23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 7 OCAK 199. BURAŞI TÜRKİYE HALUK ŞAHİN ilgi Kan Yapar "Bilgi kuvvettir!" Son zamanlarda daha sık olarak duyduğumuz bu slo- gan eskiden de geçerliydi. Bazı toplumsal grupların, ör- neğin ruhban sınıfının, bazı türden bilgilerin tekelini el- den kaçırmamak için ne kadar direndiklerini tarihten bili- yoruz. Totaiiter yapılar jçinde bilginin toplum içindeki dağılı- mını dûzenlemek ve belirli grupları bilgisiz bırakmak için sıkı önlemler alınagelmiştir. Örneğin geçenlerde son ne- fesini vBren Sovyetler Birliği'nde kimin hangi çeşit bilgiyi alabilec«ği kesin kurallara bağlanmıştı. Sovyetler Birliği : nin resmı haber ajansı TASS'ın normal servislerinin yanı sıra bir de "Beyaz Servis"i vardı ki bu yalnız ayrıcalıkla komünıst yöneticiler tarafından görülebiiirdi. Glasnost buna benzer ayrıcalıklara son verince Komü- nist Partisi büyük ölçüde güç kaybetti. Bilgi ile iktidar arasındaki ilişki, gittikçe daha bilgi yo- ğun birdoku kazanan çağdaş toplumlarda da sürüyor. Es- kisinder) çok daha fazla alanda bilgi, "kritik etmen" özel- liğini kazanıyor. Nıtelikli bilginin piyasadeğeri sürekli ar- tıyor. Eskiden altın ve para saklama kurumları olarak bili- nen bankaların yanında "bilgi bankası" kavramının yay- gınlık kazanması biraz da bunun belirtisi değil mi? (Da- hası, artık normal bankaların bile her şeyden önce bilgi depoladıkları söylenebilir.) Bilginin kuvvet ol- duğunun örneklerini her gün görüyoruz. Örneğin Cumhurbaş- kanı Ozal'ın, Demirel hükümeti tarafından bazı yasa ve kararna- meler konusunda bil- gisiz bırakılmaya kar- şı çıkışının temelinde bilgi-kuvvet denk/emi var. Özal, bilgisiz bı- rakıldığı ölçüde güç Ne yazık ki Türkiye'nin bilgi üretme "fabrikaları", "düşönce depolan" ya hiç yok ya da son derece zayıf... Kendisini büyük bir kültür havzasının merkezinde buluveren Türkiye'nin, bu eksikliğini gidermesinin zamanı gelmiştir. yitireceğini çok iyi biliyor. Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'nda tam üye olmak için başvurduğu yıllarda Türkiye'ye karşı başlıca itiraz ekono- mik gerekçelere dayandırılıyor ve Türkiye'nin AT'ye Yuna- nistan, İspanya ve Portekiz gibi yeni üye ülkelere kıyasla çok daha ağır bir yük getireceği belirtiliyordu. Almanya'da Prof. Dr. Faruk Şen'in yönetiminde etkinlik gösteren Türkiye Araştırmalar Merkezi geniş bir bilimsel araştırma yaptırarak bu itirazın birçok dayanaklarını çü- rüttü. Elde edilen bilgiler, Türkiye'nin durumunun öne sü- rüldüğü kadar kaygı verici olmadığını ortaya koydu. Bu- nun üzerine itirazların ağırlık noktası toplumsal, siyasal ve kültürel etmenlere kaydı. Bu örnek, çağdaş bilimsel ölçülere uygun bilgi üretme kurumlarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha or- taya koyuyot Türkiye Araştırmalar Merkezi, son altı yıldır yaptığı araştırmalarla şoven Alman çevrelerinden Alman- ya'daki Türkler hakkında öne sürülen itirazlara sağlam bil- gilerle cevap veriyor ve Almanya'daki Türk toplumu için bir çeşit cansimidi görevi yapıyor. Almanya'daki Türkle- rin hızla işçi statüsünden işveren statüsüne