23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 TEMMUZ1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Ö y k Ü S Ü - Pekin'de gösterimc giren 'Mao'nun Öyküsii' adlı fOmin afişi, kertin sokaklannı süslü- yor. Pekinli güvenlik görevlileri ise, afışin altında bir ihban merkeze bMrmekten geri kalmadılar. Ozel TV'lere uyarı İSTANBUL (AA) - İstanbul Büyûkşehir Belediyesi Radyo Televizyon Genel Müdürü Yılmaz Dağdeviren, şu anda TRT'nin bütün kanallan dahil Tele-Cm, İnter Star ve Show TV'nin mevcut reklam pastası- nı aralannda paylaşüklannı belirterek, "Bir yeni kanahn daha yayına girmesi halinde, TRT de dahil 5 kanajdan birisi batar. Bir altıncısı hiç yaşaya- maz" dedi. Özel televizyonlann ayhk gj- derlerinin en az 12 milyar lira dolayında olduğuna işareı eden Dağdeviren, "Şu anda Kanal 6, Has, Flash-TV ve Türkiye Gazetesi Radyo-Tele- vizyonu'nun (TGRT) da yayı- na girmesiyle 7 kanal olacak. SlCaklar bastirinca- NinjaKaplumbağlar3,fil- minin çekimleri Los Angeles'ta söriiyor. Sıcakların aniden bastırması, filmİD çekimini de olumsuz yönde etkilerken, sti- list Janna Cawford, elindeki saç kurutma makinesi ile oyun- cuları serinletmeye çalıştı. Tıpta uzmanlık sınavları ANKARA (AA) - Tıpta Uz- manhk Eğitimi Giriş Sınavı (TUS), 19-20eylültarihlerinde Ankara'da yapılacak. ÖSYM tarafindan gerçek- leştirilecek sınav ile ilgili kıla- vuz ve başvurma belgeleri, Sağlık Bakani-ğı fl Müdürlük- lerine gönderilecek. Bu sınava başvurmak isteyen adaylar, kı- Iavuz ve başvurma belgelerini 10 bin lira karşıüğında, Sağlık Bakanlığı İl Müdürlüklerin- den 20 temmuz-4 ağustos ta- rihJeri arasında alabilecekler. Başvurma belgeleri, 150 bin li- ra sınav ücreti banka belgesi üe birükte en^geç 7 Ağustos 1992 tarihinde OSYM'ye ulaşacak şekilde iadeli taahhütlü olarak postalanacak veya elden teslim edilecek. O l İ m p İ y a t a d o ğ r i l - Barcdoııa OUmpiyatlan fçfn kent halRı geriye saymaya başladı. Açılış törenine yerişebil- mek için Barcelona'nın yolunu tutan binlerce turist, otel der- dine düştü. Olimphat köyünde mini bir gösteri yapan halk giysüer içindeki tiyatro oyuncusunun sempatik haıcketleri ise beğeni ile izlendi. HABERLEREV DEVAMI OLAYIARIN ARDINDAKI GERCEK• Baştarafi 1. Sayfada bu biçimde baskı yöntemlerini uygulayabilecek konumda de- ğildir, tersine, kamu görevlUeri- nin hareketini hoşgörüyle karşı- lamak zorundadır. Demokratik ortamın "fıilen" oluşmasınm yanı sıra, ANAP iktidarının uzun süren gözetim ve denetiminde yaşamış memur- ların tepkilerini dile getirebile- cek düzeye ve bilince kavuşma- ları da eylemlerin itici gücünü oluşturuyor. Herkesin gördüğü ve bildiği şudur ki Türkiye'de gelir dağı- lımı son on ytlda alabildiğine bozulmuştur. Memur haklıdır; ama, bugünden yarına istediği- ni elde edebilecek midir? Bütçe açıklanna ve ekonomik duruma bakarsamz. şu sonuca varabilirsiniz Bugünkü koşullar içinde siyasal iktidar memurla- ra daha yüksek oranda bir zam için çok zorlamr; ama, kamu göKvlilerinin "grevli, toplusöz- leşmeli sendikal haklar"ım ya- salaştırmak; Hazine, Merkez Bankası, emisyon hacmi, bütçe açıklan gibi kavramlarla doğru- dan ve kısa surede ilişkili değil... Demokratikleşmenin önünde- ki engelleri, parayla pulla açık- lamak olanaksızdır. • • • ÖzaFdan DemirePe 'evet' Grev, • Baştarafi 1. Sayfada dı. Uyuşmazhğa gidilince atanan resmı arabuhıcular da taraflar arasında uzlaşma sağ- layamadı. Yasal prosedür izle- nerek bu belediyelerde grev karan alındı. Batman Belediyesi'nde gö- revli yaklaşık 600 işçi, birikmiş üç ayhk maaşlannın ödenmesi istemiyle dün oturma eylemi yapü. İç Poltika Servisi - Cumhur- başkanı Özal, Başbakan De- mirel'in 25 temmuzda Atatürk Barajı'nın açılış dave- tıne olumlu yanit verdi. KEİB'de yaşanan imza krizi- nin ardından ilk defa önceki akşam bir araya gelen iki li- der, Demirel'in "soğukluğu giderme" çabalan sonucu dün Harbiye Orduevi'nde görüştü- ler. Demirel, görüşme sonun- da, özal'ı Atatürk Barajı'nın açılışı'na davet ettiğini ve olumlu yanıt aldığını söyler- ken, Cumhurbaşkanlığı Söz- cülüğü tarafindan yapılan yazılı açıklamada da Cum- hurbaşkanı'nın açılışa katıla- cağı bildirildi. Bu arada yapı- lan açıklamada Cumhurbaş- kanı'nın törene katılmasının daha önceden söz konusu ol- duğu, ancak bir bakanın tea- müle uymayan sözleri üzerine durumun belirsiz kaldığı be- lırtildi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile Başbakan Süleyman Demirel'in görüşmesi dün saat 12.00'de Harbiye Orduevi'nde gerçekleşti. Yaklaşık 45 daki- ka süren görüşmeden sonra Başbakan orduevinden çıkar- ken gazetecilere bir acıklama yaptı. Demirel şöyle dedi: "Sayın Özal'la Saraybosna, Kıbns ve terör sorunlannı ko- nuştuk. 25 temmuzda Atatürk Barajı açılacak. Sayın Özal'ı barajın açılışına davet ettim. Geleceklerdir." Demirel. bir gazetecinin, "Görüşme samimi bir ortam- da mı geçti" şeklindeki soru- sunu, "Aman iş çıkarma. Söy- ledik işte" diye yanıtladı. Kabinede bir revizyon olup olmadığına ılişkin bir soruya ise Demirel şöyle yanıt verdi: ARADA BİR • Baştarafi 2. Savfada de öldürüldüğü yer bağrına basıyordu sanatçıyı. Öyküleri, romanları tedirgin etmişti egemen çevreleri. Hele Marko- paşa'daki yazılan; inançla devrimleri, demokrasiyi savu- nuşu, Sırça Köşk'teki masallan, korku salmıştı zalimlerin yürekterine. Barınamaz duruma gelip de yurdundan göç etmek isterken en verimli çağında öldürülmüştü Sazara Deresi'nde yazarımız. İşte öldürülüşünden yarım yüzyıl sonra, kasabanın çir- kef karanlığına kurşunlarını boşaltıp yaralı karısı Muaz- zez'i Köylüce yolunda gömerek dağlara yönelen Kuyu- caklı Yusuf, geri dönmüş, kanayan bir yarayı sarmaya çalışıyordu sanki. Toplantıları düzenleyen, biraz Yusufa benzeyen Kaynarca köyünden Köy-Koop Başkanı Erdo- ğan Kantürer'di. Şöyle bir tel çekmişti Mustafa Ekmekçi Amca Sabahattin Ali'nin sevgilisi 'İki gözüm Ayşe'yle: "Benim meskenim dağlardır" diyen Sabahattin Ali'yi oralarda anmak iyi bir gelenek olacak. Öldürülmesi ayıbını bir çeşmenin suları temizleyemez. Ruhu ışıklarla donanstn; anısı önünde bin saygı, bin sev- giyle eğiliriz." Sevginin, ölümü yenişiydi belediye salonunda yükselen alkışlar. "Yazın hiçbir zaman yüce ruhlu yazarların 'gönül eğlen- cesi' değildir, bir hizmet, bir savaşımdır. Insanları daha doğruya, daha iyiye, daha güzele götüren bir savaşım; bu savaşımın ereğine ulaşması için sanat tüm ayrıntılanyla yaşamı kapsamalı, insanda yaşamak, insan gibi yaşamak, daha iyi ve daha yükseğe, daha temize doğru koşarak ya- şama isteğini, gereksinimini uyandırmalıdır" diyen yazar, aksaçlı başı, inceçerçeveli gözlüğü, tatlı gülümsemesiyle karşımızdaydı. Yaşamöyküsünü kızı Filiz Ali'den, öykülerini Zeliha Berksoy'dan, yapıtlarının yazınsal özelliklerini öner Yağcı'dan dinledik. Hasanoglan'a geldiği günleri anım- sadım ben. Hani sana anlatmıştım, karamsar bir döne- minde yazdığı "insan olmak dokunuyor haysiyetime" di- zesini değiştirdiği günü. Çile çeken halkın uyanışını, can- lanışını görür gibi olmuştu enstitüde. Yeşeren bozkırlara bakıp yürekten: "Enstitüleri gördükten sonra insan olmak onur veriyor bana" demişti. Üsküp-Sazara Deresi'ndeki Sabahattin Ali Çeşmesi'ne gidildi 21 haziran pazar günü. Kırklareli'nden, Babaeski- den, Lüleburgaz'dan, köylerden, bir imece coşkusuyla ko- şup gelmişti insanlar, yüzleri sevgiyle, bilinçle aydınlıktı. Yazarın, yapıtlarıyla yaratmayı amaçladığı bir aydınlıktı bu. Trakya Tanrısı Orpheus'un oğuiları, Sabahattin Ali'yi yaşatıyor, yaşamı savunuyordu Istıranca Dağlan'nda. Daha doğru, daha haklı, daha güzel yaşama savaşımının şefiidi sayıyordu yazan köylüler. Ta ilerde dik bir yamacırt başındaki ilk gömüldüğü yerde, anıt gibi bir kaya vardı. ûlüsünü ilk bulan Hüşeyin Aga, dağları taşları tanıkgöste- rerek namazını kılmışü. "O bir şehittir evlatlar" diyordu. Belediye salonunda Isa Çelik'in Sabahattin Ali fotoğraf- larıyla açtığı sergi gözümün önündeydi. Filiz Ali'nin kaldırdığı örtünün altından çıkan "Sabahattin Ali Sokağı" yazılı levha, nasıl unutulur. Ölümsüzlüğe, sonsuzluğa gi- dergibi iki yana uzanıyordu üzerindeki oklar... Evet sevgili kızım, insanımızın değerbilirliğiyle, hüzün değil sevinç açmıştı o gün Istıranca Dağları... "Sız yapabıldığınız kadar yapıyorsunuz ya. Yorulunca- ya kadar yapın." Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi Kaya Toperi de ya- zılı bir açıklama yaparak Cumhurbaşkam'nın Atatürk Barajı'run açılış törenine katı- lacağını bildirdi. Toperi açık- lamasında, Cumhurbaşkanı Özal'ın Başbakan Demirel'i Harbi>e Orduevi'nde kabul ederek, Kıbns, Bosna-Her- sek, Kuzey Irak ve Güneydo- ğu sorunlanna ilişkin bir süre görüştüğünü kaydetti. Demi- rel'in görüşme sırasında özal'ı Atatürk Barajı'nın açılış töre- nine davet ettiğini bildiren Toperi, açıklamasında Devlet Bakanı Cavit Çağları ima ederek şöyle dedi: "Bilindiği gibi, bu törene Cumhurbaşkam'nın katılma- sı, daha evvel de söz konusu olmuş, ancak bir bakanın tea- müle uymayan beyanlan üze- rine durum sürüncemede kalmıştı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan'ın da- vetini kabul ederek törene ka- tılmaya karar vermıştır. Cumhurbaşkaru Özal. tören- den sonra Malatya"ya geçecek ve önceden planlanan progra- mını uygulayacaktır." Bu gelişmeler doğrultusun- da, daha önce 24 temmuzda Urfada "GAP. ANAP'ındır" mitingi düzenleyeceklerini açıklayan ANAP Genel Baş- kanı Mesut Yılmaz da mitingi düzenlemekten %azgeçtikleri- ni bildirdi. Yılmaz. davet edil- diği takdirde Atatürk Barajı'- nın açılış törenine kendisinin de katılacağını açıkladı. Öte yandan Başbakan Demirel, Özal ile görüşmesinden önce sabah 9.30'da Büyükdere Ba- labandere'de yaptınlacak Darüşşafaka Lisesi yeni kam- pusunun temelini attı. Tören- de bir konuşma yapan Demi- rel, Türkiye'nin 150 yılda aldığı mesafeyi önümüzdeki 15-20 yıl içinde katetmeye mecbur olduğunu ifadc eııi. Demirel, Türkiye'nin uygarlı- ğa yönelmesindeki mühürler- den bıri olan Darüşşafaka- nın. 1863 yılında okuma imkanlanndan mahrum ço- cuklan okutma ıhtiyacı duyan o günkü devletin büyükleri ta- rafindan kurulduğunu söyle- di. Abdülmecit ile başlayan, daha sonra Abdülhamit ile de- vam eden çağdaşlığı. uygarlığı yakalama ihtiyacınm, Cum- huriyet ile birlikte doruğa ulaşüğını belirten Demirel. bugün de bu ihtiyacın ortadan kalkmadığını söyledi. Demi- rel. sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye. her türlü iniş ve çıkışa Osmanlı Devleti'nin de olmasına rağmen önüne kattı- ğı davayı, uygarlaşma, zen- ginleşme. insanlıkla beraber hareket edebilme davasını, büyük Atatürk'ün asırlan de- len göriişleri sayesinde, onu iyi anlayıp. iyi yorumlayan, koy- duğu hedefleri içine sindirebil- miş, pek çok değerli kişinin hizmetleriyle 1992 Türkiyesi'- ne gelebilmiştir. 199O'lı yıllar- dan ileriye doğru baktığımız zaman geçen 150 sene zarfın- da kaydettiğimiz mesafeyi önümüzîieki 15-20 sene zar- fıiklu kavdctıiK>c nicvbuıu/. Eğer dün>a verinde dursavdı. Polis-işçi YÖK Danıştay'a m Baştarafi 1. Sayfada mo *., c- r.^. * •>• Baştarafi 1. Sayfada mesi sonucu çeşitli yerlerinden yaralandı. Polislerin havaya uyan ateşi açması üzerine çatış- ma sona ererken, panzerlerin sevk edildiği şeflik, yardımcı polis kuvvetleri tarafindan da kuşatma altına alındı. SHP Genel Sekreter Yardım- cısı Ercan Karakaş ve Algan Hacaloğlu'nun da işçilerin her- hangi bir taşkınlık yapmamala- n için sendika temsilcileri ile görüşme yapmak için işçilerin arasında olduklan ve çatışma sırasında da Karakaş'ın om- zundan hafıf şekilde yaralandı- ğı belirtildi. Polis kuşatması altında otur- ma eylemine başlayan işçilerin, arkadaşlan tekrar işe ahnmca-. ya kadar eylemlerini sürdüre- ceklerini açıklamalan üzerine. Ercan Karakaş ile birlikte olay yerine gelen SHP İstanbul fl Başkanı Yüksel Çengel ve SHP Parti Meclisi üyesi işçileri uzlaş- tırmak için sendika temsilcileri ve polislerle sürekli olarak gö- rüşmeler yapmaya başladılar. İşçilerin, poiislerin geri çekilme- lerini istemeleri üzerine, pan- zerler ve polisler olay yerinden uzaklaştınldı. İşçilerin SHP milletvekillerinden, hiç kimse- nin gözaltına alınmaması, atı- lan arkadaşlannın tekrar işleri- ne dönmeleri ve can güvenlikle- rinin sağlanması durumunda eylemlerine son vereceklerini bildirmeleri üzerine. polis yetki- lileriyle de uzlaşma sağlayan milletvekillerinin çabalanyla \aklaşık 5 saat süren eylem so- na erdi. • Baştarafi 1. Sayfada maddenin YÖK ve bazı çevre- ler tarafindan, yasa koyucunun karanna karşın çarpıtıldığını söyledi. Toskay. diğer adaylara idari mayacak şekilde. iki donemden fazla rektörlük yapılmasına kı- sıtlama getirdiğini belirterek. bu maddenin de hükümet üye- leri ve ana muhalefet partisinin \/f\ts r. i ' n m w l ortak görüşüyle kabul edildiği- YOK Başkanı Prof.Dr. Meh- — - - 6 ne dikkat çekti. TBMM tuta- naklannda da, bu görüşün üleceğini belirten met Sağlam ise, yasa uygulanır- ken Danıştay'dan görüş alındı- a ç ı k c a ğını ve bu karara uyulduğunu j U I ^ ^^î yapılacak işin, öğretim üyeleri Önerge sahibi Tunca Tos- tarafindan yargı yoluna baş- kay, yasanın yoruma açık ol- vurmak olduğunu söyledi. Öğ- Özallar ' k o n u k sanatçı' döndükierinden*11 beri oldukça yogun bir 'gezi' trafıği içine giren Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve eşi Semra Hanım, dün de 'yıllann eskitemediği' Türk sanat müziği sanatçısı Muazzez Abacı'yı dinlemek için Ru- melihisan'ndaki konserde hazır bulundular. Ancak, Abacı'nın yan- lanna gelerek mikrofon uzatması üzerine, izlevici olarak girrikleri konserin aynı zamanda konuk sanatçısı oldular. Şarknı Muazzez Abacı ile birlikte mırüdanan Özallar, izleyicilerden alkış aldılar. (Fotoğraf: SUAT KOZLUKLU) şimdiye kadar dünyayı çoktan yakalardık. Biz ne kadar gay- ret sarfedersek sarfedelim. ne kada mesafe alırsak alalım, yetişmeye çalıştığımız ileri ül- keler yerinde dumuyorlar." Sosyal devletin herkese eği- tim olanağı sağlayan devlet olduğuna işaret eden Demirel. sözlerini şöyle tamamladı: "Ama devletin bu yükünü eğer bu şekilde gönüllü kuru- Iuşlan alırsa. gönüllü kuruluş- lara da hayırseverler yardımcı olarsa, o zaman devlet ülkenin el uzatılmamakta olan köşele- rine. insanlanna el uzatmak imkanı bulur. Bu müesseye uzatılacak el yardıma, oku- maya muhtaç, öğrenmeye şu- samış, uygarlığa susamış in- sanlara el uzatmak demektir." Törene, Devlet Bakanı Akın Gönen, devlet bakanlan Ek- rem Ceyhun ve Cavit Çağlar ile birlikte katılan Demirel. daha sonra TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile bir- likte Dolmabahçe Bezmi Alem Valide Sultan Camii"- nde cuma namazı kaldı. retim ü|»elerinın idari mahke- melere açacaklan davalarda, Danıştay 1. Dairesi'nin rektör- lerin iki donemden fazla seçile- bıleceği görüşünün etkili olma- yacağını ifade eden Toskay, "Danıştay'ın başka bir dairesi de başka görüş bildirebilir. Bu durumda öğretim üyelerine yargı yolu açılmıştır" dedi. Ya- sanın TBMM'de görüşülmesi sırasında, YÖK Başkanvekili Turgut Akıntürk'e de,"Yasada anlaşılmayan bir yer var mı?" diye sorduğunu belirten Tos- kay, "Milli Eğiüm Bakanı da yanımızdaydı. Sayın Akıntürk bana, 'Tamam. bu durumda es- ki rektörlerin yeniden aday ola- maz' görüşünü ifade etti" diye konuştu. YÖK BaşKanvekili Turgut Akıntürk, bu iddiayı reddederek, "Biz Sayın Top- tan'la oturuyorduk. Sayın Tos- kay, gelerek, Sayın Milli Eğitim Bakam'na iki dönem üst üste rektörlük konusunu açıkladı. Ben, bu müzakerelere şahit ol- dum. Ama herhagj bir görüş bildirmedim, konumum itiba- riyle de bildiremezdim" diye konuştu. YOK Başanı Prof.Dr. Meh- met Sağlam da, YÖK'ün Da- nıştay'ın görüşü doğrultusunda hareket edeceğini söyledi. Sab günü göreve başlayacağını be- lirten Sağlam, bu konuda kişi- sel görüş bildiremeyeceğini sövledi."" Mehmet Sağlam, Cumhuri- yet'in "Bir oyla rektör adayı olan kişiler bulunduğu" yönün- deki hatırlatmasına da, "Tek oy alan kişi yok" yanıtını verdi. G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafi 1. Sayfada bu tür törenlerdeki davranışlar TÖ'ye bahşedilmişti. Kurde- le kesecek, bir nutuk çekecek, yerli yabancılar konuklar hu- zurunda Türkiye'de en büyük kimmiş, gösterecekti! Demirel, Karadeniz ekonomi toplantısında TÖ'yü terse düşürmüştü. Bu kez yine TÖ'yü oyuna getiriyor- du. ilk kezinde imzaya katılmasını engelleyerek, bu kez açılışta bulunmasını sağlayarak "küs-barış sava- şı" nda iki önemli puan kazanıyordu. Sorun, dün olduğu gibi bugün de geçerliydi. TÖ ile Demirel arasındaki gerginliğin sona ermesi, devlet ya- şamım aynı oranda etkileyecek miydi? Tepe noktadaki barış, belki iki kampın geçici bir süre silahlarını birbiri üzerine boşaltmasını önleyecekti. Barış sürekli olur mu olmaz mı, bugünden kestirmek zordu. Kuşkuyu kışkırtan nedenler vardı. Örneğin göz- lemcilerin söylediklerine göre, Çankaya Köşkü'nde hükümetle her zaman savaşıma hazır "bürokratlar or- dusu" alesta bekliyordu. Gerçek ortada: Hükümetin işbaşından uzaklaştırdığı büyük küçük hemen her bürokrat Çankaya Köşkü'nde bir göreve atanıyor. Köşk atamaları hükümetten geç- mediği için dilediğini göreve alabiliyor, sayılarını sap- tamak olanaksızlaşıyor. Kimin umurunda? Başbakanlık'taki yüksek bir bürokratın hesabı, Köşk'le ilgili irdelemeleri çok daha ciddi boyutlara gö- türüyor. Sayıları giderek kabaran "yetmiş dolayında muhalif bürokratlar ordusu Çankaya'da ikamet ve is- tihdam ediliyor." Sekreterleri, şoförleriyle 300'e yakın "yeni moda gö- revli" her ay tıkır tıkır maaş alıyor. TÖ, yukarıda ayrı bir dünya yaratmış, bütün kademe- leriyle yeni bir devlet, daha doğrusu bir muhalefet gru- bu oluşturmuş; devlete maaş ödetiyor, yediriyor, içiri- yor. Bu ortamda yeniden barış sürecine girilse ne ola- cak? Şubattan 2, marttan 5, nisandan 6, mayıstan 43. hazirandan 44, temmuzdan 55, toplam tam 155 üçlü ka- rarname hâlâ Köşk'te TÖ'nün keyfini bekliyor. Devletin birçok kademesi vekâleten yönetiliyor. Asli genel mü- dür ya da müsteşar bir türlü işe başlayamadığından işler aksıyor. Tabii TÖ'nün umurunda değil. Altı Bakanlar Kurulu kararnamesi hazirandan beri bir türlü onaylanmıyor. İçlerinde öyleleri var ki, ekono- mik yaşam açısından önem taşıyor. Örneğin, yatırım- ların ve döviz kazandırıcı hizmetlerin teşvik fonu hak- kındaki kararın yürürlüğe konulması... Aylardır çıkmı- yor. Üstüne üstlük dokuz yasa vetolu. "Tepedeki banş"a bu açılardan bakılınca "yapay bir barış" izlenimi veriyor. Ankara'daki gelişme, DSP lideri Ecevit'in, CHP şem- siyesi altında sol partilerin bütünleşmesiyle ilgili dün- kü açıklamalan. Ayrıntılı bilgiler sunuyor Ecevit; ne çare, CHP yöneticilerinin inançlarının tersine SHP ile bir araya gelemeyeceğini, "Benim SHP ile birleşmeyi kabul edemeyeceğim doğrudur" diyerek belgeliyor. "Çağdaş ve tutarlı bir CHP yapısında, demokratik sol eğilimli pek çok SHP'linin yeri olur, ama bir kuru- luş olarak SHP'nin yeri olamaz " diyor. Taban buyursun, düşsün peşime, diyor, ancak ne inönü neöteki yöneticilere kapılarkapalı! Dön dolaş aynı nokta. GOZLEM UĞURMUMCU • Baştarafi 1. Sayfada CHP'nin kısa özgeçmişi bu. Böylesine köklü bir parti yeniden açılıyorsa, görüş ay- rılıkları, ideolojik saplantlar, kişisel çatışma ve kırgınlık- lar bir yana bırakılır. Çağdaş sosyal demokrat ilkeler ve ülke gerçekleri göz önüne alınarak ortak amaçlar ön plana çıkartılır ve bu doğrultuda birleşme sağlanır. "Kuvayı Milliye ruhu" da böyle bir bütünleşmeyi ge- rektirir. Ecevit, "olmaz" diyor: -"Birleşmem." Bugün Avrupa, sosyal demokrat altyapılar üzerinde duruyor. İki yüz yıllık komünist-demokratik sosyalist kavgası da sosyal demokratik sosyalistlerin ya da sosyal demokrat- ların lehine kazanılıyor. İki Almanya birleşince aralannda derin görüş ayrılıkla- rı olduğu sanılan ideolojiler siliniyor, yerlerine sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri geçiyor. Böyle birdünyada"demo/craf/Aso/"ve "sosyaldemok- rasi" arasında ne gibi derin ayrılıklar vardır? Uygulamada ne gibi giderilmez çelişkiler söz konusu- dur? Bu iki akım ve bu iki model arasında uzlaşılmayan noktalar nelerdir? Yaşanan gerçekler ve "sosyal pratik" bu gibi görüş ayrılıklarını çoktan gidermiştir. Liberalizmin sosyalleşti- ği, Marksizmin de liberalleştiği bir dünyada ortak nokta- lar, insan hakları gibi konularda yoğunlaşıyor. İnsan haklarının sosyal boyutu da sosyal demokratla- rın gündemlerini belirliyor. Sözgelişi ILO ilkeleri, liberal-kapitalist hükümetleri de partileri de bağlıycK. Sosyal demokratlar, serbest piyasa ekonomisinde, çalışanlarm haklannı güvencelere bağla- mak, örgütlü sivil toplumu oluşturmak ve demokrasiyi kpkleştirmek gibi amaçları yaşatıyorlar. Kırk yılın sağcısı, milliyetçi ve muhafazakâr Demirel, bu oluşumları gördüğü için liberal programını sosyalleş- tiriyor. Bunu yaparken de partisinin bir "kitlepartisi" ol- duğu gerçeğini hiç göz ardı etmiyor. Etmediği için de ortadaki seçmenlerden oy alıyor. CHP bir kitle partisiydi. SHP de öyle. DSP ise Sayın Ecevit'in kişiliğine dayalı "tek adam partisı"dir. Ecevit, kendi düş dünyasında oluşturduğu kavramlarla duygusal ve kişisel yanları ağır basan bir siyaset izliyor. Böyle bir siyaset izlediği için de gün geçtikçe etkinliğini ve inandırıcılığını yitiriyor. Ecevit, siyasetini, SHP'nin bugün için güven vermeyen silik kimliğine dayıyor. SHP de DSP de CHP'den kaynaklanan partilerdir. 1946 yılının DP'si de kısa ömürlü Güven Partisi de CHP'den kaynaklanmışlardır. CHP, kuruluşundan cunta emirleriyle kapatılıncaya ka- dar bütün düşünce akımlarına kaynaklık yapan bir kitle partisiydi. Bugün CHP, yeniden açılırken, hem bu özelli- ğini hem dünyada yaşanan gerçekleri göz önüne almak zorundadır. Bu nedenle CHP, bu aşamada ne SHP dam-, gasını taşımalıdır ne de DSP'nin kişisel izlerini İnsan hakları ile birlikte, çağdaş sosyal demokrasinin amaçları ile sosyal demokrasinin Türkiye'ye özgü özel- likleri olan, bağımsızlık, laiklik ve halkçılık, CHP'nin özenle koruması gereken ilkeleridir. CHP, emekten ve emekçiden yana olan bütün düşünce akımlarını kucaklayacak bir parti olarak yeniden açılıyor. • CHP'yi "as>rer/erfcapatt;"diye yakınanlann, elbirliğiile eski partilerini kurmaları ve bu partinin çatısı altında top- lanmaları gerekmez mi? Bu görev, CHP'de yetişmiş, bu parti ile milletvekili, ba- kan ve başbakan olanların yerine getirmeleri gereken vicdani ve ahlaki borçları sayılmalıdır. CHP'nin devlet kuran ve devrim yapan altı oku, aynı. çatıda kimlik bulmuş siyasal lıderlerin bugün birbirlerini yok etmek için atacakları zehirli oklar değildir! 50 kişilik şoför kadrosuna 3 bin başvuru İstanbul Haber Senisi - İETT'nin alacağı 50 şoför için İş ve İşçi Bulma Kurumu'na 4 günde 3064 kişi başvurdu. Ku- rum yetkilileri, başvurunun 27 temmuzda sona ereceğini, bu zaman içinde başvurulann 5 bi- ni aşmasının beklendiğini söy- lüyorlar. Iş ve İşçi Bulma Kurumu'- nun Sirkeci'deki bölge müdür- lüğünün önü son, 5 gündür oldukça kalabalık. İşçüerkunı- ma kayıtlannı yaptırabilmek için sabah erken saatlerde ku- nım önünde toplanıyorlar. Bekleyenleri sıraya sokmaya çalışan kurum görevlisi ile şo- forler arasında zaman zaman sert tartışmalar oluyor. 2 aydır işsiz olduğunu söyle- yen şoför Adnan Kaya "İETT'- nin sınavını evvelallah kazanı- nm. Bu konuda kendime güvenıyonım. Ama işin içinde başka işler olmazsa" diyor. 5 yıldır şoför olduğunu belir- ten Şükrii Yüksel bir özel kuru- luşta çalışıyor. Ama "gelecek garantisi" göremediği için bir devlet kuruluşuna girerek, ken- di ifadesiyle "düze çıkmayı" düşünüyor. Davut Aydın May- da da kayıt yaptıracaklar ara- sında ama sınava giremeyecek. Çünkü İETT, şoförlerin 3 yıllık ehliyetli olma şartını koşuyor. Davut Mayda "Ağır vasıta eh- liyetimi aldıktan sonra buraya başvurdum. 2 yıldır beküyo- rum. Ama beni sınava almıyor- lar. Ben nasıl gecinecegiın" diye yakınıyor. Nevzat Yılmaz, özel bir şirkette geçici olarak calıştı- ğını söylüyor. Belediyenin çahş- ma şartlan ve sosyal haklan daha iyi olduğu için sınava giri- yor. "Maksat maaşın daha yüksek olması değil. İş garantisi var. İşsiz kalma korkusundan kurtulmak istiyorum" diyor Nevzat Yılmaz. Kurum yetkilileri adaylar arasında Kamil Koç, Ulusoy gibi büyük şirketlerin şoförleri- nin de bulunduğunu belirterek, başvurunun bu kadar yüksek olmasını şöyle açıklıyorlar: "Özel kuruluşlann verdiği ücretler devlet kurumlann ver- diği ücretin gerisinde kalıyor. Sosyal haklan daha fazla. Da- ha önemlisi çalışma koşullan daha iyi. Şehirler arası çalışan otobüs işletmelerinde belki bi- raz daha fazla ücret veriliyor- dur ama gece gündüz yollarda ve evden. çocuklardan uzakta kalmak daha zor geliyor insan- lara."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle