09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 Cumhuriyet haberler 3 Şubat 1992 Üç yaşma kadar konuşamayan Marc'm ağzmdan çıkan ilk söz yunus balığının adı oldu Yunusun adıylakonuştuHaber Merkezi - Doktorlar Marc Glendenning'den umudu kesmişlerdi. Üç yaşındaki çocuk Londra'da Great Ormond Street Hastanesi'ndeki terapistlerin bütün çabalanna rağ- men hâlâ konuşamıyordu. Sonra bir gün hayatındaki ilk sözcüğü haykırdı: "Tina" dedi. Tina ne annesinin ne karde- şinin ne de bakıcısının adıydı. Tina bir yunus balığı. Marc yeni ve alternatif bir tedavi sayesinde iyileşti. Bu tedavide, özür- lü çocuklar yunuslarla birlikte yüz- meleri için denize bırakılıyor. Üstle- rinde sadece bir can yeleği var. Bu tedavinın önderliğini yapan ise Miami'de psikolog olarak çahşan Dr. David Nathanson. Nathanson öğrenme zorluğu olan çocuklann normalde dikkatlerini herhangi bir şeye birkaç saniyeden fazla vereme- diklerini, ama hayvanlarla oynarlar- ken bu sijrenin çok uzadığını söylü- yor Araştırması. bu etkiyi sağlamak için yunus balıklannın en ıdeal hay- vanlar olduğunu ortaya çıkarmış. Marc, Florida'daki Yunus Araş- tırma Merkezi'nde yüzerken en sev- diği yunusun adını büyük bir neşeyle haykırdığından beri Nathanson'ın tedavisinden yarar göreceklerine inanan birçok ana baba çocuklannı ona götürüyor. Nathanson'a göre yunuslarla oy- namak öyle keyifli ki çocuklar bu faaliyetle bağlantılı olarak yapılan konuşma çalışmasını daha kolay ka- bulleniyorlar. "Bu tıpkı büyükanne- lerimizin eğitim tarzına benziyor" diyor Nathanson, "Eğer dondurma yemek istiyorsan, önce sebzeni bitir- mek zorundasın. Yunuslan yüzer- ken seyretmek onlara dokunmak büyüleyici bir şey. Çocuklan sevgiy- le öpüyor, onlan sırtlarında gezdiri- yorlar." "Yunus terapi hareketi" hayvan- larla ilişkinin insanlara neşe verdiği- ni, hasta ve depresif kişiler üzerinde iyileştirici etkisi olduğunu savunu- yor. Ama buna karşı çıkanlar da yok değil. Cambridge Üniversitesi'nden Dr. Margaret Klinovvska, "Böyle bir sonuca varmanın doğru olduğundan pek emin değilim" diyor, "Hayvan- larla dostluk etmek sinirleri biraz bozulmuş insanlara iyi gelebilir, âma yunuslann sorunlan çözdüğü- nü, hastalan iyileştirdiğini iddia et- mek bence saçmalıktan başka bir şey değil." tngiltere ile Kıta Avrupası'nın Manş Denizi'nin altında açılan tünelle birleşmesinden sonra Londra Ue Paris yokuluğu trenle 3.5 saate inecek 1«ıy (|..ı.<> Ingiltere ile Fransa'yı birleştirecek Manş Tüneli'nin yapımı ağır aksak ilerliyor Denizin dibinde demirden trenEDİP EMİL ÖYMEN (Londra) - Napolyon'un rüyası gerçekle- şiyor. İngiltere ile Fransa'yı demiryoluyla bağlayacak olan Manş Tüneli inşaatı adım adım ilerliyor. İngiliz ve Fransız özel sektörünün gerçekleştirdiği projenin kalbi, İngiltere'de Folkestone yakınlanndaki Shakespeare Clift yamacı ile Fransa'da Coquelle yakınlanndaki Sangatte'daki iki mu- azzam şantiyede atıyor. Manş Tüneli'nden ilk trenin 15 Haziran 1993 tarihinde geçmesi planlanıyor. Ama bu tarihe kadar inşaatın bitmeyeceği yolunda ciddi kuşkular var. Çünkü şimdiye kadar dört milyar sterlin harcanan proje- nin mali portesi giderek artıyor. Devlet desteği olmaksızın büyük bir yükün altına giren inşaat şirketleri, projenin tamamlanması için hisse se- netlenne ve borsaya bel bağlamış durumda. Ama Londra, Paris ve Brüksel borsalannda Eurotunnel ve Transmanche Link hisseleri istenilen fıyattan müşteri bulmakta zorlanı- yor. Ada ile kıtayı bağlayacak iki de- miryolu tüneli Londra ile Paris arası- nı 3.5 saate indirecek. Tünel, deniz yatağının 25-45 metre kadar altın- dan geçecek. İki tünelin arasındaki servis tüneli aksi yönlerden kazıla- rak 1 Arahk 1990'da birleştirilmişti. 50 kilometre kadar uzunluktaki tü- neller beyaz kil toprak içine açılıyor. Su geçirmeyen ama kolay burgula- nan killi toprak, deniz yatağının al- tında jeolojik eğimleri içinde izleni- yor. Bu nedenle tünelin ortası, iki çıkış yerine göre daha aşağıda. Dış çapı dokuz metreye yakın, iç çapı ise 7.5 metre olan tüneller ileri teknoloji ve inşaat mühendisliğinin son tek- nikleri ile yapılıyor. Havalandırma, soğutma, kanalizasyon ve temizle- me, yangın, bulaşıcı hastalıklar, gümrük, güvenlik gibi temel sorun- lara karşı en çağdaş önlemler alını- yor. Tünel çıkışlanna, çok muazzam iki terminal inşa ediliyor. Trenler hem yolcu hem taşıt taşı- yacak. Bunun için özel yapım vagon- lar kullanılacak. Trenler için termi- nallere, mevcut kara ve demiryolu ile ulaşımın en uygun biçimde sağlan- ması amacıyla yenı yollar ve düzen- lemeler yapılıyor. Manş Tüneli Projesi, Avrupa'da şimdiye kadar gerçekleştirilen en karmaşık. ilgınç ve pahalı inşaat pro- jesi. Tünele ılişkin ilginçlik listesi özetlenemeyecek kadar uzun. İşlet- me konusu, kolayca kâbusa dönüşe- bilecek kadar karmaşık. Nakliyat, kontrol, haberleşme, sınyalizasyon için en çağdaş ve güvenli önlemler alınıyor. Bütün bu ileri teknoloji öğelerine karşın, henüz hiç çözülmemiş birçok da sorun var. Bunlar büyük ölçüde İngiliz tarafının sorunlan. Londra'yı tünele bağlayacak çok hızh trenler için özel olarak yapılması gereken demiryolu hattımn nereden geçeceği henüz belli değil. Ülkenin en mamur ve zengin yöresinde kimse evinin ar- ka bahçesinden tren geçmesini iste- miyor. Londra'da yapılması gereken büyük istasyonun adresı ve niteliği de kesinleşmiş değil. Tünel, zama- nında bitse bile Londra'dan Paris ya da Brüksel'e Fransız usulü hızh seya- hat için daha epeyce beklemek gere- kecek. Bu nedenle Manş'ta birbiri ile rekabet halindeki feribot işletmeleri birkaç yıl daha zarar etmeyecek. Yüzyıllardır çok işlek limanlar olan Folkestone, Dover, Calais zamanla çaptan düşecek. Marquez Tom Miks'e hayat verdi Haber Merkezi - Dünyaca ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez, ilginç bir fılmin senaryosunu yazdı. Mar- quez'in ilk senaryo çalışma- sı olan bu fılmin adı Tom Miks. Çizgi roman kahra- manı Tom Miks'in serüven- lerini konu alıyor. Havana Film FestivaJi'nde gösteri- len fılmin yapısı^VVoody Allen'ın "Kahire'nin Mor Gülü" fılmine çok benziyor. Bu da film içinde film. Tom Miks, bir fılmden çıkıyor ve gerçek yaşama kanşıyor. "Mi Querido Tom Miks" (Sevgi- li Tom Miks) adlı fılmin konusu şöyle: Meksika'da 1930'larda Ococito kasabasında 60 yaşında Joaquina adlı b'r kadın yaşamaktadır. Yeğe- ni ve onun kansıyla birlikte oturan Joacjuına, fırsat buldukça kasaba- daki sinemaya kaçar ve hep Tom Miks filmleri seyreder. Joaquina, Tom Miks'e. zor durumlardan kur- tulması için çareler de önerir. "Kasabada yaşam sakin bir bi- çimde sürerken, Pancho ve adam- lan Ococito'ya girer ve yaşamı alt üst ederler. Bu haydutlann saldır- ganlığı karşısında jandarma geri çekilmek zorunda kalır. Ama kasa- banın sinemasında makinist olarak çahşan yaşlı kovboy Domingo, bir- den Tom Miks oluverir ve Joa- quina'yı haydutlann elinden kurta- rır. Eleştirmenlerin "çok iyi" olarak niteledikleri fılmi Carlos Garcia Argaz yönetiyor. Ağız dolusu gülmek, hastayı yatağından kaldınyor, tansiyonu düşürüyor Kahkahayla gülmeninkomik öyküsü Haber Merkezi - Gülmek... İnsanoğlunun kaygllanndan, Sl- rak gühneye başladıklanna dikkat kıntılanndan kurtulmak için sık sık sığındığı bir olanak. çekiyoriarvebirgüiüşünbebekiean- Genellikle, insanın keyiflendiğinde yaptığı kendiliğinden oidu|unu n söymyo k riar etl5im h a r e k e t I bir hareket. Gülmek, insanın ruhunu da iyileştiriyor, ruh insaniar sadece kendiierine komik bilimcilere göre. Bazılanna göre bir kahkaha dört kalem gelen şeylere değil, utandıklan ya da- - - . . . . l _ _ 1 _ » . _ 1 _ t _ 1 — ı ı - f • pirzola kadar besleyici. Fransızca "Ça MTnteresse" adlı dergide gülmekle ilgili olarak yayım- lanan "Gülmek garip bir öykü- dür..." başlıklı yazıda, insanlann nasıl ve neden güldükleri irdeleni- yor. Yazı özelle şöyle: "Danimarka'nın başkenti Kopen- hag'daki Empire Tiyatrosu'nda 1988 yıhnda "Wanda Adlı Balık" fıl- mi gösteriliyordu. Seyircilerden bin fıbni seyrederken öyle güldü, öyle güldü ki tıkandı kaldı. Anında da öl- dü. Seyirci zaten daha önce bir kalp krizi geçirmişti. Bu acı olay öyle bir reklam oldu ki daha sonraki hafta- larda fılmi söyretmeye koşanlann şayısı katlanarak arttı. Cambridge Üniversitesi Etoloji (İnsan ve Hay- van Davranışlan Bilimi) uzmanı Prof. Van Hoof, insanlann gülüş bi- çimlerini katalog halinde topladı. Bu katalogda gerçek bir gülüşle ölümle sonuçlanan, engellenemeyen, tıkan- maya yol açan gülüşler arasındaki aynm da belirleniyor. "Engellenemeyen, tıkanıklıklara yol açan gülüşler kendını, gozlerden yaşlar boşanması, yüzün kıpkırmızı olması, insanı ter basması ve kalp atışlannın düzensizleşmesiyle göste- riyor. Normal bir kahkahada ise in- san ağzını açıyor, kahkaha tınısı duyuluyor. Bu şekilde gülen bir kişi başını arkaya atıyor. Prof. Van Hoof a göre gülmek çok karmaşık bir olay. Normal bir gülüşün en hoş şekli de dudaklann gülümser gibi ge- rilmesi ve ağızdan h^fif hafıf sesler korktuklan zaman da gülebiliyorlar. Bir başka ilginç nokta, insanın ölüm karşısında da gulebıldığı. Davranış bilimciler, insanın ölüm gibi bir ol- çıkması. İnsan bazen de kıskıs güle- bilır. Bunda da dudaklar hafıFçe ge- rilirken gülen kişi hafıf bir ses çıka- guya karşı korunma meka°nizması ya nr. da panzehir olarak kara mizahı ya- Davranış bilimciler, bebeklerin rattığını söylüyorlar. dört ya da beş aylıkken bilinçli ola- Akıl hastalannın gülüşü ise tama- Kahkaha: Bilim dünyası çok karışık bir oiay olduğuna inanıyor. mıyla kontrol dışı oluyor. Gülünme- yecek durumlarda, üzüldükleri, kız- dıklan zaman bile gülebiliyorlar. Bütün bu durumlarda insanoğlu ke- yiften gülmüyor. Sadece şempanze- ler oynadıklan ve keyifiendikleri zaman gülüyorlar. Uzmanlar, gülmenin insan bünye- sıne çok yararlı olduğunu, hatta has- talıklara bile iyi geldiğini söylüyor- lar. Sinır hastalıklan uzmanı Dr. Henn Rubinstein. gülmenin yüksek tansiyonu düşürdüğünü, hazmı ko- laylaştırdığını, uykuyu düzene sok- tuğunu savunuyor. ABD'de gazetecilik yapan Nor- man Cousins de vahim bir belkemiği hastalığından hastanede yatarken bütün gün Marx kardeşlerin fılmleri- ni seyredıp hiç durmadan gülerek hastalığmı geçirdiğini anlatıyor. Bu çok özel bir durum hiç kuşkusuz. Ancak, uzmanlar yine de ağır bir hastahğa yakalanan bir kişınin mo- ralini hiç kaybetmeyip gülmeye de- vam etmesı durumunda hastalığı yenme şansının çok yüksek olduğu- nu söylüyorlar. Yine ABD'nin New York kentinde bir grup sirk palyaço- su 1986'da bir ekip kurdular. Bu ekip, hastane hastane gezerek ço- cuklan eğlendiriyor ve böylece has- talıklannın daha çabuk atlatılmasını sağlıyorlar. Doktor Boris Cyrulnik, daha da ileri gidiyor ve bebeklerde uykuda beliren gülümsemenin doğrudan bü- yüme hormonuna bağlı olduğunu savunuyor. Cyrulmk'e göre anne, bebeği ne kadar çok güldürürse, bü- yüme hormonunu o kadar çok faali- yete geçiriyor. Anne ügisınden yok- sun oian çocuklann da anne ilgisi gören bebeklere kıyasla daha az ge- lişmiş olduklarına dikkat çekiyor. CUMHURİYETTEN OKURLARA OKAY GÖNENSİN ZorZamanda... CtC I ' m (Uluslararası Gazete Yayıncılan IİE%J Federasyonu) geçen yıl sonunda İstanbul'da düzenlediği toplantının başlığı söyleydi: Zor zamanda gazete yönetmek... Sorunlan çok farklı olan Doğu Avrupa ülkeleri dışında dünyanın dört bir yanından gelen 200 gazete temsilcisi ortak bir sorunu tartıştılar: "Gazeteler bütün dünyada yaşam savaşı vermekte. Yeni iletişim araçları karşısındaki konumlan tehlikede. Herkes bir şeyler yapmaya, ayakta durmaya çalışmakta. Ancak beş-on yıl sonrasını kestirmek hayli güç." Çıkış yolları konusunda farklı yaklaşımlartn tartışıldığı toplantıyı izleyen gazeteci arkadaşımız Necat Aşkın'ın hazırladığı bir derlemeden yararlanarak ilginç yaklaşımları aktanyoruz: Lorenzo Jorio (II Gazzettino-İtalya): Gazeteler, krizi atlattıktan sonra durumlannı sağlamlaştırmak ve geliştirmek için neler yapmalan gerektiğini araştırmalı. Gazetenin dışında olup bitenlere seyirci kalmak çare değil. Önemli kararlar ve yatırımlarla günlük çabalar atbaşı gitmeli. II Gazzettino, erken emeklilik yoluyla personel sayısında indirime giderken teknolojik yatınmları öne aldı; ticari televizyon ve radyolara, reklam sektörüne yatırım yaptı, yerel bir gazetenin sermayesine katıldı. K. Prescott Low (The Patriot Ledger-ABD): Risk almak daha az risklidir. Problem çözümü geçmişe ve bugüne dönüktür. Yenilenme ise geleceği hedef alır. Problem çözümü sabit olana, yenilenme ise gelişmelerle oluşacak sonuçlara gözünü diker. Yenilenme bir süreçtir. Tek bir olay değildir. Yenilenme sürekli ve planlı olmalıdır. J. Ann Selzer (Des Moines Register-ABD): Reklam strateji ve taktiklerinde araştırma, olmazsa olmaz bir nitelik kazandı. Reklamcılan hedef alan araştırmalar, onlara gitgide daha az parayı, daha akıllıca ve daha çok kazançla kullanabileceklerini göstermek zorunda. Jan Bergh (Politiken-Danimarka): Dağıtım örgütlenmesinin geliştirilmesi, sorunların üstesinden gelmeyi ve hizmette kaliteyi sağlayabilir. Mikko Vuorikoski (llta Sanomat-Finlandiya): Basın endüstrisinin de öteki endüstriler gibi para kazanmak için olduğu unutulmamalıdır. Bu gerçek, müşteri ya da okur için de geçerlidir, o da parasının karşıliğını ister. Gazete pazariamasında anahtar kelime piyasaya hâkim olmaktır. Piyasaya hâkim olmak, piyasayı iyi tanımaya; eğilimlerini, zevklehni, meraklarını bilmeye bağlıdır. Berrak bir stratejiniz varsa, pazarlamanın daha küçük parçaları da ardından gelir. Sonuç alabilmek için üç yıllık perspektif ve sabnnız olması gerekir. Jacob B. Terrell (Washington Post-ABD): Okurun ilgi alanlannın saptanması ve metro, stat kapıları, otobüs duraklarına konulan satış makinelerinin tiraj artışında büyük rolleri oldu. VVolfgang Falke (Saarbrüker Zeitung-Almanya): Çok aynntılı bir dağıtım sebekesi ve yerel firmalan yakındûn tanımak satış artışı sağladı. Bu yöntemle okurlara ev ev ulaşılıyor, yerel ekonomik yapı sürekli izleniyor, reklam olanaklan artıyor. :-/lii Çevre gönüllüleri • AA (Giresun) - Giresun Belediyesi, toplumda çevre bilincinin gelişmesine yardımcı olmak amacıyla "Çevre Gönüllüleri Birliği" kurdu. Belediye Başkanı Mehmet Işık, birliğin yakında üye kaydına başlayacağını belirterek şunlan söyledi: "Gelecek nesillere sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre bırakmak için herkes, her kesim elinden geleni yapmak zorundadır. Biz bu amaçla bunyemizde bir Çevre Gönüllüleri Birliği kurduk. Herkesi bu birliğe kaulmaya çağınyorum:' Mehmet Işık, ilk ve orta dereceli okul öğrencilerine yönelik toplam 2 milyon lira ödüllü çevre konulu bir kompozisyon yarışması düzenlediklerini de sözlerine ekledi. Otobüsçüler dertli • AA (Trabzon) - Uluslararası Anadolu ve Trakya Otobüsçüler Derneği Başkanı Mehmet Turgut özcan, Türkiye"de otobüs ureten fırmaların teknolojide dünyadaki yeniliklere ayak uyduramadıklannı ileri sürerek "Üretim yapan fırmaiar teknoloji değiştirmiyor. Kaporta üzerinde oynama yapıyorlar" dedi. Türkiye Otobüsçüler Birliği'ni oluşturmak için bölgelerde toplantılar düzenleyen Mehmet Turgut özcan, Türkiye'de halen 63 bin otobüs bulunduğunu ve her yıl yaklaşık bin yeni otobüsün devreye girdiğini hatırlatarak bunun da taşımacılıktaki payın her geçen yıl azalması anlamına geldiğîni söyledi. turizm • AA (Muğla) - Bodrum, Marmaris, Dalaman ve Fethiye gibi önemli turizm merkezlerinin bulunduğu Muğla'da, turistik tesislerde ve ev pansiyonlannda turizm sezonu hanrlıklan yoğunlaştı. Muğla Turizm II Müdurlüğü'nden yapılan açıklamaya göre turistik işletmeler ve pansiyoncular, Körfez savaşının olumsuz etkilerinden çeşitli televizyon yayın kurumlanna Muğla ve yöresiyle ilgili çok sayıda tanıtım programı ve reklam yayınlandığını belirten yetkililer, mart ayı sonuna kadar tüm hazırhklann tamamlanması gerektiğini vurguladılar. Muğla ve yöresinde halen 316 tesiste 42 bin 331 turistik belgeli, bin 97 yatta 8 bin 729 olmak üzere toplam 51 bin 60 turistik belgeli yatak bulunuyor. ll genelinde aynca 74 bin 952 belediye belgeli yatak mevcut. Belediye belgeli yataklann da yaklaşık 40 binini ev pansiyonlanndaki yataklar oluşturuyor. ' TEŞEKKUR Kızkardeşim MÜZEYYEN ELÇİ'nin kalp ameliyatını yaparak sağbğına kavuşturan Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimi Sn. Op. E>r. KEMAL BEYAZIT'a, ve ameliyatm başan ile gercekleşmesinde emeği geçen tüm ekibe, hastane personeline, ameliyatın gerçekleşmesi için yakın ilgilerinden dolayı Sn. Batman Milletvekili M. ADNAN EKMEN'e, Sn. Muş Milletvekili Dr. MUZAFFER DEMİR'e, Sn. Muş Milletvekili SIRRI SAKIK'a, Sn. Altınova Belediye Başk. M. BAKİ DUYGU'ya, aynca Sn. Ibrahim Ulvi Yavuz - Dr. A. Tekin Çebioğlu - Kadir Sönmez - Ramazan Bircan - Saynur Karakaya - Emel Gürsesoğlu - Haydar Sosan - Mehmet Can Zeytin - Cemal Demir - Hüseyin Elçi - Hüseyin Aldıkaçtı - Emine Oruç - Dr. Hilmi Atalay - Dr. Ali Kemal Canayak'a teşekkürü bir borç bilirim. İSMET ELÇİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle