Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 6 OCAK 19i
L
CUMHURIYETTEN
OKURLARA
OKAY GÖNE1NSİN
91 Bilançosu
1991 Ikötü bir yıldı. Başyazanmız Nadir Nadi'yi kaybettik.
Köıietz Savaşı vardı, Türkiye'de basının genel krizi
vardı... Cumhuriyet için ise gerilimli bir yıl sonu vardı.
Cumhurıyet'teki gelişmeler son iki ay boyunca yazılı ve
görsel b-asında ve her türlü sohbette öylesine tartışıldı ki
Vizyon dergisi son sayısında nihayet "Cumhuriyefi
tartışmamın moda olmaktan çıktığını" bile yazdı. Bize de
öyle geliypr, çünkü Aralık 1991de Cumhuriyet yayın
yaşamrntn en kötü aylanndan birini, belki de en kötüsünü
yaşadı ve günlük ortalama net satış 56.785'e indi. (0
karanlık 1972 yılının ortalama satışı 56 bindi.) Ama yıl
kapanırken başlayan son haftada, (28 aralık-3 ocak
haftasında)ortalama satışın yeniden 60.000'in ûstüne
ç/kması Vizyon dergisini haklı çıkaran bir gelişme oldu.
Bu arada geçen hafta yine çeşitli yayın organlarında,
Cumhuriyefin iç sorunlanyla ilgili bazı özel amaçlı
kaynakların yaydığı haberler yer aldı. Okuıiarımızı ve tüm
kamuoyu/ıu yanıltmayı ve Cumhuriyefin saygınlığını
zedelemeyi amaçlayan girişimierle ilgili olarak gazetemiz
murahhas üyesi Emine Uşaklıgil şu açıklamayı yaptı:
"1- Cumhturiyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş.'ye ait
hiçbir m&nkul ya da gayri menkule el konulmuş değildir.
2- Mahk&melerce verilen tedbir kararlan, açılan davalar
sonuçlanıncaya kadar davacıların taleplerinin güvenceye
alınmasırra yöneüktir Tedbir kararı, istenen tazminatlann
çok üstünde değer taşıyan makinelere konulmuştur.
3- Cumhuriyet gazetesi kendi çalışanlarının ve tüm
çalışanlann haklanna hep saygılı olmuştur ve olacaktır.
Ayrı/anlarrn bazılan ile gazetenin olanakları çerçevesinde
ödeme anlaşmaları yapılmıştır. Uzlaşmak isteyenlerle
görüşmeler doğal olarak yapılmaktadır. Ancak dava
açarak tazminat isteyenler ve bu yolla Cumhuriyefe zarar
vermeyi amaçlayanlar karşısında Cumhuriyet de yasal
hak/annı kullanacaktır."
CumhuriyBt'in 1991 yılı kötü geçti. Umudumuz, Cumhuriyet
çevresindeki bütûn spekülasyonların bir an önce sona
ermesi, tüm okurlarımıza ve hatta okumayanlara karşı
görevimizi daha da iyi yapacağımız bir 92 yılı yaşamaktır.
•
Yine zorunlu olarak geriye, 1991 Aralığı'na dönüyoruz...
Aralık 199Tde gazetelerin günlük ortalama net satışları ve
bir önceki aya göre farkları şöyle oldu:
2.500 Liralık Gazeteler
Cumhuriyet
Sabah
Hürriyet
Milliyet
56.785
759.687
593.194
442.742
-19.855
+22594
+4.960
+46.350
2.000 Liralık Gazeteler
Türkiye
y. Günaydın
Yeni Asır
289.259
64.660
52.900
-14.212
+2.599
+ 1.900
1.800 Liralık Gazeteler
Bugün
Tercüman
263.211
31.766
+35.133
-5.363
1.500 Liralık Gazeteler
Meydan
Fotospor
Zaman
Fotomaç
S. Tan
Güneş
190.527
117.754
93.000
87.808
63.534
10.534
-20.718
-35.726
+31.500
+3.709
-5545
-5.966
1.000 Liralık Gazete
Duvar 10.344 -a832
1991 yılını tiraj açısından 3 gazete gerçekten başarılı
geçirdi: Sabah, Hürriyet, Milliyet. Bu yılın basın açısından
olumlu bir gelişmesi de Sabah ile Hürriyefin lotaryayı
kaldırmak için anlaşmaları, Milliyet'in de 2 ay sonra onlara
katılacağmı açıklaması oldu. Bu üç gazete mart başında
tüm lotaryayı keseceklerini duyurdular. Bu değişim belki
yapay tirajların kaybına yol açacak, ama rekabetin
gazeteciliğe ve içeriğe yönelmesi kuşkusuz basına çok
şey kazandıracak. 1991'in başında en ucuz gazete 500,
en pahalısı 1.200 liraydı. Yılı kapatırken en ucuzlar
1.000-1.500 lira, en pahalılar 2.500 lira oldu. 1991'de yıllık
satışların günlük ortalaması alınınca ortaya çıkan tablo
yine pariak değil. Geçen yılda günlük ortalama net
satışlar ve 1990'a göre farklar şöyle oldu:
1991 yılı günlük 1990 yılına
ortalama net satış göre fark
Cumhuriyet 103.486 -17.826
Sabah 789.473 +149.972
Hürriyet 574.578 +54.861
Milliyet 494.386 +68.391
Türkiye 473.666 +16.492
Meydan 311.304 —
Bugün 292.240 -34.915
Fotospor 141.075 -37.454
Fotomaç (5 ay) 138.793 —
Y.Günaydın 98.445 -309.711
STan 86.227 -88.800
Zaman 64.646 +4.457
teniAsır 47.744 +3.354
Tercüman 34.102 -85.454
Güneş 33.576 -43.927
Duvar (3 ay) 19.818 —
Gazetelerin son on yıldaki satış ortalamalarına bakınca da
karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor:
Cumhuriyet Hürriyet Milliyet
1982 91.548
1983 81.053
1984 93.984
1985 100.230
1986 118.028
1987 124.415
1988 114.389
1989 115.594
1990 121.212
1991 103.486
Y.Günaydın
1982 631.075
1983 721.611
1984 699.205
1985 646.403
1986 651.920
1987 696.285
1988 628.914
1989 488.672
1990 519.717
1991 574.578
Güneş
1982 241.177
1983 213.649
1984 190.368
1985 319.196
1986 260.958
1987 262.408
1988 304.927
1989 396.158
1990 425.995
1991 494.386
Tercüman
1982 649.260
1983 313.908
1984 212.353
1985 172.553
1986 195.519
1987 270.925
1988 267.531
1989 459.549
1990 408.156
1991 98.445
S.Tan
1982 364.973
1983 293.058
1984 190.726
1985 241.597
1986 212.251
1987 186.536
1988 142.884
1989 89.560
1990 77.503
1991 33.576
Yeni Asır
1982 328.706
1983 244.861
1984 184.665
1985 229.492
1986 185.275
1987 165.837
1988 118.298
129.716
119.556
34.102
1989
1990
1991
Sabah
1983 695.267
1984 709.249
1985 680.796
1986 331.518
1987 227.219
1988 152.315
1989 267.080
1990 175.027
1991 86.227
Türkiye
1982 107.928
1983 88.156
1984 81.676
1985 80.627
1986 75.857
1987 74.926
1988 56.705
1989 45.982
1990 44.390
1991 47.744
Bugün Zaman
1985 528.065
1986 564.345
1987 550.815
1988 506.671
1989 461.102
1990 639.501
1991 789.473
Fotospor
1987 186.897
1988 190.886
1989 198.506
1990 457.174
1991 473.666
1990 327.155 1990 60.189 1990 178.529
1991 292.240 1991 64.646 1991 141.075
Kadın Pasif Roldeıı
Sıynlmadıkça
Kadın evde ve işyerinde geleneksel pasifrollerinden sıynlmadıkça, kocası ile
ve iş yerinde erkek meslektaşlan ile eşit koşullarda karar alma yetki ve
sorumluluğuna sahip olamadıkça ülke yönetimine katılmasını, politikaya
girmesini beklemek hayalcilik olur.
Prof. Dr. DUYGUSEZER
"5 Aralık" Türk kadını için son derece
önemli bir tarih. Bir dönüm noktası. Niçin?
Çünkü, 5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadını
ülkenin yönetiminde yer alabilme hakkını ka-
zanmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir
yasa ile Türk vatandaşlanna evrenseJ oy hak-
İcını tanıyınca Türk kadını, seçme ve seçilme
konusunda Türk erkeği ile eşitlenmişti.
Bu yıldönümünü kutlamak amacı ile bun-
dan bir ay önce, 5 aralıkta ve onu izleyen haf-
ta, özellikle kadın kuruluşlan tarafından, yurt
çapında, paneller ve konferanslar düzenlendi.
Çoklukla kadın politikacılardan, akademis-
yenlerden ve gazetecilerden oluşan konuşma-
cılan ve tartışmacılan, gene çoklukla kadın-
lardan oluşan dinleyicilergözlegörülür bir ilgi
ile izlediler. Buna karşılık, devlet büyükleri
kutlama etkinliklerine genellikle yalnızca kut-
lama mesajlan ile katıldılar. Sayısı zaten ko-
mik dereeede az olan (8) kadın parlamenter-
den bir ikisi dışında (zaten bir tanesi "kadın"
bakanı) parlamentodan konuya aktif bir ilgi
ve katıhmgelmedi.
Evet, 5 aralığı, çeşitli kadın derneklerince
düzenlenen ve birkaç bin kişiyi bir araya geti-
ren toplantılarda biz kadınlar kendi aramızda
kutladık. Birbirimizı bilgilendirmeye, bilinç-
lendirmeye ve eğitmeye çalıştık. Fakat bu
konu, toplumun yan nüfusunu ilgilendiren bir
konu olduğu için devletten ve erkeklerden da-
ha aktif bir katılım beklenirdi. Kadın sorunu-
nu bizim ağzımızdan duymalan, anlamalan
ve algılamaları için gerekliydi. Demokrasi, de-
mokrasiyi doğuran demokratik iletişim ve sü-
reç bunu gerektirirdi.
5 aralığı kutlarken. hemen herkesin aklını
kurcalayan soru şu idi: Türk kadını niçin ken-
disine yasaların verdiği siyasal haklannı daha
etkin bir biçimde ve oranda kullanmadı? Di-
ğer bir deyişle, TBMM'de niçin daha fazla
sayıda kadın milletvekili yok? Niçin ülke ça-
pında kadın belediye başkanı sayısı az, beledi-
ye meclisi üyesi az? Kadın vali (Muğla Valisi
drşında) yok?
Yanıt çok yönlü ve karmaşık olmak zorun-
da. Gerçekten de düz mantıkla bakıldığında
ak;l almaz birdurum. Toplumun kadrn cinsin-
den olan üyelerine denmiş ki: "İşte size özgür
iradenizle ülke yönetimine katılma hakkı, top-
lumu yönlendirme ve yönetme hakkı! Veya çı-
karlannızı koruyacağına inandığınız kişileri
yönetime getirme hakkı! Ya siz kadınlar ülke
politikasına katılarak yönetime gecin veya işi-
nize geJen birilerini başa geçirin!" Biz kadınlar
ne yapmışız? Siyasal haklarımızın doğuşunu
izleyen 1935 tarihli Millet Meclisi'ne 18 kadın
milletvekili gitmiş. Bu sayı yıllar geçtikçe aza-
Iarak, 1987 genel seçimlerinde 6'ya, 1991'de
8'e düşmüş. Pekiyi, yasaların tanıdığı geniş si-
yasal haklara karşın bu duruma nasıl gelindi?
Atatürk devrimleri
Atatürk devrimleri Türk kadınının özgür ve
Türk erkegi ile eşit bir birey olarak gelişebil-
mesi için üç alana yöneldi: Eğitim, evlilik, si-
yaset. Laiklik, bu üç alanı garanti altına alan
bir kapsayıcı çerçeve oluşturdu. 1924 tarihli
eğitimi ve öğretimi birleştirme yasası, 1926 ta-
rihli Medeni Kanun ve 1934 tarihli evrensel oy
hakkı ile Türk kadınına tüm yeteneklerini ge-
liştirme ve hem aile içinde hem toplumda yetki
ve sorumluluklar alma firsatlan getirilmiş olu-
yordu. Türk kadınına eğitimde, evlilikte ve si-
yasette geniş haklar tanıyan devrimlere ve uy-
gulamasına bazı Türk araştırmacılar "devlet
feminizmi" demektedirler. "Feminizm" keli-
mesine karşı alerjisi olanlar bu deyimden hoş-
Ianmasalar da işin aslı budur. Geleneksel bü-
tün kalıplan aşmış olan Atatürk, Türk ka-
dınının da aşması için bu devrimleri yapmışür.
Batı'da bile kadın "kadın mesleklerine" hap-
sedilmişken, Türk kadınını pat diye "erkek
mesleği" olarak bilinen mesleklere sokmuş,
mühendisler, doktorlar, hukukçular, yetişme-
sini sağlamış! Bunlar devrim değil de nedir?
Feminizm değil de nedir? Türk toplumu ola-
rak feminizmden korkmamayı, ürkmemeyi
öğrenmek zorundayız. Hem demokrasiyi ve
çağdaşlığı savunalım hem de feminizmi tanı-
mak. adını koymak ve duymak istemeyelim!
Bu büyük birçelişkiolmazmı?İşinilginç tara-
fı Birleşmiş Milletler'in ve Avrupa Konseyi'-
nin pek çok "feminist" belgesinde Türkiye'nin
imzası vardır.
İşin özünde Atatürk'ün beklediği, düşünü
kurduğu aydınlık bir toplum modeli yatmak-
tadır. Bu modelin ideolojisi Batılılaşmaktır.
Batılılaşmanın içinde kadın haklan çok önem-
li bir yer tutar. Yalnız Atatürk'ün o zaman
Batılılaşma adına yapmış olduğu devrimlerde
özenti unsuru olduğunu iddia ederek değerin-
den düşürmeye çalışmak da haksızhk olur.
Atatürk, dünyada Fransız aydınlanmasını
çok iyi anlamış ve günlük yaşama geçirebilmiş
az sayıda önderlerden birisidir. Hatta bir sürü
Batılıdan bile daha iyi anlamış olduğu söyle-
nebilir. Devrimlerin tümü gibi kadın haklan
devrimi de büyük bir içtenlikle yapılmıştı.
Fakat, gel gelelim, Türk kadını siyaset ala-
nına, yönetim alanına pek fazla ilgi duymadı.
Eğitim olanaklarından yararlanıp, en zorlayı-
cı mesleklerde uzmanhk ve beceri sahibi oldu.
Medeni Kanun'dan yararlanıp, özgür iradesi
ile resmi nikâhh, tekİcanlıevlilikler yaptı. Ku-
maya karşı çıktı. Milyonlarca kadın peçeyi,
çarşafı attı, ta ki son yıllarda yeniden şeriatçı
kesimin güdümüne girinceye kadar. Fakat ay-
nı güçle siyasete girmedi. Yönetime girmedi.
Türk kadınının ülke yönetimine talip olma-
mış olmasının nedenlerini yasal çerçevenin
ötesinde, toplumun sosyolojik, ekonomik ve
kültürel yapısında aramak gerekir. Derinden
derinden işleyen bu süreçlerin ve etkileşimle-
rin, kadının siyasal kişiliğini geliştirmesinde
önüne ciddi engeller çıkardığını bilimsel pek
çok çalışma ortaya koymuştur.
Toplumun yapısı
Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke oluşu,
erkeğin egemenliğini yüceleştiren geleneksel
aile yapışının özelliklerini taşımaya devam et-
mesi ve İslam dininin biçimlendirdiği doğur-
ganlığından ve seks nesneliğinden başka hiç-
bir işe yaramayan kadm imajı, hepsi birden el
ele vererek Türk kadınının değil ülke siyase-
tinde, aile siyasetinde bile yönetime aktif ola-
rak katılmasının önüne gizli duvarlarördü.
Türkiye'nin kişi başına gelir düşüklüğü er-
keği ezerken, kadını daha çok ezdi. 1985 nüfus
sayımında, çalışan kadın nüfusunun yüzde 85.
3'ünün (yaklaşık 6 milyon) tanmda aile işçisi
olarak çalıştığı saptanmıştı. Bu yüzde 85'in
büyük çoğunluğunun sağlık durumu içler acı-
sı bir durumdaydı. Bugün durumunun iy
gettiğini söylemek sanınm gene olanaksızç
Türk kadınının büyük çoğunluğu fizikrn
ayakta durmak savaşı verebilmektedir anc;
Bugünün "seçkin kadın" tanımlamasına
rebilecek mesleği ve uzun yıllar iş deneyi
olan kadınlann işyerlerinin yönetimind<
paylan nedir acaba? Yönetim, gerek dev
sektöründe olsun gerek özel teşebbüste, hal
"erkek mesleği" olarak görülmektedir. Da
çiçeği burnunda Kadın Bakanlığf nın dışınd
kaç tane kadın müsteşar ve müsteşar yardıı
cısı görev almıştır Türkiye Cumhuriyeti'nd
DPT Başkanı, KİT, Merkez Bankası ve Ha;
ne Genel Müdürleri, üniversite rektörleri h
kez bile kadınlar arasından seçilmemiştir. N
çin?
Bir kere objektif veriler kadının aleyhind
dir. Şöyle ki: Bu denh önemli yönetimsel göreı
lerin gerektirdiği çağdaş bilgi ve deneyimle dc
nanmış kadınlann sayısı, erkeğinkinden dah
azdır. Çünkü, kadın eğitim imkânlanndan yz
rarlanmada geride kalmıştır. Çünkü, en mc
dern görünen aiiede bile erkek çocuğunun ye
teneklerinin geliştirilmesi gereğine karşı, kı
çocuğunun "iyi bir evlilik yapması" daha do
ğal, daha normal görülmüştür.
Kalıplar süregelmekte
Bu kalıplarsüregelmektedir içiniçin.Ve kızlar
kolaylıkla bu ağın içine düşürecek mekaniz-
malar başında, reklamlarda. modada yaygın
olarak kendisini belli eder. Fakat tüm bu
oiumsuzluklara karşın, müsteşar, genel mü-
dür, rektör veya yönetim kurulu başkanı olma
yeteneklerine sahip kadınlanmız vardır. Ama
genede bu yüksek yönetim, yüksek karar alma
mevkilerinde yoklardır. Bu mevkileri erkekler
doldurur, erkekler karar alır, erkekler yönetir.
İstisnalar yok mu? Tabii var. Orta kademe
yöneticiler var tek-tük hem özel teşebbüste
hem devlette.
Fakat bu istisnalar genel tabloyu değiştir-
meye yetmez. Kadın evde ve işyerinde gele-
neksel pasif rollerinden sıynlmadıkça, kocası
ile ve iş yerinde erkek meslektaşlan ile eşit ko-
şullarda karar alma yetki ve sorumluluğuna
sahipolamadıkça ülke yönetimine katılma-
sını, politikaya girmesini beklemek hayal-
cilik olur. Şayet kadın toplumun kendisi için
yüzyıllardır tanımlamış olduğu rollerin dışına
çıkmadan ve erkek egemenliğine dayalı aile içi
ilişkilenn ve toplum düzenini sorgulamadan
siyasete girse de kadınlann durumunu iyileş-
tirme açısından gerçek bir yarar sağlamaz.
Konu gene göstermelik kalır.
PARİS'TEN SELÇUK DEMİREL
Galeri • Atölye 232 64 2 6 B 230 21 87
Sanat Galerisi'nde
Prof.
ZEKİ FINDIKOÛLU
Çağdaş Tasarımla
Geleneksel Resimler
10 Ocak-5 Şubai
T«t: 524 35 11
GORBON
SNATGAL
İBRAHİM
ÇİFTÇİOÖLÜ
Resim Sergisi
7 Ocak-31 Ocak 1992
KıSdjl ji MU \ Eırnkııı 15* 69 «S
G ü 1 d e n K u t
Resim Senpsi
8-29Oakl992.UM-18XJ0
{Pazargunkndışındat
Modem Sanat
Galerisi-•>'-">'
Valikonağ Caddesi No 117'2Nişantaşı-lstanibul Tel 130 39 80
7 - 2s ocak 1992. ıı oo -18 oo Abdülcanbaz Desenleri
Sf" veKarikatürlerSergisi
Bev-oğtu-lstanbui »1.1521698
j J S A V A T M l l
TURHAN SELÇUK
E 3 G A R A N T I S A N A T G A L E R İ S İ
PAĞ&C l K C E V~T1
ALİ DEMİR
Resim Sergisi
25 Aralık 91/17 Ocjk'92
Karadul Sok No: 15 Altıyol
K.dltSy Tel 345 48 06
c10 SANATÇ110 İŞ: C
K n u t B a y e r
C a n a n B e y k a I
Se I im Birs eI
Cengiz Çekil
O s m an ü I n ç
Ay f e E r k m e n
Serbat Kiraz
F ü s u n O n u r
t s m a i I S a r a y
A d e m Y t I m a z
Yapımcı BeralMadra
TEM SANÂT GALERİSİ
SELMA GÜRBÜZ
"Meleklerin Cinsiyeri"
Resim ve Heylcel
1992
H M v KI2U İA»W W 1 147 06 91
Cuma Ocaklı
Resim Sergisi
13 0cak-6Şubat 1992
Y A P I K R E D I
KÂZIM TAŞKENT
SANAT GALERİSI
Istıklâl Caddesı-Beyogiu
CHRISTINE
GRUNBERG-FAVRE
Resim Sergisi
mT A K I C A L E R I S I
Vapur iskelesi Sok No- S
OrtaKoy Tel- 159 19 11
Serdar Okan
Resim Sergisi
6 Ocak-31 Ocak 1992
YAPI KREDİ
B E Y O Ğ L L'
SANAT GALERİSİ
Istıklâl Caddesı Beyogiu
galeri • atölye
232 64 26 • 230 21 87
duru lurızm
HER HAFTA ve SOMESTRE'DEPESIN FIYATINA T4KSITLE./ULAŞIM K IÇI UCRÇTSİZ. H SONV *t SOUESTRfDÇ 100 000tULUDAĞvtKARTALKAf* 120 000 SOMESTKFDE '+:CW
HAFTA SONU • HAFTA İÇİ ve HAFTAUK GSZILEft I SOMESTRE GEattm
YÖHE TESfSLER
TVMAN AMANÎ bkott
A9AN1 PAİÂCt
toıu KO*V om
SAPAHCA OTU
HOTİL DOttfJKKA YA
DO9VKKAY* OttHJ
HOTtL GKAND YA2KI
HOTIL KtKVANİAKA\
IMVÂHSAMAY TIMMAİ ] Ti
UMBAN Tf*MAl
] SSO0O0
SOO 000 725 000
4C» 7 Gmc*
820 000 } 560 000
1 100 000 2 050 000
I 300 000 ıj 300 000
1 500 000 2 700 000
r JSO 000:
1 350 000 ' 2 JOO 000
T J10OO0
T SOO OOO
I f 600 000 1 3 100 000-
1 700 OOO \ y SOO 000'
909 000 1 652 OOO , 809 000
U*ı4tg < 0 2 tfn ((Küttvı
• KADIKOr:34547iO (6 Hsl| • HAMirE: 131 90 00{11 hal) • MNGALTI 131472< R>nk
• MKIIKOT 5701362NHİI • MtCİDITEKÖr \îi İS 50 1S Hj: (Okarlutıım)
• V»5«IN IAKKA1 M9S»65 Fin»f * *NKA«» (4j 1M <3«4« • IZMİ» ;5ı;JI 5JJ0
• *«MlM:(3l|tîSI«l • ttHİT (21|12]6» • IU1S4 (24)243442-«3 * Mt«JIN:(H) 12133
I S T A N B U L B E L E D I Y E S I
±JŞ E H İ R T İ Y A T R O L A R I
KÜLTÜR GÜNLERİ-2
YUNUS EMREYESELAM"
Müzikli Şiir Dinletisi
ŞARKILAR:
AYLA ALGAN
ŞİİRLER:
TORON KARACAOĞLU
6 OCAK 1992 PAZARTESİ GÜNÜ
SAAT 20.30'DA
HARBİYE MUHSİN ERTUĞRUL
TİYATROSUNDA GİRİŞ ÜCRETSİZDİR.
VEFASANATEVİ
FLAMENKO-KLASİK-MODERN
GİTAR
ORG-KLARNET-FLÜT-UD-BAĞLAMADERSLERİ
5274477
SAVAŞ YILLARENDA BÎR SÜRGÜN
Kemal Snlker
8.000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Tiirkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul
ödcmeU gönderilmez.
ORHAN BİRGİT
Şeffaf Devtet,
Paris Şam Gibi Sözter._
Serdar Güreş saygın bir Genelkurmay Başkanı yerine
sıradan bir yurttaşın oğlu olsaydı, Uludağ olayı gazeteler-
de elbette böylesine biiyütülmeyecekti. Hatta belki de,
bazı televizyori dizilerinde rol alan, yakışıklı bir konserva-
tuvar öğrencisinin herkes gibi eğlenmek istediği bir otel
diskosunda, patron fedailerinin hışmına uğradığı, olayın
daha çok magazin yönü ile anlatılacaktı. Benzer bir disko
kavgası Batt'nın gerçekten demokrasi kurallarının uygu-
landığı bir ülkesinde, o ülkenin sivil ya da asker bir lideri-
nin oğlunun çevresinde bile geçseydi, gazetelerin yazı
işleri sorumluları ne kadar isterlerse istesinler, olayın
abartılacak tarafını bul makta zorlanacaklardı.
Serdar Güreş'in sıradan her insan gibi eğlenmeye hakkı
olduğunda kuşku yok. Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'm,
Genelkurmay Başkanı'nın oğlu ya da kızı olarak da böyle
bir eğlence sırasında, bazı kuralların aşılmış olmasına da
kimse bir şey dememeli. Bu nedenle, olayı saygın bir baba
ile irtibatfandırmak da yanlış.
Ama daha büyük yanlışlar var ki, onlar; "Demokratikle-
şiyorum, şeffaflaşıyorum" diye yöneticilerinin dilinde tüy
bitiren bir ülkede devletin küçülmek şöyle dursun, hâlâ o
korkulan ve çekinilen öcü devlet görüntüsü vermesinden
kaynaklanıyor.
Dilerseniz, adı etrafında fırtmalar kopan delikanlının
Uludağ olayını anlattığı Hürriyet Haber Ajansı muhabirine
söylediklerine bir göz atalım: Hem tiyatro öğrencisi hem
bazı TVdizileriningenç bir jönü olan Serdar Güreş, yüzler-
ce yıldır alışılmış bir cankurtaran simidine sarılarak savu-
nuyor kendisini ve olayın, "aifesi ile silahlı kuvvetleri yıp-
ratmak için düzenle- _ . . , . „ - „ > , » .
Devlet elbette guvenligin tek
ve başftca sorumluswlup.
Ama bu sorumluluğunu sşft
ve adll kosallırtfa yerine
getfrmelldir. Aksl takdlrda
"şeffafdevler'sözû,$Jdec8
sözdenlbaretkalır.
nen bir komplo oldu-
ğunu" ileri sürüyor.
Anlattıklanndan öğ-
reniyoruz ki yer ayırt-
tıkları diskoda, masa-
larında patronun ik-
ram viskisi bulunu-
yormuş. Dansöz oy-
narken, Serdar Gü-
reş'in korumaları fo-
toğraf çekenlerle arada duvar olmuşlar. Kavga sırasında
da onun "koruma görevlileri"nin birisini yere yıkmışlar...
...Tabii, daha sonra da bazı kabadayıların saldınsından
kurtulabilen gençler jandarma getirmişler. rJörtşeritli jan-
darma çavuşu "komutanın oğiunu"^hırpalayanları bulmak
için gözüne kestirdiğini yere yatırmış...
12 Eylül. devleti büyütmekle kalmadı, sivil-asker her söz
sahibine birer dokunmazlık zırhı da armağan etti. Terör,
cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların, gene-
rallerin, milletvekili ve üst düzey bürokratların çoluğu ço-
cuğunu, silsilesini de hedef alıyormuş gibi; devlet bu kişi-
leri "korumakla" görevlendirildi. Kimi, asıl hedef olduğu
halde personel yetmezliğinden korunmazken, kiminin kı-
zı, oğlu, damadı eğlence yerlerinde efkâr dağıtırken, dev-
let görevlilerinin güvencesine alındı. Terörle Mücadele
Yasası'nın, ellerinde güç bulunan bazı eski bakanlara,
devlet koruması adı altında ömür boyu polis şoförlü resmi
araba tahsis ettiğini, Içişleri Bakanı fsmetSezgin'ln ağzın-
dan öğreniyoruz.
Dört şeritli çavuş "komutanın oğlu"na saldıranları sap-
tamak için Uludağ'da bir yılbaşı gecesi belli kültür ve gör-
gü düzeyindeki insanları yere yatırabiliyor da, Güney-
doğu'da benzer bir savı bir açıkoturum sırasında TV
ekranına getiren RP lideri Erbakan'a Başbakan "Olmaz
öyle şey" diye karşı çıkarken, birkaç gün sonra DYP Lice
llçe Başkanı Abdullah Elek'in Meydan gazetesinde olayı
doğrulayabileceğini aklının köşesinden geçiremiyor. Çün-
kü, Sayın Demirel, yeniden devletin başbakanıdırve arka-
daşları, Erbakan'ın savını devletin Olağanüstü Hal Bölge
Vali Yardımcısı'nın sözü üzerine yalanlatmışlardır!
Devlet elbette güvenliğin tek ve başlıca sorumlusudur.
Ama bu sorumluluğunu eşit ve adil koşullarda yerine ge-
tirmelidir. Cumhurbaşkanı'nın kızı, erkek arkadaşı ile dis-
koda gam dağıtırken, devletin özel korumasında olursa,
orgeneralin oğlu korumaları ile yılbaşı eğlencesine gider-
se, dört şeritli çavuş "komutanın oğlu"nu dövenleri bul-
mak için, önüne gelene "yere yat" komutu verirse...
Şeffaf devlet, Paris Şartı gibi sözler, sadece sözden iba-
retkalmaz mı Sayın Başbakan?
ORHAS BİRGİT, gazeteci, eski bakan ve CHP milletvekili.
Nermin Gürler-GüngÖr Yıldız
evlendiler
Çanakkale 4 Ocak 1992