Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 KASIM1992 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KÜLTUR 11
Kitap Fuarı'Bda
bıgün
Kûltür Servisi- Dün Kültür
Bakanı Fikri Sağlar
tarafmdan açılan ve 15
kasıma dek sürecek olan
ll.TÜYAP Kitap Fuan
etkinliklen çerçevesinde,
bugünsaat 11.00'dekonuk
yazar Henri Alleg'in basın
toplanüsı var. Alleg,
14.00-15.00 arasıBkaü
Konferans saJonunda bir
söyleşi yapacak, 15.30-16.00
arası ise TYS standında kitap
imzalayacak. Saat
15.00-17.00 arasmda A kaü
konferans
salonunda,Türkiye
Ekonomik veToplumsal
Tarih Vakfı'nın düzenlediği
ye Zafer Toprak, Atilla
Özkınmlı ile Aydın Uğur'un
katüdığı "İstanburun Avam
Edebiyaü" başlıkh panel
izlenebilecek. 17.30'daise,
Altnan Kültür Merkezi ile
Metis Çeviri Dergisi
tarafmdan gerçekleştirilen
Çeviri Vanşması ödül töreni
A kaü
konferans salonunda
yapılacak.yapuacaK.
TÜYAP'ta imza
gûnleri
Kültür Servisi-TÜYAP
tarafmdan düzenlenen Kitap
Fuan süresince birçok
yazann katılacağı imza
günleridüzenlenecek. Bu
çerçevede bugün 14.00-18.00
arasmda, Aziz Nesin, Cahit
Tanyol, Dursun Akçam,
Füsun Erbulak, Hasan
Kıyafet, Hikmet
Altınkaynak, Nail Güreli,
Oktay Ekinci, Sebahattin
Kömürcüoğlu veSuat
Vardal TYS standında
kitaplannı imzalayacaklar.
îu arada Çocuk Vakfı da
fuar süresince I4.Ö0-18.00
arası imza günleri
düzenleyecek. Çocuk Vakfı
yayınlan standında bugün
kitaplannı imzalayacak
yazarlar Ahmethan Yılmaz
ile Mevlana İdris Zengin.
PEPSİ / UNICEF
yardım
kampanyası
• Kültür Senisi-Michael
Jackson konseri çerçevesinde
UnıcefTürkiye Millı
KomitesivePepsi
işbirliğinde 1 ekimde
başlaülan "Çocuklara
Yardım Kampanyası",
sanatçının Türkiye
konserinın ıptal edilmesi
nedeniyleyenibir
düzenlemeyle
gerçekleştiriliyor. 9 Kasım-
20Aralık tarihleri arasmda
yapılacak yardım
kampanyası Perran Kutman
tarafmdan kamuoyuna
tanıtıacak. Çocuklara
yönelik eğitim programma
kaynak olacak bu yardım
kampanyasanı desteklemek
için900919919nolu
telefonu aramak yeterli
olacak. Her telefonun bir
bağışolacağı Unıcef Türkiye
Milli Komitesi/Pepsi
yardım kampanyasına
kaülanlar arasmda
gerçekleşürilecek çekilişte
kazanan birkişi Mitsubishi
Pajero 4x4jipinin sahibi
alacak.
Dursun Akçam
kitaplannı
imzalıyop
• AN k ARA(Cumhuriyei
Bürosu)- Yazar Dursun
Akçam, 12 yıl sonra ilk kez
TÜYAP'ta kitaplannı
imzalayacak. 7-8 kasım
günlerinde iki gün kitaplannı
imzalayacak olan Dursun
Akçam'm son kitabı
"Sevdam Ürktü" adlı öykü
kitabı. Dursun Akçam'ın
yurtdışında bulunduğu
sırada dört kitabından ikisi
yasaklandı; "Alaman Ocağı"
adlı kitabı hakkında da hem
sıkıyönetira, hem de Ağır
Ceza'da dava açıldı; 8 yıl
sonra akiandı. Akçam,
Millivet Gazetesi'nin açtığı
bir yanşmada " Analanmız"
romanıyla birincilik, "Kanlı
Derenin Kurtlan" adlı
kitabıyla Türk Dil Kurumu,
"Halay" adlı öyküsüyle de
Antalya'da "Altın Portakal"
ödülüalmıştı.
KÜSAV'in
müzayedelepi
• Kûltür Servisi-KÜSAVın
^Kültür ve Sanat Varhklannı
Koruma ve Tanıtma Vakfı)
düzenkdiği 8.1/hoslararası
Antika ve Dekoratif Sanat
Fuan'nda bugün saat
14.30'da dekoratif eserler
müzayedesi. saat 18.00'de de
kutsal resim ve ikona
müzayedesi yapılacak. Yerli
ve yabancı 30 antika ve
dekoratif eşya kuruluşunun
katıldığı fuar. Yıldız Sarayı
Silahhane binasında yer
alıyor. Fuarda yann saat
17.00'de deAvrupa- Osmanlı
antika sanat eseri ve halı,
kilim müzayedesi
gcrçcklcstirilecek.
Yayıncı Ilhan Erdost on iki yıl önce öldürülmüştü
Ciııayet gözaltında işlendi
MUSTAFA BALBAY
Muzaffer ve İlhan Erdost, 5
Kasım 1980 Çarşamba günü,
Ankara Emniyet Müdürlü-
ğü'nden Sıkıyönetim Komu-
tanlığı'na getirildüer. Evlerin-
den "yasak yayın" diye alınan
ve evraka ekli "Doğarun
Diyaleküği" adlı kitapla. Ogün
ve ertesi gün mesai biüminden
sonra geri götûrüldüler Emni-
yete. 7 Kasım curaa sabahı er-
kenden getirildüer Adli Müşa-
virlik Dış Nizamiyesi'ne. Ak-
şam mesai bitiminde gözaltına
aünmalanrun nedeni, sahibi ol-
duklan İlkyaz Basımevi'nde
"çok sayıda yasak yayın bulun-
durmak"tı.
GetirildikJeri A-Blok İç Ni-
zamiye'de kayıtlan yapıldı, saç-
lan kesildi, saçlı ve kesik saçh
fotoğraflan çekildi. Sıra da-
yagından geculer -herkes gibi-.
Bir süre sonra "Kademe"ye te-
lefon edüdi. "C-Bloka götürü-
lecek iki kişi için" büyük araba
istendi. "Büyük arabâ yok mu?
Küçük araba olmaz! Anlarsın
ya!" diye konuşuyordu telefon-
daki görevli gardiyan er. Tu-
tuldu taşıyan arabalar en az 12
kişi alıyordu, ama bu araba-
lann içi. ayakta dik durabilecek
(yani insan dövebilecek) yük-
seklikte değildi.
Sonunda "Reo" denilen bir
arabada anlaşülar. Biraz sonra
da bir astsubay geldi, yanındaki
muhafız erlerle birlikte. Erdost
kardeşleri C-Bloka götürmek
ûzere teslim aldı. A Blok İç Ni-
zamiyede, C Bloka götürülecek
iki gözaltı daha vardı. Ama on-
lan aünadılar.
Muzaffer ve ardından İlhan
Erdost, Reo denilen kapalı ce-
zaevi arabasına, arka kapıdan
tekme tokat bindirildiler. Ast-
subay Şükrü Bağ, Erdost kar-
deşlere, eşyalan aranırken, "On
yaşındaki bebeleri zehirlediniz,
içerisi sizin zehirledikJerinizle
dolu!" diye öfkesini belirtmişti.
Arabaya bindirildikten sonra
da, (görevli üç muhafız erin As-
keri Yargıtay'a yazdıklan di-
lekçelerde belirttlklerine göre)
yanındaki erleri kıyıya çekmiş.
"Bunlar birer yılandır, ana-
lannı ağlatmazsanız ben sizin
ananızı aglatınm!" diyerek dö-
vühneleri için emir vermişti.
A-Bloktan iki yüz metre öte-
deki C-Bloka gidecek araba ha-
reket etmeden iki kardeşi hazı-
rola getiren dört er, cop, tekme
ve tokatla dövmeye başlamıştı.
Muzaffer Erdost, epeyce dövül-
dükten bir süre sonra, aracın
demir parmaklıklı penceresin-
den, Assubay Bağ'ın arabanın
sağmdan soför mahallıne doğ-
ru yürüdüğünü görmüştü. Nice
sonra araç hareket etti.
Sürekli dövülüyorlardı. Ya-
kasından tutulup öne çekildiği
sırada yol boyu yanan elektrik
lambalannın araç içine sızan
ışığında Muzaffer, İlhan'ın yü-
zükoyun yere kapaklanmış ol-
duğunu gördü. Tekmeleniyor-
du. Sonra ağır ağır doğrulmaya
çalıştığını görecekti.
Araba, Muzaffer Erdost'un
rakıp geldiğini söyledi. Yeniden
dövüldüler. İlhan bir kez daha
düstü. Zorlukla doğruldu.
fki kardeşi, C Blok F Bölü-
mü'nün telörgüleri önünde
hazırola getirdiler. önlerinde
Assubay Bağ, arkalannda er-
ler. Erler arkadan "'Ellerini
yapıştır lan! diye bağınyor, şiş-
miş ellerini iki kardeş de yan-
lanna yapışüramıyorlar. Astsu-
bay. ellerini yana yapışürma-
lannı söylüyor, "Bir patlaül-
lik'te sağ militan olarak ünlen-
diği sonradan öğrenilecekti.
Yargılama 7 yıl sürdü.
Görevli üç er, ayn ayn 10 yıl
8 ay ağır hapis cezası aldı. Özel
amaçla arabaya binmiş olan
ere, 8 yıl hapis cezası verüdi.
Astsubay da ilkin 10 yıl 8 ay ha-
pis cezaa aldı. Bu ceza Askeri
Yargıtay Genel Kurulu'nda
onaylandı ve kesinleşti. Ama
astsubaym, şpför mahallinden
dövûlme olayını duymasının ve
kilitlemediği için "görevini ih-
mel" etmişti. 6 aya kadar olan
cezalann temyizi, yalnızca sıkı-
yönetim komutanının takdirine
ve yetkisine bağlıydı. Sıkıyöne-
tim komutanı da karan temyiz
etmedi.
Gözaltma alınmalannın/suç-
lannın nedeni, İlkyaz Bası-
mevi'nde çok sayıda yasak ya-
yın bulundurmak olarak belir-
lilmıştı. Oysa İlkyaz Basımevi'n-
de yasaklanmış tek bir yayın
BUGUNILHAN/KITAP GUNU
'Kitaplığunda bir resmin var, İlya Ehrenburg'un ' Fırtına romanının yanında ' Uzanmışsın toprağa Artova'da bir bozkır
aksamında , Dudağında gülücükten / San, kocaman bir papatya < Ve seni yaşından büyük gösteren Kalın, kara bıyık-
larının; Ve yüzünün esmer aydınhğında / Dağb bir tadı var fotoğrafının. (Metin Demirtaş'ın şiiri)
mahkemedeki anlatımına göre
25-30 dakika süren bir yolcu-
luktan sonra durdu. Aşağı indi-
rildiler. Uygunadımda yürütü-
yorlardı ki. astsubaym emriyle,
geri, arabanın yanına çağnldı-
lar. İlhan yeniden dövdürü-
leceklerini anlayınca. astsuba-
ya, sabahleyin küçük kızını
uyandırmadan evden çıkuğını
söyledi ve "Bizi daha fazla
dövdürmeyin" dedi. Astsubay,
"Bunu daha önce düşünseydi-
niz!" diye yanıtladı, kendisinin
de küçük kızını ateşli hasta bı-
madık hayalannız kaldı. şimdi
onu da patlaürlar!" diyerek ye-
niden dövmeleri için eliyle erle-
re emir veriyordu. Bir süre bu-
rada da dövüldüler. C-Blok F
Bölümü'nün telörgüyle çevrili
avlusuna ahndılar. Bir süre de
burada dövüldükten sonra
İlhan öldü. İlhan'ı ambulansla
hastaneye götürdüler, Muzaf-
fer'i de boş bir koğuşa aldılar.
Soruşturma>T yüriiten askeri
savcı, Erdost kardeşleri döven 4
erden birinin muhafız görevi ol-
madığını saptadı. Bu erin Et-
görmesinin olanaksız olduğu
kanısına varan Askeri Yargıtay
5. Dairesi, yargılamanm yeni-
den yapılmasına karar verdi.
Teknisyen astsubaylara Reo
aracının fızik/teknik özellikle-
rine ilişkin hazırlatılan rapor,
böyle bir karara esas alınmıştı.
Astsubay Şükrü Bağ'a bu
kez görevi ihmalden 6 ay hapis
cezası verildi. Erdost kardeşle-
rin nakledildikleri Reo araan-
da, tutuklulara aynlan bölüm
ile muhafız erlere aynlan bölüm
arasındaki parmaklıklı kapıyı
O gün en güzel elbisesini giymişti
Ve bir güveyi gibi gitti DhanVAHAP ERDOĞDU
Otuzaltı yıllık yaşamıyla belirli bir
döneme damgasını vuran bir kuşağm.
toplurnsal-tarihsel gelişmesine derık dü-
şen bir dönemin acısıyla, sancısıyla ve
bizzat kendi yaşamıyla noktaladığı bir
dönemin günümüzden yannımıza uza-
nan bir simgesidir İlhan. Kıraç, tekdüze
ve yoksul Anadolu bozkınnın başkente
sürdüğü bu güzel oğul, bu yepyeni ya-
şamın olanaksızlıklan ve umutlan,
çaresizlikleri ve özlemleri içinde yoğru-
larak büyümüş, bilinçlenmiş ve kişiliği-
ni mayalamıştır. Ama hep bozkır çocu-
ğu olmanın utangaçlığını, alçakgönûl-
lülüğünü. özverisini ve onurunu
taşımış, gerçek kişiliğini bu karmaşık
görünüm arkasında tutmayı yeğlemişti.
Böylelerini tanımak için uzun yıllar
birlikte olmak, yakınında yaşamak yet-
mez, aynca acüı, zor ve nankör zaman
dilimlerinde birlikte yaşamak da gere-
kir. Yoksa nice adsız kahraman gibi, o
engin alçakgönüllülüğü içinde sessizce
çekılip gidecektir aramızdan. Hiç kuş-
kusuz kendisine kalsaydı böyle birgidişi
yeğleyecekti.
Ilhan şiir yazmadı, ama şiiri yaşadı
irdeler ye seçkin bîr zelca kıvrakhğıyla caktı, üpkı İlhanm ölümü.Muzaffer'in
aklm süzgecinden damıtarak en yetkin
bir Türkçe yapıta dönüştürürdü. Çevir-
men değildi, ama insanı şaşkınlığa dö-
nüştürecek derecede en karmaşık an-
latımlan sadeleştirir ve yalın bir metne
dönüştürme becerisini gösterirdi.
Uaha önceleri gözaltma alınmamıştı İlhan. Bir kez
ve son kez alıiidı. En güzel yaşındaydı. Ve belki en
güzel günündeydi. Kara gözlerinden gülüşleri eksil-
miyordu. Serbest bırakılacak sanıyorduk...
İlhan. Öykücü değildi, romancı olmadı,
ama en yetkin bir eleştirmen kadar doğ-
ru yargılan vardı. İlhan, döneminin en
büyük yayunalanndan biri idi. Bu son
derece güç işi, büyük bir yetenek ve yet-
kiyle başanyordu. Önüne gelen kitap
taslaklannı bir sanatcı sabnyla inceler,
İlhan'ın Muzaffer'le kardeşliği, Ana-
dolu'nun geleneksel kardeşliğinin en
katıksız örneğini verirdi. Öyle ki İlhan'-
ın kişiliği. Muzaffer'in kişiliğinde bü-
tünJenmişti. Muzaffer'in kişiliği de
İlhan'da somutlaşmıştı. Işte bu nedenle
Muzaffer'in ölümü İlhan'ın ölümü ola-
ölümü olduğu gibi. Belki İlhan'ı öldü-
renler de böyle düşünmüş olmalıydılar.
Ve gene çok doğal olarak bu ölümden
sonra Muzaffer, "Muzaffer İlhan" ola-
rak yeniden doğacaktı.
Daha önceleri gözalüna alınmamıştı
İlhan. Bir kez ve son kez almdı. Sıkıyö-
netim Adli Müşavirliği nezaretine üç
gün üst üste getirdiler Ilhan'la Muzaf-
fer'i.
7 kasım günü. o son gün, serbest bı-
rakılacaklan beklentisi içerisinde ye-
mek de getirmemişük. İkindi üzeriydi.
İzin alarak nezarette görüştük. İlhan en
güzel elbisesini giymişti. Bir güveyi gibi.
Ankara'nın soluk güneşi yüzünü aydın-
latıyordu.
Yanaklanpembepembeydi. En güzel
yaşındaydı.
Ve belki en güzel günündeydi. Kara
gözlerinden gülüşleri eksilmiyordu. Ve
bir güveyi gibi gjtti İlhan.
Banazlı Pir Sultan bilmedi bu hüznü
ÖNERÜNALAN
Dokuz yüz ellilerde bir An-
kara. Taşrada kaimış ılkokul
gjysileri, üçnumarayla kesilmiş
saçlanyla. İnce boyunlu yağız
çocuk... İlhan'ı ilk böyle gör-
düm. Sonra benim için Ankara
dışında geçen yıllar başlar. 12
Mart önceşine dek. 12 Mart dö-
neminde İlhan ağır sorumlar
altında yakmdığınj hiç görme-
diğirn genç ve güzel bir insan-
dır. Ölçülü, düşünceli, özveri-
li... Bana öyle geliyor ki onu asıl
kimüğiyle 12 Mart'ta bulduk.
12 Mart gibi bir dönemde onun
güzel ıralarını edinebilmesi için
insanın mayasında seçkin şey-
ler olmak gerekir. O, delikanb-
lık çağını atlayarak olgunlaşmış
bir insandır. ilhan'da o ince bo-
yunlu yağız çocuktan bir şeyler
kaimış olması da bundandır.
İlhan'ı son görüşüm 12 Ey-
lül'den sekiz on gün sonra Kızı-
lay'dadır. "Durum nasıl. Ağa-
bey" diye sordu. "Kötü" dedim
ve bir an duraksayıp ekledim:
"Daha da kötü olacak!" Sonra-
lan bu sözümü sık sık anımsa-
dım. Doğrusu, 12 Eylül'ün,
71'den bir anı
Muzaffer Erdost, İlhan Er-
dost için hazırladığımız bu
sayfa için fotoğraf ararken,
kendisini, İlhan Erdost ve
İlhami Soysal arasmda gö-
rünce, iki kez durakladı.
Fotoğrafın arkasında '24.9.
1971/Ankara Adliyesi'
yazıhydı. İlhami Soysal
Mamak Muhabere Okulu'-
ndan, Muzaffer Erdost
Yıldınm Bölge'den getiril-
mişlerdi. Başka davalan ne-
deniyle İlhami Soysal
karşısındaki bir tarudığıyla
konuşuyor, Muzaffer Er-
dost (elleri kelepçeli)
İlhan'a bir şey söylüyor. İki
tutuklunun da saçlan kesil-
mediğine göre, cezaevlerin-
de baskı henüz yoğunlaş-
mamış.
İlhan'ı öldürecek denli kötü
olabileceğini düşünmemıştim.
Her insana kötülük yapılabilir.
Ama nasıl oluyorsa, Ilhan'ı bu-
gün bile kendisine kötülük ya-
pılamayacak bir insan olarak
görüyorum. Onun için de öldü-
rülmüş olmasından büyük
utanç duyuyorum.
İlhtan'ın acısıyla Sıvas'a git-
tim. Sıvas onun doğduğu ile
komşuydu. 12 Eylül karabasa-
nı kol geziyordu. Sıvas'ta İl-
han'la sık sık baş başa kaldığı-
mı fark ettim. İnsanlık tarihinin
bir yanıyla zulüm tarihi oldu-
ğunu düşündüm. Dünyayı zu-
lümden kurtarmanın pek çetin
bir iş olduğunu duydum. Sonra
bir gün, İlhan'ı düşünmenin ba-
na direnme gücü verdiğini sez-
dim. Beynim bunalmaktan
kurtulma yolunu İlhan'da bul-
muştu. Bu, onun öldürülmesin-
den duyduğum acıyı aıtırdı.
Güzel her şeyde İlhan'dan bir
parça bulmaya başladım. Salı-
nan kavak yapraklannda onun
gülüşünü gördüm.
Gök Medrese'nin taç kapısı-
na İlhan'dan hüzünlü bir taş
yerleştirdim. Güzellikle acıyı
birlikte tattım. Daha önce ka-
famda bir insanla böyle ya-
şadığım olmamıştı. İlhan'ın öl-
dürülmesiyle en sağlıklı yanım
yaralanmıştı ve İlhan yaramı
sağaltıyordu.
Adı geçmese bile Sıvas'ta İl-
hanb bir hüzünle söylediğim bir
dörtlük var:
Masamda okunmuş gazete
soğumuş bir bardak ça> / kar-
şımda Koıtgre binası sıradaa bir
gökyüzü / Sıvas'ta köylü bir ak-
şam üstiı / Banazlı Pir Sultan
bilmedi bu hüznü.
Olaurüldııgu gün
artıkKitapGünü
Kültür Scrvisi - Yayıncı İlhan Erdost'un öldürülüşünün on
ikinci yıldönümü dolayısıyla Ankara'daki İlhanilhan Kitabevi,
okurlanna Sol ve Onur Yayınlan'ndan çıkmış kitaplan yüzde
50 indirimli verecek.
7 Kasım'ı 'İlhan / Kitap Günü" olarak anmayı gelenekleşü-
ren İlhanilhan Kitabevi'nin bu yılki armağanı, 1993 Duvar
Takvimi. Takvim, Muzaffer İlhan Erdost'un yaptığı resımleri
içeriyor.
Bugün Sol ve Onur Yayınlannın okurlanna bir yıl süreli indi-
rim karü da verecek olan İlhanilhan Kitabevi'nden katalog ve
geniş bilgi isteme adresi şöyle: 'İlhanilhan Kitabevi, Baymdır
Sokak, 23/6, Yenişehir-Ankara.'
İLHAN'IN MEZARINDA KONUŞMA
Umudungülüşü
MUZAFFER tLHAN ERDOST
Onlar öldürüldüler.
Doğal ki öldü onlar.
Çağdaş kölelikten özgürlüğe giden çetin yolda, işkencelerin,
cezaevi baskınlannın, öldürümlerin, darağaçlanrun çetin yo-
lunda, boyun eğmeyenlerin, ezilmeyenlerin bilincinde soluk alı-
yor onlar, direncinde yaşıyor onlar.
Onlar umudun gülüşüdür. İnsanlığm gülen geleceğidir onlar.
Biz onlarla övünçlüyüz, biz onlarla dirençliyiz, biz onlarla
büyüyen bir ateşiz. Söndürülemeyen. söndürülemeyecek olan o
ateşiz biz... (7 Kasım 1990)
AZER YARAN'IN ŞİİRİ
yoktu. İlhan'ın öldürüldüğü ta-
rihten bir süre sonra. Birinci
Şubeden görevli memurlar
Iliyaz Basıme\ı'ni açmaya gel-
diklerinde tek bir kitap almadı-
lar. Açtı ve gittiler. Ne var ki
basımevinin açılması için veri-
len karann tarihi 30 Ekim
1980'di, yani İlhan'ın öldürül-
düğü tarihten 7 gün önceşine
aitti. Gözalüna abnmalan için
verilen kararda da, basımevinin
açılması için verilen kararda da
aynı komutanın imzası vardı:
Recep Ergun.
AĞU
Yayınevinde onaltı sayfalann çınlayan sessizliği
ve ÖlümsüzJüğü kitabın.
Bir kitap ölümüz, baskına uğramış,
sevgıli ağır ölümsüz aadan kundagmda,
yarım kahmış.
Bırakın.
ölüyü kakursın emekleyen bebeği.
kendi türkükrj.
Ah, sisli günün çiğli çimleri.
Deyin,
örtmesinler güldeki kanı,
sevgüi ağır kanı acıdan kiındağmda.
Bırakın, kan
kurusun al ipek bir mendii gibi.
Yükseğe ölünün gür amı
ülkenin ağır toprağmda.
•
Öldürümün uhıyan elleri
yokedıyor dizilmış yazının kurşun gününü
ve düşünen kağıt geçeyi.
Sızlıyor terli çeliklerin türküleri.
Ve yüreğimian çağlayan kara
çatıyor dağılan her dizeyi
böğürtüsünde yarah kalemlerin,
ağnh gürültüsünde basımevlerinin.
Şimdi demir duvarlara işliyorsa kan eğer.
oyuyorsa demin
al jpek bir belgi gjbi,
deyin,
kanı silmesinler.
Sihnesinler kanı,
sulasın kan yine göğsel türküterle
türküleri.
Yükseğe ölünün gür alnı
Kaldınn.
Yayınevinde onalü sayfalann çınlayan sessizliği
yenilmezKği kitabın.
Sesin hâlâ
kulaklarımda çınlar
SÜLEYMAN EGE
İlhan, güzel çocuk! Aradan 12 yıl geçti. Gittin, bir daha da
dönmedin.
Muzaffer'i Emniyet'e çağırmışiardı. Kimbılir bu kez hangi
kitapla ilgiliydi.
Ağabeyinle ikimiz yıllardır alışmıştık buna. Gidip gidip ge-
liyorduk. Bazan da gidiyor, dönüşümüz uzun sürüyordu...
Adliyeyi. Emniyet'i yol etmiştik. '65'ten bu yana, Muzaffer'in
deyimiyle birer 'milli sanık' olmuştuk.
Her zaman en zor anlarda yanımda biterdin. Koşar koştu-
rur, ne gerekirse en iyisirıi yapardın. Kardeşim Sedat'ı hiç arat-
mazdın. Sen de öpöz kardeşimdin benim.
Hiç unutur muyum, o Manifest'ten tutuklandığım zaman,
daha hapishaneye götürülmeden. yetişip adliyenin koridorun-
da bulmuştun beni. Polislerin arasmda sana Bahçeü'de
kaldığım evin anahtannı vermiştim. Masamdaki Manifest'le
ilgili belgeleri alıp Çelenk'e götürmen için... Gözlerhnin içine
bakıyordun.
" Ağabey. hiç merak etme, ne gerekirse yapanz" deyişini şim-
diki gibi ammsıyorum. Sen olunca gözüm arkada kalmazdı.
"Proleter Devrim ve Dönek Kautsky" dizgideydi. İş
yaptırdığım basımevini bulmuş, hemen işi kaldığı yerden ele
almış, kitabı baskıya geçirmişsin. İki gün süren Manifest 'ziya-
ret'inden çıkıp geldiğimde gördüğüm bu durum bir sürpriz ol-
muştu benim için. Bunu kendiliğinden düşünüp yapacağın hiç
aklıma gelmezdi.
Bir de, "Bütün Ülkelerin İşçileri Birleşiniz" haklunda aleyhte
verilen bir bilirkişi raporu nedeniyle tutuklanmıştım. Sedat
o sıra uzak bir ilde öğretmenlik yapıyordu, ilk ziyaretçim sen
olmuştun. Rapor sahibi Nevzat Gürelli'nin 'bir kitabını bulun
bana' demiştim de. bu profesöriin 'bilirkişilik' diye bir doçent-
lik tezini de İstanbul'lardan buldurup getirmiştin. Sen ne can
çocuktun...
Senin gidişinde ben senin için bir şey yapamadım İlhan. Se-
ninki göz açtırmadan başlayıp bitti... Borçlu bıraktın beni.
O gün seni telefonla aramıştım. Bir öğle saatiydi.
" Ağabeyden bir haber var mı" diye sormuştum.
Muzaffer bir gün önce Emniyet'e götürülmüş, daha geri gel-
memişti.
"Daha bir haber yok abi" demiştin, "Şimdi az sonra ben de
gidiyorum. Beni de istemişler."
Son görüşrnemiz oldu bu. Sesin hâlâ kulaklanmda çınlar.
Biz hep gidip gidip geldik güzel çocuk. Sen gittin bir daha da
dönmedin.