu biç kalmadı \rtık Park CMi yıkmamak suçLTAY EKtNCİ 8eyoğlu Bekdıyesı. Park Otett ;abümek için en uygun tekruği ıştıradursun, İçışkri Bakanlığı'- n devreye girmesi üzenne başla- ın hukuk tartışması tam bir "sa- riar diyoluğuna" dönüşmüş du- ımda. Bakanlık, 3/9,1993 gün ve 2301 jyüı yazısında, yıkıma başlanma- an önce "tüm davalann sonuçlan- nasunn beklenmeâni" resmen rica rierken. ekşunkr uzenne yapılan iaha sonraki açıklamalarda, bu yazıyla Park Otel'ın yıkımına en- gel olunmak ıstenmediğı beürtildi. ÇekingenKk gözleniyor Öte y andan, deneyımlı hukukçu- lar. yazıdaki "ilgili tûm davalar" deyimınin değişik yorumlara ne- den olabıkcek soyut bir ifadeyı ıçerdiğine dıkkat çekerek. Park Otel'ın yıkımı konusunda uzun sü- redir gözlenen "çekingeıüiğinHr bu tür resmi yazışmalarda sonu behrsu bir bekleme sürecine dönü- şebileceğini vurguluyorlar... Acaba. tüm plan ve ruhsaüan Daruşiay'ca ıpial edilen Park Otel inşaatırun şu andaki yasal durumu nedir? Içişkri Bakanlığı"rvm, yapımcı fırmanın başvurusu üzeri- ne gönderdıği yaa ne anlama geli- yor? Binanın yıküabilmesi için hu- kuksal dayanaklar gerçekten ye- tersiz midir?.. Bu sorulann yarutıru, belgeleriy- le birlıkte değerlendirelim: 1) İnşaatın Yasal Durumu: Daruştay 6 Dairesı. 10.6 1993 gün ve 1993'2262 esas no.lu karanyla, Park Otel'e olanak sağlayan 20 Şubat 1989 onay tarihli 1,500 öl- çekli planı; ve bu plana dayalı ola- rak verilen yapı iân belgelerini (in- şaat ruhsaüannı), imar mevzuatı- na, şerürcihk ve planlama ilkekri- ne ve kamu yaranna "aykın" bu- larak, "îptaT etrniştir. Yani, artık yürütmenin durdu- rulması söz konusu değildin doğ- rudan doğruya yürütmeye daya- nak oluşturan imar belgekrinin "hukuka aykm" düzenkndiği, ve o nedenle "geçersiz" kılındığı, yargı yoluyla karara bağlanmış durumdadır. Başka deyişk Park Otel binası, 10.6.1993'ten bu yana tümüyle ya- sadışı bir inşaat konumundadır ve "nıhsatsn"dır. O nedenle de, iptal edıkn plana ve yapı Ldn belgelerine göre, inşa edılen tüm katlan yine yasadışı ve hukuka aykın bir Tüti durum" göstermektedir. Kaldı ki, Danıştay 6. Dairesi bu karanru alırken, inşaat ruhsatınm da •'imar planı onaylanmadan önce" veriîdığini, ruhsattaki 4.1.1989 tarihıyle. plandaki 20.2. 1989 tarihi arasındâ çelişkı oldu- ğunu. dolayısıyla "plan onayı bek- knmeden" düzenknen yapı ian belgesinın prosedür olarak da ge- çersiz sayuacağını vurgulamıştır. Yasadışı imar izni Bu saptamaya göre de, Park Otel'ın hukuka aykın bir mşaat ol- ma niteliği, usulsüz verilen ruhsat tarihiyk birlikte başlamaktadır. Yani, 1989 yüı ocak ayından bu yana gerçekkşen inşaat "yasadışı bir imar izni" ile sürekli yükselmış- UI \. Öte yandan. Danıştay'ın bu son iptal karanna yapılabılecek itiraz- lar, kararın uygulanmasına, yam binanın yasadışı katlannın yıkı- lmasına engel de değildır. İdari Yargriama Lsulü Yasası'na göre, "Ugjli idare" (yani beledıye), mahke- melerden verilen iptal karar- îannı uygulamakla yükümlüdür- ler. Aksi halde. Danıştay'ın yürüt- meyi durdurma yerine, iptal karan vermesinin hukuk açısından bir anlamı kalmamaktadır. 2) tmar Yasası Ne Diyor? İmar Yasaa'mn 22 maddesine göre, bir inşaatm ruhsat alabilmesi için. ya da nıhsaüı sayılabilmesi için. bu- lunduğu arsadaki "onaylı imar planı koşullanna uygun düzenlen- nüş" projelennin olması ve yıne onaylanması gerekiyor. Park Otel'ın arsasında gökdele- ne izin veren imar planı artık iptal edilmış olduğundan, bu plana göre üretılen projekr ve aynı projelerle yapılan inşaat da İmar Yasası'nın 22. maddesindekı koşullan "yitir- miş" bulunuyor. Dolayısıyla Park Otel. aynı madde uyannca da "ruhsatsız in- şaat" niteligini taşıyor İmar Yasası"nın 32. maddesı ıse, "ruhsata aykın ve ruhsatsız" olan binanın. beledıye encümenı ka- ranyla "yuttınİrnasını" ve mas- rafın yapı sahibınden tahsıl edil- mesinı hükme bağlıyor. Nitekım, Beyoğlu Beledıye Encümenı de 31 Ağustos 1993 günü yaptığı 55 no.lu loplantısı- nda. aynı gün 858 sayı ile şu karan aimış bulunuyor: "Önaylanıp yü- rürlüğe giren >eni imar planlan doğrultusunda söz konusu parsel- lerdeki yapılaşmanın Alman Kon- solosluğu saçak kotunun üstünde kalan ksımlarının 3194 sayıh İmar Yasası'nın 32. maddesi gereği yıkımınm yapılmasına..." 1 Kararda konu edilen "yeni" imar planlan ıse: Bayındırlık Ba- kanhğınca 26.6.1992'de. Turizm Bakanhğı'nca da 22.6.1993'te onay- lanan ve Park Otel'ın yüksekli- ğıni Alman Konsolosluğu ko- tuna dek indiren, dolayısıyla Damştay'ın 20.2.1989 onaylı "gök- dekn planr hakkındaki iptal ge- rekçekrini de hayata geçiren "yü- rürlûkteki yasal planlan" tanım- hyor. Yani Park Otel, Damştay eski planı iptal etmemiş olsaydı bik, yine İmar Yasası'na göre, "mer'i" (yürürlükteki) plana aykın oldu- ğundan. ruhsatı doğrudan beledi- yece geçersiz kıhnması gereken bir "usulsu/ inşaat" nıteliğı taşıyor... 3) İçişkri Bakanlığı Ne Diyor. Park Otel'in yıkımı yönünde tüm hukuksal prosedür tamamlanmış ıken, İçişkri Bakanlığı'nın yazısı acaba 'Şasadışı bir inşaatı kurtar- ma" sonucunu doğurabilir mi? Beklemeye dönüşecek belge Hukuk devletı olma ilkeleri çervesinde, bu sorunun "evet" şek- ünde yanıtlanması olası gorünmü- yor. Ancak, yme de bu tür bir yazı, yıkım konusunda gözknen çekin- genlıği yine "beklemeye"1 dönüştü- rebılecek bir belge olma "tehükesi- ni" laşısor Nitekım. yazıyla bir- likte başlayan tartışmalarla geçen zaman. bu tehlikenin ciddi işaret- lennt oluşturuyor Oysa ki İçişkri Bakanhğı'nın yazısı, Park Otel'i yıkma konusun- da. salt "yetki açısından" süren bir davaya dikkat çekıyor. 21.1.1992 tarihli Resmi Gazete- de yayımlanarak >ürürlüğe giren ve vasadışı inşaatlan ılçe bekdıye- kn yıkmadığı lakdirde Büyükşe- hir Bekdi>esi'nin devreye gırebik- ceğini öngören bir yönetmelık de- ğjşıkliğı. Danıştav'ın 14.5 1993 ve 26.8.1993 günlü kararlanyla "dur- durulmuş" dunımda. Beyoğlu ve Kartal beledıyelen- nin açüklan dava sonucunda alı- nan bu yürütmeyı durdurma ka- ran. Park Otel'i de Buyükşehir Be- kdiyesi'nın degıl Bevoğlu Beledı- yesı'nın yıkma yetkisı olduğu an- lamına gehvor Ve, elbette bu ka- rar, hiçbır zaman ne Park Otel'in, ne de benzer başka vasadışı bına- lann, ılgıli belediyece "vıkılma- masmı" öngöruyor. İçışleri Bakanlığı da. Tur-Otel şirketınm bakanlığa müracaau- ndan "bir gün sonra" İstanbul Va- lilığı'ne gönderdığj yazıda. özellik- k de bu "yetki davasına"' dikkat çekerek. yıkımın hukuka uygun olması gereküğını belırtıvor. Ne var ki. yazının sonunda H konu hakkındaki tüm davalann beklenmesinin"1 nca edılmesı. vanı sıra yine vıkım ıçın i\çe beledıyesi- nin yetkilı olduğunun ıse hıç vur- gulanmaması. bü müdahaledeki "niyetin" farklı bıçımde vorum- lanmasına yardımcı oluvor.. Beton canavarlar Sonuç: Büıun bu değerlendırme- lenn ışığında. "dümada hakkında en fazla vıkım karan bulunan, ama yine de avakta duran bina" un- yanını elde eden Park Otel'ın. İstanbul sıluetınden temızlenebil- mesi ıçın yasal ya da hukuksal hiç- bir engelın kalmadığı ortada. Toplumdakı genel beklenti de bu "kent suçunun" btr an önce karşılığını bulması ve demokraük- hukuk devletinin, "beton canavar- lar" karşısında yenılgive uğrama- ması Gaüba, genve. tek bir engelın aşılması kahyor. Yağmava karşı takınılan "hoşgörü"; haksız ka- zanca açılan "kredi"; ve İstanbul'u değıl, onu vıkan ve yok eden çır- kınhklen "milli servet" sayan çıkarcı kent külturü Perilerle insanların yüzyıllık dostluğu GÜNDÜZ tMŞtR "İnsanlarla periler arasındâ bir şenlikür gidiyor. Periler insarüann tüm ihüyaçlanru karşüıyor. Dügünler. sazh-sözlü eglencekr sürüp gidiyor. Periler üzüm şıralannın içıne girip insanlan sarhoş ediyor. Bir gun insan padışahın oğlu. peri padişahınm kızına aşık oluyor. Ortakğı kara bir düşünce sanyor. İnsanlar, çoluk çocuğun arasına penkr kanşırsa halknnin ne olacağını merak ediyor. Perilere savaş açılıyor. banş bozuluyor. bardaktan boşanırcasma ışık yağıyor. lşıklar pen oluyor, penkr güvercin. İnsanlar avcı kılığında güvercinlere saldınyor. Bınkrce güvercin kulaklan sağır eden bir sesle kanat çırparak uçuyor." Doğanın yeryüzüne yazdığı bir şiir olarak tanımlanan Kapadokya bölgesinde, pen bacalanyla ügilı anlatıîan bu efsane kuşaklar boyu sürer gıder. Nevşehir çıkışında. birinci kilometredeki şapkalı pen bacalanyla ılk kez karşılaşanlar. bu yeryüzü cennetinin olağanüstü cilvesı karşısında adeta şaşkınhga düşerkr. Bu bölgede sonbahar mevsiminın apayn bir önemi var. Kapadokya'da doğa bu mevsımde binbir renge bürünürken. bağ bozumu da törensel bir hava içinde gerçekkşiyor. Kapadokya'da mevsimsel çalışmalar bütün hızryla sürerken, yöre halkı turizm faahyetknnden de eksık durmuyor Dort mevsim dünyanın bir çok ülkesinden geîen turistkri ağırlayan bölgede.'" pomza" taşından elk yontulmuş penbacası maketkri ile rengarenk kumaş ve ağaçtan yapümış bebekkr herkesin büyük ılgısinı çekiyor. Kapadokya'yı gezerken, yöresel kılıklan içinde karşılaştığınız bu bebek ve maket satıcılan sanki doğanın sunduğu ışık oyunlannın bir parçası izknimi veriyor. Ancak, onlarla konuştuğunuzda masalsı havadan kendınizi kurtarabiliyorsunuz. Şiırsel bir yaat niteligindeki bölgede görüştüğümüz bir saücı. Kapadokya'da 'peri'mn ışık demek olduğunu belirüyor. Bu öyle bir ışık ki doğanın kendi olanaklanyla yarattığı taş yapıtlarda kendinı kılıktan kılığa sokarken, penkrle insanlann dostluğu görkemli bir havada sürüp gidiyor Kadının güzeılıgı yaşıyla artar Aüeler gebeHkten tesadüfen korunuyor CtMtL CİĞERtM SAMSUN - Türkıye'de do- ğurganhk. aik planlaması ve ana çocuk sağlığı ile ılgıh derknen ista- tisüki venkre göre ölümlerde hızîı düştneye karşın doğurganlıktaki yavaş yavaş düşme sonucu yıllık nüfus artışında önemli bir azalma oîmadığı ortaya çıktı 1945-50'lı yıllarda doğum hın binde 47.8 iken bu rakam 1990'da 29a. ölüm hızı 33.9'dan 7'ye. do- ğurganhk hızı 4'e düştu. Yıllık nü- fus artış hızı da 19.7'den 22'ye yükseldi. Konuyla ilgili olarak Sağlık Ba- kanlığı'ndan yapılan açıklamada ""Sıllara göre toplumun aile planla- ması vöntenüerini bume oranlan artmış; ancak yapılan araştırmalar gö^ermektedir ki, toplumun yöotemlere ilişkin >anlış ve eksik bîlştsi çok vaygındır" denildı. Hâplann kansere neden olması, rahim içi araçlann mideye kaça- cağj, vazektomoninin cinsel ikti- darsızlık yapacağı, tüp bağlanmasmın adetkri keseceği gibi yanhş bilgikrin toplumda hala yaygın olduğu bildirilen Sağkk Bakanlığı açıklamasında şöyk denildi: Ailekr fazla çocuk isterniyor "Türkıye'de haten ailelerin yüzde TTsi gebeükten korunma yöntemi kuUanmaktadır; ancak sorun, aile- lerin yüzde 391 unun etkisiz yöntem- le ve sadece yüzde 38'inin etkili yön- temle korunmasıdır. İsteyerek yapılan düşükler de oldukça yaygmdır. Türkiye'de ailelerin yûz- de 76.1'i artık daha fazla çocuk is- tememektedir. Çocuk istemeyenk- rin yüzde 16'sı hiçbir yöntem kul- lanmamakta, yüzde 40"ı ise etkisi az olan geleneksel yöntemler kullanmaktadırlar. Yine ailelerin yüzde 43.81 istediğinden daha fazla çocuğa sahîptir." c3^ocuk istemeyenlerin yüzde 16'sı hiçbir yöntem kullanmamakta, yüzde 4O'ı ise etkisi az olan geleneksel yöntemleri uygulamaktalar. Türkiye'de bölgelere göre yıllık nüfus artış hızlan konusunda yapılan çalışmalarda elde edilen verikrin incelenmesi ile ortaya çıkan tablo da şöyk açıklandı: "Sonuçlar incelendiğinde, hem bölgeler arası farklılığın belirginiiği hem de köyden kente olan göçün bo- yutu görülmektedir. Türkiye'de illere göre 15-49 yaştaki evli kadı- nların 5 ve daha fazla çocuk do- ğurma yüzdeleri incelendiğinde Doğu Anadolu illerinde bu oran yüzde 45 ve üzerinde iken, Batı Anadolu ilkrinde yüzde 25'ten daha azdır." Yapılan açıklamada aile planla- ması konusunda daha önceki hü- kümet dönemi uygulamalanna da yer venldi. Bu konuda da şu gö- rüşkr savunuldu: "Türkiye Cumhuriyeti hükü- metlerinin programlannda aile planlaması konulan sürekli olarak yer aldığı halde uygulamalarda önemli farkhhklar olmuştur. Bun- dan önceki hükümet özellikle aile planlaması-nüfus planlamasının önemini, bunun anne ve çocuk sağlığı yönünden önceükU ve ağırhkh uygulamalar olması gere- ğini açıkİıkla telaffuz etmekten kaçınmıştır. L'ygulamalarda bu konu hep arka plana atıhnış ve uluslararası kuruluşlann bu konuda yaptıklan maddi ve teknik yardı- mm gereğince değerlendirilmesi için Japon hükümeti işbirliği ile ku- rulan iletişim merkezi konu ile ilgili olmayan faaliyetler için kul- lanılmıştır. Toplumun aile planlaması konu- sunda bilgüendirilmesi işi program- larda yer almasına karşın, kitle ileti- şim araçlan bu amaçla kullanı- unaktan özellikle imtina edilmiş. bu tür programlara önemli ölçüde sı- nırlama getirilmiştir. Bundan önce- ki hükümet her nedense toplumun isteğini ve bu konudaki ihtiyacını gözardı ederek aile planlaması uy- gulamalarını gündem dışı tutmus- tur. .•" Mcvcut hükümetin aık plan- laması konusunda görüşleri ve uy- gulamalan konusunda da şöyk de- nildi: "Sağhk Bakanlığı'nın en Önemli işlerinden biri 'Ulusal Sağlık Polıti- kasının oluşturulmasıdır". Ne yazık ki Sağlık Bakanlığı'nın 1920 yılından beri yazılı kuralları. he- defleri olan bir sağlık polîtikası oluşturulmamtstır. Ulusal sağlık politikamızda, Tür- kiye'de ilk kez. ana çocuk sağlığı ve aile planlaması konulannda Dünya Sağlık Örgütü'nün '2000 yılmda herkese sağlık' anlayışı doğrultu- sunda somut hedefler belirlenmiştir. 2000 yılmda Türkiye'de, anne ölüm hızı yüzde 50 azaltüacak, bebek ölüm htzı 1/3, çocuk ölüm hızı 1/2 oranında azaltılacaktır, aile planla- masında etkili korunma yöntemi kullananların oranı yüzde 70'c çı- karılacaktır. Çocuk istemeyip korunma- yanlann oranı yüzde 5'e indirile- cektir." GLRHAN UÇKAN STOCKHOLM - Yanm mıhona yakın saun akşam gazetesi Aflonbladeûn çarşamba gunlen yayımlanan "Kadınlar" adlı ekının yazarlanndan Susanne Ljunk, çok mutlu Bu mulluluğunu. şu tanınmış oyunculara borçlu: Sharon Stone (35). Demi Moore (30), Nîichelk Pfeiffer (36) \e Laureen Hutton (50). Nedenını şöyk açıkhyor. "Teşekkürler hepinize. Çünkü sinemada >e reklamlarda; aklıbaşında, çekici ve seksi olgun kadmlann nasıl varolduğunu bize gösterdiniz. Her şeyden önce. olduğunuzdan genç gözükmeye çahşmayarak. Yirmi yaş alttndaki kemikli Kate Moss gibi modelkrin öncülük y aptığı satdırı sırasında kurtuluş, sizden geldi." Susanne Ljung yazısında Kleopatra'nın 32 yaşındayken güzeiliğımn doruk nokıasında olduğunun Plutarhos tarafından yazıldığını. 15001ü yıllarda İngütere Kralıçesi Elizabeth"m. yüzünün yaşlanışını görmemek ıçın sarayındakı tüm aynalann üzerinı ortıürdüğünu anımsalarak şöyk devam ediyor: "25 yaşını doldurduktan sonra, ""yaşlanmayı önkyen", "kınşmaya karşı" kremleri içeren küçük kutularm bulunduğu makyaj raflarına havak edilen bizler. neden bu şekilde yaşayacağız? (...) GüzeUik yaşla artar. Dileyelim ki bu devrim kalıcı olsun." Öte yandan Susanne Ljung. bu devrimın nedenı konusunda da göriiş sahibi Sharon Stone'un, kendi yaş grubundakı kadınlara rol dağıtımının sınırh olduğunu anlayarak, "kötü" ve ^ahşi" bir kimlığe sanldığmı ve buna Playboy'un takümasının ardından Hoüyvvood'lu yapımcılann da aynı tuzağa düştükknni belirtıyor "Kitksel olarak görülen bu akıllanma dalgası, güzel bir )aş değeri bilme fenomenin sonucu değil. Film endüstrisi, sevikn erkek yıldulann biraz yaşlandıklannı ve onları yirmi yaş öncesi gençler gibi göstermenin yerinde obnadığmı anladı. Çünkü sinema izleyicilerinin büyük çoğunluğunu. 20-45 yaş arasındaki kadınlar oluşturuyor. Yani. moruklaımş erkeklerin düşkrini satabilmek için gayet yanhş bir grup."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle