Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 AĞUSTOS 1991 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
OLAYLARIN ARDENDAKİ GERCEK Bakanlar 91'de seçim
(Baştarafı 1. Sayfada)
lıktır.
Dünkü Cumhuriyet'te tam
metniyayımlanan Açıklama' ne
söylüyor?
Türkiye'de demokrasinin
önündeki önemli engeüerden bi-
ri Kürt sorunudur, Bu özelliğiyle
de iükenin en acil sorunudur.
Çöıümlenmesi için tartışılması
gerektr. Bu tartışma alanı, en ge-
niş anlamında özgürlüklerle do-
natümahdır. Oysa 12 Eylül as-
keri müdahalesi şiddeti ve ceza-
yı yeğleyerek yasakçıltğı uygula-
mış, durumu 'vahimUştirmiştir.'
Bir sorun tüm boyutlanyla ko-
nuşutmazsa; banşçt ve uygar uz-
laşma yollan kesilir. Şiddet or-
tamı düşmanhk tohumlanm
eker, insanlar gereksiz ve çö-
•zümsüz intikam duygulanyla
donanırlar. Ne var ki, yaşanan
bütün gerilimlere ve anlamsız
çatışmalara karştn, Anadolu'da
Türk ite Kürt arasında düşman-
hk yoktur. Ancak nüfus patla-
masını da yaşayan Türkiye'de
bu düşmanhğın doğması tehli-
kesi azunsanamaz. Yoksulyığuı-
lar umutsuzluk ortamlannda
şiddeti yeğleyerek birbirlerine
karşı acımasız olabiliyorlar.
Türkiye'de devlet politikasını
beürleyenler, Kürt nüfusun sa-
hip olması gereken haklan yad-
styarak aynhkçı tutuma güç ver-
'mektedirler ve kutupiaşmayi kö-
rüklemektedirler. Böylece aşın
'milliyetçilik pompalanıyor,
Türk ve Kürt aydınlannı şoven
'çevrelerin yanında yer almaya
zorluyor. Bir insarun uhısal kim-
lik sahibi olmasıyla aşın milli-
yetçiUk arasmdaki ayrtm önem-
'lidir. Adı ne olursa olsun, total
bir ideolojiye dönüşen ve karşı
düşüncelerin yaşamasma olanak
bvakmayan akımiar demokra-
siye ters düşerler. Kürt sorunu-
nu aynhkçı çözüm içinde düşü-
nen bir partinin kurulması için
de yasal olanak oluşturulmah-
dır. Çünkü bu yohın kapatüma-
sı da genel tartışma ortamımn
sağhğım yaralayacaktır.
•
Çok kısa -ve ister istemez
eksik- bir özetini verdiğimiz "Ay-
dmlar Açıklaması 'nda bugünkü
tartışma ortammda söylenme-
yen bir şey yoktur. Olağanustü
Hal Bölge Valisi Hayri Kozak-
çıoğlu'nun bile -basında yayım-
landığı gibi- 'Kürt partisi kurul-
sun mu, kurulmasm mı?' soru-
suna sıcak baktığı bir Türkiye'-
de yaşıyoruz. Bununla birlikıe
aydınlann belirli bir bakış açı-
sındaki birlikteliği, kamuoyunu
etkileyecek birağtrlık tasıyacak-
tır.
Ancak yine aynı Türkiye'de,
devletin işlerliğî kalmamış, ana-
yasal rejim rayından çıkmış,
halk tabamndan yoksun bir sı-
yasal iktidann yaruttığı boşlukta
parlamento yaşamı da önemini
ve ağırlığını yitirmiş...
Bu ortamda Aydmlar Açıkla-
ması' bir basın toplantısıyla ka-
muoyuna duyunıluyor; neyazık
ki, Cumhuriyet'te tam metni ya-
yımlanan 'Açıklama', bir başka
gazetede haber olarak dahi yer
almamış...
Bilmeyiz ki bu sonuçta 12 Ey-
lül'den bu yana yakın tarihimiz-
deki bütün aydın hareketlerine
karşı bir tutum içine girmekte
sakınca görmeyen kimi aydını-
mızın da payı var mıdır?
•k-k-k
(Baştarafı 1. Sayfada)
giinkü toplantısında ekonomik
durum ve yeni önlemler görüşü-
lürken tartışmalar erken seçim
tarihi üzerinde yoğunlaştı. Er-
ken seçim tarihi ile ilgili görüş-
lerini açıklayan bakanlardan
Başbakan Yardımcısı Ekrem
Pakdemirli en uygun tarihin ey-
lül 1992 olacağını soyledi. Bu-
na karşüık diğer bakanlann, er-
ken seçimin bu yılın kasım ayın-
da yapılması görüştlnde birleş-
tikleri öğrenildi. Başbakan Me-
sut Yılmaz'ın da erken seçim ta-
rihi olarak kasım 1991 'i uygun
bulduğu ve yakın çevresine
"Tüm hazıriıklan önümüzdeki
kasım ayına göre yapmalıyız"
dediği belirtiliyor.
Kasım ayuıda erken seçim gö-
rüşünün agırlık kazanması üze-
rine ekonomik paketle ilgili gö-
ruş açıklayan bakanlann KÎT-
lere yüksek oranlı zam yapılma-
masını istedikleri öğrenildi. Baş-
ta Maliye Bakanı Adnan Kah-
veci olmak üzere bazı bakanlar
da ekonominin canlandırılması
ve büyüme hızınm artınlmasını
önerdi.
