15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10TEMMUZ1992CUMA 12 DIZIYAZI Brahmanizm ile Hinduizmi birleştiren uzlaşma, kadınm saygınlığını kendince korumuştur Tanrı Siva'p bekleyen bakire • Bombaylı ilk gündü; kendimi yitirdim daha otele giderken, zedelenmiş bir cenin durumuna düştüm. Kurşun kaynatılıp akıtıldı içime ;söküp dışan atamıyorum onu. Bedenim sarsıldı. Hayır varlığım; Çünkü beden tanımı yetersiz HINDISTAN• • •• •• BUYUSU Yazı ve fotoğraflar: TEKİN SÖNMEZ • Kama Sutra. Sevişmenin tekniği dizisi miydi? Hem evet, hem hayır. Kama Sutra kitapsız aşkm el kitabı, başucu belgeseli olarak üçüncü erken yüzyılda Brahman rahip tarafından yazılmış ve kitapsız aşk, kitaplı olmuştu. Gateway of India'nın denize inik merdivenlerinden, mavnamsı bir ta- kaya atladım. Ver elini The Elephan- ta Caves. Ruhsal bir merak var bu gidişte. çünkü Siva'yı yakmdan göre- ceğım. hatta dokunacağım ona. îlkin kıyılan izleyerek doğuya yö- neldik. Takanın çata pala scslen, Boğaziçi'nden Marmara'ya, Kara- deniz'e açılan balıkçı mavnalanru çağınyor. Dans ediyor güneş tepede, tıpkı Nataraja. Isı, otuz üstü. Şortlu, İngilızce konuşan bayanlar çoğunlukta. Bir alay neşe avıltısı. teknenin yanlannı sıyıran uysal dal- galann seslerine kanşıyor. Yerli tu- ristler ağırbaşlı ve suskun. Solda Bombay, yani New York'tan ödünç alınmış bir mimarinin gökdelen eöl- gcleri. Bu pozlar yinelene dururken, Tac Mahal Hotel, arkada Doğulu bir tavuskuşuna öykünüyor. Değişik kültürlerden gelenler içın çarpıcı bir düş zenginliğinin kayna- ğıdır bu gezi. Bir saati aşkın hülyalar demetiyle o, çok renkliliklir. Siva'ya varmanın yoludur bu. The Elephan- ta Caves, bir adacık olarak belirir açıklarda. Taka durur. Konuklan bekleyen ilkin bir sandaldır. Uzun bir sınk, balçıklara baüp çıkarak çe- ker suyu ve iter kayığı; işte iskele, kısa bir düzlük, yanlarda mavna leş- leri. Sahanhk ve taş merdivenler ve sı- ralanmış satıcılar... Bombay göster- melikleri; akik, amatis, mercan, yakut, topaz, safır yakut türünden yan işlenmiş süslükler, deniz ürünle- ri bir mozaikler cümbüşüdür. İşte görkemli tapınak; merdivenle- rin ardındaki düzlükten sonra vanlır ona. Mağara galerilerinin, duvar yü- zeyi gibi kullanılan, doğal kaya do- kusu üzerine kazınıp işlenmiş Siva yontulan. Ortada birkaç yerde, iki metreyi geçen Lingam suretleri, aynı kayalarla yaratılmış. Uçta, doruklarda beyaz kır çiçek- lerinin özleri Lingam'a kurbanlık. İçeride sessizlik, doğal dehlizlerin yavdığı nemli, loş hava. Mağaralann genış gınşlennden sağılan ışıkla, devcil kaya üstü kabartmalar, apay- n, doğaçtan bir görkeme bürünüp Siva olur. Odak noktada bir mihrap sayılabilir, değişken üç ayn anlam taşıyan Siva sureti. Bu, üç yönlü bir baş üzerinde oluşan üç Siva yüzün- den ikisi erkekçe erkekliğin, duygu- suz kararlılığın ve kesinliğin ve ebedi ölümsüzlüğün simgesıdir. Burada, Mahcsamurti adını alır: Büyük Efendi. Yanlardaki bir yüz sureti ise Siva'- nın içsel dişiliğini gösterir. Aynı su- retle oluşmuş başka bir yerdeki be- den, Ardhanarisvara ismini alır. Burada içsel dişilik, Shakti zuhur et- miş, bir meme kabarmış ve kalçanın birisi de dişilik değişimine uğramış- tır; yani beden yan dişi yan erildir. Bu yontunun kafası, yine uzunca bir Lingam olur. Sanat estetiği açısmdan, erken ye- dinci yüzyıhn en ustalıklı yapıtlannı orada bırakıp gilmek, düşlerle dolu bir dünyayı da yitirmek midir? Evet ya da hayır. Bu kez taka gibi bir mav- na, düşlerle dolu bir günün ardın- dan, sizi yine" Gateway of lndia önüne bırakır. Peki, yeryüzünü tannlar yurdu ya- pan düşçüler nerede? The Elephanta Caves'i canlanyla yaratan o büyük düşçüler... 7 ocak; Bombay: Nasd anlatılmalı? Üstadım Evliya Çelebi, size bir mektup yazmanın hayreti içindeyim. Bu şaşkınlığı size iletmemek, içimin eksi dalgalannı. artı bir kışkırtıya dönüştürüp sizi germemek için, ken- dimi haşin bir baskı altında tutuyo- rum; inanamazsınız ve inanamazsı- nız neden, evet neden yapıyorum bunu? Bağdaş kurdum, o dar, minik otel odamda; Bombay üzerine düşünü- yor, öte yandan yazmam gereken şeyleri anlatmaktan delicesine kaçı- nıyor; zalim bir sansürcü benzeri kendimi gözaltında tutarak. ağzım- dan tek kıncı söz çıksın istemiyor ve kullandığım terimlerin, deyimlerin ve daha bilmem nelerin, hiçkimseyi incitmemesini istiyorum; söz, bilirsi- niz şiddetli kullanıldığında, her iki yani tez kesen gizemli kılıca benzer; sizlerin pek aşina olduğunuz bir be- timlemeyle kı o kılıcm biçtiği, has ipek bir kalp de olabilir. Günümüz- de ise kılıçtan daha bıçkm, hassas ve devasa ve tuhaf ışınlar var ki söz he- nüz böyle bir keskinliğe ayak uydu- ramıyor ve bunca karmaşık öldür- me, yok etme aygıt ve avadanüklan- nın üka basa doldurulduğu bu dünyada, bizler sözü hâlâ daha belki dört bin yıl öncesi seziş simgeleriyle kullanıyoruz; bilemem, uzman ve bi- lici değilim. Oysa söz, söze dönecek olursak, sö- zün hasan da onca teknolojiye ayak uyduramasa bile evet sözün açtığı hasar, öldürücü yaradan geri kabr tnı? Konuyu Bombay üzerine getire- medim, görüyorsunuz; kendimi laf ebelikleri ardında koşturuyor, size bilgemsi tümceler döktürüyorum be- Tann Siva olmadan Hinduizm düşünülemez Gütıünıü: Hindu Pantheonu nda, üç en önenıli Tanrı dan birisi Siva'dır. Kalkık erkeklik organı 'lingam' va da 'phallus', Sira 'nm özgün simgesidir. IÖ1700 lerde Kuzey Hindistan ve Indıts vadilerine gelip yerleşen Aryan kültürûnün ve dinselkültünün, Veda metinlerindeki fırtına ve rüzgâr tanrısı Indra kaynağtna bağlanan Marııls ve Rudra adlı tanrısal tasvirler, gelişme asamasına ulaşan Brahmanıc çağla bırlikte. ardılları Siva 'da etkilerini ve işlevlerini sürdürürler inancast vardır. Ortak yönleri olan Rudra ve Siva 'nın erken kimliklesmeleri, kızdşimsek tanrısı Agni nin ateşe lapınım kültüne dayanır. BukonumuylaSiva, Agni 'nin işlevini de üstlenir. Hindu tannlarımn kaynaklarmdaki ilk kesişme-buluşma olan Harilıara 'da. Siva ve Visnu tek tanrı işlevinde varsayılırlar. Son derece özgün olan Hindu Pantheonu 'nu burada sayıp dökmek gerekmez. Ayrıntılara girildikçe, yanlıs betimlemeler, benım açımdan da olasıdır. Oysa Siva olmadan, Hinduizm düşünülemeyeceğinegöre birkaç sözcükle bu karmaşık durunıa yaklaşmak olası da değildir. Özetle. Siva 'nmgelişün evresinin son kavşağmda, kutsal Veda metinlerindekifırıınanm aleş tanrısı Rudra'yıbuluruz. Siva, genel olarak "Yıkıcılık Tanrısı'' betimlemesiyle açıklanır. Bu tanım, tarımcı birkült kültürü temeline bağlamr ki tartmm ve hayvanalığın bereketi için vapılan kanlı kurban törenlerindekikesinlilik, bu lapınımın kaynaklarını, Pre-Ary an, LordBeasts 'a dek götürür. Siva.yıkıcı özelliklerivle Siva Bhairava adını alır. Bu bağlamda, Siva 'nm etkinliği olan yıkıcılık, yaratıcı Tanrı Brahma'nmişlevine eşdeğerdedır. Buaymzamanda. Siva 'nm yaratma açısmdan, Brafıma dan daha üstdüzeyde olduğunu düşündürebilir. Bu yaklaşımlaSiva, Mahadevayada Isvara, yanien büyük lord. efendi varsayilır. Aryan öncesikanlı kurban kültü, yer'mikansız adak kültüne bırakmıstır. Bukült, bugün çiçek, meyve gibisimgeseladaklarm, tanrı tasvirine, kurban olarak sunulmasıdır. İnsanltğın ilk sevişme belgeseli Kama Sutra'dan aşk tekniği erkekcü aşkla ezberlenmeliydi. leşine ve hiç de buna niyetim olmadı- ğı halde üstelik. Bombay, evet Bombay, Bombay... Bombaylı ilk gündü; kendimi yi- tirdim daha otele giderken. Zedelen- miş bir cenin durumuna düştüm; kurşun kaynatılıp akıtıldı içime; sö- küp dışan atamıyorum onu. Onca çelişik günler görmüş şaşkınlığım ki Anadolulu gece otobüslerinin ver- yansın doldurulduğu sigara duman- lan arasında. gezginliği hafızlamış birisi olan ben kulunuz, neden şimdi Bombay'da kendimi tüketecektim ki! İlk dakikalarda, öksüz ve yetim gibi bir yara aldım. Bedenim sarsıldı; hayır, varlığım; çünkü beden tanımı yetersiz. Ve varlık ki gizemli anlam- lann özünü de kapsar, pekâlâ o ka- dim ruhu bilirsiniz. Pekı, neden sözü yokuşa sürüp du- ruyor. Bombay hakkında iki aylak döktürüşü kolayında beceremiyo- rum? Bilemem. belki sözün yetmedi- ğiyerler var... Oysa ben. üstat Abdülhak Hamit'çe kuş cennetine değınebılınm >a da üs- tat Falih Rifkı Atay'ca delcrim ko- nuyu. Ah, kuşlar güzel, doğa çok önemli. Önemsiz olan nedir, >ani gizli sözün anlamlanna benzer duruşlu ınsanlar mı, böyle değilse eğer, Bom- baylı on üç-on beş olduğu sanılan milyonlann o evsiz iki milyonunu kim, nasıl betimleyecek; hani söz ummana benzerdi! İnsan. çileyi taç yapıp başında tu- tan bir elmasa benzese bıle tannlan. tannçalan, yalvaçlan ve Hındistan'ı incitmeden kim. nasıl betimleyecek bunu? Sonuçtan kendisini sorumlu tutan bir söz yok mudur? Sonuçtan kendisini sorumlu tutan bir söz. söz; sessiz bir özür ya da gizli, saklanan gözyaşlan gibi bir söz ak- malı Bombay anlatıbrken. Tannlann soytanlanyla olacağı- na. >ann The Elephanta Caves'e bir daha gidip, Efendi Siva ile bu konu- da bir söyleşi yapmayı deneyeceğim. 8 ocak; Bombay: Karmaşık söylence * Ben kimim? Devi denilir adıma; Mumbai Devi ya da Mahadevi. En büyük tannça olduğum söylenir. Kı- mi dinbilim tarihçileri, Aryan öncesi dönemlerin, Dravid ka>naklı ana- tannça kültüne bağlar bu oluşumu. Erkeklikte gizli kadınhk. yaratıcı dişilik enerjisiyim. Evet hem bileşen hem Siva'nın içrek içinde olan hem de ikilıkliyim. Yeter mi bunlar? Bağışlayın Tannça Mumbai Devi, ben de yersiz-yurtsuz gariban bir gezginim huzurunuzda ve hem de Bombav'ın en esrarlı bölgesinde>im. Efendi, Büyük Siva ile kadınlar ko- nusunda bir röportaj yapmak ister- ken buraya düştüm. Bir de ne göreyim, Osmanh şair-i azam, üstat Abdülhak Hamıt Bey geçmesin mi önümden. Üstat Namıİc Kemal Bey'e. heyecanla bir mektup yazıyor ve kendisini omuzlarda taşı- yan Hindu uşaklann asma sandalye- sinde. Mathiran"a doğru rüzgârlana- rak yol alıyordu üstat. Gizemli bir ruh esrimesindeydim. Eğilip. üstadın sırlı açıklamalanna çaktırmadan baktım. 'Övündüğüm, Sayın Kardeşim Na- mık Kemal Bey. Bombay denilen çok uzak ülkeye varabildik. Gerçek- ten ülkenin bir İngiliz ülkesi olduğu. gördüğümüz yüksek yapılardan. ge- niş yollardan, trenlerle tramvaylar- dan. uygarlık yapıtlanndan belli idi. Hindistan'a özgü olup da benım İs- tanbul'dan beri düşündüğüm. ilgi duyduğum Hint cevizi ve hunna ve ananas ve enbüh ve narçıl ağaçlıklan içinde Londralılar. Londra arabala- n, Avrupa evleri görmek pek hoşu- magitti. - (*)13Ocak 1883 Evet, ben de üstattan yüzyıl sonra, Bombay'da. Mumbai Devi Tapı- nağı'nın önündeyim. Duvarlı bölü- me çekingenlikle girmeden önce, hemen karşı köşedeki kaldınma yat- mış bir inek için bir demet ot satın alıp. kutsal hayvana yedirdım. İne- ğın yanında bir kadın, çocuklanyla yere bağdaş kurup oturmuştu ve İcu- ^ ^ ^ ^ — cağı ot doluydu. Bu kucaktan bir tu- S Ü R E C E K tam ot alan biraz para bırakıp, otu da hayvana verdikten sonra gidiyor- du. Buraya varmadan önce, omuz omuza ve göğüs göğüse bir yürüyüş aldım. Şimdi, içrek bir tapınımın müzikli sesleri yayılıyor avluya, be- nim yakınlanma. Dinsel, ağırbaşlı bir coşku dışanya akıyor. Yerinde saymakla, ikircikü devinen yalın ayaklar. Gizemli buğular, tü'""ler... Avlu, bir seki ile aynlır. l.evinim. Afrika zenci danslannın doğaçtan ritmini anımsatır. Kalçalara dolan- mış peştamalsı dötiler, uğultu, san- tim santim ilerleyen bir erkekler zin- ciridir. İçeride Mumbai Devi'nin huzurundaki tapınımda, dinsel bir esriklikle birlikte, Brahmanizm ile Hinduizmi birleştiren bir uzlaşma vardır. % bileşim, Brahmanizm ön- cesi Dravid kanlı kurban törenlerin- den çıkıp gelmiş ve Hinduizmde kansız tapınımlan yaratırken de hem anatannça kültünü evcilleştinnış hem de bakireliği yücelterek kadının saygınlığını kendince korumuştur. Gümüş bir taç, bir kaftan. burun- da geleneksel halka, gerdanlık ve çe- Şİtli halhallarla bir süslenme tannça imgesi olduğu kadar, Mumbai Devi, Hindu felsefesinin en karmaşık söy- lencesidir de. Siva'nın içrek içinde, Siva'yı bek- leyen bir bakirenin bilmecesidir. (*) Sadeleştirip aktaran: Türk Dili Dergısi, Gezi Özel Sayısı, 1973 9 ocak; Bombay: Kama Sutra Hindistan biliniyordu, ünlüydü. Fakat Hindistan adına, ünlünün en ünlüsü ve kimi ülkelerde "muzır' sa- yılan birisi, Kama Sutra isimli kitap- tı. Neydi asbnda Kama Sutra? Seviş- menin teknik dizisi miydi bu? Hem evet hem hayır! Kama Sutra, kitapsız aşkın el kitabı, başucu bel- geseli olarak üçüncü erken yüzyılda, bir Brahman rahip, Millinaga Vatsa- yaya'na tarafından yazılmıştı ve ki- tapsız aşk. kitaplı olmuştu. Batılı kimi düşünürler bu yapıtı, Hint er- ken aydınlanma çağının hoşgörü bel- geseli saymakla yetinmiyor. Batfnın bu konuda çok gerilerde kaldığını da ekliyorlardı. Bugünkü uygar Batı. kadının cinsel özgürlükleri konusun- da. Hindistan'dan geride mi kalmış- ü? Kama Sutra, cinsel özgürlük müydu? Böyle ise dinlerin bannağı ve yeni- den yaraücısı bu topraklarda bu hoşgörü, hangı sırlı şemsiyenin altı- na sığınıp ortaya çıkmıştı ve böyle ise neden Ortadoğulu öteki dinlerde böyle bir eğılim yoktu? Hindistan kültür mozaiğıni kavra- mak hem zor hem de kolaydı. Zorluk geri kalmış, gelişmekte olan, Üçüncü Dünya gibi tanımlarla mimlenir bu insan kütlesini incitmeden, yaralayıp örselemeden ve kadın özgürlükleri ve Kama Sutra ve Hinduizm nasıl be- timlenebilirdi? Burada başka bir zorluk daha var- dı: Hindistan dışındaki öteki gehş- mektc olan ülkelerin erkekleri, özel- likle; gclişmişliğin hoşgörü diye adlandınldığı günümüz uygarlık ya- nşında, alınganlıkla zedelenebilirler- di hiç de istenmeyerek. Müslüman ülkelerin erkeklerine, bu açıdan seç- kin bir özen fazladan gerekliydi. Er- keksel gurur, ulusal ve dinsel adını kendisine yakıştırarak, incinebilirdi. Bunlar sıkıntılı sorulardı. Tannlan, yalvaçlan, o ülke erkeklerini üzme- mek iyinin de en iyisiydi. Ben de böyle yaptım. Fakat ilkın Bombay kent adının kaynaklannı aradım. Birinci yüzyılda işimleri Mumbai Devi, Mazgaon, Worli. Ma- him gibi adalarda oturmuş ve gele- cekte Bombay'ı oluşturacak. fakat asıl kaynaklan tam bilinemeyen bir halk vardı. Bugün adı Koli olan bu yerde, Mumbai Devi anatannça kül- tüne inanıldı ve tapınım yapıldı ve Bombay sözcüğü, İngilizce çevrim olarak zaman içinde türetildi. Bombay sözcüğünün ardında. de- mek yine bir kadın parmağı vardı! Ortadoğu toplumlannda kadıngö- beği, kadınbudu, dilberdudağı tü- ründen tatlı ve yemek adlan pek boş değil. pek hoştu. Sıra kadın parmağı- na gelince, şeytan bile ürker kaçardı; çünkü kadın haklan tehlikeliydi. Hindistan'da durum ayncalıkhy- dı. Çünkü Hinduizm tek erkek tann dinine dönüştürülememişti. Kadın tapınım kültü hâlâ özenle sürüyor- du. Eyvah. bu en tehükelisiydi. Kadı- na tapınım. Müslüman ülke erkekle- rini haşince terletir, erkekçı tabulan neştersiz-narkozsuz delebilirdi. Sevişirlerken. seviştikleri kadınla- ra, "Sana tapıyorum" di\en erkek belki de yoktu bu ülkelerde! Bu ne- denle çirkinleştirilirdi kadın. Hayır. hayır bunlan söylemck de tehditle pekiştirilirdi. Evet, insanlı- ğın ilk sevişme belgeseli, aşkın amen- f'isü Kama Sutra'dan. aşk tekniği crkekçil aşkla. aşkın ezbcrlenmesıy- di. Bu en iyisiydi. Çünkü bu tutum erkekleri ne yara- lardı ne üzerdı. ANKARA...AMCA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Mavi H 'K Ankara'dan iki konuğum var. İki kızkardeş, biri ajansta çalışıyor, öteki liseyi bitirdi bu yaz. Parlak bir diploması var. Ören'debirtatil ileödülleniyor. Ege'nin mavilikleriyle! Neden ödül derseniz, bu genç kız denizi görmemiş şimdi- ye kadar. Resimlerden, filmlerden tanıyor. Bana da büyük coşku verdi bu olay. Genç kızı sevgiyle izledim. Denizi ilk kez gören gözleri dalgalara saplandı nerdeyse. Kimbilir neler hissediyor! Sözler yetmiyor, davranışlarla anlatıyor duygularını. Yüzme bilmiyor, ama denizden çıkmak iste- miyor hiç. Sevgiyle kucaklıyor dalgaları, ellerini çırpar, şarkılar soyler gibi! Ablasına teşekkür ediyor bu armağan için. Bana teşekkür ediyor, onu kucakladığım için Bu de- niz, bu altın pırıltılarla uzanan kum, karşıda dağlar, etekle- rinde