23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 TEMMUZ1992 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Sinema yazarımız Atilla Dorsav, yılltk tzninin Wr bölümünü kudandığından yazılarına yer veremiyoruz. Kartal Festivali devam ediyop • KûHnr Servisi- Kartal Festivali'nde bugün saat 16.00da.Küçükyah Yalı Park'ta Üsküdar Belediye Orkestrası'nın konseri, 17.00'de İcen Börtücene'nin yöneteceği, Devlet Bakanı Erman Şahin, Prof.Dr.Yıldız Sey, Prof.Dr. Necati încioğlu, Prof.Dr. MeteTapan'ın katılacağı "Kentleşme ve Kentlileşme Sorunlan' paneli düzenleniyor. Akşam 21 3O'da da Kartal Ştadı'nda Belkıs Akkale ve Izzet Altınmeşe'nin konseri izlenebilinir. (353 09 10) Hemingway günleri festivali •KEY WEST(ÎÜHA)- Amerikalı Nobel Ödüllü ünlü yazar Ernest Hemingway'in anısına her yıl ABD'nin Filorida eyaleti Key West kentinde düzenlenen 'Hemingway Günleri Festivali' 17 temmuzda başlıyor. Şimdi müze olan Key West'teki evinde Ernest Hemingway 'İhtiyar Adam ve Deniz' ile 'Afrika'nın Yeşil Tepeleri' adlı romanlanru yazmıştı. Geçen yıl Hemingway arusına 25 sente satılan anma pullan da basılmıştı. 'Sefahathane'de Paris haftası • Kûltür Servisi - Eski Beyoğlu'na yeni bir basamak oluşturan ve yakiaşık bir ay önce açılan cafe-bar Sefahathane'de 17 temmuz akşamı, saat 19.00'da 'Paris Haftası' etkinlikleri başlıyor. Atlas Sinemasf nda "Paris'te Son Tango" fılminin gösıerime girmesiyle başlayacak Fransız etkinliklerinin programı kapsamında cuma akşamı Yıldınm Ancı'nın "Paris by night" isimli fotoğraf sergisi açılıyor. Fransız şansonlan saat 22.00de. AÇIKLAMA AtiHa Dorsay'ın geçen haftaki yazısında, Canan Gerede'nin fılmi "Robert'ın Filmi" üzerine yazdığı, "bu filmi seven bir tek Türk sinema yazan çıkmadı" ifadesine karşı, 2000'e Doğru yazan Tunca Arslan, arkadaşımız Dorsay'ı arayarak, bu filmi seven sinema yazarlan olduğunu, örneğin kendisinin çok sevdiğini, aynca Durul Taylan'ın da Antrakt dergisinde film lehinde yazdığını belirtmiştir. Okurlanmıza duyururuz. DÜZELTME "Seni Seviyorum Rosa" filminin yönetmeni Işıl Özgentürk, arkadaşımız Atilla Dorsay'ın geçen haftaki yaasında sinema bulup gösterilemeyen Türk filmleri arasında kendi filminin de anılması dolayısıyla birdûzeltme yaptı". Özgentürk, "Seni Seviyorum Rosa"nın sinema bulamadığı ıçin değii, kendileri istediği için gösterime girmediğini, nitekim fılmın sonbaharda göstenmi için şimdiden anlaşmah olduğunu belirtiyor. Işıl Ozgentürk, bu arada filminin "basmgalası" için bir Boğaz vapurunda yapılacak özgün bir gala tasarladıklannıda bize açıkladı. Nur Sürer'in oynadığı Alman filmi 'Boşlukta Gölgeler' Venedik Film Şenüği'ne katılacak Işkeııce gören kadın komışmuyorKühâr Servisi-Başrolünü Nur Sürer'in üstlendiği, Kons- tantin Schmidt'in yönettiği "Schatten im Raum" (Boşlukta Gölgeler)adlı fihn Aimanya adına Venedik Film FestivaÜ'- ne kaülacak. Medias-Res ve ZDF ortaklı- ğı ile çekilen filmin görüntü yö- netmeni Pio Corradı. Yakiaşık 1,5 milyon marklık bir bütçeyle gerçekJeştirilen filmde diğer rol- lerini Tuncel Kurtiz, Annette Uhlen, Lucia Stefanel ve Hansi Jochmann paylaşıyorlar. Se- naryoyu da iki psikiyatristin katîcısjyla Konstantin Schmidt yazmış. "Kimliği belli olmayan iş- kence görmüş bir kadını" o>- nuyor Nur Sürer. Bir Doğu ül- kesinden,- Türkiye'den değil-. gelen bu kadın, kliniktekı ya- şamında hiçbir tedavi yönte- mine yanıt vermiyor. Zaman zaman iyileşme çabalan göste- riyor, doktorla bıriikte tutuna- bileceği bir yer anyor. Ama he- men sonra vazgeçiyor ve so- nunda ölümü seçiyor. Filmde başından sonuna dek konuşmayan işkence kurbanı kadının gözü, neredeyse bir ka- mera gibi ; en ufak bir su sesı, onu uyaracak bir gürültü, kınk dökük bir banyo küveti, karan- lık odalar, bir asker silahı ile ay- nanın kınlmış parçalanndan gördüğumüz fotoğrâflar gibi aktanyor öyküsünü izleyiciye. Sürekli sannlannda kadın, her aynaya bakışında, yüzüne çu- val geçirilmiş olarak göstenlen işkence gören bir ba$ka kişiyi görüyor. Bir işkence tedavi merkezin- de geçen filmde , bütün dünya ülkelerinde yapıian ve çeşitli kjmlikler üzerinde denenen iş- Konstantin Schmidt'in 'Boşlukta Gölgeler' adlı filminde Nur Sürer ve Tuncel Kurtiz oynadılar. • îstanbul doğumlu Al- man yönetmen Kons- tantin Schmidt'in 'Boş- lukta Gölgeler' adlı fil- minde oynayan Nur Sü- rer, filmde, başından so- nuna dek konuşmayan işkence kurbanı bir kadını canlandırdı. • 'Boşlukta Gölgeler', 1984'te Alman yapımı olarak çekilen Erden Kıral'ın 'Ayna'sından ve geçen yıl En lyi Yabancı Film Oscar'ını kazanan Isviçreli yönetmen Xavi- er Koller'in 'Umuda Yolculuk'undan sonra Nur Sürer'in oynadığı üçüncü yabana film. Sürer, başrolünü üstlen- diği 'Ayna'dan sonra bu filmle Venedik Festiva- li'ne ikinci kez katılıyor. kence ve sonuçlan üzerinde du- ruluyor. Batı'ya sığınan siyasi mülteci ve işkence gören ınsan- lann dışardaki durumu irdele- niyor. 1984'te yine ZDF ortaklığın- da çekilen Erden Kıral'ın "Ay- na", geçen yıl En İyi Yabana Film Oscan'nı kazanan İsvıçre- li yönetmen Xavier Koller'ın "Umuda Yolculuk" adh fılmle- rinden sonra "Boşlukta Gölge- ler", Nur Sürer'in yabancılarla birlikte üçüncü çalışması. Baş- rolünü üstlendiği "Ayna"dan sonra bu filmle de Venedik Film Festivali'ne ikinci kez ka- tılıyor. Once Erden Kıral'ın sonra da Xavier Koller'in birinci asis- tanlıklannı yapan yönetmen Konstantin Schmidt de, geçen yıl Türk işçileriyle ilgili "Seni Seviyorum Almanya"adlı ilk uzun metrajlı fılmini yaptı. "Boşlukta Gölgeler"ise ikinci uzun metrajlı fılmi. İstanbul doğumlu yönetmen, çok iyi Türkçe konuşuyor. Konstantin Schmidt'in öne- risiyle bu filmde rol alan Nur Sürer, "böyle bir karakterin, bir oyuncunun oyunculuk ya- şamında iki ya da üç kez rastla- yabileceği türden" olduğunu vurguluyor. " Yıllardır çevrem, işkence görmüş insanlarla dolu. 12 Ey- lül'den nasibini almış yüzlerce arkadaşım var, bu nedenle çok- ça tanıdığım bir karakterdi. Bazı çalışmalar ve söyleşiler için yurtdışına gjttiğimde, sü- rekli olarak siyasi mültecilerge- lirler, konuşurlar. Onlann du- rumundan da çok haberdanm. O yüzden bu karakterde birini oynadığım ve iyi, özenli birçah- şma olduğu için bu filmden çok memnunum." Batıda şu anda gündemdeki konunun, Doğu ülkelerinden gelen işkence görmüş insanlar olduğunu vurgulayan Nur Sü- rer, gözlemlerini aktanrken, neden böyle bir filme gerek du- yulduğunu açıklıyor: l muda Yolculuk çekildiği zaman, duvarlar yıkılmışü. İn- sanlar sınırlan sorguluyor, bay- raklan tartışıyordu. Film çeki- mi için Almanya'da bulundu- ğum sürede ise televizyonun çe- şitli kanalllannda çoİc sık ola- rak bizim gibi ülkelerden gelen işkence kurbanlannın konuştu- ğu programJann yayınlandığı dikkatimi çekti. Çok gerekli ol- madığı için, bu tür tedavi mer- kezleri de kısa bir süre önce ku- rulmuş Batı'da. Almanya'daki sadece sekiz ayük. Almanlann kopanyorlar. Şu anda dışarda en gündemdeki şey, Doğu ûl- kelennden gelen işkence gör- müş insanlar...İşkence yapıian ülketer arasında Peru birinci sırayı alırken, Türkiye dördün- cü sırada. Zaman zaman ben, Güneydoğu'dan gelmiş en an- ndan 30 kadın-erkek konuş- macı izledim. Türkçe konuşu- yorlar, bazılan da Kûrtçe. Ter- cüme ediliyor yanlanndaki psi- kiyatristlere, ne tür bir şey uy- gulandı size diye. Şu anda gün- demde Almanya'da Kürt soru- nu da var, ülkemizle bağlantılı olarak. Latin Amerika ye Doğu ülkelerinde yapıian iş- kence ve bu işkence kurbanı in- sanlar nasıl tedavi edilir, yeni- den yaşama nasıl bağknır? Kaybolmaya itilmiş, kimlikkri unutulmaya çalışüan insan- lann tutunabüecek yerlerini anyoruz biz bu filmde." Hiç diyalogsuz oynamantn güçlüğü konusunda da Nur Sürer,kendısine daha yakın bulduğu "iç aksiyonda oyna- mayı" sevdiğini belirtiyor. Yine de hep hüzünlü, sonİnlu kadınlar yerine "iyi bir koraedi filminde" oynarna özlemini duyduğunu da gizlemiyor. Almanca konuşulan üçüncü seti, "Boşlukta Gölgeler". Ya- bana olinadığı bir ortamda, sadece "oyunçu sorumlulugu". taşıdığına değiniyor Nur Sürer. Degışık ırklardan ınsanlann çalişügı, kaynaştığı filmin seti için, "Çok ilginç bir şey, sinc- macılar hangi dilı konuşurlarsa konuşsunlar, dünyanın her ye- rinde aynı insanlar. Çünkü re- simsel anlamda bir yerde bulu- şuyorsun. Bu anlamda, değişikiçine dönük bir hümanizmalan var özellikle ilerici kesimin. ve sıcak geüyor o ortamlar ba- Çok meraklılar, müthiş gürültü na"görüşünü dile getiriyor. 20. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTİVALİ Aşk9 özgürlük9 basit gerçek• Irlandalı balad ustası Chris de Burgh, bugün- den başlayarak dört gece Açıkhava'da. 1990'daiki Almanya'nın birleşmesi onuruna düzenlenen konserde 120 bin izleyici- ye seslenen De Burgh, Kürt mülteciler yaranna verilen konserde, TV'- lerinin başındaki 800 milyon insana 'Simple Truth'u (Basit Gerçek) söylemişti. BURAK ELDEM "Eğer tepkisiz bir izleyici kit- lesi karşısındaysam ve konser süresi içinde onlan yakalayıp kazanmak durumundaysam. işler zor. Ama eğer kitle gerçek- ten istekJi ve coşkuluysa, tüm konseri ve şovu onlann enerji- siyle oluştururum" diyor Chris De Burgh, konserleri ve "live- show"lan ne kadar sevdiğini anlaürken. Ama hemen ardından şunu da eküyor: "Yıllardır yüzlerce konser verdim ve gördüm ki en büyük tehlike, bu yaşam bi- çimiyle kaynaşmak. Yani tüm saatlerinizi otel, limuzin, so- yunma odası, kulis ve sahneden oluşan bir mekanlar zincirinde geçirmek. Çare, sevdiğiniz ve iyi tanıdığınız insanlarla birlik- te olmakta gizli. Ben on altı yıldır aynı müzisyenlerle çalışı- yor ve turlara çıkıyorum ki, bu biraz daha dostça bir ortam ya- ratıyor." Müzik kariyerine "konser Dünkii basın toplantısından sonra "llyüng Colours' albümfinü satışlanndan dolayı Chris de Burgn'e Topkapı Music tarafından platin plak verildi (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL) adamı" gibi bir etiketi yerleşti- ren ve bugüne dek stüdyo ça-. Uşmalanndan çok, canlı şovlar- dakı büyük performansıyla in- sanlann hayranlığını kazanan İrlandah balad ustası, konser ve turnelenn bir yaşam biçimi ha- line gelmesınden yakınıyor, ama dinleyiciyle olan bire bir iletişimin tadından vazgeçeme- diğini de itiraf ediyor. 1990'da Doğu ve Batı Al- manya'nın birleşmesi onuruna düzenlenen konserde Berlinli 120.000 izleyiciye seslenmiş ve "Borderline" adh parçasında kitleleri coşturmayı bilmişü De Burgh. Bir yıl kadar sonra, 1991 kı- şında, Kuzey Irak'tan kaçan Kürt mültecileri yaranna dü- zenlenen "TTıe Simple Truth" (Basit Gerçek) kampanyası. adını onun se\ilen baladından almış; dünya televizyonlannın (tabii Türkiye hariç) naklen yayımladıklan bu konserde Chris De Burgh, 800 milyon in- sana "The Simple Truth'u söy- lemişti: "Bir çocuk doğar savaş alanında/Bir çocuk asker. dü- şer dizlerinin üzerine/Ve bir kadın aayla haykınr/Ne za- man banşı görebileceğiz diye." Kuşkusuz konserler. kam- panyalar, uzun turneler. üç ço- cuklu bir "aile babası"nı evin- den uzak tutacak yoğun bir tempoyu gerektiriyor. Oysa Chris bu durumdan hiç hoşnut değil. çünkü özellikle çocuk- lanna çok düşkün. (Eşi Dıane. çok sayıda düşük ve dış gebelik sonucu ölüm tehlikeleri atlat- masına karşın, Chris'in çocuk isteğini yenememiş ve yıllar sonra art arda üç çocuk doğur- muş.) Bir buçuk yıl önce tüm stüdyo çahşmalannı kesip ken- dıne •"tatil" veren sanatçı, tüm zamanını eşi ve çocuklanyla ge- çirerek enerji ve yaratım gücü- nü lazelediğini söylüyor. So- nuç. onuncu stüdyo albümü "Powerof Ten". Trinity College'da okurken kulüplerde ve kafelerde şarkı söylemeye başlayan Chris, "Şarkıa olmayı seçtim, çünkü elınde gitan olan biri, daha ko- lay bz tavhyordu" dese de, sesi ve besteciliği, alçakgönüllüğe yer bırakmayacak denli özgün ve parlak Chris De Burgh, bu- gün43yaşında vehâlâaynı ruha, aynı dünya görüşüne, aynı enerjiye sahip. Baladlanyla tanınmasına karşın bir rock müzisyeni olduğunu yineleyip duruyor. Ama müzik dünya- sındaki yapay "sert erkek" ya da "vahşi rocker" görüntüleri- nin de olabildiğince uzağında kalmaya kararlı. Repertuar, ağırlıklı olarak "Povver of Ten" üzerine kurulu, ama De Burgh hayranlan "Lady in Red", "The Travel- ler", "Missing You", "Sailing Away'" gibi klasik hitleri de bu konserlerde canlı olarak din- leyebılecekler. Sorunlu aşklar. yabanalaşan aşıklar, banş ve özgürlük ekse- nindeki evrensel sorunlar usta bir öykü anlatıanın sesi ve gi- tanndan yankılanacak . ®Microsoft Word 5.5 Türkçe! R A K İ P S 1 Z K E L İ M«E İŞLEMCİNİzCı DİGER ÜRÛNUR ÎÇÎIt AKAT1IIIZ VISA/MASTER/EUItOCARO (1)338 01 02-346 85 51 ÖZEL BORA SÜRÜCÜ KURSU 87.D0NEMKAYITURI DEVAM EDİYORI Hafta sonu-Hafta rçi ve Afşaın kurslan devam ediyor. Dershane: ÛSKÛCMR: 343 67 82-310 92 86 KDZYAEtâr 362 47 33 TARABYA: 262 08 18 P.K.45 ile ilgtli ıstersenız B e y o ğ l v İSTANBUl TX: ISTANBUL BÜYÜK ŞEHIR BELEDIYESI İSKİ İSTANBUL SU VE KANALİZAŞYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İÇ VE DIŞ ALIM DUYL'RUSU Aşağıda özelliklcri belirtilen kapalı zarf ile teklif alma yöntemındekı ıhale ile ilgilenenler. ıhale dosya: sını İSKİ Genel Müdürlüğü Ticaret İşlen Daire Başkanlığf nda görebılır ve dosya bedelini İSKİ Genel Müdürlüğü merkez veznesine yatırarak alabilirler. İsteklilerin şartnamye uygun hazırlayacaklan kapalı teklif mektuplarını ihale tarihinde saat 11 00"e kadar aşağıda belirtilen adreste Genel Evrak Müdüriüğü'ne ginş, tanh ve numaraşını ıçeren alındı makbuzu karşılığında teslim etmelen gerekmektedır. Teklif zarflan saat 14.00'te İhale Komısyon BaşkanlığYnca açılacaktır. İSKİNo: İşinadı Keşifbedeli İhatetarihi Geçicitem. Dosvabedeli TylO373 210.000 FF 11 08,1992 Teklifın%5 nisbetınde 100.000.-TL2 adet otomatık kontrol vanası 2 adet fılter Not: Finansmanı İSKİ özkaynağından karşılanacaktır. . Not: I- Yurtdışından şartname almak ısteyen ilgilıler İSKİ'nın Garantı Bankası Odakule şubesınde- kı 4000041-61 nolu hesabına S olarak (veya eşdeğeri) yatırmalıdırlar. 2- Aynca DHL Servisi ile gönderilmesini isteyenler 30 S (veya eşdeğeri), posta ile göndenlmesıni iste- yenler 10 S (veya eşdeğeri) şartname ücretine eklemelıdırler. 3- Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. 4- İSKÎ 2886 savılı Devlet İhale Kanunu'na tabi olmayıp ihaleyi yapıp >apmamakta, dilediğine kıs- men veya tamamen yapmakta, uygun bedelin tcspit ve takdirinde serbcsttir. Adresi: İSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Aksaray Meydanı Aksaray-tSTANBUL TEL: 588 38 00 (35 hat) TELEX: 32 293 ISU TR-23 923 [SU TR FAX: 588 38 83 Basın: 32286 Açıkhava'da konser verecek Burgh 'Merhaba' dediKültür Senisi- İzmirde Efes Antik Tıyatroda bır konser \erdjkten sonra 20. Uluslara- rass İstanbul Festivali kapsamı- nda Açıkha\a"da konser \cr- mek üzere İstanbul'a gelen (rlandalı şarkıcı Chris de Burgh. dün saat 18.00'de The Marmara Otel'de düzenlenen basın toplanusına katıldı. Salona "'Merhaba" diyerek gırcn Burg. İzmirkonsenni "fan- tastık" diye nıtelendırdi. Türkıye'de gördüğü yoğun ilgınin onun için büyük bir sürpriz olduğunu belırten Burg. Türki>e"ve gelmeden önce Türkleri \e kedilerı se\mediği- nin söylendiğini duyduğunu. buna katılmadığını. Türkleri ve kedıleri sevdiğini söyleyip, "Hatta onlann dilivle bîle ko- nuşabiİinrn" diyerek. jalnız bir kedi sesi olduğunu açıkladığı bir kedi sesi taktidi yaptı. Geçen sene Wembley'de dü- zenlenen konserin sadece Kürt- ler için değil. hümanisı anlamlı bir konser olduğunu belirtti. Türkiye'deki siyasi durum hakkında fazla bilgisi. ol- madığını söylcven Burg, İrlan- da'ya sadece uluslararası den- geler söz konusu olduğu zaman habergeldiğini. onlann da fazla >ansıtıTma\an problemleri bu- lunduğunu açıkladı. FESTIVALDE BUGUN • Jim Hall Dörtlüsü / Aiatürk Külıiir Merkezı Bihük Salonu. 18.30 • Chris De Burgh / AçıMıuva Ti\ atrosıı. 21.30 FESTIVALDE YARIN • Alman Oda Filarmoni Orkestrası ve Heinrich Schiff / Aya İri- ni, 18.30 • Chris De Burgh / Açıkluıvıi Tıvaıro.su. 21.311 Jim Hall bu akşam AKM'de Tellîcazdır bımıuı adı TARIK ÖCAL Nefesli sazlar, cazm ilk gün- lerinden bugüne kadar her za- man çok mutena bir yere sa- hiptir. New Orleans'ın King Oliver'ından, günümüzün Jdn Faddis, VVynton Marsalis'ine kadar, sazıru hakkıyla çalan her trompetci, cazın baştaa ol- muştur. Hatta Louis Armst- rong, Roy Eldridge. Dizzy Gil- lespie, Miles Davis gibileri de cazın çeşitli devirlerine isimle- rini vermişlerdir. Oysa kontr- bas, gitar gibi telli sazlann, bırakın icraalannı, kendileri- nin bile caz dünyasına kabul edilmesi uzun yıllar almıştır. Caz, 1930'lardan sonra klasik devrini sürmeye başla- yınca, gelişen nefesli grupla- nnın yanında, ritm gnıbu, to- pal eşek gibi aksamaya baş- Yazıyı iyice pehlivan tefri- kasına çevirmeden bu son sö- zünü ettiğım yıllann, cazın en- telektüehze olduğu dönem ol- duğunu belirteyim. Gerry Mulligan, varoluşçu fılmlerde rol kesiyor, Modern Jazz Qu- artet, Commedia Del Arte'nin üpleri üzerine besteleryapiyor, Kurt Weill'ın, Brecht oyun- larına yazdığı şarkılar cazcı- lann sazlanndan düşmüyor- du. Bu dönem gitarcüan ara- sında benim en sevdiğun, yu- kanda adını yazmadığım Jim Hall idi. Chico Hamilton beşli- siyle çalarken tanındı. Jimmy Giufre, Sonny Rollins, Art Farmer'la çalıştı. Son derece mütevazı, ama duygulu ve mü- zikaldir. Mükemmel bir swin- ge ve tcknığc sahip olmasına rağmen bunlan gıtara tecavüz • Caz gitannın bü- yük ustalanndan Jim Hall, tek konser için İstanbul Festi- vali'nde. Hall'un dörtlüsünde, piya- noda Larry Gol- dings, basta Steve Laspina, davulda Terry Clarke yer alı- yor. lamıştı. Elbette suç. piyano, bas. davulda değil, bu sazlan çalanlann çalgıcılık anlayış- lanndaydı. Sonuçta bu grubun içinde yer alan banjo, Missis- sippi nehrine atılıp gitara kol- lar açılıverdi. Bu arada Django Rein- hardt. Charlie Christian gibi iki mucizevi teknik ustası. ca- zın ilk gitar sololannı da yap- tılar. Bunlardan Charlie Chris- tian cazda ilk elektro-gitan çalmış olup 1939'da Benny Goodman'la başladığı profes- yonel hayatı, I942'de verem- den ölmesiyle sadece üç yıl sür- müştür. Charlie Christian'dan son- ra, gitar. caz denilen pastanın esaslı dilimlerinden biri olmuş- tur. Be Bob devrinde ise Billy Bauer, Oscar Moore. Barney Kessel gibi büyük gitarcılar bu sazı pastanın pişirildiği mutfa- ğa indirmişlerdir. 1950'den sonra gelen gitaralar. işte bu hazır pastanın üzerine kondu- lar. Artık sazlan kabul edilmiş. kendilerine hodri meydan de- nilmiştı. O dönemde, Wes Montgomery. Barry Galbra- ıth. Kenny Burell. Herb Ellis, Tal Farlow gibi gitarcılar. en merdane bir şekilde meydane çıkıp telli saz düşmanlannın paçalannı kapıp sırtüstü kün- de>egetirmışlerdi. etmek için değil, onunla seviş- mek için kullanır. Dökülmüş saçlan, ceketi, kravatıyla bir orta sıruf bürok- ratı görünümündedir. Konser- de onu bu halde görünce, sakın yaşlandı da böyle oldu san- mayın. Ben, onun gençliğini de bilirim. Ama bir yerierden onun BillEvans'layaptıgT'Un- dercurrent" adb albümünü bulup dinlerseniz, insan beyni- nin nasıl yürekten geçip tellere döküldüğünü, iki yürek ve iki beynin caz denen apırlıkla nasıl iletişim kurduğunu ku- laklannızla görürsünüz. Jim Hall, bir İstanbul gece- sinde sizlerle birlikte olacak. Adım gibi biliyorum, o kon- serde, ne minderler atılacak, ne meşrubat satıalan avaz avaz bağıracak. Belki taksi şoförleri bile size çıkışta kibar davrana- cak. Sevgilinizle aynbnak üze- reyseniz, son arzunuz olarak, ona bu konsere gelmesini söy- leyin. Yan yana oturup gözte- rinizi kapayın, kendinizi bu komplekssiz, bu rafıne müzi- ğin kollanna bırakın. Sonra bu yeni kazandığınız dünyanın ufuklanna doğru el ele yürü- yün. Ne yazık ki ben orada olamayacağım. Sevgiliniz, din- ledikleriniz, her şey sizin olsun. Dönünce gözlerinizdeki ışığı göreyim yeter.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle