Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Cumhuriyet açıkoturum 3 Şubat 1992
Cezayir ve Batı'da İslam ve Demokrasi
Cezayir, 1962'de demokrasiye daha açıktı
Katılanlar: Regis Debray (Siyasetfelsefecisi, Fransa Cumhurbaşkanı danışmanı), Prof. Muhammed Arkun (Cezflyirli, Sorbonne
İslam Düşüncesi Tarihi öğretim üyesi), Dr. Olivier Abel (Felsefeci, Fransa Protestan Federasyonu Etik Komisyonu Başkanı)
Yayına hazırlayan ve çeviren:
RUŞENÇAKIR
-1-
• Olivier Abel: Bu görüşmeyı Cumhuriyet
gazetesı içın gerçekleştınyoruz. Hepimı-
zin ülkelerinın sınırlarını aşan böyle bir
uluslararası şorun üzerine yapacağımız
bu tartışma için Cumhuriyet en uygun
yayın organı Hem önemli bır günlük ga-
zete hem de uluslararası ve dış politika
konulanna en duyarh olan Türk gazetesi
Cumhuriyet.
Ben sorunu şöyle tanımhyorum: Ceza-
yir krizınden hareketle esas sorgulanma-
sı gereken "demokrasi" kavramıdır.
Nitekim bugünkü durumda şu ikilem or-
taya çıkıyor: Bir kısım ınsan FlS'in (Isla-
mi Selamet Cephesi) iktidara demokra-
tik yollarla gelmekte olduğunu belirtıp
kendisinin anti-demokratik bir parti ol-
duğunu, sivil toplumu, ancak onu mani-
püle ederek yansıtabildığini söyleyerek
bir çelişkinin altını çizerken, bazılan da
Yüksek Devlet Komitesi'nin demokratik
değerlere bağlı olduğunu, cumhuriyeti
korumak ıstediğini savunup iktidarı as-
keri yollardan ele geçirdiğıni, sıvıl top-
lum ile genç kuşağın kendilerini ifade
etmelerine engel olduğunu vurgulayarak
o zaman demokrasi nerede kaldı, diye so-
ruyorlar.
Hareket noktamız bu ikilem, iki man-
tık arasında sıkışıp kalmanın getırdıği bu
trajik durum olmalı diye düşünüyorum.
İki nedenle. Birincisi, ortada gerçek bir
hukuki durum var, fakat söz konusu
olan birbirlerine bütünüyle zıt iki "hu-
kuk" ya da "meşruiyet" arasmdaki çatış-
ma. Ikınci olarak bu açmaz herkesı, yeni
bir uzlaşma yapmaya, yeni bir sözleşme
ortaya çıkarmaya ve birbirleriyle bağda-
şır şekilde yeni bir demokrasi biçimi ile
yeni bir İslam biçimi yaratmaya zorlu-
yor. Dolayısıyla şu soruları yöneltmek
istiyorum: 1) Batı'da egemen olandan
farklı bır demokrasi biçimi yaratılabılır
mi? 2) FlS'in temsil ettiğinden değışik bir
İslam tarzı vücut bulabilır mi?
Regis Debray Dr. Olivier Abel Prof. Muhammed Arkun
Siyaset felsefecîsi1940'ta doğdu. Ailesi avukattı. Annesi De Gaulle'cü bir senatördü.
Felsefe okudu. Che Guevara ile birlikte gerillalık yaptı ve 1967'de
Bolivya'da hapsedildi. 1970'te serbest bırakıldıktan sonra Salvador
Allende'nın yönetimde olduğu Şili'de yaşadı. 1981 yıhnda Fransız
Cumhurbaşkanı François Mıtterrand'a danışmanlık yapmaya
başladı. Otuza yakın kitabından bazılan şunlar: Devrimde Devrim
(1969), Sılahlann Eleştirisi (1974), Fransa'da Entelektüel İktidar
(1979), Politık Akhn Eleştirisi (1981), Yaşasın Cumhuriyet (1988),
Genel Medioloji Dersleri (1991).
Ahlak felsefecisi1953'te doğdu. Paris'te felsefe doktorası yaptı. Çad'da ve
Galatasaray Lisesi'nde (1980-1984) felsefe öğretmenliği yaptı. Bir
dönem dekanlığını yaptığı Paris Protestan İlahiyat Fakültesi'nde
etik ve felsefe öğretim üyeliğini sürdürüyor. Aynı zamanda Fransa
Protestan Etik Komisyonu Başkanı, Claude Levi-Strauss'ın Irk ve
Tanh adlı kıtabının Türkçe baskısına "Yapısal Antropoloji
Üzerine" başlıklı ginş bölümü yazdı. Aynca Fransa ve Türkiye'de
çeşitli makaleleri yayımJandı. "Bağışlama" adlı kitabm
editörlüğünü yaptı. Avrupa üzerine bir kitap hazırlıyor.
islam felsefecisi1928'de doğdu. Cezayir'in başkenti Cezayir'de Arap dili ve edebiyatı
öğrenimi gördü. Paris'te Arap düşüncesi tarihi üzerine doktora
yaptı. 1961'den beri Sorbonne'da İslami düşünce tarihi konusunda
ders veriyor. Ağa Han Uluslararası Mimarlık ödülü Yönetim
Kurulu üyesidir. Eserlerinden bazılan şunlar: İslami Düşünce
Üzerine Deneme (1973), Arap Düşüncesi (1975), Kuran Okumalan
(1982), İslam, Din ve Toplum (1982), İslami Akhn Eleştirisi Üzerine
(1984), İslam, Ahlak ve Politika (1986). Halen İslamda Hukuki Akıl
adlı bir kitap üzerine çahşıyor.
Ctzaytnn
• Regis Debray. Benım için güç bir tartış-
ma, çünkü Cezayir'in durumunu yakın-
dan bılmiyorum, bu yüzden de aynntılı
bır göriişe sahıp değilım. Zaten başkala-
nnın ışlenne buroumu sokmamayı da
öğrenmiş haldeyim. Yanı sorulannıza bir
Fransız olarak yanıt verebılırim:
Fransa'da resmi din olarak demokrasi
dıni vardır Bu terim, bir kategorik emır
biçimıne bürünmüştür.
Abel: Yaşadığımız açmaz
herkesi, yeni bir uzlaşma
yapmaya, yeni bir sözleşme
ortaya çıkarmaya zorluyor.
Dolayısıyla şu sorular
gündeme geliyor: 1. Batı'da
egemen olandan farklı bir
demokrasi biçimi yaratılabilir
mi? 2. FlS'in temsil ettiğinden
değişik bir İslam tarzı vücud
bulabilir mi?
• Muhammed Arkun: Din dediniz değil
mi, not edıyorum!
• Debray: Evet. Kategorik bir emrin ayırt
edici özelliği evrensel olup olmadığıdır.
Demokrasi yurttaşlann serbest seçimler-
de oy kullanmasında ifadesini bulur ve
burada geçerlı olan her yerde geçerh'dir.
Dolayısıyla şımdı Fransız politika-
cılannın, Cezayir'de seçim sürecinin ke-
sintıye uğramasına gösterdikleri o büyük
hoşgörü ya da anlayış beni şaşırttı. Ceza-
yır'in şimdiki yöneticilerinin doğru dav-
ranıp davranmadıklannı yargılamak
bana düşmez, fakat huzura kavuşmuş
görünen Fransız demokratlanmn, evren-
sel kaidelen bozan bu istisnayı pekâlâ
kabullenebilmelerini ironiyle izliyorum.
• Arkun: Kullanılan terimler konusunda
itirazlanm var. Çünkü bu terimler, de-
mokrasi kültürüne ve onun epey eski bir
pratiğine sahip olan ve bu kültür ile prati-
ği, baştan, Cezayir gibi ülkelerde var
kabul eden Avrupa toplumlan için geçer-
lidirler. öte yandan ne aynı entelektüel
referanslara ne de demokrasiye karşı,
Avrupa'da olduğu gibi neredeyse "dın-
sel" bir yakınlık duyan toplumlardan söz
ettığimizde bu kategoriler pek elverişli
değil. Çünkü demokrasi bir kültürü, tari-
hi bir deneyimi, geniş bir pratiği, hatta
ban ritüelleri içerir. Diyebilirim ki 1962'-
de Kurtuluş Savaşı'ndan çıkmış olan
Cezayir toplumu, demokrasi deneyine
atılma konusunda şımdi olduğundan da-
ha fazla şansa sahipti. Cezayir toplumu-
na, kendisine pekâlâ uyabilecek demok-
rasi yenne ona zıt bir ideolojiyi ve onun
siyasi pratiklerini dayatan 30 yıllık tek
parti egemenliğidir.
Cezayir'de demokrasi kültür ve prati-
ğini geliştirmek ıçın her şeyden önce ata-
lardan kalma zengin yerel yönetim gele-
neği bir dayanak olabilirdi. Fransızlar
döneminde bile bazı yörelerde merkezi
devletın pohs, adlıye gıbı çarklan görün-
mezdi. Köyler, iç sorunlannı, bu çarkla-
ra başvurmadan çözme alışkanlığına
sahiptiler. FLN (Ulusal Kurtuluş Cephe-
si) hiçbir hazırlık yapmaksızın Cezayir'in
tüm tanhi ve sosyoîojik verilerine taban
tabana zıt olan Nasırcı Arap milliyetçili-
ği ile kolektivıst ideolojinin karmasını
uygulamaya soktu.
Hakıki bir demokrasi deneyinin daya-
nabıleceği noktalar şu ya da bu biçımde
ortadan kaldmldığında tartışılacak bır
şe> kalmıyor. İşte durup dururken de-
mokrasiden, demokratik sürecın kesınti-
ye uğramasından söz ediliyor. Bu, çok
Olivier Abel (ortada) tarafmdan Cumhuriyet için düzenknen açıkotunan 28 ocakta, Regis Debray'nin (solda) Paris'teki evinde Prof. Muhammed Arkun'un (sağda) da
katüımıyla gerçekleşti. Abel'in sunuşuyla başlayan görüşme, karşılıklı sorularla gelişti. (Fotoğraf. CUMHURİYET)
gülünç. Çünkü bunlardan söz etmek bir
Fransız için alabildiğine anlamlı olan hu-
kukı-kurumsal bir dilin alanma girmek
demektir. Kuşkusuz bunu küçümsedi-
ğim yok, fakat Cezayir'de bunlann anla-
mı yok. FlS'in tepkisini, hiçbir şekilde
katılmasam da bütünüyle temiz buluyo-
rum: Artık bıktılar ve her şeyi kınp geç-
mek istıyorlar. Tam da bu noktada Ceza-
yir toplumu, FlS'in daha sonra neler
getırebileceği üzerinde hiç kafa yormu-
yor. En azından 30 yaşın altındaki nüfu-
sun yüzde 70'i hayata bağlılıklannı bu
şekilde dile getiriyorlar. Çünkü iktidar-
daki yaşlı kuşağın onlara sunabileceği bir
proje. hiçbir şey yok. Şadli Bincedid
cumhurbaşkanıyken yaptığı konuşma-
larda. Cezayirlileri harekete geçirebile-
cek tek bir kelime bıle etmemiştir. Asla.
• Debray: Bu kelımeler neler olabilirdi?
• Arkun: Cezayirlileri birbirleriyle, kendi
toplumlanyla, kendi dilleriyle buluştura-
bilecek sözcükler olabilirdi. Bunun yeri-
ne Arapça zorunluluğu (Arapça, Ceza-
yir'ın ne "tarihi" ne de yegâne dilidir),
camiler inşa etme, son kalan Fransız ku-
rumlannı kapatma gibi göstermelik işler-
le yetinildi. Bu uygulamalann gerekçeleri
hiçbir zaman dile getirilmiş değildi, ama
sonuçlan bugün görülüyor.
• Debray: Yöneticılerin bu denli yabancı-
laşmış olmalannı nasıl açıklıyorsunuz?
• Arkun: Cezayir'in tüm tarihi bu...
• Abel: Binsini bana, Şadli'nin bir televız-
yon konuşmasını izlerken nasıl gözlükle-
rinin ardında kimsenin olmadığını fark
ettiğini ve o an yaşadığı dehşeti anlatmış-
tı.
• Arkun: Gözlüklerin ardında hiçbir za-
man kimse olmadı. İstifa ettıği gün bile
istifa metnini tam olarak okuyamadı.
Ancak yabancı basın, özellikle Fransız
medyası, Şadli'yi demokratik sürecin
başlatıcısı olarak sundu. Aslında olup bi-
ten, FLN'nin yitirdiği meşruiyetini yeni-
den kazanma çabalanndan ibaretti.
Gençliğın hareketliliğini tam olarak he-
saplayamamakla yanlış yaptılar. Bugün
gençler başkaldınyor. Politik deneyim-
den, hatta oturmuş dinsel referanslardan
yoksun ve ellerinde yalnızca sloganlan
olan bu gençler demokrasi hakkında ne
bilebılirler ki! Umutsuzluklannın yegâne
dile getirilişi, bir nevi her derde deva olan
ve aslında kendi özel durumlanyla da
pek uygunluk göstermeyen bu dinsel slo-
ganlar. Kullandıklan bu dilin kendilerini
ülke yönetimine katacağım umuyorlar.
• Debray: Demokrasi sürecinin kesintiye
uğratılmasına değinmediniz.
• Arkuı: Bu sürece müdahale edildi, çün-
kü bu süreç bir taktikten, FLN'nin yeni-
den meşrulaştınlmasının basit bir aracın-
dan başka bir şey değildi. Diyelim ki
cumhurbaşkanı "gerçek ' bir kişi olsaydı,
FlS'in zaferine izin verirdi. FlS'in de ya-
pacağı ilk iş islam cumhuriyetıni ilan
etmek olurdu. Bu da anayasa ihlali oldu-
ğu için cumhurbaşkanı meclisi dağıtıp
ülke için sahici bir demokrasi tasanmını
gündeme getirdiğinde bütünüyle meşru
bir konumda olurdu.
• Debray: Yani demokrasi başlıbaşına bir
amaç olarak görülmeyip bir araç olarak
kullanıldı diyorsunuz.
• Arkun: Kesinlikle öyle.
• Abel: Bu takdirde FlS'in İslama bakışı-
nm benzer bir şekilde olduğu söylenebilir
mi?
• Arkun: Kuşkusuz. Fakat uluslararası
bir hareket olduğu için bu İslam apayn
bir konu. Burada Arap ve İslam ülkeleri-
nin tümünü, jeopolitik açıdan bir ko-
numda görmek gerekir. Çünkü İslamcı-
lık, sömürgeciliğin çözülmesini takip
eden son 30 yılın jeopolitiğinin ürünü-
dür. İslamın içerisinden, tarihinden, öğ-
retisinden doğmuş değildir. İslamcıhğın
ürünü olduğu jeopolitiğe, egemen uluslar
yön verir; ekonomik ve demografık et-
menler de işin içine girer. Bu nedenle İs-
lamcıhk, toplumsal tabanlardaki altüst
oluşlarla doğrudan ilgili, fakat gerçek ve
tarihi İslamla çok az ilintisi olan yeni bir
olgudur. Bağımsız Cezayir'de, ulusal bir
ideoloji oluşturmak için okullann sayısı-
nın arttınlmış olması buna çok güzel bir
öraektir.
• Debray: Kuşkusuz eğitim sistemlerinin
tümünün amacı bir ideolojiyi belletmek.
Fransız okullannda cumhuriyet belletil-
di, Sovyet okullannda ise komünizm.
Ama bu, okulu reddetmek için bir gerek-
çe olmamalı.
• Arkun: Yine de eğitim sistemleriyle so-
kulan ideoloji toplum için az ya da çok
zararlıdır. örneğin Cezayir'de bu sistem,
devletin ihtiyaçlanm karşılamayı hedef-
lediği ve sıfırdan başlanarak kurulduğu
ölçüde zararlı olmuştur. Örneğin Ceza-
yir'de Fransa'da olduğu gibi bir tarihi
süreklilik yoktur. Siz 17. yûzyıl klasikle-
riyle Fransız Devrimi'ni birlikte öğreti-
yorsunuz. Cezayir'de ise hiçbir şey öğre-
tihniyor. Çocuklara okullarda Müslü-
man dininin nasıl öğretildiğini görmenizi
isterdim. İşte bu ideolojik aldatmaca, İs-
lami diye nitelenen bu aldatmaca okul-
larda boy attı.
• Debray: Aldatmacanın yerine ne, nasıl
bir "gerçek" İslam olmalıydı?
• Arkun: Cezayir toplumunun, Mağrip'-
ten daha geniş bir bütünlük ıçerisinde,
tarihi, sosyoîojik bir araştırmadan hare-
ketle; politik kültürü yeniden temellen-
Arkun: İslamcıhk,
sömürgeciliğin çözülmesini
takip eden son 30 yılın
jeopolitiğinin ürünüdür. islamın
içerisinden, tarihinden,
öğretisinden doğmuş değildir.
Bujeopolitiğe de egemen uluslar
yön verir. Bu nedenle İslamcıhk,
toplumsal tabanlardaki altüst
oluşlarla doğrudan ilgili, fakat
gerçek ve tarihi İslamla çok az
ilintisi olan yeni bir olgudur.
dirmemız ıçın yeniden sahiplenmemiz
gereken mirasımızdan ve daha önemlisi
sözlü kültürden hareketle kendisini yeni-
den ele alması gerekirdi.
• Debray: Edindiğim izlenime göre İslami
İslamcılıktan aklamak değil de bu iki ol-
guyu ne yapıp edip bırbırlerinden aynş-
tırmak istiyorsunuz. Bense çağdaş İslami
hareketi iki şeyin karşılaşması olarak de-
ğerlendirmeye yatkınım: İşlevlerini yitir-
mış devletlere karşı halkın muhalefeti ile
dünya hâkimiyetinin, uzaklardan gelen
dinsel bir gelenekle karşılaşması. Yani
bir politikayla bir kültürün buluşması.
Böylece olayın hem jeopolitik boyutu
hem de kutsal bir metni, kutsal bir dilı,
İslama ait toplumsal bir örgüyü içeren
bir kültürel tanh boyutu var.
• Arkun: Evet, ancak niçin Kuran sürekli
olarak etkin kıhnıyor, ondan ahntılar ya-
pılıyor, kullanılıyor? Genel olarak Müs-
lüman gelenekle hiçbir alıp vereceği
olmayan milliyetçi sloganlan meşrulaş-
tırmak için. Bu genç kuşağın, İslamın
hukuki, felsefi, teolojik düşüncesiyle ne-
redeyse hiçbir teması yoktur. Klasik me-
tinlerin bile münasip bir biçimde yayım-
landıklan söylenemez. Buna karşıhk
Kahire ve Cezayir'in kaldınmlannda,
betimlemeye çahştığımız gibi yani tü-
müyle semantik bir kargaşa bağlamında
üretilmiş popülist bir külliyat karşımıza
çıkıyor. Kendisine utanmazca başvuru-
lan ve benim aldatmaca olarak tanımla-
dığım şeyi üretebilmek için deforme edil-
miş olan Kuran metnine de bu kargaşayı
sıçratmışlardır.
• Debray: O zaman Olivier Abel'in soru-
suna dönüyonız: Tanık olduğumuz gö-
rünürdeki demokratikleşmenin ardında
demokrasi kültürü olmadığını söylüyor-
sunuz. Peki, Cezayir'de ve Müslüman
ülkelerde demokrasinin tohumlan atıla-
maz mı?
• Arkun: Buna hemen evet diye cevap ve-
ririm. 1962'de bunun için olağanüstü
kpşullar bir araya gelmişti. 30 yıl önce
Bin Bella tarafından safdışı edilen ve bu-
gün sürgünden dönmüş olan Budiaf (ha-
len YDK Başkanı) hemen demokratik
süreci başlatmak isteyenlerden biriydi.
Ferhad Abbas ve özellikle Burgiba'yı da
ammsatmak gerekiyor. Bağımsızlık sa-
vaşçılan geniş ölçüde Aydınlanma Çağı'-
nın fıkirlerini savunuyorlardı. Bunun
ötesinde, Mağrip'te, kültür ve görenekle-
riyle demokrasi deneyinin uygulanması-
na tümüyle açık olan yöreler vardı. Ceza-
yir'in haynna olan bu süreci başlatmak
için iş devletin üreteceği pohtikalara kal-
mıştı. Fransız varhğımn olumlu yönleri
de mevcuttu ve Cezayir diğer ülkelere kı-
yasla demokrasi açısından çok iyi bir
durumdaydı.
Ytıi UF dtMknst Uçlnıl, ysnl bir
İstMMdnl
• Abel: Sorunu diğer yönden ele alahm.
Nietzsche bir yerde şu şakayı yapıyor:
"Tannlar öldü. Evet, içlerinden birinin,
kendisinin tek olduğunu ileri sürmesine
katıla katıla gühnekten öldüler." Bir eğ-
retilemeyle, demokrasilerin de gülünç bir
şekilde ölüm tehdidı altında olduklannı,
çünkü içlerinden birinin, Batı demokra-
sisinin, kendisinin yegâne ya da tek iyi
olduğunu ileri sürdüğünü söyleyebilir
miyiz? Eğer Mağrip kültüründe demok-
rasi aşısına yatkın bir bünye vardıysa ve
buna rağmen aşı tutmadıysa, bunun ne-
deni belki de Batı'mn demokrasi, insan
haklan gibi düşünceler üzerindeki tahak-
kumüdür. Bu noktada Avrupalı aydınla-
nn ödevi -bu konuya tekrar dönecegiz-
yeniden evrensel bir demokrasi yarat-
mak için yeniden kollan sıvamak, bu
amaçla yeniden başkalanyla birlikte ça-
lışmayı kabul etmek olacaktır. Fakat
Cezayir toplumunda, daha genelleştire-
cek olursak Mağrip tslamında, FlS'in
Debray: Fransa'da resmi din
olarak demokrasi dini vardır.
Bu terim bir kategorik emir
biçimine bürünmüştür.
Kategorik bir emrin ayırt edici
özelliği evrensel olup
olmadjğıdır. Demokrasi,
yurttaşlann serbest seçimlerde
oy kullanmasında ifadesini
bulur ve burada geçerli olan
her yerde geçerlidir.
İslam yorumunun dışında ve onun yanı-
başında, kendi geleneğinden doğabilecek
güçte farklı bir islamın, en azından nüve-
ler olarak varolduğuna inamyor musu-
nuz?
• Arkun: Sıradan diyebileceğimiz, okuma
yazma bilmeyip kültürlü olan insanlar
var. Tüm bu konularda iyi niyetle konu-
şabiliyorlar. Kuşkusuz kuşaklar arasın-
da bir kopuş yaşamyor, fakat benim
kuşağımın tümünde bu tür duygular
mevcuttu.
• Abel: Ancak esas sorgulanması gereken
de genç kuşak. Bu İslamcı kuşağın tarihe
ve geleneğe yönelmek zorunda olduğuna
kuşku yok, fakat onlann da yeni bir şey-
ler yaratmaya haklan yok mu? İslam
farkh bir şey yaratamaz mı? Farklı İs-
lamcı yaklaşımlar zaten İslami degiştir-
miyor mu? Bana öyle geliyor ki İslam, bir
zamanlar dengeli bir kurallar ve göre-
nekler sistemiymiş. Halbuki lslamcıhkla,
daha ıçselleştirilmiş, daha softa, aynı za-
manda daha duygulu bir ahlak ile aldatı-
cılık yönü ağır basmakla birlikte Av-
rupa'daki Rönesans dönemi kozmoloji-
lerini andıran bir kozmolojinin aynldığı-
nı görüyoruz. Belki de bu kozmolojinin
şiirsel ohnası gerektiği duygusudur yok-
sun olduklan.
• Arkun: Yoksun olunan bir başka duygu
da kozmolojinin, dünyanın matematik-
sel algılanışın aşması gerektiğidir.
• Abel: Ahlak ile kozmolojinin aynlması-
nın, moderaliğin en başta gelen özelliği
olduğunu biliyoruz. Böyle olunca, Regis
Debray'nin biraz önce değindiği demok-
rasi tohumlannın atılması, İslamcı çizgi-
deki genç kuşak için hangi koşullarda
gerçekleşebilir?
• Arkun: Başka bir konuya geçmiş oluyo-
mz böylece. Batılı devletlerin, özellikle
Fransa'mn sorumluluklan işte tam da bu
noktada ortaya çıkıyor. Arsız bir şekilde
Mağrip ülkelerini olduklan gibi kabul
edip onlarla işbirliğine gittiler. Gözlerini
bir an olsun Fransa'dan ayırmayan halk-
larla iletişim kurma ve yardımlaşma im-
kânlannı hiç aramadılar. Devletlerinden,
kendilerine dayattığı ideoloji beklenti ve
sorunlanna denk gelmeyince hemen
kopmuş olan sivil toplumlarla bağlanru
korumak ve yenilerini kurmak için hiçbir
girişımde bulunmadılar.
Yarın: Kuzey, Güney'de
demokrasi istemiyor