22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 AĞUSTCfS 1991 HABERLER CUMHURİYET/5 Lojman cinayeti • ANKARA (AA)— SHP Izmir Milletvekili Erol 'Güngör'ün oğlu Mustafa Güngör'ün öldürülmesi olayının üzerinden 45 gün geçtiği halde cinayet hâlâ aydınlanamadı. Olayı soruşturan yetkililer, istedikleri gibi çalışamamaktan yakınarak "Cinayet mesela Ankara'nın Çinçinbağları veya bir başka semtinde işlenseydi, bugüne kadar 20 defa çözülürdü" dedi. Milletvekili Lojmanlan'nda kurban bayramının ikinci günü meydana gelen olayda, Gazi Üniversitesi tktisadi ve tdari Bilimler Fakültesi Uluslararası tlişkiler Bölümü öğrencisi Mustafa Güngör'ün öldürülmesi olayındaki esrar perdesi henüz ortadan kalkmadı. ANAP'ta tenkisat • ANKARA (ANKA) — . ANAP'ta yönetim ı değişikliğinin ardından , genel merkezde de revizyona gidilerek 10 kişinin işine son verildi. tşten çıkarmaların devam edeceği öğrenildi. ANAP Genel Merkezi'nin yeni ' yöneticileri, göreve geldikten bir süre sonra 130 kişinin çalıştığı partinin "devlet dairesine dönüştüğünden" şikâyetçi olarak ihtiyaç fazlası personelin işine son verileceğini duyurmuşlardı. Bunun uzerine birimlerde yapılan belirlemenin ardından ilk olarak 10 kişinin işine son verildi. îşten çıkarmaların devam edeceği öğrenilirken ayrılanlara tazminatlannın bilahara ödeneceği duyuruldu. Bu arada yeni yönetimin eleman * fazlahğından şikâyet etmesine karşın beraberlerinde 20'den fazla personeli de partiye getirdikleri belirlendi. İlçelere 15 bin kadro ı • ANKARA (AA) — Yeni . kurulan ilçelerin ihtiyaam . karşılamak üzere toplam 15 bin 88 kadro ihdas edildi. . Bakanlar Kurulu'nun bugünkü Resmi Gazete*de . yayımlanan karanna göre . ihdas edilen kadrolardan 1100 adedi Maliye ve Gümrük Bakanhgı, 733 adedi Milli Eğitim Bakanhgı ve 12 bin 300 adedi Sağlık Bakanlığı'nın , taşra teşkilatlan için tahsis ; edildi. Kadrolardan 645 adedi Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, 310 1 adedi de Gençlik ve Spor ; Genel Müdürlüğü'nün taşra teşkilatına ayrıldı. Tazminatı Kızılay'a verdi • ANKARA (UBA) — Maliye ve Gümrük Bakam Adnan Kahveci, gazeteci- yazar Nazlı Ilıcak'tan aldığı tazminatı Kızılay'a veTdi. Kahveci, "Amacım milletvekilinin ve Meclis'in itibarını korumaktı" dedi. Kahveci, 102 ANAP milletvekiliyle birlikte "Pavlov'un Köpekleri" başlıklı yazı nedeniyle gazeteci-yazar Nazlı Ilıcak hakkmda açtıklan davadan kazandığı tazminatı Kızılay'a verirken şunlan söyledi: "Davadan - kazandığım 2 milyon 61 bin 750 lirayı Kızılay'a gönderiyorum. Söz konusu davayı açarken amacım, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bir üyesi olarak Meclis'in ve milletvekilinin şerefini ve itibannı korumaktı;' Ankara EOFde iki dava • ANKARA (UBA) — Eski dışişleri memuresi Hande Şevkat Mumcu, Eski Güneş Gazetesi Yazı Işleri Müdürü Salih Alev Er ile gazetenin eski Ankara temsilcisi Uluç Gürkan'ın sanık olarak yargılandıkları 'kripto' davasıyla partileri kapatılan TBKP yöneticileri Haydar Kutlu ve Ünal Sargın'ın yargılanmalanna Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yann devam edilecek. Kripto davasında üç profesörden oluşan bilirkişi heyetinin hazırladığı ve davayı büyük ölçüde dayanaksız hale ' etiren rapor tartışılacak. Kuthı-Sargın davasında ise artık TCK'nın 141 ve 142. maddeleri yok. Bu maddelerden geçen hafta beraat eden Kutlu-Sargın'ın DGM'deki yargılanması artık halkı suç işlemeye tahrik suçunu düzenleyen 312. maddeye göre vürütülecek. EskiABDAdalet Bakanı ve Ortadoğu Savaş SuçlannıAraştırmaKomisyonu Başkanı Clark, Güneydoğu idenimlerini anlattı Kürtlere baskı stirerse bölünme olurLEYLA TAVŞANOĞLU Eski ABD Adalet Bakanı ve ABD Ortadoğu Savaş Suçlannı Araştırma Komisyonu Başkanı Ramsey Clark, geçen günlerde Türkiye'deydi. Güneydoğu Anadolu'da çeşitli temaslarda ve incelemelerde bulunan Clark, daha sonra geldiği İstanbul'da gazetemize verdiği demeçte, "Kürtlerin büyük çogunlukta yaşadıgı bölgeierde büyük bir baskı ortamı doğdugunu göz- lemtedim" dedi. Clark, "Bu baskı sona ennez, bir uzlaşma- ya gidilmezse Irak'taki gibi bir bölünme kaçınılmaz görünüyor bana" diye görüşlerini dile ge- tirdi. Clark'a, Güneydoğu Anado- lu'yu dolaştığında bölgede yaşa- yan Kürtlerle ilgili ne gibi izle- nimler edindiğini sorduğumuz- da şu yanıtı verdi: "Türkiye'de Kürtlere ne ola- cagını, Türkiye'deki Kürtlerin kendiierinin karar vermeleri ge- rekir. Yabancılar, onlara fazla yardımcı olamazlar. Kurtler, bütün Türki.ve'ye yayılmış du- rumda. tstanbul'da da çok sa- yıda varlar. Kürtler ülkenin di- ger yörelerinde entegre oldukla- rı zaman, hiçbir sorun olmadı- gını gördüm. Ama büyük ço- gunlukta yaşadıklan bolgekerde, özellikle de Güneydoğu'da bu durum neredeyse bir tecrit edil- mişlik yaratıyor. Büyük bir bas- kı ortamı doğuyor. Aslında ben Türkler ve Kürt- lerin birbirlerini sevmelerini, saygı duymalannı ister ve umut ederdim." Cizre dış dünyaya tamamen kapanmıştı. İnsan hakları ihlallerini incelemek üzere Güney Afrika'ya Filistin'e gitmiştim. Ama Cizre kadar dış dünyayla bağlantısı kesik bir kent daha görmedim. Orada kaldığımız beş saat boyunca sokakta tek bir insana rastlamadık. Dışarıda dolaşanlar sadece A-4 makineli tüfekli askerler ve askeri ciplerdi. Askerlerin sağa sola ateş ettiğıni duyabiliyordum. Geçen cuma öldürülen kızın evine gittim. Olayı anlattılar. Kim mi ateş açmış? Kızın teröristlerin açtığı ateşte öldüğünü kim söylüyorsa yalan söylüyor. Polis, özellikle de askerler, sistematik olarak damlara ateş açıyorlar. Bunun nedeni mi? Yöre insanının hayatmı zorlaştırmak, hayatı zindan etmek. "Bölgede güvenlik güçlerinin davranışlannı nasıl buldunuz?" sorumuza Clark'ın karşılığı şöy- le oldu. "Size bölgede yaşadıgım ba- n şeyleri anlatayım. Geçen per- şembe günü Cizre'deydik. Ciz- re dış dünyaya tamamıyla ka- panmıştı. İnsan hakları ihlalle- rini incelemek üzere Güney Af- rika'ya, Filistin'e gitmiştim. Ama Cizre kadar dış dünyayla bağlantısı kesik bir kent daha görmedim. Orada kaldıgınuz beş saat boyunca sokakta tek bir insana rastlamadık. Bir tek dükkân bile açık degildi. Dısa- nda dolaşanlar sadece A-4 ma- kineli tüfekli askerler ve askeri ciplerdi. Kentlerinizi cipler ve bu 50 kalibrelik makineli tüfek- lerle denetliyorsanız... Askerle- rin sağa sola ateş ettiklerini du- yabiliyordum. "Geçen cuma gecesi öldürü- len 17 yaşındaki kızın (Hediye Dicle) evine gittik, ailesiyle ko- nuşmak için. Olay şöyle olmuş: Biliyorsunuz. bölgede hava çok sıcak. Halk da serin havada uyuyabilmek için yataklarını dama çıkartıyor. O akşam da kızcagızın annesi damda yatak yapıyormuş. Kız annesine yar- dım için dama çıkmış. Çıkar çıkmaz da üç mermi vücuduna saplanmış. Kentte gece sokağa çıkma yasağı olduğu için cagn- lan cankurtaran aracı ancak 2.5 saat sonra eve ulaşabilmiş; kız bu arada kan kaybından olmüş. Daha erken müdahale edilebü- seymiş kurtulurmuş. Kim mi ateş açmış? Kızın te- röristlerin açtığı ateşle öldüğü- nü kim söylüyorsa yalan söylü- yor. Polis, özellikle de askerler sistematik olarak damlara ateş açıyorlar. Bunun nedeni mi? Yöre insanının yaşamını zorlaş- tırmak, hayatı zindan etmek, onlan baskı altında tutmak için yapılıyor. Geceleri damda, se- rinde yatmasınlar, iceride sa- bahlara kadar sıcaktan bunal- sınlar, uyuyamasınlar, sabahlan da yorgun ve kızgınlıktan göz- leri dönmüş bir halde yataktan kalksınlar diye..." Ateş edenlerin gerçekten He- diye Dicle'yi hedef alıp aJma- dıklanm saptayamadıklarmı be- lirten Clark şunları ekledi: "Ama bildiğim bir şey varsa sürekli ateş edildigi ve kızın üç yerinden vurulduğudur. Per- şembe, cuma, cumartesi, pazar geceleri bep ateş ettiler. Üstelik bayvanlan da öldüriiyorlardı." Yörede insanlara sistematik olarak dayak atıldığını, pek ço- ğunun da vunılarak öldürüldü- ğünu saptadıklannı anlatan Clark şöyle dedi: "Cizre dışında kiıçük bir ara- zisi olan birisiyle tanıştım. As- kerlerin, bir gün arazisine gittik- lerini ve hiçbir neden yokken te- ker teker hayvanlaruu vurup öl- dürdüklerini anlatıyordu. "Buna benzer bir olayı Ango- la'da gözlerimle gördüm. Gü- ney Afrika helikopterierinden açılan ateşle halkın hayvanlan öldürulüyordu. Böylece halk kendini çaresiz, kızgın hissetsin, geçim kaynağı yok olsun diye yapıyorlardı. Burada da bu in- sanlar Türk vatandaşı, bu işi ya- panlar da Türk polisi ve aske- ri... "Buna karşıhk Türk halkının bir şeyler yapması gerek. Hiikü- metkri savaşlardan pek sorum- lu tutmam. Ama insanlar, ken- di ulkderi. kendi halklannı, kendi koşullarını bilirler. tnsa- na kendi dilini konuşma yasağı konulur mu? Bu ne biçim şey- dir? Kitap yazdı diye bir adam hapse alılır mı? "Türkler, bu işe kısa süre içinde hal çaresi bulmazlarsa gerçekten kötü şeyler olacak. Bu baskı sona erdirilmez, bir uzlaşmaya gidilmezsa Irak'taki gibi bir bölünme kaçınılmaz gi- bi geliyor bana." Ramsey Clark'a, "Niye şu günlerde Türkiye'ye gelmeye karar verdiniz? Bu zamanlama- yı neden yaptınız?" diye sordu- ğumuzda şu yanıtı aldık: "Biz bu bölgeye ABD'nin Körfez savaşı suçlannı incele- mek için geldik. Bölgeyi dolaşı- yoruz, kanıt anyonız. Kanıtla- rın çoğu da Türkiye'de. lrak'ı bombalayıp yüzbinlerce kişinin ölümüne yol açan uçaklar Tur- kiye'deki üslerden havalandı. Ondan sonra yüzbinlerce Iraklı anavatanlanndan kaçtı. tnan- mayacaksınız, ama ABD'nin Detroit gibi bir kentinde 200 bin Iraklı yaşıyor. "Komşunuzu bombalamak için ülkenizdeki üsleri kullandır- mak iyi komşuluk ilkelerine sı- gar mı?" TıDAMDANDONENLER 'DISARIYP ANLATIYOR Özgürlüğü kavrayamadıkTevfik Güneş: Her şey bambaşkaydı çıktığımda. Gençler uzunsaçlı, zincirli. Sokaklarda rap mıdır rock mıdır, bir müzikle sallanıp dunıyorlar. Bayram Işık: 11 yıl boyunca tahliye olunca neler yapacağımın hayalini kurmuştum. NaUKoç: "Biz siyasi insanlarız, siyasi mücadeleden vazgeçmemiz mümkün değil. Ama geçmişteki gibi mücadele etmeyeceğiz!' İDtL GÜRSEL ~ ANKARA — "Devrim düşte- ri, memleket sevdası, ölüm yo- luna paylaşdan dostluklar ve kitaplaıia" örülü bir yaşamdan "rap müzik, borsa, Lives Lee muhalefetine" uzanan yepyeni bir dünya. Anayasa Mahkeme- si'nin karanyla idam ve müeb- bet hapis cezasmdan kurtulan sol görüşlüler, şimdi bu iki dün- yanın sentezini yapmaya çalışı- yorlar. Yeni dünyayı aralayan 10 yıl içinde "uçan ve kararlı" fi- kirler, yerini bir dönemin yargı- sma bırakmış. Bayram Işık, 1982 yılında TCK'nın 146/1. maddesinden 1982 yıhnda idam cezası alan Bayram Işık, "Özgüriüğu kavrayaraadım" diyor. nnın eksenini oluşturmuş." Dev-Yol üyesi olmaktan mü- ebbet hapis cezası alıp tahliye edilen Nail Koç, "Yaşananlara halen aklım almıyor. Mamak'ı yaşamak lazım. Biz görecegimizi goriip çıktık. Şimdi bu bireysel- leşme beni korkutmuyor, ama biraz zorlanacagız" diyor. Sel- çuk Yıldır, Türkiye'de demokra- tik kamuoyunun dahi bulunma- dığını belirterek "Genç kesimin dunımunu trajik buldum. Öz- güriüğün belli bir sının var" di- ye konuşuyor. 11 yılın ardından, özgürlüğe tekrar "merhaba" diyen bu sol görüşlü tutuklu ve hükümlüler, bundan sonra yaşamlannı nasıl sürdürecekler? Koç, "Biz siyasi insanlarız, si- yasi mücadeleden vazgeçmemiz mümkün değil. Ama geçmişte- ki gibi mücadele etmeyeceğiz" diye yamt veriyor. "Peki, nasd bir mücadele?" sorusuna Bayram Işık'ın yanıtı şöyle: "Biz sosyahstkr çok hata yap- tık. Geçmişteki kaba, sekter iliş- kilerin, tartışmasu anlayışlann uzagındayım. Ben, ugruna yıl- larca hapishanede yattığım sos- yalizm mücadelesinin nasıl ol- ması gerektiği konusunda bir tartışmaya ihtiyaç duyulduğu kanısındayım. Tartışmanın baş- lığı da 'Sosyalist Demokrasi' ol- malı. Bir şeylerin hemen değiş- meye başlamasını beklemek, çok acelecilik olur. Görebilecek miyim bilemiyonım, ama gele- cekten umutluyum." Koç, Yıldır ve Güneş de Işık 1 ın sozlerine katılarak "Geçmiş- teki gibi hareket etmeyeceğiz. Sonınlar bugün farklı. Bu degi- şim çerçevesinde ileriyi yeniden yorumlamak zamanı geldi" gö- rüşünde birleşiyorlar. Siyasi mahkûm olmanın, adi mahkûm olmaktan çok farklı olduğunu savunan Işık, bir li- mon için bile günlerce mücade- le ettiklerini aktarıyor. Işık, ce- zaevinde yattığı günlerde toplam 150 gün dolayında açlık grevi yaptığını belirterek o günleri şöyle anlatıyor: "Cezaevinde limon yasaktı. Limonu sıkıp gizli mektup ya- zılır diye. Mamak Cezaevi'nde yatıyorduk. Saz da yasaktı. Ama her aramada yasak olan şeyler toplatıldığı halde bunlar yeniden üretilebiliyordu. Gizli mektup yazmak istiyorsan. limonla de- ğil, sidikle de işini hallederdin. Sazlar toplatüdıktan sonra bir hıfta içinde de saz yapardın. 'Dolabma resim asamazsm' di- yoriardı. 'Neden asamazsın?' di- ye soruyorduk. Nedeni yoktu. Ama aşıldı. Bıçak yoktu, kendi- miz ürettik. Ocak yoktu, yine kendimiz ürettik. Tabii, en önemli mücadelemiz, tek rip el- bise giymemek içindi. Tek tip d- bise halen yasak. Ama fiili ola- rak bu yasak da aşddı." "Işkence", mahkûmlann ceza- vinde en büyük sorunlannı oluş- turuyor. Işık, şunlan söylüyor: "Mamak'tan çıkarken duygu- lanrnı yitirdiğimi düşünüyor- dom. Arkadaşımın yanında da- yak yiyordum veya onun dayak yediğini görüyordum. Hiçbir şey yapamıyordum. Her demir kapı açıldıgında işkence görece- ğimiz hissine kapıhyorduk. Ha- len, kapılann hudı kapaulmasın- dan korkanm." Koç, Işık, Yüdır ve Güneş, he- nüz bir iş sahibi değiller. Hayal- lerine "yelken açüklan" günle- rin bitmesiyle, şimdi "yok olma" korkusu yaşıyorlar. Yıldır, bu duyguyu şöyle anlatıyor: "Normal, sıradan bir insan olmak beni korkutuyor. Biz, ya- şam biçimimizle farklı olmuş- tuk. Cezaevinde de farklıydık. Şimdi yaşamın kısır döngüsü içinde yok olup gitmek, beni çok korkutuyor." çevrilen Işık, "özgürlüğü kavra- yamama"nın telaşmı yaşıyor. Anayasa Mahkemesi'nin kara- nyla TCK'nın 125. maddesinden hükümlü ve tutuklu bulunan sa- nıklann tahliye edilememesi ne- deniyle "sevincinin yanm kaldı- ğı"nı söylüyor. Çanakkale Ceza- evi'nden tahliye edilen Işık, "dı- şan"daki ilk dakikalarını şöyle anlatıyor: "İlk olarak Çanakkale kordo- nunda uzunca bir yüriıdüm. 11 yıl boyunca tahliye olunca neler yapacagımın hayalini kunnuş- tum. Şimdi ise fazla bir şey his- setmiyorum. Belki de çok fazla duyarsızlaştım. Örneğin ağla- mayı o kadar istediğim halde ya- pamadım." Işık, "Cezaevüûn demirkapısı açıldıgında davul. zurna ile oy- nayan ailelerle karşılaştık. TCK'nın 125. maddesinden tu- tuklu olan birçok aile de bir umut gelmişierdi. Onlan göriin- ce sevincim boguldu" diye ko- nuşuyor. Anayasa Mahkemesi'nin ka- ranyla Bursa Cezaevi'nden tah- liye edilen idam mahkûmu Tev- fik Güneş, cezaevinden ilk çık- tığında en çok gençleri garipse- miş. Guneş'in gözlemleri de şoy- le: "Her şey bambaşkaydı çıktı- ğımda. Gençler, uzun saçh, zin- cirti. Sokaklarda rap mıdır. rock mıdır, bir müzikle sallanıp du- ruyorlar. Cinsellik ise yaşamia- Beyzpde Özkahraman istifalanrun altındayatan gençeği açıkladv 'PM' dediler vermediler KABEVEDE 3 SANDALYE BO$ Bakanlar küskün illerden seçilecek Başbakan Mesut Yılmaz'ın yeni oluşturulan bakanlıklarla boş bulunan devlet bakanhğına yapacağı atamalar için ANAP'ta büyük beklenti var. Yılmaz'ın, yapacağı atamalarda kendine yakın isimlerden çok seçim nedeniyle seçmen dengelerini göz önünde bulunduracağı belirtiliyor. ..ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — ANAP'lılar, çevre ve orman bakanüklanmn oluş- masının ardından gözlerini ka- binedeki boş makamlara çeyir- diler. ANAP'lı milletvekill'eri- nin beklentilerine karşın Baş- bakan Yılmaz'ın yann yapaca- ğı bakan atamalannda parti ici dengelerden çok, seçmen ve il dengelerini göz önünde bulun- duracağı belirtiliyor. Bakanlar Kurulu'nun önce- ki günkü toplantısında, kuru- luş kararnamesi kabul edilen orman bakanlığıyla, Yılmaz hükümetinde boş bulunan ba- kanlıkların sayısı 3'e yükseldi. Çevre ve orman bakanlıklan- nın kurulmalarının yam sıra halen kabinede bir Devlet Ba- kanhgı boş bulunuyor. ANAP milletvekillerinde bakanlık beklentisini arttıran boş koltuklara yapılacak ata- maları Başbakan Mesut Yıl- maz gerçekleştirecek. Yılmaz- ın yeni bakanların isimlerini Cumhurbaşkanı Özal'a en kı- sa zamanda sunacağı da bildi- rildi. ANAP çevreleri, Yılmaz'ın kongre sırasında söz verdiği halde bakan yapamadığı bazı arkadaşlannı değerlendirmek isteyeceği gorüşü ağırlık kaza- nırken Başbakanlık çevreleri daha farklı bir yorum yapıyor- lar. Yılmaz'ın yakın çevresi, Başbakan'ın kasım ayında ya- pılacak olası bir erken seçime göre hareket edeceğini ileri sü- rüyorlar. Buna göre seçmen ve il dengesinin yeni bakanların saptanmasında etkili olacağı belirtüiyor. Bu durumda, şim- diye kadar hic bakan çıkarma- mış iller ile ANAP'a küsküp olan illerin öncelik kazanaca- ğı ifade ediliyor. Yeni Çevre BakanlıgYnın, bu görevi devlet bakam olarak yü- rüten Ali Talip Özdemir'in Cumhurbaşkanı'nın da isteğiy- le atanmasına kesin gözüyle bakılıyor. Orman Bakanlığı'na çok sayıda yeni isimden bah- sediliyor. Orman BakanlığYnın leşküatlanmasına ilişkin karar- namede, bakanlığın il örgütle- rinin olacağı, orman ürünleri, koruma-muhafızlık ağaçlan- dırma gibi genel müdürlükle- rin bakanlığın bünyesinde ka- lacağı belirtiliyor. Tanm Ba- kanlığı kadrolanndan devralı- nanların yam sıra bakanhğa bini aşkm yeni kadro olanağı- nın da verileceği öğrenildi. Başbakan Yılmaz'uı boş bu- lunan Devlet Bakanlığı'na ata- ma yapıp yapmayacağı konu- sunda kararsız olduğu kayde- diliyor. Ancak bu makama da bir atamanın yapılabıleceği ifade ediliyor. Yümaz'm öneri- sinin ardından Cumhurbaşka- m'nın onaymdan çıkacak olan yeni bakan adlannın önümüz- deki hafta yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısından önce Resmi Gazete'de yayımlanabi- leceği belirtiliyor. GİK BİLDİRİSİ YURDAGÜL ERKOCA İstanbul Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Özkahraman istifa gerekçelerini anlatırken "Ben aslında Ercan Karakaş lehine adaylıktan çekilecektim. Ama Sözen,Gök lehineözveride bulunmamı istedi.Ben bunundoğru olmayacağını belirttim"dedi. onun ısran doğrultusunda Kamer Gök le- hine adaylıktan çekildim." Özkahraman'ın dostluk uğruna verdiği karar Nurettin Sözen tarafından takdir edi- liyor ve yine Özkahraman'ın anlattığma gö- re Sözen, kendisine "Şimdi özveride bulun- ma sırası Kamer Gök'ün. Seni parti mecli- sine önererek orada onuriandırmak istiyor. Bu senin için daha doğnı olur" diyor. Özkahraman, Kamer Gök'ün de kendi- sine aynı sözü verdiğini beüniyor. Açıkla- dığına göre Gök, "Bu sizin hakkınız Sayın Özkahraman. fstanbul'dan parti meclisine girecek kişi siz olacaksınız. Bu benim na- mus borcum" diyerek şukranlarını dile ge- tiriyor... Bundan sonrasıru Özkahraman'ın anlat- tıklarından aktanyoruz: Beyzade Özkahraman, kurultaya Kamer Gök listesinden delege olarak gidiyor. Ve orada acı gerçeği öğreniyor ki Kamer Gök, hiç de verdiği sözü tutmamış, kendisini PM'ye önermerrıiş. Nitekim bunun uzeri- ne 1. turda protesto oyu kullamyor. 2. tur- da kızgınlığı geçiyor. tnönü lehine oy kul- lanmaya karar veriyor. Ama yine özgür ka- rarını hayata geçirme fırsatı bulamıyor. De\Teye Sözen giriyor ve özkahraman'ı ya- nına çağırıp 1. turda verdiği oyun hesabını bağıra çağıra soruyor. Bunun üzerine sinir- Istanbul Belediyesi Genel Sekreter Yar- dımcısı Beyzade Özkahraman görevinden istifa etti. Kurultayın hemen arkasmdan is- tifa edeceği haberleri yayılan özkahraman- 'a istifasının nedenini "Bürokratik hizmet- lerimden dolayı değil, Başkan'ın yönetici- lik erkini, uzerimde siyasi otorite olarak kullanmak istemesi nedeniyle istifa ettim" diye açıkladı. Eski belediye genel sekreter yardımcısı- nın adı İstanbul il kongresi öncesinde du- yulmaya başlandı. Özkahraman, o zamanki il başkanı Ercan Karakaş ile Kamer Gök dı- şındaki üçüncü il başkam adayı olarak or- taya çıkmıştı. Ve bir sure sonra da aday- lıktan Kamer Gök lehine feragat ederek "Yenüıkçiler" ile "Yeni Sol"un takdirini kazanmıştı. Özkahraman, istifa gerekçelerini anlatır- ken, o günlere geri dönüyor ve şunlan söy- lüyor: "Ben aslında Ercan Karakaş lehine aday- lıktan çekilecektim. Ama Sözen, Kamer Gök lehine özveride bulunmamı istedi. Ben bunun doğnı olmayacağını belirttim. Ama o eğer çekilmezsem, 'İnsani ilişkiler hariç, tüm ilişkilerimi keserim' deyince ben 2S yıl- lık dostlugu bir çırpıda kesip atamadım ve lenen eski belediye genel sekreter yardım- cısı, "özgür iradesiyle dilediği gibi oy kullanacağını" ifade ederek 28 yılhk dost- luğu bozmanın zamanı geldiğine karar ve- riyor. Her şeye rağmen Istanbul'a dönüyor ve Sözen'in kendisiyle konuşmasını bekliyor. Ama nafile, Sözen'den ses seda çıkmıyor. Ve artık istifa etmesi gerektiğine karar ve- riyor. Şimdi kırgın ve biraz da kızgın olan Bey- zade Özkahraman, "Sözünü yerine getir- meyen il başkanımıa, onuruna düşkünse is- tifaya çağınyorum" diyor... Ve arkasından ekliyor: "Zaten tnönü'yü mabveden İstan- bul kurultayıdır. İstanbul delegeleri Sayın Sözen'in tüm baskıcı tavnna ragmen eğili- mini değiştirmedi ve Inönü'yü destekleme- di. lnönü'nün bu durumundan İstanbul so- rumludur. Zaten kurultayda Baykalcüar, Kamer Gök'ü, Gök de beni sattı." İnönü'nün durumuna son derece üzülen Özkahraman şimdi pişmanlık duyduğunu belirtiyor ve istifasıyla "Ben bana yapılan 'kalleşliği' protesto ettim" demekten ken- dini alamıyor. Özkahraman'ın iddiaları üzerine aradı- ğımız Nurettin Sözen'in tavrı açık ve net: "Ben parti meselelerini ancak ve ancak de- mokratik platformlarda tartışınm. Gazete sütunlarında değil" İstanbul il başkanı Kamer Gök ise, Öz- kahraman'ın iddialarına karsıhk, "Ben Sa- yın Özkahraman "ı parti meclisine önerdim ama seçilemedi" demekle yetiniyor- DYP eylülde seçim için hazır olacak Demirel başkanlığında toplanan GİK kararları dün açıklandı. Bildiride DYP teşkilatına 'seçime hazır ol' talimatı verildiği belirtildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — DYP Genel İdare Kurulu'nun bildirisinde "Türkiye'nin, gerçek bir de- mokrasiyi kurup onu bir hayat tarzı olarak yaşamadıkça bu- günkü meselelerin halledilmesi mümkün değildir" denildi. Bildiride teşkilata "hazır ol" talimatı verildiği ve hazırlıkla- rın eylül ayının ilk haftasında tamamlanmış olacağı be- linildi. DYP Genel Başkanı Süley- man Demirel başkanlığında önceki gün toplanan genel ida- re kurulu bildirisi dün açıklan- dı. Bildiride son günlerde ya- şanan terör olayları ve sınır ötesi operasyona ilişkin değer- lendirilmelere yer verildi. Ge- nel Başkan Yardımcısı Ali Şev- ki Erek tarafından açıklanan bildiride şu görüşlere yer veril- di: "Çankaya'yı da içine alan seçim sistemi ve seçimin yeni- lenmesi önerimizi, seçimden kaçmakla adaletin elinden kurtulabUeceklerini sananlann önüne bir daha koyııyoruz. Se- çimden kaçmasınlar. Çankaya ve hükümet her tarafından sa- mimiyetsizlik ve riya akan da- nışıldı dovüşle birbuierine kar- şı olduklan yolunda milleti al- datmasuüar. Doğal ve daimi li- derlerini kurtarabilecekleri umudunu terk ederek onunla birlikte gelsinkr, milletin hu- zuruna çıkalımJ" Bildiride ulkenin borç kıska- cı içinde olduğu ve dış politi- kanın 50 milyar dolara rehin bırakıldığı öne sürüldü. "Bul- garistan faciasuun aciz dışişleri bakanı olduğu unutulmuş sa- nılarak umut tkareüni yapmak isteyen bugünkü Başbakaa- ın, Türkiye"yi gerçek bir de- mokrasiye kavuşturması müm- kün değildir" denildi. Bildiride tüm teşkilatlara se- çime hazırlanmalan yolunda talimatlar gönderildiği ve eylül ayının ilk haftasında tüm ha- arhklann tamamlanmış olaca- ğı belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle