Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3MAYIS1992PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
HIFZIVELDET VELİDEDEOĞLU
Çelikten bir miğfer gibi beyni koruyan kafaıası
sağîamlık bakımından bir doğa harikaadır. Neden
derseniz. toprak alünda kolay kolay çürümcz. Bin-
lerce. hatla milyonlarca yıl boyunca kendini korur.
Brilish Museurrfda bir insan iskcleti görmüştüm.
Bilmem hangi çölde kumlar arasında bulunmuş.
2500 yıllık bir iskeletmiş. Zavallı adam. belki çölde
yolunu şaşınp susuzluklan ölen bir dcveci. belki de
bir atlı. Nasılsa çöl yaratıklannın gözüne çarpma-
mış olacak ki bütün kemiklerinin üzerindc kurumuş
derisi. kafaıasında da ycr yer saçı duruyordu. İç or-
ganlar ve kafatasının içindeki beyin çoktan ÇÜITİ-
miiş. yok olmuştu. O vitrinin önünde dururken
insan denilen yaratığın yaşam macerasını düşün-
dümdü. Hcr biri bir yerde başlıyor. büyüyor. sonra
öncedcn bclli olmayan bir yerde yok olup gjdiyor-
du. Ama bu önümdeki adâmın derisi ve kemikleri
yok olmarnıştı. 2500 yaşındaki bir insan bilgeliğiyle
scyircilerini süzüyor gibiydi.
Yine düşündüm. içindc beyin olmayan veya olup
da hiç işe yaramayan başın bir balkabağından ayn-
mı yoktu. O halde kafalasının yaşı 2500 yıl belki dc
daha fazla olabiliyor, ama başın yaşı içindeki beyin
giieüne bağlr. Eğer 2500 yıl önccki kimi düşünürler
bugün hâlâ yaşıyorlarsa bunu kafataslanna değil cl-
bettc beyin gücüne borçludurlar.
Türkçedcki "Akıl yaşia dcğil başladır" özdevişj-
nin vurgulamak islediği anlam. bilindiği gibi bu
beyin gücüdür. "Süper zekâh çocuklar" beyin gücü
crkcndcn gelişmiş olan yavrulardır. İki elin on par-
mağı kadar sayılabilccek müzik dehası daha pek
crken yaşlarda ölümsüz besteler yaratmışlardır.
Böylecc başın yaşını kolay kolay ölçmek olanaksız-
dır
Ama insanın yaşını yıllara göre ölçüye vuruyo-
ruz. Bununla birliklc o da görece bir kavramdır.
Rahmetli İsmcı İnönii 88 yaşında ikcn eski Halay
Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen kendişini yokla-
maya giımiş. Bir süre söylcşiden sonra İnönü sor-
muş:
- Sökmen kaç yaşındasın?
- Yctmişin içindeyim Paşam!
Bunun üzerine İnönü \urgulava vurgulaya:
"Gençliğinin kıymctini biiil" demiş. Oy le ya Inönü'-
ye göre Sökmen genç sayılırdı. Ama bu konuşma-
nın geçıiği tarihıe. birçoklanna göre o. 70 yaşının
içinde bir ihıiyar kişiydi.
Söz yaştan açılmışken şimdi "rakamlarla yaş fan-
tczdsi" diye nitelcnebilecek ve bu sütunlarda daha
önce yayımladığırn bir yazımın küçük bir bölümü-
nü ok'urlanmıza anımsatmak isüyorum:
"KLMI hir süreckn beri 88"«? içinde dohuııp dıınıyo-
nmıhiihirininkııpLsıvepmıvresi olmayan, yuvarlak.
ddrt otkılı. (folcv)ihaçfı hıı yeni nıekânmıı tantnuıycı.
(iıuı a/ışnuıya çalışiYonan. Çok luhaj. cutuı saııki za-
ntcııı içindc hir nıekâıı hıı 88.
87'nin7\inin sivıi iKuııdcaı 88'ealhunak pek kolay
olnuulı. Ama haşardun. Buatlayış henisayılar iizeriıı-
ık' düşünmcve ih'ledi. Dünyaya gelir gelmez sayılar
saatgihiijli'inevehaşlar. Birgünliik. hiraylık, ikiay-
lık.iiçavlık.tkrkenhirvaşınckı.ikivctfuukı.iiç vttfiıı-
ckı...
Eğer on vaşına kackıryeryüzümk' ka/ahilirsek ihi-
liyor.sıunc. Tiirkiye'de çoaık ölümkrmm oram yük-
sektirj ilerisi için a: çok sigortalaııdık demektir.
10 vaş önenıli hir aşcumıdır. Çünkü oroda ilk kez
uaı \v çıkifi olmaycm yuvarlak hir suymm içinegire-
riz.hu sı/tr'dır. fek haşııuı bir varlık göslemıeyen bıı
SÜYI hüindiği gihi öteki rakaınlarm ciıniııe geldiğinde
hepsiıü onar ımar çoğalıır: 10. 20. 30 gihi. İşte w.w-
noğlu böyle sayılankı sıfıruı kahıığıum. zaıuaıu gelen
hir civcİY gihi kırıp çıkarak dtılıa sonraki sayıya alla-
makzonuıdadır. 50'den51 e.60 nuıöl 'e. 7Ö'ten 71 e.
8() 'ck'iı Hl 'e atlaımık pek kolay olnıaz, çi'mkü 80 '-
ck'kisayılarm ikisi (k kapalı mekîtıı. ÖnceS'bıyııvar-
laklaruukm hirmi kırıp O'uı içine geçnn'k. sonra da
zaımtıu geluıce O'ın kabuğuııu kırıp 81 'iıı sekizine al-
lanıak gerekir. Bu. zor hir ujiir. Oıııuı için 'uısunlanmı-
zuı coğıı hımu göze alanuıyıp 77 ya ıkı 79'ckı arlık
allama ifini hırakır..."
Yeni sayı mekânım olan 88"e o kadar çok kişisel
sorun ve anıyı birlikte geürdim ki bütün "bu eşya\f
onun içine yerlcştirmek işi henüz bitmedi. 88'dcn
sonra epeyce zarrran geçti. onun içinden çıkabilmck
içın tıpkı SO'deolduğu gibi her iki sayırun da \uvar-
lağmı kırmak ve aneuk ondan sonra 89"a atlamak
gerekı\ or. Bu zor işi başarucağım] pek sanmadığım-
dan üzerinde dunnuyor. kendi kendime "zamanı
gelince düşünürüz" de\ip geçıvorum. 88'in dolam-
baçhğında yol ahrken doğrultuyu \itirmemek. an-
cak düşünsel çalışmakla mümkün.
Fransız kadın yazar ve düşünürii Simon de Beau-
\'oir"ın yaşlılık üzerine yaalmış çok güzel kitaplan
vardır. Çoğu Türkçeye de çevnldi. Onlan yaşlan-
madan önce okumak gerekir. Çünkü insan kendiii-
ni yaşlılık durumuna haarlamazsa ve doğa ona
yaşlanma şansıru tararsa. bu şansı hazırlıksız olarak
kullanması zor olur. İşıe Beau\oir"ın satırlan ara-
sında bu haarlanma işini buluyor insan. Ne var ki
bu iş öyle anlaııın ve ögütlerle olmuyor. Herkesin
kendi yapısına göre bir yol tuiturması gerekiyor.
Hiç unutmam Çorum'da küçük yaşımda kış ayla-
nnda en az sekiz-on kez bademcik olurdum. Ba-
demcikler şişer. yemek verken bana sıkıııu verirdi.
Seksen yıl önce şimdiki gibi anübiyotikler yoklu.
Doktorun lavsiyesi üzerine boğazınıa dışardan ten-
dürdi>ot sürerler. sonra bir tülbentle sararlardı.
Sabah akşam karbonatla garganı yap;irdım. Beden
ısısının ufak tetek yükielmelerine aldırmaz. çantamı
ve sefer tasımı alıp evimizden epeyce ıızakta olan
okuluma yürüyerek gider. yine \ürü\erek döner-
dim. Mahallede evimizin önündeki bir düzlüğe
kova kova su döker. gece su donunca. altı kabaralı
(yani kabank yuvarLık vn\ilerle donatılmış) kundu-
ralanmla buzda kayardım.
Yine bademciklerimin kabardığı bir gün babam
beni o zamanki Çorum'un iki doktorundan biri
olan Aııf Bey'e götürdü. (Öteki doktor İstepan
Efendi idi.) Muayenedcn sonra babam doktora:
"Atıf Bey. bu oğlumun isıikbalindcn korkuvorum.
çok sıhhatsiz" deyince. dokıor aşağı yukan şö\le
konuştu: "Korkmayın Hüseyin Bey; badcmcikler
vücudu mikroplardan koruyan süzgeçlerdir.
Küçük >aşlarda çok haslalık geçiren insanlarmik-
roplara alışır \e uzun \aşar." Çok dikkatlc dinlcdi-
ğim bu sözleri bütün ömrümce unutmadım. Ama
bademciklerin verdiği sıkıntıva ancak kırkiki \ıl
katlanabildim ve o yaşta. bir anıeliyatla onlan aldır-
dım: dünyaya ycnidcn gclmiş gibi oldum. Bunu an-
laimamın nedeni. kişinin kendi sağlık roiasını.
beden yapısına göre. olabildiğince kendisinin çizme-
sidir.
1983 yılında Almanya'ya son gidişimde "4
Cos-
mos" adlı bir kitap satın alıp okumuştum: orada
gök cisimlerinin ve genel olarak nııkrop diye adlan-
dırdığımızen küçük varlıklann hcpde\inim halinde
bulunduklan. asıl önemlisi gerek macro. gerek mic-
ro evrendeki (cosmosdaki) > aşamın buna dayandığı
açık secik sergileniyordu. Ben de çok eskiden beri
hareketliliği kendime bir sağlık ilkesi olarak kabul
ettiımiş. her yaz latilinde dağlara. özellikle Ulu-
dağ'a gıdıp her sabah en az beş-alıı. en çok onüç
kilometre yürüyerek. doğadaki bu devinim ilkesini
kendime u\ gulamıştım. 88'c aılayabilmckliğimi ko-
laylaşuran etmenlerin başında bu ilkenin yer aldıgı-
na yürekten inanıvorıım. Bunun bir karutı da şu ki
son birkaç yılda geçirdiğim hastalık ve ameiiyaılar
vüzünden ev hapsindc hareketsiz kalmaklığim ba-
na. başla kalp yctmezliği olmak üzere türiü hasıa-
lıklar getirdi. Çok merak edivorum. bakalım bu
bedjn. bu kafayı daha ne kadar taşıyacak. Be\ni-
min ürün veremediği gün onu taşımaya son \erme-
sini dilemekteyim.
Sağlık konusundaki bütün bu anlattıklannxlan
benim ömür boyunaı bir "ermiş" gibi yaşadığımı
sanmavın. Elbeuc Andre Gide'in adlandırdığı gibi
"dünya nimetleri'"nden de hepten kaçınmak ola-
naksızdı. Ama ölçüyü hiç kaçırmadım. Bunlan
1977'de yayınlamış olduğum iki cilllik anılanmda
anlattım.
Bugünkü yazıyi belki çoğunuzun bildiği bir Bek-
taşi fikrası ile bağlayayım:
Osmanlı döneminde Arap kökenli bir yurttaş
uzun yaşama sevdasına düşmüş. sormuş soruştur-
muş. bilse bilse bunu falan tekkedeki ihtivar Bektaşi
[>xlesi bilir demişler. Gitmiş. aralannda şu konuş-
ma gecmiş:
- Babtı erenler. ben yüz yıl yaşamak isüyorum. ne
tavsiyc edersin?
- Tütün kullanır mısın'
- Lâ vallahi. nefes haraaam!..
- İçki alır mısın?
- Lâ vallahi. katre haraaam!..
- Kadınlarla ülfetin var mı?
- Lâ vallahi. nazar eunek (bakmak) bile ha-
raaam!..
Baba erenler birden öfkelenip. oıurduğu postun
üzerinde doğrulmuş:
- Git be\ıdam demiş. O halde neden v üz yıl yaşa-
mak istivorsun'.'Sana havatın kaıresi haraaam!..
ARADABIR
Prof. ASIM MUTLU Mimar
İstanbul İçin Talihsizlik
Sanayi devrimi, kentlerin kalabalıklaşarak taşlaşması-
na ve yeşilinin azalmasına neden olmuştur. Ancak Batı'da
kökleşmiş bulunan şehirlilik bilinci, şehrini benimseme.
sevme, koruma ve güzelleştirme isteğine dayalı. güçlü ye-
rel idareler bu eksikliği gidermek için şehrin içinde küçük-
lü, büyüklü, birçok alanı boş bırakarak parklar. çocuk
bahçeleri, oyun ve spor aianları düzenlemişler; resmi,
sosyal ve sağlık binalarının bahçelerini ağaç ve çiçeklerle
süslemişlerdir. Yollara. bulvarlara, meydanlara ağaçlar
dikilmiş, yüksek bina ve gökdelenlerin çevresinde boş bı-
rakılması gerekli arazi ağaç, çiçek ve yeşilliklerle bezen-
miştir. Ayrıca şehrin çevre ve yakınındaki toprak ve or-
manlar büyük parklar haline getirilmişlerdir. Paris'te
Boulogne ve Vincennes ormanları, Viyana'da Viyana or-
manları, Hamburg'da liman sırtlarındaki büyük park. Es-
sen'deki Kruga park vb. gibi.
Son yüzyıl başına kadar yabancı gezgin sanatçı ve mi-
marlar İstanbul'u dünyanm en yeşil kentlerinden biri ola-
rak nitelemişler, onun resimlerini yapmaya, güzelliğini
överek anlatmaya doyamamışlardır. Tepelerini yuvarlak
yumuşak kubbelerle yükselterek camilerle taçlandırdığı
Istanbul'un mahalleleri hep yamaçlarda kurulmuştu. Her
evin ağaçlı ve çiçekli bir bahçesi ve avlusu vardı. Çeşme-
nin süslediği meydancıkları ulu çınarlar gölgelerdi. Hava-
sız ve rutubetli bulunarak inşaat yapılmayan vadilerdeki
txjstan ve meyve ağaçlarının yeşilliklerinin de katkısıyla
istanbul gerçek bir cennete dönüşüyordu.
Yıllardan beri sürdürülerek devlet otoritesini yok eden,
çıkarcı ve yanlış politikalar. işgalciye bağışlanan tapu uy-
gulamaları ile desteklenerek gittikçe büyüyen göçler, artı,
sahipsiz araziyi yağmalamaya koşan kalabahklar haline
dönüşmektedir. Bu akın karşısmda İstanbul ve birçok ken-
timizin mimari ve sanat değerleri ile beraber tüm yeşilini
de yitirdiğini görüyor, karşı hiçbir davranışta bulunamıyo-
ruz. Doğanın, ormanın ve çayırın korunması ya da boş bı-
rakılmasını sağlayacak yasal bir dayanaktan yoksunuz.
Ve kent, dağ taş dinlemeden. karşısına çıkan her değeri
yutarak, kesintisiz biçimde her yöne doğru büyümektedir.
Kenti yeşillemek ve ağaçlandırmak için hiçbir emek ve
para harcamıyoruz. Yıllar önce avlulu ve bahçeli gelenek-
sel evlerimizi yıktıktan, vadilerdeki bostanları söktükten
sonra yerlerine apartman mahalleleri doldurmakla yeşili-
ni tamamen yitiren istanbul'un sağlığının korunması için
gereken en az yeşilliği elde etmek üzere planlanan Har-
biye-Maçka sırtları ile Dolmabahçe vadisi arasında kalan
alanın park haline getirilmesi kararından sonra geçen
uzun zamanda tüm alanın belediyeye mai edilmemesi.
yeşillendirilip ağaçlandırılmaması ve bu alanlarda otel ve
başka tesislerin yapılmasına izin verilmesi İstanbula ya-
pılan çok büyük bir kötülük olmuştur. Şimdi buralarda hiç-
bir şekilde bulunmaması gereken binaların kat sayısını
tartışmanın zavallılığ nı yaşıyoruz.
Yıllar önce bulvarhırımıza diktiğimiz ağaçları söküyor
yerlerine beton setleı, demir parmaklıklar yerleştiriyoruz.
Uygar ülkelerde büyük çaplı demir ızgaralarla örtülü geniş
topraklarla çevrilmiş ağaç kökleri bizde bitiştirilen beton-
lar arasında ezilmektedir.
Tüm uygar ülkelerda ancak belli kalınlıkta toprak altında
bırakılmak ve üzerlerinin yeşillendirilmesi ve ağaçlandı-
rılması koşulu ile inşalarına müsaade edilen yeraitı oto-
mobil parkları, şehrin yeşilliğine katkı yapmaktadır. Ağaç-
ları zarar görmeden büyük bulvarların altıları çok büyük
otomobil parklarını barındırmaktadır.
Son yıllarda İstanbul'da da en değerli yerlerde yeraitı
parkları yapılmıştır. Bunun için Tepebaşı bahçesinin tüm
ağaç ve yeşilliği yok edilmiş, ağaç ve yeşilliğin en gerekli
olduğu yerde Taksim'de Hilton Öteli için yapılan yeraitı
garajmın da üstü, Tepebaşı ndaki gibi kolay ve ucuz olsun
diye terasla örtülmüştür. Çevrelerinde yazın kavurucu. kı-
şın dondurucu bir iklim yaratmaktadır. Yakın geçmişte
doğaya, kentin güzelllik ve yeşilliğine hiç önem vermeyen
bu kadar duygusuz ve hasis teknisyen ve yöneticiler elin-
de olmak İstanbul için büyük bir talinsizliktir!..
TARTIŞMA
Yasalann dili
Öztürkçe sözcüklerin yasalarımızda yer almalarının burada
sayılamayacak ölçüde yararı vardır. Sık sık değişmeyecek. açık
anlatımlı bir Anayasa'ya kav uşmamız dileği ile.
Yasalar yüzyıllann deneyimlerinin ürün-
leridir. Toplumda düzen sağlayabilme-
leri için, hiçbir yanlış yorum doğurmaya-
cak. açık,anlaşılır sözcüklerle, dil kuralları-
na bağlılık göstererek yapılmalan gerekir.
Bundan başka bizim gibi büyük devrim
gerçekleştirmiş bir ulusta. uyandınlmış
olan anadil bilinciyle türetilen öztürkçe
sözcüklerin yasalarda yer almalarının unu-
tulmaması zorunludur. Bu sözcükleri be-
ğcnmeycnler olabilir. Devletin görevi.
bunlara karşın. özleşme yanlısı olduğunu
kanıılamaktır. Dilcriz ki. başta hukukçu-
lar olmak üzere vc dilcılcr okrıak üzere. bi-
limadamlarımız.elelevererek.ilerdc hiçbir
yanı eleştirilmeyeeck yasalar. şu sırada sö-
zü edilen Anayasa. ortaya koysunlar.
Belirginsizliğe değğin iki örnek:
1. 1870 yılında yay ımlanmış olan bir lü-
zükten:"... içinde taşralı bulunanlar doktor-
luk diplomalarını istihsal etiiklerinde kur'-
adan muaf olup esnayı tahsillerindc yalnız
devamsız ve tahsil tabiliyetsizliği tebeyyün
edenler kur'aya ithal olunacaktır.'
(Devletin. kabiliyctsizliği kesinleşmiş bi-
rine diploma vermesi. onu kur'a ile bir yer-
de hekimlik yapmaya göndermesi iyi bir
davranışdeğildir.)
2. Unvan ve lakaplan kaldıran 2590 sa-
yılı yasa için. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvet-
leri KanunıT 208 maddesinin 'h' fıkrasına
göndermeyapılmış.
Yüriirlükten kaldırılan kanunlar başlığı
aliında yer alan 208. madde s,öyle: Aşağıda
yazılı kanunlar ve bunlann ek ve değişik-
İikler (i. siz) ile diğer kanunların bu kanuna
aykın hükümleri yurürlükten kaldınlmış-
ıır.
'h' fikrası ise şöyle, 26 Ekim 1934 gün ve
2590 sayılı efendi, bey. paşa, gibi unvanların
kaldırıldığına dair kanunun bu kanuna aykı-
rı hükümleri.
2590 sayılı kanun. eğer ikinci bu kanuna
sözcüğü 926 sayılı yasayı anlatmak istiyor-
sa. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası'
na nasıl bir aykınlığı içerebilir. Eğır bu an-
lalım doğru ise. yasalann bizim anlayabile-
ceğimiz açıklıkta yazılmasını istemek dc
bizim hakkımızdır.
Yeni sözcüklcre yer verilmesi: 1982 Ana-
>asası'nın öztürkçe sözcüklere oldukça
geniş yer verdiği sevinçle görülmektedir.
Bu durumdan güç alarak yeni anayasamız-
da yer almasını istediğım birkaç sözcüğü
bildireceğim: Cevap = yanıt. ispat = ka-
nttlama. kanun = yasa. hakim = yargıç.
hüküm= yargı. mahkeme = yargıyeri ol-
malıdır. Yargı kökünden "Yargıtay"ımız
var. Yargı ye Yargıç sözcükleri. ilki 1660.
ikinci basrrfh.l78p yılında: Vîyana'da basıl-
mış olan .Vleninski Büyük Şö.zlüğü'nüjı 4-
cildinde Varghu ve Yargfiîıci biçfmindc ya-
zılıdır, Sozlük Osmanlıcadan Latinceye'dir.
Millet = ulus olmalıdır. L'lus sözcüğü.
uluslararası. ulusal egemenlik sözcüklerin-
de kullanılmaktadır. Hakimiyet = ege-
menlik. hürriyeı = özgürlük. teminat =
güyence. merci = yer. kat olmalıdır.
Öztürkçe sözcüklenn yasalanmızda yer
almalarının burada sayılamayacak ölçüde
yaran vardır.
Sık sık değişmeyecek, açık anlatımlı bir
anayasaya kav uşmamız dileği ile.
RÜŞTÜ ERGL'N / Işmhilima (Radyo-
log)
PENCERE
Mağdur olmaktayız
Bizler silah altında bulunan üniversite
mezunu 223. dönem olarak karar aldı-
rılıp kadrosuzluk nedeniyie kısa dönem
askerlik yapmakta olan er ve erbaşlanz.
Askerlik süresinde yapılmak istenen kısalt-
ma işleminden Sayın Milli Savunma Baka-
nı Nevzat Ayaz'ın açıklamalanna göre
mağdur olmaktayız.
Konu ile ilgili yürürlükte bulunan Yedek
Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Ka-
nunu'nun 3. maddesi gereğince Yedek Su-
bay lann hizmeı süreleri banş zamanında
Genelkurmay Başkanı'nın teklifi vc Bakan-
lar Kurulu karan ile on iki aya kadar indiri-
lcbilir. Bu kanuna bağlı olarak çıkanlan
TSK'nın ihtiyaç duyduğu Vedek Subay
Adaylarının Seçimine İlişkin Şekil ve Esas-
lar ite Ceip Lsulleri Hakkındaki Yönetme-
lik gereğince (mııdde 10) istekli. seçim
sonucu veya seçime kaiılmamak surciiyle
ere aynlan yükümlülcnn hizmet süresi. ay-
nı celbe tabi olup yedek subay adayı olarak
ayrılanlann hizmet süresi kadardır. Bu yö-
netmelikten de anlaşıldığı gibi. yedek su-
bay staiüsünde ve aynı celbe labi olup ere
aynlanlann hizmet süresi yedek subaylann
yansı kadar olmaktadır. Hükümetin yap-
mak islediği indirim yedek subaylar için 4
ay, buna bağlı olarak da ere ayrılanlar için
zorunlu olarak bunun yansı kadar 2 aylık
bir indirimdir. Yani 16 ay olan yedek su-
baylık süresi 12 aya. 8 ay olan kısa dönem
askerlik süresi de 6 aya indirilecektir. Sayın
Bakanın açıklamalanna göre kanunun yü-
rürlük tarihi Ağuslos ya da Eylül 1992 ola-
caktır.
Bu aşamada bizim mağduriyetimizc ne-
den olan 223. dönem olarak silah altına alı-
nan yedek subaylar bu kısaltmadan yarar-
lanırken aynı dönem ve celbe tabi olan biz
kısa dönemler bu kısaltmadan yararlana-
mayacağiz. Hatta bizden bir dönem önce
silah altına alınan 221. dönem yedek su-
bavlar bu kısaltmadan yararlanacaktır.
Oysa yönetmelik ve kanun gereği bizim de
yararlanmamız gereken kısaltma işlemin-
den askerlik süremizin 31 Temmuz 1992
tarihinde sona crmesi ncdcniylc kanuni
cşitliğe uygun olmayarak bizi etkilcmiye-
ceklir. 2 av gibi bir sürenin çoğumuzun bir
iş. nıeslek ve aile hatta çocuk sahibi oldu-
ğumuz diişünülürse maddi ve manevi bü-
yük kayıpl;:r vereceği bir gerçcklir. Örne-
ğin: 12 ay yvdcK subaylık yapmamız halin-
de (şu andakinden sadece 4 ay fazla)
yaklaşık 23 mılyon lira (8 ay x 2İ5OO.OO0
TL maaş ve 3.0Ö0.000 TL yol harcırahı) gi-
bi bugünün Türkiye şartlannda önemli bir
maddi kaybımız oluşmakladır.
Bütünbunlann yanı sıra kanunun bu şe-
kilde yürürlüğe konması anayasamızla çe-
lişmektedir. Şöyle ki. 1982 Ânayasamızın
10. maddesinin 2 ve 3. fıkralan hiçbir kişi-
ye, veya zümreye imtiyaz tanınamaz. Devlet
organları ve idare makamları bütün işlemle-
rinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun
otarak hareket etmek /orundadırlar demek-
tedir. Hemen akabinde gelen 11. madde
anayasanın bağlayıa olduğunu benimse-
mişlir. Bu durumda böyle bir uygulama
tamamiyle anayasamızla çclışmektedir.
Yukanda yapmış olduğumuz açıklama-
lardan da anlaşılacağı üzerc kısa dönem
erlcr için bu kanun uygulanış açısından ka-
nuni eşitlik ilkesine ters düşmektedir. Bu-
nun önlcnmesi için kanunun en geç 31
Mayıs 1992 tarihi itibariyle yürürlüğe kon-
ması uygun olabilir ya da kanun yürürlük
tarihi kısa dönem erler için değiştirildiğin-
de de bu aksaklık giderilmiş olacaktır.
223. DÖNEM ERLER ADINA /
Ali Kcser
Yüce ile Cüce...
Hoca süzülmüştü..
Süzülmüşlüğün yorgun görüntüsündegüzelleşmiş, eski
zaman bilgelerine dönüşmüştü..
Gözleri çekilmiş, avurtları çökmüş, bedeni zayıflamış,
omuzları sivrilmiş, bilekleri incelmiş, teni kemiklerine ya-
pışmıştı. Gücünü, kızgın çölde uzun yolculuğaçıkan gezgi-
nin matarasındaki su gibi damla damla harcıyor, tümcele-
rini düşüncesinin imbiğinden yavaş yavaş çekiyor; söz-
cüklerini özenle seçip ayıklıyor; tespih çeker gibi tane tane
konuşuyordu.
Bedenindeki bütün organları yavaş yavaş erirken beyni
pırıl pırıldı..
Mantığı gün geçtikçe saydamlaşıyordu..
O konuşurken ben zamanı düşünüyordum..
Kahrolası zamanı!..
Velidedeoğlu, Cumhuriyet'te ilk yazısını 3 Mayıs 1942'de
yayımlamıştı; beş altı ay sonra yazarlığının 50'nci yılını yi-
ne Cumhuriyet'te dolduracaktı.
3 Mayıs 1992..
Bugün..
Hoca bugüne ulaşamadı; 5Kasım 1991'de gazetesinden
ayrılmak zorunda kaldı.
Ölüm Allah 'ın emri..
Şu aynlık olmasaydı.
•
Yarım yüzyıllık gazetesinden Velidedeoğlu'nu ayıran
nedenleri bugün irdelemek istemiyorum; ama, bunlar öyle
hafife alınacak türden değildir. ileride bütün boyutlarıyla
yazılması gereken bir olay yaşandı; Hoca gazetesinden
uzak kaldı; bir süre sonra bana telefon etti:
- ilhan, benMilliyet'ten öneri a/d/m, yazmam/ istiyorlar,
sen ne dersin?
Ne incelikli insandı..
Sevgili Oktay Akbal'ın dediği gibi "yazmakyaşamaktır."
Hoca 88'ine girmişti; ama hiç sevmemişti 88 rakamını; bir
yazısında vurgulamıştı; dört tane sıfırın üst üste konmasın-
dan oluşan bu şiş göbekli sayı, Velidedeoğlu'nu korkutu-
yordu.
87yi aşmıştı..
Ahşu88!..
Biliyordum ki Hoca'nın günleri sayılıydı. Kendisi de bili-
yordu bunu. Yazmazsa yaşayamazdı. Yine de öğrencisine
danışmak alçak gönüllülüğünü gösteriyordu.
- HocamL. Hemen başlasanız çok iyi olur. Inşallah ya-
zarlığınızın 50'nci yıldönümünü birlikte Cumhuriyet'te kut-
layacağız.
Ah, kahrolası zaman!..
5Kasım 1991'deCumhuriyet'tenayrılmıştık.. ' •
Kış başlamıştı..
Hocanın eşi Sayın Meriç Velidedeoğlu'ndan dinledim;
Hocatedirginmiş:
"Şubatı atlatırsam mayısı bulurum.."
Her şeyi düşünürdü; kendi yaşamına başka birisi gibi
eleştirel gözlerle bakan erdemli bir kişiydi. Erdemli ne de-
mek!.. Hocaçağımızın ermişiydi.
Kuvaycıydı..
•
"Kuvay-ı Milliyeci"n\n kısaltılmışıdır Kuvaycı; kalpaklı-
dır, yedi düvele ko
r
kusuz başkaldırmıştır, bağımsızlık şia-
rına bağlidır. aydınlanma devriminin neferidir. Cumhuri-
yetin kurucusudur, özgürlüğün rüzgârını soluyup yüzünü
güneşe çevirendir, uygarlık savaşımcısıdır.
* 3 Mayıs 1992..
Takvim yaprağı karabasan gibi düşlerime takılı kaldı;
Hoca'nın 50'nci yıltnı nasıl kutlayacaktık? •
Hocasüzülüyordu..
Süzülmüşlüğün yorgunluğunda güzelleşiyor, eski za-
man bilgelerinin görüntüsüne dönüşüyordu; gözleri çekili-,
yor, avurtları çöküyor, bedeni zayıilıyor. omuzları sivrili-
yor, bilekleri inceliyor, teni kemiklerine yapışıyor; ama,
beyni akıl almaz bir gizemle günden güne saydamlaşıyor-
du.
Cüce şubat Hoca'yı vurdu.
Bu yıl 29 çekiyordu cüce şubat, ayın ortasında yapacağı-
nı yaptı; 24'ünde Hoca aramızdan ayrıldı.
Cücelik ile yücelik metreyle ölçülmez; ama, ne kadar
yüce olursanız olun, cücelerden korkun.
TALAT T U R H A N
Ö Z E L S A V A Ş
T E R Ö R V E
K O N T R G E R İ L L A
İlhan Selçuk'un Önsözü ile
'Bir gayri nizami kuvvettn yeraitı unsurlan, kjide
olarak kanuni statüye sahip değildir.'
(Genelkurmay ST-31-15 Simgeli Gayrinizami
Kuvvetiere Karşı Hareket Taliınnamesi, Madde:9)
t ü m z a m a n a r y a y ı n c ı 1 ı
TEMSİLİ VE KÂTILIMCI
DEMOKRASİNİN KÖKENİ
Doç. Dr. Sami Selçuk
10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yayınlorı Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lsıanbul
Ödemeli gönderilmez.
VEFALILAR
120. Kuruluş Yılında Geleneksel Boza Günümüze bekliyoruz.
Tarih: 3 Mayıs 1992-Pazar Saat 13.00
Yer: Vefa Lisesi
120. YIL KUTLAMA KURULU
Düzeltnıe
Kmnal 5. Icra Miidürlüğü'nün 14.4.IW2 giinii ^azt'h'mizıie yuyımlunan
Gayrimenkul Satij ilamnm do\ya numarası yanlış yuyınılanınijtır. 1şa-
ğıdaki jckilde Jûzehir, özür dileriz-
KARTAL5. İCRA MLDLRLÜĞC
1991/857T.
Nufüs hüviyet cüzdanımı
yitirdim. Geçersizdir.
EMÎNE ALEVLİ
Nufüs cüzdarumı ve sigorta
kartımı yitirdim. Geçersizdir.
ARZV DÜZGÜN
OîNSELLİK MODA AMA BEKÂRET KORUMADA
NOKTA'NIN GENÇLER ARASINDA YAPTIĞI İLGİNÇ CİNSELLİK SORUŞTURMASI» İNÖNÜ: YEREL SEÇİMLERDE
BİRİNCİ PARTİ OLMAMIZ ZOR • ÇALKANTILAR PARTİSİ SHP'DE SON DURUM • MARKSİZM İLE ÜBERALİZM BULUŞACAK MI?
TÜRK SOSYALİSTLERİ "LİBERALLEŞMİŞ SOL' FİKRİNİ TARTIŞTI • ORTA ASYA YARIŞINDA TÜRKİYE ÖNDE KOŞUYOR.. TÜRKİ
CUMHURİYETLERDE ARTIK İŞ ZAMANI.. NOKTA MUHABİRLERİ TÜRKİ CUMHURİYETLERİ DOLAŞTI • ANA ASLAN SAĞLIK VE GÜZELLİK
MERKEZİ BİR TIP KRİZİNE YOL AÇACAK MI? DOKTORLAR "ŞARLATANLIK- DİYOR • SANATÇILARIMIZ KÜRT TELEVİZYONUNA ÇIKACAKLAR MI?
• MURAT BELGE'DEN TÜRKİYE DÜNYANIN NERESİNDET • OTOMOBİL PİYASASINDA REKABET KIZIŞIYOR • DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA NEŞTER
• ÇARKIFELEKİN SUNUCUSU TARIK TARCAN • BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BARIŞ GÜCÜ'NE PARA ARANIYOR • ALMANYA'DA EKONOMİK VE
SİYASİ KRİZ • HOLLYVVOOD'UN "DAHİ ÇOCUĞU" SPİELBERG "HOOK"U ANLATTI • FETİHTEN CUMHURİYETİN KURULUŞUNA UZANAN
SÜREÇTE GÜNDELİK HAYAT • İZMİR'DE KAZIKLI YOL TARTIŞMASI • AZGELİŞMİŞ ÜLKELERDE ŞİDDETE MARUZ KALAN YEŞİL SAVAŞÇILAR
HKR
HArTA
T.C. KAYSERİ
4. ASLİYE HUKLTC
MAHKEMESİ
Sayı: 1990 577
Davacı Yusuf Tekdemir ile Dava-
lı Caner İnş,. Tic. Lım. Şirketi ara-
sındaki alacak davası ile ilgili ola-
rak şirket temsilcisı Saide Kurt'un
vaptınlan adli ve idari tahkikat
neticesinde tebliğe yarar açık ad-
resi bulunanıamış olup
Kozaklı Hamamının tamiratı
ile ilgili olarak alüminyurn doğra-
ma bedeli ve işçilık ücreti olarak
açılan 33.000.000 TL alacakla vl-
gili olarak davalı şirket temsilcisi
Saide Kurt'un mahkememize
4.6.1992 dava tarihine kadar mü-
racaat etmesi. duruşmada bızzat
hazır bulunması veya kendişini
ba^ka bir \ekille temsil ettirmesı.
ak>i takdirde davanın yokluğun-
da görülüp. yokluğunda karar
\erileceei hususu ilanen tebliğ
olunur.~16.4199:
Basın: 47328
N'üfus cüzdanımı ve okul
kimlığimi kaybettim.
Geçersizdir.
MUSTAFA ŞEKER