15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3MAYIS1992PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER HIFZIVELDET VELİDEDEOĞLU Çelikten bir miğfer gibi beyni koruyan kafaıası sağîamlık bakımından bir doğa harikaadır. Neden derseniz. toprak alünda kolay kolay çürümcz. Bin- lerce. hatla milyonlarca yıl boyunca kendini korur. Brilish Museurrfda bir insan iskcleti görmüştüm. Bilmem hangi çölde kumlar arasında bulunmuş. 2500 yıllık bir iskeletmiş. Zavallı adam. belki çölde yolunu şaşınp susuzluklan ölen bir dcveci. belki de bir atlı. Nasılsa çöl yaratıklannın gözüne çarpma- mış olacak ki bütün kemiklerinin üzerindc kurumuş derisi. kafaıasında da ycr yer saçı duruyordu. İç or- ganlar ve kafatasının içindeki beyin çoktan ÇÜITİ- miiş. yok olmuştu. O vitrinin önünde dururken insan denilen yaratığın yaşam macerasını düşün- dümdü. Hcr biri bir yerde başlıyor. büyüyor. sonra öncedcn bclli olmayan bir yerde yok olup gjdiyor- du. Ama bu önümdeki adâmın derisi ve kemikleri yok olmarnıştı. 2500 yaşındaki bir insan bilgeliğiyle scyircilerini süzüyor gibiydi. Yine düşündüm. içindc beyin olmayan veya olup da hiç işe yaramayan başın bir balkabağından ayn- mı yoktu. O halde kafalasının yaşı 2500 yıl belki dc daha fazla olabiliyor, ama başın yaşı içindeki beyin giieüne bağlr. Eğer 2500 yıl önccki kimi düşünürler bugün hâlâ yaşıyorlarsa bunu kafataslanna değil cl- bettc beyin gücüne borçludurlar. Türkçedcki "Akıl yaşia dcğil başladır" özdevişj- nin vurgulamak islediği anlam. bilindiği gibi bu beyin gücüdür. "Süper zekâh çocuklar" beyin gücü crkcndcn gelişmiş olan yavrulardır. İki elin on par- mağı kadar sayılabilccek müzik dehası daha pek crken yaşlarda ölümsüz besteler yaratmışlardır. Böylecc başın yaşını kolay kolay ölçmek olanaksız- dır Ama insanın yaşını yıllara göre ölçüye vuruyo- ruz. Bununla birliklc o da görece bir kavramdır. Rahmetli İsmcı İnönii 88 yaşında ikcn eski Halay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen kendişini yokla- maya giımiş. Bir süre söylcşiden sonra İnönü sor- muş: - Sökmen kaç yaşındasın? - Yctmişin içindeyim Paşam! Bunun üzerine İnönü \urgulava vurgulaya: "Gençliğinin kıymctini biiil" demiş. Oy le ya Inönü'- ye göre Sökmen genç sayılırdı. Ama bu konuşma- nın geçıiği tarihıe. birçoklanna göre o. 70 yaşının içinde bir ihıiyar kişiydi. Söz yaştan açılmışken şimdi "rakamlarla yaş fan- tczdsi" diye nitelcnebilecek ve bu sütunlarda daha önce yayımladığırn bir yazımın küçük bir bölümü- nü ok'urlanmıza anımsatmak isüyorum: "KLMI hir süreckn beri 88"«? içinde dohuııp dıınıyo- nmıhiihirininkııpLsıvepmıvresi olmayan, yuvarlak. ddrt otkılı. (folcv)ihaçfı hıı yeni nıekânmıı tantnuıycı. (iıuı a/ışnuıya çalışiYonan. Çok luhaj. cutuı saııki za- ntcııı içindc hir nıekâıı hıı 88. 87'nin7\inin sivıi iKuııdcaı 88'ealhunak pek kolay olnuulı. Ama haşardun. Buatlayış henisayılar iizeriıı- ık' düşünmcve ih'ledi. Dünyaya gelir gelmez sayılar saatgihiijli'inevehaşlar. Birgünliik. hiraylık, ikiay- lık.iiçavlık.tkrkenhirvaşınckı.ikivctfuukı.iiç vttfiıı- ckı... Eğer on vaşına kackıryeryüzümk' ka/ahilirsek ihi- liyor.sıunc. Tiirkiye'de çoaık ölümkrmm oram yük- sektirj ilerisi için a: çok sigortalaııdık demektir. 10 vaş önenıli hir aşcumıdır. Çünkü oroda ilk kez uaı \v çıkifi olmaycm yuvarlak hir suymm içinegire- riz.hu sı/tr'dır. fek haşııuı bir varlık göslemıeyen bıı SÜYI hüindiği gihi öteki rakaınlarm ciıniııe geldiğinde hepsiıü onar ımar çoğalıır: 10. 20. 30 gihi. İşte w.w- noğlu böyle sayılankı sıfıruı kahıığıum. zaıuaıu gelen hir civcİY gihi kırıp çıkarak dtılıa sonraki sayıya alla- makzonuıdadır. 50'den51 e.60 nuıöl 'e. 7Ö'ten 71 e. 8() 'ck'iı Hl 'e atlaımık pek kolay olnıaz, çi'mkü 80 '- ck'kisayılarm ikisi (k kapalı mekîtıı. ÖnceS'bıyııvar- laklaruukm hirmi kırıp O'uı içine geçnn'k. sonra da zaımtıu geluıce O'ın kabuğuııu kırıp 81 'iıı sekizine al- lanıak gerekir. Bu. zor hir ujiir. Oıııuı için 'uısunlanmı- zuı coğıı hımu göze alanuıyıp 77 ya ıkı 79'ckı arlık allama ifini hırakır..." Yeni sayı mekânım olan 88"e o kadar çok kişisel sorun ve anıyı birlikte geürdim ki bütün "bu eşya\f onun içine yerlcştirmek işi henüz bitmedi. 88'dcn sonra epeyce zarrran geçti. onun içinden çıkabilmck içın tıpkı SO'deolduğu gibi her iki sayırun da \uvar- lağmı kırmak ve aneuk ondan sonra 89"a atlamak gerekı\ or. Bu zor işi başarucağım] pek sanmadığım- dan üzerinde dunnuyor. kendi kendime "zamanı gelince düşünürüz" de\ip geçıvorum. 88'in dolam- baçhğında yol ahrken doğrultuyu \itirmemek. an- cak düşünsel çalışmakla mümkün. Fransız kadın yazar ve düşünürii Simon de Beau- \'oir"ın yaşlılık üzerine yaalmış çok güzel kitaplan vardır. Çoğu Türkçeye de çevnldi. Onlan yaşlan- madan önce okumak gerekir. Çünkü insan kendiii- ni yaşlılık durumuna haarlamazsa ve doğa ona yaşlanma şansıru tararsa. bu şansı hazırlıksız olarak kullanması zor olur. İşıe Beau\oir"ın satırlan ara- sında bu haarlanma işini buluyor insan. Ne var ki bu iş öyle anlaııın ve ögütlerle olmuyor. Herkesin kendi yapısına göre bir yol tuiturması gerekiyor. Hiç unutmam Çorum'da küçük yaşımda kış ayla- nnda en az sekiz-on kez bademcik olurdum. Ba- demcikler şişer. yemek verken bana sıkıııu verirdi. Seksen yıl önce şimdiki gibi anübiyotikler yoklu. Doktorun lavsiyesi üzerine boğazınıa dışardan ten- dürdi>ot sürerler. sonra bir tülbentle sararlardı. Sabah akşam karbonatla garganı yap;irdım. Beden ısısının ufak tetek yükielmelerine aldırmaz. çantamı ve sefer tasımı alıp evimizden epeyce ıızakta olan okuluma yürüyerek gider. yine \ürü\erek döner- dim. Mahallede evimizin önündeki bir düzlüğe kova kova su döker. gece su donunca. altı kabaralı (yani kabank yuvarLık vn\ilerle donatılmış) kundu- ralanmla buzda kayardım. Yine bademciklerimin kabardığı bir gün babam beni o zamanki Çorum'un iki doktorundan biri olan Aııf Bey'e götürdü. (Öteki doktor İstepan Efendi idi.) Muayenedcn sonra babam doktora: "Atıf Bey. bu oğlumun isıikbalindcn korkuvorum. çok sıhhatsiz" deyince. dokıor aşağı yukan şö\le konuştu: "Korkmayın Hüseyin Bey; badcmcikler vücudu mikroplardan koruyan süzgeçlerdir. Küçük >aşlarda çok haslalık geçiren insanlarmik- roplara alışır \e uzun \aşar." Çok dikkatlc dinlcdi- ğim bu sözleri bütün ömrümce unutmadım. Ama bademciklerin verdiği sıkıntıva ancak kırkiki \ıl katlanabildim ve o yaşta. bir anıeliyatla onlan aldır- dım: dünyaya ycnidcn gclmiş gibi oldum. Bunu an- laimamın nedeni. kişinin kendi sağlık roiasını. beden yapısına göre. olabildiğince kendisinin çizme- sidir. 1983 yılında Almanya'ya son gidişimde "4 Cos- mos" adlı bir kitap satın alıp okumuştum: orada gök cisimlerinin ve genel olarak nııkrop diye adlan- dırdığımızen küçük varlıklann hcpde\inim halinde bulunduklan. asıl önemlisi gerek macro. gerek mic- ro evrendeki (cosmosdaki) > aşamın buna dayandığı açık secik sergileniyordu. Ben de çok eskiden beri hareketliliği kendime bir sağlık ilkesi olarak kabul ettiımiş. her yaz latilinde dağlara. özellikle Ulu- dağ'a gıdıp her sabah en az beş-alıı. en çok onüç kilometre yürüyerek. doğadaki bu devinim ilkesini kendime u\ gulamıştım. 88'c aılayabilmckliğimi ko- laylaşuran etmenlerin başında bu ilkenin yer aldıgı- na yürekten inanıvorıım. Bunun bir karutı da şu ki son birkaç yılda geçirdiğim hastalık ve ameiiyaılar vüzünden ev hapsindc hareketsiz kalmaklığim ba- na. başla kalp yctmezliği olmak üzere türiü hasıa- lıklar getirdi. Çok merak edivorum. bakalım bu bedjn. bu kafayı daha ne kadar taşıyacak. Be\ni- min ürün veremediği gün onu taşımaya son \erme- sini dilemekteyim. Sağlık konusundaki bütün bu anlattıklannxlan benim ömür boyunaı bir "ermiş" gibi yaşadığımı sanmavın. Elbeuc Andre Gide'in adlandırdığı gibi "dünya nimetleri'"nden de hepten kaçınmak ola- naksızdı. Ama ölçüyü hiç kaçırmadım. Bunlan 1977'de yayınlamış olduğum iki cilllik anılanmda anlattım. Bugünkü yazıyi belki çoğunuzun bildiği bir Bek- taşi fikrası ile bağlayayım: Osmanlı döneminde Arap kökenli bir yurttaş uzun yaşama sevdasına düşmüş. sormuş soruştur- muş. bilse bilse bunu falan tekkedeki ihtivar Bektaşi [>xlesi bilir demişler. Gitmiş. aralannda şu konuş- ma gecmiş: - Babtı erenler. ben yüz yıl yaşamak isüyorum. ne tavsiyc edersin? - Tütün kullanır mısın' - Lâ vallahi. nefes haraaam!.. - İçki alır mısın? - Lâ vallahi. katre haraaam!.. - Kadınlarla ülfetin var mı? - Lâ vallahi. nazar eunek (bakmak) bile ha- raaam!.. Baba erenler birden öfkelenip. oıurduğu postun üzerinde doğrulmuş: - Git be\ıdam demiş. O halde neden v üz yıl yaşa- mak istivorsun'.'Sana havatın kaıresi haraaam!.. ARADABIR Prof. ASIM MUTLU Mimar İstanbul İçin Talihsizlik Sanayi devrimi, kentlerin kalabalıklaşarak taşlaşması- na ve yeşilinin azalmasına neden olmuştur. Ancak Batı'da kökleşmiş bulunan şehirlilik bilinci, şehrini benimseme. sevme, koruma ve güzelleştirme isteğine dayalı. güçlü ye- rel idareler bu eksikliği gidermek için şehrin içinde küçük- lü, büyüklü, birçok alanı boş bırakarak parklar. çocuk bahçeleri, oyun ve spor aianları düzenlemişler; resmi, sosyal ve sağlık binalarının bahçelerini ağaç ve çiçeklerle süslemişlerdir. Yollara. bulvarlara, meydanlara ağaçlar dikilmiş, yüksek bina ve gökdelenlerin çevresinde boş bı- rakılması gerekli arazi ağaç, çiçek ve yeşilliklerle bezen- miştir. Ayrıca şehrin çevre ve yakınındaki toprak ve or- manlar büyük parklar haline getirilmişlerdir. Paris'te Boulogne ve Vincennes ormanları, Viyana'da Viyana or- manları, Hamburg'da liman sırtlarındaki büyük park. Es- sen'deki Kruga park vb. gibi. Son yüzyıl başına kadar yabancı gezgin sanatçı ve mi- marlar İstanbul'u dünyanm en yeşil kentlerinden biri ola- rak nitelemişler, onun resimlerini yapmaya, güzelliğini överek anlatmaya doyamamışlardır. Tepelerini yuvarlak yumuşak kubbelerle yükselterek camilerle taçlandırdığı Istanbul'un mahalleleri hep yamaçlarda kurulmuştu. Her evin ağaçlı ve çiçekli bir bahçesi ve avlusu vardı. Çeşme- nin süslediği meydancıkları ulu çınarlar gölgelerdi. Hava- sız ve rutubetli bulunarak inşaat yapılmayan vadilerdeki txjstan ve meyve ağaçlarının yeşilliklerinin de katkısıyla istanbul gerçek bir cennete dönüşüyordu. Yıllardan beri sürdürülerek devlet otoritesini yok eden, çıkarcı ve yanlış politikalar. işgalciye bağışlanan tapu uy- gulamaları ile desteklenerek gittikçe büyüyen göçler, artı, sahipsiz araziyi yağmalamaya koşan kalabahklar haline dönüşmektedir. Bu akın karşısmda İstanbul ve birçok ken- timizin mimari ve sanat değerleri ile beraber tüm yeşilini de yitirdiğini görüyor, karşı hiçbir davranışta bulunamıyo- ruz. Doğanın, ormanın ve çayırın korunması ya da boş bı- rakılmasını sağlayacak yasal bir dayanaktan yoksunuz. Ve kent, dağ taş dinlemeden. karşısına çıkan her değeri yutarak, kesintisiz biçimde her yöne doğru büyümektedir. Kenti yeşillemek ve ağaçlandırmak için hiçbir emek ve para harcamıyoruz. Yıllar önce avlulu ve bahçeli gelenek- sel evlerimizi yıktıktan, vadilerdeki bostanları söktükten sonra yerlerine apartman mahalleleri doldurmakla yeşili- ni tamamen yitiren istanbul'un sağlığının korunması için gereken en az yeşilliği elde etmek üzere planlanan Har- biye-Maçka sırtları ile Dolmabahçe vadisi arasında kalan alanın park haline getirilmesi kararından sonra geçen uzun zamanda tüm alanın belediyeye mai edilmemesi. yeşillendirilip ağaçlandırılmaması ve bu alanlarda otel ve başka tesislerin yapılmasına izin verilmesi İstanbula ya- pılan çok büyük bir kötülük olmuştur. Şimdi buralarda hiç- bir şekilde bulunmaması gereken binaların kat sayısını tartışmanın zavallılığ nı yaşıyoruz. Yıllar önce bulvarhırımıza diktiğimiz ağaçları söküyor yerlerine beton setleı, demir parmaklıklar yerleştiriyoruz. Uygar ülkelerde büyük çaplı demir ızgaralarla örtülü geniş topraklarla çevrilmiş ağaç kökleri bizde bitiştirilen beton- lar arasında ezilmektedir. Tüm uygar ülkelerda ancak belli kalınlıkta toprak altında bırakılmak ve üzerlerinin yeşillendirilmesi ve ağaçlandı- rılması koşulu ile inşalarına müsaade edilen yeraitı oto- mobil parkları, şehrin yeşilliğine katkı yapmaktadır. Ağaç- ları zarar görmeden büyük bulvarların altıları çok büyük otomobil parklarını barındırmaktadır. Son yıllarda İstanbul'da da en değerli yerlerde yeraitı parkları yapılmıştır. Bunun için Tepebaşı bahçesinin tüm ağaç ve yeşilliği yok edilmiş, ağaç ve yeşilliğin en gerekli olduğu yerde Taksim'de Hilton Öteli için yapılan yeraitı garajmın da üstü, Tepebaşı ndaki gibi kolay ve ucuz olsun diye terasla örtülmüştür. Çevrelerinde yazın kavurucu. kı- şın dondurucu bir iklim yaratmaktadır. Yakın geçmişte doğaya, kentin güzelllik ve yeşilliğine hiç önem vermeyen bu kadar duygusuz ve hasis teknisyen ve yöneticiler elin- de olmak İstanbul için büyük bir talinsizliktir!.. TARTIŞMA Yasalann dili Öztürkçe sözcüklerin yasalarımızda yer almalarının burada sayılamayacak ölçüde yararı vardır. Sık sık değişmeyecek. açık anlatımlı bir Anayasa'ya kav uşmamız dileği ile. Yasalar yüzyıllann deneyimlerinin ürün- leridir. Toplumda düzen sağlayabilme- leri için, hiçbir yanlış yorum doğurmaya- cak. açık,anlaşılır sözcüklerle, dil kuralları- na bağlılık göstererek yapılmalan gerekir. Bundan başka bizim gibi büyük devrim gerçekleştirmiş bir ulusta. uyandınlmış olan anadil bilinciyle türetilen öztürkçe sözcüklerin yasalarda yer almalarının unu- tulmaması zorunludur. Bu sözcükleri be- ğcnmeycnler olabilir. Devletin görevi. bunlara karşın. özleşme yanlısı olduğunu kanıılamaktır. Dilcriz ki. başta hukukçu- lar olmak üzere vc dilcılcr okrıak üzere. bi- limadamlarımız.elelevererek.ilerdc hiçbir yanı eleştirilmeyeeck yasalar. şu sırada sö- zü edilen Anayasa. ortaya koysunlar. Belirginsizliğe değğin iki örnek: 1. 1870 yılında yay ımlanmış olan bir lü- zükten:"... içinde taşralı bulunanlar doktor- luk diplomalarını istihsal etiiklerinde kur'- adan muaf olup esnayı tahsillerindc yalnız devamsız ve tahsil tabiliyetsizliği tebeyyün edenler kur'aya ithal olunacaktır.' (Devletin. kabiliyctsizliği kesinleşmiş bi- rine diploma vermesi. onu kur'a ile bir yer- de hekimlik yapmaya göndermesi iyi bir davranışdeğildir.) 2. Unvan ve lakaplan kaldıran 2590 sa- yılı yasa için. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvet- leri KanunıT 208 maddesinin 'h' fıkrasına göndermeyapılmış. Yüriirlükten kaldırılan kanunlar başlığı aliında yer alan 208. madde s,öyle: Aşağıda yazılı kanunlar ve bunlann ek ve değişik- İikler (i. siz) ile diğer kanunların bu kanuna aykın hükümleri yurürlükten kaldınlmış- ıır. 'h' fikrası ise şöyle, 26 Ekim 1934 gün ve 2590 sayılı efendi, bey. paşa, gibi unvanların kaldırıldığına dair kanunun bu kanuna aykı- rı hükümleri. 2590 sayılı kanun. eğer ikinci bu kanuna sözcüğü 926 sayılı yasayı anlatmak istiyor- sa. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası' na nasıl bir aykınlığı içerebilir. Eğır bu an- lalım doğru ise. yasalann bizim anlayabile- ceğimiz açıklıkta yazılmasını istemek dc bizim hakkımızdır. Yeni sözcüklcre yer verilmesi: 1982 Ana- >asası'nın öztürkçe sözcüklere oldukça geniş yer verdiği sevinçle görülmektedir. Bu durumdan güç alarak yeni anayasamız- da yer almasını istediğım birkaç sözcüğü bildireceğim: Cevap = yanıt. ispat = ka- nttlama. kanun = yasa. hakim = yargıç. hüküm= yargı. mahkeme = yargıyeri ol- malıdır. Yargı kökünden "Yargıtay"ımız var. Yargı ye Yargıç sözcükleri. ilki 1660. ikinci basrrfh.l78p yılında: Vîyana'da basıl- mış olan .Vleninski Büyük Şö.zlüğü'nüjı 4- cildinde Varghu ve Yargfiîıci biçfmindc ya- zılıdır, Sozlük Osmanlıcadan Latinceye'dir. Millet = ulus olmalıdır. L'lus sözcüğü. uluslararası. ulusal egemenlik sözcüklerin- de kullanılmaktadır. Hakimiyet = ege- menlik. hürriyeı = özgürlük. teminat = güyence. merci = yer. kat olmalıdır. Öztürkçe sözcüklenn yasalanmızda yer almalarının burada sayılamayacak ölçüde yaran vardır. Sık sık değişmeyecek, açık anlatımlı bir anayasaya kav uşmamız dileği ile. RÜŞTÜ ERGL'N / Işmhilima (Radyo- log) PENCERE Mağdur olmaktayız Bizler silah altında bulunan üniversite mezunu 223. dönem olarak karar aldı- rılıp kadrosuzluk nedeniyie kısa dönem askerlik yapmakta olan er ve erbaşlanz. Askerlik süresinde yapılmak istenen kısalt- ma işleminden Sayın Milli Savunma Baka- nı Nevzat Ayaz'ın açıklamalanna göre mağdur olmaktayız. Konu ile ilgili yürürlükte bulunan Yedek Subaylar ve Yedek Askeri Memurlar Ka- nunu'nun 3. maddesi gereğince Yedek Su- bay lann hizmeı süreleri banş zamanında Genelkurmay Başkanı'nın teklifi vc Bakan- lar Kurulu karan ile on iki aya kadar indiri- lcbilir. Bu kanuna bağlı olarak çıkanlan TSK'nın ihtiyaç duyduğu Vedek Subay Adaylarının Seçimine İlişkin Şekil ve Esas- lar ite Ceip Lsulleri Hakkındaki Yönetme- lik gereğince (mııdde 10) istekli. seçim sonucu veya seçime kaiılmamak surciiyle ere aynlan yükümlülcnn hizmet süresi. ay- nı celbe tabi olup yedek subay adayı olarak ayrılanlann hizmet süresi kadardır. Bu yö- netmelikten de anlaşıldığı gibi. yedek su- bay staiüsünde ve aynı celbe labi olup ere aynlanlann hizmet süresi yedek subaylann yansı kadar olmaktadır. Hükümetin yap- mak islediği indirim yedek subaylar için 4 ay, buna bağlı olarak da ere ayrılanlar için zorunlu olarak bunun yansı kadar 2 aylık bir indirimdir. Yani 16 ay olan yedek su- baylık süresi 12 aya. 8 ay olan kısa dönem askerlik süresi de 6 aya indirilecektir. Sayın Bakanın açıklamalanna göre kanunun yü- rürlük tarihi Ağuslos ya da Eylül 1992 ola- caktır. Bu aşamada bizim mağduriyetimizc ne- den olan 223. dönem olarak silah altına alı- nan yedek subaylar bu kısaltmadan yarar- lanırken aynı dönem ve celbe tabi olan biz kısa dönemler bu kısaltmadan yararlana- mayacağiz. Hatta bizden bir dönem önce silah altına alınan 221. dönem yedek su- bavlar bu kısaltmadan yararlanacaktır. Oysa yönetmelik ve kanun gereği bizim de yararlanmamız gereken kısaltma işlemin- den askerlik süremizin 31 Temmuz 1992 tarihinde sona crmesi ncdcniylc kanuni cşitliğe uygun olmayarak bizi etkilcmiye- ceklir. 2 av gibi bir sürenin çoğumuzun bir iş. nıeslek ve aile hatta çocuk sahibi oldu- ğumuz diişünülürse maddi ve manevi bü- yük kayıpl;:r vereceği bir gerçcklir. Örne- ğin: 12 ay yvdcK subaylık yapmamız halin- de (şu andakinden sadece 4 ay fazla) yaklaşık 23 mılyon lira (8 ay x 2İ5OO.OO0 TL maaş ve 3.0Ö0.000 TL yol harcırahı) gi- bi bugünün Türkiye şartlannda önemli bir maddi kaybımız oluşmakladır. Bütünbunlann yanı sıra kanunun bu şe- kilde yürürlüğe konması anayasamızla çe- lişmektedir. Şöyle ki. 1982 Ânayasamızın 10. maddesinin 2 ve 3. fıkralan hiçbir kişi- ye, veya zümreye imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemle- rinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun otarak hareket etmek /orundadırlar demek- tedir. Hemen akabinde gelen 11. madde anayasanın bağlayıa olduğunu benimse- mişlir. Bu durumda böyle bir uygulama tamamiyle anayasamızla çclışmektedir. Yukanda yapmış olduğumuz açıklama- lardan da anlaşılacağı üzerc kısa dönem erlcr için bu kanun uygulanış açısından ka- nuni eşitlik ilkesine ters düşmektedir. Bu- nun önlcnmesi için kanunun en geç 31 Mayıs 1992 tarihi itibariyle yürürlüğe kon- ması uygun olabilir ya da kanun yürürlük tarihi kısa dönem erler için değiştirildiğin- de de bu aksaklık giderilmiş olacaktır. 223. DÖNEM ERLER ADINA / Ali Kcser Yüce ile Cüce... Hoca süzülmüştü.. Süzülmüşlüğün yorgun görüntüsündegüzelleşmiş, eski zaman bilgelerine dönüşmüştü.. Gözleri çekilmiş, avurtları çökmüş, bedeni zayıflamış, omuzları sivrilmiş, bilekleri incelmiş, teni kemiklerine ya- pışmıştı. Gücünü, kızgın çölde uzun yolculuğaçıkan gezgi- nin matarasındaki su gibi damla damla harcıyor, tümcele- rini düşüncesinin imbiğinden yavaş yavaş çekiyor; söz- cüklerini özenle seçip ayıklıyor; tespih çeker gibi tane tane konuşuyordu. Bedenindeki bütün organları yavaş yavaş erirken beyni pırıl pırıldı.. Mantığı gün geçtikçe saydamlaşıyordu.. O konuşurken ben zamanı düşünüyordum.. Kahrolası zamanı!.. Velidedeoğlu, Cumhuriyet'te ilk yazısını 3 Mayıs 1942'de yayımlamıştı; beş altı ay sonra yazarlığının 50'nci yılını yi- ne Cumhuriyet'te dolduracaktı. 3 Mayıs 1992.. Bugün.. Hoca bugüne ulaşamadı; 5Kasım 1991'de gazetesinden ayrılmak zorunda kaldı. Ölüm Allah 'ın emri.. Şu aynlık olmasaydı. • Yarım yüzyıllık gazetesinden Velidedeoğlu'nu ayıran nedenleri bugün irdelemek istemiyorum; ama, bunlar öyle hafife alınacak türden değildir. ileride bütün boyutlarıyla yazılması gereken bir olay yaşandı; Hoca gazetesinden uzak kaldı; bir süre sonra bana telefon etti: - ilhan, benMilliyet'ten öneri a/d/m, yazmam/ istiyorlar, sen ne dersin? Ne incelikli insandı.. Sevgili Oktay Akbal'ın dediği gibi "yazmakyaşamaktır." Hoca 88'ine girmişti; ama hiç sevmemişti 88 rakamını; bir yazısında vurgulamıştı; dört tane sıfırın üst üste konmasın- dan oluşan bu şiş göbekli sayı, Velidedeoğlu'nu korkutu- yordu. 87yi aşmıştı.. Ahşu88!.. Biliyordum ki Hoca'nın günleri sayılıydı. Kendisi de bili- yordu bunu. Yazmazsa yaşayamazdı. Yine de öğrencisine danışmak alçak gönüllülüğünü gösteriyordu. - HocamL. Hemen başlasanız çok iyi olur. Inşallah ya- zarlığınızın 50'nci yıldönümünü birlikte Cumhuriyet'te kut- layacağız. Ah, kahrolası zaman!.. 5Kasım 1991'deCumhuriyet'tenayrılmıştık.. ' • Kış başlamıştı.. Hocanın eşi Sayın Meriç Velidedeoğlu'ndan dinledim; Hocatedirginmiş: "Şubatı atlatırsam mayısı bulurum.." Her şeyi düşünürdü; kendi yaşamına başka birisi gibi eleştirel gözlerle bakan erdemli bir kişiydi. Erdemli ne de- mek!.. Hocaçağımızın ermişiydi. Kuvaycıydı.. • "Kuvay-ı Milliyeci"n\n kısaltılmışıdır Kuvaycı; kalpaklı- dır, yedi düvele ko r kusuz başkaldırmıştır, bağımsızlık şia- rına bağlidır. aydınlanma devriminin neferidir. Cumhuri- yetin kurucusudur, özgürlüğün rüzgârını soluyup yüzünü güneşe çevirendir, uygarlık savaşımcısıdır. * 3 Mayıs 1992.. Takvim yaprağı karabasan gibi düşlerime takılı kaldı; Hoca'nın 50'nci yıltnı nasıl kutlayacaktık? • Hocasüzülüyordu.. Süzülmüşlüğün yorgunluğunda güzelleşiyor, eski za- man bilgelerinin görüntüsüne dönüşüyordu; gözleri çekili-, yor, avurtları çöküyor, bedeni zayıilıyor. omuzları sivrili- yor, bilekleri inceliyor, teni kemiklerine yapışıyor; ama, beyni akıl almaz bir gizemle günden güne saydamlaşıyor- du. Cüce şubat Hoca'yı vurdu. Bu yıl 29 çekiyordu cüce şubat, ayın ortasında yapacağı- nı yaptı; 24'ünde Hoca aramızdan ayrıldı. Cücelik ile yücelik metreyle ölçülmez; ama, ne kadar yüce olursanız olun, cücelerden korkun. TALAT T U R H A N Ö Z E L S A V A Ş T E R Ö R V E K O N T R G E R İ L L A İlhan Selçuk'un Önsözü ile 'Bir gayri nizami kuvvettn yeraitı unsurlan, kjide olarak kanuni statüye sahip değildir.' (Genelkurmay ST-31-15 Simgeli Gayrinizami Kuvvetiere Karşı Hareket Taliınnamesi, Madde:9) t ü m z a m a n a r y a y ı n c ı 1 ı TEMSİLİ VE KÂTILIMCI DEMOKRASİNİN KÖKENİ Doç. Dr. Sami Selçuk 10.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlorı Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lsıanbul Ödemeli gönderilmez. VEFALILAR 120. Kuruluş Yılında Geleneksel Boza Günümüze bekliyoruz. Tarih: 3 Mayıs 1992-Pazar Saat 13.00 Yer: Vefa Lisesi 120. YIL KUTLAMA KURULU Düzeltnıe Kmnal 5. Icra Miidürlüğü'nün 14.4.IW2 giinii ^azt'h'mizıie yuyımlunan Gayrimenkul Satij ilamnm do\ya numarası yanlış yuyınılanınijtır. 1şa- ğıdaki jckilde Jûzehir, özür dileriz- KARTAL5. İCRA MLDLRLÜĞC 1991/857T. Nufüs hüviyet cüzdanımı yitirdim. Geçersizdir. EMÎNE ALEVLİ Nufüs cüzdarumı ve sigorta kartımı yitirdim. Geçersizdir. ARZV DÜZGÜN OîNSELLİK MODA AMA BEKÂRET KORUMADA NOKTA'NIN GENÇLER ARASINDA YAPTIĞI İLGİNÇ CİNSELLİK SORUŞTURMASI» İNÖNÜ: YEREL SEÇİMLERDE BİRİNCİ PARTİ OLMAMIZ ZOR • ÇALKANTILAR PARTİSİ SHP'DE SON DURUM • MARKSİZM İLE ÜBERALİZM BULUŞACAK MI? TÜRK SOSYALİSTLERİ "LİBERALLEŞMİŞ SOL' FİKRİNİ TARTIŞTI • ORTA ASYA YARIŞINDA TÜRKİYE ÖNDE KOŞUYOR.. TÜRKİ CUMHURİYETLERDE ARTIK İŞ ZAMANI.. NOKTA MUHABİRLERİ TÜRKİ CUMHURİYETLERİ DOLAŞTI • ANA ASLAN SAĞLIK VE GÜZELLİK MERKEZİ BİR TIP KRİZİNE YOL AÇACAK MI? DOKTORLAR "ŞARLATANLIK- DİYOR • SANATÇILARIMIZ KÜRT TELEVİZYONUNA ÇIKACAKLAR MI? • MURAT BELGE'DEN TÜRKİYE DÜNYANIN NERESİNDET • OTOMOBİL PİYASASINDA REKABET KIZIŞIYOR • DOĞMAMIŞ ÇOCUĞA NEŞTER • ÇARKIFELEKİN SUNUCUSU TARIK TARCAN • BİRLEŞMİŞ MİLLETLER BARIŞ GÜCÜ'NE PARA ARANIYOR • ALMANYA'DA EKONOMİK VE SİYASİ KRİZ • HOLLYVVOOD'UN "DAHİ ÇOCUĞU" SPİELBERG "HOOK"U ANLATTI • FETİHTEN CUMHURİYETİN KURULUŞUNA UZANAN SÜREÇTE GÜNDELİK HAYAT • İZMİR'DE KAZIKLI YOL TARTIŞMASI • AZGELİŞMİŞ ÜLKELERDE ŞİDDETE MARUZ KALAN YEŞİL SAVAŞÇILAR HKR HArTA T.C. KAYSERİ 4. ASLİYE HUKLTC MAHKEMESİ Sayı: 1990 577 Davacı Yusuf Tekdemir ile Dava- lı Caner İnş,. Tic. Lım. Şirketi ara- sındaki alacak davası ile ilgili ola- rak şirket temsilcisı Saide Kurt'un vaptınlan adli ve idari tahkikat neticesinde tebliğe yarar açık ad- resi bulunanıamış olup Kozaklı Hamamının tamiratı ile ilgili olarak alüminyurn doğra- ma bedeli ve işçilık ücreti olarak açılan 33.000.000 TL alacakla vl- gili olarak davalı şirket temsilcisi Saide Kurt'un mahkememize 4.6.1992 dava tarihine kadar mü- racaat etmesi. duruşmada bızzat hazır bulunması veya kendişini ba^ka bir \ekille temsil ettirmesı. ak>i takdirde davanın yokluğun- da görülüp. yokluğunda karar \erileceei hususu ilanen tebliğ olunur.~16.4199: Basın: 47328 N'üfus cüzdanımı ve okul kimlığimi kaybettim. Geçersizdir. MUSTAFA ŞEKER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle