Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10TEMMUZ1992CUMA
12 DIZIYAZI
Brahmanizm ile Hinduizmi birleştiren uzlaşma, kadınm saygınlığını kendince korumuştur
Tanrı Siva'p bekleyen bakire
• Bombaylı ilk gündü; kendimi yitirdim
daha otele giderken, zedelenmiş bir cenin
durumuna düştüm. Kurşun kaynatılıp
akıtıldı içime ;söküp dışan atamıyorum
onu. Bedenim sarsıldı. Hayır varlığım;
Çünkü beden tanımı yetersiz
HINDISTAN• • •• ••
BUYUSU
Yazı ve fotoğraflar:
TEKİN
SÖNMEZ
• Kama Sutra. Sevişmenin tekniği dizisi
miydi? Hem evet, hem hayır. Kama Sutra
kitapsız aşkm el kitabı, başucu belgeseli
olarak üçüncü erken yüzyılda Brahman
rahip tarafından yazılmış ve kitapsız aşk,
kitaplı olmuştu.
Gateway of India'nın denize inik
merdivenlerinden, mavnamsı bir ta-
kaya atladım. Ver elini The Elephan-
ta Caves. Ruhsal bir merak var bu
gidişte. çünkü Siva'yı yakmdan göre-
ceğım. hatta dokunacağım ona.
îlkin kıyılan izleyerek doğuya yö-
neldik. Takanın çata pala scslen,
Boğaziçi'nden Marmara'ya, Kara-
deniz'e açılan balıkçı mavnalanru
çağınyor. Dans ediyor güneş tepede,
tıpkı Nataraja. Isı, otuz üstü.
Şortlu, İngilızce konuşan bayanlar
çoğunlukta. Bir alay neşe avıltısı.
teknenin yanlannı sıyıran uysal dal-
galann seslerine kanşıyor. Yerli tu-
ristler ağırbaşlı ve suskun. Solda
Bombay, yani New York'tan ödünç
alınmış bir mimarinin gökdelen eöl-
gcleri. Bu pozlar yinelene dururken,
Tac Mahal Hotel, arkada Doğulu
bir tavuskuşuna öykünüyor.
Değişik kültürlerden gelenler içın
çarpıcı bir düş zenginliğinin kayna-
ğıdır bu gezi. Bir saati aşkın hülyalar
demetiyle o, çok renkliliklir. Siva'ya
varmanın yoludur bu. The Elephan-
ta Caves, bir adacık olarak belirir
açıklarda. Taka durur. Konuklan
bekleyen ilkin bir sandaldır. Uzun
bir sınk, balçıklara baüp çıkarak çe-
ker suyu ve iter kayığı; işte iskele,
kısa bir düzlük, yanlarda mavna leş-
leri.
Sahanhk ve taş merdivenler ve sı-
ralanmış satıcılar... Bombay göster-
melikleri; akik, amatis, mercan,
yakut, topaz, safır yakut türünden
yan işlenmiş süslükler, deniz ürünle-
ri bir mozaikler cümbüşüdür.
İşte görkemli tapınak; merdivenle-
rin ardındaki düzlükten sonra vanlır
ona. Mağara galerilerinin, duvar yü-
zeyi gibi kullanılan, doğal kaya do-
kusu üzerine kazınıp işlenmiş Siva
yontulan. Ortada birkaç yerde, iki
metreyi geçen Lingam suretleri, aynı
kayalarla yaratılmış.
Uçta, doruklarda beyaz kır çiçek-
lerinin özleri Lingam'a kurbanlık.
İçeride sessizlik, doğal dehlizlerin
yavdığı nemli, loş hava. Mağaralann
genış gınşlennden sağılan ışıkla,
devcil kaya üstü kabartmalar, apay-
n, doğaçtan bir görkeme bürünüp
Siva olur. Odak noktada bir mihrap
sayılabilir, değişken üç ayn anlam
taşıyan Siva sureti. Bu, üç yönlü bir
baş üzerinde oluşan üç Siva yüzün-
den ikisi erkekçe erkekliğin, duygu-
suz kararlılığın ve kesinliğin ve ebedi
ölümsüzlüğün simgesıdir. Burada,
Mahcsamurti adını alır: Büyük
Efendi.
Yanlardaki bir yüz sureti ise Siva'-
nın içsel dişiliğini gösterir. Aynı su-
retle oluşmuş başka bir yerdeki be-
den, Ardhanarisvara ismini alır.
Burada içsel dişilik, Shakti zuhur et-
miş, bir meme kabarmış ve kalçanın
birisi de dişilik değişimine uğramış-
tır; yani beden yan dişi yan erildir.
Bu yontunun kafası, yine uzunca bir
Lingam olur.
Sanat estetiği açısmdan, erken ye-
dinci yüzyıhn en ustalıklı yapıtlannı
orada bırakıp gilmek, düşlerle dolu
bir dünyayı da yitirmek midir? Evet
ya da hayır. Bu kez taka gibi bir mav-
na, düşlerle dolu bir günün ardın-
dan, sizi yine" Gateway of lndia
önüne bırakır.
Peki, yeryüzünü tannlar yurdu ya-
pan düşçüler nerede? The Elephanta
Caves'i canlanyla yaratan o büyük
düşçüler...
7 ocak; Bombay: Nasd
anlatılmalı?
Üstadım Evliya Çelebi, size bir
mektup yazmanın hayreti içindeyim.
Bu şaşkınlığı size iletmemek, içimin
eksi dalgalannı. artı bir kışkırtıya
dönüştürüp sizi germemek için, ken-
dimi haşin bir baskı altında tutuyo-
rum; inanamazsınız ve inanamazsı-
nız neden, evet neden yapıyorum
bunu?
Bağdaş kurdum, o dar, minik otel
odamda; Bombay üzerine düşünü-
yor, öte yandan yazmam gereken
şeyleri anlatmaktan delicesine kaçı-
nıyor; zalim bir sansürcü benzeri
kendimi gözaltında tutarak. ağzım-
dan tek kıncı söz çıksın istemiyor ve
kullandığım terimlerin, deyimlerin
ve daha bilmem nelerin, hiçkimseyi
incitmemesini istiyorum; söz, bilirsi-
niz şiddetli kullanıldığında, her iki
yani tez kesen gizemli kılıca benzer;
sizlerin pek aşina olduğunuz bir be-
timlemeyle kı o kılıcm biçtiği, has
ipek bir kalp de olabilir. Günümüz-
de ise kılıçtan daha bıçkm, hassas ve
devasa ve tuhaf ışınlar var ki söz he-
nüz böyle bir keskinliğe ayak uydu-
ramıyor ve bunca karmaşık öldür-
me, yok etme aygıt ve avadanüklan-
nın üka basa doldurulduğu bu
dünyada, bizler sözü hâlâ daha belki
dört bin yıl öncesi seziş simgeleriyle
kullanıyoruz; bilemem, uzman ve bi-
lici değilim.
Oysa söz, söze dönecek olursak, sö-
zün hasan da onca teknolojiye ayak
uyduramasa bile evet sözün açtığı
hasar, öldürücü yaradan geri kabr
tnı?
Konuyu Bombay üzerine getire-
medim, görüyorsunuz; kendimi laf
ebelikleri ardında koşturuyor, size
bilgemsi tümceler döktürüyorum be-
Tann Siva olmadan
Hinduizm düşünülemez
Gütıünıü: Hindu Pantheonu nda,
üç en önenıli Tanrı dan birisi
Siva'dır.
Kalkık erkeklik organı 'lingam' va
da 'phallus', Sira 'nm özgün
simgesidir.
