Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4AĞUSTOS1992SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Yaşar Kemal'e
ödul
ANKARA(UBA)-5-14
Mart 1993 tarihleri arasında
5.'si gerçekleştirilecek olan
Uluslararası Ankara Film
Festivali'nde Yaşar
Kemal'in sınemaya
uyarlanan eserleri toplu
halde göslerime girecek.
Aynca festival yüriitme
kurulu, Yaşar Kemal'e
eserleri ile Türk sinemasına
yaptığı katkılardan dolayı
festival özel ödülünün
verilmesiru kararlaşlırdı.
Jackson'ın
konseriiptal
•LONDRA (AFPV
Mıchael Jackson'ın Londra
Wembley stadyumunda 1
ağustos cumartesi gecesi
vereceğı konser sanatçının
gnp olması nedeniyle iplal
edildi. Konsere 1 saat kala
doktor, Jackson'ın sahneye
çıkmamasını tavsiye edince,
çevre kentlerden de gelen 72
bin izleyici sokaklarda kaldı.
Ingiltere'de ilk defa böylesine
büyük çapta bir konsere bu
kadar kısa bir süre kala iptal
karan veriliyor.
Janacek
Salzburg
Festivali'nde
Küitür Servisi - Herbert von
Karajan'ın boykot ettiği Çek
besteci Janacek, sonunda
"ölûler Evinden" adlı
operasıyla Salzburg
Festivali'nde yer alarak
büyük başan elde etti.
Dostoyevski'nin aynı adlı
romanının çok başanlı bir
yorumu olan ve boş bir
sahnede oynanan; Oon
Juan'dan, Eros'tan ve
ölümden bahseden operayı
şef Claudio Abbado yönetti,
Klaus Michael Grüber
sahneyekoydu. ^,.ı *>i-.o
Brecht, devlet
sahnesinde
ANKARA (ANKA)- Bertolt
Brecht'in '"Mehagonny
Kentinin Yükselişi ve
Düşüşü" isimli yapıtı
önümüzdeki yıl mayıs ayında
Devlet Opera ve Balesi'nde
sahnelenecek.
Yönetmenliğini Rutkay
Aziz'in yapacağı üç perdelik
operayla Brecht, yıllar sonra
yeniden devlet sahnelerine
"merhaba" demiş olacak.
Brecht'in 1928-1929 yjllan
arasında yazmış olduğu
liberal ekonomiye eleştiriler
yönelten oyunun dekorlannı
Nihat Karrnan, kostümlerini
de Nursun Ünlü haarladı.
Türk Dünyası
Yazarlar
jKongresi
#lSTANBUL(tÜHA)-
1 Türkiye İlim ve Edebiyat
»Eseri Sahıpleri Meslek Birliği
/(İLESAM) tarafından
{ düzenlenen Türk Dünyası
'Yazarlar Kongresi 23
/ekimde Ankara'da
î toplanacak. Türkiye,
IKazakistan, Özbekistan,
/Türkmenistan, Tacikistan,
CAzerbaycan ve
-Kırgjzistan'dan yazarlann
•iaülacağı ve üç gün sürecek
îolan kongrenin sonunda
TTürk Dünyası Yazarlar
[Federasyonu" kurulmaa
'amaçlanıyor.
iîngiltere'den
nidişi tuşlara
c
JCfihür Servisi - ABD'den
jlngiltere'ye taşınırken
jîiyanosunu da yanında
götürmek isteyen Piskopos
Michael Marshall, gümrük
engeli ile karşılaştı. Gümrük
tmüdürlüğünden yapılan
• açıklamada. fildişinden
j yapılmış olan piyano
5 tuşknnın'TilleriKoruma
I VasasT'nı ihlal etmemek için
|^ülkeye sokulmadığı
acüdandı.
Mimar, ressam, hikâyeci Cihat Burak, elli altı yıllık 'yazarlık serüveni'ni anlattı:
Resmini yapamazsam hikâyesiniyazarım
REFtKDURBAŞ
Fenerbahçe'de ağaçlar içinde
bir apartmanın ikinci katı.
Dışanda şiddet-i azam bir yağ-
mur. Ağaçlann dallanna vuran
gök gürültüsü bütün şiddetiyle
balkona düşüyor, oradan da
odanın içine...
Yüzünü balkona vermiş bir
masa üzerinde gazete kesikleri,
bölük pörçük kâğıtlar. Masanın
yanında, dıpte bir masa daha.
Üzerinde seramikten bir kuş
evi.
Kuş evinin alt sahanlığı du-
vara monte edilmiş, ev ve çaüsı
hazır ama daha monte edilme-
miş. Evin kapısı önünde kırmızı
bir plastik araba...
Balkonun önünde bir sehpa.
Onun da üzeri gazete kesikle-
riyle dolu. Sehparun yanında
büyükçe bir vazo, ici tozdan ka-
rarmış plastik çiçeklerle dolu.
Vazonun karşısında bir televiz-
günü birlikte geçirecektik. Son
yıllarda sürekü gittiği "Fıçı"da
ikikadehparlatıphikâyeleriüze-
rine konuşacakük. Ama yağ-
mur bu niyetimizi salona kilitle-
di.
Teybi sehparun üzerine ko-
yup tam düğmesine basacağım,
"Bak" diyor "balkona bak."
Bakıyorum kapısı açık bir ka-
fes, kafesin içinde bir serçe. Bizi
görür görmez pırrr diye dal-
lann arasında kayboluyor ser-
çe.
"Benim işim daha çok mı-
marlık. Resım, ressam falan..
hikâye, böyle sıtma nöbeti gibi
bazen geliyor, yazıyorum."
İlk hikâyeleri...
"İlk hikâyelerim 1936 yılında
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu'nun
çıkardığı 'Yeni Adam'da çıkü.
Akhmda öyle kalmış. Bu
hıkâyelerin hıçbiri şimdi bende
yok. Belki 6-7 tane çıktı orada
Cihat Burak en ünlü ressamlanmızdan biri. Ama
tam 56 yıldır hikâye yaayor. İlk öyküleri 1936'da
Yeni Adam dergisinde çıkmış. İlk öykü kitabı 'Car-
donlar' 1981'de yayımlanmış. 1992 Yunus Nadi
Ödülleri Yayımlanmanruş Öykü dalında ödül alan
'Yakutiler'i ise yayımlanmayı bekliyor.
yon ve lambalı bir radyo.
Radyonun altına, yere bir tablo
konmuş. Sırtı çıplak bir kız ya
da kadın, denize vuran geceyi
seyrediyor...
Tavandan iki avize kordonu
sarkıyor, birinin ucu kopmuş,
ötekinde iri bir ampulün ışığı
gündüzü aydınlatıyor...
Sırtımı balkona verip koltu-
ğa oturuyorum. Elinde bir tep-
siyle giriyor salona. Tepside iki
tabak içinde iki karpuz dilimi,
çatal bıçak, iki su bardağı. Yan-
daki iki kışıük koltuğa oturu-
yor.
Sehpanın altından yansı içil-
miş bir kırmızı şarap şışesi çı-
kanyor. Ben tabağın birini ona
veriyorum, o yanya kadar dol-
durduğu şarap bardağını bana
veriyor.
Koridorun arahğından bir
tualde kaba hatlan çızilmış bir
"ayıağın" sevimli yüzü gö-
rünüyor.
Kendi deyişiyle "mimar",
herkesüı ünlü bir "ressam" ola-
rak tamdığı Cihat Burak';n evi
burası...
Ashnda Cihat Burak'la
Kadıköy'de buluşup bütün
Sonra Soyut dergisinde 10-11
hikâye çıktı. O zamanlar da sa-
natçı olarak kimseyi tanı-
mazdım.
Efendim benim Saim Naim
Bilga diye bir arkadaşım vardı.
O komik var ya, Tevhit Bilge,
onun abisi. Bizim eve gelirdi. O
ilgilendi. Baltacıoğlu da bunlan
neşretti. Bilga onu tanıyormuş.
Yoksa benim Baltaaoğlu'yla
bir tamşbğım yok. Nereden
tanıyayım."
"Bir yerde iyi oldu bu yağ-
mur, serinledi hava."- diyerek
konuşmasma ara veriyor.
"Bir günün" diyorum, "nasıl
geçiyor?"
"Sabah erken kalkıyorum.
Akşam da geç yaüyorum. Ak-
şarnlan "Fıçı"ya gidiyorum.
Kimse olmuyor. Mezeleri ber-
bat ama, televizyon yok, gürül-
tü yok. Orada okuyorum. Ben
yalnızlığı seven adamım."
Içerken sürekli okuyor, hatla
yazıyor. Bir gün Krepen Pa-
sajı'nda kitap okurken karşısı-
nda oturan kerli ferli bir adam
müthiş bozulmuş. "Bey bey"
demiş, "ne okuyorsunuz öyle.
Bana sıkınü basıyor." En çok
nesı, Halk Partisi'nin biraz si-
nirlerinin ayakta olduğu seney-
dı. Birisi gjtmiş demiş ki 'Be-
yanname okuyorlar.' Karakola
yani... Biraz sonra iki adam gel-
di. "Siz kimsıniz' dediler. Sivıl-
ler. fötr şapkalan var. Sait dedi
kı "Siz kunsiniz?' Adamlar 'po-
lısiz' dediler.
'Ben Sait Faik'im' dedi o
da... 'Tanımıyoruz' dedi polis-
ler. Sait Faik de 'Siz beni
tanımıyorsanız ben de sizi
tanımıyorum.' dedi. Onun üze-
nne "Buyrun karakola' dediler.
Biz kalktık, 6-7 kişi, düştük
polislerin peşine. Karakol da
\akın. Hava soğuk. Sait dedi kı,
'Siz burada bekleyin, ben gıdip
komiserle konuşacağım."
Sait Faik gjrdi karakola.
Aradan epey bir zaman geçtı.
Üşüyoruz. Bir de baktık Sait
komiser beyle kol kola çıktılar
karakoldan.
Meğer komiser Sait Faik'in
hıkâyeleriniokurmuş. Kahvefi-
Neyse komiser bunlan
banştırmış. Orman'ın sahibi şi-
kayetçi olmaktan vazgeçmiş, ne
bileyim. Başımıza bir iş gelmedi
ama, bir gecede iki kere kara-
kola gitmiş olduk."
Şarap bitmek üzere. Bakıyo-
rum karpuza elini sürmemiş
Burak. Öylece dunıyor.
Duvan gösteriyor. Duvar
kadar bir tual yapmış, Kıbns
Banş Harekâtı'nı resmedecek.
Sonra vazgeçmiş.
"Çahşırken içki engel olmu-
yor mu" diyorum.
'On altı yaşımdan beri içiyo-
rum. Çahşırken ıçerim ama, zil
zurna olmam. Günde bir şişe
şarap içiyorum. Akşamdan
akşama da bir küçük rakıyı
bulmaz. Bu yaştan sonra da ne
zevkimiz kaldı o da olmazsa..."
Resim de konuşsa, yazı da
konuşsa söz zaman zaman mi-
marlığa değiyor. "Bak" diyor,
"Beyazıt meydanı ne güzeldi
havuzuyla. Kız gibidir meydan.
Cihat Burak, evde, daktiloyla yazıyor. İki parmak-
la. Tak tak, tak tak. Yok dışarda ise, elle eski harf-
lerle yazıyor. Steno gibi. Ama ister resim, ister hikâ-
ye konuşsun söz mutlaka mimarlığa geliyor:
"Beyazıt Meydanı ne güzeldi havuzuyla. Kız gibidir
meydan, bir bozuldu mu bitti artık.'
Fenerbahçe'de ağaçlar içinde bir apartmanın ikinci katı. tçinde Cihat Burak.
sınırlendiği adamlar bunlar.
"Okumaya düşman oldular"
diyor.
Tam elli altı yıldır hikâye ya-
zıyor Burak. Peki kazandığı pa-
ra?
"Işte Cumhuriyet beş milyon
verdi. Yunus Nadi Yayım-
lanmamış Hikâye Ödülü.Ön-
dan evvel Habib Edip Törehan
'Yeni İstanbul' diye bir gazete
çıkardıydı. New York Herald
Tribune gazetesi bir dünya hi-
kâye müsabakası açmışü.Tur-
kiye kısmını Törehan almış.
Orayabirhikâyegönderdimben
de.
'Anneannem' adında bir
hikâye. 600 hikâye gelmiş, 30
kişiyi seçmişler. Orada çıktı hi-
kâye, otuz lira verdiler. Haya-
tımda ilk kazandığım para
odur. Yıl 1948 falan. Sevim
Burak da o müsabakaya katıl-
mış. Jüri bizi kardeş mi sanmış
ne? Sevim'i tanımıyorum bile..
-Resimle hikâye nasıl birlikte
gidiyor?
"Bazı şeyler var, resmini ya-
pamıyorsun. İşte o zaman hikâ-
ye geliyor. Resmini yapamadı-
ğım şeyin hikâyesini yazıyo-
rum."
- Nasıl yazıyorsun?
"Daktiloyla yazıyorum evde.
İki parmakla tak tak, tak tak...
Dışanda yazarsam eski harfler-
le. Steno gibi, o çabucak yazıb-
yor."
Eski yazıyı Galatasaray'da
İsmail Hakkı Bey adlı bir hoca-
dan öğrenmiş. "Ben öğrendim,
belki başkalan öğrenemedi" di-
yor, "Hem okumayı hem yaz-
mayı.
Kanuni devrine kadar olan
eserleri okuyabiliyorum. Daha
eskileri okumak biraz zor. Evli-
ya Çelebi'yi eski yazıdan
okuyabiliyorum."
Evliya Çelebi zaten baş ucuy
kitabı. Zaman zaman sözün
'ucunu Çelebi'ye bağlıyor.
- Şiir?
"Her çocuk şiir yazar tabii.
Ben de denedim, baktım benim
işim değıl. Bıraktım."
- Roman?
"püşünmedim."
Hikâyeci olarak yazarlarla ül-
feti?
"Saik Faik'i severim ama. hi-
kâyelerini pek bilmem. Sait'le
46-47 yıllannda her akşam
beraberdik. Orhan Veli de
vardı. Sait 'Benim fiikâyelcrimi
okudun mu' diye sordu.
"Valla okumadım' dedim. Bir
SonKuşlar'hikâyesiniokumuş-
tum, hoşuma gitmışti. Çok se-
vindi. 'Oyleyse senınle arkadaş
olabiliriz' dedi, 'çünkü
hikâyelerimi okuyanlann hepsi
bana düşman olmuştur. Sen
okumadığın için senınle arka-
daş oluruz." Sonra 'Sen de
yazıyor musun?' dedi bana.
Osırada 'Makam Otomobili"
diye bir şey yazmıştım. 'Gel
oku' dedi. Cuînhunyet lokan-
tasına gıttik. okuyoruz. 46 se-
lan ikram etmiş. Sivil polıslerle
banştırmış Sait'i.
Sait. 'Şimdi Orman'a gidece-
ğiz' dedi. Gecenin on biri ol-
muş. Orman, Beyoğlu'nda bir
birahane. 'Kapalıdır' dedık.
Sait 'Ben açtınnm' dedi. Gittik
gerçekten Orman kapalı.
Sait. parmağındaki yüzükle
cama vurdu. Perde kalktı bir
garson geldi. 'Yok' dedi. 'kapa-
lı.' Sait bir daha vurdu cama.
Gene bakülar, bizi almadılar
içeri. O zaman Sait'in başında
fötr şapka vardı, sırtında da
palto. Kış çünkü. Sait şöyle bir
gerindi, bir tos vurdu koca
cama. Kocaman cam yahu
kapının camı. Bir tos vurdu gir-
di içeri. Biz de turna katan gibi
peşinden...
Biz, yani Orhan Veli, Kel
Fehmi, Suavi Koçer. ben, sonra
GalaUsaray'dan iki arkadaş...
Bu sefer içerdekiler şikayetçi
oldu bizden. Tekrar aynı kara-
Jcola gittik. Fakat komiser yine
aynı komiser ve SaitFaik'i tanı-
yor.
Sait yıne "Siz durun, ben ko-
nuşacağım' dedi. Biz bekledik.
bir bozuldu mu bitti artık. Bir
daha yapamazsınız."
56 yıla dayanan bir hikâye bi-
nkimı. Kımilen kaybolmuş, ki-
müen dergilerde İcalmış. Tek
hikâye kitabı 'Cardonlar'.
1981'de Ada Yayınlan arasın-V
da çıkmış. Kimbilir o da hangi '
kitap deposunun tozlan ara-
sında?
Yunus Nadi Odülü'nü alan
hikâyelerinın bıle bir kopyası
yok kendisinde. Adını şimdılik
"Yakutiler" koymuş ama, kim
basar. kim yayımlar bunlan.
Dünyadan haberi varda hikâ-
yelerin akıbetinden yok...
Yağmür hızını kesmiş. Ak-
şam perdesini iyice indirmek
üzere.
"Yeni Hıkâyeler" diyorum.
"Birkaç gün önce aklıma bir
şeyler geldi. Yazayım dedim.
Eve boyacılar geldiler, her şeyi
bir yere taşıdılar.
Daktiloyu buldum ama,
kağnlan bulamadım. öylece
kaldı. ama aklımda. Otursam
yazanm."
Cihat Burak'ı yeni yazacağı
hikâyesiyle bırakıp çıkıyorum.
İngiliz ressam Alfred Sisley'in 70 tablosu Londra Kraliyet Akademisi'nde
Fraıısızuı işine burmınu sokaıı
EDtPEMtLÖYMEN
LONDRA - Bir renk ve ışık gözlemcisi Alfred Sisley. Yaşamı
(1839-99) üç perdelik bir dram. 1860'larda 20 yaşındayken başına
buruk bohem bir ressam. Bir on yıl içinde izlenımcılikte kararlı
bir sanatçı. Bir on yıl içinde daha artık 40"lannda, beş parasız, ala-
caklılardan kaçıp duran, kira evlerinden sürekli atılan bir berduş.
Nihayet 1899'da kansının ardından birkaç ay içinde gırtlak kan-
serinden öldüğünde kimsenin umurunda bile değil.
Oysa Sisley, izlenimcilerin ön saflannda yürüyenlerden, ödün-
süz ve su katılmamış bir izlenimci. Sanat tarihine adını yazdıran
eserlerini de en mutsuz olduğu, en altta kaldığı dönemde vermiş.
Çektiği sıkıntılan tuvale hiç yansıtmayan güneşli, parçalı bulutlu,
ferah ve içaçıcı peysajlar. Onu yetersiz bulanlann deyişiyle, "man-
zara resimleri." Ancak ölümünden sonra astronomik fıyatlara
satılır türden. İzlenimciler denildi mi akla hemen Fransız sanatçı-
lar ve Fransa'nın gdmesi doğal. Akım,
Fransa'nın mah. Sisley, ise İngi-
liz, ama Paris doğumlu. Tüccar
babası Paris'e yerleştiği için, ilk
eğitimi için İngiltere'ye gidiyor.
Fransız vatandaşbğına hiç geç-
meden. Renoir, Pisarro, Monet
yakm dostlan. Ama onlar ka-
dar dışa dönük değil. Öz
tanıtımını onlar kadar başara-
mamış, tablolannı pazarlaya-
mamış. Tanınmak için çabalar-
ken içine düştüğü parasızbk,
Paris'te bu yüzden oturama-
ması, bir taşra kasabası olan
Moret'de tıkıhp kalması, Sis-
ley'in kaderi. Moret- sanat tari-
hine Sisley'in 133 tablosu ile
geçmiş bu mecburiyetten.
Arkadaşlannın başanlan
karşısında Sisley'in kuşkuculuğu
artıyor. Aalaşıyor. Zaten çok
hassas yapısı. iyıce tahammülsüz artık. Sisley'in tüm yaşamını ge-
çirdiği Fransa'da kendisini sürekli yabancı hissettiği, İngilizciliği-
ni ise hiç yaşamadığı belli.
Sisley'in ışık ve renk gözlemciliği, Londra'da Kraliyet Aka-
demisi'nde yer alan sergide 70 tablosu ile belgeli. Yan yana duran
ve hepsi farklı adresten getirtilen 7 tablosunda hele. Olümü ardı-
ndan bahçesine gömüleceğini herhalde aklına getiımeden yaptığı
"Moret Kilisesi"nde günün ve mevsimin 7 ayn anı yan yana...
Winterthur, Lozan, Paris, Detroit, Glasgow, Birmingham müzele-
rinde duruyor bugün.
Monet de "Rouen Katedrali"ni resmetmişti ardı ardına. Ama
sürekli bir ışık seli içinde. Sisley, bir sanat fotoğrafçısı gibi dav-
ranmış ve ışık açılannın farkhhklan ile yetinmiş. Bu nedenle de
izlenimcilerin Fransız duygusal zıpzıp coşkusu yerine, daha
mantıklı, daha ölçülü bir İngilizce öne çıkıyor. Sanatta ise "İngiliz-
cilik" olmaz. Belki de Sisley'in 'unutulması' İngilizciliğinden...
Alfred Sisley,
bır renk ve ışık
gözlemcisLAma
Izlenimcilik,
Fransa'nın
mah. Sisley'in
resinılerinde, daha
ölçiilü bir İngilizce
öne çıkıyor. Sanatîa
l
İng$htik' oîmaz.
Belkide, Sisley'in
ımutulması,
Ingftizliğinden.
'- J
Alfred Sisley: Ville d'Avray Sokağı, ruval üzerine vağlıboya, 1873.
tLAN
ERCİYES ÜNİVERStTESİ
REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
Eylül 1992 dönemı Tıpta Uzmaniric Egıtirru Gınş Sınavı (TUS) kla-
vuzunda 31549 kod numarası ile yer alan Çocuk Ruh Sağlığı ve Hasta-
lıklan kontenjanı (3 adet) 31188 kod numaralı Çocuk Sağlığı ve Hasla-
lıklan olarak düzeltılmıştir
31549 kod numarası ile Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıklan dalına
japılacak olan başvunılar. 31188 kod numaralı Çocuk Sağlığı ve Has-
tahklan (3 adet) dalına yapılmış sayılacak ve ÖSYM'ce yapılacak yer-
leştırme ışlemı de buna gore yapılacakur
tlan olunur.
Basın: 33779
SATILIK FOTOĞRAF
MAKİNESİ
Nikon F2 body, MB1
motor (5 kademeü),
Vivitar 24 mm objektif
(f: 2.3)
Tel: 512 05 05>n
437-439
tLAN
MALATYA ASLİYE 1. HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
Sayı-1991 276
Davacı Seval özen (Erkut) vekılı tarafından davalı Hasan Hayn Erkut
aleyhıne mahkememıze açılan şıddetlı gecımsızlık nedeniyle boşanma da-
vasının yapılmakta olan duruşması sırasında venlen ara karan gereğince-
Davalı Hasan Hayn Erkut adına davetıye çıkanlmış. tebliğ edilrnemış.
zabıtaca da adresı temın edılmedığınden bu defa ılanen teblıgat vapılma-
sına karar venlmış, olduğundan, bu davalının duruşma tanhı 1.10 1992
günû saat 9.00'da mahkememızde bızzat hazır bulunması veya kendısını
bır vekılle temsil ettırmesı, aksı takdırde yokluğunda karar venleceğı hu-
susu davetıye yerine gecmek üzere ılan olunur. 10 7.1992
Basm: 49127
Hollanda'nın Lahey kentinde yapılacak
IJMCEFinÇocıık
Ödülleriyartşması
• Bu yıl beşincisi gerçŞkleştirilec^ olan yanşma-
da ilkbaharda ulusal çapta yapılan ön elemelerle
belirlenen yanşmacılar ilk seçmelere 11 ağustos
günükatılacakiar. (DKICA) Yanşması"nda ülke-
mizi 16 yaşındaki Hülya Keser temsil edecek.
Küitür Senisi-Hollanda'nın
Lahey kentinde yapılacak olan
UNICEF'in "Danny Kaye
Uluslararası Çocuk Ödüllen
Yanşması"nda (DKICA), ül-
kemizi löyaşındakı Hülya Ke-
ser temsil edecek.
Bilkent Üniversitesi Müzik
ve Sahne Sanatlan Fakültesi
öğrencisi 16 yaşındaki Hülya
Keser, yanşmada Rachmani-
nofTun "Polichinelle"adlı ese-
rini piyanoda seslendirecek.
Bu yıl beşincisi gerçekleştin-
lecek olan yanşmada ilkbahar-
da ulusal çapta yapılan ön ele-
melerle belirlenen yanşmacı-
lann ilk seçmeleri 11 ağustos
günü yapıla-
sanatçılann UNlCEFe bagış
çağnlanna da yer verilecek.
"Danny Kaye Ulnslararası
Çocuk Ödülleri Töreni "(DKI-
CA), 34 yıl dünyayı gezerek
UN1CEF 'in 30 ülkeyi kapsa-
yan kaynak yaratma çalışma-
lanna yardım etmenin yanısı-
ra. UNICEF'İ destekleyen ilk
ünlü olma sıfatını taşıması ne-
deniyle Danny Kaye'in anısına
düzenleniyor.
Kaye. çocuklara klasik mü-
zığı sevdirmek amacıyla hazır-
ladığı şovlanyla da tanınıyor.
Bu yıl beşincisi gerçekleştiri-
lecek DKICAda, 90 dakikalık
şovda. genç fınalistlerin yanısı-
cak. Finalist-!
ler 14 ağustos-1
ta büyükl
galada yanşa-^
caklar. Katı-
hmlar. şarki
söylcmc, dans
gösterisi ya da
müzık aleti
çalma biçi-
minde olacak.
Her yanş-.
macının tem- UNICEF yararına yıllarca dünyayı dolaşanko-
sıl suresı 2,5 medyen Danny Kaye, beş yıl önce öbnüştü.
dakikavı aş-
mayacak, temsillerde ülkelerin
kültürel ve sanatsal gelenek-
lerini yansıtması ve izleyicilerin
ilgısini çekebilecek nitelikte ol-
ması gibi koşullar aranıyor.
Aynca yanşmaalann 15
Ağustos 1975 tanhinde ya da
sonrasmda doğmuş olmalan
gerekiyor.
"UNICEF Sahne Sanatlan
Özel Temsilcisi"Roger Moore
ve UNICEF'in iyiniyet elçisi
Audrey Hepburn'un sunucu-
luğunu yapacağı gala>a. prog-
ramın özel konuklan olarak
Julio Iglesias, Al Jarreau gibi
tanınmış sanatçılar da kaü-
lacak.
UNICEF'e gelır sağlamak
amacıyla dünya telev izyonla-
nnda yayınlanacak gala prog-
ramını bir milyara yakın kışi-
nın ızlemesi beklenıyor.
Türkiyc'de yavınlanacak
olan program siiresince. ünlü
ra. "UNICEF Sahne Sanatlan
Özel Temsilcisi" sıfatını taşı-
yan Roger Moore eşliğinde,
ünlü starlann gösterileri ye-
ralacak ve UNICEF program-
lannı kapsayan tanıtıa bilgiler
verilecek. Yanşmanm birinci-
sıne. Danny Kaye'in bronz
büstü armağan edilecek, ayn-
ca müzik eğitimi ya da genel
öğrenımi için 20 bin İsviçre
Frangı değennde bır burs ola-
nağı sağlanacak. Diğer fina-
lıstler 2500 İsviçre Franklık bir
burstan faydanalacaklar ve
tüm yanşmacılar boyuna ası-
labılecek UNICEF amblemi
ve bir belgeyle ödüllendirile-
cekler.
Büvük izleyici kitlelerinin il-
gısini çekebilecek bir video
programı yaratmayı hedefle-
yen UNICEF, genel kaynak-
lanna en az 6 milyon dolarlık
bır gelır getırmek amacında.