mavi-yeşil zeytinlikler, aslında hepimize bir arma- ğan; ama teşekkür etmeyi bilmiyoruz hic... Denizden çıkarken veteriner dostum Irfan Yeşilada'y'a karşılaşıyorum. Yine aynı uğraş içinde. Elinde iki kırık şi- şe! Yerel yöneticiler ne yapsın, bunlan denize girenler, kumda güneşlenenler bırakıyor diye yakindı. Kırık şişeler, kuma rastgele bırakılan çöpler, teşekkürü değil; sevgisiz- liği kanıtlar ancak. Doğayı seven korumak ister, çevreyi kirletmez, temizliğine özen gösterir. Altınoluk'tan bir oku- rum telefon ediyor, derken sesi biraz alaylı, "Dostunuz ida'yı göremeyeceksiniz yakında, yeşilliği solacak, etekle- ri taşlaşacak" diyor Bayındırlık ve iskân Bakanlığı'na ses- lenmemi, onun deyişiyle yüklenmemi istiyor! İşte ben de yazıyorum, geçen yıllarda da çok yazdım; ama belli kuru- luşlarda duyarlık yok hâlâ! Zeytinliklerde kıyım sürüyor, Körfez kıyılan hızla betonlaşıyor. Kıyı arsaları değerlenin- ce sahipleri rastgele satıyor. Hiçbir denetım, sınırlama olmadan kooperatifler kuruluyor, siteler kuruluyor, zeytin- ler yok oluyor, doğa güzelliğini, soluğunu yitiriyor, çevre kirleniyor. "Adrymitton çocukları"na çok görev düşüyor ülkemizde. Kısa görüşlülere dur demek, arsaya dönüşen bir zeytinliğın gelecekteki acı faturasını göstermek gereki- yor kıyı yağmacılarına! Kısa süreli çıkarlar için ülkemizin, çocuklarımızın geleceğini yağmalamaya haklan yok! Ar- tur da, Edremit'te, Akçay'da oturan, tatile gelen okurları- mız da soruyor merakla. Geçen yıl körfezin kirlenmesini önleyen eylemler sürüyor mu? Arıtma tesisleri ne durum- da? İskeleden bir okurum sesleniyor sonra. Jandarma karakolunun atık sularının denize dökülmesi ne zaman önlenecek? Bir de askerlerin kampındaki sağlıksız koşul- ları belirtsenize! Arkenfteki bir okurum konuşuyor derken, geçen yıl verilen kararlar uygulanacak mı? Körfez için or- tak önlemler almaktan söz edenler sözlerini tutacak mı? Arkent'te mavi emekliler var. Yıllarca büyük kentlerde ya- şadıktan sonra güzel bir doğa parçasında dinlenmeyi hak edenler. Çin yolculuğunun izlenimlerinde Can Kıraç da yazıyor Konfüçyüs'ün özlemini. Sarı düşünür, birevdüşlü- yor. Duvarlarda baştanbaşa kitaplar, bahçesinde renk renk çiçekler. Arkent'te de, Ören'de de böyle evler var hâ- lâ. O evlerden birinde oturan bir dostum, emekli büyükelçi Doğan Türkmen, çiçek resimlerinden bir deste sundu ba- na. Gözlerime inanamadım. Ne güzel çiçekler açıyor top- raklarımızda! Doğa ne renkler üretiyor, çıldırmış pembe- ler, delice sarılar, morlar... Bence diplomatça bir uyarı o çiçek resimleri. Çevre kirlenip de açmayabilirler bir gün! Ankarada Yenişehir yolları canlanıyor gözümde, güzel bahçeler, güller, hanımelleri, tepeden tırnağa çiçek açmış erik ve kayısı ağaçları. Şimdi masal türü dinliyorçocuklar. Yerel yöneticiler başkenti yenıden yeşertmeye uğraşıyor! Peki istanbul öyle değil mi? O güzel bahçelerde dolaşan- lar, bugünkü durumu hayal bile edemezlerdi değil mi? Diplomat dostum uzak görüşlü bir uyarı yapıyor hepimize. Denizden dönüşte bahçede çocuklar, iğdedallarını kırı- yor, kimi bahçeye giren bir köpeği taşlıyor ama, taşları önlemeye çalışanlar da var. Çocuklarla konuşmayı seve- rim. Küçük bir kız gülerek selamladı beni, "Geçen yaz deniz kirlenmesin diye imza toplamıştık, seni tanıyorum" dedi. Ötekiler iğde dallarını saklayacak yer aradılar. "O dallar ağacın saçları, sizin saçlarınızı yolsalar hoşunuza gider mi" dedim, şaşırdılar Ağacın saçları deyişinden de hoşlandılar besbelli, bir daha koparmayacaklarına söz verdiler. Köpeğe gelince ikiye bölündü çocuklar, köpek sevenler, beyaz diye okşuyorlar bahçedeki köpeği, öteki- ler de korku içinde. Biri açıklıyor, benim annem köpekleri çok seviyor, ben de seviyorum. Öteki de açıklıyor, benim annem köpek değil kedi seviyor, ben de kedi seviyorum. Üçüncü çok hoş. Ben diyor tüm hayvanları çok seviyorum, yalnız sinekleri hiç sevmiyorum. Oysa Demir Özlü'nün oğ- lu sineklere de dostça bakıyor. Çünkü isveç'te doğada bel- li birdengeyı sağlayan yaratıklar diye düşünüyorlar sinek- leri! Öldürücü ilaç kullanmayı yasaklıyorlar! Doğa sevgisi böyle boyutlara vanyor kimi ülkelerde. Ama hangi boyuta varırsa varsın tüm sevgiler çevreden kaynaklanıyor bence. Anneden, babadan, evden, okuldan kaynaklanıyor. Pelitköylüler'in, Karaağaçlılar'ın.çokyakın yıllara kadar zeytinliklerini özenle koruyanların şimdi par— selleyip satmaları, güzelim kıyılan taş yığınma dönüştür- meleri de çevreden kaynaklanıyor bence. Para en yüce değer olunca kaçınılmaz bir durum bu. Burhaniye'nin eski yüzü gökdelenlerle tırmanıyor O gökdelenler ilçe dışında da yapılabilir ama, çarşıdaki değeri yükselince ilçenin es- ki güzelliği vızgeliyor arsa sahiplerine! Altınoluklu okuru- mun bir önerisi var, "kesilen ağaçların yerine yeni fidanlar dikilsin" diyor. Bence biraz romantik bir öneri bu! Onca yıl- lık zeytinlerin kesilmesine toprak küsmez mi acaba, yeni- den yeşerir, dallarında barışı simgeleyen zeytin ağaçları üretir mi? Asıl önlem doğayla barış bence. BULMACA SOLDAN SAGA: 1 2 3 4 1/ Bir sorunun çö- zümünü bulmaya yönelik felsefe yön- temi. 2/ Sevap... Kap ağırlığı. 3/ Pembe, san, gökmavisi, yeşil türleri olan saydam değerli taş... İstem dışı yapılan hareket. 4/ Hayvanlara vura- lan damga... Kürk- çülükte kullanılan kanguru derisine ve- rilen ad. 5/ Bulgaris- tan'ın para birimi... Yumurta biçiminde olan. 6/ Akarsu kıyılanndaki calı ve ağaçlann üzerinde de yaşayabilen bir balık. 7/ Rütbe ya da kıdemce kü- çük olan asker... Bir müzik parçası- nın, dinleyicilerin isteği üzerine ye- niden çalınması. 8/ Müzikte armo- ni kurallarına göre ust üste bindiril- miş sesler... Romatizma ağnsı. 9/ Os- manh devletindeki sivil rütbelerden biri... Bir cins kertenkele. YUKARIDAN AŞAGlVA: 1/ Çok iri yan ve ürkütücü kimse. 2/ Marangozlann dört köşe delik açmakta kullandıklan aygıt... Tabut. 3/ Divan yazınında se\'gilinin kirpiği için kullanılan mazmun... Giysilerde, omuz- ların dik durması içın konulan parça. 4/ Ermenistan'm başkenti. 5/ Bir nota... Bir değiş rokuşta üste verilen sey. 6/ İlkel ben- lik... Otel, tiyatro gibı yerlerde girişe yakın geniş yer. 7/ Göçe- be balıkların, ısı düşmesi sonucu Karadeniz'den Marmara De- nizi'ne ya da Akdeniz'e geçmeleri. 8/ Hekimlikte kullanılan bir ravent türü... tlaç 9/ Çirkin, kaba... Bir göz rengi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle