Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 AĞUSTCfS 1991 HABERLER CUMHURİYET/5
Lojman
cinayeti
• ANKARA (AA)— SHP
Izmir Milletvekili Erol
'Güngör'ün oğlu Mustafa
Güngör'ün öldürülmesi
olayının üzerinden 45 gün
geçtiği halde cinayet hâlâ
aydınlanamadı. Olayı
soruşturan yetkililer,
istedikleri gibi
çalışamamaktan yakınarak
"Cinayet mesela Ankara'nın
Çinçinbağları veya bir
başka semtinde işlenseydi,
bugüne kadar 20 defa
çözülürdü" dedi.
Milletvekili Lojmanlan'nda
kurban bayramının ikinci
günü meydana gelen
olayda, Gazi Üniversitesi
tktisadi ve tdari Bilimler
Fakültesi Uluslararası
tlişkiler Bölümü öğrencisi
Mustafa Güngör'ün
öldürülmesi olayındaki
esrar perdesi henüz ortadan
kalkmadı.
ANAP'ta
tenkisat
• ANKARA (ANKA) —
. ANAP'ta yönetim
ı değişikliğinin ardından
, genel merkezde de
revizyona gidilerek 10
kişinin işine son verildi.
tşten çıkarmaların devam
edeceği öğrenildi. ANAP
Genel Merkezi'nin yeni
' yöneticileri, göreve
geldikten bir süre sonra 130
kişinin çalıştığı partinin
"devlet dairesine
dönüştüğünden" şikâyetçi
olarak ihtiyaç fazlası
personelin işine son
verileceğini duyurmuşlardı.
Bunun uzerine birimlerde
yapılan belirlemenin
ardından ilk olarak 10
kişinin işine son verildi.
îşten çıkarmaların devam
edeceği öğrenilirken
ayrılanlara tazminatlannın
bilahara ödeneceği
duyuruldu. Bu arada yeni
yönetimin eleman
* fazlahğından şikâyet
etmesine karşın
beraberlerinde 20'den fazla
personeli de partiye
getirdikleri belirlendi.
İlçelere
15 bin kadro
ı • ANKARA (AA) — Yeni
. kurulan ilçelerin ihtiyaam
. karşılamak üzere toplam 15
bin 88 kadro ihdas edildi.
. Bakanlar Kurulu'nun
bugünkü Resmi Gazete*de
. yayımlanan karanna göre
. ihdas edilen kadrolardan
1100 adedi Maliye ve
Gümrük Bakanhgı, 733
adedi Milli Eğitim
Bakanhgı ve 12 bin 300
adedi Sağlık Bakanlığı'nın
, taşra teşkilatlan için tahsis
; edildi. Kadrolardan 645
adedi Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü, 310
1
adedi de Gençlik ve Spor
;
Genel Müdürlüğü'nün taşra
teşkilatına ayrıldı.
Tazminatı
Kızılay'a verdi
• ANKARA (UBA) —
Maliye ve Gümrük Bakam
Adnan Kahveci, gazeteci-
yazar Nazlı Ilıcak'tan aldığı
tazminatı Kızılay'a veTdi.
Kahveci, "Amacım
milletvekilinin ve Meclis'in
itibarını korumaktı" dedi.
Kahveci, 102 ANAP
milletvekiliyle birlikte
"Pavlov'un Köpekleri"
başlıklı yazı nedeniyle
gazeteci-yazar Nazlı Ilıcak
hakkmda açtıklan davadan
kazandığı tazminatı
Kızılay'a verirken şunlan
söyledi: "Davadan
- kazandığım 2 milyon 61 bin
750 lirayı Kızılay'a
gönderiyorum. Söz konusu
davayı açarken amacım,
Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin bir üyesi olarak
Meclis'in ve milletvekilinin
şerefini ve itibannı
korumaktı;'
Ankara EOFde
iki dava
• ANKARA (UBA) —
Eski dışişleri memuresi
Hande Şevkat Mumcu,
Eski Güneş Gazetesi Yazı
Işleri Müdürü Salih Alev
Er ile gazetenin eski
Ankara temsilcisi Uluç
Gürkan'ın sanık olarak
yargılandıkları 'kripto'
davasıyla partileri kapatılan
TBKP yöneticileri Haydar
Kutlu ve Ünal Sargın'ın
yargılanmalanna Ankara
Devlet Güvenlik
Mahkemesi'nde yann
devam edilecek. Kripto
davasında üç profesörden
oluşan bilirkişi heyetinin
hazırladığı ve davayı büyük
ölçüde dayanaksız hale
' etiren rapor tartışılacak.
Kuthı-Sargın davasında ise
artık TCK'nın 141 ve 142.
maddeleri yok. Bu
maddelerden geçen hafta
beraat eden Kutlu-Sargın'ın
DGM'deki yargılanması
artık halkı suç işlemeye
tahrik suçunu düzenleyen
312. maddeye göre
vürütülecek.
EskiABDAdalet Bakanı ve Ortadoğu Savaş SuçlannıAraştırmaKomisyonu Başkanı Clark, Güneydoğu idenimlerini anlattı
Kürtlere baskı stirerse bölünme olurLEYLA TAVŞANOĞLU
Eski ABD Adalet Bakanı ve
ABD Ortadoğu Savaş Suçlannı
Araştırma Komisyonu Başkanı
Ramsey Clark, geçen günlerde
Türkiye'deydi. Güneydoğu
Anadolu'da çeşitli temaslarda
ve incelemelerde bulunan Clark,
daha sonra geldiği İstanbul'da
gazetemize verdiği demeçte,
"Kürtlerin büyük çogunlukta
yaşadıgı bölgeierde büyük bir
baskı ortamı doğdugunu göz-
lemtedim" dedi. Clark, "Bu
baskı sona ennez, bir uzlaşma-
ya gidilmezse Irak'taki gibi bir
bölünme kaçınılmaz görünüyor
bana" diye görüşlerini dile ge-
tirdi.
Clark'a, Güneydoğu Anado-
lu'yu dolaştığında bölgede yaşa-
yan Kürtlerle ilgili ne gibi izle-
nimler edindiğini sorduğumuz-
da şu yanıtı verdi:
"Türkiye'de Kürtlere ne ola-
cagını, Türkiye'deki Kürtlerin
kendiierinin karar vermeleri ge-
rekir. Yabancılar, onlara fazla
yardımcı olamazlar. Kurtler,
bütün Türki.ve'ye yayılmış du-
rumda. tstanbul'da da çok sa-
yıda varlar. Kürtler ülkenin di-
ger yörelerinde entegre oldukla-
rı zaman, hiçbir sorun olmadı-
gını gördüm. Ama büyük ço-
gunlukta yaşadıklan bolgekerde,
özellikle de Güneydoğu'da bu
durum neredeyse bir tecrit edil-
mişlik yaratıyor. Büyük bir bas-
kı ortamı doğuyor.
Aslında ben Türkler ve Kürt-
lerin birbirlerini sevmelerini,
saygı duymalannı ister ve umut
ederdim."
Cizre dış dünyaya
tamamen kapanmıştı.
İnsan hakları
ihlallerini incelemek
üzere Güney Afrika'ya
Filistin'e gitmiştim.
Ama Cizre kadar dış
dünyayla bağlantısı
kesik bir kent daha
görmedim.
Orada kaldığımız beş
saat boyunca sokakta
tek bir insana
rastlamadık. Dışarıda
dolaşanlar sadece A-4
makineli tüfekli
askerler ve askeri
ciplerdi.
Askerlerin sağa sola
ateş ettiğıni
duyabiliyordum.
Geçen cuma öldürülen
kızın evine gittim.
Olayı anlattılar. Kim
mi ateş açmış? Kızın
teröristlerin açtığı
ateşte öldüğünü kim
söylüyorsa yalan
söylüyor. Polis,
özellikle de askerler,
sistematik olarak
damlara ateş açıyorlar.
Bunun nedeni mi?
Yöre insanının
hayatmı zorlaştırmak,
hayatı zindan etmek.
"Bölgede güvenlik güçlerinin
davranışlannı nasıl buldunuz?"
sorumuza Clark'ın karşılığı şöy-
le oldu.
"Size bölgede yaşadıgım ba-
n şeyleri anlatayım. Geçen per-
şembe günü Cizre'deydik. Ciz-
re dış dünyaya tamamıyla ka-
panmıştı. İnsan hakları ihlalle-
rini incelemek üzere Güney Af-
rika'ya, Filistin'e gitmiştim.
Ama Cizre kadar dış dünyayla
bağlantısı kesik bir kent daha
görmedim. Orada kaldıgınuz
beş saat boyunca sokakta tek
bir insana rastlamadık. Bir tek
dükkân bile açık degildi. Dısa-
nda dolaşanlar sadece A-4 ma-
kineli tüfekli askerler ve askeri
ciplerdi. Kentlerinizi cipler ve
bu 50 kalibrelik makineli tüfek-
lerle denetliyorsanız... Askerle-
rin sağa sola ateş ettiklerini du-
yabiliyordum.
"Geçen cuma gecesi öldürü-
len 17 yaşındaki kızın (Hediye
Dicle) evine gittik, ailesiyle ko-
nuşmak için. Olay şöyle olmuş:
Biliyorsunuz. bölgede hava çok
sıcak. Halk da serin havada
uyuyabilmek için yataklarını
dama çıkartıyor. O akşam da
kızcagızın annesi damda yatak
yapıyormuş. Kız annesine yar-
dım için dama çıkmış. Çıkar
çıkmaz da üç mermi vücuduna
saplanmış. Kentte gece sokağa
çıkma yasağı olduğu için cagn-
lan cankurtaran aracı ancak 2.5
saat sonra eve ulaşabilmiş; kız
bu arada kan kaybından olmüş.
Daha erken müdahale edilebü-
seymiş kurtulurmuş.
Kim mi ateş açmış? Kızın te-
röristlerin açtığı ateşle öldüğü-
nü kim söylüyorsa yalan söylü-
yor. Polis, özellikle de askerler
sistematik olarak damlara ateş
açıyorlar. Bunun nedeni mi?
Yöre insanının yaşamını zorlaş-
tırmak, hayatı zindan etmek,
onlan baskı altında tutmak için
yapılıyor. Geceleri damda, se-
rinde yatmasınlar, iceride sa-
bahlara kadar sıcaktan bunal-
sınlar, uyuyamasınlar, sabahlan
da yorgun ve kızgınlıktan göz-
leri dönmüş bir halde yataktan
kalksınlar diye..."
Ateş edenlerin gerçekten He-
diye Dicle'yi hedef alıp aJma-
dıklanm saptayamadıklarmı be-
lirten Clark şunları ekledi:
"Ama bildiğim bir şey varsa
sürekli ateş edildigi ve kızın üç
yerinden vurulduğudur. Per-
şembe, cuma, cumartesi, pazar
geceleri bep ateş ettiler. Üstelik
bayvanlan da öldüriiyorlardı."
Yörede insanlara sistematik
olarak dayak atıldığını, pek ço-
ğunun da vunılarak öldürüldü-
ğünu saptadıklannı anlatan
Clark şöyle dedi:
"Cizre dışında kiıçük bir ara-
zisi olan birisiyle tanıştım. As-
kerlerin, bir gün arazisine gittik-
lerini ve hiçbir neden yokken te-
ker teker hayvanlaruu vurup öl-
dürdüklerini anlatıyordu.
"Buna benzer bir olayı Ango-
la'da gözlerimle gördüm. Gü-
ney Afrika helikopterierinden
açılan ateşle halkın hayvanlan
öldürulüyordu. Böylece halk
kendini çaresiz, kızgın hissetsin,
geçim kaynağı yok olsun diye
yapıyorlardı. Burada da bu in-
sanlar Türk vatandaşı, bu işi ya-
panlar da Türk polisi ve aske-
ri...
"Buna karşıhk Türk halkının
bir şeyler yapması gerek. Hiikü-
metkri savaşlardan pek sorum-
lu tutmam. Ama insanlar, ken-
di ulkderi. kendi halklannı,
kendi koşullarını bilirler. tnsa-
na kendi dilini konuşma yasağı
konulur mu? Bu ne biçim şey-
dir? Kitap yazdı diye bir adam
hapse alılır mı?
"Türkler, bu işe kısa süre
içinde hal çaresi bulmazlarsa
gerçekten kötü şeyler olacak.
Bu baskı sona erdirilmez, bir
uzlaşmaya gidilmezsa Irak'taki
gibi bir bölünme kaçınılmaz gi-
bi geliyor bana."
Ramsey Clark'a, "Niye şu
günlerde Türkiye'ye gelmeye
karar verdiniz? Bu zamanlama-
yı neden yaptınız?" diye sordu-
ğumuzda şu yanıtı aldık:
"Biz bu bölgeye ABD'nin
Körfez savaşı suçlannı incele-
mek için geldik. Bölgeyi dolaşı-
yoruz, kanıt anyonız. Kanıtla-
rın çoğu da Türkiye'de. lrak'ı
bombalayıp yüzbinlerce kişinin
ölümüne yol açan uçaklar Tur-
kiye'deki üslerden havalandı.
Ondan sonra yüzbinlerce Iraklı
anavatanlanndan kaçtı. tnan-
mayacaksınız, ama ABD'nin
Detroit gibi bir kentinde 200 bin
Iraklı yaşıyor.
"Komşunuzu bombalamak
için ülkenizdeki üsleri kullandır-
mak iyi komşuluk ilkelerine sı-
gar mı?"
TıDAMDANDONENLER 'DISARIYP ANLATIYOR
Özgürlüğü kavrayamadıkTevfik Güneş:
Her şey
bambaşkaydı
çıktığımda. Gençler
uzunsaçlı, zincirli.
Sokaklarda rap
mıdır rock mıdır,
bir müzikle sallanıp
dunıyorlar.
Bayram Işık: 11
yıl boyunca tahliye
olunca neler
yapacağımın
hayalini
kurmuştum.
NaUKoç: "Biz
siyasi insanlarız,
siyasi mücadeleden
vazgeçmemiz
mümkün değil.
Ama geçmişteki
gibi mücadele
etmeyeceğiz!'
İDtL GÜRSEL ~
ANKARA — "Devrim düşte-
ri, memleket sevdası, ölüm yo-
luna paylaşdan dostluklar ve
kitaplaıia" örülü bir yaşamdan
"rap müzik, borsa, Lives Lee
muhalefetine" uzanan yepyeni
bir dünya. Anayasa Mahkeme-
si'nin karanyla idam ve müeb-
bet hapis cezasmdan kurtulan
sol görüşlüler, şimdi bu iki dün-
yanın sentezini yapmaya çalışı-
yorlar. Yeni dünyayı aralayan 10
yıl içinde "uçan ve kararlı" fi-
kirler, yerini bir dönemin yargı-
sma bırakmış.
Bayram Işık, 1982 yılında
TCK'nın 146/1. maddesinden
1982 yıhnda idam cezası alan Bayram Işık, "Özgüriüğu kavrayaraadım" diyor.
nnın eksenini oluşturmuş."
Dev-Yol üyesi olmaktan mü-
ebbet hapis cezası alıp tahliye
edilen Nail Koç, "Yaşananlara
halen aklım almıyor. Mamak'ı
yaşamak lazım. Biz görecegimizi
goriip çıktık. Şimdi bu bireysel-
leşme beni korkutmuyor, ama
biraz zorlanacagız" diyor. Sel-
çuk Yıldır, Türkiye'de demokra-
tik kamuoyunun dahi bulunma-
dığını belirterek "Genç kesimin
dunımunu trajik buldum. Öz-
güriüğün belli bir sının var" di-
ye konuşuyor.
11 yılın ardından, özgürlüğe
tekrar "merhaba" diyen bu sol
görüşlü tutuklu ve hükümlüler,
bundan sonra yaşamlannı nasıl
sürdürecekler?
Koç, "Biz siyasi insanlarız, si-
yasi mücadeleden vazgeçmemiz
mümkün değil. Ama geçmişte-
ki gibi mücadele etmeyeceğiz"
diye yamt veriyor.
"Peki, nasd bir mücadele?"
sorusuna Bayram Işık'ın yanıtı
şöyle:
"Biz sosyahstkr çok hata yap-
tık. Geçmişteki kaba, sekter iliş-
kilerin, tartışmasu anlayışlann
uzagındayım. Ben, ugruna yıl-
larca hapishanede yattığım sos-
yalizm mücadelesinin nasıl ol-
ması gerektiği konusunda bir
tartışmaya ihtiyaç duyulduğu
kanısındayım. Tartışmanın baş-
lığı da 'Sosyalist Demokrasi' ol-
malı. Bir şeylerin hemen değiş-
meye başlamasını beklemek,
çok acelecilik olur. Görebilecek
miyim bilemiyonım, ama gele-
cekten umutluyum."
Koç, Yıldır ve Güneş de Işık
1
ın sozlerine katılarak "Geçmiş-
teki gibi hareket etmeyeceğiz.
Sonınlar bugün farklı. Bu degi-
şim çerçevesinde ileriyi yeniden
yorumlamak zamanı geldi" gö-
rüşünde birleşiyorlar.
Siyasi mahkûm olmanın, adi
mahkûm olmaktan çok farklı
olduğunu savunan Işık, bir li-
mon için bile günlerce mücade-
le ettiklerini aktarıyor. Işık, ce-
zaevinde yattığı günlerde toplam
150 gün dolayında açlık grevi
yaptığını belirterek o günleri
şöyle anlatıyor:
"Cezaevinde limon yasaktı.
Limonu sıkıp gizli mektup ya-
zılır diye. Mamak Cezaevi'nde
yatıyorduk. Saz da yasaktı. Ama
her aramada yasak olan şeyler
toplatıldığı halde bunlar yeniden
üretilebiliyordu. Gizli mektup
yazmak istiyorsan. limonla de-
ğil, sidikle de işini hallederdin.
Sazlar toplatüdıktan sonra bir
hıfta içinde de saz yapardın.
'Dolabma resim asamazsm' di-
yoriardı. 'Neden asamazsın?' di-
ye soruyorduk. Nedeni yoktu.
Ama aşıldı. Bıçak yoktu, kendi-
miz ürettik. Ocak yoktu, yine
kendimiz ürettik. Tabii, en
önemli mücadelemiz, tek rip el-
bise giymemek içindi. Tek tip d-
bise halen yasak. Ama fiili ola-
rak bu yasak da aşddı."
"Işkence", mahkûmlann ceza-
vinde en büyük sorunlannı oluş-
turuyor. Işık, şunlan söylüyor:
"Mamak'tan çıkarken duygu-
lanrnı yitirdiğimi düşünüyor-
dom. Arkadaşımın yanında da-
yak yiyordum veya onun dayak
yediğini görüyordum. Hiçbir
şey yapamıyordum. Her demir
kapı açıldıgında işkence görece-
ğimiz hissine kapıhyorduk. Ha-
len, kapılann hudı kapaulmasın-
dan korkanm."
Koç, Işık, Yüdır ve Güneş, he-
nüz bir iş sahibi değiller. Hayal-
lerine "yelken açüklan" günle-
rin bitmesiyle, şimdi "yok olma"
korkusu yaşıyorlar. Yıldır, bu
duyguyu şöyle anlatıyor:
"Normal, sıradan bir insan
olmak beni korkutuyor. Biz, ya-
şam biçimimizle farklı olmuş-
tuk. Cezaevinde de farklıydık.
Şimdi yaşamın kısır döngüsü
içinde yok olup gitmek, beni
çok korkutuyor."
çevrilen Işık, "özgürlüğü kavra-
yamama"nın telaşmı yaşıyor.
Anayasa Mahkemesi'nin kara-
nyla TCK'nın 125. maddesinden
hükümlü ve tutuklu bulunan sa-
nıklann tahliye edilememesi ne-
deniyle "sevincinin yanm kaldı-
ğı"nı söylüyor. Çanakkale Ceza-
evi'nden tahliye edilen Işık, "dı-
şan"daki ilk dakikalarını şöyle
anlatıyor:
"İlk olarak Çanakkale kordo-
nunda uzunca bir yüriıdüm. 11
yıl boyunca tahliye olunca neler
yapacagımın hayalini kunnuş-
tum. Şimdi ise fazla bir şey his-
setmiyorum. Belki de çok fazla
duyarsızlaştım. Örneğin ağla-
mayı o kadar istediğim halde ya-
pamadım."
Işık, "Cezaevüûn demirkapısı
açıldıgında davul. zurna ile oy-
nayan ailelerle karşılaştık.
TCK'nın 125. maddesinden tu-
tuklu olan birçok aile de bir
umut gelmişierdi. Onlan göriin-
ce sevincim boguldu" diye ko-
nuşuyor.
Anayasa Mahkemesi'nin ka-
ranyla Bursa Cezaevi'nden tah-
liye edilen idam mahkûmu Tev-
fik Güneş, cezaevinden ilk çık-
tığında en çok gençleri garipse-
miş. Guneş'in gözlemleri de şoy-
le:
"Her şey bambaşkaydı çıktı-
ğımda. Gençler, uzun saçh, zin-
cirti. Sokaklarda rap mıdır. rock
mıdır, bir müzikle sallanıp du-
ruyorlar. Cinsellik ise yaşamia-
Beyzpde Özkahraman istifalanrun altındayatan gençeği açıkladv
'PM' dediler vermediler
KABEVEDE 3 SANDALYE BO$
Bakanlar küskün
illerden seçilecek
Başbakan Mesut Yılmaz'ın yeni oluşturulan
bakanlıklarla boş bulunan devlet
bakanhğına yapacağı atamalar için
ANAP'ta büyük beklenti var. Yılmaz'ın,
yapacağı atamalarda kendine yakın
isimlerden çok seçim nedeniyle seçmen
dengelerini göz önünde bulunduracağı
belirtiliyor.
..ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — ANAP'lılar, çevre
ve orman bakanüklanmn oluş-
masının ardından gözlerini ka-
binedeki boş makamlara çeyir-
diler. ANAP'lı milletvekill'eri-
nin beklentilerine karşın Baş-
bakan Yılmaz'ın yann yapaca-
ğı bakan atamalannda parti ici
dengelerden çok, seçmen ve il
dengelerini göz önünde bulun-
duracağı belirtiliyor.
Bakanlar Kurulu'nun önce-
ki günkü toplantısında, kuru-
luş kararnamesi kabul edilen
orman bakanlığıyla, Yılmaz
hükümetinde boş bulunan ba-
kanlıkların sayısı 3'e yükseldi.
Çevre ve orman bakanlıklan-
nın kurulmalarının yam sıra
halen kabinede bir Devlet Ba-
kanhgı boş bulunuyor.
ANAP milletvekillerinde
bakanlık beklentisini arttıran
boş koltuklara yapılacak ata-
maları Başbakan Mesut Yıl-
maz gerçekleştirecek. Yılmaz-
ın yeni bakanların isimlerini
Cumhurbaşkanı Özal'a en kı-
sa zamanda sunacağı da bildi-
rildi.
ANAP çevreleri, Yılmaz'ın
kongre sırasında söz verdiği
halde bakan yapamadığı bazı
arkadaşlannı değerlendirmek
isteyeceği gorüşü ağırlık kaza-
nırken Başbakanlık çevreleri
daha farklı bir yorum yapıyor-
lar. Yılmaz'ın yakın çevresi,
Başbakan'ın kasım ayında ya-
pılacak olası bir erken seçime
göre hareket edeceğini ileri sü-
rüyorlar. Buna göre seçmen ve
il dengesinin yeni bakanların
saptanmasında etkili olacağı
belirtüiyor. Bu durumda, şim-
diye kadar hic bakan çıkarma-
mış iller ile ANAP'a küsküp
olan illerin öncelik kazanaca-
ğı ifade ediliyor.
Yeni Çevre BakanlıgYnın, bu
görevi devlet bakam olarak yü-
rüten Ali Talip Özdemir'in
Cumhurbaşkanı'nın da isteğiy-
le atanmasına kesin gözüyle
bakılıyor. Orman Bakanlığı'na
çok sayıda yeni isimden bah-
sediliyor. Orman BakanlığYnın
leşküatlanmasına ilişkin karar-
namede, bakanlığın il örgütle-
rinin olacağı, orman ürünleri,
koruma-muhafızlık ağaçlan-
dırma gibi genel müdürlükle-
rin bakanlığın bünyesinde ka-
lacağı belirtiliyor. Tanm Ba-
kanlığı kadrolanndan devralı-
nanların yam sıra bakanhğa
bini aşkm yeni kadro olanağı-
nın da verileceği öğrenildi.
Başbakan Yılmaz'uı boş bu-
lunan Devlet Bakanlığı'na ata-
ma yapıp yapmayacağı konu-
sunda kararsız olduğu kayde-
diliyor. Ancak bu makama da
bir atamanın yapılabıleceği
ifade ediliyor. Yümaz'm öneri-
sinin ardından Cumhurbaşka-
m'nın onaymdan çıkacak olan
yeni bakan adlannın önümüz-
deki hafta yapılacak Bakanlar
Kurulu toplantısından önce
Resmi Gazete'de yayımlanabi-
leceği belirtiliyor.
GİK BİLDİRİSİ
YURDAGÜL ERKOCA
İstanbul Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Özkahraman
istifa gerekçelerini anlatırken "Ben aslında Ercan Karakaş
lehine adaylıktan çekilecektim. Ama Sözen,Gök lehineözveride
bulunmamı istedi.Ben bunundoğru olmayacağını belirttim"dedi.
onun ısran doğrultusunda Kamer Gök le-
hine adaylıktan çekildim."
Özkahraman'ın dostluk uğruna verdiği
karar Nurettin Sözen tarafından takdir edi-
liyor ve yine Özkahraman'ın anlattığma gö-
re Sözen, kendisine "Şimdi özveride bulun-
ma sırası Kamer Gök'ün. Seni parti mecli-
sine önererek orada onuriandırmak istiyor.
Bu senin için daha doğnı olur" diyor.
Özkahraman, Kamer Gök'ün de kendi-
sine aynı sözü verdiğini beüniyor. Açıkla-
dığına göre Gök, "Bu sizin hakkınız Sayın
Özkahraman. fstanbul'dan parti meclisine
girecek kişi siz olacaksınız. Bu benim na-
mus borcum" diyerek şukranlarını dile ge-
tiriyor...
Bundan sonrasıru Özkahraman'ın anlat-
tıklarından aktanyoruz:
Beyzade Özkahraman, kurultaya Kamer
Gök listesinden delege olarak gidiyor. Ve
orada acı gerçeği öğreniyor ki Kamer Gök,
hiç de verdiği sözü tutmamış, kendisini
PM'ye önermerrıiş. Nitekim bunun uzeri-
ne 1. turda protesto oyu kullamyor. 2. tur-
da kızgınlığı geçiyor. tnönü lehine oy kul-
lanmaya karar veriyor. Ama yine özgür ka-
rarını hayata geçirme fırsatı bulamıyor.
De\Teye Sözen giriyor ve özkahraman'ı ya-
nına çağırıp 1. turda verdiği oyun hesabını
bağıra çağıra soruyor. Bunun üzerine sinir-
Istanbul Belediyesi Genel Sekreter Yar-
dımcısı Beyzade Özkahraman görevinden
istifa etti. Kurultayın hemen arkasmdan is-
tifa edeceği haberleri yayılan özkahraman-
'a istifasının nedenini "Bürokratik hizmet-
lerimden dolayı değil, Başkan'ın yönetici-
lik erkini, uzerimde siyasi otorite olarak
kullanmak istemesi nedeniyle istifa ettim"
diye açıkladı.
Eski belediye genel sekreter yardımcısı-
nın adı İstanbul il kongresi öncesinde du-
yulmaya başlandı. Özkahraman, o zamanki
il başkanı Ercan Karakaş ile Kamer Gök dı-
şındaki üçüncü il başkam adayı olarak or-
taya çıkmıştı. Ve bir sure sonra da aday-
lıktan Kamer Gök lehine feragat ederek
"Yenüıkçiler" ile "Yeni Sol"un takdirini
kazanmıştı.
Özkahraman, istifa gerekçelerini anlatır-
ken, o günlere geri dönüyor ve şunlan söy-
lüyor:
"Ben aslında Ercan Karakaş lehine aday-
lıktan çekilecektim. Ama Sözen, Kamer
Gök lehine özveride bulunmamı istedi. Ben
bunun doğnı olmayacağını belirttim. Ama
o eğer çekilmezsem, 'İnsani ilişkiler hariç,
tüm ilişkilerimi keserim' deyince ben 2S yıl-
lık dostlugu bir çırpıda kesip atamadım ve
lenen eski belediye genel sekreter yardım-
cısı, "özgür iradesiyle dilediği gibi oy
kullanacağını" ifade ederek 28 yılhk dost-
luğu bozmanın zamanı geldiğine karar ve-
riyor.
Her şeye rağmen Istanbul'a dönüyor ve
Sözen'in kendisiyle konuşmasını bekliyor.
Ama nafile, Sözen'den ses seda çıkmıyor.
Ve artık istifa etmesi gerektiğine karar ve-
riyor.
Şimdi kırgın ve biraz da kızgın olan Bey-
zade Özkahraman, "Sözünü yerine getir-
meyen il başkanımıa, onuruna düşkünse is-
tifaya çağınyorum" diyor... Ve arkasından
ekliyor: "Zaten tnönü'yü mabveden İstan-
bul kurultayıdır. İstanbul delegeleri Sayın
Sözen'in tüm baskıcı tavnna ragmen eğili-
mini değiştirmedi ve Inönü'yü destekleme-
di. lnönü'nün bu durumundan İstanbul so-
rumludur. Zaten kurultayda Baykalcüar,
Kamer Gök'ü, Gök de beni sattı."
İnönü'nün durumuna son derece üzülen
Özkahraman şimdi pişmanlık duyduğunu
belirtiyor ve istifasıyla "Ben bana yapılan
'kalleşliği' protesto ettim" demekten ken-
dini alamıyor.
Özkahraman'ın iddiaları üzerine aradı-
ğımız Nurettin Sözen'in tavrı açık ve net:
"Ben parti meselelerini ancak ve ancak de-
mokratik platformlarda tartışınm. Gazete
sütunlarında değil"
İstanbul il başkanı Kamer Gök ise, Öz-
kahraman'ın iddialarına karsıhk, "Ben Sa-
yın Özkahraman "ı parti meclisine önerdim
ama seçilemedi" demekle yetiniyor-
DYP eylülde seçim
için hazır olacak
Demirel başkanlığında toplanan GİK
kararları dün açıklandı. Bildiride DYP
teşkilatına 'seçime hazır ol' talimatı verildiği
belirtildi.
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) — DYP Genel İdare
Kurulu'nun bildirisinde
"Türkiye'nin, gerçek bir de-
mokrasiyi kurup onu bir hayat
tarzı olarak yaşamadıkça bu-
günkü meselelerin halledilmesi
mümkün değildir" denildi.
Bildiride teşkilata "hazır ol"
talimatı verildiği ve hazırlıkla-
rın eylül ayının ilk haftasında
tamamlanmış olacağı be-
linildi.
DYP Genel Başkanı Süley-
man Demirel başkanlığında
önceki gün toplanan genel ida-
re kurulu bildirisi dün açıklan-
dı. Bildiride son günlerde ya-
şanan terör olayları ve sınır
ötesi operasyona ilişkin değer-
lendirilmelere yer verildi. Ge-
nel Başkan Yardımcısı Ali Şev-
ki Erek tarafından açıklanan
bildiride şu görüşlere yer veril-
di:
"Çankaya'yı da içine alan
seçim sistemi ve seçimin yeni-
lenmesi önerimizi, seçimden
kaçmakla adaletin elinden
kurtulabUeceklerini sananlann
önüne bir daha koyııyoruz. Se-
çimden kaçmasınlar. Çankaya
ve hükümet her tarafından sa-
mimiyetsizlik ve riya akan da-
nışıldı dovüşle birbuierine kar-
şı olduklan yolunda milleti al-
datmasuüar. Doğal ve daimi li-
derlerini kurtarabilecekleri
umudunu terk ederek onunla
birlikte gelsinkr, milletin hu-
zuruna çıkalımJ"
Bildiride ulkenin borç kıska-
cı içinde olduğu ve dış politi-
kanın 50 milyar dolara rehin
bırakıldığı öne sürüldü. "Bul-
garistan faciasuun aciz dışişleri
bakanı olduğu unutulmuş sa-
nılarak umut tkareüni yapmak
isteyen bugünkü Başbakaa-
ın, Türkiye"yi gerçek bir de-
mokrasiye kavuşturması müm-
kün değildir" denildi.
Bildiride tüm teşkilatlara se-
çime hazırlanmalan yolunda
talimatlar gönderildiği ve eylül
ayının ilk haftasında tüm ha-
arhklann tamamlanmış olaca-
ğı belirtildi.