Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÇUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 5NİSAN1991
2 0 2 0 YILINDA TURKIYE SAHINALPAY
Türkiye'nin ekonomik gelişmesini dış potansiyel-
lerinde, bir anlamda Doğu'ya doğru açılmasında gö-
ren biri de tstanbul Üniversitesi öğretim üyesi ve Törk
Dnnyası Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Tnran
Yazgan. Yazgan'ın kendine özgü senaryosu şöyle:
"Bir ekonominin güçlû olabilmesi için belirli şart-
ları mutlaka yerine getirmesi gerekir. Bunlardan bi-
rincisi, kritik madde problemini çözroektir. tkincisi
de insan gücû ihtiyaçlannı gelişme seyrine paralel bir
şekilde, açık vermeden karşılayabilmektir. Türk eko-
nomisi kritik madde sorununu çözmüş değildir... Eği-
tilmiş insan gücü açısuıdan da ihtiyaçlannı hızlı bir
değişmeye elverişli biçimde karşılayamıyor... Oysa bu-
gün dünyada yüzünü Türkiye'ye doğru döndürmüş
250 milyonluk bir Türk kitlesi yaşamakta. Bu ülke-
lerin bizimle işbirliğine hazır oİduklannı dünya gö-
rüyor. Bu potansiyel içinde dünya petrol kaynakla-
gün bir bileşimi elde edebilecek imkânlara sahip bir
ülke. önümüzdeki 10 yü içinde hangi alanlarda kendi
çıkış yolunu bulabileceğini dair bazı temel kararlar
alabilir. Önümüzdeki on yılda Türkiye hangi çerçe-
vede büyüyeceğini ya da kendi ayaklan üzerinde du-
rabileceği yolu belirleyecektir diye düşünüyonım. Ge-
ri kalan yinni yılda da gerek yatınm gerekse sonuç
olarak bunun ürünlerini görecektir!'
Türkiye ekonomisinin geleceği konusundaki
"koşullu" iyimserliği paylaşanlardan biri de Zongul-
dak kömür işçileri grevinin önderi, Türkiye Genel
Maden-lş Sendikası Başkanı Şemsi Denizer. Deni-
zer*e göre Türkiye'nin "2020 yıhna kalmadan Avru-
pa'yı yakalamasmın" koşulu, devletin öncülük ede-
ceği bir sanayileşme politikasıyla, ülkenin en büyük
üstünlüğü olan yeraltı zenginliklerinin değerlendiril-
mesi.
tsmet özel
Türkiye
üzerinde
bulunduğu
topraklar
" itibanyla hiçbir
zaman otarşik
bir toplum
olamaz. Katı bir
planlamanın değil, ama organize bir
ekonomik politikanın yürütüldüğü
bir ülke olmak zorundadır.
tlhanTekell
Türkiye, dünya
işbölümünde
daha iyi bir
noktaya
ulaşmak
istiyorsa, ciddi
bir rekabetçi
ekonomi
strateji uygulamalı, kaynaklarını
bilinçli şekilde belirli kanallara
yöneltmeli.
nnın; altın, uranyum kaynaklannın büyük kısrru var-
dır. Biz (artan bir iktisadi işbirliğiyle) bu potansiye-
li kullanabilir hale gelirsek, ekonominHz Japonya ile
eşit hale gelebilir!'
Önümüzdeki on yüda Türkiye'de tslami bir dönü-
şitm olmasını bekleyen şair tsmet Özel de Türk eko-
nomisinin geleceğiyle ilgili koşullu bir iyimserliği dile
getiriyor. Bu koşul, Türkiye'nin önümüzdeki 10 yü
içinde alacağı siyasi karariardır. özel, görüşlerini şöy-
le açıklıyor: "Bence Türkiye gerek genç nüfusu ge-
rekse halkıran daha iyi yaşama özlemi nedeniyle hayli
dinamik bir toplum. Daha iyi yaşama yalnız maddi
planda değil. Çünkü maddi imkânlar ele geçirildik-
ten sonra bu imkânlann hangi 'anlamlaıda' tekrar
temeUendirileceği sorusu da herkesin önüne geliyor.
Bu yüzden önümüzdeki 30 yılda gerek refahın ge-
rekse bu işlerin hangi kanala sokulacagı bakımın-
dan bir gelişme olacağana inanıyorum... Türkiye, öz-
a
" Dışa açık piyasa ekonomisi
"2020 Yıhnda Türkiye" araştırmasında görüşleri-
ni aldığımız kişilerin bir-iki istisna dışında büyük ço-
ğunluğu, 30 yıl sonra Türkiye'yi esas olarak dış re-
kabete açık bir piyasa ekonomisi olarak görmekte.
Başka konularda hayli farklı görüşlere sahip şair ts-
met Özel ile TÜSİAD eski başkanı Cem Boyner'in
görüşleri arasında benzerlik görülüyor. özel'e göre:
"Türkiye üzerinde bulunduğu topraklar itibanyla
hiçbir zaman otarşik bir toplum olamaz. öyle olması
onun hem yoksulluğa hem de kişiliksizliğe mahkûm
edilmesi demektir. Once komşulanyla, sonra Ugi ku-
rabildiği ülkelerle canlı bir ekonomik ilişkiyi sürdür-
mek zorundadır. Bunu yapamadığı zaman yıkılma-
sı söz konusu olur. Fakat bunun anarşik bir piyasa
ekonomisi düzeniyle yürütülmesi hem Türkiye'nin
toplum yapısına aykındır hem de eğer birtakun he-
defler gözetilecekse, bunlann gerçekleşmesini imkân-
sız kılacaktır. Katı bir planlama değil, ama organi-
ze bir ekonomik politikanın yürütüldüğü bir ülke ol-
mak zorundadır!'
Prof.Dr. bhan Tekeli de Boyner ile benzer bir gö-
rüşü dile getiriyor: "Türkiye'nin ekonomik gelece-
giyle ilgili temel soru, Türkiye acaba bilinçli olarak
dünya işbölümündeki yerini değiştirecek stratejiler
izleyebilir mi sorusudur. Türkiye, dünya işbölümünde
daha iyi bir noktaya ulaşmak istiyorsa, ciddi bir re-
kabetçi ekonomi kurma stratejisi uygulaması, kay-
naklannı bilinçli şekilde belirli kanallara yöneltme-
si, baa rekabetçi sektörler oluşturması lazrnıdır!' Te-
keli'ye göre Türkiye böyle olanaklara sahiptir, fakat
bu olanaklan zorlamadığı takdirde kendiliğinden'bu-
günden daha iyi bir yere gelme şansına sahip değil-
dir.
Türkiye ekonomisinin gelecegiyle ilgiligenel iyim-
serliği paylaşmakla birlikte, daha "sınıru" bir iyün-
serlik gösterenler "2020 Yılında Türkiye" araştırma-
sında görüştüğümüz kimseler arasmda en geniş gru-
bu oluşturuyor.
Bu hem koşullu hem de sınırlı iyimserler grubun-
da yer alanlann iyi bir temsilcisi, Merkez Bankası
eski başkanı Yavuz Canevi: "Kötümser değilim.
Türkiye'nin Hindistanlaşacağına inanmıyorum. Ama
bir ttalya olabilmesi için gerekli bazı temel sorunla-
rı çözdüğümuze de inanmıyorum. Türkiye için bir
orta senaryoyu gerçekçi buluyonım, ama bu orta yo-
lu tutturabilmemiz de bazı temel varsayunlann ger-
çekleşmesine bağlı. Birincisi, yılda yüzde 2.5'lik nü-
fus artışım sürfiüremeyiz. Aile planlaması bir devlet
politikası olmalı. tkincisi, sanıyorum Türkiye-AT po-
litik birliğinin değil, ama ekonomik birliğinin bir par-
çası olma yoluna gırdi. Gümriik birliği konusu Av-
rupa ile kaynaşmamızı zorlayacak. Bu Türk sanayi-
sinin gelişme hamlesini yönlendirecek olan olaydır.
Ama yann bir seçim olur, biz AT'den, gümrük bir-
liğinden vazgeçtik denirse —ki zayıf bir ihtimal ola-
rak görüyorum— o zaman mesafe almamız müm-
kün olmaz. Üçüncü varsayım da insan boyutuyla,
eğitimle ilgili. Eğitimde çok ciddi reform yapılması
gerektiğine inanıyorum. Bu varsayımlar gerçekleşirse,
Türkiye'yi otuz yıl sonra bir ttalya olmasa bile onun
peşinden giden, geç sanayileşmiş ülkeler kategorisin-
den bir ülke olarak görebileceğimizi ümit ediyorum!'
Prof.Dr. Sencer Divitçtoğlu, ekonomimizin gele-
cegiyle ilgili sırurlı iyimserliği paylaşıyor, fakat önü-
müzdeki 30 yılda Batılı normlarda çalışacak rasyo-
nel bir ekonomi kurabileceğimiz konusunda kuşku-
lu: "Türkiye'nin yılda yüzde 6-9 arasında bir eko-
nomik büyüme gösterdiğini düşünür, bir de buna
GAP'm tahmin edilebilecek katkılannı eklersek Türk
ekonomisi 2020 yılında bugüne oranla çok daha mü-
reffeh bir duruma gelecektir. Ama her ne kadar ra-
Farklı siyasî eğilimlerden
kişilerin birleştiği görüş:
Dışa
açık
piyasa
ekonomisi
kamsal olarak büyüyeceğine inanıyorsam da Türki-
ye ekonomisinin hatın sayılır bir yere geleceğini san-
nuyorum. Türkiye belki orta gelir grubundaki ülke-
ler arasında en üste çıkar. Fakat ekonomi alanında
örneğin Batı Avrupa'daki rasyonelliği kuramayaca-
ğımıza inandığımdan, önümüzdeki 30 yılda, önemli
bir ekonomik güç haline gelebileceğini sanmıyorum!'
Yazar ve hukukçu Musa Anter, ekonomi ile de-
mokrasi arasuıdaki yalun ilişkiyi vurguluyor ve ye-
tişen yeni kuşaklar sayesinde Türkiye'nin 30 yıl son-
ra daha demokratik, dolayısıyla ekonomik bakımın-
dan daha güçlü bir ulke olacağını söylüyor: "Türki-
ye'nin ekonomik geleceği konusunda iyimserim.
Çünkü bir kere Türkiye'nin geniş arazisi var. Çocuk-
larımız ilerıde bugün yetişen ürünün 2-3 katım ala-
cak. Teknik her gün ilerliyor. Enerji kaynaklanmız
var. Fırat, Dicle, daha birçok büyük nehirler... Bun-
ları akıllıca kullamrsak büyük bir kaynak. Birkaç se-
ne sonra ihtiyacınuz kadar petrol bulunacağını da
tahmin ediyorum!'
Aydınlar Ocağı Başkanı Prof.Dr. Nevzat Yalçın-
Uş, önümüzdeki 30 yılda Türkiye'nin büyük olası-
lıkla gelişmiş ülkelerle arayı kapatabileceğini şöyle
açıkhyor: "Türkiye ekonomisi önümüzdeki 30 yıl-
da bugüne nispeten daha gelişmiş bir ekonomi ola-
cak. Sanayileşme devam edecek. Sanayi üretiminin
hacmi büyüyecek. Türkiye dünya ekonomisinde bu-
günkü yerinden gerilemeyecek, büyük olasılıkla da-
ha yukanda bir noktaya gelecektir. Sanayileşmiş ül-
kelerin büyüme hızlanyla bizim gjbi orta kuşakta bu-
lunup kalİunma aşamasma girmiş ülkelerin büyüme
hızlannı karşılaştırdığımızda, ikincilerin kalkınma
hızlanmn birincilere göre daha yüksek olduğunu gö-
rüyoruz!'
Ühan Sdçuk, Türkiye ekonomisinin geleceğine iliş-
kin iyimserliğini şöyle açıklıyor: "Türkiye bugün 30
sene öncesine nazaran çok ileride. önümüzdeki 30
yılda da sanayi yapısını kuramazsak, mahvoluruz.
Böyle bir şey bana mümkün görünmüyor. Her ne ka-
dar Tanzimat'tan, Namık Kemal'den beri devam eden
bir geride kalmışbk edebiyatı varsa da Türkiye iler-
lemektedir. Bizde gelişmeyi yetersiz gören, daha iyi-
sini isteyen, dürtükleyen bir edebiyat hep vardır. Bu
da güzel bir edebiyattır. Sürekli olarak bir yetmez-
lik duygusu içindeyiz. tnsanı harekete geçiren de ben-
ce budur. Bu açıdan bakınca geride kaİmışlık duy-
gusunu her zaman yaşıyoruz. Ama tabii ki Türkiye
2020 yıhna kadar bu yetişmiş insan gücü ve uzman
potansiyeli ile sanayi yapısını kuracaktır...
İşadamı Osman Krala, Türkiye'nin özellikle
1980'lerde ekonomik alanda önemli değişmeler ya-
şadığına dikkat çekerek geneldeki iyimserliğini şöy-
le temellendiriyor: "Türkiye'de ekonomik gelişme hız-
lanarak devam edecek. 1980'den sonra ekonomi ger-
çekten kendini hissettiren değişmelere uğradı. Sos-
yal dinamizm, ekonomik dinamizme yansıdı. 1960-80
arasında daha çok sosyal nitelikte, demokratik ha-
reketler şeklinde olan gelişmeler, 1980'den sonra eko-
nomide sonuçlar verdi. 1980'den sonra insanlann çe-
şitli düzeylerde iş hayatına girmeleri, ekonomik öl-
çülere göre hareket edilmeye başlaması ile önemli bir
hız kazandı Türk ekonomisi. İş âlemi artık 1980 ön-
cesinde olduğu kadaı devlet gUdümunde, himayesin-
de değil. Belli bir olgunluğa erişti ve devlet politika-
larından daha az etkilenerek dınamizmini sürdure-
biliyor: Bu dinarnizrnin devam edecegi kanısmdayım.
Fakat Türkiye bütün gelişmelere rağmen, işin kena-
nnda... Örneğin AT çercevesinde bir güç olmakla mu-
kayese ettiğimiz zaman, 30 yıl sonrası için de çok
iyimser değilim!'
Sanayici tshak Alatoo da Türkiye'nin önümüzde-
ki 30 yılda önemli bir ekonomik Herleme gösterece-
ğine inanıyor. Bu bağlamda üzerinde durduğu bir et-
ken, Türk halkırun daha iyi yaşama, zengin olma ar-
zu ve isteği: "Uzun vadede beklentim Batılılaşma yo-
lunda daha hızh gideceğimiz ve halkın büyük bir kıs-
mının Batılılaşma akımının yanında yer alacağı...
Bence son yülarda materyalisl arayışlar gelişti ve Uer-
ledi. Materyalist arayışı kırbaçlayan bir felsefe geli-
şiyor Türkiye'de. Zengin komşuya olan hasetten, kıs-
kançlıktan dolayı, ben de iyi para kazanayım, köşe-
yi döneyim arayışı yayılıyor!'
Sosyal bedel
Bununla birlikte Alaton, önlem ahnmadığı takdir-
de artacak sosyal dengesizlikler konusunda endişe-
li: "Muhakkak ki 2020 yılında Türkiye bugünkün-
den fersah fersah ileride, çok daha gelişmiş bir ülke
olacak. Bence gelişmişlere çok yakın, gelişnjpkte olan
ülkelerin en üst basamaklarında bir yere gelecek.
Ama eğer tedbir alınmazsa dengesizlikleri de çoğa-
lacak; çok gelişmiş bir Batı ile hâlâ geride kalmış ¥ir
Doğu arasındaki dengesizlik büyüyecek... Belki bu-
nun getirebileceği sosyal ve politik patlamalar ola-
cak!'
Prof.Dr. Ükay Sunar, Alaton'la benzer bir görû-
şü dile getiriyor: "Ben Türkiye ekonomisinin gele-
ceğine sınırlı bir iyimserlik içinde bakıyonım. Türki-
ye bugûn dünya ekonomisiyle bütünleşmiştir. Bun-
dan geri dönüş olacağını sanmıyorum. Dolayısıyla
TUrk ekonomisi uluslararası normlarla çalışmaya
başlayacaktır. önümüzdeki yıllarda genel eğUimler
devam ettiği takdirde Türkiye, kalkınmasını sürdü-
recektir. Ancak önümüzdeki yülarda esas sorun, gelir
dağılımı. Türkiye'nin dünya ekonomisiyle bütünleş-
mesi için izlenen ekonomik politikalar Türkiye'de bir
gelir dağılımı sorunu yarattı. Bunun önümüzdeki yıl-
Sencer
Divlteioglv
2020 yılında
Türkiye bugüne
oranla çok daha
müreffeh bir
duruma
gelecektir. Fakat
ekonomi
alanında önemli bir ekonomik
güç haline gelebileceğimizi
sanmıyorum.
Osnan
Kavala
1980'den sonra
ekonomik
ölçülere göre
hareket edilmeye
başlanmasıyla
önemli bir hız
kazandı Türk
ekonornisi. Iş âlemi artık 1980
öncesinde olduğu kadar devlet
güdümünde, himayesinde değil.
larda önerrdi bir siyabi sorun olarak karşımıza çıka-
cağını düşünüyorum!'
Prof.Dr. Mete Tuncay ise Türkiye ekonomisinin
gelecegiyle ilgili "sezgilerini" jöyle ifade ediyor:
"Türkiye'nin ekonomik olarak gelişeceğinden şüp-
hem yok, ama dünya ülkeleri arasındaki yeri nereye
doğru değişir, ondan çok emin değilim. Türkiye'nin
göreli konumunda ancak sınırlı bir yükselme bekli-
yorum. Türkiye'nin 1950'den 1990'a gelişinde çok
önemli hamleler yapıldıysa da 1980'lerde sanayinin
çok ihmal edildiği kanısındayım. Bu bana Türkiye!-
nin gelecekte daha çok ticarete dayah bir gelişme çiz-
gisi izleyeceğini düşündürüyor. Bunun da tabii iç ve
dış poliüka için emplikasyonlan var: Biliyoruz ki ti-
caret, demokrasiyle en çok bağdaşan iktisadi faali-
yet biçimidir..!'
Y a r n : Niifw v e egltfamteki d a r h * g a z l a r
HABERLERİN DEVAMI
BA^KENT AHMETTAN
(Baftarafı 1. Sayfada)
Ankara'daki Batılı diplomat-
ların havası şu:
"Sırun açmalısınız. O insan-
lar, bölgenin insanlan. Sizin sa-
hip çıkmanız gerekir. lleride,
dunım diizelince geri dönerler.
Baüdan maddi destek elbette ve-
rilir."
Destek diye Londra'dan 1 mil-
yon sterlin haberi geliyor. Sını-
ra akın eden 1 milyon insana
karşı adam başına 1 sterlin...
Ingiltere Dışişleri Bakanlığı,
Türkiye'nin Londra Biiyükelçi-
si'ni bakanhğa çağın>or, "Irak-
tan kaçan Türklere sınırlarınızı
açın" diyor. Ankara'daki müs-
teşarlan Dışişleri'ne gidiyor, ay-
nı şeyleri söylüyor.
Ortadoğu'daki tüm kötülük-
lerin anası Batı, bir kez daha ci-
billiyetini ortaya koyuyor. Soru-
nu işine geldigi gibi çözmeye yö-
neliyor.
Kiirtler katlediliyorsa, bunu
önlemenin yolu önce katile
"dur" demek ve onun eline ya-
pışmak degil midir? Bunu yap-
mak yerine komşusuna baskı
uygulayıp "Sımrian açın" de-
mek neyin nesi?
tngilizJer, nicin Türkiye Biiytt-
kelçisi yerine İrak Büyiikelçisi-
ni çağırmıyoriar ki?
Dün gece Dışişleri Bakanlığı-
Ozatta
helîkopter
gösterisiANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Cumhurbaşkanı Turgut
Özal için Polath Topçu ve Füze
Okulu'nda Süper Cobra heli-
kopterleri gösterisi düzenlendi.
Gösteride kullanılan füze, roket
ve mermilerin 218 milyon lira
değerinde olduğu öğrenildi.
Polath Topçu ve Füze Okulu
atış bölgesinde dün Cumhur-
başkanı Özal, Başbakan Yridı-
rım Akbulut, Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Doğan Gâr
reş, Milli Savunma Bakanı Meh-
met Yazar ile diğer üst düzey si-
vil ve askeri yetkililer için Süper
Cobra helikopterleri, atış ve ma-
nevra gösterileri yaptılar.
Cumhurbaşkanı özal ve diğer
yetkililere ilk olarak Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin envanterine yeni
giren çok namlulu topçu roketi
sistemi ve AH-W Süper Cobra
helikopterleri ile ilgili tanıtıcı
brifing verildi.
özal ve beraberindekiler da-
ha sonra iki adet Süper Cobra
helikopterinin atış bölgesindelfi
genel ve nokta atış gösterilerini
izlediler. 2 ayn helikopter de da-
lış, kalkış ve 90 derece eğimle
dönüş gösterileri yaptılar.
nca, BM Guvenlik Konse>i dai-
mi üyesi 5 ulkenin Ankara'daki
büyükelçileri, bu sabah toplan-
tıya çağrıldı. Kendilerinden ko-
nuya sahip çıkmalan istenecek.
Türkiye, aynı filmi üst üste
görmüş olduğu için direniyor.
Kürtleri is>ana kışkırtan Batı
degil midir?
Kürt liderlerle Kongre'de gö-
rttşen Amerika, Anm Kamara-
sı'nda Kürt komisyonu (oplaya-
rak ayaklandıran Ingiltere, şim-
di de onlara kacacak deiik gös-
termeye yönelmiştir.
Batı'nın Türkiye'ye bn kez
biçtiği görev de budur. Ama
Türkiye, Iraklı Kürtler için ka-
çacak delik değildir. Olma-
malıdır.
Türkiye, bu kez biraz daha
karariı göriinüyor. 1988'den beri
barındırdığı 40 bin dolayındaki
Peşmergeye, Baû'nın arada bir
müfettiş gönderip "Niye bunla-
rın traşları bu kadar uzun?" di-
ye soru sorması ile Bulgaristan
deneyîminin bu kararlılıkta pa-
yı büyük.
Ama asıl direnç nedeni, 2
Agustos'tan savaşın biltiği tari-
he kadar Irak'tan kaçan 8 bin
537 Iraklıya bugüne dek, Batı-
dan bir karton Marlboro bile
gönderilmemiş olması.
Cumhurbaşkanı Özal, bu kez
aktif dış politikadan biraz geri
duruyor. "Türkiye kapılannı
acamaz" yolundaki göriişlerini
CNN'e, BBC'ye ve>« Alman ga-
zetelerine değil de sahurda ka-
palı kapılar ardında ANAP'h
milletvekillerine söylüyor.
Başbakan Akbulut da öyle.
Önceki akşam, SHP Genel Sek-
releri Hikmet Çetin'e "kapı aç-
manın imkânsızlığını" anlatır-
ken, Özal gibi edilgen bir Uslup
benimsiyoMHikmet Çetin'le ko-
nuşuyoruz. Kendilerine bölge-
den gelen haberlere gore sının
gecenlerin şûndiden 10 binin
çok üzerinde olduğunu söylü-
yor. Çetin, Batı'dan hiç umutlu
değil. Sonunda bu insanlanı
Türkiye'nin sahip çıkmak duru-
munda kalacağını anlatıyor.)
Dışişleri Bakanı, uzun bir de-
meç veriyor. İğneli bir dille Ba-
tılılara "Gelin Kürtleri alın, ül-
kenize götünin" çağnsı yapıyor.
Parlamento devreye giriyor.
TBMM tnsan Haklan Komisyo-
nu Başkanı Eyüp Aşık ile ko-
misyon üyesi milletvekilleri,
Başbakan'ın uçağı ile bugün
bölgeye uçuyor.
Ozal, biraz geri çekilmiş gibi.
Çünkü, bir koyup üç, hatta
yirmi almak için girilen Ortado-
ğu batakhğından 200 bin Iraklı
Kürdü almak tehiikesi giderek
buvıiyor.
iki arada bir derede olan
Kürtler değil, Türkiye.
Tann Türkiye'yi insan hakçı-
sı Batı'nın ucuz merhamet his-
lerinden korusun...
Iraklı Kürtler ytikleniyor
(Baştara/ı 1. Sayfada)
sı tzzet Ibrahim dün kuzeydeki
Süleymaniye kentinde yaptığı
açıklamada, kuzeydeki Kürt ve
güneydeki Şii ayaklanmalarına
atıfta bulunarak "Bugün düzen-
bazlığın son tuzaklannın da yi-
ğitçe yok edildiği andır" dedi.
Irak'taki en büyük muhalefet
grubu lslam Devrimi Yüksek
Meclisi tarafından Tahran'da ya-
pılan açıklamada ise "Miislü-
man Kürt muhariplerinin, şid-
detli çarpışmalardan sonra dün
(önceki gün) Erbü'i almayı
başardıklan" ifade edildi. Kürt-
lerin, Kerkük kentini de geri al-
mak için büyük bir saldırı baş-
lattıklan öne sürüldü.
Cumhuriyet muhabirleri Işık
Kansu ve Ergun Aksoy'un habe-
rine göre Hakkâri Valisi Şaha-
bettin Harput dün Çukurca il-
çcsine giderek 49. sımr taşının
çevresinde bekleyen Iraklı mül-
tecilerirt durumunu yerinde in-
celedi. Vali Harput, Irak ile
Türkiye arasmda yaklaşık 230
km'lik sınır olduğunu anımsata-
rak, Irak'tan kaçanlann sınır
boyunca her bölgeden içeriye
girmek istediklerini kaydetti.
Ulaşım zorluklan ve Iraİclı gö-
çerlere yapılacak sağlık ve ye-
mek yardımı nedeniyle Irak -
Türkiye sınırının sıfır bölgesin-
de bekletilenlerin bir ya da iki
bölgede toplanacağını belirteaı
Harput, göçerler arasında çok
sayıda yaralı bulunduğunu bil-
dirdi.
Vali Harput ve il yetkilileri
dün Çukurca'da yaptıklan ince-
lemeler sonucunda, Irak'tan ka-
çanlann da 49. sımr taşının bu-
lunduğu 118. Jandarmâ Karako-
lu'nun altındaki boş alana taşm-
malannı aralannda tartıştılar.
Bu arada, Çukurca dışındaki sı-
nır bölgesinde bekleyen bir kı-
sım Iraklı, kamyon ve diğer
araçlarla Çukurca'ya getirildiler.
Yetkililer, bir anda gelişen göç
olayı karşısında 1988 yılında ol-
duğu gibi zorlandıklannı belir-
terek şunlan söylediler:
"En az günde 100 bin ekme-
ğe ihtiyaç var. Bu ihtiyacı Hak-
kâri ve ilçelerinden sağlamamız
mümkün değil. Ajrıca yiyecek
ve giyecek sıkıntısı da bulunu-
yor. Bu ihti>^çlan gidermek için
gereken kaynak bulunsa da bun-
lan göcerlerin \-anina ulaştırmak
çok zor."
Kimi yetkililer de olaym çok
çabuk büyümesi nedeniyle res-
mi kuruluşlar arasında eşgüdü-
mün zamamnda sağlanamadı-
ğından yakındılar.
Iraklı göçerlerin Çukurca ya
da bu bölgeye yakın bir yerde
toplanması kararı üzerine Hak-
kâri - Çukurca arasındaki top-
rak yolun genişletümesi çalışma-
larma başlandı. Vali Harput, il-
gililere, "Bu yol Londra asfaltı
gibi olmak zorunda. Yakında
uluslararası yardım geldiğinde o
yoldan TIR'lar geçebilmeli" di-
ye uyanda bulunduğu öğrenildi.
Hakkâri il yetkilileri, TBMM
İnsan Haklan Komisyonu'nun
oluşturduğu heyetin de bugün
Çukurca'da inceleme yapmaya
geleceklerini söylediler.
Yetkililerden edinilen bilgile-
re göre Iraklıların göçleri sırasın-
da 50'ye yakın kişi yaşamını yi-
tirdi. Olenlerin Irak topraklann-
da, yakınlan tarafından topra-
ğa verildikleri bildiriliyor. Hak-
kâri Valisi Harput, sınırda bek-
leyenlere 20 kamyon gıda mal-
zemesi ile battaniye gönderildi-
ğini ifade ederken HaKkâri Dev-
let Hastanesi'ne kaldınlan 33
kadar yaralı Iraklının bir bölü-
münün de napalm bombası ve
fosfor gazından etkilendikleri-
nin samldığını kaydetti. Bu ara-
da, Hakkâri Devlet Hastanesi'-
ne taşınan yaralı sayısının gide-
rek artacağî da yetkililerce açık-
Iandı. Bu amaçla da Çukurca-
da bir sahra hastanesinin açıl-
ması programlandı.
Sınır kentindeki göç olayını
izlemek isteyen yerli ve yabancı
gazetecilerin Çukurca başta ol-
mak üzere Çığlı, Karesu ve
Üzümlü bölgelerine girmeleri
yasaklandı. Gazetecilerin bu
bölgelere girmelerini engellemek
amacıyla sınır kesimine gidiş
noktalannda önlemler arttmldı.
Çukurca'ya giden araçlar, kont-
rol noktalannda sıkı bir şekilde
aranarak araç şoförlerine "Ara-
banda gazeteciler var mı" biçi-
minde sorular yöneltildi.
Hakkâri'nin Uludere ilçesinin
Işıkveren köyüne giden Cumhu-
Sığmmacıya kan verme kuyruğu
(Baftarafı 1. Sayfada) gazeteci-
lerin bölgeyi görmeJerinin ve gö-
rüntülemelerinin yararına
inanıyorum" diyordu, ama ba-
sın mensuplan dün de yüz bin-
lerce insanın beklediği Türkiye-
Irak sınır.-nın sıfır bölgesine ula-
şamıyordu, çünkü gerekli izin
çıkmamıştı. Ancak gazeteciler,
Iraklı göçerlerle, Köprülü Jan-
darma Bölüğü'nün bulunduğu
yerde karşılaşıyorlardı. Poşulu
yaşh erkekler, kirden, belki de
soğuktan kırçıllaşmış saçlan ile
çocuklar, rengârenk elbiseleri ile
kadınlar 5 ayn damperli kam-
yona bindirilmişlerdi. Çocukla-
nn yüzünde hiçbir şey olmamış-
çasına gülücükler oluşurken,
yaşh kadınlar Irak'tan kaçırdık-
ları birkaç çamura bulaşmış el-
biseye ya da mukavva kutuları-
na dayanarak uyukluyorlardı.
Erkeklerin yüzü mimiksizdi.
Yalnız birkaçı çevredekilere el
sallıyordu. Onlara yerinden yur-
dundan olmayı, korku dolu bir
koşuyu sormak istedik. Yetkili-
ler "Yasak" dediler.
Belki damperli kamyona bin-
dirilip Üzümlü köyünün yakı-
nındaki sınır taşından alınıp Çu-
kurca'daki sınır taşına sarsıntı-
larla götürülmek onlar için bir
şanstı, çunkü mayın tarlasına
girip iki bacağını yitirmek de
\ardı işin içinde.
Devlet hastanesinin önü ana
baba günu. Hakkârililer, yara-
lı Iraklı sığınmacılara kan vere-
bilmek için hastanenin önünde
sağanak yağmurun altında bek-
liyorlar. Görevli müstahdem ve
polis, halkı sakinleştirme ve sı-
raya dizme uğraşı içindeler. Sa-
atler ilerledikçe kuyruk uzayıp
hastane bahçesi dışına taşıyor.
Bu gelişme karşısında olası bir
olayı önlemek amacıyla Burak
mahallesinde guvenlik önlemleri
arttırılıyor. Hastanenin kapısı
her açıldığında yurttaşlann hü-
cumuna uğruyor. Herkes bir an
once kan vermek istiyor. Kuy-
ruğun önündeki ilk beş kişi, güç
bela içeri girebiliyorlar. Karga-
şa nedeniyle bozulan sıra polis-
ler tarafından tekrar oluşturu-
luyor. Bu arada sırayı kaynat-
mak isteyenler homurtular ara-
sında engelleniyorlar.
Coğunluğunu gençlerin oluş-
turduğu toplulukta yaşlılar da
dikkati çekiyor. Sıradakilerden
Murat Erim'e 'neden kan ver-
meye geldiğini" soruyoruz. "Ya-
ralılann hastaneye taşındığını
duyunca hemen koşup geldim.
Bu, Doğu ve Güneydoğu halkı-
nın insanlık görevidir" yanıunı
veriyor. "Kan grubunun ne
olduğunu" sorduğumuzda
Erim, "Bilmiyorum, o kadar
önemli değil. Kanımı alırken
hangi cinsten olduğunu da
öğrenirler" diyor.
Sabaha kadar hastane önün-
de bekleşen Hakkârililer, dün
de kan vermek için uzun kuy-
ruklar oluşturdular.
Hastaneye gazetecilerin gir-
mesine izin verilirken, yaralı sı-
ğınmacılarla konuşmak engelle-
niyor. Polis denetiminde hasta-
neyi gezen gazeteciler, ancak fo-
toğraf çekmekle yetiniyorlar.
Çukurca yakınlanndaki tabur
bınasının içinden Irak sınınnı çi-
zen yüksek dağlara bakıyoruz.
Yanımıza bir asker yanaşıyor.
"tlerdeki renkli bölgeleri gör-
dün mü?" diyor. Uzaktaki
Üzümlü köyünü gösteriyor.
"tşte, onlar kö> evi filan değil.
Irak'tan gelenlerin na>londan
kurdukları çadırlar."
Yuz binlerce insan, belki hiç
tanık olunmamış bir göçe koşu-
yor.
riyet muhabirleri Mehmet Aka
ve Yusuf Toprak ilginç görüntu-
lerle karşılaştılar. Uludere'nin sı-
nır kesiminden Türkiye smırı
uzerine yığılanlann sayısı 220
bini bulmuştu.
Türkiye'ye daha fazla girişin
onlenebilmesi amacıyla svnır ke-
siminde geniş guvenlik onlemle-
ri alındı. Sınır devriyelerinin
korkutmak amacıyla havaya su-
rekli ateş açtığı, dün bölgede bu-
lunan gazeteciler tarafından da
gözlendi. Turkiye içine giren sı-
ğınmacılann, oldukları noktada
tutulabilmeleri amacıyla bölge-
de çok sayıda korucu gorevlen-
dirildiği de saptandı. Bu arada
askeri helikopterlerin sınırın sı-
fır noktasında bekleyen Irak va-
tandaşlarını Türkiye'ye sığınma
isteğinden vazgeçirmek amacıy-
la, Türkçe, Kürtçe, Ingilizce ve
Arapca anons yaptıklan ve bil-
diriler attıkları öğrenildi. Bildi-
ri ve anonslarda Türkiye'nin da-
ha fazla sığınmacı kabul etme-
yeceğini belinerek Iraklıların bu
düşuncelerioden caymalan iste-
niyor.
Sınıra yakın dağlık kesimde
korumasız bir onamda barınan
Iraklılar arasında açlık ve susuz-
luk en büyük tehlike olarak gö-
rülüyor. İdil, Cizre ve Şırnak'ta
başlatılan yardım kampanyası-
nı yüruten avukat Hasip Kaplan
dün bölgeye 20 kamyon gıda
maddesi ve battaniye gönderil-
diğini söyledi.
Işıkveren köyü, dağlık sınır
kesimindeki sığınmacılardan 6'sı
çocuk, 9 kişinin soğuk ve yara-
larına gerekli tıbbi müdahalenin
yapılmaması nedeniyle yaşamla-
rını yitirdiği öğrenildi. Aynca
çarpışmalar sırasında yaralanan
üç Peşmergenin de öldüğu büdi-
rildi. işıkveren'deki yaralıların
tedavisi için altı doktor ile çok
sayıda hemşirenin sevk edildiği
bildirildi.
Bu arada Ankara'ya gelen bil-
gilere göre geçen pazar günun-
den beri olenlerin sayısı şoyle:
Soğuktan ve hastalıktan ölen
çocuklar: 25, mayın patlaması
sonucu ölenler: 10, Irak birlik-
lerinin kurşunlanyla olen: 4 ve
doğum sırasında ölen hamile
kadın: 5.
Fatih'te gösteri
Fatih Camii'ndeki teravi na-
mazından çıkan bir grup, Sad-
dam ve ABD aleyhine gösteri
yaptı, polisle taşlı sopah çatıştı.
Namazdan sonra cami bahçe-
sinde toplanan ve Fevzipaşa
Caddesi'ne inerek yolu trafiğe
kapayan gosterıciler, "Saddam
gidecek, lslam gelecek" şeklin-
de slogan attılar. Göstericiler
ABD ve Saddam aleyhtarı bildi-
riler dağıtırken, Saddam'ın bir
portresıni yaktılar.
Kıbrıs Havayolları
(Baftarafı 1. Sayfada)
fer yapü. Green-Air 40 sefer dü-
zenlerken Sultan Havayolları da
iki Ankara, bir lzmir ve bir
Adana uçuşu gerçekleştirdi. Dış
hatlarda da Green-Air Frank-
furt -Istanbul, Sultan Havayol-
ları Adana-Tel Aviv, tstanbul-
Zürih-Basel ve tstanbul Hava-
yolları da Istanbul-Viyana ara-
sında uçtular. Karşılıklı yapılan
seferlerde THY bileti taşıyan
yolculann da uçtuğu belirtildi.
Bu arada KTHY de Ercan, Is-
tanbul, Ankara, îzmir uçuşlan
dışında Türkiye'de iç hatlarda-
ki seferlerine bugün başlıyor.
KTHY her gün tstanbul, Anka-
ra, İzmir ve Adana'ya 07.00'de
başlayıp akşam 20.00'ye kadar
devam edecek uçuşlar düzenle-
di. KTHY uçuşlarını THY'den
kiralanan Airbus ve Boeing 727
tipi uçaklarla yapacak.
Arabulucular devrede
THY ve HAVAŞ grevinin 4.
günü yoğun arabuluculuk giri-
şimlerine sahne oldu. Hava-lş
Genel Başkanı Atilay Ayçin'den
alınan bilgiye göre Çahşma Ge-
nel Müdürü Ali Topbaş dün ta-
rafları telefonla arayarak Çalış-
ma ve Sosyal Guvenlik Bakanı
tmren Aykut'un taraflan bir
araya getirmek istediğini iletti.
Taraflann bu isteğe olumlu ya-
nıt verdikleri ve toplantının ya-
nn saat 14.30'da Beşiktaş'taki
SSK tesislerinde yapılacağı bil-
dirildi.
Bakırköy Belediye Başkanı
Yıldırım Aktuna da "kendi böl-
gesinde meydana gelen bu üzü-
cü olayın çözümüne yardımcı
olmak amacıyla" kollan sıvadı.
Aktuna dün öğle saatlerinde
Hava-lş Sendikası yöneticilerini
ziyaret etti ve arabuluculuk öne-
risini iletti. Sendika yöneticileri
bu girişimi "sevindirici" bulduk-
lannı söylediler ve "tşveren ger-
çekten anlaşmak istiyorsa otu-
rup makul ölçülerde anlaşmaya
hazınz" dediler. Ardından THY
Genel Müdürü Cem Kozlu'yu
ziyaret eden Aktuna, daha ön-
ce Coca Cola grevinde tarafları
uzlaştırmak için harcadığı çaba-
lan anlattı ve bu kez de sorunun
çözümüne yardımcı olmak iste-
diğini söyledi. Kozlu, girişimle-
ri için Aktuna'ya teşekkür etti ve
"Hava-tş'in getireceği her yeni
teküfi tartışmaya hazır oldukla-
nnı" bildirdi.
Aktuna görüşmelerden sonra
yaptığı açıklamada, karşılıklı
görüşleri aldığım, konuyla ilgi-
li iki gün çalıştıktan sonra orta-
ya çıkan tablo üzerinde yeni bir
"teklif" oluşturarak taraflara
sunacağını söyledi.
Türkiye Seyahat Acentaları
Birliği (TÜRSAB) Başkanı Ba-
hattin YUcel, THY grevinin et-
kisinin uzun zamanda giderıle-
meyeceğini savunarak "Taraflan
görüşmeye çağınyorum. Asıl
kaybeden THY'de calışanlar
olacaktır" dedi.
Bahattin Yücel, düzenlediği
basın toplantısında, THY grevi-
nin bir an önce çözülmesi gerek-
tiğini, grevin sona erdirilmesi
amacıyla arabuluculuk yapabi-
leceklerini söyledi. Yücel grevin
Türk turizmi için bir facia oldu-
ğunu, asıl büyük kaybın
THY'de meydana geleceğini sa-
vundu.
SHP Istanbul U Başkanı Er-
can Karakaş, SHP Milletvekili
ve Genel Sekreter Yardımcısı
Mehmet Moğultay ile PM üye-
leri Ayla Akbal, Süleyman Çe-
lebi ve Ayşe Timuçin, havaala-
nındaki grevci işçileri ziyaret
ederek kirmızı karanfil da-
ğıttılar.
İl başkanı Karakaş, işvereni
grev kırıcı davranışlardan vazge-
çerek işçilerin hakkını vermeye
çağırdı.
DYP Istanbul il Başkanı Or-
han Keceli de grevdeki işçileri zi-
yaretinden sonra yaptığı açıkla-
mada, "tşçiler mağdur edilme-
meli, haklan verilmelidir" diye
konuştu.
Suç duyurusu
Hava-lş Sendikası, THY ve
HAVAŞ'ta "grev kırıcılığı
yapıldığı" iddiasıyla Izmir'de
Cumhuriyet Savoıhğı'na, Istan-
bul'da da Çalışma ve Sosyal gu-
venlik Bakanlığı Bölge Müdür-
lüğü'ne başvurarak bu durumun
tespitini istedi. lzmir cumhuri-
yet savcılanndan Okay Güngör,
Hava-lş lzmir Şubesi'nin "grev
kıncılığı yapüdığı ve uçaklann
uluslararası uçuş güvenliği ilke-
lerine aykın olarak kaldınldığı"
yolundaki suç duyurulan üzeri-
ne "hazıruk soruşturması"na
başladıklarını söyledi.
Hava-lş Sendikası avukaü
Abdi Pesok da önceki gün Is-
tanbul Bölge Çalışma Müdürlü-
ğü'ne başvurdu. Başvuruda
THY ve HAVAŞ'ta "lokavt uy-
gulaması bakımından kanun-
suzluklann, grev uygulaması ba-
kımından kanunsuzlukların,
grev kırıcıhğı bakımından gerek
THY ve HAVAŞ işverenlerinin
gerekse özel sektöre ait işveren-
lerin uyanlması ve kanunsuzluk-
ların önlenmesi",işverenlere ait
her türlü araç gereç ve yedek
parçamn saptanmasıve muhafa-
za aluna alınmasıistendi.
Hava-lş'in başvurusunda
THY ve HAVAŞ işyerlerinde
grev ve lokavt uygulandığı, böy-
lece de işçilerin topluca işten
uzaklaştırıldıklan, yasa gereği
çalıştırılamayacaklan, işverenin
üretime son verdiği ve ekonomik
faaliyetini de durdurduğu vur-
gulandı.