Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 pazar konuğu Cumhuriyet 26Ocakl992
Hürriyet Gazetesi Başyazan ve Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi:
Gazetelerinboykotedilınesmi avıplıvorıunGazetelerin boykot edilmesi çağnlarını hiçbirzaman anlamadığını,
anlayamadığını belirten Oktay Ekşi, gazeteciler dünyasından, basın
dünyasından gelen "gazetelerin boykot edilmesi" çıkışlannı, "gazeteci Oktay
Ekşi" sıfatıyla çok ayıpladığını dile getiriyor. Kısa bir süre önce gazetecilikte
40. yılını kutîayan Hürriyet başyazan Oktay Ekşi ile arkadaşımız Leyla
Tavşanoğlu konuştu.
SÖYLEŞİ LEVLATAVŞANOĞLU
•••• Gazeteciliğe nasıl başladınız?
Ben mesleğe girdiğimde gazeteciler arasında
stenografi bilen pek yoktu. Yalnız iki istisna
vardı. İzmir'de Şeref Bakşık vardı. Demokrat
İzmir'de çalıştığını biliyorduk. Akşamlan tele-
fonda haberleri o alırdı. Zaten Ankara'da her
gece telefonda haberleri alan biri bulunurdu.
Kimi daktiloyla alırdı, kimi el yazısıyla aJırdı.
Bir başka başanlı stenografi bilen gazeteci da-
ha vardı. O da Doğan Özgüden'di. Ama ste-
nografıyi muhabirlikte kullanan sanıyorum
pek yoktu.
Özetle. gazeteciliğe girmeye daha ortaokul,
lise çağlannda karar vermiştim. Kendimi ha-
zırlamak istiyordum. O hazırhğın bir parçası
da stenografi öğrenmekti. Liseyi bitirdikten
sonra olgunluk sınavında bir yıl kaybettim.
Babam üç ay bana Toprak Mahsulleri Ofisi'n-
de yeyrniyeli bir iş buldu. O, geçici işçilik ol-
duğu için yıl başında bitti. Ben bir daha o işi
yapmam, dedim. Sekiz gün sonra, yani 1952'-
nin 8 Ocak günii merhum Kemal Zeki Genços-
man'ın Ankara Ajansı'nda bana bir stajyer
muhabirlik sağlandı. Böylece mesleğe girdim.
Kadro. para filan yok tabii. Bana sadece dol-
muş, otobüs param verilirdi. Birinci, ya da
ikinci aydan sonra yol parasının üzerine bir de
otuz lira verdiler. 36, ya da 35 lirayla sekiz ay
oradaçalıştım.
Sonra Çetin Altan, Falih Rıfkı Atayın sahi-
bi olduğu Dünya gazetesinin Ankara muhabir-
liğini aldı. Bir gün ajansta karşılaştığım Çetin
Altan beni yanına çağırdı. Dünya gazetesinde
birlikte çahştık. 1959-60 arası askerliğimi yap-
tım. Askerlikten sonra Dünya gazetesinden is-
tifa ettim. Bir süre işsiz kaldım. Sonra genç
gazeteciler öncü'yü kurduk. Ama sermaye bi-
zim değildi. Üç ay orada istihbarat sefliği yap-
Gazetelerde, yazılı basında tiraj
hangi noktalara~ kadar çıkabilir? Bu,
çeşitli toplumlarda, çeşitli
denejimlerde ortaya çıkmış bir
tablodur. Türkiye'de, yanılmıyorsam
yüzde 10'Iuk bir oran. Nüfusun yüzde
10'una gazete, dergi satılabiliyorsa,
orada doyum noktasına varılmış
sayılabilir. Böyle bakarsak,
Türkiye'de yüzde 10'luk bir doyum
noktasına ulaşılmıştır...
tım. Ondan sonra da devam etti gitti. Uzun
hikâye...
WKKIMBugün gazete tirajlanmn durumunu na-
sıl değerlendiriyorsunuz? Belli bir tıkanma var.
Hatta toplam gazete tirajlarında bir milyonluk
bir düşüş olduğu söyleniyor.
1984 yılında gazetelerin tirajı günlük 3 mil-
yon 480 bine çıkmıştı. Demek ki tavan nokta
olarak 3.5 milyonluk bir tiraj var. Bunun tı-
kanma olduğu görüşü ne kadar sağlıklıdır,
ondan emin değiJım. Şu kayıtla söylüyorum:
Dağıtım sistemi bu ise yani basın sadece beledi-
yeleri olan yerleşim bırimlerine gidebiliyor,
diğer yerlere gidemiyorsa. böylece de Türkiye'-
nin yaklaşık nüfusunun yüzde 50'sini gözardı
ediyorsa, mekân olarak, nüfus olarak, okuyu-
cu olarak. zaten meseleye nüfusun ancak ula-
şabildiğimiz kısmıyla bakmamız lazım.
Demek ki yaklaşık 60 milyonluk Türkiye'de
yaklaşık 30 milyonluk bir dünyaya bu gazete-
ler ulaşıyor.
Gazetelerde, yazılı basında tiraj hangi nok-
talara kadar çıkabilir? Bu çeşitli toplumlarda,
çeşitli deneyimlerde ortaya çıkmış bir tablo-
dur. Türkiye'de yanılmıyorsam yüzde 10'luk
bir oran. Nüfusun yüzde 10'una gazete, dergi
satılabiliyorsa, benim inancıma göre orada
doyma noktasına vanlmış sayılabilir. Böyle
bakarsak, Türkiye'de yüzde 10'luk bir doyma
noktasına ulaşılmış. O zaman şöyle dememiz
mümkün: Bu gerçekler içinde bu gazeteler an-
cak bu kadar satabilir. Tirajı arttırmak için bu
gerçekleri değiştirmek gerekir. Hangi gerçekle-
ri değiştirmek gerekir? Dağıtımı 60 milyona
olabildiği kadar uzanacak şekilde yapmanız la-
zım. Oralarda pazar yaratmanız lazım.
Türk basını böyle bir şey yapmıyor. Yani
okuyucunun yanşından peşinen vaz geçiyor.
Türİciye büyük bir ülke. Ulaşım kolay değil.
Oraya gönderdiğiniz 10 gazetenin maliyetiyle
gönderme masrafınız birbirini tutmuyor. Ma-
liyet hesapları oraya gitmenizi engeJJiyor. Bu
faktörler...
• • • • Peki, ama gazeteler bu kadar kuponfur-
yası içindeyken, örneğin bilmem ne kadar yüz
milyona şu kadar daireyikupon karşılığı okuyu-
culanna dağıtırken buparayı dağıtıma ayırsalar
olmuyor mu?
Şimdi ben basın sektöründe bu kadar sene
kaldım. ama bu tür hesaplann içinde bulunan
bir idarecilik yapmadım. Bu basın işletmecili-
ğini. gerçeklerini çok iyi bıldiğimi söyleyemem.
O yüzden o konularda iddialı bir söz söylemek-
ten kaçınınm. Bu meşlekte uzun süre kalmış
bıri sıfatıyla, söylüyorum, hesabı kitabı yapıl-
mak kaydıyla dağıtımı daha uç noktalara ka-
dar götürebilirseniz, tirajımız buna rağmen
artmıyor derseniz, belki kulak veriJmeye değer
bir husus vardır. Tabii ben. halen dağıtım çok
iyidir, demiyorum. Tam tersine... Örneğin
Türkiye gazetesi dağıtım geleneklenni biraz
kırdığı için 300 bini aşkın gazeteyi okuyucuya
ulaştırabiliyor. Demek ki dağıtım sisteminin,
geleneklerinin irdelenmesi aynca lazım. önü-'
müzde somut örnek var. Aynca başka unsurlar
da var zannediyorum.
Ben, basınımızın bu 3.5 milyonluk tavanı
zorlaması mümkünken içerik zaafmdan dolayı
da bu sının aşamadığını düşünüyorum. Türk
basınında yanlış bir yapılanma oldu. Türk ba-
sını teknolojik bakımdan bir hayli ciddi atılım-
lar yaptı. Ama o teknolojinin gazetesini oku-
PAZAR KONUĞU
OKTAY EKŞİ
Oktay Ekşi, Ordu'nun Mesudiye ilçesinde 7
Aralık 1932 günü dünyaya gelmiş.... Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten
sonra 1952 yılında Ankara Ajansı'nda stajyer
muhabir olarak gazeteciliğe başlayan Ekşi,
Dünya gazetesinde Ankara muhabirliği yaptı;
aynı gazetenin Ankara BüroŞefı olarak çalıştı.
1960'taÖncü gazetesinin istihbarat şefiiğini
üstlenen Ekşi, 1961'de Kurucu Meclis'e "Basın
Temsilcisi" olarak seçildi. Daha sonra Ulus
gazetesinde istihbarat şefliği yapan Ekşi,
Londra Konsolosluğu'nda dört yıl çalıştı.
Türkiye'ye döndükten sonra Yenı Gazete ve
Hürriyet gazetesinin Ankara büro şefliğini
yaptı 1970 - 71 yıllan arasında TRT'de Yorum
Müdürlüğügöreviniyürüttü. 1974'te
Hürriyet'te başyazılar yazmaya başlayan Ekşi,
1975-83'te Hürriyet Haber Ajansı Genel
Müdürlüğü'nü üstlcndi. Bu arada
başyazarhğını sürdüren, 1983'teSODEP'ten
kurucu üye olarak politikaya atılan Ekşi, kısa
bir süre sonra partiden aynlarak gazeteciliğe
döndü. Halen, Hürriyet gazetesi başyazan
olarak köşe yazılarını sürdürüyor, Oktay Ekşi
6Şubat 1988'den beri Basın Konseyi Başkanı.
memnun olduğumu söyledim. Mayıs ayında
Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI)
Amsterdam'da bir kongresi vardı, oraya git-
tim. Oradayken eşim beni aradı. Dedi ki: "Ga-
zetelerde senin yeni kurulacak bir partinin
kuruculan arasında yer aldığına dair haberler
var"
"Kim kuruyormuş," dedim. "Erdal İnönü
kuracakmış. Sen de onlann arasında buluna-
cakmışsın"dedi.
"Haberim yok," dedim. "Gazateciler soru-
yorlar, ne diyeyim?" dedi.
Döndüğümde bütün gazeteleri okudum. Hiç
kimse de bana, gel bir parti kurahm, dememiş-
ti. Sonra Erdal Bey'den bir telefon geldi. Be-
nimle görüşmek istediğini söylüyordu.
Sonunda nihai karan gazetenin patronu
Erol Bey'le (Erol Simavi) konuşup onun oyu
doğrultusunda oluşturmayı tercih ettim. Erol
Bey'le gittim. konuştum. Konuşmamdan be-
nim bu karan kendisine bıraktığım izlenimin-
den farkh bir izlenim aldım. Konuşmamız bit-
tiğı zaman yanından aynlırken düşündüm ki
Erol Bey benim politikaya girmek için verdi-
ğim bir İcaran kendisine sunduğum ve onayını
istediğim zehabıyla benimle konuşmuş. Bunu
anladım, ama ben artık, hayır mesele öyle de-
ğildi, ben yüzde 50 yüzde 50 içindeyim, karan
siz verin diye size geldim, demeyi de kendime
yediremedim.
Böylece aynldım, Ankara'ya gittim. Hürri-
yet'ten istifa ettim. Okuyuculanma veda yazısı
yazdım.
Erdal Bey'le görüştüm. Ben geldim, dedim.
Politikanın içinde 10.5 ay kaldım. Milli Güven-
lik Konseyi bizi çok haksız bir yaklaşımla,
SODEP'i, kurduğumuz partiyi seçime girmek-
ten alıkoydu. Politikaya girdiğim zaman, 10.5
aylık dönem içinde daha önce göremediğim bu
gerçekle karşı karşıya geldim. O da beni politi-
kaya devam etmem doğru mu değil mi, mesele-
sini tartmaya zorladı.
Politikaya gireceğirrr zaman bir dostumdan
35 altın, bir başka dostumdam da 15 aJün borç
almıştım. Kendilerine, başka bir birikimim
yok, paraya ihtiyacım var, bir gün size bunu
tekrar altın olarak ödeyebilirim, ama ne zaman
Arkadaşımız Leyla Tavşanoğlu, Hiirriyet Gazetesi Başyazan ve Basın Konse>i Başkanı Oktay Ekşi (sağda) ile sö>leşide. (Fotoğraflar: KADİR CAN)
yucuya veremedi. Sekiz yüz bin gencin üniver-
site kapısında bulunduğu, genç nüfusun çok
büyük rakamlara ulaştığı bir ülkeyiz biz.
Gençliği yakalayan herhangi bir ek yayını veya
yayını Türk basınında hiçbir basın kurumu ha-
len gerçekleştiremedi. Gençlere, bizim gazete-
miz şudur hâlâ dedirtmiyorsamz eksik size ait-
tir.
Hâlâ orta yaşlı insanlan okuyucu diye esas
alan, toplumun diğer kesimlerine de teferruat
diye bakan bir perspektifı var Türk basınının.
Otuz milyonluk pazarda zorlanabilecek bazı
hususlar olduğunu düşünüyorum. Onlar zor-
lanmadıkça, içerik zenginleştirilmedikçe o en-
gelin pek de kolay kınlabileceğini sanmıyo-
rum. Çünkü zaten sözlerimin başında da söyle-
diğim gibi genel olarak bakınca, dc.vgunluk
noktasına ulaşmış gibi görünüyor, bu koşullar
altında. O nedenle diyorum ki önce bu koşulla-
n, bu gerçekleri değiştirmek lazım.
üç aydır bazı olaylar yaşadık. Bazı
gazetelerin boykot edilmesi çağrısı yaptldı...
Onu hiçbir zaman anlamadım. anlayamıyo-
rum. Gazeteciler dünyasından, basın dünya-
sından gazetelerin boykot edilmesi çıkışlannı,
gazeteci Oktay Ekşi olarak, sadece bu sıfatım
içinde söylüyorum, çok ayıplıyorum. Çok yan-
iış buluyorum.
Gazetelerin yayın politikalanna insanlar
karşı olabilir. hatta kurumlarda karşı olabilir.
Somut bir örnek vereyim: Bir sendika, örneğin
maden sektöründeki bir sendika, bir gazetenin
maden sektöründeki işçilerle ilgili yayınını ta-
raflı ve haksız buluyorsa kendi dünyasına dö-
nüp, o gazeteyi ahnayın, diyerek o gazeteyi
cezalandırması bana makul geliyor. Çünkü o
sendika basın dünyası dışındadır; her şeyi. üye-
leriyle, fonksiyonuyla basın dünyasının dışın-
dadır. Basın dünyasındaki bir kurumu, bir
kişiyi kendi dünyasına şöylerse, derse ki bu ga-
zeteyi almayın; bana bir sendikanın mücadele
metotlan içinde mümkün gibi görünüyor.
Ama basın dünyasımn yazan adamı, basın
dünyası kurumlannm, gazetecinin bir yandan
demokratik çoğulculuğu savunup ve olabildiği
kadar fikirlerin her yere yayılmasına, bu yayıl-
ma haline engellerin tamamının kaldınlmasını
savunuyor görünüp öbür tarafta iletişimı en-
gelleyen mücadele metotları ilan etmesini gaze-
teci olarak anlayamıyorum, ve çok ayıplıyo-
rum.
••••£;> de sizin siyasi bir hayannız vardır,
1983 yılında...
Evet, kısa bir süre için siyasi yaşamın içine
girdim. Ve sonra da ayrıldım. Siyasete girme-
den önce getirilen birkaç öneriyi doğnjsu red-
dettim. Sonuncusu da yine öneriydi.
Ben 1983 yılında Hürriyet'in başyazarıydım.
Halkçı Parti'nin kurulması aşamasında Nec-
det Calp'ten kaynaklanan bazı öneriler geldi.
Bir defa da kendisiyle konuştum.
Özür diledim kendilerinden, mesleğimden
bilmiyonım, dedim. Eşim çalışıyor, mesleğinin
üst noktasına gelmiş, ama aldığı para lüks ol-
mayan geçimimizin ancak yüzde 75'ini karşıla-
yabiliyor, daha dikkatli davranırsak bu oran
yüzde 85'e çıkıyor, ama yüzde yüzünü karşıla-
mayıyor. Artı, Oktay Ekşi Ankara'da politika
yapacak. Onun da giderlerinin karşılanması la-
zım. Ona da elli altınlık bir kaynak...
O zaman anladım. Evet, politika yapmak,
topluma hizmet vermek için çok Önemli bir
araç. Ama sen o platforma geldiğin zaman ka-
fanda geçiminle ilgili hiçbir sorun kalmamış
olmalı. Bu platforftıda ne kadar aşağı düşersen
düş kimseye muhtaç olmayacak noktada ol-
malısın. Tabii bu arada o sözünü ettiğim para
da bitti. Kendi kendime, sen bu gerçeği gör ve
tekrar kendi dünyana dön, dedim. Partiye za-
rar vermeyecek bir tarihte çekilebilmek için
kendime dikkatli bir program hazırladım. Ön-
ce genel merkezdeki görevlerden aynldım.
Sonra Istanbul'a geldim. Ardından da 1984 ye-
rel seçimlerinden birkaç gün önce yürürlüğe
girecek şekilde istifa ettim. Ve politikayla bu
anlamda bütün ilişkimi kestim.
Bir süre yine işsiz kaldım. Sonra Güneş gaze-
tesinde bir fırsat doğdu ve böylece mesleğime
döndüm.
••••.&ZS7/2 Konseyi'nin başkanı olarak Kon-
sey 'in şu andaki işlevini anlatır mısınız?
İki temel işlevi var. Birisi basın özgürlüğü-
nün Türkiye'de gerçekleşmesine çalışmak, onu
kalıcı hale getirmek. Bunun için mücadele et-
mek. Bu doğrultuda Basın Konseyi, basın tari-
hinde ilk defa somut yasa önerisi üretti ve üre-
tecekde...
1991 'in başında, Anayasa'nın 10 ayn mad-
desinin değiştirilmesiyle ilgili öneriyi parti li-
derlerine sunduk, onlann desteğini aldık.
Şimdi o partilerin liderleri iktidardalar. Ver-
dikleri sözü tutacakJan inancı içindeyiz. 1982
Anayasası kısmen değiştirilecek olursa bizim o
önerilerimizin aynen gerçekleşeceğine dair ver-
dikleri sözü tutacaklannı biliyorum. Ama 1982
Anayasası bütünüyle değişecek olursa o zaman
o önerilerden başka öneriler getirilmesi söz ko-
nusu.
Bunun için henüzçalışma başlatmadık. Ama
o doğrultuda da öneri üretiriz. Bunun dışında
halkın gerçekleri öğrenmesi için ayn bir yasa
önerisi hazırlaması gerekti. Bunun çalışmalan-
nı başlattık. Böylece devletin saydamlaşması
için başta Sayın Süleyman Demirel olmak üze-
re politikacılann ve koalisyon partilerinin ver-
dikleri sözün gerçekleşmesini sağlayacak öne-
riyi üretiyoruz. Bizim basın yaşamımızda,
hukuk yaşamımızda anayasal sistem içinde da-
ha önce hiç ele alınmamış bir konudan söz edi-
yorum. Bu öneri bizim hukuk ve siyaset siste-
mimize ilk defa getirilecek. Çalışmalanmız
bitince tabii bunu kamuoyuna açıklayacağız.
Şu anda bu önerinin üzerine inşa edileceği te-
mel ilkeleri bir rapor halinde hazırlattınyonız.
Üç ayn rapor hazırlanacak. Bu üç rapor tartı-
şılacak. Böylece temel ilkeler beürlenecek. Sa-
nıyorum bir ay içinde bu aşamaya ulaşınz.
Sonra bu ilkeler üzerine sözünü ettiğim yasa
önerisini inşa etmemiz mümkün olacak. Onun
da.birkaç aylık bir zaman alacağını sanıyorum.
Özetle, önümüzdeki aylarda halkın gerçekle-
ri öğrenme hakkını halka teslim eden, bir baş-
ka ifadeyle, herhangi bir yurttaşımızın milli
savunma, dış ilişkiler, kişilerle ilgili resmi ka-
yıtlar, ticari sırlar gibi bazı istisnalan bir yanda
tutarsak, tabii devlet sırları, bu tür istisnalan
bir yanda tutarsak her konuda kamu kurumla-
nndan usulüne uygun bir şekilde başvuruda
bulunup sorduğu sorunun yanıtını alma hak-
kını gerçekleştireceğiz.
Burada vatandaştan o bilgiyi saklayan kamu
görevlisi sorumlu hale gelecek. BunJara cezai
müeyyide getirilecek.
Türkiye'de kendi kendini denetleme
mekanizmasını kendi özgür iradesiyle
kuran tek meslek gazeteciliktir. Bir
başka meslek var diyenlerin tamamı,
baksınlar; bir başka îradenin, yasa
koyucunun iradesinin kurduğu
denetleme mekanizmaları içinde
mesieklerini sûrdürmektedirler. Bir
tek basındır bu konuda, bu somut
sonucu ortaya koyabilen...
Türkiye'de bugün devlet kapalı. Vatandaşı-
na kapalı, gazetecisine kapalı, herkese kapalı,
politikacısına kapalı. O yüzden biz gazetecilere
yansıyan haber, bilgi kınntılarıyla belirli kana-
atlere ulaşıyoruz. Yani, öğrenmemiz, bilmemiz
gereken bin. on bin, yüz bin ise sadece bir öğre-
niyoruz. Bu bire dayanarak da yüz binlik bir
dünya için karar veriyoruz. Ya da yanlış karar
vermeye çok açık hale geliyoruz. Bunu gerçek-
leştirecek yasa önerisi daha önce ele alınmamış
birkonudur. Bizim 1991 başında sunduğumuz
Anayasa önerisi içinde bu amaca yönelik ayn
bir madde var. Mernnunuz ki bu ilkeyi SHP
kendi anayasa önerisi içine aynen aldı blok ola-
rak, bizim önerdiğimız şekilde ve yayımladı.
DYP lideri de partinin seçim bildirgesinde bi-
zim önerilerimizi tam olarak desteklediklerini
birkaç defa kamuoyuna duyurdu.
Biz gazetecilere görevi başında müdahale
eden kamu görevhleri vardır, örneğin polis-
ler... Ö tür olaylara tepki gösteriyoruz. Yani
gazetecilerin saldınya uğraması özellikle Gü-
neydoğu'da son zamanlarda sık görülüyor.
"Ozgür Basın" isimli aylık bültenimizde o ko-
nularda ne yaptığımızı açıklanz.
Saygm bir basın bölümü için basın meslek il-
keleri olarak bilinen 16 ilkenin basın yaşamma
olabildiği kadar gırmesini ve uygulamasını
sağlamaya çalışınz. Konseye üye olan gazete-
lerde ve üye olan basın organlannda çalışan
gazetecilerin, ya da kişisel olarak üye olan ga-
zetecilerin bu ilkelere aykın bir davranışı, tutu-
mu olduğu yolunda şikâyetler varsa onlan
değerlendiririz ve kamuoyuna açıklanz. Ya da
uyanda bulunma ihtiyacı duyduğumuzu açık-
lanz. O olay dolayısıyla kınanmaya değer bir
durum olduğunu açıklanz. O olay dolayısıyla
ya da şikâyette bulunanın başvurusunun yersiz
olduğu sonucuna vanrsak bunu da kamuoyu-
na açıklanz.
GUNEYDOGU'DA
ATEŞ BACAYI SARDI
DEMİREL: ORTADOĞU, BARIŞ SUYU'NU ANLAYAMADI
"ÇİN GRİBİ"NE İNGİLİZCE BİLMEDİĞİMİZ İÇİN YENİLDİK
GÜNERİ CIVAOĞLU: SHOW TV'DE PASTIRAAA YAZIMIYAŞIYORUM
• 12EYLÜLZEDE PARTİLERİN MAL VARLIKLARININ İADESİ GÜNDEMDE • SAHİBİNİN SESİ KAYA
FOPERİ • TÜRK AYDINLARIN KAFASINDA CEZAYİR KARGAŞASI: ASKERDEN Mİ KORKALIM,
ŞERİATTAN Mİ? • İŞİ KİTABINA UYDURMANIN BÜROKRATÇAŞI: RESEN EMEKLİ, RESMEN DELİı
• KOSKOTAS RAKILARI • KADINLAR DENİYOR. ERKEKLER ÖLÜYOR • ÇOCUĞUNU DÖVME,
KONUŞMAYI DENE' • YEŞİLÇAM'IN MECNUNLARI • BAYMUR-BARADAN ÇEKİLİN ARADAN
• ADANA'NIN UTANGAÇ PAVYONLARI • KA-
SABA TÜCCARLIĞINDAN KRALLARIN RES-
SAMLIĞINA: RAHMİ PEHLİVANLI • GÜRCİS-
TANDA KAOS # "GİZLİ YÜZ"ÜN SIRLARI • BA-
ĞIMSIZLIK. SLOVENYA VE HIRVATİSTAN'A
NE GETİRECEK-? • GELECEKLE İLGİLİ BİLME-
NİZ GEREKEN 51 MADDELİK ANSİKLOPEDİ M A B E R C İ L İ K T E S O N N O K T A
TEŞEKKÜR
Çok değerli eşim, babamız ve aile büyüğümüz
HÜSEYİN TUNAYLFnın
22.1.1992 tarihinde vefatı dolayısıyla çelenk gönderen,
BASIN İLAN KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ mesai
arkadaşlarına, acımızı paylaşan akraba, dostlarımıza ve
Doktor CENAN OKTAY'a sonsuz teşekkürü bir borç
biliriz.
Ailesi Adına
Eşi NURİYE TUNAYLI
DEEP PURPLE
EFSANEVİ SOIİSTİ
IAN GILLANSOLO KONSERİ