IÖ1700 lerde Kuzey Hindistan ve
Indıts vadilerine gelip yerleşen Aryan
kültürûnün ve dinselkültünün, Veda
metinlerindeki fırtına ve rüzgâr
tanrısı Indra kaynağtna bağlanan
Marııls ve Rudra adlı tanrısal
tasvirler, gelişme asamasına ulaşan
Brahmanıc çağla bırlikte. ardılları
Siva 'da etkilerini ve işlevlerini
sürdürürler inancast vardır. Ortak
yönleri olan Rudra ve Siva 'nın erken
kimliklesmeleri, kızdşimsek tanrısı
Agni nin ateşe lapınım kültüne
dayanır. BukonumuylaSiva,
Agni 'nin işlevini de üstlenir. Hindu
tannlarımn kaynaklarmdaki ilk
kesişme-buluşma olan Harilıara 'da.
Siva ve Visnu tek tanrı işlevinde
varsayılırlar.
Son derece özgün olan Hindu
Pantheonu 'nu burada sayıp dökmek
gerekmez. Ayrıntılara girildikçe,
yanlıs betimlemeler, benım açımdan
da olasıdır. Oysa Siva olmadan,
Hinduizm düşünülemeyeceğinegöre
birkaç sözcükle bu karmaşık durunıa
yaklaşmak olası da değildir.
Özetle. Siva 'nmgelişün evresinin
son kavşağmda, kutsal Veda
metinlerindekifırıınanm aleş tanrısı
Rudra'yıbuluruz.
Siva, genel olarak "Yıkıcılık
Tanrısı'' betimlemesiyle açıklanır. Bu
tanım, tarımcı birkült kültürü
temeline bağlamr ki tartmm ve
hayvanalığın bereketi için vapılan
kanlı kurban törenlerindekikesinlilik,
bu lapınımın kaynaklarını,
Pre-Ary an, LordBeasts 'a dek götürür.
Siva.yıkıcı özelliklerivle Siva
Bhairava adını alır. Bu bağlamda,
Siva 'nm etkinliği olan yıkıcılık,
yaratıcı Tanrı Brahma'nmişlevine
eşdeğerdedır. Buaymzamanda.
Siva 'nm yaratma açısmdan,
Brafıma dan daha üstdüzeyde
olduğunu düşündürebilir. Bu
yaklaşımlaSiva, Mahadevayada
Isvara, yanien büyük lord. efendi
varsayilır.
Aryan öncesikanlı kurban kültü,
yer'mikansız adak kültüne
bırakmıstır. Bukült, bugün çiçek,
meyve gibisimgeseladaklarm, tanrı
tasvirine, kurban olarak
sunulmasıdır.
İnsanltğın ilk sevişme belgeseli Kama Sutra'dan aşk tekniği erkekcü aşkla ezberlenmeliydi.
leşine ve hiç de buna niyetim olmadı-
ğı halde üstelik. Bombay, evet
Bombay, Bombay...
Bombaylı ilk gündü; kendimi yi-
tirdim daha otele giderken. Zedelen-
miş bir cenin durumuna düştüm;
kurşun kaynatılıp akıtıldı içime; sö-
küp dışan atamıyorum onu. Onca
çelişik günler görmüş şaşkınlığım ki
Anadolulu gece otobüslerinin ver-
yansın doldurulduğu sigara duman-
lan arasında. gezginliği hafızlamış
birisi olan ben kulunuz, neden şimdi
Bombay'da kendimi tüketecektim
ki! İlk dakikalarda, öksüz ve yetim
gibi bir yara aldım. Bedenim sarsıldı;
hayır, varlığım; çünkü beden tanımı
yetersiz. Ve varlık ki gizemli anlam-
lann özünü de kapsar, pekâlâ o ka-
dim ruhu bilirsiniz.
Pekı, neden sözü yokuşa sürüp du-
ruyor. Bombay hakkında iki aylak
döktürüşü kolayında beceremiyo-
rum? Bilemem. belki sözün yetmedi-
ğiyerler var...
Oysa ben. üstat Abdülhak Hamit'çe
kuş cennetine değınebılınm >a da üs-
tat Falih Rifkı Atay'ca delcrim ko-
nuyu. Ah, kuşlar güzel, doğa çok
önemli. Önemsiz olan nedir, >ani gizli
sözün anlamlanna benzer duruşlu
ınsanlar mı, böyle değilse eğer, Bom-
baylı on üç-on beş olduğu sanılan
milyonlann o evsiz iki milyonunu
kim, nasıl betimleyecek; hani söz
ummana benzerdi!
İnsan. çileyi taç yapıp başında tu-
tan bir elmasa benzese bıle tannlan.
tannçalan, yalvaçlan ve Hındistan'ı
incitmeden kim. nasıl betimleyecek
bunu? Sonuçtan kendisini sorumlu
tutan bir söz yok mudur?
Sonuçtan kendisini sorumlu tutan
bir söz. söz; sessiz bir özür ya da gizli,
saklanan gözyaşlan gibi bir söz ak-
malı Bombay anlatıbrken.
Tannlann soytanlanyla olacağı-
na. >ann The Elephanta Caves'e bir
daha gidip, Efendi Siva ile bu konu-
da bir söyleşi yapmayı deneyeceğim.
8 ocak; Bombay: Karmaşık
söylence *
Ben kimim? Devi denilir adıma;
Mumbai Devi ya da Mahadevi. En
büyük tannça olduğum söylenir. Kı-
mi dinbilim tarihçileri, Aryan öncesi
dönemlerin, Dravid ka>naklı ana-
tannça kültüne bağlar bu oluşumu.
Erkeklikte gizli kadınhk. yaratıcı
dişilik enerjisiyim. Evet hem bileşen
hem Siva'nın içrek içinde olan hem
de ikilıkliyim. Yeter mi bunlar?
Bağışlayın Tannça Mumbai Devi,
ben de yersiz-yurtsuz gariban bir
gezginim huzurunuzda ve hem de
Bombav'ın en esrarlı bölgesinde>im.
Efendi, Büyük Siva ile kadınlar ko-
nusunda bir röportaj yapmak ister-
ken buraya düştüm.
Bir de ne göreyim, Osmanh şair-i
azam, üstat Abdülhak Hamıt Bey
geçmesin mi önümden. Üstat Namıİc
Kemal Bey'e. heyecanla bir mektup
yazıyor ve kendisini omuzlarda taşı-
yan Hindu uşaklann asma sandalye-
sinde. Mathiran"a doğru rüzgârlana-
rak yol alıyordu üstat. Gizemli bir
ruh esrimesindeydim. Eğilip. üstadın
sırlı açıklamalanna çaktırmadan
baktım.
'Övündüğüm, Sayın Kardeşim Na-
mık Kemal Bey. Bombay denilen
çok uzak ülkeye varabildik. Gerçek-
ten ülkenin bir İngiliz ülkesi olduğu.
gördüğümüz yüksek yapılardan. ge-
niş yollardan, trenlerle tramvaylar-
dan. uygarlık yapıtlanndan belli idi.
Hindistan'a özgü olup da benım İs-
tanbul'dan beri düşündüğüm. ilgi
duyduğum Hint cevizi ve hunna ve
ananas ve enbüh ve narçıl ağaçlıklan
içinde Londralılar. Londra arabala-
n, Avrupa evleri görmek pek hoşu-
magitti.
-
(*)13Ocak 1883
Evet, ben de üstattan yüzyıl sonra,
Bombay'da. Mumbai Devi Tapı-
nağı'nın önündeyim. Duvarlı bölü-
me çekingenlikle girmeden önce,
hemen karşı köşedeki kaldınma yat-
mış bir inek için bir demet ot satın
alıp. kutsal hayvana yedirdım. İne-
ğın yanında bir kadın, çocuklanyla
yere bağdaş kurup oturmuştu ve İcu- ^ ^ ^ ^ —
cağı ot doluydu. Bu kucaktan bir tu- S Ü R E C E K
tam ot alan biraz para bırakıp, otu
da hayvana verdikten sonra gidiyor-
du.
Buraya varmadan önce, omuz
omuza ve göğüs göğüse bir yürüyüş
aldım. Şimdi, içrek bir tapınımın
müzikli sesleri yayılıyor avluya, be-
nim yakınlanma. Dinsel, ağırbaşlı
bir coşku dışanya akıyor. Yerinde
saymakla, ikircikü devinen yalın
ayaklar. Gizemli buğular, tü'""ler...
Avlu, bir seki ile aynlır. l.evinim.
Afrika zenci danslannın doğaçtan
ritmini anımsatır. Kalçalara dolan-
mış peştamalsı dötiler, uğultu, san-
tim santim ilerleyen bir erkekler zin-
ciridir. İçeride Mumbai Devi'nin
huzurundaki tapınımda, dinsel bir
esriklikle birlikte, Brahmanizm ile
Hinduizmi birleştiren bir uzlaşma
vardır. % bileşim, Brahmanizm ön-
cesi Dravid kanlı kurban törenlerin-
den çıkıp gelmiş ve Hinduizmde
kansız tapınımlan yaratırken de hem
anatannça kültünü evcilleştinnış
hem de bakireliği yücelterek kadının
saygınlığını kendince korumuştur.
Gümüş bir taç, bir kaftan. burun-
da geleneksel halka, gerdanlık ve çe-
Şİtli halhallarla bir süslenme tannça
imgesi olduğu kadar, Mumbai Devi,
Hindu felsefesinin en karmaşık söy-
lencesidir de.
Siva'nın içrek içinde, Siva'yı bek-
leyen bir bakirenin bilmecesidir.
(*) Sadeleştirip aktaran: Türk Dili
Dergısi, Gezi Özel Sayısı, 1973
9 ocak; Bombay: Kama Sutra
Hindistan biliniyordu, ünlüydü.
Fakat Hindistan adına, ünlünün en
ünlüsü ve kimi ülkelerde "muzır' sa-
yılan birisi, Kama Sutra isimli kitap-
tı.
Neydi asbnda Kama Sutra? Seviş-
menin teknik dizisi miydi bu?
Hem evet hem hayır! Kama Sutra,
kitapsız aşkın el kitabı, başucu bel-
geseli olarak üçüncü erken yüzyılda,
bir Brahman rahip, Millinaga Vatsa-
yaya'na tarafından yazılmıştı ve ki-
tapsız aşk. kitaplı olmuştu. Batılı
kimi düşünürler bu yapıtı, Hint er-
ken aydınlanma çağının hoşgörü bel-
geseli saymakla yetinmiyor. Batfnın
bu konuda çok gerilerde kaldığını da
ekliyorlardı. Bugünkü uygar Batı.
kadının cinsel özgürlükleri konusun-
da. Hindistan'dan geride mi kalmış-
ü? Kama Sutra, cinsel özgürlük
müydu?
Böyle ise dinlerin bannağı ve yeni-
den yaraücısı bu topraklarda bu
hoşgörü, hangı sırlı şemsiyenin altı-
na sığınıp ortaya çıkmıştı ve böyle ise
neden Ortadoğulu öteki dinlerde
böyle bir eğılim yoktu?
Hindistan kültür mozaiğıni kavra-
mak hem zor hem de kolaydı. Zorluk
geri kalmış, gelişmekte olan, Üçüncü
Dünya gibi tanımlarla mimlenir bu
insan kütlesini incitmeden, yaralayıp
örselemeden ve kadın özgürlükleri ve
Kama Sutra ve Hinduizm nasıl be-
timlenebilirdi?
Burada başka bir zorluk daha var-
dı: Hindistan dışındaki öteki gehş-
mektc olan ülkelerin erkekleri, özel-
likle; gclişmişliğin hoşgörü diye
adlandınldığı günümüz uygarlık ya-
nşında, alınganlıkla zedelenebilirler-
di hiç de istenmeyerek. Müslüman
ülkelerin erkeklerine, bu açıdan seç-
kin bir özen fazladan gerekliydi. Er-
keksel gurur, ulusal ve dinsel adını
kendisine yakıştırarak, incinebilirdi.
Bunlar sıkıntılı sorulardı. Tannlan,
yalvaçlan, o ülke erkeklerini üzme-
mek iyinin de en iyisiydi.
Ben de böyle yaptım. Fakat ilkın
Bombay kent adının kaynaklannı
aradım. Birinci yüzyılda işimleri
Mumbai Devi, Mazgaon, Worli. Ma-
him gibi adalarda oturmuş ve gele-
cekte Bombay'ı oluşturacak. fakat
asıl kaynaklan tam bilinemeyen bir
halk vardı. Bugün adı Koli olan bu
yerde, Mumbai Devi anatannça kül-
tüne inanıldı ve tapınım yapıldı ve
Bombay sözcüğü, İngilizce çevrim
olarak zaman içinde türetildi.
Bombay sözcüğünün ardında. de-
mek yine bir kadın parmağı vardı!
Ortadoğu toplumlannda kadıngö-
beği, kadınbudu, dilberdudağı tü-
ründen tatlı ve yemek adlan pek boş
değil. pek hoştu. Sıra kadın parmağı-
na gelince, şeytan bile ürker kaçardı;
çünkü kadın haklan tehlikeliydi.
Hindistan'da durum ayncalıkhy-
dı. Çünkü Hinduizm tek erkek tann
dinine dönüştürülememişti. Kadın
tapınım kültü hâlâ özenle sürüyor-
du.
Eyvah. bu en tehükelisiydi. Kadı-
na tapınım. Müslüman ülke erkekle-
rini haşince terletir, erkekçı tabulan
neştersiz-narkozsuz delebilirdi.
Sevişirlerken. seviştikleri kadınla-
ra, "Sana tapıyorum" di\en erkek
belki de yoktu bu ülkelerde! Bu ne-
denle çirkinleştirilirdi kadın.
Hayır. hayır bunlan söylemck de
tehditle pekiştirilirdi. Evet, insanlı-
ğın ilk sevişme belgeseli, aşkın amen-
f'isü Kama Sutra'dan. aşk tekniği
crkekçil aşkla. aşkın ezbcrlenmesıy-
di. Bu en iyisiydi.
Çünkü bu tutum erkekleri ne yara-
lardı ne üzerdı.
ANKARA...AMCA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Mavi H 'K
Ankara'dan iki konuğum var. İki kızkardeş, biri ajansta
çalışıyor, öteki liseyi bitirdi bu yaz. Parlak bir diploması
var. Ören'debirtatil ileödülleniyor. Ege'nin mavilikleriyle!
Neden ödül derseniz, bu genç kız denizi görmemiş şimdi-
ye kadar. Resimlerden, filmlerden tanıyor. Bana da büyük
coşku verdi bu olay. Genç kızı sevgiyle izledim. Denizi ilk
kez gören gözleri dalgalara saplandı nerdeyse. Kimbilir
neler hissediyor! Sözler yetmiyor, davranışlarla anlatıyor
duygularını. Yüzme bilmiyor, ama denizden çıkmak iste-
miyor hiç. Sevgiyle kucaklıyor dalgaları, ellerini çırpar,
şarkılar soyler gibi! Ablasına teşekkür ediyor bu armağan
için. Bana teşekkür ediyor, onu kucakladığım için Bu de-
niz, bu altın pırıltılarla uzanan kum, karşıda dağlar, etekle-
rinde mavi-yeşil zeytinlikler, aslında hepimize bir arma-
ğan; ama teşekkür etmeyi bilmiyoruz hic...
Denizden çıkarken veteriner dostum Irfan Yeşilada'y'a
karşılaşıyorum. Yine aynı uğraş içinde. Elinde iki kırık şi-
şe! Yerel yöneticiler ne yapsın, bunlan denize girenler,
kumda güneşlenenler bırakıyor diye yakindı. Kırık şişeler,
kuma rastgele bırakılan çöpler, teşekkürü değil; sevgisiz-
liği kanıtlar ancak. Doğayı seven korumak ister, çevreyi
kirletmez, temizliğine özen gösterir. Altınoluk'tan bir oku-
rum telefon ediyor, derken sesi biraz alaylı, "Dostunuz
ida'yı göremeyeceksiniz yakında, yeşilliği solacak, etekle-
ri taşlaşacak" diyor Bayındırlık ve iskân Bakanlığı'na ses-
lenmemi, onun deyişiyle yüklenmemi istiyor! İşte ben de
yazıyorum, geçen yıllarda da çok yazdım; ama belli kuru-
luşlarda duyarlık yok hâlâ! Zeytinliklerde kıyım sürüyor,
Körfez kıyılan hızla betonlaşıyor. Kıyı arsaları değerlenin-
ce sahipleri rastgele satıyor. Hiçbir denetım, sınırlama
olmadan kooperatifler kuruluyor, siteler kuruluyor, zeytin-
ler yok oluyor, doğa güzelliğini, soluğunu yitiriyor, çevre
kirleniyor. "Adrymitton çocukları"na çok görev düşüyor
ülkemizde. Kısa görüşlülere dur demek, arsaya dönüşen
bir zeytinliğın gelecekteki acı faturasını göstermek gereki-
yor kıyı yağmacılarına! Kısa süreli çıkarlar için ülkemizin,
çocuklarımızın geleceğini yağmalamaya haklan yok! Ar-
tur da, Edremit'te, Akçay'da oturan, tatile gelen okurları-
mız da soruyor merakla. Geçen yıl körfezin kirlenmesini
önleyen eylemler sürüyor mu? Arıtma tesisleri ne durum-
da? İskeleden bir okurum sesleniyor sonra. Jandarma
karakolunun atık sularının denize dökülmesi ne zaman
önlenecek? Bir de askerlerin kampındaki sağlıksız koşul-
ları belirtsenize! Arkenfteki bir okurum konuşuyor derken,
geçen yıl verilen kararlar uygulanacak mı? Körfez için or-
tak önlemler almaktan söz edenler sözlerini tutacak mı?
Arkent'te mavi emekliler var. Yıllarca büyük kentlerde ya-
şadıktan sonra güzel bir doğa parçasında dinlenmeyi hak
edenler. Çin yolculuğunun izlenimlerinde Can Kıraç da
yazıyor Konfüçyüs'ün özlemini. Sarı düşünür, birevdüşlü-
yor. Duvarlarda baştanbaşa kitaplar, bahçesinde renk
renk çiçekler. Arkent'te de, Ören'de de böyle evler var hâ-
lâ. O evlerden birinde oturan bir dostum, emekli büyükelçi
Doğan Türkmen, çiçek resimlerinden bir deste sundu ba-
na. Gözlerime inanamadım. Ne güzel çiçekler açıyor top-
raklarımızda! Doğa ne renkler üretiyor, çıldırmış pembe-
ler, delice sarılar, morlar... Bence diplomatça bir uyarı o
çiçek resimleri. Çevre kirlenip de açmayabilirler bir gün!
Ankarada Yenişehir yolları canlanıyor gözümde, güzel
bahçeler, güller, hanımelleri, tepeden tırnağa çiçek açmış
erik ve kayısı ağaçları. Şimdi masal türü dinliyorçocuklar.
Yerel yöneticiler başkenti yenıden yeşertmeye uğraşıyor!
Peki istanbul öyle değil mi? O güzel bahçelerde dolaşan-
lar, bugünkü durumu hayal bile edemezlerdi değil mi?
Diplomat dostum uzak görüşlü bir uyarı yapıyor hepimize.
Denizden dönüşte bahçede çocuklar, iğdedallarını kırı-
yor, kimi bahçeye giren bir köpeği taşlıyor ama, taşları
önlemeye çalışanlar da var. Çocuklarla konuşmayı seve-
rim. Küçük bir kız gülerek selamladı beni, "Geçen yaz
deniz kirlenmesin diye imza toplamıştık, seni tanıyorum"
dedi. Ötekiler iğde dallarını saklayacak yer aradılar. "O
dallar ağacın saçları, sizin saçlarınızı yolsalar hoşunuza
gider mi" dedim, şaşırdılar Ağacın saçları deyişinden de
hoşlandılar besbelli, bir daha koparmayacaklarına söz
verdiler. Köpeğe gelince ikiye bölündü çocuklar, köpek
sevenler, beyaz diye okşuyorlar bahçedeki köpeği, öteki-
ler de korku içinde. Biri açıklıyor, benim annem köpekleri
çok seviyor, ben de seviyorum. Öteki de açıklıyor, benim
annem köpek değil kedi seviyor, ben de kedi seviyorum.
Üçüncü çok hoş. Ben diyor tüm hayvanları çok seviyorum,
yalnız sinekleri hiç sevmiyorum. Oysa Demir Özlü'nün oğ-
lu sineklere de dostça bakıyor. Çünkü isveç'te doğada bel-
li birdengeyı sağlayan yaratıklar diye düşünüyorlar sinek-
leri! Öldürücü ilaç kullanmayı yasaklıyorlar!
Doğa sevgisi böyle boyutlara vanyor kimi ülkelerde.
Ama hangi boyuta varırsa varsın tüm sevgiler çevreden
kaynaklanıyor bence. Anneden, babadan, evden, okuldan
kaynaklanıyor. Pelitköylüler'in, Karaağaçlılar'ın.çokyakın
yıllara kadar zeytinliklerini özenle koruyanların şimdi par—
selleyip satmaları, güzelim kıyılan taş yığınma dönüştür-
meleri de çevreden kaynaklanıyor bence. Para en yüce
değer olunca kaçınılmaz bir durum bu. Burhaniye'nin eski
yüzü gökdelenlerle tırmanıyor O gökdelenler ilçe dışında
da yapılabilir ama, çarşıdaki değeri yükselince ilçenin es-
ki güzelliği vızgeliyor arsa sahiplerine! Altınoluklu okuru-
mun bir önerisi var, "kesilen ağaçların yerine yeni fidanlar
dikilsin" diyor. Bence biraz romantik bir öneri bu! Onca yıl-
lık zeytinlerin kesilmesine toprak küsmez mi acaba, yeni-
den yeşerir, dallarında barışı simgeleyen zeytin ağaçları
üretir mi? Asıl önlem doğayla barış bence.
BULMACA
SOLDAN SAGA: 1 2 3 4
1/ Bir sorunun çö-
zümünü bulmaya
yönelik felsefe yön-
temi. 2/ Sevap... Kap
ağırlığı. 3/ Pembe,
san, gökmavisi, yeşil
türleri olan saydam
değerli taş... İstem
dışı yapılan hareket.
4/ Hayvanlara vura-
lan damga... Kürk-
çülükte kullanılan
kanguru derisine ve-
rilen ad. 5/ Bulgaris-
tan'ın para birimi...
Yumurta biçiminde
olan. 6/ Akarsu kıyılanndaki calı ve
ağaçlann üzerinde de yaşayabilen bir
balık. 7/ Rütbe ya da kıdemce kü-
çük olan asker... Bir müzik parçası-
nın, dinleyicilerin isteği üzerine ye-
niden çalınması. 8/ Müzikte armo-
ni kurallarına göre ust üste bindiril-
miş sesler... Romatizma ağnsı. 9/ Os-
manh devletindeki sivil rütbelerden
biri... Bir cins kertenkele.
YUKARIDAN AŞAGlVA:
1/ Çok iri yan ve ürkütücü kimse. 2/ Marangozlann dört köşe
delik açmakta kullandıklan aygıt... Tabut. 3/ Divan yazınında
se\'gilinin kirpiği için kullanılan mazmun... Giysilerde, omuz-
ların dik durması içın konulan parça. 4/ Ermenistan'm başkenti.
5/ Bir nota... Bir değiş rokuşta üste verilen sey. 6/ İlkel ben-
lik... Otel, tiyatro gibı yerlerde girişe yakın geniş yer. 7/ Göçe-
be balıkların, ısı düşmesi sonucu Karadeniz'den Marmara De-
nizi'ne ya da Akdeniz'e geçmeleri. 8/ Hekimlikte kullanılan bir
ravent türü... tlaç 9/ Çirkin, kaba... Bir göz rengi.