22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 AĞUSTOS 1991 HABERLER CUMHURİYET/3 EşiBerinNadi anlatıyor Nadir Nadi 'izm'leri sevmezdi.[Nadir Nadi yalnız 'izm'leri sevmezdi. Çünkü derdi ki bir noktaya saplanmak öbür yanları görmeyi imkânsız kılar. Polemik yazısı hiç yazmadı, yazılmasını da istemezdi. Polemik çok kolay yazılır. Fikir üretmek güç bir şeydir' dedi. Cjazetenin bağımsızhğından hiçbir taviz vermezdi. Ondan her şeyi istesinler, gazetesini alet etmesinler. Gazeteyi işin içine sokmadı hiç. Kendimi tanıtırken gazetenin adını geçirirdim, kızardı. Gazetecinin ayncalıklı olmasına tahammülü yoktu. ŞÜKRAN KETENCt Başyazanmız Nadir Nadi'nin ara- mızdan aynhşından birkaç saat son- ra eşi Berin Nadi, Nadir Bey'in en son başının terlediği yastığa sarılmış göz- yaşı döküyordu. Gazeteciliğin kuralına uyarak Na- dir Nadi'yi bir de onun ağzından din- lemek istediğimizi, gazetede yayımla- mayı duşünduğumuzü söyledim. Acı bir gülümsemeyle gözlenni açtı: "Beni konnşturmaya kalkarsan ciltlerle an- siklopedi olur. 50 yılı ben nasıi anla- dr, hangi kettmetere sıgdırabttirinı ki" diye ıtiraz eımek ıstedi. Gazeteciliğin çok iyi bildiği acıma- sız bir diğer kuralını anımsatarak ilk anda aklına gelenlerden bir gunlük ya- zı düşunduğumüzu vurguladım. "Hiç degilse bana kendimi topla- mam için zaman tanı. Bir iki ay son- ra konuşalım. olmaz mı?" diyecek ol- du. Gazeteciliğin bir diğer acımasız kuralı olan "zaman" gündeme geldi. Berin Nadi: "Gazeteciliğin kuralları- na karşı çıkamam. Meslege, gazeteci' liğe saygım var" sözleriyle itirazdan vazgeçti. Yine de ziyaretçilerin acıyı paylaşmaya çalışanlann sırada olma- dığı, konuşabilecek bir boş saati bu- lana kadar birkaç kez gidip gelmek ve aradan 5 gunü geçirmek gerekti. Berin Nadi zaman zaman "Öyk de- ğil mi canını" diyerek soru sormayı abşkanlık edindiği Nadir Nadi'nin gü- lümseyen fotoğraftaki yuzüne baka- rak anlatmaya, Nadir Nadi ile Viya- na'da tanıştıklan günlerden girdi: "Nadir Nadi'yi Viyana'da tanıdım. Bir gun parkta dolaşıyorduk. tki genç insan başka şeyler konuşur. Size şim- di çok komik gelecek, ama gerçek bu, biz Atatürk'ten konuşuyorduk. Acılı günleri. mütareke günlerini çocuk da olsam batırlıyordum. O da o günleri Ankara'da yasamıştı. Bunlan konuş- mak ihtiyacındaydık. Bunlan konuşa konuşa bir yakınlık dogdu anuiuzda. Sonra birkaç sene Nadir'i görme- dim. Lozan'da eğitimini yaptı. tstan- bnl'da yeniden karşüaştığımızda mu- zikte ilerlemişti. Bana Mozart'ı anlat- b. Çok ince, çok duyguluydu. Sene- ler geçti. Evlendik. Ben gazeteci ka- nsı olacagım diye pek seviniyordum. 'Gezeceğim, tozacağım' diye duşunü- yorum. Aman ne zonnuş. Bir davete gidiyorsunuz, birileri sorat asıyor. Ga- zetede çıkan bir yazaya kızıyor. Va da Nadir eve sıkıntılı geliyor. 'Şu otmuş, bu olmuş." Hiç umdugum gibi rahat bir hayat degUmis. Gazeteci eşi olma- nın birtakım vecibeleri varmış. Onla- n yavaş yavaş öğrendim. Ve Nadir Nadi'ye layik olmaya çalışarak 50 se- neyi gecirdim. tuşallah başanlı oimu- şumdur." i'yi, 50 yılhk eşinizi na- sıl tanımlarsuuz? — Nadir'in çok az tutkusu vardı. En büyük tutkusu tabii ki devrimler, Ataturk ve sonra da Cumhuriyet ga- zetesi. Onlar hepsi güzel bır armoni oluyordu. Birbirine yakışıyordu. Çok güzel yıllar geçti. Ama tabii ki gaze- teciliğin verdiği acılar vardı. Davalar, hattamahkemeler. Hatırhyorum, Na- dir'i en çok uzen, bir genç albayın mahkûm etmesi oldu. lçimden derdim ki: Bu genç albay Atatürk'u hiç anla- mamış. Nadir Nadi'yi incitici şeyler oldu o mahkemede. Genç albay, ku- çültmek isteyen bir sesle küçük ismi- ni sordu. Nadir "Evet Mustafa" de- di. O sahneleri ömrüm boyunca unu- tamayacağım. Nadir'in birlikte çalıştığı yakın ga- zeteci arkadaşlan vardı. Adeta kenet- Aenmiş gjbiydiler. Sevgi ile kanşık gö- .•ev yapıyorlardı. Nadir hiç adam çı- karmadı. Ama seçerken çok dikkatli seçerdi. Her konuda hep etrafına da- nışmayı severdi. Ama sonunda kendi kafasına göre karar verirdi. Gençle- re, yanlışlanna çok hoşgöru ile bakar, onlara nasihatler ederdi. Şimdi genç kızlar, genç çocuklar te- lefon ediyorlar, acımı paylaşmak is- tiyorlar. Beni en çok mutlu eden bu gençler. Onlara biraz disko müzikten vazgeçip her giın birkaç satır Ata- turk'ün Nutku'nu okumalarını tavsi- ye ediyorum. Ancak yaşananları, olanlan doğru anlamalan ile Turkıye'- nin daha aydınhk olacağına ınanıyo- rum. Cjazetenin rotasını babası Yunus Nadi'nin çizdiği yolda, bugünkü rotasında yürüttü. Benim de geleceğe yönelik ümidim; beni, Nadir'i hiç tanımadan kucağıma yatarak ağlayan o küçük kızlarda, bu rotayı onlar yürütecek. zete olur? Zaten sorumluluk duygu- su olmayanlar, yanhşkkla gelseler de ortamdan rahatsız olup kendileri ay- nlırlardı. Konusmadan ne istediğini anlata- bümek, yaşamaun her aianmda geçerti bir özelüği mi? Nasıl bir ozellik bu? — Bakışlanyla her şeyi anlatır. Sa- dece sizi değil, evde beni de muma çe- virdi. Benden doğrudan hiçbir şey is- temedi. lstemeden ne istediğini goster- meyi bıldi. Kendisi örnek oldu. O ka- dar çok şey anlatabilirim ki. Ama 50 yıh nereye sığdırabilirim. Annesine buyük tutkusu vardı. Ikisi de bu tut- kuyu bir aşkmış gibi saklarlardı. Bir- birlerine söylemezlerdi. İçin için bü- yük bir tutku idi. Babasına ise büyük saygısı vardı. Hiçbir zaman benden bir şey istemedi. Kimlik, özgurlük ver- di. Herkese aynı şeyi yaptı. Kimlik, özgurlük vererek sorumluluk duygu- sunugeliştirdi. WMBiraz da geleceğe yönelik özlem- lerinden söz edebilir misiniz? — özlemlerini hep yazılan ile dile getirdi. Belki bazı anılardan, çok önem verdiği bazı değerlerden örnek- ler verebüirim: Viyana'da kaldığı pan- siyonun Yahudi sahibinin kızı ile çok yakın arkadaşlık yapmışlar. Yıllar sonra kız babasının esir kampında ol- duğunu öğrenmiş. Nadir'e mektup ya- zarak buyukelçiden hiç değilse nere- de olduğunu öğrenmesini istemiş. Na- dir bunu yapamamış. Büyükelçi çok yakın arkadaşı olduğu halde böyle bir ricada bulunursa karşılığında gazete- ye bir yazı sokulmasını ya ds başka bir şey istemesinden korkmuş. Gaze- te onun için öylesine kutsaldı ki yıl- larca arkadaşına yardım edememenin acısını, vıcdan azabını yaşadı, buna uzuldu. 50 YTLLIK EŞİ BERİN NADİ— Nadir Nadi'yi şöyle anlaüyon Bir tek tutkusu vardı; eve geldiğinde biraz vis- ki içmek, müzik dinlemek. Bazen davetlere giderdik, çogunlukla sıkıurdı. Evde dostlanyla olmayı severdi. da evdeki Nadir Nadi'yi an- latmaya çalışsamz. — Hiç kimseyi kuTnamıştır. Nadir'- in evde bir tek tutkusu vardı: Geldi- ğinde biraz viski içmek, müzik dinle- mek. Bazen davetlere giderdik. Davet- lerden çoğunlukla sıkılırdı. Ben daha ziyade o tarafa çekerdim. Ama çoğun- lukla da onun istediği olurdu. Evde yakın dostlanyla olmayı çok severdi. EUi yıldu-, düşunüyorum da bir tek ciddi kavgamızı hatırlamıyorum. Ev- de ikinci, üçüncu bardağı içirmemek için benim yaptığun viski kavgasından başka. BMNadir Bey'in konuşmayı sevme- diğini billyoruz. Nasıl anlaşıyordu- nuz? — Kendimize mahsus bir lisanımız vardı. Muzik dinlerken fazla konuş- maya gereksinme ohnuyor. Nasıl geç- ti, ne güzel geçti bu 50 yıl bilemiyo- rum. WKB.Xadir Bey'in gönlündemüzik ol- duğunu, gazeteciliği bir sorumluluk olarak seçtiğtni biliyoruz. Bu zor ol- muyor muydu? — Bir kere Atatürk sevgisi, baba- sına saygısı ağır basıyordu. Babasının anılannda 2 yaşındaki Nadir'i anlatı- şı var. Bayrağın eller ustünde taşuıma- sı gerektiğini söyleyen çocuğu Ue onur- lanışı. Demek ki içinde irsi bir şey var- mış. Yaşadığı çevre etkilemiş. Anka- ra'nın o dönemini yaşamış insanlar başka turlu düşunebilir mi? O dönem- den kim poütikayj ilgisiz kalabilir, kim Atatürk ilkelerinin yozlaştunldı- ğını gorduğunde mudafaa etmek ge- reğini duymaz ki? WMNasü bir gazete özlemi vardı? — Gazete özlemi bugunkü gibi. Hiçbir yazarın düşuncelerine, yazdık- larına İcanşmazdı. Poiemiği sevmez- di. Polemik yazısı hiç yazmadı, yazıl- masını da istemezdi. "Polemik çok kolay yazüır. Fikir üretmek güç bır şeydir" derdi. Bir dönem her hafta konsere giderdik ve Nadir de müzik uzerine yazardı. Muzik uzerine yazan- ları uyanrdı. Genç sanatçıları, gelış- mekte olan sanatçıları kıracak değil, guçlendirecek yazılar yazmalarını öğütlerdi. ••A'adir Bey sonuç olarak bir gazete sahibi, patrondu. Ama bize hiç pat- ronluk yapmadı. — Nadir Bey'in katiyen böyle bir özlemi olmadı. İnsan kat ister, yat, han, hamam, güzel araba ister. Na- dir'in hiç böyle özlemleri, tutkulan ol- madı. önünde bir kadeh viskisi, kar- şısında sevdiği dostlan olsun, o Na- dir'e yeterdi. Ihtişamla ilgisi yoktu. Ben Nadir'in kendisi için bir şey iste- diğini, bir şeyler akiığıra hiç hatırla- mıyorum. Giyeceklerinı hep ben ahr, ben özenirdim. Yalnız kırmızı krava- ta tutkusu vardı. Geziye gittiğimizde bir kere iki tane kırmın kravat almış- tı. Ben de onlan fazla kırmızı diye tak- tırmazdım. Nadir yalnız "izm'Meri sevmezdi. Çünku derdi ki bir noktaya saplan- mak öbur yanları gormeyi imkânsız kdar. Nadir çerçeveleri, o daireleri hiç sevmezdi. Onlardan kaçmaya çalışır- dı. W^BHiçbir zaman bizden bir şey iste- medi. Yine de buyük bir sorumluluk hissettirdi. Sizce bunu nasıl başanyor- du? — Bir ekoldu gazetecilikte. Sizın kafanıza emirle sokulan şeylerin ne anlamı var? Onları sizin içinizde his- settiremedikten sonra size emirle şu- nu yazın bunu yazın dese nasıl bir ga- bağımsızhğım bir tut- ku olarak önde tuttuğunu herkes bi- liyor. Hiç kimse, hiçbir yazt istendi- ğini anımsamıyor. — Bu konuda çok katı olurdu. Ga- zetenin bağımsızlığından hiçbir taviz vermezdi. Ondan her şeyi istesinler, gazetesini alet etmesinler. Gazeteyi işin içine sokmazdı hiç. Ben bazen bu konuda yanhş yapardım maalesef. Kendimi tanıtırken gazetenin adım ge- çirirdim. Fena halde kızardı. Gazete- nin bir ayncalık olmasına tahammu- lü yoktu. ekonomik anlamda zor gunltr yaşadı. Kapanmalar oldu. Na- dir Bey 7/ı duygularmı, tepkilerini bi- raz anlatabiÜr misiniz? — Kapatılmalara çok üzülürdu ta- bii ki. Ama mucadele edilmesinden yanaydı. Asla kapatılma tehdidi yü- zunden yazılann çıkanlmasını iste- mezdi. Kapatüacağını bile bile çıkması gereken yazıların konmasını isterdi. Başka turlü fıkir gazetesi olabilir mi ki? tmkân olduğu kadar kimseye muh- taç olmadan fıkirlerin özgürce söylen- diği bir gazete olsun istedi. Bunun ola- bümesi için de çok ölçülü davranır, her türlü masraftan kaçınırdı. Borçla büyük yatırımlardan korkardı. \yûtn içinde Nadir Beyi çok se- vindiren ve çok üzen olaylardan ilk akla gelenleri sıralayabilir misiniz? — Her zaman mutlu idi. Kişisel hırslan yoktu. Çalışma odası bunun en güzel örneği. Sevdiği şeyleri yapa- bümek ona yeterdi. Seyahati seveTdi. Yakın dostlan, sevdiği insanları gör- düğunde gözlerinin içi parlardı. On- larla mütevazı sohbetlerini yapabil- mek, müziğini dinleyebilmek onun için yeterdi. Çok arkadaşı yoktu bel- ki, ama çok sevdiği çok değerli arka- daşlan vardı. En çok haksızhklara üzülur, kızardı. Onun için gazetenin kapatılması, yargılanmâlar ona çok ağır gelirdi. Turkiye'de Ataturk ilke- lerinden sapmalar, demokrasiye, oz- gurlüklere yöneük olumsuz gelişmeler onu hep çok etkiledi, çok üzdü. Gazetenin rotasını babasının, Yu- nus Nadi'nin çizdiği yolda, bugunkü rotasında yüruttü. "Bağımsız kalmak, kimseye borçlu olmamak, baskı altın- da olmamak..." Benim de geleceğe yönelik butün ümidim, beni, Nadir'i hiç tanımadan kucağıma yatarak ağ- layan o küçük kızlarda. Bu rotayı on- lar yürütecek. İlhan Selçuk, Lozan Banş Antlaşması'nın Türkiye ve Türk ulusu için önemi konusunda konferans verdi 4 Lozan olmasaydı, biz olmazdık'İZMİR (Cumlıariyet Ege Bü- rosu — Gazetemiz yazarı İlhan Selçuk, "Lozan Banş Anüaşma- »' ın Turkiye ve Türk ulusu için öik-ffli" konusunda verdiği kon- feransta, "Eğer Lozan olmasay- dı, Ulusal Kurtuluş Savaşı olma- saydı biz olmayacaktık" dedi. Selçuk, aynca "Acaba Turkiye'yi bugiin 50 milyar dolar borçlan- dıran bir siyaset, ulkeyi tekrar Sevr baUğına surukknıek mi is- tiyor" diye sordu ve sıyasi par- tüerin Turkiye'nin yazgısı konu- sunda daha bilınçli davranma- sı, halkı "neden Lozan-Sevr tar- tışmalan"na girildiği konusun- da aydınlatması gerektiğini söy- ledi. Büyükşehir Belediyesi tarafın- dan Ismet Inönii KüJtur ve Sa- nat Merkezi'nde düzenlenen toplantının açılışında konuşan Buyukşehir Belediye Başkanı Yuksel Çakmur, "Lozan nu Sevr mi tartışmalarını başlatmak is- teyenler, bu oyunlan hazıriayan- lar, bu dipdiri guçlıi sesi duya- caklar. Sevrcilere Turkiye'yi tes- lim etmeyeceğiz" dedi. Daha sonra sahnede "Nadir Nadi, cumhuriyeti, demokrasiyi, öz- görlfigü, tam bagımsızlığı son nefesine kadar savundun. Seni, şükranla, sevgiyle anıyoruz" pankartı önünde konuşan tlhan Selçuk, Lozan Banş Antlaşma- sı'nın imzalanmasmı, dönemın koşullannı anlattı, çeşitli değer- lendirmeler yaptı. İlhan Selçuk, "Lozan bir ta- ribtir, ama bugün güncelleşen bir tarihtir. Ne kadar üzerinde tartışma yapılsa, kitap yazılsa azdır. Bugün sokağa çıktıgımız- da bizim cumhuriyetimizin as- kerini, polisini göruyoruz. Bun- dan hoşlanmayanlar vardır, za- man zaman ben de hoşlanmadı- gımı soyleyebilirim. Ama orada Türk askerini, polisini değil, Yu- nan askerini, polisini gorebilir- diniz, Lozan bunu engdledi. Be- nim bir ttst kuşağım sokakta Yunan askerini göniyordu. Lo- zan en basitinden budur. Eğer Lozan olmasaydı, Ulusal Kurtu- luş Savaşı olmasaydı biz olmaya- caktık" dedi. Lozan Banş Ant- laşması'nı Avrupa'nın imzaladı- ğını, ancak ABD'nin imzalama- dığını anımsatan Selçuk, "On- lann aklında olan; Anadolu'da bir Ermenistan knrmaktı. Bu rüya sona erince. Lozan hoşla- nna gitmedi. ABD kendi çıkar- lannı düşunür. Acaba bir sure- dir başunıza geçen bükumetler Turkiye'nin bağımsızlığını, çı- karlannı yeterince duşünebiliyor mu? 'Acaba Ankara'da ABD'ye tamamen teslim olmuş bir ida- re mi vardır' sorusu yanıt bekliyor" diye konuştu. ilhan Selçuk, bir izleyicinin "Kurdistan"dan söz ederek, "Lozan da emperyalist bir an- laşma değil midir" sorusunu yo- neltmesi uzerine şunlan söyledi: "Biz, Lozan'ı Anadolu halkı Lozan sınırlan içinde kardeşçe yaşasın, Kiirt halkının sornnla- nna çözüm bulunsun diye gün- deme getiriyoruz. Kiirt kardeş- lerimin tepkilerini en sert şekil- de dile getirmelerini anlıyorum. Ama sınırlan yeniden çizmeye kalkarsak Batı Trakva'yı da is- teriz, Bulgaristan'ı da Makedon- ya'yı, Kerkuk'ü, Azerbaycan'ı da isteriz. tsterseniz Orta Asya'ya doğru yurüyelim. Hayale kapıl- mayalım. Kürtlere, sınırtardan önce demokrasiyi gerçekleştir- mek için çaışmalannı oneriyo- rum." İSTANBUL^DA İSKEÇE^YE PROTESTO Patrikhane önünde eylemtstanbnl Haber Servisi — Yu- nanistan hükümetinin, boş bu- lunan tskeçe Müftulüğü'ne yap- tığı atama uzerine Bati Trakya'- da başlayan olaylar, tstanbul'- da protesto edildi. Batı Trakya Türkleri Dayamşma Derneği ta- rafından Fener Rum Patrikha- nesi'nin giriş ve çıkışlan kont- rol altına alınarak Batı Trakya- lılara saldınlarda bulunan fana- tik Yunanhlar kınandı. Yunanistan Dışişleri Bakanlı- ğı, Fener Rum Patrikhanesi'nde mahsur kalanlann güvenliğinin sağlanmasını istedi. Dun sabah saatlerinde patrik- hanenin önünde toplanan 100 kadar Batı Trakyah, kapı züini çalarak Patrik Dimitrios'un ya- nıtlaması için üç soruları oldu- ğunu söyledüer. Patrikhaneden yamt gelmemesi uzerine sorulan içeren bildiriyi kapımn altından atan grup, daha sonra Mehter Marşı eşliğinde oturma eylemi- ne başladı. Eylemin ardından bir basın toplantısı düzenleyen Batı Trakya Türkleri Dayamş- ma Demeği Genel Başkam Tah- sin Salihoğlu, patrik tarafından sorular yarutlaruncaya kadar gi- riş ve çıkışlan denetim altında tutmayı surdüreceklerini bildirdi. Salihoğlu, Yunanistan hükü- metinin Baü Trakya Türkleri ta- rafından seçimle göreve getiri- len Iskeçe Müftüsü Mehmet Emin Ağa ile Gümülcine Müf- tüsu Ibrahim Şerif'in görevine iade edilmesini istediklerini be- hYtti. Tahsin Salihoğlu, Yunan- lılann işgal altında tuttuklan bı- na ve vakıf eserlerinden çekil- memeleri ve Baü Trakya Turk- lerinin can ve mal güvenliğinin sağlanmaması halinde çarşam- ba veya perşembe günü "Pat- rikhanenin, Batı Trakya Türk- lerinin tamamen kontrolü altı- na girecefini" söyledi. Patrik- haneyi işgal etmeyi hiçbir za- man duşünmediklerini belirten Salihoğlu şöyle konuş>u: "Türkiye'deki Turkler de bizi bu konnda yalnız bırakmaya- cakjır. Turkiye'de gayrimuslim aaanlıklann insanlık haklanna gösterflen hoşgörii, devlet olma- yı bilmeyen Yunanistan'a örnek olmalıdır ' Batı Trakya Türkleri Da- yamşma Derneği Genel Başka- m Tahsin Salihoğlu, Fener Rum Patriği Dimitrios'a yanıtlaması için yönelttikleri sorulan şöyle açıkladı: "Patrik, eger Türk vattnda- şı ise uçaga Bizans bayrağı çek- menin anlamı nedir ve ne yapıl- mak istenmektedir? tstanbul'- daki kiliselere metropolitler ki- min tarafından ve nasıl atan- maktadır? Yunan devleti bizim müftülerimizi poBs gucüyle tar- taklayarak ve doverek makam- lanndan aUrken bir din adamı olan sayın Patrik neden rahat- sızlık duymuyor ve neden bu olaylan kınamıyor?" Yunanistan'da her yü Turk- lere ait bir gayrünenkulün ipo- tek altına alındığını öne süren Salihoğlu sözlerini şöyle surdürdü: "12 gayrimenkul Yunan dev- letine ipoteklidir. tstanbul'da Rumlara ait 2 trilyon civannda vakıf mal variıgı bulunmakta- dır. Yapüan ikili anlaşma gere- ğince bu vakıf mallan vergiden muaftır. Yunanistan hiıkumeti bu anlaşmayı da ihlal etti." Fener Rum Patrikhanesi'nin kontrol altına almmasmdan sonra burayı ziyarete giden Yu- nanh turistlere içeri giriş izni ve- rilmedi. Tahsin Salihoğlu ile ko- nuşan turistler daha sonra pat- rikhanenin önünden aynldılar. Bu arada, patrikhanenin duvar- lanna yaklaşan bir görevliye ses- lenen Salihoğlu, sorulara yanıt beklediklerini ifade etti. Görevli ise yazüı sorulann ellerine ulaş- tığım, değerlendirme yapıldık- tan sonra açıklamada bulunula- cağuu söyledi. Turkiye'de yaşa- yan Batı Trakya Türklerinin başlattığı bu eylemde herhangi bir taşkınlık olmaması için po- lis yetkililerince uyarıda bulu- nuldu ve çevrede geniş güvenük önlemleri alındı. Saat 10.00'da başlayan oturma eylemi, Patrik'in sorulara henüz yanıt vermemesi nedeniyle gazetemi- zin baskıya girdiği saatlerde de- vam ediyordu. Eylemciler gere- kirse gece ve gündüz burada ya- tıpkalkarak sorulara yanıt bek- leyeceklerini belirtiyorlar. Atina muhabirimiz Stelyo Berberakis'in haberine göre Yu- nanistan Dışişleri Bakanlığı, Ankara'daki Yunanistan Büyü- kelçiliği'ni arayarak Türk ma- kamlanyla bir göruşme yapıl- masını istedi. Yunanistan Dışiş- leri Bakanlığı, elçilik aracıUğıy- la gönderdiği mesajda, Türk yet- kililerin patrikhane işgalinde mahsur kalan diadaşJannırı carı güvenliğinin sağlanması ve işga- lin bir an önce sona erdirUmesi talebinde bulundu. öte yandan Yunanistan rad- yosu, Batı Trakya Türklerinin Fener Rum Patrikhanesi önün- de başlattığı eylemi, haber bül- tenlerinde "Patrikhane işgali" olarak verdi. Tepkiler SHP Genel Başkam Erdal lnönü de Batı Trakya'daki Türk azıahğa yönelik baskılan şiddet- le kınadığını belirterek tskeçe'- de gelışen olaylan Lozan Ant- laşması'na ve insan haklanna aykırı olarak nitelendirdi. Bu tur olaylann son bul- masmı da isteyen lnönü, amaç- larının ülke içinde demokrasi, uluslararası ilişkilerde dostluk olduğunu da vurguladı. Bu arada Gazeteciler Cemiye- ti Başkam Nezih Demirkent de Batı Trakya'daki Türk azınlığı ve gazeteciler için can güvenliği is- tedi. OLAYLAR SURUYOR Iskeçe'de 5 Türk saldınya uğradı Haber Merkezi— Yunan hu- kumetinin, boş bulunan Iskeçe Müftulüğü'ne yaptığı atamayı protesto eden Batı Trakyah Türklerin oturma eylemine bır grup Yunanhnın saldınsıyla baş- layan olaylar sürüyor. Iskeçe'de dün de 5 Turkün dövüldüğü bil- dirildi. Yunan Hukumet Sözcu- sü Viron Polidoras, olaylan araştırmak amacıyla yerel ma- kamların soruşturma başlattığı- nı açıkladı. Batı Trakyalı Mus- luman Türklerin ileri gelenlen, Mehmet Emin Aga yerine, Yu- nan hükümetince tayin edilen Müftü Mehmet Emin Sinikoğ- lu'nu tanımayacaklanm belirti- yorlar. AA'nın haberine göre kimli- ği beürlenemeyen kişileT dün sa- bah erken saatlerde otomobille- riyle Iskeçe Meydanı'ndan geçen Bahri Bandak, Besim Bandak, Sabri Bodur, Ramazan Ahmet- çik ve Hilmi Skodra adlı Türk- leri durdurarak zorla otomobil- lerinden indirdiler ve dövmeye başladılar. Saldınya uğrayan beş Türkün, saldırganlar tarafından kısmen tahrip edilen otomobillerine bı- nerek olay yerinden uzaklaşmayı basardıkları haber verildi. İskeçe'nin Koyun köyüne sığı- nan beş Türkün daha sonra ıs- keçe Bağımsız Milletvekili Ah- met Faikoğlu'nu arayarak ken- disinden yardım istedikleri öğ- renildi. Faikoğlu, dun sabahki olayla ilgili olarak polisle birlikte iske- çe'nin Koyun köyune gittiğini, saldınya uğrayan beş Türkü ala- rak hastaneye götürdüğünü söyledi. Faikoğlu, ayakta tedavi gören Türklerin daha sonra evlerine gittiklerini beürterek "Ardı anü- na meydana geten olaylar mal ve can güvenligimizin kaitnadıgım gosteriyor. Gerek Türkiye gerek- se Avrupa'ya bu vahşet olayla- nnın durdurulması için çağnda bulunuyonız" dedi. Atina muhabirimiz Stelyo Berberakis'in haberine göre, ta- yinin çıktığı ilk gün yaklaşık bin kadar Turk, Iskeçe Müftülüğü önünde protesto gösterisi düzen- lemiş, daha sonra da bunlardan 200 kadan sabahın üçüne dek suren bir oturma eylemi gerçck- leştirmişti. Bu sırada eylemciler, polis zincirini kıran bir grup fa- natik Hıristiyanın taşlı sopalı saldırısına uğramıştı. Bu saldı- nda 13 Türk hafif yaralanarak hastaneye sevk edilirken, azınh- ğa ait mağazaların vitrin cam- lannı indiren iki Yunanlı suçüs- tu yakalanarak gözaltına alın- mıştı. Gümülcine Milletvekili Dr. Sadık Ahmet ile tskeçe Mil- letvekili Ahmet Faikoglu'nun önderliğindeki protesto gösteri- si, olaylar çıkınca polis müdaha- lesiyle sona erdi. Ancak azınlık arasmda yeniden bir huzursuz- luk başladı. Olaylann üzerinden 48 saat geçmesine karşın bölge- de süren gerginlik Hıristiyan ve Muslümanlan yine karşı karşı- ya getirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle