Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Cumhuriyet haberler 3 Şubat 1992
Üç yaşma kadar konuşamayan Marc'm ağzmdan çıkan ilk söz yunus balığının adı oldu
Yunusun adıylakonuştuHaber Merkezi - Doktorlar Marc Glendenning'den umudu
kesmişlerdi. Üç yaşındaki çocuk Londra'da Great Ormond
Street Hastanesi'ndeki terapistlerin bütün çabalanna rağ-
men hâlâ konuşamıyordu. Sonra bir gün hayatındaki ilk
sözcüğü haykırdı: "Tina" dedi. Tina ne annesinin ne karde-
şinin ne de bakıcısının adıydı. Tina bir yunus balığı.
Marc yeni ve alternatif bir tedavi
sayesinde iyileşti. Bu tedavide, özür-
lü çocuklar yunuslarla birlikte yüz-
meleri için denize bırakılıyor. Üstle-
rinde sadece bir can yeleği var.
Bu tedavinın önderliğini yapan ise
Miami'de psikolog olarak çahşan
Dr. David Nathanson. Nathanson
öğrenme zorluğu olan çocuklann
normalde dikkatlerini herhangi bir
şeye birkaç saniyeden fazla vereme-
diklerini, ama hayvanlarla oynarlar-
ken bu sijrenin çok uzadığını söylü-
yor Araştırması. bu etkiyi sağlamak
için yunus balıklannın en ıdeal hay-
vanlar olduğunu ortaya çıkarmış.
Marc, Florida'daki Yunus Araş-
tırma Merkezi'nde yüzerken en sev-
diği yunusun adını büyük bir neşeyle
haykırdığından beri Nathanson'ın
tedavisinden yarar göreceklerine
inanan birçok ana baba çocuklannı
ona götürüyor.
Nathanson'a göre yunuslarla oy-
namak öyle keyifli ki çocuklar bu
faaliyetle bağlantılı olarak yapılan
konuşma çalışmasını daha kolay ka-
bulleniyorlar. "Bu tıpkı büyükanne-
lerimizin eğitim tarzına benziyor"
diyor Nathanson, "Eğer dondurma
yemek istiyorsan, önce sebzeni bitir-
mek zorundasın. Yunuslan yüzer-
ken seyretmek onlara dokunmak
büyüleyici bir şey. Çocuklan sevgiy-
le öpüyor, onlan sırtlarında gezdiri-
yorlar."
"Yunus terapi hareketi" hayvan-
larla ilişkinin insanlara neşe verdiği-
ni, hasta ve depresif kişiler üzerinde
iyileştirici etkisi olduğunu savunu-
yor.
Ama buna karşı çıkanlar da yok
değil. Cambridge Üniversitesi'nden
Dr. Margaret Klinovvska, "Böyle bir
sonuca varmanın doğru olduğundan
pek emin değilim" diyor, "Hayvan-
larla dostluk etmek sinirleri biraz
bozulmuş insanlara iyi gelebilir,
âma yunuslann sorunlan çözdüğü-
nü, hastalan iyileştirdiğini iddia et-
mek bence saçmalıktan başka bir şey
değil."
tngiltere ile Kıta Avrupası'nın Manş Denizi'nin altında açılan tünelle birleşmesinden sonra Londra Ue Paris yokuluğu trenle 3.5 saate inecek
1«ıy (|..ı.<>
Ingiltere ile Fransa'yı birleştirecek Manş Tüneli'nin yapımı ağır aksak ilerliyor
Denizin dibinde demirden trenEDİP EMİL ÖYMEN (Londra) - Napolyon'un rüyası gerçekle-
şiyor. İngiltere ile Fransa'yı demiryoluyla bağlayacak olan
Manş Tüneli inşaatı adım adım ilerliyor. İngiliz ve Fransız
özel sektörünün gerçekleştirdiği projenin kalbi, İngiltere'de
Folkestone yakınlanndaki Shakespeare Clift yamacı ile
Fransa'da Coquelle yakınlanndaki Sangatte'daki iki mu-
azzam şantiyede atıyor.
Manş Tüneli'nden ilk trenin 15
Haziran 1993 tarihinde geçmesi
planlanıyor. Ama bu tarihe kadar
inşaatın bitmeyeceği yolunda ciddi
kuşkular var. Çünkü şimdiye kadar
dört milyar sterlin harcanan proje-
nin mali portesi giderek artıyor.
Devlet desteği olmaksızın büyük bir
yükün altına giren inşaat şirketleri,
projenin tamamlanması için hisse se-
netlenne ve borsaya bel bağlamış
durumda. Ama Londra, Paris ve
Brüksel borsalannda Eurotunnel ve
Transmanche Link hisseleri istenilen
fıyattan müşteri bulmakta zorlanı-
yor.
Ada ile kıtayı bağlayacak iki de-
miryolu tüneli Londra ile Paris arası-
nı 3.5 saate indirecek. Tünel, deniz
yatağının 25-45 metre kadar altın-
dan geçecek. İki tünelin arasındaki
servis tüneli aksi yönlerden kazıla-
rak 1 Arahk 1990'da birleştirilmişti.
50 kilometre kadar uzunluktaki tü-
neller beyaz kil toprak içine açılıyor.
Su geçirmeyen ama kolay burgula-
nan killi toprak, deniz yatağının al-
tında jeolojik eğimleri içinde izleni-
yor. Bu nedenle tünelin ortası, iki
çıkış yerine göre daha aşağıda. Dış
çapı dokuz metreye yakın, iç çapı ise
7.5 metre olan tüneller ileri teknoloji
ve inşaat mühendisliğinin son tek-
nikleri ile yapılıyor. Havalandırma,
soğutma, kanalizasyon ve temizle-
me, yangın, bulaşıcı hastalıklar,
gümrük, güvenlik gibi temel sorun-
lara karşı en çağdaş önlemler alını-
yor. Tünel çıkışlanna, çok muazzam
iki terminal inşa ediliyor.
Trenler hem yolcu hem taşıt taşı-
yacak. Bunun için özel yapım vagon-
lar kullanılacak. Trenler için termi-
nallere, mevcut kara ve demiryolu ile
ulaşımın en uygun biçimde sağlan-
ması amacıyla yenı yollar ve düzen-
lemeler yapılıyor.
Manş Tüneli Projesi, Avrupa'da
şimdiye kadar gerçekleştirilen en
karmaşık. ilgınç ve pahalı inşaat pro-
jesi. Tünele ılişkin ilginçlik listesi
özetlenemeyecek kadar uzun. İşlet-
me konusu, kolayca kâbusa dönüşe-
bilecek kadar karmaşık. Nakliyat,
kontrol, haberleşme, sınyalizasyon
için en çağdaş ve güvenli önlemler
alınıyor.
Bütün bu ileri teknoloji öğelerine
karşın, henüz hiç çözülmemiş birçok
da sorun var. Bunlar büyük ölçüde
İngiliz tarafının sorunlan. Londra'yı
tünele bağlayacak çok hızh trenler
için özel olarak yapılması gereken
demiryolu hattımn nereden geçeceği
henüz belli değil. Ülkenin en mamur
ve zengin yöresinde kimse evinin ar-
ka bahçesinden tren geçmesini iste-
miyor. Londra'da yapılması gereken
büyük istasyonun adresı ve niteliği
de kesinleşmiş değil. Tünel, zama-
nında bitse bile Londra'dan Paris ya
da Brüksel'e Fransız usulü hızh seya-
hat için daha epeyce beklemek gere-
kecek. Bu nedenle Manş'ta birbiri ile
rekabet halindeki feribot işletmeleri
birkaç yıl daha zarar etmeyecek.
Yüzyıllardır çok işlek limanlar olan
Folkestone, Dover, Calais zamanla
çaptan düşecek.
Marquez
Tom Miks'e
hayat verdi
Haber Merkezi - Dünyaca
ünlü yazar Gabriel Garcia
Marquez, ilginç bir fılmin
senaryosunu yazdı. Mar-
quez'in ilk senaryo çalışma-
sı olan bu fılmin adı Tom
Miks. Çizgi roman kahra-
manı Tom Miks'in serüven-
lerini konu alıyor.
Havana Film FestivaJi'nde gösteri-
len fılmin yapısı^VVoody Allen'ın
"Kahire'nin Mor Gülü" fılmine
çok benziyor. Bu da film içinde
film. Tom Miks, bir fılmden çıkıyor
ve gerçek yaşama kanşıyor.
"Mi Querido Tom Miks" (Sevgi-
li Tom Miks) adlı fılmin konusu
şöyle:
Meksika'da 1930'larda Ococito
kasabasında 60 yaşında Joaquina
adlı b'r kadın yaşamaktadır. Yeğe-
ni ve onun kansıyla birlikte oturan
Joacjuına, fırsat buldukça kasaba-
daki sinemaya kaçar ve hep Tom
Miks filmleri seyreder. Joaquina,
Tom Miks'e. zor durumlardan kur-
tulması için çareler de önerir.
"Kasabada yaşam sakin bir bi-
çimde sürerken, Pancho ve adam-
lan Ococito'ya girer ve yaşamı alt
üst ederler. Bu haydutlann saldır-
ganlığı karşısında jandarma geri
çekilmek zorunda kalır. Ama kasa-
banın sinemasında makinist olarak
çahşan yaşlı kovboy Domingo, bir-
den Tom Miks oluverir ve Joa-
quina'yı haydutlann elinden kurta-
rır.
Eleştirmenlerin "çok iyi" olarak
niteledikleri fılmi Carlos Garcia
Argaz yönetiyor.
Ağız dolusu gülmek, hastayı yatağından kaldınyor, tansiyonu düşürüyor
Kahkahayla gülmeninkomik öyküsü
Haber Merkezi - Gülmek... İnsanoğlunun kaygllanndan, Sl- rak gühneye başladıklanna dikkat
kıntılanndan kurtulmak için sık sık sığındığı bir olanak. çekiyoriarvebirgüiüşünbebekiean-
Genellikle, insanın keyiflendiğinde yaptığı kendiliğinden oidu|unu
n
söymyo
k
riar
etl5im h a r e k e t I
bir hareket. Gülmek, insanın ruhunu da iyileştiriyor, ruh insaniar sadece kendiierine komik
bilimcilere göre. Bazılanna göre bir kahkaha dört kalem gelen şeylere değil, utandıklan ya da- - - . . . . l _ _ 1 _ » . _ 1 _ t _ 1 — ı ı - f •
pirzola kadar besleyici.
Fransızca "Ça MTnteresse" adlı
dergide gülmekle ilgili olarak yayım-
lanan "Gülmek garip bir öykü-
dür..." başlıklı yazıda, insanlann
nasıl ve neden güldükleri irdeleni-
yor. Yazı özelle şöyle:
"Danimarka'nın başkenti Kopen-
hag'daki Empire Tiyatrosu'nda
1988 yıhnda "Wanda Adlı Balık" fıl-
mi gösteriliyordu. Seyircilerden bin
fıbni seyrederken öyle güldü, öyle
güldü ki tıkandı kaldı. Anında da öl-
dü. Seyirci zaten daha önce bir kalp
krizi geçirmişti. Bu acı olay öyle bir
reklam oldu ki daha sonraki hafta-
larda fılmi söyretmeye koşanlann
şayısı katlanarak arttı. Cambridge
Üniversitesi Etoloji (İnsan ve Hay-
van Davranışlan Bilimi) uzmanı
Prof. Van Hoof, insanlann gülüş bi-
çimlerini katalog halinde topladı. Bu
katalogda gerçek bir gülüşle ölümle
sonuçlanan, engellenemeyen, tıkan-
maya yol açan gülüşler arasındaki
aynm da belirleniyor.
"Engellenemeyen, tıkanıklıklara
yol açan gülüşler kendını, gozlerden
yaşlar boşanması, yüzün kıpkırmızı
olması, insanı ter basması ve kalp
atışlannın düzensizleşmesiyle göste-
riyor. Normal bir kahkahada ise in-
san ağzını açıyor, kahkaha tınısı
duyuluyor. Bu şekilde gülen bir kişi
başını arkaya atıyor. Prof. Van
Hoof a göre gülmek çok karmaşık
bir olay. Normal bir gülüşün en hoş
şekli de dudaklann gülümser gibi ge-
rilmesi ve ağızdan h^fif hafıf sesler
korktuklan zaman da gülebiliyorlar.
Bir başka ilginç nokta, insanın ölüm
karşısında da gulebıldığı. Davranış
bilimciler, insanın ölüm gibi bir ol-
çıkması. İnsan bazen de kıskıs güle-
bilır. Bunda da dudaklar hafıFçe ge-
rilirken gülen kişi hafıf bir ses çıka- guya karşı korunma meka°nizması ya
nr. da panzehir olarak kara mizahı ya-
Davranış bilimciler, bebeklerin rattığını söylüyorlar.
dört ya da beş aylıkken bilinçli ola- Akıl hastalannın gülüşü ise tama-
Kahkaha: Bilim dünyası çok karışık bir oiay olduğuna inanıyor.
mıyla kontrol dışı oluyor. Gülünme-
yecek durumlarda, üzüldükleri, kız-
dıklan zaman bile gülebiliyorlar.
Bütün bu durumlarda insanoğlu ke-
yiften gülmüyor. Sadece şempanze-
ler oynadıklan ve keyifiendikleri
zaman gülüyorlar.
Uzmanlar, gülmenin insan bünye-
sıne çok yararlı olduğunu, hatta has-
talıklara bile iyi geldiğini söylüyor-
lar. Sinır hastalıklan uzmanı Dr.
Henn Rubinstein. gülmenin yüksek
tansiyonu düşürdüğünü, hazmı ko-
laylaştırdığını, uykuyu düzene sok-
tuğunu savunuyor.
ABD'de gazetecilik yapan Nor-
man Cousins de vahim bir belkemiği
hastalığından hastanede yatarken
bütün gün Marx kardeşlerin fılmleri-
ni seyredıp hiç durmadan gülerek
hastalığmı geçirdiğini anlatıyor. Bu
çok özel bir durum hiç kuşkusuz.
Ancak, uzmanlar yine de ağır bir
hastahğa yakalanan bir kişınin mo-
ralini hiç kaybetmeyip gülmeye de-
vam etmesı durumunda hastalığı
yenme şansının çok yüksek olduğu-
nu söylüyorlar. Yine ABD'nin New
York kentinde bir grup sirk palyaço-
su 1986'da bir ekip kurdular. Bu
ekip, hastane hastane gezerek ço-
cuklan eğlendiriyor ve böylece has-
talıklannın daha çabuk atlatılmasını
sağlıyorlar.
Doktor Boris Cyrulnik, daha da
ileri gidiyor ve bebeklerde uykuda
beliren gülümsemenin doğrudan bü-
yüme hormonuna bağlı olduğunu
savunuyor. Cyrulmk'e göre anne,
bebeği ne kadar çok güldürürse, bü-
yüme hormonunu o kadar çok faali-
yete geçiriyor. Anne ügisınden yok-
sun oian çocuklann da anne ilgisi
gören bebeklere kıyasla daha az ge-
lişmiş olduklarına dikkat çekiyor.
CUMHURİYETTEN
OKURLARA
OKAY GÖNENSİN
ZorZamanda...
CtC I '
m
(Uluslararası Gazete Yayıncılan
IİE%J Federasyonu) geçen yıl sonunda
İstanbul'da düzenlediği toplantının başlığı söyleydi: Zor
zamanda gazete yönetmek... Sorunlan çok farklı olan
Doğu Avrupa ülkeleri dışında dünyanın dört bir
yanından gelen 200 gazete temsilcisi ortak bir sorunu
tartıştılar: "Gazeteler bütün dünyada yaşam savaşı
vermekte. Yeni iletişim araçları karşısındaki konumlan
tehlikede. Herkes bir şeyler yapmaya, ayakta durmaya
çalışmakta. Ancak beş-on yıl sonrasını kestirmek hayli
güç." Çıkış yolları konusunda farklı yaklaşımlartn
tartışıldığı toplantıyı izleyen gazeteci arkadaşımız Necat
Aşkın'ın hazırladığı bir derlemeden yararlanarak ilginç
yaklaşımları aktanyoruz:
Lorenzo Jorio (II Gazzettino-İtalya): Gazeteler, krizi
atlattıktan sonra durumlannı sağlamlaştırmak ve
geliştirmek için neler yapmalan gerektiğini araştırmalı.
Gazetenin dışında olup bitenlere seyirci kalmak çare
değil. Önemli kararlar ve yatırımlarla günlük çabalar
atbaşı gitmeli. II Gazzettino, erken emeklilik yoluyla
personel sayısında indirime giderken teknolojik
yatınmları öne aldı; ticari televizyon ve radyolara,
reklam sektörüne yatırım yaptı, yerel bir gazetenin
sermayesine katıldı.
K. Prescott Low (The Patriot Ledger-ABD): Risk almak
daha az risklidir. Problem çözümü geçmişe ve bugüne
dönüktür. Yenilenme ise geleceği hedef alır. Problem
çözümü sabit olana, yenilenme ise gelişmelerle
oluşacak sonuçlara gözünü diker. Yenilenme bir
süreçtir. Tek bir olay değildir. Yenilenme sürekli ve
planlı olmalıdır.
J. Ann Selzer (Des Moines Register-ABD): Reklam
strateji ve taktiklerinde araştırma, olmazsa olmaz bir
nitelik kazandı. Reklamcılan hedef alan araştırmalar,
onlara gitgide daha az parayı, daha akıllıca ve daha
çok kazançla kullanabileceklerini göstermek zorunda.
Jan Bergh (Politiken-Danimarka): Dağıtım
örgütlenmesinin geliştirilmesi, sorunların üstesinden
gelmeyi ve hizmette kaliteyi sağlayabilir.
Mikko Vuorikoski (llta Sanomat-Finlandiya): Basın
endüstrisinin de öteki endüstriler gibi para kazanmak
için olduğu unutulmamalıdır. Bu gerçek, müşteri ya da
okur için de geçerlidir, o da parasının karşıliğını ister.
Gazete pazariamasında anahtar kelime piyasaya hâkim
olmaktır. Piyasaya hâkim olmak, piyasayı iyi tanımaya;
eğilimlerini, zevklehni, meraklarını bilmeye bağlıdır.
Berrak bir stratejiniz varsa, pazarlamanın daha küçük
parçaları da ardından gelir. Sonuç alabilmek için üç
yıllık perspektif ve sabnnız olması gerekir.
Jacob B. Terrell (Washington Post-ABD): Okurun ilgi
alanlannın saptanması ve metro, stat kapıları, otobüs
duraklarına konulan satış makinelerinin tiraj artışında
büyük rolleri oldu.
VVolfgang Falke (Saarbrüker Zeitung-Almanya): Çok
aynntılı bir dağıtım sebekesi ve yerel firmalan yakındûn
tanımak satış artışı sağladı. Bu yöntemle okurlara ev
ev ulaşılıyor, yerel ekonomik yapı sürekli izleniyor,
reklam olanaklan artıyor. :-/lii
Çevre gönüllüleri
• AA (Giresun) - Giresun Belediyesi, toplumda çevre
bilincinin gelişmesine yardımcı olmak amacıyla "Çevre
Gönüllüleri Birliği" kurdu. Belediye Başkanı Mehmet Işık,
birliğin yakında üye kaydına başlayacağını belirterek şunlan
söyledi: "Gelecek nesillere sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre
bırakmak için herkes, her kesim elinden geleni yapmak
zorundadır. Biz bu amaçla bunyemizde bir Çevre Gönüllüleri
Birliği kurduk. Herkesi bu birliğe kaulmaya çağınyorum:'
Mehmet Işık, ilk ve orta dereceli okul öğrencilerine yönelik
toplam 2 milyon lira ödüllü çevre konulu bir kompozisyon
yarışması düzenlediklerini de sözlerine ekledi.
Otobüsçüler dertli
• AA (Trabzon) - Uluslararası Anadolu ve Trakya
Otobüsçüler Derneği Başkanı Mehmet Turgut özcan,
Türkiye"de otobüs ureten fırmaların teknolojide dünyadaki
yeniliklere ayak uyduramadıklannı ileri sürerek "Üretim
yapan fırmaiar teknoloji değiştirmiyor. Kaporta üzerinde
oynama yapıyorlar" dedi. Türkiye Otobüsçüler Birliği'ni
oluşturmak için bölgelerde toplantılar düzenleyen Mehmet
Turgut özcan, Türkiye'de halen 63 bin otobüs bulunduğunu
ve her yıl yaklaşık bin yeni otobüsün devreye girdiğini
hatırlatarak bunun da taşımacılıktaki payın her geçen yıl
azalması anlamına geldiğîni söyledi.
turizm
• AA (Muğla) - Bodrum, Marmaris, Dalaman ve Fethiye
gibi önemli turizm merkezlerinin bulunduğu Muğla'da,
turistik tesislerde ve ev pansiyonlannda turizm sezonu
hanrlıklan yoğunlaştı. Muğla Turizm II Müdurlüğü'nden
yapılan açıklamaya göre turistik işletmeler ve pansiyoncular,
Körfez savaşının olumsuz etkilerinden çeşitli televizyon yayın
kurumlanna Muğla ve yöresiyle ilgili çok sayıda tanıtım
programı ve reklam yayınlandığını belirten yetkililer, mart ayı
sonuna kadar tüm hazırhklann tamamlanması gerektiğini
vurguladılar. Muğla ve yöresinde halen 316 tesiste 42 bin 331
turistik belgeli, bin 97 yatta 8 bin 729 olmak üzere toplam 51
bin 60 turistik belgeli yatak bulunuyor. ll genelinde aynca 74
bin 952 belediye belgeli yatak mevcut. Belediye belgeli
yataklann da yaklaşık 40 binini ev pansiyonlanndaki yataklar
oluşturuyor. '
TEŞEKKUR
Kızkardeşim
MÜZEYYEN ELÇİ'nin
kalp ameliyatını yaparak sağbğına kavuşturan Ankara
Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimi Sn. Op. E>r.
KEMAL BEYAZIT'a,
ve ameliyatm başan ile gercekleşmesinde emeği geçen
tüm ekibe, hastane personeline,
ameliyatın gerçekleşmesi için yakın ilgilerinden dolayı Sn.
Batman Milletvekili
M. ADNAN EKMEN'e,
Sn. Muş Milletvekili
Dr. MUZAFFER DEMİR'e,
Sn. Muş Milletvekili
SIRRI SAKIK'a,
Sn. Altınova Belediye Başk.
M. BAKİ DUYGU'ya, aynca Sn. Ibrahim Ulvi Yavuz
- Dr. A. Tekin Çebioğlu - Kadir Sönmez - Ramazan
Bircan - Saynur Karakaya - Emel Gürsesoğlu - Haydar
Sosan - Mehmet Can Zeytin - Cemal Demir - Hüseyin
Elçi - Hüseyin Aldıkaçtı - Emine Oruç - Dr. Hilmi
Atalay - Dr. Ali Kemal Canayak'a teşekkürü bir borç
bilirim.
İSMET ELÇİ