Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 TEMMUZ CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
ÖmöpenGenel
MMfir
•AINKARA(UBA)-Kûlriir
Bakanlığı bünyesindeki
önemfi genci müdürlükkrden
biri olan Sinema ve Telif
Haklan Genel
Müdürlüğü'ne MahmutTali
Öngören getirildi. TRTde
Daire Başkanlığı yapan ve 12
Mart yonetıminın kıyımına
uğray an Mahmut Tali
Ongören'in yamsıra, Sinema
veTelif Haklan Genel
Mödür Yardımcıüğına da
özkan Yıkürun atandı.
Festivallenle
Hosa'
• Költfir Servisi-Işıl
özgentürk'ün "Seni
Seviyorum Rosa" adlı filmi,
27 haziran-4 temmuz
tarihleri arasında yapılan 10.
Uluslararası Münih Film
Festivali'ninana
programında gösterildi.
Büyük ilgi toplayan filmia,
Türk fılmlerinin dışında bir
çizgiye sahip olduğunu
belirten sinema
eleştirmenleri, "Seni
Seviyorum Rosa"yı Türk
sinemasjnjn yüzaklanndan
biri olarak değerlendirdiler.
Filmin yönetmeni Işıl
özgentürk, "Filmimin
yerleşikTürkımajından aykın
kabul edilmesinden büyiîk
mutluluk duydum ve hem
Türk hem de kadın olarak
nasıloldudafılm
yapıldığının en az 20 defa
sorulmasından rahatsız
oldum"dedi. "Seni
Seviyonım Rosa",
Çekoslovakya Karlovy Vary
Festivali'nin yanşmalı
bölümünde Türkiye adına
yanşacak. Daha sonra da
Montreal Festivali ve San
Sebastian Festivali'nde
yanşacak.
Paris'te Son
Tango
İstanbul(AA)- Vıllarönce
Türk sinemalannda 33
dakikası sansüredilerek
gösterileb/len "Pans'teSon
Tango". Güney Afnka ve
Şili'den sonra şımdi de
Türkiye'de kesintisiz
gösterilebilecek. Film, bugün
Kadıköy Süreyya ve Ankara
Metropol sinemalannda
gösterime ginyor. Ünlü
yönetmen Bernardo
Bertolucci'nin 'Pans'teSon
Tango' filmi, gösterildiği
anda Vatikan başta olmak
üzere yerleşık düzenin
gelenekçı kanatlannca sert
eleştiri ve yasaklamalarla
protestoedilmişti. Marlon
Brando ile Jean Pierre
Leaud'un başrollennı
paylaştıklanve 1973yılında
çekilen film. özgün senaryo,
yönetmen veerkek oyuncu
dallannda Oscar'a aday
gösterilmişti.
'Anahtar'
gösterimde
Kültür Servisi- Tinio Brass'ın
1983'tecevirdiği. başrollerini
Frank FınlayileStefanıa
Sandrelli'nin paylaştıklan
"Anahtar' adlı film, bu hafta
ertelenerek 1
7
temmuzda
Şişlı Sıte, Kadıköy Süreyya,
Be>oğluSjnepopve
Bakırkö> İncirli
sinemalannda gösterime
giriyor. Üst Denetleme
Kurulu. uzun tartışmalar
sonucufilminTürk insanı
içinsakıncalı olmadığı
karannı aldı.
'TheVVall'
yeniden
gösterimde
Kültür Servisi- Dünyaca ünlü
müzik topluluğu Pink
Floyd'un müzik albümünü
oluşturduğu 'The Wall" filmi,
bugün Dünya Sıneması'da
gösterime girdı. Film geçen
yıllarda Afrika'ya yardım
kampanyasını başlatarak
tüm dünyanın sevgi ve
takdirini kazanan Bob
Geldofve ünlü yönetmen
Alan Parker tarafından
sinemaya uyarlanmış. Özgün
müzik üzerine yapılan
senaryo ile gelişenfilm,Pink
Floyd isimli müzisyenin
hayatını müzikle anlatıyor.
"The VVall'da asıl olarak
savaşın, vahşetin ve
anarşinin eleştirisi
yapılmaktadır.
Oscarli filmler
şöleni
Kültür Servisi- Beyoğlu
Sineması Oscarlı filmler
şölenini bugün "Yağmur
Adam'la başlatıyor.
Yönetmenliğini Barry
Levınson'ın yaptığı,
başrollerini Dustin
Hofiman, Tom Cruise,
Valerina Golino'nun
paylaştığı film, 1989'da4
Oscar ve 1989'da Berlın Altın
.AyıÖdülü'nükazanmış. 30
temmuza kadardönüşümlü
olarak sürecek şölenın dığer
Fılmlen: "Sanık", "Miss Daisy
ve Şoförü". "Kurtlarla Dans'.
' Dogum Günü 4 Temmuz',
' Amadeus', 'Bugsy*.
S İ N E M A ATtLLADORSAY
Geçen mevsimin Türkfilmlerinebir bakış
Türk sinemasının yüzü asık
• Koca mevsimde
yalnız 11 yeni Türk filmi
gösterilebildi. Ama son
dönemde yapılmış 10-15
film de salon bulamadı.
Türk sinemasının bu
kısır ortamında en iyi
film kuşkusuz Ömer Ka-
vur'un "Gizli Yüz"üydü.
Sinema yazarlan olarak ge-
çen mevsimin Türk filmlerini
seçmeye sıra gelince hepimizin
yüzü asıldı, ortaiığa, top-
lantının genel gidişinin tersine,
bir hüzün suskunluğu çöktü.
öyle ya, daha çok yakın bir gec-
mişte yılda 100filmefilmdeme-
yen, üretken, verimli, "sadık bir
seyira" sahibi sinema bu kadar
kısa zamanda böylesine güdük,
kjsır bir hale mi düşmeliydi?
Karşımıza koca mevsimde
gösterime çıkabilmiş (o da han-
gı sinemalarda ve kaç zaman
için?) sadece 11 film gelebilmiş-
ti. Son birkaç yıldır bu secimler-
de karşımıza gelen temel soru
yine oradaydı: Secim yapmah
mıydık? Yoksa bu durum
karşısında sinema yazarlannın
"ûzüntülerinr belirten bir me-
tin sunup, seçimi "başka baba-
ra" nu bırakmalıydık?
Ama o ara. tbrahim Atmsay
doğru bir şey söyledi. Artık her
yıl bu aşağı-yukan böyle ola-
cak, 8-10 fılmden fazlası sine-
malara gelemeyecek, buna alış-
malı>ız ve ışimızı. yapacaksak,
bu duruma göre yapmalıyız
larzında bırşe> söyledi.
Gerçekten de sinemamız bir-
den çok iyi şeyler üretmeye baş-
layıp eski seyircisini geri getire-
meyeceğine (veya o genişlikte
bir yeni seyirci yaratamaya-
cağına) göre demek her yıl ben-
zer bir durumla karşı karşıya
kalacaktı. En iyisi gerçekçi ol-
mak ve yeni duruma uymakü.
Biz de öyle yaptık ve var olanın
arasından secımlerimizi belirle-
dik.
Var olan gerçekten de az. Son
bir-bir buçuk yıl içinde üretıl-
BaşroJleriffl Fikret Kuşkan üe ZuhaJ Olcay'm paylaştıklan "GizB Yfa", yönetmen ömer Kavur
ile yazar Orhan Pamuk'un imzalannı taşıyordu.
miş 10-15 film bile sinema sa-
lonu bulup gösterilemedi. Böy-
lece, bizter sözgelimi "Uzun
Ince Bir YoT, "Seni Seviyonmı
Rosa", "Devlerinölûmü", "Ha-
san BoğukuT, "Rariye", "Kurt
Kanunu" vb. şenliklerde göste-
rilmiş ama seyirci önüne çı-
kamamış fılmlen bile secmemı-
ze alamadık.
Orada da gözüken 11 fılm-
den üçü, bizim sinema yazan
olarak ilgimizı pek çekmeyen,
zaten yapanlann da sinema sa-
natı açısından değil, kimı sıya-
sal görüşleri ve ideolojik değer-
leri savunmak (ve bu yoldan da
ceplerini doldurmak) amaayla
yapüklan 'İslami fılmler'di. Bu
açıdan, Mesut Lçakanın "Son-
suza Vürümek" (Yalnız Degilsi-
niz-2), Ünal Küpeli'nin "Benim
Zaferim" (Cemal Kamaa'nın
yaşam öyküsü), Yücel Çak-
makü'nın
u
Kurdoğiu
n
filmleri-
ni, biz, kusura balalmasın, cid-
diye alıp secimimizin içine kat-
madık. Daha doğrusu, 15 sine-
ma yazanndan hiçbiri bu film-
lerle ilgili olarak oy veraıedi.
'Dişandan' bir bakış
Geriye kalanfilmlerdenÜmit
Elçi'nin "Mem-u Zin
n
i özel ko-
numu dolayısıyla ilgi gören,
ama sinema dili acısındati biraz
müsamare düzeyinde kalan bi-
raz ilkel bir yapımdı. Melih
Gülgen'ın "Tatar Ramazan"-
ınj tüm ısteğime karşın bir yer-
lerde yakalayıp göremedım.
Ama pek bir şey yitirdiğim ka-
nısını uyandıracaİc herhangı bir
izlenimle karşılaşmadım. Ca-
nan Gerede'nin "Robert'in Fil-
mi" ise sanınm ki biz Türk
aydınlannın tüm duyarlılıklan-
na sanki isteyerek sırunı dön-
müş ve sanki yalnızca "yabancı
gibi" görülmüş Türkiye, Istan-
bul, Türk toplumu gerçekleriy-
le, amaana ulaşan bir film ol-
muştu. Yani yabanalardan
sınırh da olsa ilgi gördü, olumlu
eleştiriler de aldı. Ama biz dahil
bu filmi seven bir tek sinema
yazan (Türk sinema yazan)
çıkmadı. Yönetmenin amaçla-
dığı da buysa (ki öyle gözükü-
yor) ne denir?
-Ikala'bir film
Geriye kalanfilmlerarasında
en iyisi, kuşku yok ki Kavur'un
"Gizli Yüz"üydü. Türk sine-
masının bu İasır ortamında,
böyle birfilminyapılabilmiş ol-
ması bile neredeyse bir mucize
gibi gözüküyor şimdi.. Üstelik
genel gecer seyirciye seslenme-
yen yabancılaştıncı, aynksı, zor
ve'ukala' birfilmbu... Ama ba-
şansı (eleştirel ve de popüler ba-
şan; ikisi birden), belki de sı-
nemamızın önünde açılan yol-
lardan bırini (tek yolu değil,
ama yollardan birini) işaretli-
yor sanınm:
Şimdiye dek yapılana benze-
meyen, 'miktarü münasip' sıra-
dışı, yeterince 'entelektüel' ge-
reğince aynksı, tek sözcükJe
'farklı' filmler yapmak... Ve ar-
ük sinemaya (çoluk-çocuğun
dışında) ancak aydınlar, sanata
gönülden ilgi duyan meraklılar
gitüğine göre, sinemamıza Or-
han Pamuk gibi yazarlann,
Ömer Kavur gibi görüntü usta-
lannın ve geniş bir ekibin uzun
sürmüş çabalanyla oluşturulan
değişik, yenileyici, farklı yapıt-
lar sunmak... Ne dersiniz?
Uzlaşma
Daha geride, Tunç Başaran'-
ın yine popülerliği yakalamış,
sıcak, naif ve sevimli filmi "Pia-
no, Piano Bacakaz", Oğuzhan
Tercan'ın bizim için Abdı lpek-
çi olayına yaklaşımı yetersiz gö-
zükse de kendi dilini kuraıuş,
kendi bütünlüğünü oluştur-
muş, hele bir filin için şaşırtıa
olgunluktaki fıimi "Uzlaşma",
Yavoız Özkan'ın oldukça ilgi
çekici ve gerçekten değişik bir
film yapma cabalannın ancak
sınırh bir başanyla yetinmek
zorunda kaldığı "Ateş Üstünde
Yürümek" kalıyordu.
Bir de Yaşar Kemal dünyası-
na tıpkı Canan Gerede gibi 'di-
şandan' atılmış bir bakışla ba-
kan, ancak bu kez yabanalaştı-
rma çabalannı çok daha pay-
laşılabilir ve çok daha görselleş-
tiribniş kılan, Barbro Karabu-
da'nın yönettiği 'Menekşe
Koyu'.
DORSAY'A GÖRE
ENİYİBEŞ
TÜRK FİLMİ
l)GkKYüz/ Ömer Kavur
2) Piano Piano Bacaksız /
Tunç Başaran
3) Uzlaşma / Oğuzhan Tercan
4) Menekşe Koyu / Barbro
Karabuda
5) Ates Üstünde Yürihnek /
Yavuz Özkan
Karşımızdaki temel sorun nedir?
Sinemayı da aşan
kültür trajedisi
Sinema yazarlannın, Türk
sinemasının geçen mevsimini
değerlendirirken karşı karşıya
kaidıklan temel sorun, kuşku-
suz varolan bu yetersiz top-
lam karşısında ağlayıp dö-
vünmek değil. Bunların arasın-
dan en iyilennı secmek de.
bir ilkenin uygulanmasının
dışında yaran olmayan bir
çaba. Asıl yapılacak, daha
önce de yazdık, bu durumun
ifade ettiği ve sinemanın bo-
yutlannı aşan bir "kültür tra-
jedisi" karşısında olduğumu-
bir bölümünün Türk sinema-
sına hizmet eder biçimde calış-
masını sağlayacak önlemler
gerekiyor.
Salonu olmayan bir si-
nemanın çıkışı yoktur, ola-
maz. Bu salonlardan Türk si-
nemasma hizmet vereceklerin
ise, örneğin Fransa'nın çok
uzun yıllardır "sanat ve deney
sinemalan" için yaptığına
benzer biçimde devletçe des-
teklenmesı, giderek ödüllendi-
rilmesi yollannın araştınlması
gerekli.
• Asıl sorun, sinemanın boyutlannı aşan bir
'kültür trajedisi' karşısında olduğumuzun bilin-
cine varmak. Öte yandan, salonu olmayan bir
sinemanın çıkışı da yok. Şimdiki düzensizlik
sürerse, Türk sineması toplumca yitireceğimiz
çok şeyden sadece biri olacak.
zun bilincine varmak ve bu-
nun karşısında, tüm kuruluş-
lar, başta devlet, arkada sine-
ma sektörü, daha arkasında
özel ve kamusal TV'ler, sine-
ma üzerine yazıp çizen ve dü-
şünen tüm kafalar bir araya
gelmeye çalışarak çareler ara-
mak, çözümler üretmek.
Bu çözümlerin önemli bir
bölümü, Kültür Bakanlığı'-
nın hazırladığı yeni yasa ta-
sansının içinde var. Aynca ve
çok "acil" biçimde, ülkemizin
sinema salonu altya'pısını des-
tekleyecek, son 10 yılda eriyip
gjden salonlanmızın hızla ye-
»ıden çoğalmasını ve bunlann
Ve aynca da, bir "televiz-
yon yasasf'nın bir an önce,
hızla çıkanlması gerekiyor.
Türk toplumunun tüm görsel
üetişimini, kim ölmüş kim
kalmış, hangi değerler har-
canıp hangileri şişirilmiş, top-
luma ne verilip ne almmış vb.
sorunsallardan tümüyle uzak,
sırfbirkaç kişinin cebini ve ka-
sasını doldurma amaçlanna
bağımlı kılan şimdiki düze-
nin, daha doğrusu düzensizli-
ğin süregiUnesi halinde, emin
olunuz ki, Türk sineması top-
lumca yitireceğimiz çok şey-
den sadece biri olmaktan öte-
ye gitmeyecektir.
20. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTÎVALİ
Özgüıliik ve barış nıilitanı
• Albümleri on mil-
yonun üzerinde satan
Tracy Chapman, en
şonunda İstanbul'da.
Üç Grammy ödülü
sahibi ğenç şarbcı,
bu akşam Açıkhava'-
da bizlerle.
BURAK ELDEM
Üç yıldır beklenen buluşma,
nihayet gerçekleşiyor. Ikinci al-
bümü "Crossroads"u yayımla-
dığı günlerde İstanbul Festi-
vali'ne katılması yolunda yo-
ğun talepler olan Tracy Chap-
man, bu akşam Açıkhava'da
gecikmeli konserini verecek.
"Matters of the Heart" adlı
son albümünün tanıtim turu
kapsanunda yer alan bu kon-
ser, Chapman'uı müziğini se-
ven ve 1989'dan bu yana yaşa-
diğı gelişimı merak eden miLak-
severlerin ilgisini çekmeyi sür-
dürüyor, ama koşullar üç yıl
önce olduğu kadar ondan yana
değil bu kez.
Nelson Mandela'ya 'Özgür-
lük'. konserinin; Uluslararası
Af Örgütü tarafından düzenle-
nen "Human Rights Now" tur-
nesirun gündemde olduğu dö-
nemde, "Talkin' About a Re-
volution" ve "Fast Car" gibi
parçalanyla çoğu ülkede 1 nu-
maraya tırmanan Chapman
haylipopülerbirisündi. "Cross-
roads" bu rüzgânn sürmesini
büyük ölçüde sağladı, ama
Chapman o tarihten sonra öyle
bir sessizlik içine girdi ki sürekli
yeni renklerin boy gösterdiği
pop müziğin o hareketü dün-
yasında neredeyse unutturdu
Tracy Chapman son olarak geçen hafta Londra'da Afrika Liu-
sal Kongresi yaranna düzenlenen konsere katıldı.
kendini.
Öte yandan "ırkçılığa karşı
rock" ya da "insan haklan" gi-
bi temalan kullanan kampanya
konserleri eski hızını yitirdiği
için bugün esen rüzgârlar da
Chapman'uı imajıyla fazla
uyumlu değü.
Ancak yine de gecen günler-
de Brixton Academy'de katıldı-
ğı Afrika Ulusal Kongresi yara-
nna düzenlenen konserde o
alışılmış atmosferi yaratmayı
başardı.
"Matters of the Heart", mü-
zikal anlamda Chapman'ın tar-
zındaki belirgin bir gelişimi de
ortaya koymakta. Soul müzi-
ğin star ismi Bobby VVomack;
Springsteen'in eski topluluğu E
Street Band'in klavyecisi Roy
Bittan ve Tom Petty'nin toplu-
luğu Heartbreakers'ın gitaristi
Mike Campbell'ın katlalanyla
zenginleşen "Matters of the He-
art", ilk iki albüme göre çok
daha derinlikli bir altyapıya sa-
hip.
Şarkı sözlerindeki temalarise
aşağı yukan aynı: Ebne silah tu-
tuşturulup karanlık sokaklarda
seçeneksiz bırakılan gençlerin
anlatıldığı "Bang Bang Bang";
kadın sorununa ilişkin "Wo-
man's Work"; banş özlemlerini
dile getiren "Dreaming on a
World" ve aşk üzerine bir sor-
gulama niteliğindeki "The Lo-
ve That You Had".
Creem Magazine dergisine
göre "Bang Bang Bang", so^
ğukkanlıhkla tedirgin ediciliği
aynı anda içeren yapısıyla pro-
test folkun idolü Bob Dylan'ın
ilk dönem çalışmalannı çağnş-
tınyor. Derginin Chapman için
yorumu, onun "gecikmiş bir
68'li" olduğu yolunda.
İstanbul konserinde de Tracy
Chapmanağırlıklıolarak "Mat-
ters of the Heart"taki par-
çalannı seslendirecek. Ancak
yine de özellikle "bis"lerde bü-
yük bir olasüıkla "Talkin' Abo-
ut a Revolution" ve "Fast Car"
izleyicinin coşkusunu artüra-
cak.
Dünyanın en ünlü isimleriyle
birlikte sahne almış; sahnede
alabildiğine karizmatik; albüm-
leri bugüne dek on milyonun
üzerinde satan ve üç Grammy
ödülüne sahip bir "özgürlük,
banş ve insan haklan militanı",
bu gece Açıkhava'da bizlerle.
Dileyelim Festival anılanmızda
bu konser de özel bir yer bulsun
kendine.
Cem Maıısıu-, Oxford'u yönetiyor
Kühür Servisi - Oxford Şehir
Orkestrası, bugün ve yann Aya
lrini'de iki konser verecek.
İki konserde de orkestrayı şef
Cem Mansur yönetecek. Toplu-
luğun bugünkü solisti flütçü
PeterLukasGraf
Oxford Orkestrası'nın yannki
konserine John McCarty
yönetimindeki Londra Pro
Musica Korosu ve I Fafiolini
Dörtlüsü de katılacak.
Bu ikinci konserde Barok
çağın ünlü bestecısi Haendel' ın
Mesflı Oratoryosu seslendirile-
cek.
1989-90 mevsiminde Oxford
Şehir Orkestrası'nın birinci şef-
lığıne getirilen Cem Mansur yö-
netimindeki topluluk, bugün
Aya İrini'de Aaron Coptand ,
Mozart, Samuei Barber 'ın ya-
pıtlannı seslendirecek.
1965'te kurulan Oxford Şehir
Orkestrası"nın konserlerine bu-
güne kadar Nigel Kennedy, Si-
mon Rattle, Jane Golver, Ju-
lian Lloyd VVebber gibi solıstler
de katıldı
. 1990 yıljndada Uluslararası yönetiminde Avusturya, Al-
tstanbul Festivab'ne iki konser- manya, İsviçre ve Çekoslovak-
le katılan Oxford Şehir Orkest- ya'yı kapsayan turneler gerçek-
rası, son olarak Cem Mansur leştirdi.
FESTİVALDE BUGÜN
• Rambert Dans Topluluğu ' A tatürk Kültür Merkezi Büyük
Salonu, 21.30
• Oxford Şehir Orkestrası / Aya İrini, 18.30 Tracy Chapman /
Açıkhava Tiyatrosu.2I.30
FESTİVALDE YARIN
• Oxford ŞehirOrkestrası ve Londra Pro Musica Korosu / Aya
İrini, 18.30
Rambert Dans TopJuluğu'ndaki dansçılar genç ve enerjflc.
Geleceğindansınadoğru
GEYVAN MCMILLEN
Geleceğin dansını arayan
'Yeni Dalga' akımının örnekle-
rinden biri sayılan Rambert
Dans Topluluğu, îstanbul Fes-
tivali'ndeki tek gösterisini bu-
gün Atatürk Kültür Merkezi'n-
de sunuyor.
İlk gösterilerini 193O'lu yıl-
larda Ballet Rambert adı alün-
da gerçekJeştiren topluluk, ku-
rucusu Dame Marie Rambert
ile 1966'ya kadar klasik bale sü-
lini korumuş, daha sonra sanat
yönetmenliğini Norman Mor-
rice'in üstlenmesiyle birlikte
çağdaş baleye yönelerek Ram-
bert Dans Topluluğu adını
almışt
ı. Christopher Bruce ve Ro-
bert North'un sanat yönetmen-
liği dönemlerinde daha da geli-
şerek ünlenen topluluk, 1983'-
ten bu yana Richard Alston'ın
sanatsal yönetiminde calışma-
lannı sürdürüyor.
Modern dansta İngiltere'nin
yetiştirdiği ender koregraflar-
dan biri kabul edilen Alşton,
eğitimini ünlü Eton Koleji'nde
yapüktan sonra 1965-67 ara-
sında Croydon Güzel Sanatlar
• 1930'larda Marie Rambert'in kurduğu topluluk,
1960'larda klasik baleden çağdaş baleye yöneldi.
Topluluğun sanat yönetmeni Richard Alston, ünlü
dans ustası Cunningham'ın izinden gidiyor.
Okulu'na devam etti. ilk dans
öğrenimini 1967'de Londra
Çağdaş Dans Okulu'nda gör-
dü, 1968'de de koregrafi çalış-
malanna başladı.
Richard Alston, Rambert
Dans Topluluğu'nu Ingiltere'-
nin önde gelen 'avant-garde' ve
gösterileri ilgiyle izlenen toplu-
luklanndan biri yaptı.
Bu geüşmede ünlü dans us-
tası Merce Cunningham'ın
payı da yadsınamaz. Çünkü
Richard Alston'ın 1975'te Cun-
ningham Dans Stüdyosu'nda
gördüğü bir yıllık eğitim, onun
dans yaşammda bir dönüm
noktası oldu.
Cunningham'ın yakJaşunın-
dan çok etkilenen Alston, Ingil-
tere'ye döndükten sonra da sa-
natçının izinden yürüdü.
Bu arada, Alston'ın 1983'te
Rambert Dans Topluluğu'nun
başına gecmesinden sonra
Cunningham'ın başka toplu-
luklara çok ender verdiği yapı-
tlannı Rambert'in repertuvan-
na aldığı görüldü.
Böylece 'büyük usta' ile bağ-
lannı sürdüren Alston, bu yıl da
topluluğundan 9 sanatçıyı New
York'a. Cunningham Stüdyo-
su'na gönderdi. Bu sanatçılar,
Merce Cunningham'ın Ram-
bert Topluluğu için hazırladığı
yeni bir yapıtı çalıştılar ve geçen
ayın yirmisinde Londra'da bu
yapıtı ilk kez seyircilere sundu-
lar.
Rambert Dans Topluluğu'-
nun bir başka sürekli koregrafi
da Siobhan Davies. Davies,
uzun yıllardır Alston'la birlikte
çalışıyor.
Alston'la birlikte Strider
Modem Dans Topluluğu'nu
da kuran Davies için bir eleştir-
men, "Son yıllarda fngiltere'de
yetişmiş en önemli koregrailar-
dan biri" diyor.
Rambert Topluluğu'nun bu-
gün sunacağj programda Davi-
es'in imzasını taşıyan 'Winns-
boro Cotton Mill Blues' adlı
yapıt da yer alacak.
Programda Davies'in yapıtı-
nın yanı sıra koregrafisini Lau-
rie Booth'un hazırladığı
'Completely Birdland' (Müzik:
Hans Peter Kuhn) ve koregrafi-
sini topluluğun sanat yönetme-
ni Alston'ın gerçekleştirdiği
'Roughcut' (Müzik: Steve Re-
ich) adlı yapıtlar da yer alıyor.
Topluluktaki dansçılar genç
ve enerjik. öte yandan, modern
dansın en yetkin koregraflany-
la çalıştıklan için de disipün ve
teknik açısından çok başanlı-
lar.