Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Cumhuriyet dünyada geçen hafta 3 Şubat 1992
Filistinli
göçnıen
skandah
DANÎMARKA
FERRUH YILMAZ (Kopenhag) -
Sığınma başvurulannın geri çevrilmesi
üzerine Kopenhag'daki birkiüseye
sığınan yüzün üzerinde Filistinli
mülteci, kilisede 153 gün kaldıktan
sonra geçen cuma günü günyüzüne
çıktılar. Filistinli mültecilenn
kiüsedeki eylemlerinin geniş bir
kamuoyu oluşturması sonucu,
parlamentoda çoğunluğu bulunan üç
partı, hükümete rağrnen çıkardıklan
özel bir yasayla Filistinlilere oturma
izni verdi. Sosyal Demokratlar,
Sosyalist Halk Partisi ve merkez parti
Radikaller'in yasa tasansı,
Danimarka'da genış tartışmalara yol
açtı. Filistinlilerin durumu, yeni bir
siyasi skandalın daha
başlayabileceğine işaret etti.
Skandala yol açması beklenen
gelişmeler, Adalet Bakanf nın görevini
kötüye kullandığı suçlamasıyla
başladı. Danimarka'da Adalet
Bakam'nın, sığınma başvurusu
M ülteciler Kurulu'nda geri çevrilen
mültecilere, "insani nedenlerle"
oturma izni verme hakkı bulunuyor.
Ancak Adalet Bakanı, M ülteciler
Kurulu'nun kararlanna kanşmaya
yetkili olmadığını beliıterek
Filistinlilere oturma izni vermesi
yolundaki baskılara sonuna kadar
ayak diretti. Bu arada, Adalet
Bakanhğı hukukçulannın konuyla
ilgili notada, Adalet Bakam'nın böyle
biryetkisinin bulunduğunu
belirttikleri, ancak Adalet Bakam'nın
bu notadan hiçbir yerde söz etmediği
ortaya çıktı. Aynca Adalet Bakanhğı
2. Dairesi'nin de Adalet Bakam'nın
böyle bir karar alamayacağı yolundaki
başka bir nota hazırladığı ortaya çıkü.
Bu ikinci nota Filistinli mültecilenn
avukatına gönderilirken, birinci
notanın gönderilmediği anlaşıldı.
Bunun ûzerine eski Adalet Bakanı
Sosyal Demokrat milletvekili Ole
Espersen, Adalet Bakam Hans
Engell'i, görevini kötüye kullanmak ve
parlamentoya yalan söylemekle
suçladı. Adalet Bakanı da kendisini,
"Ben yetkim yoktur demedim, sadece
bu karara kanşmayacağım dedim"
diyerek savundu.
Yeni paranın
adıne
olacak?
BELÇİKA
SABETAY VAROL (Brüksel) -
Geçen aralık ayında Maastricht'te
kararlaştırılan Birlik Anlaşması
önümüzdekı cuma günü ımzalanacak.
Bu konuya ilişkin olarak geçen hafta
boyunca, AT başkentleri arasında
mektuplar bol bol gidip geldi.
Çünkü, en geç 1999 yılbaşında
yürürlüğe girmesi "birlik"
anlaşmasında açıkça ifade edilen
Avrupa "tek" para biriminin adı
üzerinde görüş aynlıklan hafta sonuna
kadar devam etti. Fransa, İspanya ve
Hollanda gibi ülkeler, mustakbel
Avrupa para biriminin anlaşma
belgesınde "ecu" olarak
isimlendınlmesini isterken, Almanya,
İtalya ve İngiltere, söz konusu yeni
dövizın yazılışınm "ECU" olmasında
ısraretti.
Hemen belirtelim ki ECU, "Avrupa
Para Birimi" (European Currency
Unit) sözcüklerinin İngilizcelerinin ilk
harflerinden oluşan bir kısaltma..
Buna karşılık "ecu", Fransa'da 14.
yüzyılda kullanılan tarihte varolmuş
bir para biriminin gerçek adı.
Anlaşmazlık, para biriminin adının iki
tanımdan hangisini çağnştıracağı
noktasında yoğunlaştı.
Sonuçta 7 şubatta Maastricht'te
imzalanacak birlik anlaşması, tercüme
edildiği dile göre iki farklı yaahş
tarzından birini seçecek.
Almanlann da aralanhda bulunduğu
bir grup üklenin kullanmayı kabul
ettiği yazılış tarzı, yani "ECU", aynca
halen geçerli olan Avrupalılar arası
para biriminin adı. Ne var ki bu ad
sadece ve sadece uluslararası tahvil
çıkarmaya yarayan "hayali" bir para
birimini tanımlıyor. Kısacası gerçekte
ECU diye bir döviz yok. Maastricht
sözleşmesi, 1997-99 yıllan arasında tek
paraya gecilmesini öngördüğüne göre
yeni paranın ille de aynı adı
kullanacağına dair bir zorunluluk yok.
Almanlann, 1997-99 yıllan arasında
yürürlüğe girecek "gerçek" Avrupa
para birimi için, büyük ya da küçük
harfli yazıhşıyla "ECU" admda
diretilmesinden yana olmadıklan
nakledildi. Alman kamuoyunun
"mark" deyişinin terkine İcarşı olduğu
sanılıyor. AFP'nin bir haberinde
Alman Başbakanı Helmut Kohl'ün,
yeni para biriminin asla "ECU"
olmayacağını söylemek suretiyle kendi
kamuoyunu yatışiırma çabası içinde
dduğu vurgulandı.
Kendi kamuoyunu yatıştırma amacı
taşıyor olsa da Almanya'nın son bir
kaç ay içinde, topluluk bünyesinde
gösterdiği bu ve benzeri çıkışlar, diğer
bazı Avrupa ülkelerinin
dıplomatlannca en azından
yadırganıyor.
İ
Gondollar kenrinde Limuzin'Ie gezintiNÎLGÜN CERRAHOĞLU (Roma)
Körfez savaşında "akıllı bombalara"
hükmeden komutan General Norman
Schwarzkopf, iki gün için geldiği
Venedik'te emrine Limuzin istedi.
Gondollar kentinde araba
kullanılmadığı hatırlatıhnca kaderine
razı olan Schwarzkopf, bu kez kanallan
çevreleyen ara sokaklarda rahatça
dolaşabilmek için odasına 48 numara bir
çift spor ayakkabı ile kalın bir rüzgârlık
bırakılmasını talepetti.
Tanınmış maden suyu markası "Acqua
Vera" tarafından bir günlük bir
konferans için Venedik'e davet edilen
ünlü general, İtalya'yı ilk kezziyaret
ettiğini söyledi. Söz konusu konferans
için 120.000 dolar alan ve iki günlük
ziyareti sırasında kentın en pahalı oteli
"Gritti Palace"de kalan Körfez savaşı
kahramanı general, gazetecilerden bucak
bucak kaçtı.
General, anılarını 5 milyon dolara
basmak için anlaştığı "Bantatn"
yaymevinin, kitap çıkmadan basına
herhangi bir açıklamada bulunmasım
istemediğini belirtti. Venedik'e Nis
üzerinden özeljetiyle gelen emekli
general Schwarzkopf, her şeye rağmen
ıtalyanlar tarafından bir devlet başkanı
gibi ağırlandı.
Limuzin yerine kanallararasındaki
gezintilerinde Prens Charles ile
Dıana'nın kullandığ özel yatı kullanan
Schwarzkopf, ttalya'nın incisi sayılan bu
sanat kentinde en çok "Palazzo
Ducale"deki (Doc'lann Sarayı'nda)
cephanelik bölümüyle ilgilendi.
30 yıl öncesine dek Avrupa'mn en hızlı
çoğalan ülkesi olan İtalya, eski kıtanm en
İTALYA
yaşh ülkesine dönüştü. Hafta içinde
Nüfus Araştırmalan Enstitüsü'nün
yaptığı bir seminerde açıklanan verilere
göre italya, dünyada en az çocuk yapan
ülkelerin başını çekiyor. Son yıllarda
kadın başına 1.27'ye düşen çocuk doğum
oranının sonucu olarak ülke nüfusu
gıderek yaşlanıyor. önümüzdeki 30 yıl
içinde nüfusunda 3,5 milyonluk bir
gerileme kaydetmesi beklenen 58
milyonluk İtalya'da çok çocuklu büyük
aileler yerini giderek tek çocuklu
çekirdek ailelere ve tek yaşlıdan oluşan
tek kişilik ailelere bırakıyor.
Az çocuklu aile tipinin yerleşmesine
neden olarak gösterilen faktörler
arasında evlenme yaşının ilerlemesi,
boşanmalann artması, evlenmeden
birlikte yaşayan çiftlerin çoğalması ve
çok sayıda kadının çalışma hayatına
atılması sayıhyor. Katoliklerin
azalmasından endişe duyan Papa, tüm
vaazlannda kadının görevinin evde
çocuk büyütmek olduğunu söylüyor,
doğum kontrolü ve kürtaja şiddetle karşı
çıkıyor, boşanmalan ve evlenmeden
birlikte yaşayan çiftleri lanetliyor.
Milano'da hava kirliliği cumartesi günü
rekor düzeylere ulaştı. Egzoz ve fabrika
bacalannın isiyle "dumanaltı" olan
Milano'da hafta sonu otomobille gezinti
yasaklandı. Hafta içinde çalışan ve
haftahk alışverişlerini cumartesi gününe
bırakan kadınlar 5 milyonluk kentte
süpermarkete bisiklet, motosiklet,
otobüs, taksi ya da metroyla gitmek
mecburiyetinde kaldılar. Yalnız zehirli
gazlan elimine eden ekolojik egzozu olan
ya da benzin yerine elektnkle çalışan yeni
otomobillerden edinenler özel
otomobille trafığe çıkabildi. Tüm İtalyan
metropollerinde başa çıkılması güç bir
sorun halini alan hava kirliliğine karşı bir
dizi yeni önlem alınması kararlaştınldı.
Hava kirliliği ile etkin biçimde
mücadeleyi güden bu önlemler
çerçevesinde otomobillerine ekolojik
egzoz takanlar üç yıl trafık vergisinden
muaftutulacak 1971 yılı öncesine ait
olan otomobillerini "yok eden"
(hurdacıda tamamen tahrip ettiren)
kişiler yeni otomobilleri için verdikleri
vergideyaklaşık 1 milyon TL'lik bir vergi
muafiyeti hakkına sahip bulunacaklar.
Ekolojik benzin "super"e göre yüzde 10
oranında ucuzlatılacak.
Keşmir'de buruk bağımsızlık yüdönümü
Dış Haberler Servisi - Hindistan'da Müslümanlann
çoğunlukta olduğu tek eyalet olan Cemmu Keşmir'de
bağımsızlık 'gergin bir havada' kutlandı. Başkent Srinagar'da
Lal Chowk Meydanı'nda tek Müslüman yoktu. Hindu askere
'gördüğün yerde vur' emri verilmişti. Meydandaki saat
kulesinin dört cephesindeki saatler durmuştu. Her biri farklı
birzamanı gösteriyordu. Dükkânlann kepenkleri inikti.
Kutlama töreni, aşın milliyetçi Bharatiya Janata Partisi (SJP)
yetkilileri ile bin asker denetiminde gerçekleştirildi ve 17
dakika sürdü. Hindistan bayrağı alel acele açıldı. BJP lideri
Dr. Murli Josi, konuşmasında "Keşmirliler, ulusun birlik
istediğini anladı" dedi. tki yıldır bağımsızlık mücadelesi veren
Keşmirliler, kutlama törenıni yenilgi olarak kabul etmediler.
Aksine, BJP liderinın kente iddia ettiği gibi karayolu ile
gelememesini ve uçakla ulaşmasını "kendi zaferleri" olarak
ilan ettiler.Hindistan'ın İngilız Uluslar Topluluğu'ndan
42 yıl önce bağımsızlığını kazanması başkent Yeni Delhi'de
pazar günü törenlerle kutlandı. (Fotoğraf: AP)
Asparagas haber
yapacaksan böyle yap
FRANSA
MİNE G.SAULNIER (Paris) - Güzel
Türkçemizde düzmece habere verilen
"asparagas" sözcüğü başka dıllerde
olmadığı için kırk yılda önemli bir
uyduruk habercilik örneğine rastlayınca,
feleğini şaşınyor Batılı medyalar.
Fransız televizyonlan geçen hafta,
görkemli bir "asparagas" olayı ile
calkalandı. Yazılı basın da ayıla bayıla
tanıkhk etti tabii. öykünün en güzel yanı
ise kahramanının ülkedeki en tanınmış,
en güvenilir, süzme aydın ve ciddiyet
anıtı, üstelik azıcık soylu bir gazeteci
olmasıydı.
Patrick Poivre d'Arvor, Fransa'nın en
büyük televizyon kanalı TF l'in yıldız
sunucusu, büyük röportajcısı ve kültür
programlan yapımcısı. Ülkede öylesine
popüler, güvenilir ve sevilen bir imge
sahibiydi ki uzun adını bir yana bırakıp
PPDA diye çağnlıyor her yerde ve herkes
de PPDA'nın kim olduğunu anlıyor. Plus
kanalının programladığı Muppet Show
benzeri güldürü skeçlerinde, PPDA'ıun
kuklası sunuyor televizyondaki
haberleri; vann anlayın artık siz
PPDA'nın şöhretini.
Sözünü ettiğimiz "asparagas" habercilik
olayı, işte bu PPDA'nın başının altından
çıkıyordu. Olay, 16 Aralık 1990'a
uzanıyor. Bu tarihte Patrick Poivre
d'Arvor, "kendi" programında,
kendisinin,TFl ekibinden Regis
Faucon'un eşliğinde, Havana'da Fidel
Castro ile özel olarak yapıldığını ileri „
sürdüğü bir röportaj yayımlıyor.
Küba Devlet Başkanı Fidel Castro ile
özel röportaj yapmak öylesine zor ve az
bulunur bir başan ki 16 aralık gecesi
herkes, PPDA'ya parmak ısırdı. Bizım
gördüğümüz, PPDA ve arkadaşı Regis
Faucon sorular soruyor, Fidel Castro da
yanıtlıyordu. Ekrandan geçen olağan
karelerin üstünde kimse durmadı, bir
yayın organı hariç: Haftahk televizyon
dergisi Telerama.
Bu derginin yazı işleri, Castro'nun
verdiği yamtlan, aym sıralarda yapılan
ve tüm gazetecilere açık bir basın
toplantısında söylediklerine şaşırtıcı
oranda benzer bulmuşlardı. Ciddi bir
araştırma, gerçeği ortaya çıkardı. PPDA
ve arkadaşı Regis Faucon, söz konusu tüm
gazetecilere açık basın toplantısmın
yapıldığı günlerde, Fidel Castro'dan TF 1
için özel bir randevu almak istemiş ve bu
istekleri Kübalı lider tarafından geri
çevrilmişti. Paris'e geri dönen iki ahbap
çavuş, herkese açık basın toplantısında
Fidel'iırçeşitli gazetecilerin sorulanna
verdiği çeşitli yanıtlannı içeren filmi
elden geçirip bazı sorulan ayırmışlar ve
kendi imgelerini filme koyup, sanki o
yanıtlann sorulannı kendileri sormuş
gibi yapmışlar.
îşin İcötüsü, bu herkese açık basın
toplantısmın tanıklan, PPDA ile
arkadaşının toplantı boyunca
oturduklannı ve tek bir soru bile sormak
için ağızlanm açmadıklannı iddia
ediyorlar.
Telerama dergisi, ciddi yayınlanyla 1
milyon tirajlı, ülkenin en önemli
televizyon dergisi. PPDA da en önemli
televizyon stan. Dergi, iddialannda ısrar
ediyor. PPDA ise kesinlikle böyle bir
düzmece röportaj yapmadığını, Fidel'le
gerçekten baş başa görüştüğünü
söylüyor.
Kimın hakh çıkacağı şu kapsamda
önemli: Telerama yanıldıysa, satışlanna
bir şey olmaz. özür diler, tazminat verir,
paçayı kurtanr. Ama PPDA "uydurma
habercilik" yaptıysa.. epeyce yıpranır.
Acımasız virüs Michelangelo'ya panzehir aranıyorDİLEK ZAPTÇIOĞLU (Berlm) -
Almanya'da bilgisayar sahipleri, yani
toplumun büyük bir kesımi, takvim
yapraklannı titreyen ellerle kopartmaya
başladı. Mart ayı yaklaştıkça korku da
artıyor. Çünkü tam 6 martta bilgisayar
virüsü "Michelangelo" faaliyete geçecek.
IBM ve IBM'le uyumlu olup MS-DOS
adı verilen yaygın sistemle çalışan
bilgisayarlar, eğer virüsü kapmışlarsa,
belleklerindeki bütün verileri kaybetme
tehlikesiyle karşı karşıya.
İsviçreli iki bilgisayar mühendisi
öğrencisi tarafından üretilip
yaygınlaştınldığı sanılan virüse 6 Mart
1475'teioğan İtalyan heykeltıraş,
ressam ve mimar Michelangelo'nun adı
verilmiş. Virüs, bilgisayarlarda tarih 6
mart gününe atladığı anda faaliyete
geçiyor. tlk kez geçen yıl Hollanda'da
ortaya çıkan "Michelangelo" virüsünün
MS-DOS sistemiyle ABD ve Avrupa'da
iyice yayıldığı saptandı. Hamburg
Üniversitesi'nden Prof. Klaus
Brunnstein'in verdiği bilgiyegöre
"Michelangelo olağanüstü hızla
yayılıyor ve bilgisayan bir anda felce
uğratıyor."
Virüs, bilgisayardaki verileri
ALMANYA
kendiliğinden değiştirerek yerine
anlamsız işaretler, harfler ve sayılar
yazıyor. Kaliforniyalı "anti virüs
uzmanı" John McAfee, basına verdiği
demeçlerde virüsün disketler üzerinden
bulaştığını söyledi. Uzmana göre virüs
"hard dısc"teki sisteme bulaştıktan
sonra artık kullanılan herdiskete
geçiyor. Nitekim virüsün bu yolla
yüzbinlerce bilgisayara çöreklendiği
tahmin ediliyor. Yani tam bir sabotaj
eylemi.
"Michelangelo"dan kaçış yolu yok mu?
İlk akla gelen, bilgisayardaki tarihi
değiştirip, 6 mart gününün atlanmasını
sağlamak. Ama bu, bir işe yaramıyor.
Çünkü bilgisayar sizden de akıllı.
Günleri sayarak "18 Mart" da yazsanız 6
marta tekabül eden günde virüsü aktive
ediyor. Bellekteki verileri disketlere
geçirmek de bir işe yaramıyor. Çünkü
virüs her diskete sızıyor.
Almanya'daki en son "anti virüs
programlan"nm Michelangelo'yu
ortaya çıkarttığı saptandı. Ama
program, virüsü öldüremiyor. Virüsü
öldürme yeteneğine Almanya'nın
Karlsruhe ve Hamburg kentlerindeki
"anti virüs merkezleri" bile sahip değil.
Michelangelo'yu bilgisayannda
keşfeden kullanıa, bu merkezlere acilen
başvurmaya çağnlıyor. Almanya'da
uzmanlar, 6 mart günü gelmeden
Michelangelo'nun köküne turp suyu
ekecek bir panzehir bulmak için hanl
hanl çalışıyorlar. Tam otuz bir günleri
kaldı. Bilgisayannda kökü dışanda bir
virüs keşfedenler Almanya'nın Hamburg
kentindeki "anti virüs merkezi"ne
telefon açabilir. Numarayı da verelim:
9-949/40/45 715406.
Yamyam Dahmer'den yemek tarifleri
ŞEBNEM ATİYAS (New York) - Milwaukee'de
15 kişiyi öldürmekten dolayı suçlu bulunan
'yamyam' Jeffrey Dahmer'ın akli dengesinin
bozuk olup olmadığına karar verebilmek için
mahkemejürisi tanıklan dinliyor.
Öldürülenlerin ailelerinin de hazır bulunduğu
mahkeme salonunda anlatılan hikâyelerin her
biri ötekinden korkutucu ve dehşet verici.
Dahmer polise verdiği 160 sayfalık ifadede 17
kişiyi öldürdüğünü itiraf etti. Mahkeme
Dahmer'ı 15 kişiyi öldürmekten suçlu buldu.
Eğer akli dengesinin bozuk olduğuna karar
verilirse Dahmer akıl hastanesine kapatılacak.
Hastaneden bir yıl sonra her altı ayda bir
salıverilmesi için yeniden mahkemeye başvurma
hakkı kazanacak. Akli dengesinin bozuk
olmadığına karar verilirse her öldürdüğü kişi için
bir ömür boyu hapis cezasına çarptınlacak.
Avukatı 31 yaşındaki Dahmer'ın akli dengesinin
bozuk olduğunu kanıtlamak için kurbanlan
nasıl parçaladığını sonra çeşitli parçalar halinde
nasıl pişirdiğini ve bazen yediğini jüriye anlattı.
Avukat Jorld Boyle, Dahmer'ın bir şeytan değil,
hasta biri olduğunu, cinsel güdülerinin kurbanı
olduğunu, nakrofiliden (ölülere duyulan cinsel
yakınlık) mustarip olduğunu öne sürdü.
ABD
Avukatın savunmasına göre Dahmer ilk kez 14
yaşındayken bir erkek arkadaşı ile cinsel ilişkide
bulundu. Daha sonra 16 yaşında iken ilk kez
ölülere cinsel yakınlık duyduğunu farketti, hatta
birkaç kez mezardan kadavra çalmaya çalıştı.
Dahmer Milwaukee'ye taşındıktan sonra genç
homoseksüelleri evine davet edip sonra içkilerine
kattığı uyuşturucularla uyuşturdu. Polisin
ıfadesine göre çok beğendıkîerinin kafalanm ve
penislenni keserek saklamaya çalıştı. Dahmer'ın
apartman dairesinde kavanozlann içinde
çürümüş testisler bulundu. Avukatına göre
Dahmer sevdiği kurbanlannı sürekli çevresinde
tutabilmek amacıyla uyuşturduktan sonra
kafalanm matkapla delerek içine çeşitli kimyasal
maddelerakıtmayı denedi. Polisin apartmanda
bulduğu üç kafatasında matkap delikleri tespit
edildi.
Dahmer öldürdüğü kurbanlannın ırzına
geçtikten sonra vücutlan kokuşmaya başladıkça
ölüleri ortadan kaldırabilmek için kafataslannı
haşladı, kemikleri asitler içinde eriterek yok
etmeye çalıştı. Polise verdiği ifadede Dahmer
insan kafasının ortalama bir saatte piştiğini öne
sürdü. Yine polise verdiği ifadede, bir keresinde
kaslı bir kolun hoş göründüğünü, o nedenle bir
parça kopardıktan sonra yağda kızartıp
yediğini, etin aym biftek tadında olduğunu
söyledi. Dahmer polisler evine ilk girdiklerinde
dolapta bir kalp sakladığını ve döndükten sonra
pişirip yemeyi düşündüğünü söyledi.
Dahmer'ınelinden kurtularak polisi uyaran
Tracy Edwards, başmdan geçenlerijüriye anlattı.
Edwards, Dahmer'ın birdenbire üzerine atlayıp
ellerini kelepçelediğini, daha sonra elindeki
bıçakla tehdit ederek kendisini yatağa
oturttuğunu, yanına oturup videoda Exorcist II
filmini seyrettiğini, daha sonra yere yatınp
kalbini dinleyerek "Kalbini çıkanp yiyeceğim"
dediğini söyledi. Dahmerjüriye verdiği ifade
sırasında bir keresinde barda tanıştığı bir
homoseksüelin kendisine tecavüz ettiğini anlattı.
Barda tanıştığı adamın evine gittiklerini, evin
tavandan sarkan ipler ve çeşitli işkence
araçlanyladolu olduğunu, adamın kendisine
mumla tecavüz ettiğini söyleyen Dahmer, daha
sonra zorla kurtulduğunu belirtirken bu durumu
'onun gibi büyük risklerle yaşayanlar için normal
bir şey' olarak niteledi.
Dahmer, kurbanlanna yaptıklannı anlatırken sogukkanlıydı