Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 TEMMUZ1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Ö y k Ü S Ü - Pekin'de gösterimc giren
'Mao'nun Öyküsii' adlı fOmin afişi, kertin sokaklannı süslü-
yor. Pekinli güvenlik görevlileri ise, afışin altında bir ihban
merkeze bMrmekten geri kalmadılar.
Ozel
TV'lere uyarı
İSTANBUL (AA) - İstanbul
Büyûkşehir Belediyesi Radyo
Televizyon Genel Müdürü
Yılmaz Dağdeviren, şu anda
TRT'nin bütün kanallan dahil
Tele-Cm, İnter Star ve Show
TV'nin mevcut reklam pastası-
nı aralannda paylaşüklannı
belirterek, "Bir yeni kanahn
daha yayına girmesi halinde,
TRT de dahil 5 kanajdan birisi
batar. Bir altıncısı hiç yaşaya-
maz" dedi.
Özel televizyonlann ayhk gj-
derlerinin en az 12 milyar lira
dolayında olduğuna işareı
eden Dağdeviren, "Şu anda
Kanal 6, Has, Flash-TV ve
Türkiye Gazetesi Radyo-Tele-
vizyonu'nun (TGRT) da yayı-
na girmesiyle 7 kanal olacak.
SlCaklar bastirinca- NinjaKaplumbağlar3,fil-
minin çekimleri Los Angeles'ta söriiyor. Sıcakların aniden
bastırması, filmİD çekimini de olumsuz yönde etkilerken, sti-
list Janna Cawford, elindeki saç kurutma makinesi ile oyun-
cuları serinletmeye çalıştı.
Tıpta uzmanlık
sınavları
ANKARA (AA) - Tıpta Uz-
manhk Eğitimi Giriş Sınavı
(TUS), 19-20eylültarihlerinde
Ankara'da yapılacak.
ÖSYM tarafindan gerçek-
leştirilecek sınav ile ilgili kıla-
vuz ve başvurma belgeleri,
Sağlık Bakani-ğı fl Müdürlük-
lerine gönderilecek. Bu sınava
başvurmak isteyen adaylar, kı-
Iavuz ve başvurma belgelerini
10 bin lira karşıüğında, Sağlık
Bakanlığı İl Müdürlüklerin-
den 20 temmuz-4 ağustos ta-
rihJeri arasında alabilecekler.
Başvurma belgeleri, 150 bin li-
ra sınav ücreti banka belgesi üe
birükte en^geç 7 Ağustos 1992
tarihinde OSYM'ye ulaşacak
şekilde iadeli taahhütlü olarak
postalanacak veya elden teslim
edilecek.
O l İ m p İ y a t a d o ğ r i l - Barcdoııa OUmpiyatlan fçfn
kent halRı geriye saymaya başladı. Açılış törenine yerişebil-
mek için Barcelona'nın yolunu tutan binlerce turist, otel der-
dine düştü. Olimphat köyünde mini bir gösteri yapan halk
giysüer içindeki tiyatro oyuncusunun sempatik haıcketleri
ise beğeni ile izlendi.
HABERLEREV DEVAMI
OLAYIARIN
ARDINDAKI
GERCEK• Baştarafi 1. Sayfada
bu biçimde baskı yöntemlerini
uygulayabilecek konumda de-
ğildir, tersine, kamu görevlUeri-
nin hareketini hoşgörüyle karşı-
lamak zorundadır.
Demokratik ortamın "fıilen"
oluşmasınm yanı sıra, ANAP
iktidarının uzun süren gözetim
ve denetiminde yaşamış memur-
ların tepkilerini dile getirebile-
cek düzeye ve bilince kavuşma-
ları da eylemlerin itici gücünü
oluşturuyor.
Herkesin gördüğü ve bildiği
şudur ki Türkiye'de gelir dağı-
lımı son on ytlda alabildiğine
bozulmuştur. Memur haklıdır;
ama, bugünden yarına istediği-
ni elde edebilecek midir?
Bütçe açıklanna ve ekonomik
duruma bakarsamz. şu sonuca
varabilirsiniz Bugünkü koşullar
içinde siyasal iktidar memurla-
ra daha yüksek oranda bir zam
için çok zorlamr; ama, kamu
göKvlilerinin "grevli, toplusöz-
leşmeli sendikal haklar"ım ya-
salaştırmak; Hazine, Merkez
Bankası, emisyon hacmi, bütçe
açıklan gibi kavramlarla doğru-
dan ve kısa surede ilişkili değil...
Demokratikleşmenin önünde-
ki engelleri, parayla pulla açık-
lamak olanaksızdır.
• • •
ÖzaFdan DemirePe 'evet'
Grev,
• Baştarafi 1. Sayfada
dı. Uyuşmazhğa gidilince
atanan resmı arabuhıcular da
taraflar arasında uzlaşma sağ-
layamadı. Yasal prosedür izle-
nerek bu belediyelerde grev
karan alındı.
Batman Belediyesi'nde gö-
revli yaklaşık 600 işçi, birikmiş
üç ayhk maaşlannın ödenmesi
istemiyle dün oturma eylemi
yapü.
İç Poltika Servisi - Cumhur-
başkanı Özal, Başbakan De-
mirel'in 25 temmuzda
Atatürk Barajı'nın açılış dave-
tıne olumlu yanit verdi.
KEİB'de yaşanan imza krizi-
nin ardından ilk defa önceki
akşam bir araya gelen iki li-
der, Demirel'in "soğukluğu
giderme" çabalan sonucu dün
Harbiye Orduevi'nde görüştü-
ler. Demirel, görüşme sonun-
da, özal'ı Atatürk Barajı'nın
açılışı'na davet ettiğini ve
olumlu yanıt aldığını söyler-
ken, Cumhurbaşkanlığı Söz-
cülüğü tarafindan yapılan
yazılı açıklamada da Cum-
hurbaşkanı'nın açılışa katıla-
cağı bildirildi. Bu arada yapı-
lan açıklamada Cumhurbaş-
kanı'nın törene katılmasının
daha önceden söz konusu ol-
duğu, ancak bir bakanın tea-
müle uymayan sözleri üzerine
durumun belirsiz kaldığı be-
lırtildi.
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal ile Başbakan Süleyman
Demirel'in görüşmesi dün saat
12.00'de Harbiye Orduevi'nde
gerçekleşti. Yaklaşık 45 daki-
ka süren görüşmeden sonra
Başbakan orduevinden çıkar-
ken gazetecilere bir acıklama
yaptı. Demirel şöyle dedi:
"Sayın Özal'la Saraybosna,
Kıbns ve terör sorunlannı ko-
nuştuk. 25 temmuzda Atatürk
Barajı açılacak. Sayın Özal'ı
barajın açılışına davet ettim.
Geleceklerdir."
Demirel. bir gazetecinin,
"Görüşme samimi bir ortam-
da mı geçti" şeklindeki soru-
sunu, "Aman iş çıkarma. Söy-
ledik işte" diye yanıtladı.
Kabinede bir revizyon olup
olmadığına ılişkin bir soruya
ise Demirel şöyle yanıt verdi:
ARADA BİR
• Baştarafi 2. Savfada
de öldürüldüğü yer bağrına basıyordu sanatçıyı. Öyküleri,
romanları tedirgin etmişti egemen çevreleri. Hele Marko-
paşa'daki yazılan; inançla devrimleri, demokrasiyi savu-
nuşu, Sırça Köşk'teki masallan, korku salmıştı zalimlerin
yürekterine. Barınamaz duruma gelip de yurdundan göç
etmek isterken en verimli çağında öldürülmüştü Sazara
Deresi'nde yazarımız.
İşte öldürülüşünden yarım yüzyıl sonra, kasabanın çir-
kef karanlığına kurşunlarını boşaltıp yaralı karısı Muaz-
zez'i Köylüce yolunda gömerek dağlara yönelen Kuyu-
caklı Yusuf, geri dönmüş, kanayan bir yarayı sarmaya
çalışıyordu sanki. Toplantıları düzenleyen, biraz Yusufa
benzeyen Kaynarca köyünden Köy-Koop Başkanı Erdo-
ğan Kantürer'di.
Şöyle bir tel çekmişti Mustafa Ekmekçi Amca Sabahattin
Ali'nin sevgilisi 'İki gözüm Ayşe'yle: "Benim meskenim
dağlardır" diyen Sabahattin Ali'yi oralarda anmak iyi bir
gelenek olacak. Öldürülmesi ayıbını bir çeşmenin suları
temizleyemez.
Ruhu ışıklarla donanstn; anısı önünde bin saygı, bin sev-
giyle eğiliriz."
Sevginin, ölümü yenişiydi belediye salonunda yükselen
alkışlar.
"Yazın hiçbir zaman yüce ruhlu yazarların 'gönül eğlen-
cesi' değildir, bir hizmet, bir savaşımdır. Insanları daha
doğruya, daha iyiye, daha güzele götüren bir savaşım; bu
savaşımın ereğine ulaşması için sanat tüm ayrıntılanyla
yaşamı kapsamalı, insanda yaşamak, insan gibi yaşamak,
daha iyi ve daha yükseğe, daha temize doğru koşarak ya-
şama isteğini, gereksinimini uyandırmalıdır" diyen yazar,
aksaçlı başı, inceçerçeveli gözlüğü, tatlı gülümsemesiyle
karşımızdaydı.
Yaşamöyküsünü kızı Filiz Ali'den, öykülerini Zeliha
Berksoy'dan, yapıtlarının yazınsal özelliklerini öner
Yağcı'dan dinledik. Hasanoglan'a geldiği günleri anım-
sadım ben. Hani sana anlatmıştım, karamsar bir döne-
minde yazdığı "insan olmak dokunuyor haysiyetime" di-
zesini değiştirdiği günü. Çile çeken halkın uyanışını, can-
lanışını görür gibi olmuştu enstitüde. Yeşeren bozkırlara
bakıp yürekten: "Enstitüleri gördükten sonra insan olmak
onur veriyor bana" demişti.
Üsküp-Sazara Deresi'ndeki Sabahattin Ali Çeşmesi'ne
gidildi 21 haziran pazar günü. Kırklareli'nden, Babaeski-
den, Lüleburgaz'dan, köylerden, bir imece coşkusuyla ko-
şup gelmişti insanlar, yüzleri sevgiyle, bilinçle aydınlıktı.
Yazarın, yapıtlarıyla yaratmayı amaçladığı bir aydınlıktı
bu. Trakya Tanrısı Orpheus'un oğuiları, Sabahattin Ali'yi
yaşatıyor, yaşamı savunuyordu Istıranca Dağlan'nda.
Daha doğru, daha haklı, daha güzel yaşama savaşımının
şefiidi sayıyordu yazan köylüler. Ta ilerde dik bir yamacırt
başındaki ilk gömüldüğü yerde, anıt gibi bir kaya vardı.
ûlüsünü ilk bulan Hüşeyin Aga, dağları taşları tanıkgöste-
rerek namazını kılmışü. "O bir şehittir evlatlar" diyordu.
Belediye salonunda Isa Çelik'in Sabahattin Ali fotoğraf-
larıyla açtığı sergi gözümün önündeydi. Filiz Ali'nin
kaldırdığı örtünün altından çıkan "Sabahattin Ali Sokağı"
yazılı levha, nasıl unutulur. Ölümsüzlüğe, sonsuzluğa gi-
dergibi iki yana uzanıyordu üzerindeki oklar...
Evet sevgili kızım, insanımızın değerbilirliğiyle, hüzün
değil sevinç açmıştı o gün Istıranca Dağları...
"Sız yapabıldığınız kadar
yapıyorsunuz ya. Yorulunca-
ya kadar yapın."
Görüşmenin ardından
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü
Büyükelçi Kaya Toperi de ya-
zılı bir açıklama yaparak
Cumhurbaşkam'nın Atatürk
Barajı'run açılış törenine katı-
lacağını bildirdi. Toperi açık-
lamasında, Cumhurbaşkanı
Özal'ın Başbakan Demirel'i
Harbi>e Orduevi'nde kabul
ederek, Kıbns, Bosna-Her-
sek, Kuzey Irak ve Güneydo-
ğu sorunlanna ilişkin bir süre
görüştüğünü kaydetti. Demi-
rel'in görüşme sırasında özal'ı
Atatürk Barajı'nın açılış töre-
nine davet ettiğini bildiren
Toperi, açıklamasında Devlet
Bakanı Cavit Çağları ima
ederek şöyle dedi:
"Bilindiği gibi, bu törene
Cumhurbaşkam'nın katılma-
sı, daha evvel de söz konusu
olmuş, ancak bir bakanın tea-
müle uymayan beyanlan üze-
rine durum sürüncemede
kalmıştı. Cumhurbaşkanı
Turgut Özal, Başbakan'ın da-
vetini kabul ederek törene ka-
tılmaya karar vermıştır.
Cumhurbaşkaru Özal. tören-
den sonra Malatya"ya geçecek
ve önceden planlanan progra-
mını uygulayacaktır."
Bu gelişmeler doğrultusun-
da, daha önce 24 temmuzda
Urfada "GAP. ANAP'ındır"
mitingi düzenleyeceklerini
açıklayan ANAP Genel Baş-
kanı Mesut Yılmaz da mitingi
düzenlemekten %azgeçtikleri-
ni bildirdi. Yılmaz. davet edil-
diği takdirde Atatürk Barajı'-
nın açılış törenine kendisinin
de katılacağını açıkladı. Öte
yandan Başbakan Demirel,
Özal ile görüşmesinden önce
sabah 9.30'da Büyükdere Ba-
labandere'de yaptınlacak
Darüşşafaka Lisesi yeni kam-
pusunun temelini attı. Tören-
de bir konuşma yapan Demi-
rel, Türkiye'nin 150 yılda
aldığı mesafeyi önümüzdeki
15-20 yıl içinde katetmeye
mecbur olduğunu ifadc eııi.
Demirel, Türkiye'nin uygarlı-
ğa yönelmesindeki mühürler-
den bıri olan Darüşşafaka-
nın. 1863 yılında okuma
imkanlanndan mahrum ço-
cuklan okutma ıhtiyacı duyan
o günkü devletin büyükleri ta-
rafindan kurulduğunu söyle-
di.
Abdülmecit ile başlayan,
daha sonra Abdülhamit ile de-
vam eden çağdaşlığı. uygarlığı
yakalama ihtiyacınm, Cum-
huriyet ile birlikte doruğa
ulaşüğını belirten Demirel.
bugün de bu ihtiyacın ortadan
kalkmadığını söyledi. Demi-
rel. sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye. her türlü iniş ve
çıkışa Osmanlı Devleti'nin de
olmasına rağmen önüne kattı-
ğı davayı, uygarlaşma, zen-
ginleşme. insanlıkla beraber
hareket edebilme davasını,
büyük Atatürk'ün asırlan de-
len göriişleri sayesinde, onu iyi
anlayıp. iyi yorumlayan, koy-
duğu hedefleri içine sindirebil-
miş, pek çok değerli kişinin
hizmetleriyle 1992 Türkiyesi'-
ne gelebilmiştir. 199O'lı yıllar-
dan ileriye doğru baktığımız
zaman geçen 150 sene zarfın-
da kaydettiğimiz mesafeyi
önümüzîieki 15-20 sene zar-
fıiklu kavdctıiK>c nicvbuıu/.
Eğer dün>a verinde dursavdı.
Polis-işçi YÖK Danıştay'a
m Baştarafi 1. Sayfada mo *., c- r.^. * •>• Baştarafi 1. Sayfada
mesi sonucu çeşitli yerlerinden
yaralandı. Polislerin havaya
uyan ateşi açması üzerine çatış-
ma sona ererken, panzerlerin
sevk edildiği şeflik, yardımcı
polis kuvvetleri tarafindan da
kuşatma altına alındı.
SHP Genel Sekreter Yardım-
cısı Ercan Karakaş ve Algan
Hacaloğlu'nun da işçilerin her-
hangi bir taşkınlık yapmamala-
n için sendika temsilcileri ile
görüşme yapmak için işçilerin
arasında olduklan ve çatışma
sırasında da Karakaş'ın om-
zundan hafıf şekilde yaralandı-
ğı belirtildi.
Polis kuşatması altında otur-
ma eylemine başlayan işçilerin,
arkadaşlan tekrar işe ahnmca-.
ya kadar eylemlerini sürdüre-
ceklerini açıklamalan üzerine.
Ercan Karakaş ile birlikte olay
yerine gelen SHP İstanbul fl
Başkanı Yüksel Çengel ve SHP
Parti Meclisi üyesi işçileri uzlaş-
tırmak için sendika temsilcileri
ve polislerle sürekli olarak gö-
rüşmeler yapmaya başladılar.
İşçilerin, poiislerin geri çekilme-
lerini istemeleri üzerine, pan-
zerler ve polisler olay yerinden
uzaklaştınldı. İşçilerin SHP
milletvekillerinden, hiç kimse-
nin gözaltına alınmaması, atı-
lan arkadaşlannın tekrar işleri-
ne dönmeleri ve can güvenlikle-
rinin sağlanması durumunda
eylemlerine son vereceklerini
bildirmeleri üzerine. polis yetki-
lileriyle de uzlaşma sağlayan
milletvekillerinin çabalanyla
\aklaşık 5 saat süren eylem so-
na erdi.
• Baştarafi 1. Sayfada
maddenin YÖK ve bazı çevre-
ler tarafindan, yasa koyucunun
karanna karşın çarpıtıldığını
söyledi. Toskay. diğer adaylara
idari
mayacak şekilde. iki donemden
fazla rektörlük yapılmasına kı-
sıtlama getirdiğini belirterek.
bu maddenin de hükümet üye-
leri ve ana muhalefet partisinin
\/f\ts r. i ' n m w l ortak görüşüyle kabul edildiği-
YOK Başkanı Prof.Dr. Meh- — - -
6
ne dikkat çekti. TBMM tuta-
naklannda da, bu görüşün
üleceğini belirten
met Sağlam ise, yasa uygulanır-
ken Danıştay'dan görüş alındı- a ç ı k c a
ğını ve bu karara uyulduğunu j U I
^
^^î yapılacak işin, öğretim üyeleri
Önerge sahibi Tunca Tos- tarafindan yargı yoluna baş-
kay, yasanın yoruma açık ol- vurmak olduğunu söyledi. Öğ-
Özallar ' k o n u k sanatçı' döndükierinden*11
beri oldukça yogun bir 'gezi' trafıği içine giren Cumhurbaşkanı
Turgut Özal ve eşi Semra Hanım, dün de 'yıllann eskitemediği'
Türk sanat müziği sanatçısı Muazzez Abacı'yı dinlemek için Ru-
melihisan'ndaki konserde hazır bulundular. Ancak, Abacı'nın yan-
lanna gelerek mikrofon uzatması üzerine, izlevici olarak girrikleri
konserin aynı zamanda konuk sanatçısı oldular. Şarknı Muazzez
Abacı ile birlikte mırüdanan Özallar, izleyicilerden alkış aldılar.
(Fotoğraf: SUAT KOZLUKLU)
şimdiye kadar dünyayı çoktan
yakalardık. Biz ne kadar gay-
ret sarfedersek sarfedelim. ne
kada mesafe alırsak alalım,
yetişmeye çalıştığımız ileri ül-
keler yerinde dumuyorlar."
Sosyal devletin herkese eği-
tim olanağı sağlayan devlet
olduğuna işaret eden Demirel.
sözlerini şöyle tamamladı:
"Ama devletin bu yükünü
eğer bu şekilde gönüllü kuru-
Iuşlan alırsa. gönüllü kuruluş-
lara da hayırseverler yardımcı
olarsa, o zaman devlet ülkenin
el uzatılmamakta olan köşele-
rine. insanlanna el uzatmak
imkanı bulur. Bu müesseye
uzatılacak el yardıma, oku-
maya muhtaç, öğrenmeye şu-
samış, uygarlığa susamış in-
sanlara el uzatmak demektir."
Törene, Devlet Bakanı Akın
Gönen, devlet bakanlan Ek-
rem Ceyhun ve Cavit Çağlar
ile birlikte katılan Demirel.
daha sonra TBMM Başkanı
Hüsamettin Cindoruk ile bir-
likte Dolmabahçe Bezmi
Alem Valide Sultan Camii"-
nde cuma namazı kaldı.
retim ü|»elerinın idari mahke-
melere açacaklan davalarda,
Danıştay 1. Dairesi'nin rektör-
lerin iki donemden fazla seçile-
bıleceği görüşünün etkili olma-
yacağını ifade eden Toskay,
"Danıştay'ın başka bir dairesi
de başka görüş bildirebilir. Bu
durumda öğretim üyelerine
yargı yolu açılmıştır" dedi. Ya-
sanın TBMM'de görüşülmesi
sırasında, YÖK Başkanvekili
Turgut Akıntürk'e de,"Yasada
anlaşılmayan bir yer var mı?"
diye sorduğunu belirten Tos-
kay, "Milli Eğiüm Bakanı da
yanımızdaydı. Sayın Akıntürk
bana, 'Tamam. bu durumda es-
ki rektörlerin yeniden aday ola-
maz' görüşünü ifade etti" diye
konuştu. YÖK BaşKanvekili
Turgut Akıntürk, bu iddiayı
reddederek, "Biz Sayın Top-
tan'la oturuyorduk. Sayın Tos-
kay, gelerek, Sayın Milli Eğitim
Bakam'na iki dönem üst üste
rektörlük konusunu açıkladı.
Ben, bu müzakerelere şahit ol-
dum. Ama herhagj bir görüş
bildirmedim, konumum itiba-
riyle de bildiremezdim" diye
konuştu.
YOK Başanı Prof.Dr. Meh-
met Sağlam da, YÖK'ün Da-
nıştay'ın görüşü doğrultusunda
hareket edeceğini söyledi. Sab
günü göreve başlayacağını be-
lirten Sağlam, bu konuda kişi-
sel görüş bildiremeyeceğini
sövledi.""
Mehmet Sağlam, Cumhuri-
yet'in "Bir oyla rektör adayı
olan kişiler bulunduğu" yönün-
deki hatırlatmasına da, "Tek
oy alan kişi yok" yanıtını verdi.
G U N C E L CÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafi 1. Sayfada
bu tür törenlerdeki davranışlar TÖ'ye bahşedilmişti. Kurde-
le kesecek, bir nutuk çekecek, yerli yabancılar konuklar hu-
zurunda Türkiye'de en büyük kimmiş, gösterecekti!
Demirel, Karadeniz ekonomi toplantısında TÖ'yü
terse düşürmüştü. Bu kez yine TÖ'yü oyuna getiriyor-
du. ilk kezinde imzaya katılmasını engelleyerek, bu
kez açılışta bulunmasını sağlayarak "küs-barış sava-
şı" nda iki önemli puan kazanıyordu.
Sorun, dün olduğu gibi bugün de geçerliydi. TÖ ile
Demirel arasındaki gerginliğin sona ermesi, devlet ya-
şamım aynı oranda etkileyecek miydi?
Tepe noktadaki barış, belki iki kampın geçici bir süre
silahlarını birbiri üzerine boşaltmasını önleyecekti.
Barış sürekli olur mu olmaz mı, bugünden kestirmek
zordu. Kuşkuyu kışkırtan nedenler vardı. Örneğin göz-
lemcilerin söylediklerine göre, Çankaya Köşkü'nde
hükümetle her zaman savaşıma hazır "bürokratlar or-
dusu" alesta bekliyordu.
Gerçek ortada: Hükümetin işbaşından uzaklaştırdığı
büyük küçük hemen her bürokrat Çankaya Köşkü'nde
bir göreve atanıyor. Köşk atamaları hükümetten geç-
mediği için dilediğini göreve alabiliyor, sayılarını sap-
tamak olanaksızlaşıyor.
Kimin umurunda?
Başbakanlık'taki yüksek bir bürokratın hesabı,
Köşk'le ilgili irdelemeleri çok daha ciddi boyutlara gö-
türüyor. Sayıları giderek kabaran "yetmiş dolayında
muhalif bürokratlar ordusu Çankaya'da ikamet ve is-
tihdam ediliyor."
Sekreterleri, şoförleriyle 300'e yakın "yeni moda gö-
revli" her ay tıkır tıkır maaş alıyor.
TÖ, yukarıda ayrı bir dünya yaratmış, bütün kademe-
leriyle yeni bir devlet, daha doğrusu bir muhalefet gru-
bu oluşturmuş; devlete maaş ödetiyor, yediriyor, içiri-
yor.
Bu ortamda yeniden barış sürecine girilse ne ola-
cak? Şubattan 2, marttan 5, nisandan 6, mayıstan 43.
hazirandan 44, temmuzdan 55, toplam tam 155 üçlü ka-
rarname hâlâ Köşk'te TÖ'nün keyfini bekliyor. Devletin
birçok kademesi vekâleten yönetiliyor. Asli genel mü-
dür ya da müsteşar bir türlü işe başlayamadığından
işler aksıyor. Tabii TÖ'nün umurunda değil.
Altı Bakanlar Kurulu kararnamesi hazirandan beri
bir türlü onaylanmıyor. İçlerinde öyleleri var ki, ekono-
mik yaşam açısından önem taşıyor. Örneğin, yatırım-
ların ve döviz kazandırıcı hizmetlerin teşvik fonu hak-
kındaki kararın yürürlüğe konulması... Aylardır çıkmı-
yor. Üstüne üstlük dokuz yasa vetolu.
"Tepedeki banş"a bu açılardan bakılınca "yapay
bir barış" izlenimi veriyor.
Ankara'daki gelişme, DSP lideri Ecevit'in, CHP şem-
siyesi altında sol partilerin bütünleşmesiyle ilgili dün-
kü açıklamalan. Ayrıntılı bilgiler sunuyor Ecevit; ne
çare, CHP yöneticilerinin inançlarının tersine SHP ile
bir araya gelemeyeceğini, "Benim SHP ile birleşmeyi
kabul edemeyeceğim doğrudur" diyerek belgeliyor.
"Çağdaş ve tutarlı bir CHP yapısında, demokratik
sol eğilimli pek çok SHP'linin yeri olur, ama bir kuru-
luş olarak SHP'nin yeri olamaz " diyor.
Taban buyursun, düşsün peşime, diyor, ancak ne
inönü neöteki yöneticilere kapılarkapalı!
Dön dolaş aynı nokta.
GOZLEM
UĞURMUMCU
• Baştarafi 1. Sayfada
CHP'nin kısa özgeçmişi bu.
Böylesine köklü bir parti yeniden açılıyorsa, görüş ay-
rılıkları, ideolojik saplantlar, kişisel çatışma ve kırgınlık-
lar bir yana bırakılır.
Çağdaş sosyal demokrat ilkeler ve ülke gerçekleri göz
önüne alınarak ortak amaçlar ön plana çıkartılır ve bu
doğrultuda birleşme sağlanır.
"Kuvayı Milliye ruhu" da böyle bir bütünleşmeyi ge-
rektirir.
Ecevit, "olmaz" diyor:
-"Birleşmem."
Bugün Avrupa, sosyal demokrat altyapılar üzerinde
duruyor.
İki yüz yıllık komünist-demokratik sosyalist kavgası da
sosyal demokratik sosyalistlerin ya da sosyal demokrat-
ların lehine kazanılıyor.
İki Almanya birleşince aralannda derin görüş ayrılıkla-
rı olduğu sanılan ideolojiler siliniyor, yerlerine sosyal
demokrasinin evrensel ilkeleri geçiyor.
Böyle birdünyada"demo/craf/Aso/"ve "sosyaldemok-
rasi" arasında ne gibi derin ayrılıklar vardır?
Uygulamada ne gibi giderilmez çelişkiler söz konusu-
dur? Bu iki akım ve bu iki model arasında uzlaşılmayan
noktalar nelerdir?
Yaşanan gerçekler ve "sosyal pratik" bu gibi görüş
ayrılıklarını çoktan gidermiştir. Liberalizmin sosyalleşti-
ği, Marksizmin de liberalleştiği bir dünyada ortak nokta-
lar, insan hakları gibi konularda yoğunlaşıyor.
İnsan haklarının sosyal boyutu da sosyal demokratla-
rın gündemlerini belirliyor.
Sözgelişi ILO ilkeleri, liberal-kapitalist hükümetleri de
partileri de bağlıycK. Sosyal demokratlar, serbest piyasa
ekonomisinde, çalışanlarm haklannı güvencelere bağla-
mak, örgütlü sivil toplumu oluşturmak ve demokrasiyi
kpkleştirmek gibi amaçları yaşatıyorlar.
Kırk yılın sağcısı, milliyetçi ve muhafazakâr Demirel,
bu oluşumları gördüğü için liberal programını sosyalleş-
tiriyor. Bunu yaparken de partisinin bir "kitlepartisi" ol-
duğu gerçeğini hiç göz ardı etmiyor.
Etmediği için de ortadaki seçmenlerden oy alıyor.
CHP bir kitle partisiydi. SHP de öyle. DSP ise Sayın
Ecevit'in kişiliğine dayalı "tek adam partisı"dir.
Ecevit, kendi düş dünyasında oluşturduğu kavramlarla
duygusal ve kişisel yanları ağır basan bir siyaset izliyor.
Böyle bir siyaset izlediği için de gün geçtikçe etkinliğini
ve inandırıcılığını yitiriyor.
Ecevit, siyasetini, SHP'nin bugün için güven vermeyen
silik kimliğine dayıyor.
SHP de DSP de CHP'den kaynaklanan partilerdir. 1946
yılının DP'si de kısa ömürlü Güven Partisi de CHP'den
kaynaklanmışlardır.
CHP, kuruluşundan cunta emirleriyle kapatılıncaya ka-
dar bütün düşünce akımlarına kaynaklık yapan bir kitle
partisiydi. Bugün CHP, yeniden açılırken, hem bu özelli-
ğini hem dünyada yaşanan gerçekleri göz önüne almak
zorundadır. Bu nedenle CHP, bu aşamada ne SHP dam-,
gasını taşımalıdır ne de DSP'nin kişisel izlerini
İnsan hakları ile birlikte, çağdaş sosyal demokrasinin
amaçları ile sosyal demokrasinin Türkiye'ye özgü özel-
likleri olan, bağımsızlık, laiklik ve halkçılık, CHP'nin
özenle koruması gereken ilkeleridir.
CHP, emekten ve emekçiden yana olan bütün düşünce
akımlarını kucaklayacak bir parti olarak yeniden açılıyor.
• CHP'yi "as>rer/erfcapatt;"diye yakınanlann, elbirliğiile
eski partilerini kurmaları ve bu partinin çatısı altında top-
lanmaları gerekmez mi?
Bu görev, CHP'de yetişmiş, bu parti ile milletvekili, ba-
kan ve başbakan olanların yerine getirmeleri gereken
vicdani ve ahlaki borçları sayılmalıdır.
CHP'nin devlet kuran ve devrim yapan altı oku, aynı.
çatıda kimlik bulmuş siyasal lıderlerin bugün birbirlerini
yok etmek için atacakları zehirli oklar değildir!
50 kişilik şoför
kadrosuna 3 bin başvuru
İstanbul Haber Senisi -
İETT'nin alacağı 50 şoför için
İş ve İşçi Bulma Kurumu'na 4
günde 3064 kişi başvurdu. Ku-
rum yetkilileri, başvurunun 27
temmuzda sona ereceğini, bu
zaman içinde başvurulann 5 bi-
ni aşmasının beklendiğini söy-
lüyorlar.
Iş ve İşçi Bulma Kurumu'-
nun Sirkeci'deki bölge müdür-
lüğünün önü son, 5 gündür
oldukça kalabalık. İşçüerkunı-
ma kayıtlannı yaptırabilmek
için sabah erken saatlerde ku-
nım önünde toplanıyorlar.
Bekleyenleri sıraya sokmaya
çalışan kurum görevlisi ile şo-
forler arasında zaman zaman
sert tartışmalar oluyor.
2 aydır işsiz olduğunu söyle-
yen şoför Adnan Kaya "İETT'-
nin sınavını evvelallah kazanı-
nm. Bu konuda kendime
güvenıyonım. Ama işin içinde
başka işler olmazsa" diyor.
5 yıldır şoför olduğunu belir-
ten Şükrii Yüksel bir özel kuru-
luşta çalışıyor. Ama "gelecek
garantisi" göremediği için bir
devlet kuruluşuna girerek, ken-
di ifadesiyle "düze çıkmayı"
düşünüyor. Davut Aydın May-
da da kayıt yaptıracaklar ara-
sında ama sınava giremeyecek.
Çünkü İETT, şoförlerin 3 yıllık
ehliyetli olma şartını koşuyor.
Davut Mayda "Ağır vasıta eh-
liyetimi aldıktan sonra buraya
başvurdum. 2 yıldır beküyo-
rum. Ama beni sınava almıyor-
lar. Ben nasıl gecinecegiın" diye
yakınıyor. Nevzat Yılmaz, özel
bir şirkette geçici olarak calıştı-
ğını söylüyor. Belediyenin çahş-
ma şartlan ve sosyal haklan
daha iyi olduğu için sınava giri-
yor. "Maksat maaşın daha
yüksek olması değil. İş garantisi
var. İşsiz kalma korkusundan
kurtulmak istiyorum" diyor
Nevzat Yılmaz.
Kurum yetkilileri adaylar
arasında Kamil Koç, Ulusoy
gibi büyük şirketlerin şoförleri-
nin de bulunduğunu belirterek,
başvurunun bu kadar yüksek
olmasını şöyle açıklıyorlar:
"Özel kuruluşlann verdiği
ücretler devlet kurumlann ver-
diği ücretin gerisinde kalıyor.
Sosyal haklan daha fazla. Da-
ha önemlisi çalışma koşullan
daha iyi. Şehirler arası çalışan
otobüs işletmelerinde belki bi-
raz daha fazla ücret veriliyor-
dur ama gece gündüz yollarda
ve evden. çocuklardan uzakta
kalmak daha zor geliyor insan-
lara."