Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/4 HABERLER 6 OCAK 1992
^HUKUKÇU
GÖZÜYLE
BLLEINT TANOR
Cumhurbaşkanlığı Krizi
Türkiye, 1989'dan beri birde "Cumhurbaşkanlığı krizi'
yaşıyor. Özal'ın kendini seçtirme usulü bunun başlangıcı
olmuştu. Ondan bu yana da yetkilerini kullanma biçimi
ve taraflı tutumu, Cumhurbaşkanlığı makamını bir sorun
dağı haline getirdi.
Bu, bir estetik ya da zarafet eksikliği sorunu değildir.
Çankaya'ya iletilen yazılarda "arz" yerine "rica" deyimi-
nin kullanılması ya da Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'la
görüşme programını "memuru" eliyle iletmesinin "şıklık"
anlayışı açısından yadırganması, önemli kapışma nokta-
ları sayılamaz.
Hatta, bazı kararnamelerin Cumhurbaşkanı'nca imza-
lanmaması da aşılamayacak bir sorun değildir. Kuşkusuz,
Cumhurbaşkanlığı bu konularda otomatik bir imza maka-
mı sayılamaz, hukuka aykırı gördüğü durumlarda hükü-
meti uyarma olanağına sahiptir. Nitekim, vaktiyle F. Ko-
rutürk'ü her şeye kolay imza attığı için "Çankaya Noteri"
diyeeleştiren S. Demirel, T.Özal'ın bir kararnameyi imza-
lamamakta direnmesini hayli yumuşak bir üslupla karşı-
lamıştır. Zaten sonunda karamame imzalanmıştır. Doğru-
su da budur. Çünkü, bu konuda sorumlu olan, dolayısıy-
la yetkili olan da Cumhurbaşkanı değil, hükümettir.
O halde sıkıntı nerededır? Sıkıntı iki türlüdür ve Özal:
ın iki yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde bunların ikisi de
yaşanmıştır. Birincisi, Cumhurbaşkanı'nın TBMM çoğun-
luğuyla aynı siyasal cenahtan gelmesi, bu çoğunluğa ege-
men olmaya devam ettiği sürece kendini pek çok alanda
yetkili sanması; giderek, sorumsuzluk zırhının arkasına
saklanarak asıl siyasal karar organı durumuna gelmeye
özenmesidir. Y. Akbulut'un başbakanlığı döneminde bu
yaşanmıştır. İkincisi ise Cumhurbaşkanı'nı seçmiş olan si-
yasal çoğunluğun Mecliste azınlığa düşmüş, bir başka ve
karşıt bir çoğunluğun ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ _ _ ^ ^ ^ _ ^ ^ ^ ^
Açmaz, parlamenter
sistemin sadeliğini bozan
unsurların anayasaya
yerieştirilmesinden
kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla çözüm de,
günübirlik alıştırmalarda
değil, klasik parlamenter
sistemin netliğine geri
dönüştedir.
ve bunun yeni hükü-
metinin oluşmuş ol-
masıdır. Bu durumda
Cumhurbaşkanı'nın
eski alışkanlıklarını
sürdürmeye çalışma-
sı, onunla hükümet
ve Meclis çoğunluğu
arasında sürtüşme ve
kapışma hali demek
olur ki bugün yaşa-
nan da budur.
Ama yine de asıl
bakılması gereken
nokta "s/stem"dir. So
ru, basitçe şöyle so-
rulabilir: T. Özal iki yıldır oynayageldiği rolü, 1924 ve 1961
anayasaları altında oynayabilir miydi? Kanımca, ne DP kö-
kenli ve destekli Bayar ne de asker kökenli ve destekli Gür-
sel, Sunay ve Korutürk, böyle bir role soyunmuşlardır. Ba-
yar döneminde bile yaşanmayan bir "Cumhurbaşkanlığı
krizi" 1982 Anayasası altında yaşanabiliyorsa, bunun ana-
yasadan kaynaklanan nedenleri de olmalıdır.
1982 metni, Cumhurbaşkanı'nı güçlendirmiştir. Anaya-
sanın 8,104 ve 108'incı maddelerine bakmak bunu anla-
maya yeterlidir. Bu güçlenme yasama, yürütme ve yargı
alanlarını kapsamaktadır. Cumhurbaşkanı'nın tek başına
yapmaya yetkili olduğu işlemler dışındaki kararlarının an-
cak başbakan ve ilgili bakanın imzasıyla oluşması kuralı,
bu durumu hafifletmeye yetmez. Asıl önemlisi Cumhur-
başkanı, sıkıyönetim, olağanüstü hal ve savaş durumu gibi
kritik dönemlerde yürütmenin başını çekmekte, ayrıca Milli
Güvenlik Kurulu'na da başkanlık etmektedir. Unutulma-
malı ki Türkiye on yılı aşkın bir süreden beri bu "kritik dö-
nemler"le içiçedir. Sistemde yalnız yürütme iki başlı de-
ğildir, "iktidar ikiliği"ne kapı açılmıştır.
Böyle olunca da, "Cumhurbaşkanının yetkilerine mi,
yoksa hükümetin yetkilerine mi tecavüz edilmektedir?"
sorusunun gündemden eksilmesi beklenmemelidir. Cum-
hurbaşkanı'nın zaman zaman "güvercinleşmesi", zaman
zaman da "şahinleşmesi" kaçınılmazdır. Benzeri sorun-
lar Yunanistân ve Portekiz'de de yaşanmıştır. Açmaz, par-
lamenter sistemin sadeliğini bozan unsurların anayasa-
ya yerieştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye'nin çok
partili hayatında pek yaşamadığı bunalımlardan biri olan
"Cumhurbaşkanlığı krizi" de 12 Eylül müdahalesinin ku-
cağımıza bıraktığı bir sorundur. Dolayısıyla çözüm de, gü-
nübirlik alıştırmalarda değil, klasik parlamenter sistemin
netliğine geri dönüştedir.
Dileyelim ki en başta DYP, yeni anayasa taslağında
Cumhurbaşkanına bugünküne benzer bir statü tanıma
eğiliminden vazgeçsin, hele hele sistemi daha da çıkmaza
sokacak olan "cumhurbaşkanını halka seçtirmek" öneri-
sini bütünüyle unutsun.
Şehit binbaşı için tören
• KAHRAMANMARAŞ (Cumhuriyet Güney tlleri •
Biirosu) — Pazarcık ilçesine bağlı Şanlıuşağı köyü
yakınlarındaki bir operasyon sırasında önceki akşam şehit
edilen Binbaşı Tahsin Büyükçoban'ın (40) cenazesi toprağa
verilmek üzere memleketi olan Bilecik'in Gülmez köyüne
gönderildi. Binbaşı Tahsin Büyükçoban için dün
Kahramanmaraş İl Jandarma Alay Komutanlığı'nda
Kahramanmaraş milletvekilleriyle, Jandarma Bölge
Komutanı Tuğgeneral Recai Uğurluoğlu, Garnizon
Komutanı Albay Nimetullah Durmaz, Vali Erdoğan İzgi,
Belediye Başkanı Ali Sezal ve çalışma arkadaşlarıyla
yurttaşların katıldığı bir tören düzenlendi.
TSK Yönetmeliffl
• ANKARA (AA) — Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Seferberliği Yönetmeliği değiştirilerek sadeleştirildi ve günün
şartlarına uygun hale getirildi. Resmi Gazete'nin dünkü
sayısında yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmelik uyannca,
erbaş ve erlerin kaynak saptama işlemleri muvazzaflık
hizmeti yapılırken belirlenecek, mahkeme kararıyla TSK'dan
çıkarılan subay ve astsubaylar ile disiplinsizlik ve ahlaki
durum nedeniyle sicil yoluyla astsubaylıktan çıkanlanlar "er
kaynağına" alınacak.
'Halkevleri nedir, ne değildir'
• tç Politika Servisi — Halkevleri Genel Başkanı Ahmet
Yıldız, geçmiş donemdeki sağ parti liderlerinin günümüzde
sosyal demokrat bir nitelik kazandıklarını söyledi. İstanbui
Düğün Sarayı'nda dün düzenlenen 'Halkevleri nedir, ne
değildir' konulu tartışma kurultayında konuşan Ahmet
Yıldız, halkevlerinin bir sınıfın, partinin ve belirli bir
örgütün yan kuruluşu olmadığını belirterek "Türkiye çok
yönlü bölgesel kültür ve değer yargılannın iç içe bulunduğu
bir mozaikler diyarı gibidir. Kökenleri ne olursa olsun,
insanlar birbirine saygı göstermeli ve bu temelde parlamento
dışı muhalefet görevini yerine getirmelidir" dedi.
Prof. Ersen Milli Eğitim Müsteşan
• ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) — Milli Eğitirri
Bakanlığı Müsteşarlığı'na İTÜ öğretim üyesi Prof. Dr.
Necati Ersen getiriliyor. Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan,
Prof. Ersen'in kararnamesinin hazırlanarak Başbakanlık'a
gönderildiğini söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı Musteşarlığı,
eski müsteşar Doç. Dr. Nihat Bilgen'in gorevden alınarak
bakanhk danışmanlığına atanması uzerine boşalmıştı.
Genel Başkan Yardımcısı Ekinci, SHP kurultayı nedeniyle sustuklarını söyledi
DYP'de HEFe tepki donduruldu
DYPli Dülger ve Alişan, yönetimde değişiklik
olması ve yeni yönetimin koalisyon protokolüne
uymaması durumunda, sorunun iki partiyi aşıp
Türkiye'nin sorunu haline gelebileceğini
belirttiler.
Genel Başkan Yardımcısı Ekinci ise parti içinde
HEP'li SHP'ye duyulan tepkinin kurultay
sonrasına bırakıldığını belirterek kurultay
sonrasında konunun yeniden gündeme
geleceğini vurguladı.
GÜNSELİ ÖNAL
ANKARA — DYP'de gözler,
SHP'nin olağanüstü kurultayı-
na 20 gün kala, koalisyon ortak-
larının iç sorunlarma çevrildi.
SHP Genel Başkan Yardımcısı
Mefamet Dülger ve Genel İdare
Kurulu (GİK) üyesi Cemal Ali-
şan, parti yönetiminde değişik-
lik olması durumunda, yeni yö-
netimin koalisyon protokolüne
uymaması olasılığı konusunda
duyduklan endişeyi dile getirdi-
ler. Dülger ve Alişan, SHP'nin
kurultayuun ardından protokole
uyulmaması durumunda soru-
nun iki partinin sorunu olmak-
tan çıkıp Türkiye'nin sorunu ha-
line geleceğini belirttiler.
DYP'nin siyasi işlerden sorum-
lu Genel Başkan Yardımcısı Ha-
san Ekinci ise, partisinde HEP'li
SHP'ye duyulan tepkinin kurul-
tay nedeniyle askıya alındığını
kaydederek, kurultay sonrasın-
da konunun yeniden gündeme
geleceğini söyledi.
Genel Başkan \&rdıması Dül-
ger, SHP'nin yönetiminin değiş-
mesi ve yeni hükümetin koalis-
yon protokolüne uymaması du-
rumunda, "Türkiye'nin yeniden
bir hükümet problemi Ue karşı
karşıya kalacağını" söyledi. Bu-
nu çok önemli ve büyük sorum-
luluk gerektiren bir konu oldu-
ğunu vurgulayan Dülger, sözle-
rini şöyle sürdürdü:
"bilemiyorum, SHP'de böyle
bir durumla karşı karşıya kal-
mak ister mi? Zaten kâfı dere-
Maliye ve Gümrük Bakanı Oral rüşvet, yolsuzluk ve suiistimale karşı genelgeyayınladı
Bürokrata yolsuzluk uyarısıOral: "Önümüzdeki dönemde, aldıkları
tedbirler başarısız sonuç veren ve kendilerine
bağlı birimlerde suiistimal olayları zuhur eden
yöneticilerin idari yönden sorumlu tutulmaları
yoluna kararlılıkla gidilecektir!'
Sümer Oral
ANKARA (AA) — Maliye ve
Gümrük Bakanı Sümer Oral,
yayımladığı genelgede, rüşvet,
yolsuzluk ve iltimasla mücade-
lenin büyük önem taşıdığını be-
lirterek, "Önümüzdeki dönem-
de, aldıklan tedbirler başarısız
sonuç veren ve kendilerine bağlı
birimlerde suiistimal olaylan zu-
hur eden yöneticilerin idari yön-
den sonımlu tutulmalan yoluna
kararlılıkla gidilecektir. Kamu
hizmetinin tam bir tarafsızlık
içinde yüriitülmesi bususu. ıs-
rarla takip edilecek ve
denetlenecektir" dedi.
Maliye ve Gümrük Bakanı
Sümer Oral tarafından bakan-
lığın bütün birimlerine iletilmek
üzere bir genelge yayımlandı.
Rüşvet, suiistimal ve iltimas ko-
nusunda bütün çalışanlann dik-
katini çeken Bakan Oral genel-
gede şunları söyledi:
"Bakanlığımızda görev ya-
pan amir ve memurlann kamu
hizmetini hükümet programın-
da belirtilen esastar çerçevesin-
de titizlikle yerine getirmeieri ve
rüşvet, iltimas ve yolsuzlukla es-
kiden olduğu gibi mücadele et-
meleri büyük önem taşımakta-
dır. Kamu yönetiminde meyda-
na gelecek rüşvet, iltimas ve yol-
suzluk olaylannda, o idarede
yönetim ve denetim görevini ifa
eden yöneticilerin idari sorum-
luluklannın tayin ve tespitine
önümüzdeki dönemde özel bir
önem verilecekür."
Maliye ve Gümrük Bakanı
Sümer Oral, genelgesine şöyle
devam etti:
"Bu itibarla, şimdiden her
kademedeki yöneticilerin rüş-
vet, iltimas ve yolsuzlukla mü-
cadele açısından yarariı gördük-
leri ber türlü tedbiri almalan ge-
rekli görülmüştür. Önümüzde-
ki dönemde, aldıkları tedbirler
başarısız sonuç veren ve kendi-
lerine bağiı birimlerde suiistimal
olayları zuhur eden yöneticile-
rin idari yönden sorumlu tutul-
malan yoluna kararlılıkla gidi-
lecektir.
Ayrıca Başbakanugın nüfuz
ticareti yapılmaması ve eşanti-
yon kabul edilmemesi Ue ilgili
17.12.1991 gün ve 08-3-383-
26209 sayılı talimatlanna titiz-
likle uyulması için gerekli her
türlü önlemin ahmp alınmadıgı
her kademede sürekli kontrol
edilecektir. Bakanlıgunızda, ka-
mu hizmetinin tam bir tarafsız-
lık içinde hiçbir yakınlık iddia-
sına itibar edilmeksizin, tama-
men mevzuatın öngördüğü çer-
çevede yüriitülmesi bususu ıs-
rarla takip edilecek ve denetle-
necektir."
ÖZGÜR-DER — Bakırköy'de Özgürlük Meydanı'nda toplanan yaklaşık yüz kişilik bir grup, "İşkenceye son'
muzda öldürülenlerin suçu neydi, katilleri nerede" yazılı pankartlarla gösteri yaptı. (Fotoğraf: AA)
'Kayıplar bulunsun","12 tem-
Bakırköy'de gösteri, 15 gözaltıİstanbui Haber Sfnisi — Haklar ve Ozgürlükler Derneği (Özgür-Der)
tarafından işkence ve gözaltıları protesto amacıyla düzenlenen gösteride
15 kişi gözaltına alındı.
Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda dün saat 12.00 sıralannda toplanan
yaklaşık yüz kişilik bir grup, "İşkenceye son", "Kayıplar bulunsun",
"12 temmuzda öldürülenlerin suçu neydi? Katilleri nerede?" yazılı
pankartlar açtı. Burada Özgür-Der'li aileler, işçiler, memurlar, sakatlar
ve Armutlu halkı adına hazırlanan bir basın açıklaması, yaşlı bir kadın
tara/ından okundu. Yazılı açıklamada, iktidarın demokrasi, özgürlük ve
adalet vaatleri altında hâlâ işkencelerin sürdüğü belirtildi. Bazı
olaylann faillerinin bulunmadan insan haklanndan söz edilemeyeceği
kaydedilen açıklamada, "Kaybedilenlerin akıbeti açıklansın. Kayıplara
son verilsin. Kontrgerilla dağıtılsın. Evlerde, sokaklarda insan avına
çıkanlar engellensin" denildi.
Daha sonra çeşitli işkence yöntemlerinin karikatürize edildiği resimler,
zincirlere bağlı bir insan maketi, kayıp oldukları ya da gözalünda
öldükleri ileri sürülen Yusuf Erişti, Hüseyin Toraman, Birtan Altunbaş ve
Seher Şahin'in fotoğraflarını taşıyan göstericiler sloganlar atıp marşlar
söyledi.
Göstericiler dağılırken mudahale eden güvenlik kuvvetleri 15 kişi-
yi gözaltına aldı. Gözaltına alınanların Yenimahalle Karakolu'nda
sorgulan yapıldıktan sonra siyasi şubeye gönderildikleri bildirildi.
67bin cami, 5 binin üzerinde Kuran kursu, 80 bin personelpara yutuyor
Diyanet bütçesi iki trîlyonANAP iktidarlan döneminde kadrosu ve
bütçesi en çok arttırılan kuruluş olan
Diyanet'in bütçesinin bu yıl 2 trilyon lira
olması hedefleniyor. Son on yılda Kuran
kurslarının sayısı ikiye katlandı, cami sayısı
67 bine ulaştı. 80 bin personelin 50 bini
Açıköğretim yoluyla yüksekokul mezunu
yapılacak.
HAKAN AYGUN
ANKARA — Diyanet Işleri
Başkanhğı "büyüme rekonı"na
gidiyor. Bu yıl bütçesinin 2 tril-
yon liraya ulaşması beklenen
başkanlık 15 kamu personelin-
den birini bünyesinde banndırı-
yor. Her yıl 1700 artarak 67 bi-
ne ulaşan cami sayısıyla "mem-
leketin en ücra köşesine
ulaşmakta" Milli Eğitim Bakan-
lığı'nı bile geride bırakan baş-
kanlığın yeni hedefi, 80 bin per-
sonelinden 50 binini açıköğretim
yoluyla yükseköğrenimli yap-
mak.
Prof. Dr. Said Yaacıoglu'nun
görevini bırakmasıyla gündeme
gelen Diyanet Işleri Başkanhğı,
ANAP hükümetleri döneminde
başlattığı "büyüme atağı"nı sür-
dürüyor. Geçen yıl bütçeden 1
trilyon 300 milyar lira alarak ço-
ğu kuruluşu geride bırakan Di-
yanet'in bütçesinin bu yıl 2 tril-
yon lira olarak geıçekleşmesi he-
defleniyor.
ANAP döneminde sağlanan
kadrolarla, 1983'te 53 bin 582
olan kadrosu 88 bin 472'ye ula-
şan başkanlık, Milli Eğitim Ba-
kanlığı'ndan bile daha yaygın
bir teşkilat yapısına sahip bulu-
nuyor. Diyanet kadrosunun 80
binini din hizmetleri sınıfı oluş-
turuyor. Başkanhğın halen 815
merkez, 75 bin 580 taşra, 143
yurtdışı personeli bulunuyor.
Her yıl açılan ortalama 1700 ca-
miyle birlikte cami sayısının 67
*bine ulaştığı ifade edilirken, her
15 kamu personelinden birinin
de Diyanet görevlisi olduğu sap-
tandı.
Türkiye'de 51 bini ilkokul ol-
mak üzere yükseköğretim dahil
70 bin okul bulunurken, cami-
ler aracılığıyla kitlelere en fazla
ulaşabilen kuruluş haline gelen
Diyanet'in gelişimiyle ilgili bazı
rakamlar şöyle sıralanıyor:
Kuran kurslan: Kuran kursla-
rının sayısı son 10 yılda iki kat
arttı. 1980'de 2 bin 610 olan kurs
sayısı 1990-1991 öğretim yılında
5 bin 29 olarak belirlendi. Aynı
dönemde kurslardaki öğretici
sayısı ise 1870'den 5 bin ll'e
ulaştı.
Kuran kurslanndaki öğrenci
sayısında ise son 10 yılda
"patlama" yaşandı. 1980-1981
öğretim yılında kurslarda 38 bi-
ni kız olmak üzere 67 bin 816
öğrenci öğrenim görürken, bu
sayı 1990-1991 öğretim yılında
102 bin 592'si kız olmak üzere
165 bin 416'ya çıktı. Böylece
toplam öğrenci sayısındaki artış
oranı yuzde 250'ye yaklaştı. Kız
öğrenci sayısmdaki artış ise yüz-
de 300'e vardı.
Cami sayısı: 1984'te 54 bin
667 cami bulunurken, bu sayı 67
bine ulaştı. Böylece cami bulun-
mayan yerleşim merkezi çok az
kaldı.
Yayınlar: Aylık Diyanet Der-
gisi'nin tirajı 150 b'ne yaklaşır-
ken, Çocuk Dergisi'nin tirajı da
100 bini aştı. Son beş yılda
150'yi aşkın kitap, en az 10'ar
bin nüsha olarak basıldı ve çok
ucuz fiyatlarla satışı yapıldı.
Yeni dönemde alacağı bütçe
artışıyla hizmetlerini daha da
yaygınlaştırma amacında olan
başkanhğın en önemli hedefi,
yüzde 9O'ı ilkokul ve ortaöğre-
tim mezunu olan çalışanlarını
yüksekokul mezunu yapmak.
Bu amaçla Anadolu Üniversitesi
Açıköğretim programından ya-
rarlamlacak. Teşkilat çalışanla-
nnın açıköğretim programına
girerek ilk aşamada 50 bininin
önlisans eğitiminden geçirilme-
si hedefleniyor. Açıköğretim
programına başvurular bu öğre-
tim yılında yapılacak. Program
önümüzdeki yıl başlayacak.
Diyanet'in bu yıl giderilmesi
hedeflenen sıkıntılarının başın-
da da teşkilat yasasımn artık çı-
karılması geliyor. 1979 yılında
yasası Anayasa Mahkemesi'nce
iptal edilen Diyanet'in yeni ya-
sası aradan 12 yıl geçmesine kar-
şın çıkarılamadı.
cede, çözülmesi gereken sorun
var. Yüksek enflasyonu, Güney-
doğu sorununu, dışanyı görii-
yorsunuz. Bu sonınlar karşısın-
da kâfi derecede bir uyumu sag-
layabilmek için büyük gayretler
var. Hükümette, mesela 'Abdul-
kadir Ateş olmasın da, bizden
biri olsun' demek de, çok fazla
liiks gibi geliyor bana. SHP, ber-
halde bunu düşünecektir. Türk-
iye'nin bugünkü problemleri ve
özeUikle demokratikleşme süred
açısından seçim sonrası meyda-
na gelen kompozisyonu gözönü-
ne alacak olursanız, DYP-SHP
koalisyonundan başka birşey,
yaygın bir mutabakatın işareti
olamaz."
SHP ile koalisyon yapılma-
dan önce üçlü ittifak içindeki
hareketçi kanadın, "Bakanuk is-
temlyoruz. 'Evet' dediğinize
evet, 'hayır' dediğinize hayır di-
yelim. Sizi desteklerim. Siz dc
ANAP'tan 20-25 kişiyi alın. O
zaman bizimle birlikte gerekli
çoğunluğu saglarsınız. İçinde
HEP olan bu SHP ile koalisyon
yapmayın" önerisini getirdiğini
anlatan Dülger, şöyle dedi:
Sagduyulu SHP'liler
"Bizimkiler 'Sizinle ve
ANAP'tan hangi şartlarla ala-
cağımız belli olmayın 20-25 in-
sanla yapılan koalisyon, Türki-
ye'nin bu ortamında siyasi an-
lam olarak ne ifade eder? Bir-
şey ifade etmez. Halbuki DYP
ve SHP, yani Türkiye'deki iki
büyük alternatif yanyana geldi-
ği zaman, bu iki partinin toplam
oy oranı yüzde 48 olmasına rağ-
men büyük bir destek sağlanı-
yor. Bir büyük mutabakat ana-
yasası, bir büyük seçim kanunu
yapmanın, Türkiye"yi demokra-
tikleştirme yolundaki harekete
bir anlam kazandırmanın yolu
odur' anlayışıyla hareket ettiler.
Bunu hernalde sagduyulu
SHP'liler hesap edeceklerdir.
Eski CHP'liler de SHP'nin hü-
kümette olmaktan yara aldığını
açıklamışlar. Kurultaydan son-
ra her şey çok ortada olur da hü-
kümette olmaktan zarar gör-'
dükleri intibaına kapıluiarsa, ta%
bü söylenecek bir şey yok." *
Dülger, DYP-SHP koalisyo-;
nunun yeterli uyumu gösterip
gösteremediğine ilişkin soruya,'
"Görüş aynlıkları, insanı isyan'
ettirecek ölçüde değil" karşıhğı-;
m vererek, hükümetin şu ana
değin büyük icraatları olmama-;
sının da görüş aynlıklannın or-'
taya çıkmasını engellediğini bil-'
dirdi. Dülger, kurultayda Denir*
Baykal'ın genel başkanlığa seçi-,
lip yönetimde değişiklik olması'
durumunda, Baykal'ın yalnızca'
hükümet üyelerinin değişmesini
istemekle kalacağına inanmadı-
ğmı söyledi. Dülger, "Saym Bay-
kal, koalisyon protokolünü de-
ğiştirmek isteyebilir. Onu da
stratejik düşünmek lazun" dedi.
Partilerinde SHP ile ilgili asıl
sorunun HEP olduğunu, bu so-
runun kurultay sonrasına kadar
askıya alındığını bildiren DYP
Genel Başkan Yardır
rı
cısı Ekin-
ci, DYP'nin ülkeni ^ölünmez
bütünlüğü konusunda ödün ver-1
meyeceğini vurguladı. "Kongre-ı
den sonra o meseleye daha iyi
bakılır" diyen Ekinci, ülkenin'
bölünmez bütünlüğü konusun-,
da DYP ile aynı çizgide olmayan,
HEP kökenli milletvekillerinin,
iki parti içinde de düşünülmesi-
gereken bir sorun olduğunu söy-
ledi. HEP kökenli milletvekille-;
rinin hükümetten dışlanmasıy-'
la Güneydoğu sorununa çözüm
bulunmaya çalışılmasının da
doğru olmayacağını bildiren
Ekinci, "HEP kökenli millerve-
kiHerinin Meclis kürsüsünden
cttikleri ve ülkenin bölünmez
bütünlügünün yanında olacak-
lannı söyledikleri yemine sadık •
kalmalarının zornnlu
olduğunu" vurguladı.
Yeni yıl resepsiyonu
Ozal'ın
davetine
kandil
ANKARA (Ankara Cumhu-
riyet Biirosu — Cumhurbaşkanı
Tİırgut Özal'ın yeni yıl nedeniy-;
le vereceği resepsiyonun ikinci-
si Berat Kandili nedeniyle 9
ocaktan 8 ocak tarihine alındı.
7, 9 ve 13 ocak günleri Çankaya
Köşkü'nde verileceği duyurulan
resepsiyonun ikinci gününün,
Berat Kandili'ne rastlaması üze-
1
!
rine ikinci günkü resepsiyonun
bir gün önceye alınması karar-
laştınldı. Bunun üzerine daha
önce gönderilen davetiyeler ip-
tal edildi. Konu ile ilgili bilgi ve-
ren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü^
Kaya Toperi, kandil nedeniyle^
iptal edilen ikinci günkü resep-'
siyonun ise 8 ocak günü verile-
ceğini söyledi. '
Bu arada, 7-8 ve 13 ocak gün- ?
leri verilecek resepsiyonlara 18.
dönem parlamenterlerin de da-
vet edildiği bildirildi. Daha ön-
3
celeri yapılmayan bu uygulama-'_'
ya gerekçe olarak da eskilerin,'
yeni parlamenterler ile ,
"kaynaşması" gösterildi.