Bakanlar Kurulu toplantısın-
dan sonra Başbakan Yılmaz ve
Pakdemirli, Eximbank binasına
geçerek ekonomik önlem pake-
ti ile ilgili teknik hazıriıklan yü-
rüten üst duzey bürokratlarla
görüştüler. Başbakan Yılmaz,
bürokratlara enflasyonun yıl so-
nuna kadar nasıl bir seyir izle-
yebileceğini, bütçe açıklan ve
karşüıksız para basımının olum-
suz etkilerinin yaklaşık kaç ay
sonra görülebileceğini sordu.
Yılmaz, aynca K.İT zamlan ile
bu yılın kalan bölümünde net
olarak kamuya ne kadarhk bir
35 yıl aradan sonra bir maç
(Baştarafı Spor'da)
•davranışlannı izliyorum. Kentin
ağır işlerinde çalışanlar ya da
ağır, kahırlı işlerde çalışanlann
çocuklan çoğunlukta. Kimi de
•belli ki işsiz. Kaçamak bir işpor-
ta işinden topladığıyla geliver-
miş.
Yanlış kentleşme, yanlış yön-
lendirme, eksik eğitim ya da eği-
timsizlik, yok olmuş geleneksel
•kültürüyle kültürsüzleşmiş, de-
ğer yargılan darmadağın olmuş,
ama canlı, dinamik, birlikte ol-
fnak, birlikte devinmek özlemiy-
le kıvranan bir kitle. Bir yolunu
işkenceciler kesmiş, bir yolunu
ip çekiciler. Ya Allah'ın ipine tu-
tunacak ya da dünyanın yeni ka-
zığına, yani futbola sarılacak.
Coşmuş, koşmuş, tribünlerin
önüne yığılmış. "Ay-Lav-Yu-Fee-
•Ner!' Ne dedin diyorum yanım-
daki daha sakalı terlememiş, ağ-
eını kapatmasını bilmeyen deli-
icanlıya. "Ben de bilmiyorum,
bağırdım işte!" diyor.
Doğal ki çok şey söylenebilir
şu futbol karşılaşmaTan için.
Hani halkm afyonu sözü de
ge< Tİi olabilir. Ama ben deme-
yercğim.
Arada bir heyecanlanmanın,
neyecanlanarak topluca eğlen-
inenin bir biçimiyse, doğal ki bu
da olacak. Ama heyecanlana-
rak, gruplaşarak, takımlaşarak,
hatta inatlaşarak arada bir eğ-
lenmek değil de yaşamın belir-
leyici bir öğesiyse maç izlemek,
futbolun, kentli gençliğin kaval-
cısı olmaya başladığı da söyle-
nebilir.
Bir başka deyişle, futbol, oy-
nayanlar için de izleyenler için
de spor olma özelliğıni büyük
ölçüde yitirmiş. Kendini sahada
görmek ısteyen delikanlılık düş-
lerinden, yığınsal coşkusundan,
spor değil, özel türde oluşmuş
bir "spor sektörii" besleniyor.
20-25 bin seyirci varsaydım. Bir
milyara yakın "gişe hasılat"ı di-
ye düşündüm. Hemen hiçbir şey
üretmeden sağlanan paranın
miktar olarak (Türkiye ölçüle-
rinde) aşın bir miktar olduğu-
nu ve bu "hasüat"ın sporun
"spor"unu içten içe kemirirken
kentlerin gençliğinin
"genfjiğini" nasıl soğurup posa-
laştı Iığmı ses ve görüntü ola-
rak avuçladım.
Önümdeki sıralara baktım.
Uzun saçlı bir kişi gördüm. Ya-
nındakiyle konuşurken anladun
ki o da erkek. Arkamdaki swa-
larda arandım, bir bayan gör-
düm. Seyirciler içinde kadın yok
denecek kadar azdı. Oyuncular
da (bir rastlantı mı yoksa?) er-
kekti. Uzaktan saydım, 22 oyun-
cu için 36 fotoğrafçı ve iki ka-
meraman vardı. Hepsi erkekti.
Arkamda on yaşlarında bir er-
kek çocuğu sesi, olur olmaz yer-
de "i... hakem" diye bağmyor-
du. Erkek bir ulusun erkek
oyuncuları, erkek seyircileri, ve
"i... hakemi"yle, spor sektörü,
"gayri safi toplam milli hasıla"-
mızı hızla yükseltiyor. Doğal ki
dolaşımdan karşüıksız emdiği.
paralar, kişi başına düşen yıllık
gelirimizin istatiksel artmasına,
bütün sektörlerden daha büyük
ölçüde katkıda bulunuyor. Hat-
ta "genelev sektÖrü"nden de bu-
yük ölçtide.
Caaanım efendim, sen maçı
hiç mi izlemedin? Beşikçi bir sü-
re daha yatıversin! Maçtan ve ta-
kımlardan biraznk olsun söz et-
meyecek misin?
Cet «1 Süreya olsa sanınm
şöyle anlatırdı:
"Gençlerbirliği saha ortasın-
da 7-9 paslık oyunlar sahneler-
ken yer yer güzeldi de... Ama he-
yecan, estetik olarak gol ile giz-
İi gizli öpüşen paslaşmadır. Ben
havadan inen golü, yani para-
doks olmuş şaşırtıcı golü nasıl
seveyim. Bak ağabey, golün alt
dokusu olmaü. Gol, yalruzca to-
pun kaleden girişi olmamalı. Iş-
İene işlene, oyalana oyalana ka-
le önüne birikerek gelmeli. Oy-
naşıyla gizli öpüşür gibi hileleş-
meli, top gol olmadan önce. Sa-
ha ortasuıda iğne oyası gibi oya-
lanmış, ama kaleye yaklaşma-
dan kalecinin kucağına uzanan
ya da auta düşen uzun bir şut,
söndürüveriyor heyecanı. Hani
gol olsa ne olacak diyor insan."
Cemal parıltılı gözlerle bakıyor
bana, tam anlamadı bu kasabau
der gibi, "Ben heyecan ararun
ağbi..." Bakıyorum konuşan
Buyrukçu.
îlahi Cemal, yaşanumız heye-
can değilmiş gibi.
Fenerbahçe mi?
Reşadiye'nin köyünden To-
kat'a ortaokula gelen Haney'i
anımsadım. Yıl 1945 miydi, 46
mıydı? Haney'le aynı sınıftaydık
sanınm. Pansiyonda birliktey-
dik. İJkin takım tutmayı onda
gördüm. İstanbul'un kent adla-
rı bana o kadar uzak ve o ka-
dar yabancıydı ki! Haney, bizim
ona, takım tutma tutkusundan
dolayı taktığımu bir addı. Ko-
yu Fenerbahçeliydi. Inatlaşırken
nasıl coşardı. Liseyi bitiremedi.
Öldü. Beyin tümöründen.
Maçın bittiğini, oyuncular to-
pu bırakınca anladım.
Kemal Atatürk'ün sözünün
yazıh olduğu panonun sol alt
köşesindeki saate bakmıştım
başlarken. Maç 9'u 40 geçe baş-
lamıştı. Maç bitti. Kalkarken
baktım: 10'a 20 vardı.
Saatin altında ise Spor Toto
/ Spor Loto yazılıydı.
Oyle ya dedim içimden, şu
futbol karşılaşmalan olmasa,
bir o kadar insan da işsiz kalmış
olurdu. Onca insan da umutsuz
dedi içimdeki isyancı. En kötü-
sü de umutsuz yaşamaktı. Bu-
na dayanamazdım. Kıskıvrak
sanhnış duyumsadım kendimi.
"Kıyak iş abiler" dedim,
"hem kıyak iş, hem iyi iş!'
DHKD bilinçsiz avcılıga
(Baştarafı 18. Sayfada)
hatta tamamen bu avcımn şah-
sında yoğunlaşmıştır. DHKD,
daha önce Cumhuriyet gazete-
siyle yapılan görüşmede, konu-
ya genel prensipler çerçevesinde
yaklaşmış, ömer Borovalı'mn
kurucu üye olmasına rağmen ar-
tık uzun bir süredir demek üyesı
olmadığı ve kendisi ile üişkile-
rin en asgari düzeyde olduğunu
belirtmeye gerek bile duymamış-
tır. Bununla birükte, yazının ba-
şındaki ".avcımn DHKD kunı-
cu uyesi olduğunun anlaşılma-
sı.!' ibaresi, son derece anlamsız
bir mantığı sergüemektedir.
• DHKD'nin her kesimden
kişileri bir araya getirebilmiş ol-
masırun, bugün Türkiye*nin en
etkin çevre koruma derneklerin-
den biri haline gelmesinde ve
hızla büyümesindeki en önemli
etken olduğuna inanıyoruz. Ta-
bii ki bu çok yönlü yaklaşım,
konuya radikal tavırlarla yakla-
şan gruplann tepkisini çekmek-
tedir. Ama sonuçta DHKD az
konuşup, çok iş yapmak presi-
binin de etkisiyle, somut proje
ve çalışmalanyla Türkiye'de çev-
re koruma alanında birçok atı-
lımı gerçekleştirmiştir. Buna
karşüık, çeşitli vesilelerle yoğun
eleştirilerine maruz kaldığnmız
gruplar, genelde, kendi kısır po-
litikalan içinden sıynlamarruş-
lardır.
• ömer Borovah'nın görüse-
rinin belirtildiği bölümdeki
"Eğitim Projeleri" ve "Sulak
Alanlara llgi" başhkü kısımlar
tamamen DHKD'nin bu konu
ile ilgili yayırüadığı 16.7.1991 ta-
rihli basın bildirisinden alınmış-
tır ve yanlışlıkla ö. Borovalı'nın
görüşleri adı altında yayınlan-
mıştır!
• DHKD, Tkbiatı Koruma
Alarüan, MUli Parklar, özel
Çevre Koruma alanlan gibi ül-
kemizin tüm koruma alanlann-
da en ciddi çevre korumanın ya-
pılmasının en birinci destekçisi
ve takipçisidir. Bu nedenle bazı
üyelerimizden gelen tepkilerden
anladığınuz kadanyla, 3 ağustos
tarihli yazının sonucu olarak or-
taya çıkan ve DHKD'nin Gala
Gölü'nü ava açtırdığı gibi bir
düşünce kesinlikle yarüıştu- ve
düzeltilmesi gerekir.
• Çevre korumacılık hiçbir
grubun tekelinde değildir ve tüm
insanların desteğine şiddetle ih-
tiyacı vardır!"
kaynak sağlanabileceğinin ve bu
zamiann ertelenmesi veya aylık
yuzde 2-3 oranlarında tutulma-
smın ekonomik sonuçlannın
araştınlmasını istedi. Ekonomi
kurmaylan, en azından akarya-
kıt ve elektrikte maliyet artışla-
nnın fiyatlara yansıtüması ve bu
ürünlere yuzde 10 civannda zam
yapılması gerektiğini kaydedi-
yorlar.
Teknik düzeydeki bu toplan-
tıda, aynca Başbakan Yılmaz-
'ın zamların yani sıra kararna-
melerle yapılabilecek vergi dü-
zenlemelerinin de 1992'ye bıra-
kılması eğilimini taşıdığı gözlen-
di.
Ekonomi kurmaylannca ha-
zırlanan kararname taslaklann-
da, Bakanlar Kurulu'nun yetki-
sindeki bazı vergi oranlanrun
önemli ölçüde artırılması öngö-
rülüyordu. Bu kararnamelerde
örneğin, devlet tahvili ve Hazi-
ne bonosu faizlerinden yapılan
vergi stopajı oranının yüzde
10'dan yüzde 46'ya, mevduat
faizlerindeki Gelir Vergisi sto-
pajının da yıizde 10'dan yüzde
20'ye yükseltilmesi önerilmişti.
Erken seçim kararının kesinleş-
mesi halind; bu duzenlemeler,
1992 yılına sarkacak.
Ekonomik önlemlerle ilgüi
söz konusu öneriler dun Cum-
hurbaşkanı Turgut Özal'a su-
nuldu. Başbakan Mesut Yılmaz,
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'-
la Marmaris'te bugün yaptığı
haftalık olağan göruşmeye Baş-
bakan Yardımcısı Ekrem Pak-
demirli ile ekonomik konular-
daki Başdanışmanı Bülent Gül-
tekin'i de göturdü.
Gündem, anayasa
(Baştarafı 1. Sayfada)
ilgili hazırlıkların da gündeme
gelmesi bekleniyor. ANAP'ın
seçim komisyonu, mületvekili
sayısının 600'e çıkarılmasını,
seçmen yaşının 18 olmasını be-
nimsedi.
Başbakan Mesut Yılmaz, bu-
gün SHP Genel Merkezi'nde
Inönü ile gönişecek. Kutlama
amaçlı görüşmede Başbakan
Yılmaz'ın sınır ötesi operasyon-
la ilgili SHP Genel Başkanı Inö-
nü'ye genel olarak bilgi verme-
si de bekleniyor. Yılmaz'ın ay-
nca, seçimle ilgili hazıriıklan da
gündeme getirebileceği belirtil-
di. ANAP'ın seçim komisyonu,
anayasa değışiklikleri ve seçim
yasasında düzenlemelerle ilgili
çalışmalarını surdürüyor. 8 ki-
şilik komisyonda anayasanın uç
maddesinde yapılması düşünü-
len değişiklikle ilgili görüş bir-
liği sağlandı. Buna göre, millet-
veküi sayısı 450'den 600'e çıka-
nlacak ve seçmen yaşı 18'e in-
dirilecek. Adalet Bakanı Şakir
Şeker'in karşı çıkması nedeniy-
le mületvekili seçüme yaşının
25'e indirilmesi görüşünden
vazgeçüdi. ANAP'ın seçim ko-
misyonu, yerel seçimlerle millet-
vekili genel seçimlerinin aynı
anda yapılmasına yönelik ana-
yasa değîşikliğini de benimsedi.
Ancak, bu yöndeki değişikliğe
muhalefet partüeri karşı çıktık-
lan takdirde, yerel ve genel se-
çimlerin birlikte yapılması öne-
risi gündeme getirilmeyecek.
Komisyonun bu konuda çeşitli
alternatifler üzerinde de durdu-
ğu öğrenildi.
ANAP seçim komisyonunda,
seçimlerin "terdhü" sisteme gö-
re yapılması konusunda da an-
laşma sağlandı. Buna göre, her
seçim bölgesinde çıkanlacak
milletveküi sayısının iki katı
aday gösterilecek. Seçmenler,
tercih ettikleri partinin adayla-
n arasında çıkanlacak mületve-
kili sayısı kadar ismi işaretleye-
cekler. Çalışmaların yetişmesi
halinde, tercihli oy kullanımı
bilgisayarla gerçekleştirilecek.
Bu arada SHP'nin siyasal
planlamadan sorumlu Genel
Sekreter Yardımcısı Ertuğrul
Günay, yeni ve adil bir seçim
yasası istediklerini söyledi. Se-
çim ile Ugili tam bir hazırlık için-
de olduklarını belirten Günay,
Merkez Yürütme Kurulu top-
lantılannda çeşitli zamanlarda
seçim yasası konusunun ele aün-
dığını hatırlattı ve seçime ilişkin
Önerilerini şöyle sıraladı:
"öncelikle adil bir seçim ya-
sası istiyoruz. Seçmen yaşı 18'e
düşürülmelidir. Türkiye barajı-
nın haksız olarak yuksek, ü ba-
rajının ise tümüyle yanlış oldu-
ğunu düşünüyoruz. Bunlann
kaldırılmasını savunuyoruz. İl
barajı bir yerde yüzde 50'de bir
yerde de yüzde 20'de kalıyor.
Bu, seçim bölgelerinin oran ola-
rak farklı değerler taşımasına
yol açıyor. Seçmenlerin tercih
sistemiyle aday belirleme meka-
nizmasma bir Ölçüde katılmala-
rını istiyoruz."
Günay Türkiye mületvekilli-
ği denilen uygulamamn konten-
jan uygulamasını aşan boyutla-
ra çıkmamasını istediklerini de
belirterek, Türkiye mületvekil-
liğinin parlamenter sayısının
yüzde 10'unu geçmemesi gere-
ğini vurguladı.
Bahtiyar
(Baştarafı 1. Sayfada)
den kuşkulanan oğlu, Bahtiyar-
'ın dört görevli tarafından 'ka-
le gibi' korunan evine giderek
eski başbakaru boğazı kesilmiş,
sekreteri Furuş Katibe'yi ise
göğsünden bıçaklanmış olarak
buldu. Polis yetkilileri, eve zorla
girildiğine ilişkin hiçbir belirti
olmadığını ve olayın gerçekleş-
tiği gece bir polisin evin önün-
de, birinin arkada, ikisinin de
bekleme salonunda nöbet tuttu-
ğunu, hiçbirinin anormal bir
durum gozlemediğini açıkladı-
lar.
76 yaşındaki Şahpur Bahti-
yar, Iran'dan kaçtıktan sonra
1980 yılında da bir suikast giri-
şimiyle karşılaşmış, ancak bu
olaydan kurtulmuştu. 1980 yı-
lımn temmuz ayında gazeteci
kimliğiyle Bahtiyar'ın evine gir-
meye çalışan silahlı kişiler eski
başbakaru öldürmek istemişler,
olay sırasında bir polis ve o sı-
rada evde bulunan bir kişi öl-
müş, üç polis de yaralanmıştı.
Suikast girişiminde bulunan
Iran yarüısı Lubnanlı grubun li-
deri Enis Nakkaş, olaydan son-
ra yakalaruruş ve ömür boyu ha-
pis cezasına çarptınlmış, ancak
1990 yüında Cumhurbaşkanı
François Mıtterrand tarafından
affedüerek tran'a gönderilmiş-
ti.
Iran eski Devlet Başkanı
Ebulhasan Beni Sadr, olay uze-
rine yaptığı açıklamada, Şahpur
Bahtiyar'ı "moUalann" öldür-
düğünu sandığını söyledi. Fran-
sa'da yaşayan Iranlı eski lider-
lerin son zamanlarda tehdit edil-
diğini söyleyen Beni Sadr, Bah-
tiyar'ın son zamanlarda fazla
etkin olmamasmakarşm, tran-
daki rejimin güç durumda oldu-
ğu için eski başbakanı öldürttü-
ğünü ileri sürdü.
Bahtiyar kimdir?
Iran'daki Humeyni rejimine
karşı oluşan muhalefetin sem-
bolü olarak nitelenen Şahpur
Bahtiyar, 1970'li yülarda Iran'-
da Şah Rıza Pehlevi yönetimi-
nin muhalifi olarak tamnıyor-
du. 1978 yılında Şah'ın teklifi-
ni kabul ederek yöneümde yer
alan Bahtiyar, bu görevde an-
cak 38 gün kalabüdi. Şah'ın
yurt4ışma kaçmasıyla güç du-
rumda kalan Bahtiyar, Islami
yönetimin kurulmasından 5.5
ay sonra Fransa'ya kaçtı. Fran-
sa'da, Humeyni rejimine karşı
"Ulusal Direniş Hareketi "ni
kuran Bahtiyar, sürekli olarak
Humeyni rejimine karşı çıkışla-
nyla sesini duyuruyordu.
BA^KENTTEN AHMET TAN
(Baştarafı 1. Sayfada)
benzerini yapugı Ydmaz'ı kutla-
ma ziyaretinde seçim, ana>-asa
de^işikligi dahil birçok şey ko-
nuşulmuştu.
Bu kez de öyle olacak.
Başbakan ve ana muhalefet li-
derinin göriişmeleri, daha dar,
ama iç içe geçmiş olan iki önem-
li konuda odaklaşacak.
Bu iki konu, "sınır ötesi
harekât" ile "seçim düzenleme-
lerl."
Başbakan, önce sınır ötesi ha-
rekât konusunda İnonü'ye bilgi
verecek. İnönii de düşünceleri-
ni Başbakan'a soyleyecek.
Başbakan, üç konunun altını
çizecek:
1- Bazı gazeteierin öne siirdü-
gü gibi Türk SUahlı Kuvvetleri
Kuzey Irak'ta kalıcı değüdir.
2- Kesinlikle bir tampon böl-
ge oluşturmak gibi bir niyet
yoktur.
3- Bölücü eşkıyanm o bölge-
den temizleomesi için askeri ge-
reksinmelerin gerektirdiği her
türlü önlem, en geniş boyutlar-
da ele alınıyor.
Dün Ankara'da, erken seçim
konusu ile sınır ötesi harekât ko-
nuları birbirinin içine geçti.
Bakanlar arasında bu yılın
kasım ayında erken seçim eğili-
minin güçlendiği haberi. siyaset
ve bürokrasi kulislerinde yankı-
lanırken gözkr ve kulaklar Ge-
nelkurmay'ın sınır Ötesioden ve-
recegi haberlere çevrömiçti.
Erken seçimin tarihi ile sınır
ötesi harekâtın konusu, >-alnız
başkent kulislerinde degil, Mar-
maris'te de iç içe girmişti. Cum-
hurbaşkanı Özal ile Başbakan
Yılmaz arasmdaki haftalık ola-
ğan göruşmeye bu iki konu, ola-
ğanustü bir biçimde egetnen ol-
du.
Mesut Yılmaz, "yardımcısı"
Ekrem Pakdemirli Ue birlikte,
hükümet icraatı. ekonomik ön-
lemler ve yılan bikâyesine dönen
kararnamelerie ilgili Özal'a açık-
lama arz ettiler.
Bir iki "düzeltme" dışında
Özal'm, Yılmaz ve Pakdemirli-
nin dediklerine fazla itiraz etme-
diği haberleri akşam üzeri An-
kara'ya ulaştı.
Özal ile Yılmaz görüşmesmde,
odak noktası kararnameler de-
ğil, hükümetin kasımda seçim
yapma eğilimi Ue her saat başı
"sınır ötesinden" Genelkunnay
Başkanlığı'nın ulaştırdıgı aske-
ri haberlerdi. Bir er şehit düş-
müş, iki er yaralanmış, bir ucak
da kanadından mermi vemişti.
Kuzey Irak'ın 10 kilometre için-
de süren savaş uçakları, silahlı
helikopter ve kara birliklerinin
kaüldığı bir operasyonda bu öl-
çekteki bir kayıp "çok şiikür"
dedirtecek düzeydeydi.
Genelkunnay Başkanlığı, dün
ögleden sonra gazetecilere hare-
kâüa Ugili bUgi verdi. Orgenera]
Doğan <Jiireş, bu "bilgi verme
sobbetinde" küçük bir sunuş
yaptı.
Orgeneral Güreş de, daha
sonra sorulan yanıtlayan Genel
Sekreter Tuğgeneral Hurşit To-
lon da "tampon bölge" türün-
den konulann tümüyle "siyasal
otoritenin" karan olduğunu
özenle vurguladılar.
"Siyasal otorite" kimdi?
Körfez savası strasında pratik.
bu "otorite"nin Cumhurbaşka-
nı Özal olduğunu göstennişti.
Bu konudaki yonımlan, deger-
lendirmeieri ve hedefleri açıkla-
yan bep Özal olmuştu. Şimdi ise
şasdacak bir ölçüde, Özal, ken-
disini kenara çekmişti.
Türkiye bugün, beş gündür,
komşu bir ülkede askeri harekât
içinde. Cumhurbaşkanı'ndan bu
konuda "çıt" yok. Tatil yerine
çekilmiş, oturuyor. Açıklamayı
Başbakan Yılmaz yapıyor. Özal,
adeta eski Başbakan Yıldınm
Akbulut'un geç kalmış çağnsı-
na u>u>or gibi, "Sen Cumhur-
başkanı olmuşsun. Otur oturdu-
ğun yerde..."
Eğer kasımda seçim olursa
Özal'ın "oturdugu yerde
oturması" sürpriz olmayacak.
Çünkü bu durum, Yılmaz'ın ve
dolayısıyla ANAP'ın puanını
yükselteceği için Özal kendisini
üç ay "pasifize" edebilecek.
DEMIRKAYA'DAN YEPYENI BİR IMKAN DAHA
EV BIZDEN,EVIN IÇI SIZDEN
YAZLIK DAİRELER, TAMAMI:
UNUTMAYIN,
GÖNÜL RAHATLIGIYLA
OTURABİLECEĞİNİZ
"ev içi" Nİ
ANCAK KENDİNİZ
YARATABILİRSİNİZ!
32.750.000Dış cephe boyalarından, ıç mekânlann ınce sıvalarına. elektrık ve su tesısatlannın doşenmesinden camlann
takılmasına kadar evlerin bûtûn yapımı bittı Siz sadece seramikleri döşetıp armatûrleri taktıracak.
mutfağınızı düzenleyip evinızin içinı dılediğinız renge boyatacaksınız '
TL
"Ev bızden evır. ıcı sızder" uygulaması ıçın vadelı satış koşuüar
6AY OZEL
PEŞINAT |
AVL1K TAKStT
T0PUM
VADELI
17 875 0OOTL
6x 2 979 000 TL
35 75OOOOTL
12 AV OZEL
PEŞINAT (
AYUKTAKSIT
TOPUV.
• VADELI
19 375 000 TL
I2x 1 614 OOOTL
38 750 000 TL
VAZL.K EVIN.ZI HEMEN
AL1N. HEMEN INCE
TANZIME BAŞLAY1N
* Çok önemlı.
Bu setem. yalrız bitmış
konutlar ıçın geçertidir
önemîı not Yûzme havuzlannın öwl p!â} teslslertnin spor ve park
a)arüannmp
kanBİizasyon antma teslslertnln ve diğer tüm sosyal
teslslerin bûyûk bâİLİıniûıûn yapımı tamamlanmıştır Kalan yapıtn
çafaşmalan İse sümıelctBdir
a TSE KAUTE BELCEL! BIOMASS Brytjlonk Pakct Anrnıa
Umtesı kullanılrnaktadır
HavuzJanniLzın fıltre sıstemi EMRE MÜHENDISUK tarafından yapılmaktadır
Dikkat; Öncekl saüş Hem ev.
koşullsnıım hpm pvın ıc
devam etnıektedir. J* V \ vn -
• t SO peşuı venn kalaram a ayda P g m i r K a y a w f l
dey.r >.ad« farkı vemevır UygUİatTiaSl ]Ç!n
= iî 12 aydan 60 ava kadar
i i S & " - 59.400.000 TL
DEMİRKAYA
Mr-r HUJl HMSLM A 3K1£TU« OH H
Komıt Tlpltrt. 5: m> 75 ır
J
.)lla dajeıen. 95 m- <25 m-. dublensle- ülsşım Sılvn İETI «3 aakıka soma TekııdaJ
18 km" vazan karayoiu tabelasını görecek bu iabelayt 5CC metje geçınce BAR'ŞKENT e ulaşmış clacaksır z
MERKEZ 5ı\ •nai Sok ND '2 3 MecıdıyekcylSTANBUL
Tel. 166 66 27 172 86 7» - 174 46 48 - 174 04 95
ŞANTIYE. (Banşkcnt) Marmara Ereglısı Şereflı Mevkıı
Tel. 9-1854/7244 . 9-1854 Z7245
Cuma'iesı Pazar da*- [ herguf h zr-,e"!n idevız
GOZLEM
UGURMUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
yondan çıkarılmasını istemeleri üzerine bu komisyondan çt-
kanldığını yazıyor.
Hemen yanıtlayalım:
1 ağustos günkü yazımızda komisyon üyelerinin adlan ya-
zılmış; bu komisyonun görev bölümü yaparak oluşturduğu
usul ve ceza komısyonları üyelerinin adlan sayılırken bu ad-
lar arasında Dönmezer'in adına yer verilmemiştir. Konunun
daha ayrıntılı olarak ele alındığı 19 Eylül 1990 günlü yazıda
Dönmezer'in Prof. Tahir Taner başkanlığındaki komisyon-
dan çıkarıldığı yazılmıştı.
Prof. Dönmezer'in, Ceza Yasası'nı Bayar'ın ölüm ceza-
sına çarptırılabilmesi için değiştirilen 56. ve DP milletvekii-
lerini yargılayabilmek için değiştirilen 146. madde ile ilgili
açıklamaları şöyle:
— Başlangıçta bu komisyonda bana, Prof. Nurullah Kun-
ter'e ve Prof. Faruk Erem'e yine yer verilmemişti. Milli Birlik-
çiler, Ankara'da geniş bir komisyon kurmuşlar ve onlardan
Ceza Kanunu'nun 56. maddesinde yer alan ve 65 yaşını dol-
durmuş olanların cezalarında indirim yapılmasını öngören
hükmün değiştirilmesini, 146. maddeye bir son fıkra eklene-
rek bu suça fer'an katılanların cezalannın indirilip beş sene
ile sınırlanmasını, bu hükümlerin makabline teşmilini öngö-
ren bir değişiklik metniyle gerekçesini hazırtamasını istemiş-
ler. Komisyon üyeleri bunu istişari görev saymışlar. Ancak
metln ve gerekçe hazırlanınca bu kerre Milli Birtikçiler, ko-
misyon ûyelerinden raportannı imzalamalannı, bu raponı neş-
redeceklerini talep edip bildirmişler. Üyeler telasa kapılmış-
lar ve üyeler özellikle merhum Naci Şensoy söz konusu me-
tinler imzalanacaksa benim, Kunter'in ve Erem'in de mutla-
ka çağnlmamızı ve imzalanmızın alınmasını istemişler, yani
işin doğrusu bizleri de bulaştırmaya teşebbüs etmişteri
Bakın, Sayın Dönmezer bu işlere nasıl bulastınlmış? Oku-
yoruz:
— Yukarıda adı geçen benim ismime muhalif iki profesör,
katılmam bakımından gene itirazda bulunmuşlar ise de bu
kerre komisyonun diğer üyelen şiddetle iürazlannı sûrdûrmüş-
ler. Bizler, ertesi gûnü merhum Ord. Prof. Dr. Sıddık Sami
Onar'ın da iltihakryla apar topar Ankaretya götürüldük ve he-
men komisyon toplantısına alındık. Salona girdiğimizde Prof.
Hüseyin Nail Kubalı, heyete başkanlık ediyordu; hazırladık-
ları gerekçeyi ve kanun metinlerini okuttu ve bizlerden bun-
lan kendileriyle beraber hemen imzalamamızı istedi. Hazır-
lanan gerekçe adeta Yassıada'da yargılanmakta olanların
mahkûmiyet hükmü niteliğinde idi. Ben, Kunter ve Erem söz
alarak özetle, "Böyle bir metnin ve gerekçenin kabul oluna-
mayacağını, ceza hukukunun temel ilkelerine aykmlık mev-
cut bulunduğunu ve genç subaylara böyle şeyler yaptırma-
malannı" söyledik. Komisyonun bir kısım üyeleri söz alarak
üçümûzü de yeren, ihtilale karşı olduğumuzu belirten beyan-
larda bulundular. Tartışma uzayınca Kubalı, "Efendim, bizim
yaptığımız sadece bir hazırlıktı; komisyon şimdi tesekkül
etmiştir" diyerek Sıddık Sami Onar'ı başkanlığa davet etti. Bu
arada vatana ihanet mertebesinde suçlar bulunduğu, bun-
lar açıklanınca, bütün Türkiye'nin ayağa kalkacağı da orada
hazır bulunan görevli bir subay tarafından bizlere beyan edil-
di. Bir general de bu sözleri bizler ile beraber dinledi. Tartış-
malar sonunda komisyon, üçümüzûn aynca toplanmamızı
ve görüşlerimizi komisyona bildirmemizi istedi. Bütün gece
konuştuktan sonra tekrar toplanmaya karar verdik. Görevli
olmadıkları halde Aksoy ve Şensoy da bizimle beraber ol-
dular. Sabah toplantıdan önce Naci Şensoy bana, hazıria-
dıklan metin kabul olunmazsa Yassıada'daki genç subayla-
nn orada bulunan a-'/ kişiyi öldüreceklerini dehşet içinde söy-
ledi. Yine sabah Milli Biriik ûyelerinden önemli bir kişi, Prof.
Faruk Erem'i ziyaret etmiş ve makable teşmil hükmünün Milli
BJrlik tarafından uygulanmayacağını söylemiş ve Naci Şen-
soy'un beyanlannı tekrar ile "Yassıada'daki genç subaylara
söz geçiremiyoruz, böyle bir hüküm geçmezse adı geçen-
ler, Bayar dahil elli kişiyi öldürecekler, sorumluluk sizin sırtı-
nızda kalır" demiş.
BûyOk bir vlcdan HaSKısı ile karşı karşıya idik; cinayetleri
önlemek ve hukukun bir temel ilkesini ihlal etmek durumun-
da kalmış olanlara katılmak. Cinayetleri önlemeyi tercih et-
tik. Ama bu arada bizim küçük komisyonumuz gerekçeyi tü-
müyle düzeltti ve metnin, verilecek hükmün gerekçesi olma-
sını bertaraf etti. Bize sunulan metin ve bizim düzelttiğimiz
metinler bizde saklıdır Aynca suçları da sınırlandırarak sa-
dece vatana ihanete hasrettik. Tannya şükürter olsun ki sa-
dece merhum Bayafı hededeyen makable teşmil hükmü Milli
Biriik Komitesi'nce uygulanmadı, yani yapılanın kötü bir et-
kisi olmadı.
Bu açıklamadan çıkan sonuç şudur: Dönmezer, Bayar'
ın ölüm cezasına çarptınlmasım sağlayan Ceza Yasası'nın
56. maddesini değiştiren komisyonda görev almıştır. Bu olay,
anlı şanlı hukuk profesörlerinin genç subayların istedikleri
doğrultuda "hizmet arz ettiklerini" ve hukuk ılkelerini ayak-
lar altına aldıklarını gösteren dramatik bir tablodur.
Dönmezer, Yüksek Adalet Divanı'nın Türkiye'de görevii
bütün ceza hukuku hocalarının Yassıada İrtibat Grubu Baş-
kanı Albay Namık Kemal Ersu tarafından çağrılarak, Yassı-
ada'da avukatlafin hazırladıkları ortak savunmayı yanıtla-
malarını istediğini, kendisinin, ertesi gün Albay Ersu'yu üni-
versiteye çağırarak bu isteğini reddertiklerini bildirdiğini, Al-
bay Ersu'nun bu yanıt üzerine sinirlenerek "Dokuz ay ön-
ce oisaydı bu talebi kabul ederdiniz" dediğini anlattıktan son-
ra şunları yazıyor:
— Aradan bir hafta geçti. Bu terra Salim Başol, üniversi-
teye geldi. Albayın amaçlannı yanlış naklettiğini, avukatla-
rın müdafaalarında yabancı yazariara atıflar yaptıklannı, ken-
dilerinin dil bilmedikleri için bunlann doğru olup olmadıkla-
rını tahkik edemediklerinı, bizlerden sadece doğruiuğunun
tahkikini istediklerini söyledi. Kendisine, bunun da yapılama-
yacağını, sadece hiçbir mülahaza katmadan yabancı eser-
lerin yasama dokunulmazlığına ilişkin bahislerin tercümesi-
nin mümkün olduğunu, bunun için de mahkemece bilirkişi
tayin edilmemiz gerektiğini arkadaşlar adına bildirdim. Böy-
le hareket olundu ve Fransızca, İngilizce, İtalyanca ve Al-
manca esecierin yasama dokunulmazlığına dahil olan kısım-
ları tercüme edilerek rapor halinde verildi. Bu tercümeler, bü-
tünüyle yargılananlar lehineydi.
Dönmezer, "vatana ihanet ve ammenin sükûnu hallerin-
de bu muafiyet söz konusu olmaz" diye bir gerekçe verme-
diğini, sınıf arkadaşları olan Diyan üyelerince davalar sıra-
sında konuşmadığını, haksız iktisaplar ile İlgili davaların
Yüksek Adalet Divanı yerine genel mahkemelerde görül-
mesi yolunda görüş bildirdiğini de belirtiyor.
Yüksek Adalet Divanı'nın (Esas no: 196071, sayfa 140-146)
gerekçelı kararında Dönmezer ve arkadaşlannın hazırladık-
ları raporun sanıklann lehinde değil aleyhlertnde kullanıl-
dığı anlaşılıyor. Kararda, Dönmezer'in dokunulmazlık ile il-
gili çevirilerine de yollama yapılıyor.
Ord. Prof. Dr. Sayın Dönmezer'e, Yüksek Adalet Divanı
kararı ile bu karara dayanak olan 53 sayfalık raporlarını bir
kez daha okumasını salık veririm.
ihtilaller kendi hukuklarını yaratırlar. Kendi hukukçuları-
nı da!
Nasıl mı? işte böyle...
ANAP'ta seçim startı
D E R H A L T E S L I M Î S A B I T F İ Y A T ! H E M E N T A P U !
(Baştarafı 1. Sayfada)
attılar. Bu konunun daha sonra
ele alınması kararlaştırıldı.
ANAP kulislerinde, Başba-
kan Yılmaz'ın seçimle ilgili tak-
vim konusunda kasıma hazırla-
nılması için talimatlar verdiği de
dile getiriliyor. YSK'nın erken
genel seçim karannın ardından
seçim için geçecek süreyi 75 gün
olarak belirlemesinin Yılmaz'ı
tedirgin ettiği kaydediliyor. Bu-
nun için, seçim süresinin 55 gü-
ne indirilmesi için de çalışmalar
yapılıyor. Bu konuda, yasalarda
belirtilen sürelerin dışında, pro-
paganda için ayrılan sürelerde
kısıntıya gidilerek 75 günün ge-
riye çekilmesi döşünülüyor.
Cumhuriyet muhabirinin gö-
rüşlerine başvurduğu ANAP
MKYK üyesi milletvekilleri,
Başbakan Yılmaz'ın konuşma-
sından çıkardıklan sonucun, ka-
sımda erken seçime gjdileceği ol-
duğunu ifade ettiler. Bazı
ANAP'lı milletvekillerine de
ANAP genel başkan yardımcısı
Ersin Taranoğlu'nun "Bu ka-
sımda seçim var, hazır olun, ha-
zııiıklannızı ona göre yapın" de-
diği öğrenildi.
ANAP'ta seçirn tarihi konu-
sunda kesin kararın pazartesi
günü Başbakan Mesut Yılmaz-
'ın başkanlığrnda yapüacak olan
değerlendirme toplantısında ve-
rileceği belirtiliyor.