Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ŞUBAT1992 PAZARTES»
2 HABERLER
Kadınİar, düzenledikleri kabul günlerinde topladıklan paralarla birbirlerini otomobil sahibi yapıyorlar
Madt'sizotomobillennıeninyolu
I^CUMHURtYETTEN
|C4OKURLARA
OKAY GÖNENSİN
YUSUF ÖZKATN (Antalya) - Üze-
nndekı giysileri yere bırakıverip
çekıci bır ses tonuyla sesleniyor
sanldığı erseğe: "Maciiit, beni
otornobillendir." Sonra da erke-
ğın ödeyeceği paranın azlığını be-
lirterek "Ne olacak canım, mut-
fak harçlığımdan bile biriktirebili-
rirr. bu parayı" diyordu banka
reklamındaU kadın.
Oldukça gürültü koparmıştı söz
konusu banka reklamı. F[eminist
çevreler, "kadın vecınsellik sömü-
rüsii" yapılcığı gerekçesiyle rekla-
mı protesto ederken Gani Müjde
ise "Maderrt muıfak harçlığından
bıriktirebilirsin, o zaman niye
Macit'ten isthorsun be kadın" di-
ye sormuştu.
Artık "Macit"e eerek kalmadı.
Feministlerin protestolanna mı
uydular, yoksa Gani Müjde'nin
sorusu mu yol gösterdi bilinmez,
kadınlar kendi kendilerini "oto-
mobillendiriyorlar."
Kentlerden sonra köylere kadar
uzanan. kadınlann "gün" salgını-
nın son boyutu "otomobiTlen-
mek." Önce masum kahve içme,
beş çayı gibi etkinliklerle atılmış
günlerin tohumu. Ardından bir
dayanışma gösterisi olarak paralı
olmaya başlamış günler. 20-30'-
arlı kadın gruplan o hafta toplan-
dıkları evin kadınına belirli mik-
tarda para götürmeye başlamış-
lar. Eline toplu para geçen kadın
sevinçten uçuyor. Ardından "şü-
müş günü" icat edilmiş. Gidilen
her eve bir gümüş çay takımı, ta-
bak. kaşık vs. alınacak. Böylelikle
evlerdeki gümüş eksiği giderilmiş.
Yeni.arayışlara yönelmek gere-
kiyor. Öyle ya. dünya baş döndü-
rücü bir hızla deviniyor. Kadınla-
nmız durursa yakışık alır mı?
"İpek günü"nü bulmuşlar. Gidi-
len her eve bir giysilik saf ipek
kumaş götürülmeye başlanmış.
Tüm giysileri ipek olacak değildı
ya kadınlann: ipeğe de doymuş-
lar. Yine arayış başlamış... "Altın
günü" keşfedilmiş bu kez.
Bir dönem yoğun olarak günle-
re katıldığını anlatan Asuman Ç,
"Bir yılda 35 kadar altınım olu-
yordu" diye anlatıyor. Asuman
Hanım. çok değişik kesimlerden
ınsanların sadece para için bir ara-
ya geldiğini belirterek artık günle-
re^itmediğini söylüyor.
Işi büyütmek gerektiğini düşü-
nen kadınlanrnız bu kez "her mut-
fağa bir televizyon" kampanyası-
nı başlatarak "televizyon günü"-
nü sürdürmüşler. Ayda bir yapı-
lan günlerde toplanan paralarla
mutfaklarda da "Yalan Rüzgân"-
'nı, "Marianna"yı izleme olanağı
bulmuşlar.
Zamanla otomobil eksikliği
duymaya başlamış kadınlar. Bır
gün oturup konuşmaya başlamış-
lar: "Farklı bir şeyler yapalım".
Ne yapılabilir diye düşünürlerken
bir kadının kafasında şimşek gibi
çakmış: "Artık soyunup dökünüp
'Macit'ten' otomobil istemeye
paydos. Kendi otomobilini ken-
din al." Peki na-sıl olacak bu? Ça-
reler tükenir mi hiç. Her hafta bir
altın günü yapılacak, toplanan
paralarla da 2 ayda bir "Otomobil
günü" yapılacak. 30 kadın her iki
ayda bir, 2 veya 3'er milyon lira
götürecek. Herkes tarafından be-
nimseniyor bu fıkir.
Şimdiİerde Mersin, Bursa, İz-
mir, Istanbul, Adana gibi kentler-
de kadınlarımız "Macit"e gerek
duymadan kendi kendilerini "oto-
mobillendiriyorlar." Her 2 ayda
bir kadına otomobil ahnıyor top-
lanan paralarla. Öyle ilerletmişler
ki bu işi. bazı kentlerde, kadınıar-
la anlaşajak indirimli otomobil
satan, sadece "günlere" yönelik
otomobil galerileri bile açılmış.
Kimsesiz
çocuğun
avantajıDOĞAN AKIN (Ankara) - Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
(SHÇEK) Genel Müdürü Süleyman
Yançatoral, ailesi olan çocukların ev-
lat edinilmesinde baza sorunlar çıküğını
belirterek "Terk edilen çocuklar şans-
lı. Kimsesi olmayan çocuklan evlat ola-
rak almak isteyen çok" dedi. özürlii
çocuk sayısında patlama olduğunu be-
lirten genel müdür, çocuk bakım ve eği-
timi ile rehabilitasyonu için daha faz-
la kaynak aynlmasını istedi.
SHÇEK Genel Müdürü Yançatoral,
ekonomik sıkıntılar nedeniyle kuruma
teslim edilen çocuklara, "Aile Sosyal
Hizmetler" programı çerçevcsinde, ken-
di ailelerinde destek vermeyi amaçla-
dıklarını, bu yöntemin çocuğun psiko-
lojik sağlığı ve kurumun bütçesi açısın-
dan daha verimli olduğunu vurguladı.
Ekonomik destek verilse de kendi
evinde barınamayacak durumdaki ço-
cukların ise "evlat" olarak aile yanına
verildiğini anlatan Yançatoral, bu uy-
gulamada karşılaşüan sorunlar hakkın-
da şunlan söyledi:
"Evlat vermede genellikle iki sorun
yaşanıyor. Birincisi, evlat edinmek is-
teyerüer, daha sonra herhangi bir prob-
lemle karşılaşmamak için çocuğun
kimsesiz ohnasını istiyor. tkinci engel
ise evlat olarak verilecek çocuğun veli-
sinin muvafakatı gerekiyor. Ancak ve-
lilerin çoğu, 'çocuğumu devlet yetiştir-
sin, büyüyünce bağlantım kopmasm'
diye muvafakat vermek istemiyor. Bu
uygulamanın verimli olarak işleyebü-
mesi için evlat almak isteyenlerle, ev-
lat verecek olanların bilinçlenmesi ge-
rekiyor. Bu konuda, ilginçtir, terk edi-
len çocuk şanslı. Kimsesi olmayan ço-
cuklan evlat olarak almak isteyen çok.
Bu durumda olan çocuklar 15 gün için-
de talip buluyor ve evlat olarak bir ai-
lenin yanına yerleştirilebiliyorlar!'
4 bin özüriü sırada
Türkiye'de ekonomik sıkınülarla
bağlantılı olarak beslenme bozukluk-
ları, koruyucu sağhk hizmetlerinin ye-
tersiz olması gibi nedenlerle "özüriü sa-
yısında patlama" olduğunu vurgulayan
Süleyman Yançatoral, kuruma bağh 5
merkezde toplam 506 özürlünün reha-
bilite edildiğini, yaklaşık 4 bin özürlü-
nün ise sıra beklediğini bildirdi. Yan-
çatoral, özürlülerin eğitimiyle Milli
Eğitim Bakanüğı'nuı, iş sorunlanyla Iş
ve Işçi Bulma Kurumu'nun, tıbbi reha-
bilitasyonlanyla da Sağlık Bakanlığı-
nın ilgilenmesi gerektiğine işaret ede-
rek, bu konuda sağlıkh bir koordinas-
yona gidilemediğini kaydetti.
300 kişi kapasiteli Saray Rehabilitas-
yon Merkezi'nde bedensel, zihinsel,
görme ve işitme özürlülere bir arada
bakmak zorunda kaldıklarına dikkat
çeken Yançatoral, çok değişik özüriü
gruplan için eğitimi farklüaştıramama-
nın ciddi sakıncalar doğurduğunu söy-
ledi. Yançatoral şöyle devam etti:
"Ne yazık ki değişik özüriü grupla-
nna bir arada bakmak zorunda kalı-
yoruz."
Bavıd turizmiyle başlayıp fuhuşa varan komşuhık ilişkikri, Karadeniz'de sosyal yajnyı sarsarken, cinsel hastalıklann da parJama yapmasına yol açü.
Kalpakvar, madamda varCEMİL CİĞERİM (Samsun) - "Adim Olga" da Oİabİİir, Elenakahyor. Yakalanmadan, smır dışı
da Nataşa da. Ne önemi var ki? Önemli olan dolar. Dolarıne d
,i l ı n e d e n 3
"4 b i n
doiar kazamp da
varsa yaşarsm yoksa sürünürsün. Dolar sızde çok. B , z d e ^
e m
^ ^ S r ^ r S
yok. Onun için DUradayiZ. gördüğünüz her erkek mafyanın
Yaşı 18. Sanşın. İnce, uzun boylu. buraları çok iyi biliyordu. Beni Türk adamı değildir. Yanındaki erkek ar-
Adeta manken gibi bir Rus güzeli. erkeklerine pazarlâdı. Anlaştığı er- kadaşı da olabılir, kocası da."
İkinci sınıf bir otelin lobi sayılabile- keklerden dolarları aldı, cebine koy- "K-ocası da mı. pazarlıyor karısı-
cek yennde konuşuyoruz. Rusça bi- du beni de işe gönderdi. Ülkemize
n ı
?" sorusuna. "evet" anlamında
len bır arkadaşım yardımcı oluyor. döndüğümüzde o da mafyaya verdi. başını sallamakla yanıt veriyor. Son-
Adının yazılmaması, fotoğrafının Komisyonunu aldı. Bu gelişimde de
r a d a
"
B
i«te ücretler 600, 700 bile-
çekilmemesi koşuluyla ilk kez bir ga- ben yanıma bir kız arkadaş aldım. m
edin 1000 ruble. Yani 5-10 dolar
zeteciyle konuşabileceğini söylüyor. Artık ben de nerede ne yapmam ge- a r a s ı
- Halbuki. Türkler bir gecelik
""Neden bu yolu seçtiniz?" sorusunu rektiğini öğrendim."
s e k s i c m 1 0
° doları rahathkla veri-
yönetliyoruz ve "Mafya"ile ilişkile- Hastalıktan korunduğunu. bera- y
or
- Neredeyse bir yıllık ücret, onun
rini soruyoruz. ber olduğu erkekten prezervatif kul- W>n mafya da yanımıza adam kata-
"Kurtuluş yolu fazla değil. Ya bu lanmasını istediğini söylerken "gen- r a k b i z ı
buralara gönderiyor. Evli
ülkeyi (Rusya) terk edeceksin ya da cim, yaşamak istiyorum nive sağlığı- o l a n a d a m d a kar
>sma 'Git dolar ka-
dolar kazanacaksın. Baktık ki, Tür- mı tehlikeye atayım ki?" karşılığını zan gel" diyebiliyor. Ya da kolundan
kiyebizim için adeta bir dolar kapısı: veriyor. • " tuttuğu gibi getiriyor buralara vepa-
değerlendirmek istedik ve yola ko- Üniversite öğrencisi ama. hangi zarlıyor" diye sürdürüyor konuşma-
yulduk. Bu. benim üçüncü gelişim. üniversitede okuduğunu söylemek sını.
Bugüne kadar polise hiç yakalanma- istemiyor. Sadece, "Türkıye'yegelen Kaçerkekleyattığım,ne kadardo-
dım, yakalanmak da istemem. İlk iki dolar zengini oluyor. Ben de aynı lar kazandığını sövlemek istemiyor.
gelişimde mafya, kazandığım dolar- zenginlik peşindeyim. Ülkeniz çok Birbirlerinin dillerini bilmeyen iki in-
lann hemen hemen hepsini elimden güzel. tnsanlannız güzel. Yaşantınız sanın birkaç saat seks yapmasının
aldı. Zaten önce mafya gönderdi be- iyi, paranız bol" divor. zorluklan konusunda da "Onu bize
ni buraya. 'Seni Türkiye'ye göndere- Kolasını yudumladıktan. Marl- değil, sizinkilere sorun. Memnun ol-
ceğiz, seks yapacaksın. Önce bize boro'sundan da bir nefes çektikten masalar bu kadar ilgi görmeyiz" di-
sonra da kendi hesabına çalışacak- sonra devam ediyor: yor.
sın' dediler. Yanıma bir erkek kata- "Bu işten önce mafya memnun Rusça bilen arkadaşıma bir de
rak gönderdiler. Yanımdaki erkek oluyor. Sonrası ise bizim becerimize Rus Pazan'na gözatmayı öneriyo-
rum. Rus pazanndaki insan sa^ısı
neredeyse stadyumda maç izleyen se-
yirci kadar var. Gürcüsü, Azerisi,
Rusu, Ermenisi herkes var pazarda.
Bu arada bir Türk satıcının da ya-
nından geçenlere söylediklerini du-
yuyoruz:
"Palto var, kalpak var, iyi madam
da var."
Karadeniz Bölgesi ithal malı fahi-
şelerle dolup taşıyor. Cinsel hastalık-
lar ve seks Karadeniz'i mesken tut-
muş durumda.
Şimdiye kadar bir dizi önlem alın-
dı ama, hemen hemen hepsi sonuç-
suz kaldı. Nitekim, yapılan araştır-
malar, başta belsoğukluğu olmak
üzere frengi gibi bulaşıcı hastalıkla-
rın arttığını ortaya çıkardı. Hastalı-
ğa daha çok Rus ve Rumen kadınla-
rıyla ilişki kuran erkeklerde rastlan-
dı. Samsun, Ordu, Giresun. Trab-
zon, Rize, Anvin'de toplantılar
yapıldı. Umuma açık yerlerde vatan-
daşlara bilgiler \erildi, broşürler
dağıtıldı. Ama hastalıklarda bir
azalma sağlanamadı.
Zamanında Baltacı Mehmet Paşa.
nasıl ki Katerina'dan vazgeçemediy-
se, bugün de •"Temer hastahğı hiçe
sayıp "Varsa da yoksa da Rus" di-
yor ve her yerde onu arıyor.
Kimin Yanındasın?
G azetecilerin en çok karşılaştıklan soru: Pekiyi sen
kimin yanındasın? Bu soruyu soranlar genellikle
ağır bir gerilimin taraflanndan biridir. Bir düşmanı ya da
güçlü bir rakibi olan herkes, özellikle de siyasetçiler
gazeteciyi kendi yanlarında görmek isterler. Ama
onların "yana olmak" kavramlanyla gazetecinin "yana
olmak" kavramı pek uyuşmaz. Washington Journalism
Revievv dergisinin yönetmeni Bill Monroe, "Sen kimin
yanındasın, sorusu gazetecilik kadar eski bir sorudur,
ama her zaman bu kadar açıkça sorulmaz" diyor.
"Sen kimin yanındasın" sorusundan kaynaklanan ve
gazetecilikle ilgili birçok araşiırmada konu edilen bir
olay, 1968 yılında ABD'de yaşanmıştır. Olayın
kahramanları o dönemde ABD Dışişleri Bakanı olan
Dean Rusk ile gazeteci John Scali'dir, konu ise tabii ki
Vietnam savaşı.
Olayı önce, halen 83 yaşında olan Dean Rusk'tan
dinleyelim: "Bir cuma öğleden sonra Scali ve başka
muhabirlerle yazılmamak kaydıyla konuşuyorduk. Bana,
epeyce lastikli olduğunu düşündüğüm bir soru
sorunca, ben de, 'Kimin yanındasın sen' diye sordum.
Scali şoke oldu."
Bugün 73 yaşında olan ve gazeteciliğe devam eden
Scali de olayı şöyle anlatıyor:
"Tet saldırısından sonkaki cuma öğleden sonraydı.
Vietkong, Güney Vietnam'da 101 yeri bombalamış ya
da saldırılar düzenlemişti. Üstellk, bu işi sözüm ona
savaşı kazanmak üzere olduğumuz bir dönemde
yapmıştı. Vietkong, ABD Büyükelçiliği bahçesini bile
işgal etmişti. General Vı/estmoreland, bunun büyük,
ama başansızlıkla sonuçlanan bir saldırı olduğu
biçiminde bir açıklama yaptı. Ona göre, zaferi kazanan
ABD'ydi. Olaya çok ilginç bir bakış açısıydı onunki
doğrusu. Ama Vietkong'un o kadar çok yerde, o kadar
çok saldırı düzenleyebilmesi çok belirgin bir şeyi
gösteriyordu. Rusk"a, 'Tet saldırısının Vietkong için
büyük bir yenilgi, bizim için zafer olduğunu mu
düşünüyorsunuz' diye sordum. Bana, 'Hiç kuşkusuz'
dedikten sonra Westmoreland'in sözlerini yineledi.
Bunun üzehne, 'Sayın Bakan, bu kadar çok saldırıyı
birden düzenleyebilmeleri sizi etkiledi ya da üzdü mü'
diye sordum. O her şeyi yeni baştan anlattı, Amerikan
zaferi sözlerini yineledi. Benim inanmazlıkla başımı
salladığımı görünce de hırsla, 'Kimin yanındasın sen'
diye soruverdi. Çok kızmıştım. Oturduğum koltuktan
kalktım. Suratının ortasına bir yumruk atacaktım, ama
muhabir arkadaşlardan ikisi beni tuttu. Daha sonra
büroma döndüğümde tam masama oturuyordum ki
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü gelip bakanın beni görmek
istediğini söyledi. İçeri girdiğimde Rusk, 'John özür
dilerim, zor günler yaşıyoruz, senden özür dilemek
istiyorum' dedi. Ben de özürünü kabul ettim."
Bill Monroe, bu. olayla ilgili olarak bugün ne
düşündüğünü sorunca Dean Rusk şöyle diyor: "Bence
gazeteciler arada bir kendilerine bu soruyu sormalılar.
Amerika olmazsa hiçbir televizyon istasyonu da
olmaz." Politikacı için durum yine bu kadar açık.
John Scali'nin ise gazetecinin sorumluluğunun
politikacıdan çok farklı olduğunu öğrenmesine yol açan
eski bir deneyi var. Bu olaydan 6 yıl önce Küba ile
füzeler krizi yaşanırken Sovyet Büyükelçiliği'nden bir
yetkili, gazeteci John Scali'ye gelir ve krizin çözümü
yolunda bir öneriyi Dışişleri Bakanlığı'na ileterek aracılık
yapmasını ister. Scali kabul eder, öneriyi iletir, ancak
Scali'den bu olayı kesinlikle yazmaması istenir. Kriz
çözüldükten 1.5 yıl sonra bile Scali'nin bu olayı yazma
isteği sürekli reddedilir. Ve bir süre sonra bir Amerikalı
diplomat, Küba krizi üstüne yazdığı bir kitapta bu
olayın ve Scali'nin aracılığının ayrıntılannı yazar. John
Scali, gazeteci olarak bir kazık yemekle kalmamış,
oldukça pahalı bir biçimde gazeteci ile politikacı ya da
diplomatın işlevlerinin farkını kavramıştır. Onun için
Dean Rusk'ın üstüne saldırmaya kalkması bUe
anlaşılıyor.
Sonuç yine basit: Gazeteci de Dışişleri Bakanı kadar
ülkesinin çıkarlarınm yanındadır. Ama başka bir yolla:
Halka bilgi, haber vererek, halkı yanıltmayarak, halkın
yanılmasını engellemeye çalışarak, halkın bağımsız
bilgi kaynaklarından beslenerek kendi özgür iradesine
karar vermesine katkıda bulunarak.
Sochi-Trabzon FIR hattı
• AA (Trabzon) - Yaklaşık 3 ay önce Trabzon-Sochi
arasında başlatılan uçak seferlerindeki FIR hattı konusu
çözüme kavuşturularak deneme uçuşlanna başlandı.
Ukrayna'ya ait radarlarla donatılmış deneme uçuşu yapan
özel uçak, yeni FIR hattını kullanarak Trabzon-Sochi
arasını yarım saatte katediyor. Daha önce 1418 kilometrelik
Sochi-Samsun-Ankara-Trabzon FIR hattının kullanılması
nedeniyle uçuş süresi 1 saat 45 dakikayı buluyordu.
Bitnteyen karayolu
• AA (Giresun)- Karadeniz'i. Doğu Anadolu'ya
bağlayacakTirebolu-Torultransit karayolu 16 yıldır
bitirilemiy or. Yapımına 1976 yıhnda başlanan toplam 88
kilometre uzunluğundaki karayolunun inşaası için bugüne
kadar 217 milyar lira harcandı. Toplam 381 milyar liraya
mal olacak Tirebolu-Torul karayolunun.
tamamlanabilmesi için 164 milyar liraya daha ihtiyaç
duyuluyor.
Galeri • Atölye
ASIMİŞLER
BUBİ
HALE ARPACIOĞLU
ÖZDEMİRALTAN
NURKOÇAK
Karma Resim Sergisi
18Şubat-UMart
S l N » •
( l l l l l l ı
Atıye Sok 12/2 Teşvıkıye
Tel 247 4B 78-240 44 48
232 64 26B 230 21 87
4 -25Şubat 1992. UJ30- 18.00
tPazargünlendışında!
isnklalCaddesıHl
Beyoğiu-Istanbul Tfeî-15216 98
BALKAN NACİ İSÜMYELI
"DelıGomieğı'
G A R A N T İ 5 A N A T G A L E R I S 1
E r g i n Ç a v u ş o ğ l u
Resim Sergjsi
5 - 26 Subat 1992, ll.0C-W.00
Yonca
Modem Sanat
G a l e r i s i ••>•••<•>
Valıtonagı Caddesı No. H7'2 N\şantaşı-lstanbul "ftl
Özdemir Altan
Resim Sergisi
18 Şubat-5 Mart 1992
Y A P I K R E D 1
KÂZIM TAŞKENT
SANAT GALER1SI
Istik'âl Caddesı Beyofliu
RÇSIMVPHEYKEL.
MUZELERI DERNEGI
NURİ TEMİZSOYLU
ATÖLYE Sl
Resim Sergisi
1 4 Şubat-1 3 Mart'92
Halil Dilcmen Gatarisi
M.S.Ü R«imve HeyVe)
Müzesı A^arelier
Tel: 259 47 39
galeri • atölye
232 64 26 • 230 21 87
AEATÜRK BİRGÜN GELECEK
Oktay Akbal
Çağdaş Yaymları Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli gönderilmez.
KÖY ENSTİTÜLERİ VE OTESİ
Mahmut Makal
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli gönderilmez.
VEFAT
Ailemizin büyüğü; Ayral, Bingöl, Eryalçın, Gümüşgerdan
ve Uçansu aüelerinin anneleri, kayınvalideleri, teyzeleri ve
büyük anneleri, kıymetli varlığımız
MUAZZEZ GÜMÜŞGERDAN
(ERYALÇIN)
Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 17.2.1992
Pazartesi günü (bugün) öğle namazını takiben Kadıköy
Söğütlüçeşme Camii'nden kaldırılacaktır.
AİLESİ ADINA
YALÇIN ERYALÇIN
Not: Çiçek gönderilmemesi, arzu edenlerin
Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklaı Vakfı'na (Tel: 174 95 45)
bağışta bulunmaları rica olunur.
Sahibinden
SATILIK DAİRE
Acıbadem'de kaloriferli, hidroforlu,
100 m
1
üçüncü kat daire.
Aabadem Basm Sitesi C Blok D. 9
(Saat: 10.30-15.30 arası)
Tel.: 339 36 24
TEŞEKKÜR
Hastahğımın teşhis ve tedavisinde yakın ilgilerini
esirgemeyen
Prof. Dr. SUAT EFE
Dr. FİKRET TEMEL
ve Zeytinburnu Göğüs Hastahklan Hastanesi'nden
Dr. ADNAN EKMEKÇİOĞLU
Dr. SADETTtN ÇDÎRKÇIOĞLU
Dr. FİGEN KADAKAL
Dr. ALt TEKİN
Dr. MİNE SOYSAL
ile servis görevlisi tüm hemşire ve bakıcılara sonsuz
teşekkürlerimi sunarım.
SEDAT YALÇIN GÜLBAY
SEVİŞMENİN GÜDİİKLÜĞÜ
VEYÜCEIİĞİ
Metita Cevdet Anday
2. bası 10.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-lstanbul
Ödemeli gönderilmez.