geçtiğini, Al- manya'daki Türklerin Alman barvkalarındaki birikimlerinin Alman ekonomisini etkileyecek boyutlara ulaştığını hep bu merkezin ürettiği bilgilerden öğreniyoruz. • * • Ne yazık ki Türkiye'nin bu türden bilgi üretme "fabri- kalan", "düşünce depolan" (think tank) ya hiç yok ya da son derece zayıf. Bu alanda liderlik rolüne çıkması gere- ken üniversiteler YÖK tarafından kısıriaştırılmış durumda. Türk sanayicileri ve işadamlarının da geniş ufuklu bilgi- ye gereken önemi verdikleri söylenemez. Araştırma- geliştirme fonlarında Türkiye nal topluyor. Tarihin beklenmedik çalkalanmaları sonucunda kendi- sini büyük bir kültür havzasının merkezi olarak bulan Türkiye'nin, hiç vakit kaybetmeden bu eksikliğini gider- mesinin zamanı gelmiştir. Bu alanda kaybedilen her gün, vücuttan kaybedilen bir kan damlası gibidir. T.G PENDİK ASLÎYE ÜÇÜNCÜ HUKUK MAHKEMESİ Sayı: 1991/51 Davacı Arsa Ofisi Genel Mudurluğu tarafından mahkememizde açı- lan 2942 sayılı yasanın 16-17. maddeleri gereğince tescil davasının ya- pılan açık yargılaması sırasında; Aşağıda isim ve en son bildirilen adresı yazılı bulunan davalıya mah- kememiz tarafından tebligat yapılması mümkün olmadığı gibi yapı- lan tüm yazışmalara ve tahkikatlara rağmen davalının tebligata sarih açık adresinin tespiti mümkün olmadığından davalıya duruşma gü- nü ve saatinin ilanen tebliğine karar verilmiştir. Aşağıda hüviyeti ve en son bildirilen adresi yazılı bulunan davah- ların duruşma günu olan 26.2.1992 günü saat 10.00'da mahkememiz duruşma saJonunda haar bulunması dava ile ilgiü her türlü yazılı belge ve delillerini dosyamıza duruşma gunune kadar ibraz etmesi, delille- rini ibraz etmez ve mazeret gostermeksizin duruşma gunü ve saatin- de mahkememizde hazır bulunmazsa yargılamanın gıyabında yapı- larak karar verileceği davalıya davetiye yerine kaim olmak uzere Ua- uen tebliğ olunur. Davalı: Ahmet ACAR Burhan Mahallesi NIGDE Davalı Mustafa ACAR Burhan Mahallesi NfGDE Tescili istenen dava konusu taşınmaz Pendik ilçesi, Kurtköy, - pafta, 937 parsel sayılı taşmmaz. Basın: 17127 TOKAT SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas: 1989/1009 Davacı Tokat Orman Işletmesi Müdürlüğü vekili avukat Nebahat Eskikay tarafından davalı Tokat Büyükyıldız Köyü'nden Zekeriya oğJu, 1955 doğumlu MEHMET ÜRER aleyhine açılan 402.675 lira- lık tazminat davasının yapılan açık duruşmasında: Davalının adına çıkanlan tebligatın yapılamadığj, zabıtaca yaptı- nlan tahkikatlarda da adresinin tespit edilemediği anlaşıldığından, davalının 24/2/1992 günü saat 09.25'te hâkimliğimizde hazır bulun- ması, aksi takdirde devlet ormanında hayvan otlatmaktan dolayı yu- karıda yazılı tazminata karar verileceği hususu dava dilekçesi ve davetiye yerjne kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 51246 T.C. SAKARYA ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 1991 371 Karar No: 1991 676 Davacı Yurdanur Unutmaz vekılı tarafından davalı Ragıp Unutmaz aleyhine açılan boşanma davasının vapılan açık yargılaması sonunda: Ankara ilı. Alündağ ilçesi. Kınkaslan mahallesi. ctlt 058 03. sayfa 17, kütük 276da nüfusa kayıtlı Yusuf ve Zekiye'den olma, 1953 do- ğumlu Ragıp Unutmaz ile aynı yerde nüfusa kayıtlı Hıkmet ve Aynur'- dan olma 1954 doğumlu Yurdanur Unutmaz'ın bosanmalanna karar venlmış olup, İncirlı Cad, Ahmet Rasim Sokak. Kora! Türk Bilardo Salonu, Bakırköy-lstanbul adresınde mukim davalı Yurdanur Unut- maz'a tebligat yerine kaim olmaJc üzere ılan olunur. Basın. 51297 KTTIere Italyan Modeli Özerklik KİTlerin yeniden yapılanması için düşünülen model, İtalya'da uygulanan "IRI Modeir'nden esinlenildiği izlenimi vermektedir. Aslında bu model kamugirişimciliği uygulamasında başanlı bir model olarak değerlendirilmektedir. Prof. Dr. TURGUT TAN Ankara Ünv. Huk. Fak. Öğr. Üyesi KİT'lerin "özerkleşririlmesi" ve "özelleşti- rilmesi", kısacası yeniden düzenlenmesi, bu kez farklı biçimde de olsa DYP-SHP koalis- yon hükümeti ile beraber yeniden gündeme gelmiştir. Prof. T. Çiller, DYP Genel Başkanı Yardımcısı olarak verdiği demeçlerde, strate- jik önemi olmayan KİT'lerin blok olarak ve gerekirse değerinip altmda satılacağını (bun- dan 1.5 2 trilyon gelir hesaplanmıştır), kalan- lann da "vakıflaştırma" adı verilen bir model- le siyasal etkilerden arındırılmış bir yönetim biçimine kavuşturulacağını açıklamıştır. Bu- na karşılık seçim sonrası DYP-SHP Koaiis- yon Protokolü'nde ve kurulan hükümetin programında^ öncelik "özerkleştirme"ye veri- lerek Kamu Iklisadi Teşebbüsleri'nde bir ye- niden yapılanmaya gidileceği öngörülmekte- dir. Stratejik kaynak ve koordinasyon Söz konusu yeniden yapılanma şöyle özetle- nebilir: KİT'lerin özel yasalan iptal edilerek yeni bir yasa ile kamu hizmeti yapan KİT'ler (bunlar PTT, TCDD. Tekel, Ziraat Bankası. Halk Bankası, TEK ve TMO olarak belirlen- miştir) dışında. tüm KİT'ler Türk Ticaret Kanunu kapsamına sokulup anonim şirket olarak örgütlenecektir. Bu anonim şirketler de, "stratejik kaynak yönlendirmesi ve koordi- nasyon sağlayacak" sektör holdingleri içinde toplanacaklardır. Sektör holdingleri, bağlı şirketlerin yönetim kurullannın oluşturulma- sında hissedar olarak yetkili olacaklardır. Tepede ise, sektör holdinglerinin sahip olduk- lan KİT hisselerinin yüzde 51 'ini devredecek- leri "statüsü özerk bir kurum" oluşturulmak- tadır. Bu özerk kurumun yönetimi konusunda bir açıklık olmamakla beraber, TBMM tara- fından seçilecek bir "mütevelli heyet" ve altın- da "icra kurulu"ndan söz edilmektedır. Özel- liştirme, birleştirme, yeniden mali yapılanma, küçüîtme, yer değiştirme ve kapatma gibi ön- lemleri alma yetkisinin bu kurumun yetkisin- de olacağı belirtilmektedir. Devlet Bakanı Prof. Çiller'e göre. bundan sonra siyaset adamlannın KİT'ler üzerinde atama yapma, kararlannı etkileme gücü ol- mayacaktır. (Panorama, 24 Kasım-1 Aralık 1991) Ekonomik gereklere uygun yönetim Hemen belirtelim ki, bugün bu yapısal dü- zenleme ile amaçlanan "özerkleştirme" KİT'- ler konusunda bugüne dek yapılmış yasal düzenlemelerin de temel amacıydı. Nitekim, 1964 yılında çıkanlmış olan 440 sayılı yasa (m.2) bu kumluşlann. "özerk bir tarzda, kar- ma ekonominin kurallarına ve ekonomik gerek- lere uygun olarak vönetilmelerini" amaçlan arasında belirtirken; 60 sayılı KHK (2929 sa- yılı yasa olmuştur) ve 233 sayılı KHK'da hep aynı amacı yinelemişlerdir. Yalnız 233 sayılı KHK'nın diğerlerinden farkı, "kanna ekono- minin kurallarına" uygun yönetilme yerine "ekonominin kurallarına" uygun yönetilmele- rinden söz etmesidir. Bu yasal düzenlemelere karşın, bugün ortaya çıkan durum, "özerk yö- netim" amacının gerçekleştirilemediğini İca- nıtlamakta; siyaset adamının, siyaset adamına güvensizlik içinde model arayışında olduğunu göstermektedir. KlT'lerin yeniden yapılanması için düşünü- len model, ttaJya'da uygulanan IRI Modeli 1 nden esüılenildiği izlenimi vermektedir. Aslın- da bu model, kamu girişimciliği uygulamasın- da başanlı bir model olarak değerlendirilmek- tedir. Dolayısıyla uygun bir model seçildiği söylenebilir. Aslında, 1983 yılında 60 sayılı KHK (daha sonra 2929 sayılı yasa) ile uygulanmaya çalışı- lan da kısmi bir sektör holdingi modelidir. Zira, bu düzenleme ile KİT, bir holding, fi- nans ve yönetim üst kuruluşu olarak düşünül- müş. işletmelerin müessese ve bağlı ortakhk olarak örgütlenmesi ilkesi benimsenmiştir. Bu modelde Hazine'nin, şirket olarak örgütlen- mesi zorunlu bankalar dışında, yalnızca KİT düzeyinde mal sahibi olarak ortaya çıktığı gö- rülmektedir. Bu düzenlemeyi yapanlar, örneğin Siimer- bank gibi bir kuruluşun halka satışındaki güç- lüğü düşünerek, işletmelerini bağlı ortakhk haline getirip halka satışını sağlayacak bir sis- temi benimsediklerini özellikle belirtmişlerdir. Oysa, programmda KİT'lere bağlı işletmeleri AŞ haline getirip hisse senetlerini halka sata- cağını söyleyen ANAP hükümeti 1984 yılında bu modelin uygulamaya geçirilmesine fırsat tanımadan, bugün yürürlükteki 233 sayıh KHK'yı çıkanp, "şapka kurumlar" diye nite- ledikleri sektör kurumlannı kaldınp, bazı ku- ruluşlan da bölerek birden çok İDT, müessese ve bağlı ortakhk kurmak yoluna gitmiştir. 60 sayılı KHK bugün önerildiği gibi tam bir sek- tör holdingi uygulaması getirmemekle bera- ber, denenmeye değer bir ara model niteliğin- deydi. Üç kademeli örgûtlenme Yeni yapılanmada üç kademeli bir örgüt- lenme biçimi benimsenerek müessese, bağlı ortakhk ve işletme gibi aynmlann kaldınlma- sı isabetli olacaktır. Zira, yeni modelde işlet- melerin kuruluş ve faaliyeti özel hukuk kural- lanna bağlı AŞ'ler olarak örgütleneceği anla- şılmaktadır. Böylece, kamu payının değişik oranlarda bulunacağı sektör holdinglerine bağlı ortaklıklardan (AŞ) oluşan bir eylemci taban ortaya çıkacaktır. Kamu paymın sahibi durumundaki devletin (yani Hazine) yöneti- me doğrudan müdahalesi gerçekleştirilmeye çalışılan özerklikle güç bağdaşacağı için, sek- tör holdingleri denilen ara kademe oluşturul- mak suretiyle eylemci tabanda yer alan şirket- lerin yönlendirilmesi yoluna gidilebilir. Yeni yapılanmada üçüncü ve en üst kade- meyi ise "özerk statöiü kıınım" oluşturacaktır. Kanımızca yeniden yapılanmada en dikkatli düzenlenmesi gereken bu üst kuruluş olmak- tadır. Zira, kamu hisselerinin yönetiminde eı etkili basamak burası olacağı gibi, hüküme politikaları ile uyum da onun aracıhğı ile ger çekleştirilecektir... Zaten, holdinglerin ellerin- deki hisse senetlerinin yüzde 51 'ini bu kuruma devretmelerinden de bu anlaşılmaktadır. öte yandan, bugünkü sistemde Kamu Ortaklığı Idaresi'nın işlevi büyük ölçüde bu özerk ku- rum tarafından üstlenilecektir. Bilindiği gjbi, Hazine hissedarlığının gerektirdiğj işlemleri yapmak görevi HDTM'ye (kamu fınansmanı birimi) aittir. Dolayısıyla, bu özerk kurumun Hazine ile ilişkilerinin de yeniden düzenlen- mesi gerekecektir. Kendiliğinden özelleştirme Türkiye'de gerçekleştirilmeye çalışılan hol- dingleşme modeli merkezden bir programa göre uygulanmaya çalışılan özelleştirme kar- şısında kendiliğinden (spontane) özelleşürme- ye elverişli bir model olarak da görülmektedir. Zira bu modelde özelleştirilecek teşebbüslere holding yönetimleri karar vermekteıdir. İlalya ve İspanya'daki holding uygulamalan bunun tipik örneği olarak gösterilmektedir. Nitekim, 1984-1985 yıllarında İtalya'da işbaşındaki sosyalist hükümetin programında olmamakla beraber, 2.5 milyarpaund tutanndaki özelleş- tirme IRI tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeni model üzerindekı tartışmalar, hol- dingler ve özerk kurumla beraber yeni bir bü- rokratik yapmın yaratılacağı endişelerinin ileri sürülmesine yol açmıştır. Bunu, uygula- madaki tutumlar gösterecektir. Ancak, bu arada yeniden yapılanmada ve özelleştirmede önemli sorunlardan birini personel konusu- nun oluşturacağı bir gerçektir. Esasen KİT'ler konusundaki temel eleştirilerden biri personel fazlalığının bu kuruluşlar üzerinde yarattığı ağır yük olmuştur. Bilindiği gibi, özelleştirme- ye koşut olarak personel rejiminde değişiklik zorunluğu gerekçe gösterilerek 308 ve 399 sa- yılı KHK'larla yapılan düzenlemeler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişlerdir. Bundan sonra anayasaya uygun yapılacak bir düzenleme ise 657 sayılı Devlet Memurları Ka- nunu'nun düzenlediğınden çok farklı olmayan yeni bir "memur" statüsü yaratacaktır. Kam- mızca KİT personel rejiminin çözümü, anaya- sanın bugüne değin pek üzerinde durulmamış olan 128. maddesinin, memuru tanımlamaça- basına girmeden, yeniden düzenlenmesini ge- rektirmektedir. PARİSTEN SELÇUK DEMİREL YeniBakanlar ve Memııriar Bugünlerde bakanlıklarda müsteşarından, genel müdürüne, oralardan şube müdürlüklerine, hatta şeflere kadar herkes görevden alınma, uzak yerlere sürülme korkusundadır. RECEP BİLGİNER Derneği Başkanı Ankara karmakanşık; hani kim kime dum duma dedikleri gibi. Devlet her şeyi bırakmış, iki şeyle uğra- şıyor. Birincisi. ardı arkası kesilmeyen, neza- man kesileceği de belli olmayan kutlama heyetlerini selamlamak. Ikincisi, koalisyon hükümetinin çiçeği burnunda bakanlannın tasfiye girişimle- ri. Birincisi. devlet mekanizmasını çalışa- maz duruma getirmiştir. Anadolu'nun her yanından gelen bu kutlama heyetle- rindeki insanların sayılan, olsa olsa elli bin civarındadır. Geriye kalan altmış milyonun aleyhine. devletin zamanı bun- lara harcanmaktadır. Ve bu kutlama heyetleri. televizyona. gazete sayfalanna yansıdıkça. toplumun öfkesi de iktidarın aleyhine kabanyor. Buna aldıran yok. Özellikle, sebebi ne olursa olsun, bas- kın biçiminde gelen yüksek oranlı zam- lar, her geçen gün, seçmenle iktidar ara- sında yaşanan balayını sirke ayına dönüştürmeye gebe. Çağdaş anlamda demokratikleşme atı- lımları. gerçi onurlandıncı girişimlerdir. Hoşgörülü. insan haklanna saygılı, va- tandaşı yüceltici bu girişimler. umarız, kısa sürede, toplum katmanlanna da yansır. EKerir ki. bu girişimler, kimi ba- kanların kişisel şovlarına dönüşmesin, devletin kalıcı politikası olsun. Bütün bu çarpıcı girişimlerin. parlak sözlerin ötesinde. ulus olarak elimize ge- çen. geçecek olan ne? Sosyal barış sağlanacak mı? Zenginin imtiyazlannın fakiri ezmesi önlenecek mi? Devlet daireleri, kendilerinin var olma nedeni olan vatandaşa. eşit, güler yüzle davranacak mı? Mahkemeler tıkır tıkır işleyecek, ada- let şaşmaz ölçülere kavuşacak mı? Memuru. işçisi, emeklisi ile bütün orta- direk, insanca yaşam düzeyine erişecek mi? Tiyatro ve Televizyon Yazarları Rüşvet, adam kayırma. partizanca tu- tumlar. gelir dağılımındaki adaletsizlik- lergiderilecek mi? Yoksa hükümet düzeyinde çizilen, alt kademelere yansımayan bupembe tablo- lann hayaliyle, yine. zaman akıp gidecek mi? Ankara neden karmakanşık? Hükümetin ve bakanlannın ikinci uğ- raşlanna gelince: Ülkemizde, bakan dü- zeyine yükselmiş olmakla. devlet adamı olmak. hep birbirine kanştırılmıştır. Ni- ce politikacı, nice bakan, hiçbir iz bırak- madan unutulup gitmiştir. Devlet adam- lığı düzeyine ulaşanlar ise, hep saygıyla anılmışlardır. Karmakanşık Ankara"da, nereye git- sem, bakanların bürokrasideki tasfiye hareketlerinden söz ediliyor. Bu arada, geçen dönem ya da geçen dönemlerde bakanlıklann kadrolannın çok şişirildiği de bir gerçektir. Bazı gö- revlere, ehil olmayan partizan kişilerin getirilmiş olduğu da. Yanlış olan, böylelerini o yerlerden uzaklaştırmak değildir. Yanlış olan. on- lann yerine. yine bakanın, partiden ya da dost ve aile çevresinden birilerini getirme eğilimidir. Devlet adamlığına yükselmiş bir ba- kan, önce üst düzey bürokratlann çalış- malannı gözden geçirir. Nereden, kimin tarafından o makama getirildiğini değil. Dürüst mü, yetenekli mi, görevine bağlı mı ona bakar. Bürokratlann korkusu Önceliklere, yakın çalışma arkadaşla- rına, izleyeceği bakanlık politikasının il- kelerini açıklar. Onların bu ilkelere uyum sağlayıp sağlayamayacaklarına bakar. Yoksa, "Sen benden önceki bakan ya da iktidar zamanında buraya getirildin, ben seninle çalışmam" gibi gerekçelerle, dev- letin memurunu yerinden etmeye kalkış- mak, adaleti zedeler. Kamuya yansıdığı ölçüde de vicdanlan rahatsız eder. Devlet kalıcı, bakanlar gidicidir. Bugünlerde bakanlıklarda, müsteşa- nndan genel müdürüne, oralardan şube müdürlerine, hatta şeflere kadar herkes görevden alınma, uzak yerlere sürülme korkusundadır. 1950'den sonra, İ. İnönü'nün muhalefet iideri olarak Mec- lis'te yaptığı konuşmada. "Devlet me- murları, tapu memurundan kapıcısına kadar denklerini toplamışlar, ne zaman nereye sürüleceklerini bekliyorlar" biçi- mindeki konuşmasını hatırlatıyor. Devlet memuru ne yapsın? Politikaya, ya da politikacıya bulaştınlmışlarsa, ka- bahat kimin? Çalıştığı bakanlıkta, kendi şefınden, bakana kadar uyum içinde ça- lışmasa, atıiacak ya da "Sen bizden değil- sin, muhalefertensin" diye sürülecek. O dönemde çalışınca da, daha sonraki dö- nemde, iktidar, dolayısıyla bakan deği- şince de, "Sen benden önceki iktidarın adamısın" tehdidi ile karşılaşacak. Yeni yetme danışmanlar Bu yanlış, bu devletin ciddiyetine ya- kışmayan durumlara bir son vermeli ar- tık. Memur. kime kul olacağının şaşkınlı- ğından kurtulsun. kişilerin değil, devletin memuru olduğunun bilincine varsm. Başbakan Demirel'e vatandaş, "Baba" diye sesleniyor. Milletin bütünü içinde, önemli bir yer tutan, her kademedeki me- muru da, 'Baba' bu korkudan kurtarsın artık. Ankara'da, bir de bakanhklann yeni yetme danışmanlanndan şikâyetler yay- gın. Daha önce, bir köşeye itilmiş, ya da partilere yamanmış, çalıştığı bakanlıkla- rın çahşmalan hakkında doğru yanlış, bilgiler sızdırmış, yani casusluk yapmış kişiler yeni iktidann bakanlanyla birlik- te, danışman olup çıkıvermişler, kimileri- nin yeteneğine bakılmadan, casusluk hizmetine ödül olarak. Bunların, bilenmiş öfkeleri, bastırama- dıkları kıskançlıkları ile yeni klikler oluş- turulmuş. Böylece, politikadan gelen, deneyimsiz bakanlan yönlendiriyorlar- mış. Yunus Emre'nın "Şimdi üç buçuk oku- yan yaman danışınan olur" dediği gibi. bir çeşit asalak sığınağına dönüştürmüşler İcimi bakanlıkları. O bakanlar da "Akıl- sız bir dost yerine akıllı düşman yeğdir" gerçeğini öğreninceye kadar çok canlar yanacak anlaşılan. ZEHRA İPŞİROĞLU Sanatta Tutuculuk Murat Belgeri\n"Değişmeyi Sindirmek" adlı yazısında vurguladığı gibi (Cumhuriyet, 6.1.1981) yeniliğe oldukça kapalı bir toplumuz. Bu da gelenek, görenek ve alışkanlık- lann kıskacından kurtulmamızı büyük ölçüde engelliyor. Tutuculuk günlük yaşamdan aile ilişkilerine, eğitim sis- temimizden kültür ve sanat yaşamımıza değin çeşitli alan- larda etkisini sürdürüyor. Tutuculuk ve yaratıcılık birbiriyle hiç bağdaşmadığı, ter- sine iki ayrı ucu oluşturduğu için tutuculuğun en acınası örneklerini yı'lardır sanat yaşamımızda görebiliyoruz. özellikle tiyatro alanında gerek oyun yazarlığı gerek yö- netmenlik gerek oyunculuk açısından eskimiş kalıplar geçerliğini korumayı sürdürüyor. Bilinmeyen, tanınma- yan, alışılmadık olan çoğu kez yadırgattığından tutucu çevreler yeniliği, çağdaşlığı, deneyselliği savunanlara ya/nızca kapılarını kapamakla yetinmiyorlar, aynı zaman- da karşı çıkıyorlar, tepki gösteriyorlar. Bugün Türk Tiyatrosu sesini yurtdışında yeterince duyu- ramıyorsa bunun nedenini yabancı ülkelerin bizlere karşı ilgisizliğinde değil, kendimizde aramalıyız. Batı ülkelerin- de kimse sakalı uzamış konulara, klişeleşmiş birsahnele- me anlayışına ilgi göstermiyor. Sanatta yaratıcılık, buluş, yorum aranıyor. Şu günlerde Dostlar Tiyatrosu'nda sergilenen "Sevdalı Bulut" gölge oyunlarından masklara, renk renk bidonlar- dan oluşan işlevsel Kültippofrakamıztfatfa önemli bazı değlşikllklepin yapılaasıartıh kaçınılmaz ftup. Tutaculukla, ntllll gibi safsatalarla bir yBritre vafHaMlecajin» inanmah zor. bir dekordan cam- bazlığın sınırında bir ekipoyurtculuğuna de- ğin kullanılan tüm ti- yatro etkileriyle böy- lesine biryaratıcılığın çok çarpıcı birörneği- ni veriyor. Oyunun yönetmeni Mehmet _ ^ _ _ ^ _ ^ _ ^ ^ ^ _ ^ _ _ ^ _ _ _ _ Ulusoy geleneklerin içine tıkanıp kalmam/ş, geleneklerden Brechfin tanımıyla "kaynak olarak yararlanarak" alışılagelmişin sınırlarını kı- rıyor, böylece kendini dünyanın her yerinde kabul ettirebi- lecek gerçek bir sanat olayı sunuyor bize. Bugün Ulusoy gibi öncü bir görev üstlenen yönetmenle- rimizin sayısı parmakla sayılacak denli az. Ama bu kadarı bile bir umuda işaret ediyor, bir şeylerin yavaş yavaş de- ğişmeye başladığı umuduna... Bu bağlamda son zaman- larda izlediğimiz oyunlardan "Deli Dumrul" (Yön. Yücel Erten), "Ivan Ivanoviç Var mıydı Yok muydu" (Yön. Kenan Işık), "Bay Hiçlik ve Sonsuzluk Kitabevi" (Yön. Başar Sa- buncu), "Hizmetçiler' (Yön. Reha Erdem) ve Ferhan Şen- soy'un kimi oyunlan örnek gösterilebilir. Çünkü biz beğe- nelim ya da beğenmeyelim farklı çizgilerde olan bu oyun- ların, tiyatroda yeni bir arayışı dile getirdikleri yadsına- maz. Toplumumuzda son yıllarda yaşadığımız dalgalanma- lar, tutuculuğun sığ kalıplarından kurtulmanın zamanının çoktan geldiğini gösteriyor bize. Ama bu yenilik için yenilik yapma, moda akımlara kapılma anjamına gelmemeli. Çünkü sanat her şeyden önce özgün olmayı koşullar. öz- günlüğün eksik olduğu yerde ise sanattan söz edilemez. Üzerinde düşünülmesi gereken bir başka önemli nokta da sanatın ancak hiçbir sınır ve kısıtlama tanımayan özgür bir ortamda yeşerebüeceğidir. Böylesi bir özgürlüğün tu- tucu güçlerle zaman zaman bilinçli olarak zaman zaman bilinçsizce engellendiği geçiş dönemlerinde ise sanatçı- lar hep öncü bir görev üstienmişlerdir. Acaba bizde de yavaş yavaş böyle bir gelişimden söz edilebilir mi? Bile- miyorum, ama şurası kesin ki her alanda olduğu gibi kül- tür politikamızda da önemli bazı değişikliklerin yapılması artık kaçınılmaz olmuştur. Tutuculukla, milli kültürümüz, milli değerler gibi safsatalarla bir yerlere varılabileceğine inanmakzor. ALAŞEHİR 1. ASLİYE HUKUK HAKİMLÎĞİ'NDEN DosyaNo:1991 /106 Davacı Necdet Ağar vekili Av. Kenan Gülcan tarafından davahlar Mustafa Kâzım Sağıroğlu ve Emet Canbazoğlu mirasçılan aleyhine açılan Alaşehır ilçesi Katırlı Köyü 214 parselden ıfrazen 1002, 1004. 1006 parsel sayılı taşınmazlann 106,40.000'er hisselerinin iptali ile da- vacı adına tescili davası nedeniyle: Davalılardan Fergün Durakbaşı ve Gençer Canbazoğlu'nun tebli- gata elverişli adreslen tespit edilemedığinden, dava dilekçesi ve davetı- yenın ilanen teblığıne karar verilmiş bulunduğundan, duruşma günü olan 22.1.1992 Çarşamba gunu saat 9 00 da hukuk mahkemeleri du- ruşma salonunda bizzat hazır bulunmalan veya kendılerin temsil ede- cek bir vekıl göndermelerı gerektiğı, aksı halde tahkikat ve yargılama- ya adı geçen davahlann yokluğunda devam edilerek karar venleceği dava dilekçesi, tensip tutanağı ve duruşma günü yerine kaim olmak üzere ıianen tebliğ olunur. Basın: 17022
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle