20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 TEMMUZ CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 ÖmöpenGenel MMfir •AINKARA(UBA)-Kûlriir Bakanlığı bünyesindeki önemfi genci müdürlükkrden biri olan Sinema ve Telif Haklan Genel Müdürlüğü'ne MahmutTali Öngören getirildi. TRTde Daire Başkanlığı yapan ve 12 Mart yonetıminın kıyımına uğray an Mahmut Tali Ongören'in yamsıra, Sinema veTelif Haklan Genel Mödür Yardımcıüğına da özkan Yıkürun atandı. Festivallenle Hosa' • Költfir Servisi-Işıl özgentürk'ün "Seni Seviyorum Rosa" adlı filmi, 27 haziran-4 temmuz tarihleri arasında yapılan 10. Uluslararası Münih Film Festivali'ninana programında gösterildi. Büyük ilgi toplayan filmia, Türk fılmlerinin dışında bir çizgiye sahip olduğunu belirten sinema eleştirmenleri, "Seni Seviyorum Rosa"yı Türk sinemasjnjn yüzaklanndan biri olarak değerlendirdiler. Filmin yönetmeni Işıl özgentürk, "Filmimin yerleşikTürkımajından aykın kabul edilmesinden büyiîk mutluluk duydum ve hem Türk hem de kadın olarak nasıloldudafılm yapıldığının en az 20 defa sorulmasından rahatsız oldum"dedi. "Seni Seviyonım Rosa", Çekoslovakya Karlovy Vary Festivali'nin yanşmalı bölümünde Türkiye adına yanşacak. Daha sonra da Montreal Festivali ve San Sebastian Festivali'nde yanşacak. Paris'te Son Tango İstanbul(AA)- Vıllarönce Türk sinemalannda 33 dakikası sansüredilerek gösterileb/len "Pans'teSon Tango". Güney Afnka ve Şili'den sonra şımdi de Türkiye'de kesintisiz gösterilebilecek. Film, bugün Kadıköy Süreyya ve Ankara Metropol sinemalannda gösterime ginyor. Ünlü yönetmen Bernardo Bertolucci'nin 'Pans'teSon Tango' filmi, gösterildiği anda Vatikan başta olmak üzere yerleşık düzenin gelenekçı kanatlannca sert eleştiri ve yasaklamalarla protestoedilmişti. Marlon Brando ile Jean Pierre Leaud'un başrollennı paylaştıklanve 1973yılında çekilen film. özgün senaryo, yönetmen veerkek oyuncu dallannda Oscar'a aday gösterilmişti. 'Anahtar' gösterimde Kültür Servisi- Tinio Brass'ın 1983'tecevirdiği. başrollerini Frank FınlayileStefanıa Sandrelli'nin paylaştıklan "Anahtar' adlı film, bu hafta ertelenerek 1 7 temmuzda Şişlı Sıte, Kadıköy Süreyya, Be>oğluSjnepopve Bakırkö> İncirli sinemalannda gösterime giriyor. Üst Denetleme Kurulu. uzun tartışmalar sonucufilminTürk insanı içinsakıncalı olmadığı karannı aldı. 'TheVVall' yeniden gösterimde Kültür Servisi- Dünyaca ünlü müzik topluluğu Pink Floyd'un müzik albümünü oluşturduğu 'The Wall" filmi, bugün Dünya Sıneması'da gösterime girdı. Film geçen yıllarda Afrika'ya yardım kampanyasını başlatarak tüm dünyanın sevgi ve takdirini kazanan Bob Geldofve ünlü yönetmen Alan Parker tarafından sinemaya uyarlanmış. Özgün müzik üzerine yapılan senaryo ile gelişenfilm,Pink Floyd isimli müzisyenin hayatını müzikle anlatıyor. "The VVall'da asıl olarak savaşın, vahşetin ve anarşinin eleştirisi yapılmaktadır. Oscarli filmler şöleni Kültür Servisi- Beyoğlu Sineması Oscarlı filmler şölenini bugün "Yağmur Adam'la başlatıyor. Yönetmenliğini Barry Levınson'ın yaptığı, başrollerini Dustin Hofiman, Tom Cruise, Valerina Golino'nun paylaştığı film, 1989'da4 Oscar ve 1989'da Berlın Altın .AyıÖdülü'nükazanmış. 30 temmuza kadardönüşümlü olarak sürecek şölenın dığer Fılmlen: "Sanık", "Miss Daisy ve Şoförü". "Kurtlarla Dans'. ' Dogum Günü 4 Temmuz', ' Amadeus', 'Bugsy*. S İ N E M A ATtLLADORSAY Geçen mevsimin Türkfilmlerinebir bakış Türk sinemasının yüzü asık • Koca mevsimde yalnız 11 yeni Türk filmi gösterilebildi. Ama son dönemde yapılmış 10-15 film de salon bulamadı. Türk sinemasının bu kısır ortamında en iyi film kuşkusuz Ömer Ka- vur'un "Gizli Yüz"üydü. Sinema yazarlan olarak ge- çen mevsimin Türk filmlerini seçmeye sıra gelince hepimizin yüzü asıldı, ortaiığa, top- lantının genel gidişinin tersine, bir hüzün suskunluğu çöktü. öyle ya, daha çok yakın bir gec- mişte yılda 100filmefilmdeme- yen, üretken, verimli, "sadık bir seyira" sahibi sinema bu kadar kısa zamanda böylesine güdük, kjsır bir hale mi düşmeliydi? Karşımıza koca mevsimde gösterime çıkabilmiş (o da han- gı sinemalarda ve kaç zaman için?) sadece 11 film gelebilmiş- ti. Son birkaç yıldır bu secimler- de karşımıza gelen temel soru yine oradaydı: Secim yapmah mıydık? Yoksa bu durum karşısında sinema yazarlannın "ûzüntülerinr belirten bir me- tin sunup, seçimi "başka baba- ra" nu bırakmalıydık? Ama o ara. tbrahim Atmsay doğru bir şey söyledi. Artık her yıl bu aşağı-yukan böyle ola- cak, 8-10 fılmden fazlası sine- malara gelemeyecek, buna alış- malı>ız ve ışimızı. yapacaksak, bu duruma göre yapmalıyız larzında bırşe> söyledi. Gerçekten de sinemamız bir- den çok iyi şeyler üretmeye baş- layıp eski seyircisini geri getire- meyeceğine (veya o genişlikte bir yeni seyirci yaratamaya- cağına) göre demek her yıl ben- zer bir durumla karşı karşıya kalacaktı. En iyisi gerçekçi ol- mak ve yeni duruma uymakü. Biz de öyle yaptık ve var olanın arasından secımlerimizi belirle- dik. Var olan gerçekten de az. Son bir-bir buçuk yıl içinde üretıl- BaşroJleriffl Fikret Kuşkan üe ZuhaJ Olcay'm paylaştıklan "GizB Yfa", yönetmen ömer Kavur ile yazar Orhan Pamuk'un imzalannı taşıyordu. miş 10-15 film bile sinema sa- lonu bulup gösterilemedi. Böy- lece, bizter sözgelimi "Uzun Ince Bir YoT, "Seni Seviyonmı Rosa", "Devlerinölûmü", "Ha- san BoğukuT, "Rariye", "Kurt Kanunu" vb. şenliklerde göste- rilmiş ama seyirci önüne çı- kamamış fılmlen bile secmemı- ze alamadık. Orada da gözüken 11 fılm- den üçü, bizim sinema yazan olarak ilgimizı pek çekmeyen, zaten yapanlann da sinema sa- natı açısından değil, kimı sıya- sal görüşleri ve ideolojik değer- leri savunmak (ve bu yoldan da ceplerini doldurmak) amaayla yapüklan 'İslami fılmler'di. Bu açıdan, Mesut Lçakanın "Son- suza Vürümek" (Yalnız Degilsi- niz-2), Ünal Küpeli'nin "Benim Zaferim" (Cemal Kamaa'nın yaşam öyküsü), Yücel Çak- makü'nın u Kurdoğiu n filmleri- ni, biz, kusura balalmasın, cid- diye alıp secimimizin içine kat- madık. Daha doğrusu, 15 sine- ma yazanndan hiçbiri bu film- lerle ilgili olarak oy veraıedi. 'Dişandan' bir bakış Geriye kalanfilmlerdenÜmit Elçi'nin "Mem-u Zin n i özel ko- numu dolayısıyla ilgi gören, ama sinema dili acısındati biraz müsamare düzeyinde kalan bi- raz ilkel bir yapımdı. Melih Gülgen'ın "Tatar Ramazan"- ınj tüm ısteğime karşın bir yer- lerde yakalayıp göremedım. Ama pek bir şey yitirdiğim ka- nısını uyandıracaİc herhangı bir izlenimle karşılaşmadım. Ca- nan Gerede'nin "Robert'in Fil- mi" ise sanınm ki biz Türk aydınlannın tüm duyarlılıklan- na sanki isteyerek sırunı dön- müş ve sanki yalnızca "yabancı gibi" görülmüş Türkiye, Istan- bul, Türk toplumu gerçekleriy- le, amaana ulaşan bir film ol- muştu. Yani yabanalardan sınırh da olsa ilgi gördü, olumlu eleştiriler de aldı. Ama biz dahil bu filmi seven bir tek sinema yazan (Türk sinema yazan) çıkmadı. Yönetmenin amaçla- dığı da buysa (ki öyle gözükü- yor) ne denir? -Ikala'bir film Geriye kalanfilmlerarasında en iyisi, kuşku yok ki Kavur'un "Gizli Yüz"üydü. Türk sine- masının bu İasır ortamında, böyle birfilminyapılabilmiş ol- ması bile neredeyse bir mucize gibi gözüküyor şimdi.. Üstelik genel gecer seyirciye seslenme- yen yabancılaştıncı, aynksı, zor ve'ukala' birfilmbu... Ama ba- şansı (eleştirel ve de popüler ba- şan; ikisi birden), belki de sı- nemamızın önünde açılan yol- lardan bırini (tek yolu değil, ama yollardan birini) işaretli- yor sanınm: Şimdiye dek yapılana benze- meyen, 'miktarü münasip' sıra- dışı, yeterince 'entelektüel' ge- reğince aynksı, tek sözcükJe 'farklı' filmler yapmak... Ve ar- ük sinemaya (çoluk-çocuğun dışında) ancak aydınlar, sanata gönülden ilgi duyan meraklılar gitüğine göre, sinemamıza Or- han Pamuk gibi yazarlann, Ömer Kavur gibi görüntü usta- lannın ve geniş bir ekibin uzun sürmüş çabalanyla oluşturulan değişik, yenileyici, farklı yapıt- lar sunmak... Ne dersiniz? Uzlaşma Daha geride, Tunç Başaran'- ın yine popülerliği yakalamış, sıcak, naif ve sevimli filmi "Pia- no, Piano Bacakaz", Oğuzhan Tercan'ın bizim için Abdı lpek- çi olayına yaklaşımı yetersiz gö- zükse de kendi dilini kuraıuş, kendi bütünlüğünü oluştur- muş, hele bir filin için şaşırtıa olgunluktaki fıimi "Uzlaşma", Yavoız Özkan'ın oldukça ilgi çekici ve gerçekten değişik bir film yapma cabalannın ancak sınırh bir başanyla yetinmek zorunda kaldığı "Ateş Üstünde Yürümek" kalıyordu. Bir de Yaşar Kemal dünyası- na tıpkı Canan Gerede gibi 'di- şandan' atılmış bir bakışla ba- kan, ancak bu kez yabanalaştı- rma çabalannı çok daha pay- laşılabilir ve çok daha görselleş- tiribniş kılan, Barbro Karabu- da'nın yönettiği 'Menekşe Koyu'. DORSAY'A GÖRE ENİYİBEŞ TÜRK FİLMİ l)GkKYüz/ Ömer Kavur 2) Piano Piano Bacaksız / Tunç Başaran 3) Uzlaşma / Oğuzhan Tercan 4) Menekşe Koyu / Barbro Karabuda 5) Ates Üstünde Yürihnek / Yavuz Özkan Karşımızdaki temel sorun nedir? Sinemayı da aşan kültür trajedisi Sinema yazarlannın, Türk sinemasının geçen mevsimini değerlendirirken karşı karşıya kaidıklan temel sorun, kuşku- suz varolan bu yetersiz top- lam karşısında ağlayıp dö- vünmek değil. Bunların arasın- dan en iyilennı secmek de. bir ilkenin uygulanmasının dışında yaran olmayan bir çaba. Asıl yapılacak, daha önce de yazdık, bu durumun ifade ettiği ve sinemanın bo- yutlannı aşan bir "kültür tra- jedisi" karşısında olduğumu- bir bölümünün Türk sinema- sına hizmet eder biçimde calış- masını sağlayacak önlemler gerekiyor. Salonu olmayan bir si- nemanın çıkışı yoktur, ola- maz. Bu salonlardan Türk si- nemasma hizmet vereceklerin ise, örneğin Fransa'nın çok uzun yıllardır "sanat ve deney sinemalan" için yaptığına benzer biçimde devletçe des- teklenmesı, giderek ödüllendi- rilmesi yollannın araştınlması gerekli. • Asıl sorun, sinemanın boyutlannı aşan bir 'kültür trajedisi' karşısında olduğumuzun bilin- cine varmak. Öte yandan, salonu olmayan bir sinemanın çıkışı da yok. Şimdiki düzensizlik sürerse, Türk sineması toplumca yitireceğimiz çok şeyden sadece biri olacak. zun bilincine varmak ve bu- nun karşısında, tüm kuruluş- lar, başta devlet, arkada sine- ma sektörü, daha arkasında özel ve kamusal TV'ler, sine- ma üzerine yazıp çizen ve dü- şünen tüm kafalar bir araya gelmeye çalışarak çareler ara- mak, çözümler üretmek. Bu çözümlerin önemli bir bölümü, Kültür Bakanlığı'- nın hazırladığı yeni yasa ta- sansının içinde var. Aynca ve çok "acil" biçimde, ülkemizin sinema salonu altya'pısını des- tekleyecek, son 10 yılda eriyip gjden salonlanmızın hızla ye- »ıden çoğalmasını ve bunlann Ve aynca da, bir "televiz- yon yasasf'nın bir an önce, hızla çıkanlması gerekiyor. Türk toplumunun tüm görsel üetişimini, kim ölmüş kim kalmış, hangi değerler har- canıp hangileri şişirilmiş, top- luma ne verilip ne almmış vb. sorunsallardan tümüyle uzak, sırfbirkaç kişinin cebini ve ka- sasını doldurma amaçlanna bağımlı kılan şimdiki düze- nin, daha doğrusu düzensizli- ğin süregiUnesi halinde, emin olunuz ki, Türk sineması top- lumca yitireceğimiz çok şey- den sadece biri olmaktan öte- ye gitmeyecektir. 20. ULUSLARARASI İSTANBUL FESTÎVALİ Özgüıliik ve barış nıilitanı • Albümleri on mil- yonun üzerinde satan Tracy Chapman, en şonunda İstanbul'da. Üç Grammy ödülü sahibi ğenç şarbcı, bu akşam Açıkhava'- da bizlerle. BURAK ELDEM Üç yıldır beklenen buluşma, nihayet gerçekleşiyor. Ikinci al- bümü "Crossroads"u yayımla- dığı günlerde İstanbul Festi- vali'ne katılması yolunda yo- ğun talepler olan Tracy Chap- man, bu akşam Açıkhava'da gecikmeli konserini verecek. "Matters of the Heart" adlı son albümünün tanıtim turu kapsanunda yer alan bu kon- ser, Chapman'uı müziğini se- ven ve 1989'dan bu yana yaşa- diğı gelişimı merak eden miLak- severlerin ilgisini çekmeyi sür- dürüyor, ama koşullar üç yıl önce olduğu kadar ondan yana değil bu kez. Nelson Mandela'ya 'Özgür- lük'. konserinin; Uluslararası Af Örgütü tarafından düzenle- nen "Human Rights Now" tur- nesirun gündemde olduğu dö- nemde, "Talkin' About a Re- volution" ve "Fast Car" gibi parçalanyla çoğu ülkede 1 nu- maraya tırmanan Chapman haylipopülerbirisündi. "Cross- roads" bu rüzgânn sürmesini büyük ölçüde sağladı, ama Chapman o tarihten sonra öyle bir sessizlik içine girdi ki sürekli yeni renklerin boy gösterdiği pop müziğin o hareketü dün- yasında neredeyse unutturdu Tracy Chapman son olarak geçen hafta Londra'da Afrika Liu- sal Kongresi yaranna düzenlenen konsere katıldı. kendini. Öte yandan "ırkçılığa karşı rock" ya da "insan haklan" gi- bi temalan kullanan kampanya konserleri eski hızını yitirdiği için bugün esen rüzgârlar da Chapman'uı imajıyla fazla uyumlu değü. Ancak yine de gecen günler- de Brixton Academy'de katıldı- ğı Afrika Ulusal Kongresi yara- nna düzenlenen konserde o alışılmış atmosferi yaratmayı başardı. "Matters of the Heart", mü- zikal anlamda Chapman'ın tar- zındaki belirgin bir gelişimi de ortaya koymakta. Soul müzi- ğin star ismi Bobby VVomack; Springsteen'in eski topluluğu E Street Band'in klavyecisi Roy Bittan ve Tom Petty'nin toplu- luğu Heartbreakers'ın gitaristi Mike Campbell'ın katlalanyla zenginleşen "Matters of the He- art", ilk iki albüme göre çok daha derinlikli bir altyapıya sa- hip. Şarkı sözlerindeki temalarise aşağı yukan aynı: Ebne silah tu- tuşturulup karanlık sokaklarda seçeneksiz bırakılan gençlerin anlatıldığı "Bang Bang Bang"; kadın sorununa ilişkin "Wo- man's Work"; banş özlemlerini dile getiren "Dreaming on a World" ve aşk üzerine bir sor- gulama niteliğindeki "The Lo- ve That You Had". Creem Magazine dergisine göre "Bang Bang Bang", so^ ğukkanlıhkla tedirgin ediciliği aynı anda içeren yapısıyla pro- test folkun idolü Bob Dylan'ın ilk dönem çalışmalannı çağnş- tınyor. Derginin Chapman için yorumu, onun "gecikmiş bir 68'li" olduğu yolunda. İstanbul konserinde de Tracy Chapmanağırlıklıolarak "Mat- ters of the Heart"taki par- çalannı seslendirecek. Ancak yine de özellikle "bis"lerde bü- yük bir olasüıkla "Talkin' Abo- ut a Revolution" ve "Fast Car" izleyicinin coşkusunu artüra- cak. Dünyanın en ünlü isimleriyle birlikte sahne almış; sahnede alabildiğine karizmatik; albüm- leri bugüne dek on milyonun üzerinde satan ve üç Grammy ödülüne sahip bir "özgürlük, banş ve insan haklan militanı", bu gece Açıkhava'da bizlerle. Dileyelim Festival anılanmızda bu konser de özel bir yer bulsun kendine. Cem Maıısıu-, Oxford'u yönetiyor Kühür Servisi - Oxford Şehir Orkestrası, bugün ve yann Aya lrini'de iki konser verecek. İki konserde de orkestrayı şef Cem Mansur yönetecek. Toplu- luğun bugünkü solisti flütçü PeterLukasGraf Oxford Orkestrası'nın yannki konserine John McCarty yönetimindeki Londra Pro Musica Korosu ve I Fafiolini Dörtlüsü de katılacak. Bu ikinci konserde Barok çağın ünlü bestecısi Haendel' ın Mesflı Oratoryosu seslendirile- cek. 1989-90 mevsiminde Oxford Şehir Orkestrası'nın birinci şef- lığıne getirilen Cem Mansur yö- netimindeki topluluk, bugün Aya İrini'de Aaron Coptand , Mozart, Samuei Barber 'ın ya- pıtlannı seslendirecek. 1965'te kurulan Oxford Şehir Orkestrası"nın konserlerine bu- güne kadar Nigel Kennedy, Si- mon Rattle, Jane Golver, Ju- lian Lloyd VVebber gibi solıstler de katıldı . 1990 yıljndada Uluslararası yönetiminde Avusturya, Al- tstanbul Festivab'ne iki konser- manya, İsviçre ve Çekoslovak- le katılan Oxford Şehir Orkest- ya'yı kapsayan turneler gerçek- rası, son olarak Cem Mansur leştirdi. FESTİVALDE BUGÜN • Rambert Dans Topluluğu ' A tatürk Kültür Merkezi Büyük Salonu, 21.30 • Oxford Şehir Orkestrası / Aya İrini, 18.30 Tracy Chapman / Açıkhava Tiyatrosu.2I.30 FESTİVALDE YARIN • Oxford ŞehirOrkestrası ve Londra Pro Musica Korosu / Aya İrini, 18.30 Rambert Dans TopJuluğu'ndaki dansçılar genç ve enerjflc. Geleceğindansınadoğru GEYVAN MCMILLEN Geleceğin dansını arayan 'Yeni Dalga' akımının örnekle- rinden biri sayılan Rambert Dans Topluluğu, îstanbul Fes- tivali'ndeki tek gösterisini bu- gün Atatürk Kültür Merkezi'n- de sunuyor. İlk gösterilerini 193O'lu yıl- larda Ballet Rambert adı alün- da gerçekJeştiren topluluk, ku- rucusu Dame Marie Rambert ile 1966'ya kadar klasik bale sü- lini korumuş, daha sonra sanat yönetmenliğini Norman Mor- rice'in üstlenmesiyle birlikte çağdaş baleye yönelerek Ram- bert Dans Topluluğu adını almışt ı. Christopher Bruce ve Ro- bert North'un sanat yönetmen- liği dönemlerinde daha da geli- şerek ünlenen topluluk, 1983'- ten bu yana Richard Alston'ın sanatsal yönetiminde calışma- lannı sürdürüyor. Modern dansta İngiltere'nin yetiştirdiği ender koregraflar- dan biri kabul edilen Alşton, eğitimini ünlü Eton Koleji'nde yapüktan sonra 1965-67 ara- sında Croydon Güzel Sanatlar • 1930'larda Marie Rambert'in kurduğu topluluk, 1960'larda klasik baleden çağdaş baleye yöneldi. Topluluğun sanat yönetmeni Richard Alston, ünlü dans ustası Cunningham'ın izinden gidiyor. Okulu'na devam etti. ilk dans öğrenimini 1967'de Londra Çağdaş Dans Okulu'nda gör- dü, 1968'de de koregrafi çalış- malanna başladı. Richard Alston, Rambert Dans Topluluğu'nu Ingiltere'- nin önde gelen 'avant-garde' ve gösterileri ilgiyle izlenen toplu- luklanndan biri yaptı. Bu geüşmede ünlü dans us- tası Merce Cunningham'ın payı da yadsınamaz. Çünkü Richard Alston'ın 1975'te Cun- ningham Dans Stüdyosu'nda gördüğü bir yıllık eğitim, onun dans yaşammda bir dönüm noktası oldu. Cunningham'ın yakJaşunın- dan çok etkilenen Alston, Ingil- tere'ye döndükten sonra da sa- natçının izinden yürüdü. Bu arada, Alston'ın 1983'te Rambert Dans Topluluğu'nun başına gecmesinden sonra Cunningham'ın başka toplu- luklara çok ender verdiği yapı- tlannı Rambert'in repertuvan- na aldığı görüldü. Böylece 'büyük usta' ile bağ- lannı sürdüren Alston, bu yıl da topluluğundan 9 sanatçıyı New York'a. Cunningham Stüdyo- su'na gönderdi. Bu sanatçılar, Merce Cunningham'ın Ram- bert Topluluğu için hazırladığı yeni bir yapıtı çalıştılar ve geçen ayın yirmisinde Londra'da bu yapıtı ilk kez seyircilere sundu- lar. Rambert Dans Topluluğu'- nun bir başka sürekli koregrafi da Siobhan Davies. Davies, uzun yıllardır Alston'la birlikte çalışıyor. Alston'la birlikte Strider Modem Dans Topluluğu'nu da kuran Davies için bir eleştir- men, "Son yıllarda fngiltere'de yetişmiş en önemli koregrailar- dan biri" diyor. Rambert Topluluğu'nun bu- gün sunacağj programda Davi- es'in imzasını taşıyan 'Winns- boro Cotton Mill Blues' adlı yapıt da yer alacak. Programda Davies'in yapıtı- nın yanı sıra koregrafisini Lau- rie Booth'un hazırladığı 'Completely Birdland' (Müzik: Hans Peter Kuhn) ve koregrafi- sini topluluğun sanat yönetme- ni Alston'ın gerçekleştirdiği 'Roughcut' (Müzik: Steve Re- ich) adlı yapıtlar da yer alıyor. Topluluktaki dansçılar genç ve enerjik. öte yandan, modern dansın en yetkin koregraflany- la çalıştıklan için de disipün ve teknik açısından çok başanlı- lar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle