Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3MAYIS1992PAZAR CUMHURİYET SAYFA
H. V. VELİDEDEOĞLU
Yeşil yolculuklar artık düşlerdeMERİC VELİDEDEOĞLL
1991 yılının 10 Kasım'ı pazar
gününe denk düşüyordu. Sev-
gilı Vclidedcoğiu bundan ya-
rarlanarak bir mektupla Aıa-
türk'c ülke sorunlannı son kcz
anlatmak ıstedi. "Son kcz"" di-
yordu. çünkii I992"nin 3 mayı-
sında Cumhuriyeûcki vazarlı-
ğının 50. yılı dolacak. o larihc
kadar doğa ona firsat tanın>a.
biraynlışvazısıyla yazı yaşamı-
nı noktalayacaktı.
Cumhuriyet"teki olayların
bilincn doğrultuda gclişmesi
ûzcrine. aynı görüşü paylaştığı
kalcm arkadaşlanyla birlikte
Velidedcoğlu da 5 Kasım
I991"de yazısını çekti. (Bu yazı
daha sonra Devinim Dergi-
si'nin Ocak-Şubat 1992 tarih-
li ikinci savısında yayınlanmış.
Vclidedeoğlu yazının sonuna
koyduğu ektc -yazmayı nokta-
lamasına karşın- sağ kalırsa
I992"dc de Atatürk'e ülkenin
durumu hakkında bilgiler ulaş-
tıracağını bclirtmişti.
Kısa bır süre sonra Milliyct
gazetesinde yazma olanağı
doğtınca. hcmen başlamak iste-
medığini. scvgilı dost Nadir
Nadi'yi kaybettiğimiz bu yılın
eeçmcsini bekleyeceüîini bildir-
di.
Bu arada Sayın Berin Nadi'-
yc. fIhan Selçuk'a. Sami Karaö-
ren'c durumu açıkladı. Milli-
yet'te yazılannı sürdürmek istc-
ğini. başta Berin Nadi olmak
üzere olumlu karşılamalan onu
rahatlattı. Çünkü "50 yıllık
ocagından' kopma gibi bır
duygu içini kaplamıştı.
Gün geçtikçc sağlığının adım
adını bozulduğunu hcpimizden
önce o gözlüyor. şimdi artık tek
uğraşısı durumuna gelen oku-
ma etkinliğini dc ıstedığı düzey-
de sürdüremiyordu. Ben ve
yakınlan bu konuda doğal ola-
rak ona her an içtenliklc yardı-
ma hazırdık. ama, elli yıldır
sürdürdüğü akışı özlüyordu;
yani. okumadan sonra yazma-
ya geçmek.
Yıl biıip I992"ye girdigimiz-
de. Milliyet'te O'nun için yeni-
den düzenlencn sayfada ilk
yazısı. 5 ocak pazar giinü çıktı.
Şubat ayına yaklaştıkça.
kendisini bir telaş kapladı.
"Eğer hastancye yatarsam yazı-
lan yetiştiremem" diyordu. Bu
kuşkusu O'nu -cn sağhklı gün-
lerinde olduğu gibi- yedek ma-
kale hazırlığına soktu. Şubat
ayının tüm yazılannı kotanp
Milliyefe gönderdi. Zaten yaz-
dınrken sağhklı birgörünümde
oluyor, hiçbir zorlanma belirti-
si göstermiyordu. Çünkü Sayın
Akbal'ın belırttiği gibi. yaz-
mak"O'nun için de yaşamak-
tr...
23 şubat pazar günü, "Tarihe
Taıuk Olmak(II) başiıkiı yazısı
çıktı. 24 şubatta da O"nu sonsuz
yolculuğuna uğurladık...
Programa göre 1 mart pazar
günüçıkacak "Haftalık Yazı ve
Mutfağı" başiıkiı makalcsini
Milliyet, 26 şubat çarşamba gü-
nü son yazısı olarak yayımladı.
Oysa elimizde daha iki yazısı
vardı. Yalnız bunlan okuyup,
gözden geçirmemişti.
Hastanede yoğun bakımdan
çıktığında kendisini iyi hisset-
miş. 20 şubat günü bu iki yazı-
nın düzeltmesini yapmış ve
yeniden daktilo edilmesini iste-
mişti. Yazılann yürüyen prog-
ram içinde, yani pazar günleri
yayımlanmasıru dOşünmuştü.
Çünkü bunlan izleyecek yeni
makaleleri tasarladığını belirt-
mişti: ilkini yazmak için de has-
tane odasının sakin bir anını
bekliyordu. Bu fırsatı yakaladı-
ğında. bana bu yeni yazı için
notlar aldınrken. odaya dokto-
ru Sayın Oryal Gökdemir girdi
ve kendisinden kesin olarak
dinlenmesini rica etti.
Bu kçsin dinlenme karann-
dan sonra. Sevgili Velidedeoğ-
lu, 50. yılını noktalayacak yeni
bir yazı hazırlayamayacağını
sezdiğinden. elimizdek'i "Genç-
lik ve Gazeteler" ile "Başın Ya-
şı" başiıkiı makalelerden ikinci-
şlnin 3 mayısta yayınlanmastnı
istedi.
Veda yazısı
Kcndisine bu yazıya küçülc
de olsa bir ek yapmayı istcyip
istcmediğini sorduğumda "Bu-
nun her bakımdan gerçek bir
veda yazısı olduğunu okuyucu-
lanm anlayacakdır" dedi. Da-
ha sonra. "Üç mayıs da nc
güzcl pazar gününe geliyor"" di-
yc eklcdi.
İştc bugün Cumhuriyct'in
ikinci sayfasında okuyacağınız
yazı O'nun okuyuculanna sun-
duğu son yazısıchr.
Işıklar içinde yattığını bifiyo-
rum sevgili Velidedeoğlu...
•••
Uhıdağ'da yapöğnnız yürüyüş-
kre O, "Yeşfl Yoknhık" adını
takmıştı. Ben bu yeşil yolculuk-
larla O"nun yazılan arasında
hep bir bağlantı kurardım. Nc-
denine gelince. iştc bunu clim-
den geldiği kadar açıklamaya
calışacağım.
1976 haziranının sonunda
sevgili Vclidedeoğlu ıle Ulu-
dağ'a çıktığımızda. O"nun 35..
benim ise kcndisıylc birliktc ilk
kezyazayiannı dağda gcçinşım
olacaktı. Otelin küçük odacığı-
• Baharda sel sulannın beslediği ırmak karşı-
mıza çıktı. Yine taşlara basa basa, ıslanmadan
suyu geçtik. Ufak bir yamacı aşınca, yaşamım
boyunca her zaman anımsayacağım bir görü-
nümle karşılaştım. Göz alabildiğince uzanan,
esintiyle kıpır kıpır, sapsan bir tarla. Velidede-
oğlu, "Bunlar dağlann immortel çiçekleri. Ku-
rutulunca uzun yıllar dayanıyor. Her halde
bunun için ölümsüz adını takmışlar" dedi.
74 yıl önce, idadi öğrenctsi Hıfzı ve Velidedeoğlu 1991...
na koca bir bavul kitabı. yazı
malzemelerini. dosyalan nasıl
sığdıracağız diye kara kara dü-
şünürken. O. bavulu açtı. yata-
ğın üslündeki ranzava yıllann
vcrdiği alışkanlıkla. kitapian
konulanna görc ycrleştınvcrdi.
Boş bıraktığı yeri de bana gös-
tcrcrck: "Buraya sen kitaplarını
koyarsın" dedi. Böyleec. iki üç
ay içinde yaşayacağımız bu me-
kânımızı da. duvarlan kitaptan
luğlalarla örülmüş duygusunu
veren evimize döndürerek. aynı
okııma. yazma. çalışma orta-
mını varalmıştı.
Son kez Uludağ'a pkabildi-
ğimiz l990yılınadek bu. böyle-
ce sürdü. yani ilk iş kitap bavu-
lunu açmak. düzcnlcmek.
arkasındaniüçük deftcri ile ka-
lcmini yürüyüşte giyeceği pan-
tolonunun cebine özcnle yerleş-
tirmek. Bu ıkili. her gün yapa-
cağımız yeşillik deryasındaki
yolculuklanmızın en önemü
ögesini oluşturacaktı. Ortala-
ma üç-dört saat süren bu yeşil
gezilerde 45-50 dakika arayla
verilen on-on beşdakikalık din-
lcnmc molalannda. o küçük
deftcrle kalem cepten çıkar. ya- •
zılan için notlar alınmava baş-
lanırdı.
Bu kısa dinlenmeler dışında.
yürüyüş boyunca konuşma-
mak baş kuralımızdı. İlk günlcr
bu kurala uymakta çok zorlan-
dığımı itıraf etmeliyim. Ne var
ki. zamanla bu suikun geçen
sürenın ınsana neler kazandır-
dığını anlayacaktım. Gerçekten
yürüyüş başladıktan az sonra.
yürüyüşün kendine özgü akışı-
nın içine girildiğinde. yakın
uzak çevrcyle kurulan ilişki.
türlü çağnşımlar oluşturup, ki-
mi anılan uyandınyor. insan
ister istemez düşünme sürecine
dalıyor. Kuşkusuz sevgili Veli-
dedcoğlu gibi bir yürüyüş ustası
bunu en iyi biçimde yapıyordu.
Demek istediğim. O, çevrcn»zi
saran doğanın tüm güzellikleri-
ni en ince aynntılanna dek
özümsemekle kalmıyor. düşün-
ce çarkınf da kesintisiz döndü-
rüyordu. Dolayısıyla dinlenme
molalan yalnızca yeniden güç
kazanma sürecikleri değil. dü-
şüncelerinin tazeliğini kaybet-
meden kâğıda geçırilme fırsat-
lanydı da.
1976 yılının ilk yürüyüşünün
birinci molasında, cebinden çı-
kardığı defterlc kalemi bana
uzatarak notlari almamı istedi.
O andan başlayarak. e\de, yur-
tiçi. yurtdışı gezilerde. hastane-
lerdcsürdürdüğüm bu keyifli iş
;
yaparken. ilk not alışımdaki hc-
yecanı hep anımsanm.
Akşam yemeklerinden sonra
yaptığımız yanm saatlik gece
yürüyüşümüzü bu akşam yap-
mayacağımızı söyledi: "Çün-
kn" diyordu, "yann seni eşate
bir yeşil yolculuğa götüreceğim,
ormandan Sarıalan'a gideceğiz.
Yalnız gkUşi üç saat süren cetin
bir yürûyüştür. erken yatmamız
gerek". Yemek saİonundan
çıkıık. telefon kulübesinedoğru
yöneldi, küçük kulübeyi varlı-
ğıyla doldurmu^tu. dimdik du-
ruyor. ezbere çevirdiği numara-
dan yanıt bekliyordu. Ben. aç:k
bıraktığı kapıdan az ilerde bek-
liyor. dağ güneşinin esmerleş-
tirdiği yüzünü profilden görii-
yor. karakteristik burnunun
iyice belirginleşmiş çizgisini sey-
rediyordum. Konuşmasını b'i-
tirdi. yanıma geldi: "Neyse,
Sami Bey odeymiş. makalenin
yann postaya \erileceğini söyle-
dinTdcdi.
İştc o akşamdan başlayarak
ben de Cumhuriyct ailesindcn
olanları tanımaya başlavacak-
tım. Sevgili Velidedeoğlu ile 16
yıllık berabcrliğimiz sürcsincc
yazdığımız yüzlcrcc makalc hep
bu voldan gcçceck. Sayın Sami
Karaören'i. cğcr evindc bula-
mazsa gııtıği toplantılarda kcn-
dısinc ulaşıp. ya >a/ının ha/ır
olduğunu ya da yazıda ufak bir
değişıkik yapmak ıstcdiğını
söylcyecek. ancak bundan son-
ra crincc. gönül escnlığinc ka-
vuşacaktı.
Yol kesen ırmak
Böylece yıllar sonra bir kita-
bına ad olacak "Yol Kesen Ir-
mak^tan ve bu kilabin üçüncii
bölümünü oluşturacak aynı
başiıkiı şiirindcn ilk kez burada
sözedecckti bana.
Yeniden yürüyüşc başladık-
tan az sonra baharda sel suları-
nın beslediği ırmak karşımıza
çıktı. yine taşlara basa basa ıs-
lanmadan suyu gcçlik. ufak bir
yamacı aşınca. yaşamım bo-
vunca her zaman anımsayaca-
ğım bir görünümlc karşılaştım.
Gözün aiabıldiğıncc uzanan.
esintiyle kıpır kıpır. sapsarı bir
larla... Ü/ennc diişcn güneş
ışınlannı kırdığmdan göz ka-
maşlırnordu. ınsan ıı/un sürc
bakamıvordu Tarlanın yanına
vannca parnıak ucu büyüklü-
ğünde sapsan ipekten oluşmuş
ponponlann saplar iizcnnc
ufak ufak yığınlarolıışturduğu-
nu. ışığa görc dc sarının biiıün
lonlanna büründüklenni gör-
düm.
Vclidedeoğlu: "Bunlar. dağ-
ların immortcl adındakı çiçck-
lcn Kurutulunca uzun yıllar
dayanıyor. herhaldc bunun için
ölümsü? adını takmışlar" diyc-
rek. benim mcrakımı eiderdi.
Birkaç tanesini koparmak ıstc-
dim. ama başaramadım. Kcse-
rck koparmak daha i)iydi.
çünkü zorlanırsa kökle birliktc
çıkıyordu. Bu da çiçeklcrin.za-
manla >ok olması dcmckti.
İmmortel tarlasını aşıp yeni-
den ormana girdik. kısa bir vü-
rüyüştcn sonra da varacağımı/
yerc gcldık. Dönüş yolu daha
kolaydı.
Alınan notlarla makalcleri-
nin yazılmasını işte ben hep bu
yeşil yolculuklara bcnzctirdım.
O notlardan nasıl bir yazı çıka-
cağını hiçbir zaman kcstircmcz-
dim: tıpkı hcrvcniye^ıholculu-
ğumuzda ncyle karşılacağımı
kcslıremcdiğim gibi
Nc \ ar ki."l 9S8 y ılında sol ba-
cağındakı hcmen hemcn lüm
damarların lıkannniM nedenıv-
lc gcrckli görülcn amcliyat. ya-
şam biçcmimi/ın bir parçasını
oluşluran yürüyüşlere son \cr-
dırdı. Yeşil yolculııklan artık
düşlcrimizdc yupıyorduk. Her
binni lck lek iinımsayıp. vcnı-
dcn yeniden ya^ıyorduk. Bö\le-
cc bu konudaki karamsarlığı-
mızın hıç olma/sa. bo\ ıılunu
küçüllüyorduk. Ama. amcliya-
tın gctirdiği bir sorun daha or-
taya çıktı.
Sevgili Vclidedeoğlu yazılan-
nın son düzeltmesini kesinlikle
kendi okuyup yapmak isterdi.
Bunu da yaklaşık 40 vıldan bu
yana. tüm çalışmalarını sürdür-
düğü masasında yapardı. Oysa
şimdi herzamanki sandalvesine
oturııp masada çajışmasına
ameliyath bacağı izin vermi-
yordu. Eski lip birşezlong. ken-
disinin lahatça oturabileccği
bir biçimc sokuidu. Uzun sü-
reylc olurabilmesi ancak bura-
da gerçcklcşcbıliyordu. Şimdi.
hem bu şe/longla uyum s^ığla-
vabilccck hem dc kcndısının
L"
Yanm asırlık marangoz dostunun yapttğı sehpa, Velidedeoğlu'nu çocuklar gibi sevindirmişti.
Cumhuriyet'tegeçen yarını asır
SAMİ KARAÖREN
Adını bir kez daha anma fırsatı buldu-
ğumuz bilgin ve bilge insan Ord. Prof. Dr.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Hocamızın ardın-
dan yazdığım (*) bir yazıda, onun bir sö-
zünü de aktararak, aşağı yukarı şöyle de-
miştim:
"Bir tek dilegi yerine gelmedi Hocamı-
nn: 'Gazete yazarlığına Cumhuriyet'te 3
Mayıs 1942'de başladım. ömrüm yeterse, ilk
yazımın çıkışına göre 3 Mayıs 1992 günü ya-
yunlayacağım yazıyla, Cumhuriyet yazarlı-
ğımın 50. yıünı tamamlayacağım. Gazete
yazarhğımın 50. yılında, son yazımı yayım-
İayıp. yazı yaşamıma son vereceğim.
Yoruldum' demişti;1
Ne acıdır ki iki talihsizlik birbirini izle-
di: Cumhuriyet yazarlığım, gazetemizin uğ-
radığı bir sarsıntı yüzünden -ki, okurlan-
mız bütün aynntısıyla bu sarsıntının içyü-
zünü biliyor- yazılannı kesmek zorunda kal-
dı. Birinci talihsizlik bu. İkinci talihsizlik
ise çok acı: Hocamızın ömrü yetmedi, 24
Şubat 1992 Pazartesi günü yasama gözle-
rini yumdu.
Ne var ki Hocamız, yukarıda belirttiğim
gibi, bilge kisi: Sonsuzluğa göçeceğini se-
zip 3 Mayıs 1992'de 50. yılını dolduracak
yazısını ve ondan önce yayunlannıasını dü-
şünduğu bir ikinci yazısını, ölümünden ön-
ce yazıp eşi (ve sevgilisi, her şeyi olan) Me-
riç Hanım'a bıraktı.
Biraz önce "Ne aadır ki..:' diye başlamış-
tım söze; şimdi de "Ne mutludur ki..." di-
yorum: Cumhuriyet, o beş ay süren sarsın-
tıyı, okurlannın anlayış ve desteğiyle yendi
ve 10 nisandan başlayarak, yönetim deği-
şikliğiyle eski kimliğine kavuştu. Velidede-
oglu Hocamızın Cumhuriyet yazarlığının 50
yılını dolduran -ve ölümünden önce yazıp
bıraktığı- yazılarının birini bugün 3 mayıs
pazar 2. sayfamızda yayımlamaktayız.
Ne mutlu Hocam! Cumhuriyet'te yazar-
lığıntzın 50. yılını doldurdunuz. Yürekten
kutlanz. Böyle bir mutluluğa, yaşarnda kaç
kişi erdi ki!..
• • •
Velidedeoğlu Hocamız, dünya ergilerin-
den (nimetlerinden), eğlencelerinden uzak
yaşadı. Bu yaşam biçimini bilerek seçti. Bi-
limci ve bilge kişiliği ona işlevler yükledi-
ğinin bilincindeydi. Yurduna, ulusuna borç-
lu sayıyordu kendini. Bu borcunu ödemek,
işlevini yerine getirmek onun en büyük zev-
ki oldu. Dünya ergilerinden yoksun yaşa-
dı, ama amaç edindiği işlerini en iyi ve en
yetkin biçimde yerine getirdi.
Alçakgönüllüydü.
Kişiliğini, onurunu korumadaysa çok ti-
tizdi.
"Almak"tan yana değil, "vermek"ten ya-
naydı. Verirken de bir simyacı gibiydi: Al-
dıklannı 'altın'a cevirerek verirdi. Dilimirin
de asta bir yazanydı. Açık-seçik, dupduru
yazılar: Yoğun ve aydmlık saçan düşün ya-
zılan!.. öğrencüerini, gençleri, okurlarını
öylesine mutlu etmiştir.
Gönül adamıydı.
Duygulu ve duyarlı kişiliği hemen dikkati
çeker, sevecenliğine sığınmak mutluluk ve-
rirdi çevresine. Söyleşisi, biçemi hayranlık
yaratırdı.
İnsanlan ilgi ve sevgisiyle mutlu eder, on-
lan yüceltir, onurlandınrdı.
Hukukçu ve bilgin kişiliğini, uzmanlar,
yetkili kişiler çok yazdı. Daha da yaza-
caklar.
Ona yazıncı (edebiyatçı) değeri kazandı-
ran yapıtlan, özellikle günümüz diline çe-
virdiği Atatürk'ün Söylev'i eksilmeyen ilgiy-
le aranıp okunmaktadır.
Yazarlığınızın, 50. yılı bir kez daha kut-
lu olsun aziz Hocamız. Göçüp gittiğiniz o
ak evrende sonsuza değin dinlenmenizi, yü-
rekten sevgiler, saygılar sunarak dilemekte-
yiz.
(*) Aaadolu Ekisi dcrgisi, Mmrt-Nisan 1992 sayısı. Bir
lM«ka yn: Çafcdaş Turk DUi dergisi: Nisan-Mıyıs 1992,
nyı: 50-51.
her türlü sonınuna yann \erc-
cck bir ıııasa gerckiyordu. Baş-
ta. masanın üstü ycrc ko>ut
(paralcl) değil. cğık olmalı. du-
hası. bu eğim ayarlanabilmclı.
ayrıca üsuine konanlann bu
cğik yüzcydcn kaymaması s;fg-
kınmalı. kaikmak istediği an
mavıyı rahallıkla önünden
uzaklıiştırabilmeliydi. Velidc-
dcoğlu büıün bunJan. daha
başka avnntılan da göz önünc
alarak istcdıği rrusay ı çızdıği gi-
bi. onu oluşluran her parçayı
dii .ıvrı avrı. ölçülerini dc belir-
tcrck kâğıda gcçırdi.
Masayı kucaklayış
Şimdi ]•} bunu yapacak usta-
nın bulunmasıydı.Oda ha/ırdı.
Kendisini 50 yıldır Tu/la'dan
tanıdığı marangoz ustas;nı he-
mcn tcicVonla aradı. Lsta kısa
süredc geldi. Ertcsı günü. 6'ğle-
dcn sonra ıstedıği masa Vclidc-
dcoğlıfnun onündcydı. Can-
dan dost usta. bütün gecc çalı-
^ıp masayı bitirmişti. 1988
ckimındc o gününü hem bii> ük
bir mutlulukla hem de büyük
bır hüzünlc hep anımsayaca-
ğım. Masayı kucaklavan Vcli-
dedeoğlu son dcrccc scvınmişti.
Hcmen usla ılc birlikte kendisı-
ne cn uygun durumun ayarını
yaptılar. Artık masabaşı çahş-
masını. bu yeni harckctli schpa-
sında rahatlıkla yapabılcccklı.
Nılckim. yazmak. okumak
kcndisi için kolaylaştığından.
kimi zaman gündc iki-üç sadl
masasında çalışabiliyordu.
Türkiye Büyük Millet Mcclisi"-
nin kuruluşıınun 70. \ılını kul-
lamak için yayımladığı "İlk
Meclis" adlı kitabının tüm ça-
lışmalannı bu masada yaptı.
1990yılınaycliştirdi.
Ne var kı. bu çalışmalar sıra-
sında başka bır sorun i\icc be-
lirmcyc başiadı. Küçük yazılan
görmc gücü gitlikçc a/alıyordu.
Gözlük değişiirmek çö/üm ola-
mıyordu. Ama Velidedeoğlu
doğanın önüne koyduğu bu en-
gelleri aşmak için elınden gelcnı
şapmaya kararlıydı. Nitckim.
hem ayaklı hem saplı bir büyü-
teç yardımıyla kitap hartlerini
dc okuyabilecek kolavlıâı s<ıe-
ladı. "İlk Meclis" kitabının dü-
zelımclerini bu büvülteçlcgcr-
çekleşıirebıldı. Böyle çaiışmak
clbelle çok zaman alıyor. onu
yoruyordu. ama o büy ük birdi-
rcnçle çalışmalarını sürdürü-
yordu.
Bu yeni schpanın gclmcsiylc
çalışma odasında küçük bir de-
ğişiklik oldu. Sevgılı Velidede-
oğlu 40 yıllık emektar masası-
nın yansını bana \crdı. Şc/lon-
gunun vanında kalan öbür
yansına da kcndisi. el allında
bıılundumıak islcdiği kiıap ve
vazı mal/cmelcrini. gözlüklcri-
nı. büyütecıni ycrleştirecckti.
Paylaşma mutluluğu
O güne kadar ben bu masada
onun yazılannı yazıyor. düzelt-
mclcrini yapıyor. istediği kılabı.
gazeteyi. gelen mektuplan oku-
\ordum. Kcndi çalışmalanmı
başka ycrdc sürdürürdüm.
Bundan sonra artık gcrck onun
gerek benim çalışmalarım bu
masada olacaktı. Böylece daha
çok "yakın birliktc oîma" fırsa-
tı da "doğuyordu. Öylc ki ıçim
ıçime^ığmıvor. bir şcy de söv le-
>cmiyordum. Masanın camı
allına kendi elleriyle özenle yer-
lcştirdiği resimlcrimize bakıp.
daha uzun sürc birlikic çalış-
malar yapmami7i diledim. Ba-
şımı k'aldınnca bcni ızlcycn
go/lcriylc karşılaştım. onların
taze bır mutlulukla nasıl pınl
pınl parladığını gördüm.
Paylaşmdnın ınsana getırdığı
bu mutluluğu. yine ilk yeşil yoî-
culuklarımızdan birindc. "Kız-
pınarı" gezısinde. kcndisi şöyle
dılc gctırmisii: "Paylaşılan bir
üzüntü > an \ arıv a iner. pa> laşı-
lan bir sevinç iki katına çıkar".
Bu bir Alman alasözüydü. Al-
manca olarak söylcdiğindc dc
kulağa çok hoş geliyordu. Ge-
rek Türkçesıni. gerek Almanca-
sını. hemen o gün. yürüyüşten
dönüncc aünlücümc aeçirdim.
24 Ekim~İ976İanhli"sayfaya.
yaşamımız boyunca ilkc edine-
ceğimiz bu savsozü. siyah kcçclı
kalemle iri iri yazdım.
Ama hemen belirımelivim kı.
ı!k pavlaşmamız. ilk oriaklığı-
mız yınc bır yeşil yolculukta
gerçekleşmiştı.O güne kadar 35
yıl boyunca, sırtını dayayarak.
kıuıplar. mcktuplar okuduğu
yüz vıllık. ulu bir fıstık çamını
da benimle pavluşmışlı. 1976
vılından başlayarak. yıllarca.
bu ulu gövdcye onunla birlikic
yan yana dâyanarak kitaplar
okııdıım. notlar aldım...
24 şubat pazarıcsi ak^amı.
birlikteliğimizdcn bu yana. ilk
kez yalnız olarak şeşil volculu-
ğa çıktı. bitimsiz bir yeşil yolcu-
luktu bu. Kimı uzunyürüyüşlc-
rımizdevorulur. dönüş vapaca-
ğımız noktaya kadar bazan
gidcmezdim. Onun de\am eı-
mesinı rica eder. bir kayanın
üzerinc ılışir. gözlcrimlc kendi-
sini izlerdim. Dönüşte beni alır.
otele gelirdik. Se\gili Velidede-
oğlu. sürdürdüğün bu veşıl yol-
julukta dönü> olmadığını bıli-
\orum. günü geldiğınde ben
sana ulaşıp yine birlıkle >ürü\e-
ceciz...
Anılar Denizi
HİKMET ÇETİNKAYA
Puslu ve ıslak bır istanbul akşamı.
7 Ocak 1984...
Hıfzı Velidedeoğlu Hocamız ile konuşuyoruz.
Onurlu, odünsüz bır yaşam...
Anlatıyor, dinliyoruz.
Velidedeoğlu Hocamız artık yaşamıyor. Ama, onun düşün-
celerı dimdik ayakta yaşıyor.
Neler yazmalıyım? O denlı çok şey var kı yazılması gere-
ken. Bana gönderdığı mektuplar, Cumhurıyet'ten ayrı kalışı.
Daha pek çok anı.
1984 yılında şu soruyu sormuştum Velidedeoğlu Hocamı-
za:
- Hocam, türlü yazı ve kitaplarınızdan resmi ve özel yaşa-
mıntzın ana çızgılerinı az çok bılıyorum. Çağdaş ve ilerıcı
görüşlerınız ve ödunsüz Atatürkçu devrimcılığınız de bilini-
yor Ama kabul edersınız kı, herkesın olduğu gibi, profesör ve
yazarların da kamuoyunca bılınmeyen yaşantıları var. Önce
izın verırsenız yaşantınızı ve yaşamınız boyuncu ızlemek fır-
satını bulduğunuz toplumsal olayları genel çızgıleriyle belırt-
menızı rica ederım.
VELİDEDEOĞLU: "Önumuzdekı ağustos içinde seksen ya-
şımı tamamlayıp seksen bıre gıreceğım. Turkıye'deki yaşam
ortalaması bakımından oldukça uzun sayılan bu süre içinde,
yetmış, hatta yetmıs dört yıllık donemı çok iyi anımsıyorum.
Ondan öncekı birkaç yılı da sürekli bır bağlantı içinde değil,
kopuk kopuk olaylar biçiminde anımsamaktayım.
Şunu hemen belırteyim, benimle aynı yaşta olanlar geriye
doğru bakıp ülkemiz ve dünya olaylarını değerlendirme yete-
neğıne sahıp ıseler, tıpkı benim gıbı goreceklerdir ki, son yet-
miş beş yıllık donem Türk ve dünya tarihının en önemlı olayla-
rını kapsamaktadır. Osmanlı Imparatorluğu da içlerinde
olmak üzere koca koca ımparatorluklar bu yıllar içinde yıkılıp
tarihe karıştı. Daha doğru bır anlatımla, dünyanın dört buca-
ğındakı geniş sömurge topraklarını kaybeden eski büyük
devletler, yalnız kendi toprakları uzennde bırer ulusal devlet
durumuna geldıler. Bu olgu sonucunda, yeryüzünun sıyasal
harıtası birkaç kez değışti. Yalnız Avrupa'da değil, Asya, Afri-
ka ve Amerıka anakaralarında yeni yeni devletler doğdu. Bi-
rıncı Dunya Savaşı'ndan sonra doğan bazı devletler de ikinci
Dünya Savaşı sonunda tarihe karıştı. Benim yaşamımın ilk
dönemlerinde. ozaman"Düvelı Muazzama" diye anılan beş-
altı büyük devlet vardı. Bunların hepsi endüstrı devrimini 19.
yüzyılda tamamlamış olan devletlerdı. Şımdı bunlardan ikisi
dışındakıler büyuk devlet kategorısınden çıkıp normal boyut-
lu ulusal devlet durumuna geldıler. Ayrı tuttuğum o iki devlet
ise artık "büyük devlet" nitemının de ustunde "super devlet"
nıtemiyle anılır oldular. Bunlara' uzay çağı devletlerı" de de-
nilebılir. Çünku uzay, gazete okuyan herkesın bıldığı gibi
günümüzde bu iki süper devletın, yani Amerika Bırleşik Dev-
letlerı ıle Sovyetler Bırlığinın egemenliğindedir. Bu uzay
egemenlığı elektronik beyın sayesınde genışlıyor. Çünkü bu
buluş olmasaydı, ınsanoğlu akılları durduran sonuçlara ula-
şamazdı. Insanın, kendısinin yarattığı mekanik "süper beyin
1
-
'in egemenliğine gırmiş gibi yazgıcı bır görünümü var. Atom
bombasının felaketınden ve barışçı yolda kullanılan atom
enerjisinın gücünden söz etmek ıstemıyorum. Şimdi bunlar
herkese doğal geliyor. Uzayın mılyarlarca kılometre uzağın-
dan yollanan resimlerın televizyon ekranında gözlerimizin
önünde sergilenmesine de alıştık. Hastalıkların önlenmesi
veya lyıleştirilmesı alanlarında olağanüstü atılım ve ilerteme-
ler de yine son yetmiş beş yılda gerçekleşti. Bunlan geriye
doğru derinlemesıne. aşama aşama düşündükçe akfım ddfti-
yor. Yetmış beş yıl eskıden asır dedığimız yüzyıl biriminin üç
çeyreğinı oluşturuyor. Ama bana sorarsanız, dünya olayları-
nın ve teknık buluşların getırdığı yeni boyutlar karşısında sek-
sen değil, sekiz yüzyıl yaşamış gibi hissediyorum kendımı."
Velidedeoğlu Hocamız, bugun yaşamıyor. Ama biz onu,
düşüncelerımızde ve anılanmızda hep yaşatacağız.
Hocayı Tanıma Şansı
ŞÜKRAN KETENCİ
Tanıdığımız için kendinizi çok şanslı hissettığiniz bazı insan-
lar vardır. Hccanın bilimsel, toplumsal kimliği bir yana, insan
sıcaklığı, iletişim yeteneği, size verebildikleri, katöklan ile "Sizi
tanımak ne güzel. ne büyük şans" dedirten bir kimliğin sahibi.
1966 yılının bahar günleri, gazeteciliğimin ilk ayları. Henüz
20 yaşındayım. Ünıversite reformu tartşmaları başlamış. Korv
feranslardan ve yazılarından ancak izleyebildiğim hocaların
hocası ıle görüşeceğim. Universıte reformu üzerinde bilgim
sözcükle ve gereksinmeyi algılamakla sınırlı. Nasıl konuşaca-
ğım? Cahilliğimi nasıl saklayacağım? Korku içinde kapısını ök-
lattım, ürkek adımlarla girdim, Birden "Aa uç uç böceği, ben
de çok severim" diyen coşkulu, sıcak bir sesle karşılaştim. Ay-
nı sıcakhkla eli uzandı. "Senle sadece aynı gazetenin en yaşlı
ve en genç yazarları olarak değil, uç uç böceğini sevenler ola-
rak da dost olacağız" diyerek konuşmasını sürdürdü. Sevgili
Hoca kapıdan girişimden korkumu anlamış, yakamdaki küçü-
cük ığneyi görmüş. onu kullanarak, sanki eşitmışiz gibi davra-
narak korkularımı silip süpürmüştü.
Yaşamı algılamak. gormek ve sevmek üzerıne bana ne ka-
dar çok şeyler katmış. Hele de sevginin, algılamanın özen ve
emek işi olduğunu öğretme anlamında, verdiği ne kadar çok
önemli dersler var. Sevgili Hocam anımsıyor m jsunuz? Sizin-
le bir randevumuz vardı. Gününü hatrlamış, saatini unutmuş-
tunuz hani. Beni bekletmemek için buluşma yerimize sabah-
tan gelmiştiniz. Ve öğleden sonra saat 5'e kadar beklemiştiniz.
Ya ciddi bir sorunum, hasta olduğum duygusuna kapılıp,
bütün bir günü telefon başında geçırdiğıniz olay üzerinde ne
çok gülmüştük değil mi?
Gazeteye 12 Mart öncesi gençlik ve siyasal örgütlenmeleri
üzerine getirilmiş bir yazı dizisi vardı. Benden kısaltmamı ve
gazeteye girecek biçimde düzenlememi istemişlerdi. Gereke-
nı yapıp bir iş yolculuğuna çıkmıştım Arkamdam yazıyı yayım-
lamak gereğini duymuşlar. Yazarı da mesleği nedenı ile adı-
nın konmamasını istemış. Yazı dizisi isımsiz yayımlanamaya-
cağı için de yazannın önerisi ile bana sormadan benim
ismimle yayımlamaya karar vermişler. Siz yazıyı okurken ya-
zının dilinden, şekillendirilmesinden, yaklaşımlanndan bana
ait olamayacağı duygusunu edinmişsiniz. Tabii asla bir başka-
sının yazısının benim adımla yayımlanabileceğini düşüneme-
diğinizden benim ciddi bır sorunum olduğuna karar vermişsi-
niz. Butun bır gün her taraftan arayıp akşam geç saatlerde
bana telefonla ulaşöğınızda sesinız gerçekten çok kaygılı idi.
"Şükran yavrucuğum hasta mısın? Yoksa çok büyük bir soru-
nun mu var?" diyordunuz. Şaşırmıştım. Kaygmızın nedenini
anlıyamamıştım. Üstelik çok yoğun bir iş yolculuğunda oldu-
ğum için o günkü gazeteyi ve biraz sorumsuzca yapılmış ayıbı
da görmemiştim. Siz beni incitmeden açıklamaya çalıştınız:
"Yavrucuğum bugün başlayan yazı dizini okudum. Dili, konu-
nun şemalandırılması, yaklaşımlar bana sana ait olmadığı
duygusunu verdi. Sen daha farklı toparlarsm. Bağışla, ama
senin ya çok ciddi bir sağlık sorunun ya da özel sorunun olabi-
leceğı duygusunu edindım. Merak ettim. İyi misin'? Ne oldu lüt-
fen bana anlat."
Şaşırmış, bana güveniniz, yaklaşımınız. sevginizden onur-
lanmış ama gazeteye de çok sinirlenmiş, durumu anlatmaya
çalışmıştm. Siz keyifle kahkaha atıyordunuz. "Üzülme, ayıp
etmişler. Ama iyisin ya. Bu yazı da sana ait değil, çok sevin-
dim." diyordunuz.
Evet Hocam, sizi tanımak. ınsan sevgisini, sıcaklığını veren
derslerinizden yararfanmak ne güzel, ne büyük şans..