03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 6 ŞUBAT1992PAZAR CUMHURIYET SAYFA KÜLTÜR SANAT 13 Dört Türk sanatçısını bir araya getiren sergi Urart'ta sürüyor Aynı çatı altında dört ressam lOO.oyun • Kültür Servisi - Çekoslovakya Cumhurbaşkanı Havel'in yazdığı otobiyografik tarzındaki üç oyundan oluşan piyes 100. kez perde açarak dalya dedi. Esin Talu Çelikkan'ın Türkçeleştirdiği ve Oben Güney'in sahneye koyduğu "Görüşme-Kutlama-Çağn" adlı piyeste rolleri Cüneyt Türel, Kamran Usluer, Mehmet Çerezcioğlu, Gûzin özyağcılar ve Kahraman Acehan paylaşıyorlar. Seyircinin yoğun ilgisini çeken ve 100 kez dolu koltuklara perde açarak "dalya " diyen "Görüşme-Kutlama-Çağn", devlet yönetimiyle ters düşen bir aydının, proletarya, burjuvazi ve aydın sınıfının tepkilerini dile getiriyor. "Görüşme-Kutlama-Çağn" Fatih Reşat Nuri Sahnesi'nde sergileniyor. ÇağdaşTürkMI • Kfiitür Servisi - Dil Derneği'nin aylık dil ve yazın dergisi Çağdaş Türk Dili'nin 48. sayısı çıktı. Beşir Göğûş, Tan Oral, Ahmet Erdoğdu, A. Taner Kışlalı, Ayla Bayaz, Nevin Selen, Ülker Köksal, Hale Teoman, Mehmet Aydın, Semra Harut, Vedat Yazıcı'nın yazılannı; Ali Yüce, Kaan Ince, Ali F. Bilir'in şiirlerini; Tuncer Uçarol'un Adnan Ozyalçıner'le söyleşisini ve Semih Poroy'un güzel bir karikatürünü içeren Şubat 1992 sayısıyla Çağdaş Türk Dili dördüncü cildini tamamlamış oluyor. Yaym yaşamına başladığı tarihten bu yana kesintisiz çıkan Çağdaş Türk Dili, beşinci cilde yeniliklerle başlayacak. Bakanhğm yanşmdsı • AA (Ankara) - KültürBakanlığı tarafından geçen yıl açılan "Roman, Hikaye ve Şiir Yanşması"nın son başvuru süresi 31 ağustosa kadar uzatıldı. Kültür Bakanlığı'ndan verilen bilgiye göre yazarlan yeni eserler ortaya çıkarmaya özendirmek, yayın hayatına özgün eserler kazandırmak, yeni yazarlann yetişmesini teşvik etmek amacıyla düzenlenen yanşmaya katılmak ısteyenlerin, uzatılan süre içinde eserlerini Bakanlık Yayınlar Daire Başkanlığı'na teslim etmeleri ggrekiyor. Yanşmada son başvuru tarîhi 29 şubat olarak açıklanmışb. Snematek müzesi • Kültür Servisi - İstanbul Sinematek Derneğı, sinema müzesi kurmak için çahşmalara başladı. Bu kapsamda Sinematek, ellerinde müzenin oluşumuna ve gelişimine yardımcı olacak her türlü materyali (kitap, dergi, afiş, film, kaset, teknik araç gereç, fotoğraf, dia, vb.) üyelerinden koleksiyonerlerden ve arşivcilerden bekliyor. Sinematek'e materyal vermek isteyen sinemaseverler derneğin 144 42 91 no'lu telefonu ile ilişkiye geçebilirler. Fotoğraf sergisi • Kültür Servisi-Ali Taşkıran'ın fotoğraflanndan oluşan sergi Akbank Kuzguncuk Sanat Galerisi'nde açıldı. 1967 doğumlu Taşkıran fotoğraf çalı- şmalanna 1982 yılında başladı. Boğaziçi Universitesi Fotoğraf Kulübü'nde üç yıl yönetim kurulu başkanlığı yapan Taşkıran seminer ve kurslar düzenledi. Bu sergide sanatçının polaroid malzeme ile yapılmış değişik uygulamalannın yanısıra XX.yüzyıl başında pictoralist fotoğrafçılar arafından uygulanmış 'Gum Bichromide' çalışmalan da bulunuyor. Taşkıran'ın fotoğraflannı 6 marta dek görebilirsiniz. Yeni bip tiyatro • AA(İstanbul)- Tiyatro Merhaba adı ile yeni kurulan tiyatro topluluğu, perdelerini ilk kez nisan ayında açacak. Yöneticiliğini Orhan Beyhatun, Mehmet Güleryüz ve Ahmet Güleryüz'ün üstlendiği ve Genç Sanat Ajansı'nın bir birimi olan Tiyatro Merhaba ilk olarak Bilgesu Erenus'un İnsan Aklını Koruma Enstitüsü adh iki perdelik oyunu sahneleyecek. Yönetmenliğini Bilge Olgaç'ın yaptığı oyunda,Meral OğuZjŞahine Hatipoğlu, Hakan Pişkin,Tunç Ozdil.Güliz Şirinyan,Mesut Çakarlı ve Muhlis Asan rol alıyor.Oyunun bir yazann çalışma masasında geçtiğini söyleyen Mehmet Güleryüz/seyirci oyun boyunca oyunu yazıp bitiremeyen yazann sancısını yaşayacak'diyor. İMşaipAzencede • Kültür Servisi - Haydar Ergülen ve Seyhan Erözçelik'in birer şiiri Azericeye çevirilerek Azerbaycan'da çıkanlan Hazardergisindeyayımlandı. FATMA ORAN (tstanbul) - Serseri gecelerin, taze sabahlann kenti Paris'te tesadüfen de olsa aynı çatı altında yaşamış olan dört Türk sanatçısını on bir yıl sonra bir araya getirebilmek amacıyla Urart'ta düzenlenen sergi 25 şubata dek sürüyor. İşte, birinci katında Sinan Bıçakçı- oğlu'nun, ikinci katında (27 Nisan 1981 yılında yitirdiğimiz) Mübin Orhon'un, çatı katında ise Mehmet Nâzım ile Ko- met'in uzun birsüre"mekân' tuttuklan ad- res: "210 Bd. Raspail-Montparnasse, Pa- ris." Dört Türk sanatçısının buluştuklan kent; Paris. Hayatın kendisi. Bir sürü şeyi kavrayabiliyor insan burada. Bir yanılsa- manın değerini örneğin, ya da gölgenin aslından daha önemli olabileceğini. Bir sürü şeyi. luk ile varlıkta birleşir Mübin Orhon'un resimleri. 1951'de Istanbul'da doğan Mehmet Nâzım, 1970'tenberi Paris'teyaşıyor. Büyük şairimiz Nâzım Hiİcmet'in oğlu olan MehmetNâzım'ın2x50cmboyutun- da akrilik ve dört adet de kâğıt üzerineçini desenli çalışması sergide yer alıyor. 1931 doğumlu Sinan Bıçakçıoğlu, 1962'den beri Paris'te. "Yanılmıyorsam karikatürü herkesten çok ben sevdim, ama onunla başkalan; benden daha az sevenler yattı" diyen Sinan Blçakçıoğlu*- Dünya çapında ünlü, uluslararası bir nun 'karikatür resim' tarzındaki, kâğıt I I * •" 1 I • J / • 1 *. 1 * ** * 4.1 * ' I . ı ı ı koleksiyona yüz elliden fazla yapıtıyla gi- rebilen ilk Türk ressamı Mübin Orhon, ülkemizde ne yazak ki pek az kişi tarafın- dan tanınıyor. 1924 İstanbul doğumlu Mübin Orhon, Siyasal Bilgiler Fakül- tesi'ni bitirince (1948) Paris'e gitmiş ve resme başlamışü. Mustafa Reşit Paşa'- mn torunu olan Orhon'un resimleri Mu- üzerine pastel ve çini kanşımı dokuz tab- losunu sergide görebilirsiniz. Ve.. Komet; asıl adıyla Gürkan Coş- kun. Yıllar önce bir yazısında kendisini "Bütünleyici ve Anadolu'nun gizemli ör- tüsü altında, çokbilmişlikten sıynlmış bir köylü, uzaklara düşmüş bir uçurtma. Bulutlardan, kitaplardan, Boğaz'dan se d'Art Clinique, Nâzım Hikmet Venis- ve eytişimsel özdekçilikten, Paris züppe- sieux ve özel koleksiyonlarda bulunmak- tadır. İlk kişisel sergisini 1956'da Paris'te açan Mübin Orhon Türkiye'de de üç kişi- sel sergi açmış, karma sergılere katılmış- tır . Urart'taki sergide iki yağlıboya ile bir guaj tablosu bulunan Mübin Orhon'un resimlennde karanlıklar arasından süzü- lüp gelen göz kamaştıncı bir ışık vardır sanki. ölüm ile umut, sevgi ile ölüm, yok- üklerinden geçmiş bir Çorumlu" diye tanımlayan, karşılıksız karşılıİch aşklann, unutulmamış arkadaşlıklann ve tüm aynntılann ressamı Komet'in ise bu sergide kâğıt, kumaş ve muşamba üzerine yağlıboya ve kanşık teknikle yaptığı tablolan ile atölyesinin kapısı ve 'Mübin'in Peçetesi'nden başka alışılmış tarzının dışındakı iki adet kavramsal çalışması dıkkati çekiyor. Mübin Orhon, Mehmet Nazım ve Komet Cafe Gymnase'da sabah kahvesinde. Ankara Devlet Balesi, Balanchine'in 'Concerto Barocco'sunu sahneliyor Dansçı vücudunu yeniden keşfediyorŞEBNEM AKSAN (Ankara) - Anka- ra Devlet BaJesı 1992'ye gerçek bir çağdaş yapıtla girdi. Tür- kiye'de ilk kez sahnelenmekte olan bu eserin George Balanc- hine'in imzasını taşımasında Bach'ın Re Minör ikili keman konçertosu üzerine inşa edilmiş olan Concerto Barocco adlı ese- rin önemi ve çağdaşlığı, Balenc- hin'in çağımız dans sanatına ka- zandırdığı neo-klasik stilde bir yapıt olması ve bu stilin tipik bazı özelliklerini içermesidir. Bu stilin başhca özellıği dekor, kostüm gıbi yardımcı öğeler kullanmadan, konu ve dramatik içerik gibı anlaiıma dayalı olmadan salt hareket, akademik dans tekniği üzerine kurulu olmasıdır. Müzik ve dans birbiriyle başa baş yanşarak, bir- biri içtne girip çıkarak soyut bir biçimde varlıklannı ortaya koymaya çalışırlar. Dans müzik olurken, müzik dans olmak- tadır. Bu arada koregraf, her ne kadar akılcı vemantıksal prensiplerden hareket ederse etsin, duygusal çağnşımlann akı- şına da kendini yer yer bırakır. Çağımızın ve bale tarihinin en büyük koregraflanndan bıri olarak Balanc- hine'in çeşitli deneyımleri ve çeşitli türde yapıtlan bulunmaktadır. Dansçılannı müzikhollerde, müzikal eserlerde kullan- dığı gibi park ve bahçelerde plastik ola- rak tanımlayabiieceğimiz yapıtlarda da kullanmıştır. Bu yapıtlar klasik, senfonik müzik eşliğinde olduğu gibi jazz, popü- Balanchine'in Concerto Barocco'sunu Melissa Hayden sahneledi. ler, etnik, elektronik müzik eşliğinde de yer almışür. Balanchine'in Concerto Barocco adlı eserini Ankara'da sahnelemek üzere ül- kemize gelen dünyaca ünlü balerin Me- lissa Hayden'le yaptığımız konuşma sıra- sında, Ms. Hayden New York şehri Central Park'ta verdikleri bir dans kon- serinden söz ederken -müthiş bir zevkle- Balanchine'in, dansçılan, nasıl ağaçlara sardırarak, tırmandırarak balenin her tür kuramından uzak hareketler yaptır- dığını anlatıyordu. Balanchine'in, ABD'de jazz müziğinden, adım ve tavır- lanndan esinlendiğinı ve bütün bu dene- yimlerini bale tekniğine ve Amerikalı dansçılann bünyesine yedirerek Ameri- kan bale ekolünü nasıl oluşturduğunu anlatıyordu. Balanchine, klasik akademik bale tek- niğini ve tütn anlayışını, Petipa'nın getir- diği noktadan alarak günümüz yaşam, anlayış ve temposuna getirmiş ve Ame- rika'yı neo-klasizmin ülkesi yapmıştır. Bu stili ile bazı Avrupalılar tarafından soğuk ve ruhsuz olarak da tanımlanmış- tır. Neo-klasizmi sadece soyut olarak tanımlamamak lazım, Jules Perrot'nun "Pas De Quatre" ve Mikhail Foikn'in "Les Sylphides" baleleri de sadece bir ruh halini yansıtan soyut eserlerdir. Ba- lanchine'de dansçı, bir çalgı aleti gibi işle- nir; bu, dansçıyı kişiliksiz kılmak değil, tam tersine dansçıya kendi olma imkânını tanır. Bu konuda Melissa Hayden, "Hele ko- nusuz balelerde, tamamen kendin olarak dansedersin, kendini orkestranın içinde bulursun, müzik olursun ve zaman za- man müzıksiz olarak da varlığını du- yarsın" diye tanımlıyordu. Concerto Ba- rocco'dan söz ederiten de "O sırada Kuğu Gölü veya Concerto Barocco ara- sında seçim yapmam gerektı ve Concer- to'yu seçtim çünkü bu hareketler bana müthiş heyecan vermişti" diyor ve "Ba- lanchine repertuannda kor dö bale solist gibi dans eder, bir süs, tamamlayıcı bir eleman değildir, çoğu kez solistlerden daha çok dans eder" diye ilave ediyordu. Uzun yıllar işbirliği yaptığı kompozı- tör Igor Stravinsky, Balanchine'in ko- regrafisi için "Gözle hareketleri işitmek.. bir binayı gezmek gibi... Planını kendi yaptığım, yazdığım müziği ve içindeki birçok ilişkiyi onun koregrafısinde ancak keşfediyonım!" diyor. Melissa Mayden'e bizim danscılanmı- zın bu stili nasıl kavradıklannı sordu- ğumda: "Şimdiye kadar hiç görmedikleri bir stil, benimsemeye ve kavramaya çalı- şıylar. Dansçı heyecan duymuyorsa yapı- lacak bir şey yoktur. Balanchine baleleri oynandıkça dansçı vücudunu yeniden keşfeder, değişir, hafifler, hızlanır, bir kısrak olur çıkar ortaya..." BBT Kahvede Şenlik Var adlı oyunu Aziz Nesin Sahnesi'nde sahneliyor Evlilik bir anlaşma mı?NALAN MANYASLI (tstanbul) -Bakırköy Belediye Tiyatrosu, öde- nekli statüsünü aldıktan sonraki ilk prodüksiyonu olan, Saba- hattin Kudret Aksal'm "Kahvede Şenlik Var" adlı oyunu Gün- gören Aziz nesin Sahnesi'nde sahneliyor. 1965'de Ankara Sanatseverler Der- neği'nin ödülünü kazanan "Kahvede Şenlik Var", 27 yıl boyunca çeşitli öde- nekli ve özel tiyatrolarca, farklı yorum- larla sahnelendi. Oyunu Bakırköy Bele- diye Tiyatrosu için hazırlayan, bu alanda ilk çalışmasını gerçekleştiren Turgay Kantürk oldu. Orhan Aydın, Fidan Tek ve Oktay Kaynarca'dan oluşan ilk kad- ro, Kaynarca'nın oyundan aynlması ile değişikliğe uğrayınca, bu rolü de yönet- men Turgay Kantürk üstlendi. Müziği Devlet Konservatuvan hocalanndan Server Acim'e ait olan güldürünün deko- runu Ali Yenel, kostümünü Gönül Sipa- hioğlu hazırladı. "Kahvede Şenlik Var", Aksal'm felse- fe eğitiminden gelen ve şiir deneme gibi diğer türdeki yapıtlanna da yansıyan iz- ler taşıyor: Yer yer soyutlamalar, akıl sınınnı zorlayan öğeler, alegorik anla- tım, simgeleme, şiirsel bir anlatım... Yö- netim Turgay Kantürk, Aksal'ın yarat- tıklannı geometrik ve hareket eden de- korlarla tamamlanmış. Bir kadın, bir erkek ve izleyici ile oyun arasında ilişki kuran, durum değerlen- dirmesi yapan, bir yanıyla da arabulucu, yorumlayıcı bir garson kimliğinden olu- şan üç karakten var oyunun. Bu üç ka- rakter hangi ilişkileri, hangi temaları yaşıyor ve yaşatıyorlar? Yönetmenden öğreniyoruz: "Evliliği ve evlihğin bir an- laşma olduğu temasını yoğun biçimde sorguluyor oyun. Buıjuvalann evlilik anlayışlannın neşeli bir eleştirisini yapı- yor. Bunun yanında, kadın ve erkek tipi- nin genel ve soyutlanmış bir çözümünü de getıriyor. Oyunun kahramanlan evli- lik anlaşmasını isteyen ama ödün ver- mekten de kaçınan özbenliklerini koru- maya çalışan Kişiler Kişisel çıkarlannı önemsiyorlar. Önlerindeki yıllan birbir- lerini tanımaya ve anlamaya çahşarak geçirmek yerine, anlaşamadıklan için ev- lenmeyi seçiyorlar." Öğrenciliğinden beri bu oyunu sevdiği- ni, Sabahattin Kudret Aksal ile olan iliş- kisi yanında, çağdaş denemelere açık ol- duğu için ilk yönetmenliğinde "Kahvede Şenlik Var"ı seçen Kantürk, oyunun di- ğer hazırlanışlannı güzel, gerçekçi fakat eksik olarak yorumluyor. Kendisinin oyuna nasıl yaklaştığını ise sanatçı şöyle açıklıyor: "Ben işe tersinden baktım, tekstte de böyle olduğuna inanıyorum. Oyunu tiyatroda ya da tiyatronun kah- vesinde geçen, oyunculann izleyiciyi sık sık uyardığı bir yapıt olarak gördüm. Karakterleri de, somut, yaşayan canhlar olarak ele almadım. Aksal'ın şiirlerinde olduğu gibi oyun- lannda da varolan felsefi izleri, fanteziyi gözönüne aldım. Kadın da, erkek de, bir- çok kadın ve erkeğin, birçok durumda göstereceği tepkileri gösteriyorlar. İnsan varlığının her zaman sorunu olan kav- ramlan tartışıyorlar. Bunun yanında, modern ve değişik anlatımlara izin veren bir oyun "Kahvede Şenlik Var". Tiyatro ve konuşma dilini problem ediniyor. Şiir- sel yüklemelerle dolu. Dilde soyutlama var. Konuşmanın ritmi harekete de yansıyor. Oktay Kaynarca oyundan aynldığın- da yönetmenliğini tamamlamış olduğu- nu söyleyen Kantürk, "Oyunculuk son- radan geldi. Bütün vardı, arada eklemler ve küçük değişiklikler yaptım" diyor. İs- tanbul Devlet Konservatuvan mezunu sanatçı Dormen Tiyatrosu'nda beş yıl oyuncu ve yönetmen yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra gelmiş Bakırköy Beledive Tivatrosu'na. Arada. birkac se- Sabahattin Kudret Aksal'ın Kahvede Şenlik Var'ım Turgay Kantürk yönetti zon önce sahnelenen "Pencereler" adlı oyunu var. Ama yazarlığı bununla kal- mıyor, Kantürk aynı zamanda bir şair. Çalışmaları geçtiğimiz aylarda Behçet Necatigil Şiir Odülü'ne değer görülen Kantürk, günümüzde sanatçının kendi- sini ifade etmek için birden fazla işle ilgi- lenmesi gerektiği görüşünde, "Sanatlar birbirinin içine geçti, ensest bir durum sözkonusu. Bazen hareketli bir sanatı ta- mamlamak için şiire gereksinim var, ba- zen de bunun tersi. Tiyatro oyuncusu ya- zar ile izleyici arasında köprü olsa da, kendisi de bir şeyler yaratıyor, yaratıcılık sunuyor. Kendimi ifade etmek için gere- kirse ve söyleyeceklerimi anlatacağına inanırsam. resim de yapabilirim. Şiir yaz- mak benim için önemli fakat farklı ol- maktan çok yaptıklarımı doğru sunmaya çalışıyorum" diyor. 'Cahiers du Cinema'nın 40ydı Kültür Servisi - 14-29 mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan 11. Uluslararası İstanbul Film Festivali, Fransız sinemasından zengin bir pano- rama sunuyor. Fransa'da yayına atıldığı 1951 yıhn- dan bu yana, "Cahiers du Cinema" sinema dünyasının en saygın dergisi olma özelliğini korumayı başarmış bir yaym organı. Bu derginin en önemli özelliği ise yazar ve editörlerinden pek çoğunun daha sonra film yapımına so- yunarak Fransız sinemasının gelişme- şine büyük katkılar sağlamış olmalan. Örneğin, 50'li yıllarda Fransa'da ge- çerli fiîm anlayışını bu dergide yer^ifi yere vuran ve aralannda Truffaut, Chabrol, Gobard, Rivette ve Demy'- nin de bulunduğu genç bir eleştirmen- ler kuşağı, ellerine kamerayı alarak daha sonra "Nouvelle Vague ,' Yeni Dalga" adı verilen akımın öncü filmle- rine imza atmışlardı. llerki dönemlerde de "Cahiers du Cinema" eleştirmenle- rinden birçoğu Fransız sinemasının saygın yönetmenleri arasına katıldı. Geçtiğimiz yıl kuruluşunun 40. yılını kutlayan "Cahiers du Cinema"da yeti- şen bu sıra dışı eleştirmen-yönetmenle- rin en gözde filmleriyle, onlann "aute- ur" anlayışı içinde büyük saygı duy- duklan Jean Reoir ve Max Ophüls gibi klasik sinema ustalannın son dönem yapıtlanna da yer veren 12 fılmlik bir seçki, bu yılki İstanbul Film Festivali'- nin en ilgi çekici bölümlerinden birini oluşturuyor. Bu bölümde izlenebilecek fılmler şunlar: • French Cancan Jean Renoır (1954) • LolaMontes MaxOphüls(1955) • Le Beau Serge Handsome Serge ; Yakışıkh Serge Claude Chabrol (1957) • Les Quatre Cents Coups; The 400 Blows 400Darbe Françoıs Truffaut (1959) • A Bout de Souffle Breathless Serseri Aşıklar Jean-Luc Godard (1960) • Lola ı Jacques Demy (1961) • Paris Nous Appartient Paris Be- longs to Us Paris Bızımdır Jacques Rivette (1961) • MaNuıtChezMaud MyNihgtal Maud's Maud'dakı Gecem Eric Rohmer(1969) • Passe Ton Bac d'Abord Önce Okulunu Bitir Maurice Pıalat (1979) • Le Lieu du Crime Suç Mahalli , AndreTechıne(1986) • Les Baisers de Secours Emer- gency Kısses Yaşam Öpücüklen PhilippeGarrel(1989) • Le Petit Criminel The Little Gangster Küçük Suçlu Jacques Do- ıllon(1990) Tablo Bilgi Bankası Kültür Servisi - Kartal Sanat Evi Türkiye'de ilk defa açtığı tablo onanm merkezinden sonra sanat severlere yeni bir hizmet verebilmek amacıvla Tablo Bilgi Bankası oluşturuyor. Elinızdeki tablonun kime ve hangi sanatçıya ait olduğunu, kaç yılında yapıldığını, eserin admı bir bilgi for- muna döküyor ve yaklaşık ne kadar değer ettiğini dokümanlara geçip hem eserin sigortasını hem de onanm ve bakımını üstlenirken bilim bilgi çağına yeni bir sanat çığırı bilgisayara hazırlanı- yor. Bilgi için 353 09 10 numaralı telefona bir başvurmanız yeterli. Tüm bu hiz- metleri ücretsiz olarak vermeyi amaç- layan sanat evi bu uygulamayı Türki- ye'de ilk defa başlatıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle