15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 6 OCAK 19i L CUMHURIYETTEN OKURLARA OKAY GÖNE1NSİN 91 Bilançosu 1991 Ikötü bir yıldı. Başyazanmız Nadir Nadi'yi kaybettik. Köıietz Savaşı vardı, Türkiye'de basının genel krizi vardı... Cumhuriyet için ise gerilimli bir yıl sonu vardı. Cumhurıyet'teki gelişmeler son iki ay boyunca yazılı ve görsel b-asında ve her türlü sohbette öylesine tartışıldı ki Vizyon dergisi son sayısında nihayet "Cumhuriyefi tartışmamın moda olmaktan çıktığını" bile yazdı. Bize de öyle geliypr, çünkü Aralık 1991de Cumhuriyet yayın yaşamrntn en kötü aylanndan birini, belki de en kötüsünü yaşadı ve günlük ortalama net satış 56.785'e indi. (0 karanlık 1972 yılının ortalama satışı 56 bindi.) Ama yıl kapanırken başlayan son haftada, (28 aralık-3 ocak haftasında)ortalama satışın yeniden 60.000'in ûstüne ç/kması Vizyon dergisini haklı çıkaran bir gelişme oldu. Bu arada geçen hafta yine çeşitli yayın organlarında, Cumhuriyefin iç sorunlanyla ilgili bazı özel amaçlı kaynakların yaydığı haberler yer aldı. Okuıiarımızı ve tüm kamuoyu/ıu yanıltmayı ve Cumhuriyefin saygınlığını zedelemeyi amaçlayan girişimierle ilgili olarak gazetemiz murahhas üyesi Emine Uşaklıgil şu açıklamayı yaptı: "1- Cumhturiyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş.'ye ait hiçbir m&nkul ya da gayri menkule el konulmuş değildir. 2- Mahk&melerce verilen tedbir kararlan, açılan davalar sonuçlanıncaya kadar davacıların taleplerinin güvenceye alınmasırra yöneüktir Tedbir kararı, istenen tazminatlann çok üstünde değer taşıyan makinelere konulmuştur. 3- Cumhuriyet gazetesi kendi çalışanlarının ve tüm çalışanlann haklanna hep saygılı olmuştur ve olacaktır. Ayrı/anlarrn bazılan ile gazetenin olanakları çerçevesinde ödeme anlaşmaları yapılmıştır. Uzlaşmak isteyenlerle görüşmeler doğal olarak yapılmaktadır. Ancak dava açarak tazminat isteyenler ve bu yolla Cumhuriyefe zarar vermeyi amaçlayanlar karşısında Cumhuriyet de yasal hak/annı kullanacaktır." CumhuriyBt'in 1991 yılı kötü geçti. Umudumuz, Cumhuriyet çevresindeki bütûn spekülasyonların bir an önce sona ermesi, tüm okurlarımıza ve hatta okumayanlara karşı görevimizi daha da iyi yapacağımız bir 92 yılı yaşamaktır. • Yine zorunlu olarak geriye, 1991 Aralığı'na dönüyoruz... Aralık 199Tde gazetelerin günlük ortalama net satışları ve bir önceki aya göre farkları şöyle oldu: 2.500 Liralık Gazeteler Cumhuriyet Sabah Hürriyet Milliyet 56.785 759.687 593.194 442.742 -19.855 +22594 +4.960 +46.350 2.000 Liralık Gazeteler Türkiye y. Günaydın Yeni Asır 289.259 64.660 52.900 -14.212 +2.599 + 1.900 1.800 Liralık Gazeteler Bugün Tercüman 263.211 31.766 +35.133 -5.363 1.500 Liralık Gazeteler Meydan Fotospor Zaman Fotomaç S. Tan Güneş 190.527 117.754 93.000 87.808 63.534 10.534 -20.718 -35.726 +31.500 +3.709 -5545 -5.966 1.000 Liralık Gazete Duvar 10.344 -a832 1991 yılını tiraj açısından 3 gazete gerçekten başarılı geçirdi: Sabah, Hürriyet, Milliyet. Bu yılın basın açısından olumlu bir gelişmesi de Sabah ile Hürriyefin lotaryayı kaldırmak için anlaşmaları, Milliyet'in de 2 ay sonra onlara katılacağmı açıklaması oldu. Bu üç gazete mart başında tüm lotaryayı keseceklerini duyurdular. Bu değişim belki yapay tirajların kaybına yol açacak, ama rekabetin gazeteciliğe ve içeriğe yönelmesi kuşkusuz basına çok şey kazandıracak. 1991'in başında en ucuz gazete 500, en pahalısı 1.200 liraydı. Yılı kapatırken en ucuzlar 1.000-1.500 lira, en pahalılar 2.500 lira oldu. 1991'de yıllık satışların günlük ortalaması alınınca ortaya çıkan tablo yine pariak değil. Geçen yılda günlük ortalama net satışlar ve 1990'a göre farklar şöyle oldu: 1991 yılı günlük 1990 yılına ortalama net satış göre fark Cumhuriyet 103.486 -17.826 Sabah 789.473 +149.972 Hürriyet 574.578 +54.861 Milliyet 494.386 +68.391 Türkiye 473.666 +16.492 Meydan 311.304 — Bugün 292.240 -34.915 Fotospor 141.075 -37.454 Fotomaç (5 ay) 138.793 — Y.Günaydın 98.445 -309.711 STan 86.227 -88.800 Zaman 64.646 +4.457 teniAsır 47.744 +3.354 Tercüman 34.102 -85.454 Güneş 33.576 -43.927 Duvar (3 ay) 19.818 — Gazetelerin son on yıldaki satış ortalamalarına bakınca da karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Cumhuriyet Hürriyet Milliyet 1982 91.548 1983 81.053 1984 93.984 1985 100.230 1986 118.028 1987 124.415 1988 114.389 1989 115.594 1990 121.212 1991 103.486 Y.Günaydın 1982 631.075 1983 721.611 1984 699.205 1985 646.403 1986 651.920 1987 696.285 1988 628.914 1989 488.672 1990 519.717 1991 574.578 Güneş 1982 241.177 1983 213.649 1984 190.368 1985 319.196 1986 260.958 1987 262.408 1988 304.927 1989 396.158 1990 425.995 1991 494.386 Tercüman 1982 649.260 1983 313.908 1984 212.353 1985 172.553 1986 195.519 1987 270.925 1988 267.531 1989 459.549 1990 408.156 1991 98.445 S.Tan 1982 364.973 1983 293.058 1984 190.726 1985 241.597 1986 212.251 1987 186.536 1988 142.884 1989 89.560 1990 77.503 1991 33.576 Yeni Asır 1982 328.706 1983 244.861 1984 184.665 1985 229.492 1986 185.275 1987 165.837 1988 118.298 129.716 119.556 34.102 1989 1990 1991 Sabah 1983 695.267 1984 709.249 1985 680.796 1986 331.518 1987 227.219 1988 152.315 1989 267.080 1990 175.027 1991 86.227 Türkiye 1982 107.928 1983 88.156 1984 81.676 1985 80.627 1986 75.857 1987 74.926 1988 56.705 1989 45.982 1990 44.390 1991 47.744 Bugün Zaman 1985 528.065 1986 564.345 1987 550.815 1988 506.671 1989 461.102 1990 639.501 1991 789.473 Fotospor 1987 186.897 1988 190.886 1989 198.506 1990 457.174 1991 473.666 1990 327.155 1990 60.189 1990 178.529 1991 292.240 1991 64.646 1991 141.075 Kadın Pasif Roldeıı Sıynlmadıkça Kadın evde ve işyerinde geleneksel pasifrollerinden sıynlmadıkça, kocası ile ve iş yerinde erkek meslektaşlan ile eşit koşullarda karar alma yetki ve sorumluluğuna sahip olamadıkça ülke yönetimine katılmasını, politikaya girmesini beklemek hayalcilik olur. Prof. Dr. DUYGUSEZER "5 Aralık" Türk kadını için son derece önemli bir tarih. Bir dönüm noktası. Niçin? Çünkü, 5 Aralık 1934 tarihinde Türk kadını ülkenin yönetiminde yer alabilme hakkını ka- zanmıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir yasa ile Türk vatandaşlanna evrenseJ oy hak- İcını tanıyınca Türk kadını, seçme ve seçilme konusunda Türk erkeği ile eşitlenmişti. Bu yıldönümünü kutlamak amacı ile bun- dan bir ay önce, 5 aralıkta ve onu izleyen haf- ta, özellikle kadın kuruluşlan tarafından, yurt çapında, paneller ve konferanslar düzenlendi. Çoklukla kadın politikacılardan, akademis- yenlerden ve gazetecilerden oluşan konuşma- cılan ve tartışmacılan, gene çoklukla kadın- lardan oluşan dinleyicilergözlegörülür bir ilgi ile izlediler. Buna karşılık, devlet büyükleri kutlama etkinliklerine genellikle yalnızca kut- lama mesajlan ile katıldılar. Sayısı zaten ko- mik dereeede az olan (8) kadın parlamenter- den bir ikisi dışında (zaten bir tanesi "kadın" bakanı) parlamentodan konuya aktif bir ilgi ve katıhmgelmedi. Evet, 5 aralığı, çeşitli kadın derneklerince düzenlenen ve birkaç bin kişiyi bir araya geti- ren toplantılarda biz kadınlar kendi aramızda kutladık. Birbirimizı bilgilendirmeye, bilinç- lendirmeye ve eğitmeye çalıştık. Fakat bu konu, toplumun yan nüfusunu ilgilendiren bir konu olduğu için devletten ve erkeklerden da- ha aktif bir katılım beklenirdi. Kadın sorunu- nu bizim ağzımızdan duymalan, anlamalan ve algılamaları için gerekliydi. Demokrasi, de- mokrasiyi doğuran demokratik iletişim ve sü- reç bunu gerektirirdi. 5 aralığı kutlarken. hemen herkesin aklını kurcalayan soru şu idi: Türk kadını niçin ken- disine yasaların verdiği siyasal haklannı daha etkin bir biçimde ve oranda kullanmadı? Di- ğer bir deyişle, TBMM'de niçin daha fazla sayıda kadın milletvekili yok? Niçin ülke ça- pında kadın belediye başkanı sayısı az, beledi- ye meclisi üyesi az? Kadın vali (Muğla Valisi drşında) yok? Yanıt çok yönlü ve karmaşık olmak zorun- da. Gerçekten de düz mantıkla bakıldığında ak;l almaz birdurum. Toplumun kadrn cinsin- den olan üyelerine denmiş ki: "İşte size özgür iradenizle ülke yönetimine katılma hakkı, top- lumu yönlendirme ve yönetme hakkı! Veya çı- karlannızı koruyacağına inandığınız kişileri yönetime getirme hakkı! Ya siz kadınlar ülke politikasına katılarak yönetime gecin veya işi- nize geJen birilerini başa geçirin!" Biz kadınlar ne yapmışız? Siyasal haklarımızın doğuşunu izleyen 1935 tarihli Millet Meclisi'ne 18 kadın milletvekili gitmiş. Bu sayı yıllar geçtikçe aza- Iarak, 1987 genel seçimlerinde 6'ya, 1991'de 8'e düşmüş. Pekiyi, yasaların tanıdığı geniş si- yasal haklara karşın bu duruma nasıl gelindi? Atatürk devrimleri Atatürk devrimleri Türk kadınının özgür ve Türk erkegi ile eşit bir birey olarak gelişebil- mesi için üç alana yöneldi: Eğitim, evlilik, si- yaset. Laiklik, bu üç alanı garanti altına alan bir kapsayıcı çerçeve oluşturdu. 1924 tarihli eğitimi ve öğretimi birleştirme yasası, 1926 ta- rihli Medeni Kanun ve 1934 tarihli evrensel oy hakkı ile Türk kadınına tüm yeteneklerini ge- liştirme ve hem aile içinde hem toplumda yetki ve sorumluluklar alma firsatlan getirilmiş olu- yordu. Türk kadınına eğitimde, evlilikte ve si- yasette geniş haklar tanıyan devrimlere ve uy- gulamasına bazı Türk araştırmacılar "devlet feminizmi" demektedirler. "Feminizm" keli- mesine karşı alerjisi olanlar bu deyimden hoş- Ianmasalar da işin aslı budur. Geleneksel bü- tün kalıplan aşmış olan Atatürk, Türk ka- dınının da aşması için bu devrimleri yapmışür. Batı'da bile kadın "kadın mesleklerine" hap- sedilmişken, Türk kadınını pat diye "erkek mesleği" olarak bilinen mesleklere sokmuş, mühendisler, doktorlar, hukukçular, yetişme- sini sağlamış! Bunlar devrim değil de nedir? Feminizm değil de nedir? Türk toplumu ola- rak feminizmden korkmamayı, ürkmemeyi öğrenmek zorundayız. Hem demokrasiyi ve çağdaşlığı savunalım hem de feminizmi tanı- mak. adını koymak ve duymak istemeyelim! Bu büyük birçelişkiolmazmı?İşinilginç tara- fı Birleşmiş Milletler'in ve Avrupa Konseyi'- nin pek çok "feminist" belgesinde Türkiye'nin imzası vardır. İşin özünde Atatürk'ün beklediği, düşünü kurduğu aydınlık bir toplum modeli yatmak- tadır. Bu modelin ideolojisi Batılılaşmaktır. Batılılaşmanın içinde kadın haklan çok önem- li bir yer tutar. Yalnız Atatürk'ün o zaman Batılılaşma adına yapmış olduğu devrimlerde özenti unsuru olduğunu iddia ederek değerin- den düşürmeye çalışmak da haksızhk olur. Atatürk, dünyada Fransız aydınlanmasını çok iyi anlamış ve günlük yaşama geçirebilmiş az sayıda önderlerden birisidir. Hatta bir sürü Batılıdan bile daha iyi anlamış olduğu söyle- nebilir. Devrimlerin tümü gibi kadın haklan devrimi de büyük bir içtenlikle yapılmıştı. Fakat, gel gelelim, Türk kadını siyaset ala- nına, yönetim alanına pek fazla ilgi duymadı. Eğitim olanaklarından yararlanıp, en zorlayı- cı mesleklerde uzmanhk ve beceri sahibi oldu. Medeni Kanun'dan yararlanıp, özgür iradesi ile resmi nikâhh, tekİcanlıevlilikler yaptı. Ku- maya karşı çıktı. Milyonlarca kadın peçeyi, çarşafı attı, ta ki son yıllarda yeniden şeriatçı kesimin güdümüne girinceye kadar. Fakat ay- nı güçle siyasete girmedi. Yönetime girmedi. Türk kadınının ülke yönetimine talip olma- mış olmasının nedenlerini yasal çerçevenin ötesinde, toplumun sosyolojik, ekonomik ve kültürel yapısında aramak gerekir. Derinden derinden işleyen bu süreçlerin ve etkileşimle- rin, kadının siyasal kişiliğini geliştirmesinde önüne ciddi engeller çıkardığını bilimsel pek çok çalışma ortaya koymuştur. Toplumun yapısı Türkiye'nin gelişmekte olan bir ülke oluşu, erkeğin egemenliğini yüceleştiren geleneksel aile yapışının özelliklerini taşımaya devam et- mesi ve İslam dininin biçimlendirdiği doğur- ganlığından ve seks nesneliğinden başka hiç- bir işe yaramayan kadm imajı, hepsi birden el ele vererek Türk kadınının değil ülke siyase- tinde, aile siyasetinde bile yönetime aktif ola- rak katılmasının önüne gizli duvarlarördü. Türkiye'nin kişi başına gelir düşüklüğü er- keği ezerken, kadını daha çok ezdi. 1985 nüfus sayımında, çalışan kadın nüfusunun yüzde 85. 3'ünün (yaklaşık 6 milyon) tanmda aile işçisi olarak çalıştığı saptanmıştı. Bu yüzde 85'in büyük çoğunluğunun sağlık durumu içler acı- sı bir durumdaydı. Bugün durumunun iy gettiğini söylemek sanınm gene olanaksızç Türk kadınının büyük çoğunluğu fizikrn ayakta durmak savaşı verebilmektedir anc; Bugünün "seçkin kadın" tanımlamasına rebilecek mesleği ve uzun yıllar iş deneyi olan kadınlann işyerlerinin yönetimind< paylan nedir acaba? Yönetim, gerek dev sektöründe olsun gerek özel teşebbüste, hal "erkek mesleği" olarak görülmektedir. Da çiçeği burnunda Kadın Bakanlığf nın dışınd kaç tane kadın müsteşar ve müsteşar yardıı cısı görev almıştır Türkiye Cumhuriyeti'nd DPT Başkanı, KİT, Merkez Bankası ve Ha; ne Genel Müdürleri, üniversite rektörleri h kez bile kadınlar arasından seçilmemiştir. N çin? Bir kere objektif veriler kadının aleyhind dir. Şöyle ki: Bu denh önemli yönetimsel göreı lerin gerektirdiği çağdaş bilgi ve deneyimle dc nanmış kadınlann sayısı, erkeğinkinden dah azdır. Çünkü, kadın eğitim imkânlanndan yz rarlanmada geride kalmıştır. Çünkü, en mc dern görünen aiiede bile erkek çocuğunun ye teneklerinin geliştirilmesi gereğine karşı, kı çocuğunun "iyi bir evlilik yapması" daha do ğal, daha normal görülmüştür. Kalıplar süregelmekte Bu kalıplarsüregelmektedir içiniçin.Ve kızlar kolaylıkla bu ağın içine düşürecek mekaniz- malar başında, reklamlarda. modada yaygın olarak kendisini belli eder. Fakat tüm bu oiumsuzluklara karşın, müsteşar, genel mü- dür, rektör veya yönetim kurulu başkanı olma yeteneklerine sahip kadınlanmız vardır. Ama genede bu yüksek yönetim, yüksek karar alma mevkilerinde yoklardır. Bu mevkileri erkekler doldurur, erkekler karar alır, erkekler yönetir. İstisnalar yok mu? Tabii var. Orta kademe yöneticiler var tek-tük hem özel teşebbüste hem devlette. Fakat bu istisnalar genel tabloyu değiştir- meye yetmez. Kadın evde ve işyerinde gele- neksel pasif rollerinden sıynlmadıkça, kocası ile ve iş yerinde erkek meslektaşlan ile eşit ko- şullarda karar alma yetki ve sorumluluğuna sahipolamadıkça ülke yönetimine katılma- sını, politikaya girmesini beklemek hayal- cilik olur. Şayet kadın toplumun kendisi için yüzyıllardır tanımlamış olduğu rollerin dışına çıkmadan ve erkek egemenliğine dayalı aile içi ilişkilenn ve toplum düzenini sorgulamadan siyasete girse de kadınlann durumunu iyileş- tirme açısından gerçek bir yarar sağlamaz. Konu gene göstermelik kalır. PARİS'TEN SELÇUK DEMİREL Galeri • Atölye 232 64 2 6 B 230 21 87 Sanat Galerisi'nde Prof. ZEKİ FINDIKOÛLU Çağdaş Tasarımla Geleneksel Resimler 10 Ocak-5 Şubai T«t: 524 35 11 GORBON SNATGAL İBRAHİM ÇİFTÇİOÖLÜ Resim Sergisi 7 Ocak-31 Ocak 1992 KıSdjl ji MU \ Eırnkııı 15* 69 «S G ü 1 d e n K u t Resim Senpsi 8-29Oakl992.UM-18XJ0 {Pazargunkndışındat Modem Sanat Galerisi-•>'-">' Valikonağ Caddesi No 117'2Nişantaşı-lstanibul Tel 130 39 80 7 - 2s ocak 1992. ıı oo -18 oo Abdülcanbaz Desenleri Sf" veKarikatürlerSergisi Bev-oğtu-lstanbui »1.1521698 j J S A V A T M l l TURHAN SELÇUK E 3 G A R A N T I S A N A T G A L E R İ S İ PAĞ&C l K C E V~T1 ALİ DEMİR Resim Sergisi 25 Aralık 91/17 Ocjk'92 Karadul Sok No: 15 Altıyol K.dltSy Tel 345 48 06 c10 SANATÇ110 İŞ: C K n u t B a y e r C a n a n B e y k a I Se I im Birs eI Cengiz Çekil O s m an ü I n ç Ay f e E r k m e n Serbat Kiraz F ü s u n O n u r t s m a i I S a r a y A d e m Y t I m a z Yapımcı BeralMadra TEM SANÂT GALERİSİ SELMA GÜRBÜZ "Meleklerin Cinsiyeri" Resim ve Heylcel 1992 H M v KI2U İA»W W 1 147 06 91 Cuma Ocaklı Resim Sergisi 13 0cak-6Şubat 1992 Y A P I K R E D I KÂZIM TAŞKENT SANAT GALERİSI Istıklâl Caddesı-Beyogiu CHRISTINE GRUNBERG-FAVRE Resim Sergisi mT A K I C A L E R I S I Vapur iskelesi Sok No- S OrtaKoy Tel- 159 19 11 Serdar Okan Resim Sergisi 6 Ocak-31 Ocak 1992 YAPI KREDİ B E Y O Ğ L L' SANAT GALERİSİ Istıklâl Caddesı Beyogiu galeri • atölye 232 64 26 • 230 21 87 duru lurızm HER HAFTA ve SOMESTRE'DEPESIN FIYATINA T4KSITLE./ULAŞIM K IÇI UCRÇTSİZ. H SONV *t SOUESTRfDÇ 100 000tULUDAĞvtKARTALKAf* 120 000 SOMESTKFDE '+:CW HAFTA SONU • HAFTA İÇİ ve HAFTAUK GSZILEft I SOMESTRE GEattm YÖHE TESfSLER TVMAN AMANÎ bkott A9AN1 PAİÂCt toıu KO*V om SAPAHCA OTU HOTİL DOttfJKKA YA DO9VKKAY* OttHJ HOTtL GKAND YA2KI HOTIL KtKVANİAKA\ IMVÂHSAMAY TIMMAİ ] Ti UMBAN Tf*MAl ] SSO0O0 SOO 000 725 000 4C» 7 Gmc* 820 000 } 560 000 1 100 000 2 050 000 I 300 000 ıj 300 000 1 500 000 2 700 000 r JSO 000: 1 350 000 ' 2 JOO 000 T J10OO0 T SOO OOO I f 600 000 1 3 100 000- 1 700 OOO \ y SOO 000' 909 000 1 652 OOO , 809 000 U*ı4tg < 0 2 tfn ((Küttvı • KADIKOr:34547iO (6 Hsl| • HAMirE: 131 90 00{11 hal) • MNGALTI 131472< R>nk • MKIIKOT 5701362NHİI • MtCİDITEKÖr \îi İS 50 1S Hj: (Okarlutıım) • V»5«IN IAKKA1 M9S»65 Fin»f * *NKA«» (4j 1M <3«4« • IZMİ» ;5ı;JI 5JJ0 • *«MlM:(3l|tîSI«l • ttHİT (21|12]6» • IU1S4 (24)243442-«3 * Mt«JIN:(H) 12133 I S T A N B U L B E L E D I Y E S I ±JŞ E H İ R T İ Y A T R O L A R I KÜLTÜR GÜNLERİ-2 YUNUS EMREYESELAM" Müzikli Şiir Dinletisi ŞARKILAR: AYLA ALGAN ŞİİRLER: TORON KARACAOĞLU 6 OCAK 1992 PAZARTESİ GÜNÜ SAAT 20.30'DA HARBİYE MUHSİN ERTUĞRUL TİYATROSUNDA GİRİŞ ÜCRETSİZDİR. VEFASANATEVİ FLAMENKO-KLASİK-MODERN GİTAR ORG-KLARNET-FLÜT-UD-BAĞLAMADERSLERİ 5274477 SAVAŞ YILLARENDA BÎR SÜRGÜN Kemal Snlker 8.000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Tiirkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul ödcmeU gönderilmez. ORHAN BİRGİT Şeffaf Devtet, Paris Şam Gibi Sözter._ Serdar Güreş saygın bir Genelkurmay Başkanı yerine sıradan bir yurttaşın oğlu olsaydı, Uludağ olayı gazeteler- de elbette böylesine biiyütülmeyecekti. Hatta belki de, bazı televizyori dizilerinde rol alan, yakışıklı bir konserva- tuvar öğrencisinin herkes gibi eğlenmek istediği bir otel diskosunda, patron fedailerinin hışmına uğradığı, olayın daha çok magazin yönü ile anlatılacaktı. Benzer bir disko kavgası Batt'nın gerçekten demokrasi kurallarının uygu- landığı bir ülkesinde, o ülkenin sivil ya da asker bir lideri- nin oğlunun çevresinde bile geçseydi, gazetelerin yazı işleri sorumluları ne kadar isterlerse istesinler, olayın abartılacak tarafını bul makta zorlanacaklardı. Serdar Güreş'in sıradan her insan gibi eğlenmeye hakkı olduğunda kuşku yok. Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'm, Genelkurmay Başkanı'nın oğlu ya da kızı olarak da böyle bir eğlence sırasında, bazı kuralların aşılmış olmasına da kimse bir şey dememeli. Bu nedenle, olayı saygın bir baba ile irtibatfandırmak da yanlış. Ama daha büyük yanlışlar var ki, onlar; "Demokratikle- şiyorum, şeffaflaşıyorum" diye yöneticilerinin dilinde tüy bitiren bir ülkede devletin küçülmek şöyle dursun, hâlâ o korkulan ve çekinilen öcü devlet görüntüsü vermesinden kaynaklanıyor. Dilerseniz, adı etrafında fırtmalar kopan delikanlının Uludağ olayını anlattığı Hürriyet Haber Ajansı muhabirine söylediklerine bir göz atalım: Hem tiyatro öğrencisi hem bazı TVdizileriningenç bir jönü olan Serdar Güreş, yüzler- ce yıldır alışılmış bir cankurtaran simidine sarılarak savu- nuyor kendisini ve olayın, "aifesi ile silahlı kuvvetleri yıp- ratmak için düzenle- _ . . , . „ - „ > , » . Devlet elbette guvenligin tek ve başftca sorumluswlup. Ama bu sorumluluğunu sşft ve adll kosallırtfa yerine getfrmelldir. Aksl takdlrda "şeffafdevler'sözû,$Jdec8 sözdenlbaretkalır. nen bir komplo oldu- ğunu" ileri sürüyor. Anlattıklanndan öğ- reniyoruz ki yer ayırt- tıkları diskoda, masa- larında patronun ik- ram viskisi bulunu- yormuş. Dansöz oy- narken, Serdar Gü- reş'in korumaları fo- toğraf çekenlerle arada duvar olmuşlar. Kavga sırasında da onun "koruma görevlileri"nin birisini yere yıkmışlar... ...Tabii, daha sonra da bazı kabadayıların saldınsından kurtulabilen gençler jandarma getirmişler. rJörtşeritli jan- darma çavuşu "komutanın oğiunu"^hırpalayanları bulmak için gözüne kestirdiğini yere yatırmış... 12 Eylül. devleti büyütmekle kalmadı, sivil-asker her söz sahibine birer dokunmazlık zırhı da armağan etti. Terör, cumhurbaşkanlarının, başbakanların, bakanların, gene- rallerin, milletvekili ve üst düzey bürokratların çoluğu ço- cuğunu, silsilesini de hedef alıyormuş gibi; devlet bu kişi- leri "korumakla" görevlendirildi. Kimi, asıl hedef olduğu halde personel yetmezliğinden korunmazken, kiminin kı- zı, oğlu, damadı eğlence yerlerinde efkâr dağıtırken, dev- let görevlilerinin güvencesine alındı. Terörle Mücadele Yasası'nın, ellerinde güç bulunan bazı eski bakanlara, devlet koruması adı altında ömür boyu polis şoförlü resmi araba tahsis ettiğini, Içişleri Bakanı fsmetSezgin'ln ağzın- dan öğreniyoruz. Dört şeritli çavuş "komutanın oğlu"na saldıranları sap- tamak için Uludağ'da bir yılbaşı gecesi belli kültür ve gör- gü düzeyindeki insanları yere yatırabiliyor da, Güney- doğu'da benzer bir savı bir açıkoturum sırasında TV ekranına getiren RP lideri Erbakan'a Başbakan "Olmaz öyle şey" diye karşı çıkarken, birkaç gün sonra DYP Lice llçe Başkanı Abdullah Elek'in Meydan gazetesinde olayı doğrulayabileceğini aklının köşesinden geçiremiyor. Çün- kü, Sayın Demirel, yeniden devletin başbakanıdırve arka- daşları, Erbakan'ın savını devletin Olağanüstü Hal Bölge Vali Yardımcısı'nın sözü üzerine yalanlatmışlardır! Devlet elbette güvenliğin tek ve başlıca sorumlusudur. Ama bu sorumluluğunu eşit ve adil koşullarda yerine ge- tirmelidir. Cumhurbaşkanı'nın kızı, erkek arkadaşı ile dis- koda gam dağıtırken, devletin özel korumasında olursa, orgeneralin oğlu korumaları ile yılbaşı eğlencesine gider- se, dört şeritli çavuş "komutanın oğlu"nu dövenleri bul- mak için, önüne gelene "yere yat" komutu verirse... Şeffaf devlet, Paris Şartı gibi sözler, sadece sözden iba- retkalmaz mı Sayın Başbakan? ORHAS BİRGİT, gazeteci, eski bakan ve CHP milletvekili. Nermin Gürler-GüngÖr Yıldız evlendiler Çanakkale 4 Ocak 1992
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle