Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1S Ş ÜEAT1992 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 19
Hintli
çocuk
veDi
Galler
Prensesı Diana,
eşi Prens
Charles ile
birlikte
Hindistan
gezisini
sürdürüyor.
önceki gün
gittikleri
Haydarabad
kentinde.
geleneksel
Bencıra
giv/SİIerivledört
yaşındaki
Avanti,
prensesin
kucağına
verleşiverdi.
(Fotoğraf:
REUTER)
Castro'nun ülkesinde sürpriz zam
Küba devlet başkanı Fıdel
Castro. A\ rupa'da komünızmin
çöküşünün ülkesinin ithalatını
etkılediğini vebunedenlevakıt
tüketiminin > üzde 60
kısıtlanacağını açıkladı. AP'nin
haberınegörebirgrup Breziljalı
konuğu kabul ederken vaptığı
açıklamada Castro. •"Devrimin
ruhuna sadık kalacaklannı"
belirtti. Kübalı yetkılıler önceki
gün, bazı gıda maddelerinın
fiyatlarının arttırıldığıru
duyurdular. Otuz yıldır ilk kez
gerçekleşen zam harekatının. gıda
maddelerine verilen
sübvansiyonlan kısmak ve >erel
gıda üretimini desteklemek
amacı>layapıldığı
belirtiliyor.(Fotoğraf:REUTER)
Carios Menem:
Osmanlıyım
AA (Brtiksel) - Arjantin Devlet
Başkanı Carios Menem, Türk
asıllı olmadığmı, kendisine Türk
denilmesinin, babasının Suriye'-
den Osmanh pasaportu ile göç
etmesinden kaynaklandığını
söyledi. Avrupa Topluluğu
(AT) Komisyonu Başkanı Jac-
ques Delors'un davetlisi olarak
Brüksel'e gelen Arjantin Devlet
Başkanı Carios Menem, AT
Komisyonu'ndaki temasların-
dan sonra komisyonun Güney
Amerika ve Akdeniz ülkeleriy-
le ilişkilerden sorumlu yetkilisi
Ispanyol Abel Hatutes ile ortak
basın toplantısı düzenledi.
Programınm yüklü olduğunu
ileri sürerek basın toplantısını
kısa kesen Carlos Menem, Abel
Matutes ile birlikte soluğu
Brüksel dışındaki bir tenis kor-
tunda aldı.
Teksas'ta büyük diiğün: 100 nikâh
Teksas eyaletinin Houston kentinde
önceki gün 100 çift dünya evine girdi.
Bölge hâkimi Eric Andell çiftlerin
nikâhını Stouffer's Presidente
Oteli'nde kıydı. AP'nin haberine göre
veni evliler birbirlerini öperek ve
şereflerine kadeh kaldırarak
kutladılar. lOOçiftin.evlenmekiçin 14
Şubat Sevgilıler Günü'nü seçmesi de
çeşitli şakalaşmalara neden
oldu.
(Fotoğraf:AP)
Sinoplu: Balina kalsın
CEMİL CİĞERİM / CENGİZ DEMİREL
(Samsun/Sinop) - Sinop açıklarında 20 gündür
görülen eğitilmiş beyaz balina, ülkenin her
tarafmdan meraklıları Gerze'ye çekiyor.
Gerzeliler, balinanın kesinlik- balinanın Gerze'de kalması için
le Gerze'de kalmasını istiyorlar.
Sinop Valisi Adil Yazar da bali-
nayı vermek istemediklerini söy-
ledi. VaL Yazar "Beyaz balinayla
Sinop turist akınma uğrar"
dedi.
Yapılacak ikinci balina ope-
rasyonu için Dünya Balinaları-
nı ve Yunuslannı Koruma Örgü-
tü'nden ABD'li balina uzmanı
-Dr. Barcley Hassings ile Dünya
•Hayvanlan Koruma Örgütü ve
-aynı zamanda Ingiliz Balıka-
damJarı Birliği yetkilisi olan Ray
Gravener, Çevre Bakanlığı uz-
manlan Hakan Baykal ve Tan-
,su Kaynak Gerze'ye geldiler. Si-
nop Valisi Adil Yazar, yurtdışın-
d;ın gelen uzmanlar ile Çevre
Bakanlığı'ndan gelen uzmanla-
•ra balina hakkında çeşitli bilgi-
1er verdi. Vali Yazar, uzmanlara
bir yol bulunması gerektiğini
söyledi.
Sinop Valisi Adil Yazar bu
arada Cumhuriyet'e yaptığı
açıklamasında da şunları söyle-
di: "Beyaz balinayı Tanm ll Mü-
dürlüğü sürekli takip etti. Su
Ürünleri Yüksek Okulu'na da
görev verdim, onlar da takip
ediyorlar. Balinayı bir yere ka-
patmanın imkânı yok. Kapattı-
ğımız zaman ölebilir. Ağla etra-
fını çevirmek de tehlikeli, şim-
dilik koruma altına aldık. Hal-
kı uyardık. Zıpkınla avı yasak-
ladık.
Beyaz Balinayı Gerze açıkla-
rında göriip fotoğrafını da çeke-
rek Sinop Valisini haberdar
eden, 28 yaşında, balıkçılıkla ge-
cinen, aynı zamanda amatör fo-
toğrafçılık da yapan Sami Eyi-
ce de duygularını şöyle dile
getirdi:
"Denizde büyük bir canlı ile
karşılaştık. Süt beyaz bir şeydi.
Motoru durdurduk. 15-20 met-
re kadar ilerimizde duruyordu.
Bekledik. Sonra biz ona değil de
o bize yaklaşmaya başladı. Ya-
nımıza kadar geldi. İlk anda bi-
raz korktuk. Görülmemiş bir
şeydi. Bize sanki bir insan gibi
bakıyordu. Ben balinalara öte-
den beri ilgi duyarım. Hakkın-
da çok şey okudum. Tüm bel-
geselleri izledim. Gördüğüm,
beyaz balinadan başka bir şey
değildi. Sırtında, yunuslarda
olan yüzgeçlerden yoktu. Karı-
naltı yüzgeçleri de uzun ve tes-
tere ağzı gibiydi. Kesinlikle eği-
tilmiş bir balinaydı. Yanımıza
geldiği gibi bizimle oynadı. Ör-
neğin yanımızdan uzaklaştığın-
da seslendim, döndü geri geldi.
el hareketlerimize çeşitli oyun-
lar yaptı. Bir şişe gibi su üstün-
de dimdik durabiliyordu"
en iyi diyaloğun mideden geçti-
ğini daha önceki çalışmalarım-
dan biliyordum. Yanımızdaki
balık çeşitlerini onunla iyi dost-
luk kurabilmek için vermeye
başladım. Yanm saat sonra can-
ciğer dost olmuştuk. Ve suya gir-
memizin vaktinin geldiğini dü-
şündük. Yalçın ile birlikte tekne-
nin arka tarafından yavaşça sü-
züldük. Bizi görmüyordu daha.
Yönetmenimiz Müşfik Akar-
can'ın elinden yediği balıklan
midesine indirmekle meşguldü
çünkü.
Sessizce arkasından yaklaşıp
kuyruğuna dokundum. Soğuk
ve kaygandı, hemen hissetti
döndü. Beni görmenin şaşkınh-
ğıyla önce irkildi. Yanımda bu-
lunan naylon torbada mezgit
balıkları vardı. Torbanın ağzı
birden açıldı. Mezgitler çevreye
dağıldı. Kendisine sevgiyle uza-
tılan bir el ve bu balıklar bali-
nayla aramızda dostluğu başlat-
mıştı. Balina kuyruğuyla, yüz-
geciyle bana dokunuyordu.
Yalçın Uras, beraberliğimizi
Washington Irak'ta sürpriz darbe bekliyor
• Baştarafı I. Sayfada
liyor. Ortak menfaatimiz var
Türkiye Ue böyle bir mülteci kri-
zinin bir daha yaratılmamasın-
da. Saddam işbaşında olduğu
sürece bu tehlike var. Şubatta
oturup haziranda ne olacağını
bitemeyiz, ama şimdiden bildi-
fchniz, Türkiye ve Amerika'nın
ortak amaç ve menfaati."
PKK terörünün durdurulma-
sında da Türkiye ve ABD'nin
ortak menfaati olduğunu belir-
ten Wolfowitz "Bu konuda ko-
nuştuk. Demirel de kaygılı, biz
de" dedi.
Askeri yardım
Türkiye'ye 22 Cobra helikop-
teri verilmesi için geçen hafta
Kongre'ye bildirimde bulun-
duklannı belirten Wolfowitz,
helikopterlerin ilk kez geçen ey-
lülde ABD Savunma Bakanı
Dick Cheney tarafından Türki-
ye'ye önerildiğini, ama bu ziya-
ret vesilesiyle işin çabuklaştınl-
(lığım kaydetti. Wolfowitz tank
üvcısı olarak bilinen A-10 uçak-
Larının ileride verilmesinin
mümkün olabileceğini, ancak
bu aşamada düşünülmediğini
belirtirken havada yakıt ikmali
yapabilen uçağın ise çok sonra
Türkiye'ye verilebileceğini kay-
detti. Wolfowitz "Yakıt uçağı
bu ziyarette gündeme gelmedi,
DemireFin
ABD gezisi
sona erdi
CUMHURİYET (New
.York) - Başbakan Süleyman
Demirel'in pazartesi günü
VVashington'da başlavan ve
soğuk savaş sonrasında Türk
ABD ilişkilerinde "NATO dı-
§ı" yeni dönem simgesi olarak
nitelendirilen ABD gezisi, dün
Philadephia'da Eisenhower
onur plaketi alması>la sona
erdi. Demirel. öğleden sonra
Philadephia'dan Türkiye'ye
hareket etti.
Başbakan Demirel önceki ge-
ce New York'ta Türk-Ameri-
kan dernekleri federasyonu
üyelerinden oluşan bin kişilik
yemeğe katıldı. Türk-Ameri-
ka derneklerince "Türkıye'de
demokrasinin sembolü" ola-
rak nitelendirilen Demirel.
topluluğa yaptığı konuşmada
"İçinizi rahat tutun, kaygılan-
mayın. Türkiye ile artık gurur
duyabilirsiniz, Adriyatık'ten
Çin Denizi'ne artık Türkçe
konuşarak gidebilirsiniz" de-
di. Demirel, Türk olmanın ar-
tık sadece "Anadolu olmak"
anlamına gelmediğini. "Sov-
yetlerin yıkılması ile birlikte
milyonlarca Türkün özgürlü-
ğür.e kavuştuğunu" ifade etti.
. Demirel. federasyonun ye-
meğine girerken kapıda bir
grup protestocu Rum ve Kürt
"Demirel evine dön" pankart-
ları ile gösteri vaptı. Başba-
kan, sıkı güvenlik altında gös-
tercilenn görmeyeceği bir
girşten yemeğin düzenlendiği
Hilon Oteli'ne alındı.
ama ilgi duyduğunuzu biliyo-
ruz. Turkiye'ye yardım etmek
menfaatlerimizedir. Ama bun-
lar için çok talep var.
Gündemimizdedir" dedi.
"Eğer meşru bir savunma söz
konusu ise" Türkiye'nin Cob-
ra helikopterlerini teröristlere
karşı kullanabilmesinin önünde
bir engel olmadığını kaydeden
Wolfowitz, "Bu konu zaman
zaman Israil'e verilen silahlar-
da da söz konusu oluyor. tsra-
il'i biliyorsunuz, kendi korun-
Başbakan Süleyman Demirel Eisenhower Vakfı'ıun Lider-
lik ve Hizmet Madalyası'nı törenle aldı. (Fotoğraf: AA)
masını sadece sınırları ile
kısıtlayamaz" dedi. Wolfowitz,
bir başka soru üzerine Türkiye'-
nin sınır ötesi operasyonlarının
ABD tarafından sorun olarak
görülmediğini de vurguladı.
Wolfowitz, "Amerika'nın da
£KK teröründen endişe duydu-
ğunu söylediniz. Sadece kaygı
duymakla mı yetineceksiniz"
diye sorulması üzerine de şu ya-
nıtı verdi:
"Suriyelilerle son derece sı-
nırlı diyaloglarımızda PKK'ya
desteklerinden yakınıyoruz.
Aramızdaki en büyük mesele-
Ierden birisi bu. Hâlâ PKK'ya
destek veriyorlar. Aynca Tür-
kiye ile yoğun bir istihbarat pay-
laşımı var, ama istihbarat konu-
larında yorum yapmama politi-
kamız nedeniyle bunların aynn-
tısım kamuoyu önünde tartışmı-
yoruz."
Başbakan Demirel'in PKK ile
tran arasındaki ilişkiyi açıkla-
masını hatırlatarak "Bu konu-
ya bakacağız" diyen VVolfo-
witz, "PKK bizim için de
tehdit" diye konuştu.
Wolfowitz, Türkiye'nin NA-
TO sorumluluk alanı dışında
rolüne ilişkin bir soruya ise şöy-
le yanıt verdi:
"Alan dışı konusunda değişik
NATO üyelerinin değişik kısıt-
lamaları var. Türkiye bu konu-
da kısıtlaması katı olanlardan,
Ama Avrupa'daki müttefıkleri-
mize diyoruz ki kendileri için
alan dışı olan, sizin tam sınırla-
rınızda ve Türkiye'nin işbirliği-
nin ne kadar önemli olduğunu
Körfez Savaşı'nda görüldü.
Kaygı duyulan bölge dışı senar-
yoların tutumu Türkiye'nin sı-
mrlarının hemen ötesini ilgilen-
diriyor. O yüzden tam bunun
ortasındaki sağlam istikrarlı bir
müttefik olan Türkiye başlı ba-
şına değerli, yani Türkiye doğ-
rudan katılmayabilir. Ama ne-
rede bulunduğunuz da çok
önemli."
The New York Times
Türkiye için yeni lider, yeni rol
Dış Haberler Servisi - The
New York Times gazetesinde
dün yavımlanan başyazıda.
Türki\e"nin Balkanlar. Kaf-
kasya. Ortadoğu ve Orta
Asya'da merkezi bir rol üst-
lenmeye başladığı ıfade edildi.
Gazetede yayımlanan baş-
jazıaynen şöyle:
Washington. NATO'nun
güney kanadı olan Türkiye'yi.
şimdiye kadar bir ülkeden da-
ha zıyade, bir Soğuk Savaş
malı gibi gördü. Ancak Sovyet
tehdıdi kalktı \e şımdı Bal-
kanlar. Kafkasya. Ortadoğu
\e Orta Asva'nın ortasında.
bu çok çalkantılı bölgede.
Türkiye merkezi bir rol alma-
ya başladı.
Akıllı bir Türk dıplomatı
olan Demirel, Başkan Bush'a
silah alışveriş lıstesi >erine iş
kartı verdi. Orta Asya cumhu-
riyetleri açısından bakıldığın-
da Türkiye vatınmlar ıçın cn
mantıklı üs konumuna geldi.
Türkiye'nin demokrasısı \e
serbest pazarekonomisi Müs-
lüman cumhurıvetler açısın-
dan örnek bir model. Ve Tür-
kiye, Orta Asvacumhurivetle-
rine insani yardım gönderile-
bilmesi açısından şımdıden
temel lojıstıği oluşturuyor.
Türkiye'nin değişen rolü
Yunanistan ile Ege ve Kıbrıs
konusunda >eni bir ışık getir-
di. Eski Atina Bü\ükelçisi
Monteagle Stearns bu konuda
şöyle dıyor: '"Avrupa Toplu-
luğu'nda Türkiye'nin çıkarla-
rını en iyi koruyacak şey Türk
askerlerinin Kıbrıs'tan çekil-
mesıdir. Ege Denızınde gü-
venliğini sağlayabılmesi açı-
sından Yunanistan'ın yapabı-
leceği en akıllıca ış. Türkıve-
nin Avrupa Topluluğu üyelı-
ğini kabul etmesidir. Kıbrıs
Cumhuriyeti'nin bölünmeme-
si yolundakı en iyi adım da
öncelikle Kuzev'e (Türk ışgalı
altında) uygulanan ekonomik
ambargonun kaldırılması-
dır."
Bütün bunları gerçekleştire-
bilmek açısından Başkan
Bush şu an Sa>ın Demirel'le
yeni birortaklık kurmaktadır.
Yedinci kez iktidara gelen ve
darbelere karşın yaşayabilen
Demirel, tabii ki şerefli bir son
istemektedir. Koalisyon hü-
kümeti açıkça ve liberalce -her
ne kadar polisin kötü alışkan-
lıkları. öldürmeler \e zulüm
konusundaki raporlar aynen
devam etmesine rağmen- iş-
kencenın kalkması ve Kürt
azınlığın haklarının verilme-
sinde rahatça konuşabilmek-
tedır.
Kıbrıs'ta ve insan hakların-
da ilerleme sağ'anması için
baskıyı sürdürmek Amerikalı-
ların ahlaki sorumluluğudur.
Avnı şekilde Ankara ve Atina
arasında daha sıkı bir ılışkı de
desteklenmelidir.
görüntülerken, ben de mümkün
olduğunca balinayı ürkütmeden
balıklan yedirmeye çalışıyor-
dum.
Bir ara kuyruğuna tutundum.
Beni çekmesini istedim. Birden
ürktü. Müthiş bir hızla uzaklaş-
tı. Regülatörüme tüpten hava
ileten ağızlığın çıkmasından
korktum. Kuyruğu bıraktım.
Artık etrafınuzda dolaşıyordu.
Ürkmüyordu. Bu beraberlik,
bir saat sürdü.
Yanımızdaki çeşitli balık tins-
lerinden özellikle mezgit balığı-
nı çok sevdi. Kefal, tirsi gibi ba-
lıklan yemiyordu. Pullu olduğu
için sevmemişti. Her mezgit ver-
diğimde kendini dibe bırakıp,
sırtüstü yatarak, kafasını öne-
arkaya sallayıp, yan yüzgeçleri-
ni el çırparcasına hareket ettiri-
yordu. Bu da eğitim merkezin-
de edindiği refleksleri, verilen
yem karşılığında yinelediğini
gösteriyordu.
Balinayı bekleyen en önemli
tehlikelerin başında dip ağlan
geliyor. Çünkü kalın dip ağla-
nna takılması durumunda ağa
dolanıp boğulabilir. Bu dönem-
de Karadeniz'de morina balığı
avcılığı yapıldığı için kalın ağ-
lar kullanılıyor. Balinayı bir
başka tehlike daha bekliyor. Su-
yun sıcaklığı önümüzdeki dö-
nem daha da düşeceği için so-
ğuk denizlerin balığı olan bali-
na, su ısısının düşmesinden et-
kilenecektir. Balinanın bir sonı-
nu da beslenme.
(x) Haluk Cecan: tstanbul Te-
levizyonu Sualtı Bdgeseileri Da-
nışmanı ve Sualtı Kameramanı,
İTÜ Sualtı Sporian Kulübü
Film-Fotoğraf Bölümü başka-
nı)
Memur
• Baştarafı 1. Sayfada
Gülhane Askeri Has-
tanesi Ue SSK Doğumevi arasın-
daki Yeni Etlik Caddesi'nde yü-
rüyüş başlamadan önce görevli
sivil polislerden Ahmet Akay,
trafik kazası geçirdi.
Yürüyüş ve mitinge katılan 7
sendikaya mensup kamu çalı-
şanlanyla çeşitli yerlerden gelen
işçiler, Yeni Etlik Caddesi üze-
rinde yaklaşık 500 metrelik bir
kortej oluşturdular.
Kamu çalışanları daha sonra
Mimar Sinan Meydam'ndan
Halil Sezai Erkut Caddesi'ne
dönerek mitingin yapılacağı Ka-
salar Meydanı'na geldiler.
Eğit-Sen Ankara Şubesi Baş-
kanı Abdullah Aydın, konuş-
masında koalisyon hükümetinin
işbaşına gebnesiyle Türkiye'nin
farklı bir döneme girdiğini, an-
cak sendikal haklar önündeki
engellerin kaldırümadığını söy-
ledi.
Tüm Bel-Sen Ankara Şubesi
Başkanı Hasan Hayır da yüzde
10'luk işkolu barajım aştıklan-
nı belirterek toplusözleşme yap-
ma yetkisi almak için Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'-
na başvuracaklannı söyledi.
Yürüyüş sırasında indirilen
"Dev-Genç" pankartı mitingde
tekrar açılınca polisle "tertip
komitesi" arasında tartışma
çıktı. Miting dağılırken polis
Dev-Genç pankartım indirme-
yen grup ile Sosyalist Parti ve
TDKP bayraklan taşıyan grup-
lara cop ve taşla saldırdı. Gös-
tericilerin de taşla karşılık ver-
mesi sonunda çıkan kavgada 5
kişi yaralandı, iki kişi gözaltına
alındı. Meydan gazetesi muha-
biri Olgunay Köse de polis co-
puyla yaralandı. Yürüyüşçüle-
rin durması ve slogan atmalan
üzerine gözaltına alınan iki kişi
serbest bırakıldı.
Demirel, Söz ve Gerçek
• Baştarafı 1. Sayfada
siyasal çıkarlarınm kollanmasında ve daha
çok dünyaya açılmasında bu tür dış gezile-
rin kuşkusuz büyük yararı var.
•
Başbakan üemirel'in 12 yıllık bir aradan
sonra çıktığı ilk iki yurtdışı gezisini yakın-
dan izlemeye çalıştık.
Sürekli konuştu. ingilizcesi Zürih'te baş-
ladığı noktaya göre gitgide düzeldi. Sözcük
hazinesi yoksul değildi. Akıcılık ve telafu-
zunda bazı aksamalar oluyordu. Ama me-
sajlarını gayet anlaşılır biçimde verdi.
Kendisini dinleyenlere "içtenlikli bir siya-
setadamı" izlenimi verdi. Etkili vesıcakbir
hava yarattı çevresinde.
Önce Zürih ve Davos'ta, sonra VVashing-
ton ve New York'ta yaptığı konuşmalarında
en çok demokrasi ve insan haklarının altını
çizdi. Demokratik uzlaşma, diyalog, hoşgö-
rü ve hukuk devleti kavramlarıyla Türkiye'yi
hep yan yana getirdi.
Konuşmalarının birinde şöyle diyordu:
"Soğuk savaş artık tarih oldu. Yeni ulus-
lararası dayanışma ruhu, demokrasi ve
hukuk devleti, 'noşgörü, ekonomik özgürlük
ve insan haklarına saygıya olan ortak
inançtan kaynaklanmaktadır."
Bir başka konuşmasında "sivil toplumu"
şöyle gündeme getirdi:
"Demokrasi ve insan haklarına ilişkin in-
sani değerlerin korunması sadece siyase-
tin ve siyasetçilerin görevi değildir. Her
toplumu oluşturan fertlerin tek tek ve toplu
olarak haklarına ve hürriyetlehne sahip
çıkmaları önemlidir. İşte bu aşamada top-
lumların örgütlenmesi gündeme gelmekte-
dir.
Uluslararası ilişkileri sadece devletler
değil, orgütlü toplumlar şekillendirir. Bir
vatandaşın kendisini devletiyle bütünlük
içerisinde hissetmesi de ancak örgütlü top-
lumun yaratılmasıyla mümkün olabilir."
Sivil toplumun bir parçası olarak dernek-
leşmeyi bir konuşmasında şöyle savunu-
yordu:
"Dernekler bir toplumun dokusuna nefes
aldıran, ülkeler arasındaki siyasi, ekono-
mik ve kültürel ilişkilerin kalıcı olmasını
sağlayan ve toplumsal yaşamda vatanda-
şın kimliğini zenginleştiren birer araçtır."
Demirel, bir başka konuşmasında da
"Eğitim ve refahın demokrasi içinde top-
lumsal istikrara yol açtığı'ru belirtiyordu.
İyi, güzel.
Ama, burada sözle gerçek arasındaki
ilinti ister istemez sorgulanacaktır. Çünkü
söylenenler Türkiye'de henüz tam anlamıy-
la gerçekleşebilmiş değildir.
Doğrudur, birtoplum ne kadar örgütlenir-
se, demokrasinin sahipleri de o kadar ço-
ğalır. Değişik toplum kesimlerinin, meslek
gruplannın kendi derneklerini kurarak ve
devletten bir şey beklemeksizin kendi çı-
karlarını savunmaları, hiç kuşkusuz de-
mokrasiyi kökleştirir. Bunun gibi, eğitim
düzeyi ile refahın bir toplumda barış ve hu-
zurun gerçekkaynağını oluşturdukları tar-
tışma götürmez.
Ama bu açılardan ülkemize bakınca,
iyimser bir tablodan söz edilemez.
Dernekler Yasası hâlâ askeri yönetimin
ürünüdür. Dernekleşmeye kem gözle bakı-
lır Türkiye'de. Siyasal Partiler Yasası yine
bir askeri yönetimin damgasını taşımakta-
dır. Türkiye'de hâlâ siyasal partiler kapatılı-
yor; kapatılmaları için Anayasa Mahke-
mesi'nde haklarında davalar açılıyor. Eğiti-
min durumu malum. Refah ve gelir dağılı-
mını herkes bilmekte...
Demirel VVashington'daki bir konuşma-
sında ilginç bir noktaya değinerek "Tarihte
bazen öyle zamanlar olur ki, özlemle ger-
çek arasındaki boşluk kapatılabilir bir aşa-
maya erişir." demişti.
Türkiye de böyle bir aşamada sayılabilir
mi?
Olabilir.
iki değişik çizginin, DP-AP ile CHP'den
gelen iki partinin kurmuş olduğu geniş ta-
banlı koalisyon hükümeti, sözle gerçek ara-
sındaki boşluğu dolduracak tarihsel bir
misyonu yerine neden getiremesin?..
Bu konuda bir başarısızlığın yaratabile-
ceği düş kırıklıklarıyla sonuçları düşünmek
istemiyoruz.
tstanbul Boğazı'nda
• Baştarafı 1. Sayfada
anlar yaşanır. Bu nedenle hiç
kimse onların üstüne gitmiyor.
- Pilot sayısı yetersiz olduğu
için gemiler fuzuli yere Ahır-
kapı ve K aradeniz açıklannda
bekletiliyor. Gemilerin demir-
lemesi zaman kaybına neden
oluyor. çoğu zaman kule "De-
mirlemeyin, yirmi dakikaya
kadar polis geliyor" anonsu-
nu yapıyor ve gemı demirle-
mediği için akıntıya kapılıp
sürükleniyor. Bu da büyük
tehlikelere yol açıyor.
- Kılavuzlar kendi aralann-
da sakıncalı bir vardiya siste-
mi uyguluyorlar. Çok çalışıp
uzun istirahatler yapıyorlar.
İstanbul'da iki gün aralıksız
çalışıp 96 saat istirahat eden,
Çanakkale'de dört gün aralık-
sız çalışıp 192 saat istirahat
edenler var.
- Gemi kaptanlannın yüzde
80'i. inisiyatifi tamamen kıla-
vuzlara bırakır. Ama Ruslar
işlerini çok ciddi vaparlar. Kı-
lavuz, süratı lOmilden 14mile
çıkarmayı önerdiği zaman
"No 10 mil" derler, çünkü li-
mit lOmildir.
- Boğaz'dan geçen gemi sa-
yısı her gün artıvor. ama pilot
kaptan sayısı her nedense sü-
rekli azalıyor.
- Boğaz pilotları ile liman
pilotlan devamlı olarak deği-
şiyor. Oysa iyi hizmet verme-
leri için sabit kalmaları gere-
kir. ABD'de pilotlar sabitür
ve hem daha tecrübeli olurlar
hem de lımanı daha iyi tanır-
lar. Bu çok önemli: düşünün
ki Havdarpaşa Limanı dünya-
li-nın, içinde akıntı olan tek
manı.
- Pilotlann önemi ve pilot
almış gibi makbuz imzalama-
nın sakıncalan konusunda
1986 yazındaki kaza tipik bir
örnek. Tınaztepe muhribiyle
Aygaz-3 gemisinin çarpışması
sonucunda bir astsubay ve bir
er ölmüştü. Aygaz gemisinde
pilot var gibi gösterilmiştı,
ama voktu.
- Hamburg'da gemiler sürat
kesmeden gıder. 24 saat seyir
vardır. Belli noktalarda pilot-
lar değişir ve her pilot kendi
bölgesini ezbere bilir. Gel-git
olaylan dahi onları fazla etki-
lemez.
- Kılavuzluk işletmesinde
bir de şef sorunu var. Hersene
şef değişiyor, hiçbir zaman
otoriter, işi bilen, tecrübeli bir
şef olmuyor. Şef tam işi öğren-
mışken yerine bir başkası, ço-
ğu zaman da alakasız biri geti-
riliyor.
- Lısan ve ehliyet bakımın-
dan yetersiz. tecrübesiz kıla-
vuzlar var. Radar sistemlerin-
den iyi yararlanamıyorlar.
- İslormalde gemilerin li-
manlara ve körfezlere gece
yanaşmamaları gerekir. Işık
ve personel yetersizliğine yet-
kili yetersizliği eklenince tehli-
keli bir durum ortaya çıkar
çünkü. Ama acente pazarlık
yapar. pilota, polise ve güm-
rük memurlanna 'avanta' ve-
rilir. gemi yanaştırılır. Zaman
kazanmak için riske girilir.
- Mehmetçik (Seddülbahir)
Kavak ve Kavak-Mehmetçik
hattına pilotlar gitmek istemi-
yor. Tonaja göre etap paralan
ödenir ve eğer bu etapta ve-
rimli çalışılırsa devletin geliri
yüzde 50 artar. Ama pilot
kaptanlar. gemi kaptanlarına
"Sen yıllann kaptanısın, zaten
açık deniz, boşu boşuna da
para vereceksin" deyip gemi-
leri gönderiyorlar.
Özal: Orta Asya laf değil
• Baştarafı 1. Sayfada
ve temaslan hakkında bilgi ver-
diğini söyledi. Özal, "Orta
Asya cumhuriyetlerine Türk
modeli uygulanması" şeklinde-
ki görüşler konusunda, "Bu ül-
kelerle tarihi ve kültürel bağla-
rımız var. Bizi model olarak al-
mak istiyorlar, ama burada da
şundan endişe ediyorum: Sizler
yazıyorsunuz. Avrupa basınında
devamlı çıkıyor. Bu bir nevi faz-
la büyütülüyor. Bunun sonunda
fazla bir iyimserlik veya Türki-
ye aleyhine bir şeyler de çıkabi-
lir. Hedef olma gibi. Biraz icra-
at yapmak lazım, laf değil iş
yapmak lazım" dedi.
Özal, Sovyetler Birliği'nin da-
ğılışından sonra nükleer silahla-
nn kontrolünde sorunlar orta-
ya çıktığına da değindi.
ABD Başkanı George Bush
:
un 12 şubatta kendisine bir me-
saj göndererek bu tehlikeye dik-
kat çektiğini kaydeden Özal,
"Sadece nükleer silahlar değil
bilgi ve bilim adamları da eski
Sovyet cumhuriyetlerinden baş-
ka ülkelere gidebilir" dedi.
KULIS
• Baştarafı 1. Sayfada
Hele seçimlerin ardından bir DYP hükümetinin kurulması
sırasında dörtlü çeteye tepkiler doruğa tırmandı.
DYP içinde konuşulanlara göre dörtlü çeteden üçü bakan
koltuğunu kapmıştı. Milletvekili seçilememiş olduğu için
kabineye giremeyen bir çete üyesi ise çok önemli bir
makam elde etmeyi başarmıştı. Cavit Çağlar ve Ömer
Barutçu devlet bakanhklarına, Yaşar Topçu Ulaştırma
Bakanüğı'na, Erman Yerdelen de THY Yönetim Kurulu
Başkanlığı'na atanmıştı.
"Dörtlü çete" konusu giderek bir dedikodu ve yakınma
konusu olmaktan çıkmış, partide bir "muhalif kanat"
oluşmasına yol açmıştı.
Üstelik muhah'f kanadın tepkileri sadece çete üyeleriyle
ilgili konularla sınırlı kalmaktan çıkmış, giderek hükümet
icraatlannı etkiler bir nitelik kazanmıştı.
Kulislerde dolaşan iddialara 7 göre milletvekilinin
öncülüğünde vergi affı tasansma karşı başlatılan önerge
savaşı da aynı nedenden kaynaklanmış. Hatta Cavit
Çağlar'ın vergi borçlannın af kapsamına girip girmediği
tartışmasından da uzaklaşmış. İşte bu yüzden muhaliflerin
teknik açıklamalarla ikna edilmesi sağlanamamış.
Kendi aralarında toplanıp toplanıp konuşuyorlarmış. "Bir
hükümet sonradan bozulabilir, düzeltilir. Ama bu
hükümet başlangıçta bozuk kuruldu" diyorlarmış.
Yumuşamaya yanaşma niyeti de taşımıyorlarmış.
"Belki de" deniyor, "Bu yüzden Meclis'te tasarıyla ilgili
görüşmeler sarpa sarınca baba ABD'den grup
başkanvekilliklerinden birini arayıp 'Aman durun
üstelemeyin, benim dönüşümü bekleyin' demiş." Güya
Demirel bu milletvekilleriyle görüşüp dörtlü çeteden
duyulan rahatsızlığı giderecekmiş. Dahası yakın gelecekteki
bir hükümet değişikliğinden söz edip "Merak etmeyin
siz..." diyecekmiş!