22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ÇUMHURİYET/14 DİZİ-RÖPORTAJ 5NİSAN1991 2 0 2 0 YILINDA TURKIYE SAHINALPAY Türkiye'nin ekonomik gelişmesini dış potansiyel- lerinde, bir anlamda Doğu'ya doğru açılmasında gö- ren biri de tstanbul Üniversitesi öğretim üyesi ve Törk Dnnyası Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Tnran Yazgan. Yazgan'ın kendine özgü senaryosu şöyle: "Bir ekonominin güçlû olabilmesi için belirli şart- ları mutlaka yerine getirmesi gerekir. Bunlardan bi- rincisi, kritik madde problemini çözroektir. tkincisi de insan gücû ihtiyaçlannı gelişme seyrine paralel bir şekilde, açık vermeden karşılayabilmektir. Türk eko- nomisi kritik madde sorununu çözmüş değildir... Eği- tilmiş insan gücü açısuıdan da ihtiyaçlannı hızlı bir değişmeye elverişli biçimde karşılayamıyor... Oysa bu- gün dünyada yüzünü Türkiye'ye doğru döndürmüş 250 milyonluk bir Türk kitlesi yaşamakta. Bu ülke- lerin bizimle işbirliğine hazır oİduklannı dünya gö- rüyor. Bu potansiyel içinde dünya petrol kaynakla- gün bir bileşimi elde edebilecek imkânlara sahip bir ülke. önümüzdeki 10 yü içinde hangi alanlarda kendi çıkış yolunu bulabileceğini dair bazı temel kararlar alabilir. Önümüzdeki on yılda Türkiye hangi çerçe- vede büyüyeceğini ya da kendi ayaklan üzerinde du- rabileceği yolu belirleyecektir diye düşünüyonım. Ge- ri kalan yinni yılda da gerek yatınm gerekse sonuç olarak bunun ürünlerini görecektir!' Türkiye ekonomisinin geleceği konusundaki "koşullu" iyimserliği paylaşanlardan biri de Zongul- dak kömür işçileri grevinin önderi, Türkiye Genel Maden-lş Sendikası Başkanı Şemsi Denizer. Deni- zer*e göre Türkiye'nin "2020 yıhna kalmadan Avru- pa'yı yakalamasmın" koşulu, devletin öncülük ede- ceği bir sanayileşme politikasıyla, ülkenin en büyük üstünlüğü olan yeraltı zenginliklerinin değerlendiril- mesi. tsmet özel Türkiye üzerinde bulunduğu topraklar " itibanyla hiçbir zaman otarşik bir toplum olamaz. Katı bir planlamanın değil, ama organize bir ekonomik politikanın yürütüldüğü bir ülke olmak zorundadır. tlhanTekell Türkiye, dünya işbölümünde daha iyi bir noktaya ulaşmak istiyorsa, ciddi bir rekabetçi ekonomi strateji uygulamalı, kaynaklarını bilinçli şekilde belirli kanallara yöneltmeli. nnın; altın, uranyum kaynaklannın büyük kısrru var- dır. Biz (artan bir iktisadi işbirliğiyle) bu potansiye- li kullanabilir hale gelirsek, ekonominHz Japonya ile eşit hale gelebilir!' Önümüzdeki on yüda Türkiye'de tslami bir dönü- şitm olmasını bekleyen şair tsmet Özel de Türk eko- nomisinin geleceğiyle ilgili koşullu bir iyimserliği dile getiriyor. Bu koşul, Türkiye'nin önümüzdeki 10 yü içinde alacağı siyasi karariardır. özel, görüşlerini şöy- le açıklıyor: "Bence Türkiye gerek genç nüfusu ge- rekse halkıran daha iyi yaşama özlemi nedeniyle hayli dinamik bir toplum. Daha iyi yaşama yalnız maddi planda değil. Çünkü maddi imkânlar ele geçirildik- ten sonra bu imkânlann hangi 'anlamlaıda' tekrar temeUendirileceği sorusu da herkesin önüne geliyor. Bu yüzden önümüzdeki 30 yılda gerek refahın ge- rekse bu işlerin hangi kanala sokulacagı bakımın- dan bir gelişme olacağana inanıyorum... Türkiye, öz- a " Dışa açık piyasa ekonomisi "2020 Yıhnda Türkiye" araştırmasında görüşleri- ni aldığımız kişilerin bir-iki istisna dışında büyük ço- ğunluğu, 30 yıl sonra Türkiye'yi esas olarak dış re- kabete açık bir piyasa ekonomisi olarak görmekte. Başka konularda hayli farklı görüşlere sahip şair ts- met Özel ile TÜSİAD eski başkanı Cem Boyner'in görüşleri arasında benzerlik görülüyor. özel'e göre: "Türkiye üzerinde bulunduğu topraklar itibanyla hiçbir zaman otarşik bir toplum olamaz. öyle olması onun hem yoksulluğa hem de kişiliksizliğe mahkûm edilmesi demektir. Once komşulanyla, sonra Ugi ku- rabildiği ülkelerle canlı bir ekonomik ilişkiyi sürdür- mek zorundadır. Bunu yapamadığı zaman yıkılma- sı söz konusu olur. Fakat bunun anarşik bir piyasa ekonomisi düzeniyle yürütülmesi hem Türkiye'nin toplum yapısına aykındır hem de eğer birtakun he- defler gözetilecekse, bunlann gerçekleşmesini imkân- sız kılacaktır. Katı bir planlama değil, ama organi- ze bir ekonomik politikanın yürütüldüğü bir ülke ol- mak zorundadır!' Prof.Dr. bhan Tekeli de Boyner ile benzer bir gö- rüşü dile getiriyor: "Türkiye'nin ekonomik gelece- giyle ilgili temel soru, Türkiye acaba bilinçli olarak dünya işbölümündeki yerini değiştirecek stratejiler izleyebilir mi sorusudur. Türkiye, dünya işbölümünde daha iyi bir noktaya ulaşmak istiyorsa, ciddi bir re- kabetçi ekonomi kurma stratejisi uygulaması, kay- naklannı bilinçli şekilde belirli kanallara yöneltme- si, baa rekabetçi sektörler oluşturması lazrnıdır!' Te- keli'ye göre Türkiye böyle olanaklara sahiptir, fakat bu olanaklan zorlamadığı takdirde kendiliğinden'bu- günden daha iyi bir yere gelme şansına sahip değil- dir. Türkiye ekonomisinin gelecegiyle ilgiligenel iyim- serliği paylaşmakla birlikte, daha "sınıru" bir iyün- serlik gösterenler "2020 Yılında Türkiye" araştırma- sında görüştüğümüz kimseler arasmda en geniş gru- bu oluşturuyor. Bu hem koşullu hem de sınırlı iyimserler grubun- da yer alanlann iyi bir temsilcisi, Merkez Bankası eski başkanı Yavuz Canevi: "Kötümser değilim. Türkiye'nin Hindistanlaşacağına inanmıyorum. Ama bir ttalya olabilmesi için gerekli bazı temel sorunla- rı çözdüğümuze de inanmıyorum. Türkiye için bir orta senaryoyu gerçekçi buluyonım, ama bu orta yo- lu tutturabilmemiz de bazı temel varsayunlann ger- çekleşmesine bağlı. Birincisi, yılda yüzde 2.5'lik nü- fus artışım sürfiüremeyiz. Aile planlaması bir devlet politikası olmalı. tkincisi, sanıyorum Türkiye-AT po- litik birliğinin değil, ama ekonomik birliğinin bir par- çası olma yoluna gırdi. Gümriik birliği konusu Av- rupa ile kaynaşmamızı zorlayacak. Bu Türk sanayi- sinin gelişme hamlesini yönlendirecek olan olaydır. Ama yann bir seçim olur, biz AT'den, gümrük bir- liğinden vazgeçtik denirse —ki zayıf bir ihtimal ola- rak görüyorum— o zaman mesafe almamız müm- kün olmaz. Üçüncü varsayım da insan boyutuyla, eğitimle ilgili. Eğitimde çok ciddi reform yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu varsayımlar gerçekleşirse, Türkiye'yi otuz yıl sonra bir ttalya olmasa bile onun peşinden giden, geç sanayileşmiş ülkeler kategorisin- den bir ülke olarak görebileceğimizi ümit ediyorum!' Prof.Dr. Sencer Divitçtoğlu, ekonomimizin gele- cegiyle ilgili sırurlı iyimserliği paylaşıyor, fakat önü- müzdeki 30 yılda Batılı normlarda çalışacak rasyo- nel bir ekonomi kurabileceğimiz konusunda kuşku- lu: "Türkiye'nin yılda yüzde 6-9 arasında bir eko- nomik büyüme gösterdiğini düşünür, bir de buna GAP'm tahmin edilebilecek katkılannı eklersek Türk ekonomisi 2020 yılında bugüne oranla çok daha mü- reffeh bir duruma gelecektir. Ama her ne kadar ra- Farklı siyasî eğilimlerden kişilerin birleştiği görüş: Dışa açık piyasa ekonomisi kamsal olarak büyüyeceğine inanıyorsam da Türki- ye ekonomisinin hatın sayılır bir yere geleceğini san- nuyorum. Türkiye belki orta gelir grubundaki ülke- ler arasında en üste çıkar. Fakat ekonomi alanında örneğin Batı Avrupa'daki rasyonelliği kuramayaca- ğımıza inandığımdan, önümüzdeki 30 yılda, önemli bir ekonomik güç haline gelebileceğini sanmıyorum!' Yazar ve hukukçu Musa Anter, ekonomi ile de- mokrasi arasuıdaki yalun ilişkiyi vurguluyor ve ye- tişen yeni kuşaklar sayesinde Türkiye'nin 30 yıl son- ra daha demokratik, dolayısıyla ekonomik bakımın- dan daha güçlü bir ulke olacağını söylüyor: "Türki- ye'nin ekonomik geleceği konusunda iyimserim. Çünkü bir kere Türkiye'nin geniş arazisi var. Çocuk- larımız ilerıde bugün yetişen ürünün 2-3 katım ala- cak. Teknik her gün ilerliyor. Enerji kaynaklanmız var. Fırat, Dicle, daha birçok büyük nehirler... Bun- ları akıllıca kullamrsak büyük bir kaynak. Birkaç se- ne sonra ihtiyacınuz kadar petrol bulunacağını da tahmin ediyorum!' Aydınlar Ocağı Başkanı Prof.Dr. Nevzat Yalçın- Uş, önümüzdeki 30 yılda Türkiye'nin büyük olası- lıkla gelişmiş ülkelerle arayı kapatabileceğini şöyle açıkhyor: "Türkiye ekonomisi önümüzdeki 30 yıl- da bugüne nispeten daha gelişmiş bir ekonomi ola- cak. Sanayileşme devam edecek. Sanayi üretiminin hacmi büyüyecek. Türkiye dünya ekonomisinde bu- günkü yerinden gerilemeyecek, büyük olasılıkla da- ha yukanda bir noktaya gelecektir. Sanayileşmiş ül- kelerin büyüme hızlanyla bizim gjbi orta kuşakta bu- lunup kalİunma aşamasma girmiş ülkelerin büyüme hızlannı karşılaştırdığımızda, ikincilerin kalkınma hızlanmn birincilere göre daha yüksek olduğunu gö- rüyoruz!' Ühan Sdçuk, Türkiye ekonomisinin geleceğine iliş- kin iyimserliğini şöyle açıklıyor: "Türkiye bugün 30 sene öncesine nazaran çok ileride. önümüzdeki 30 yılda da sanayi yapısını kuramazsak, mahvoluruz. Böyle bir şey bana mümkün görünmüyor. Her ne ka- dar Tanzimat'tan, Namık Kemal'den beri devam eden bir geride kalmışbk edebiyatı varsa da Türkiye iler- lemektedir. Bizde gelişmeyi yetersiz gören, daha iyi- sini isteyen, dürtükleyen bir edebiyat hep vardır. Bu da güzel bir edebiyattır. Sürekli olarak bir yetmez- lik duygusu içindeyiz. tnsanı harekete geçiren de ben- ce budur. Bu açıdan bakınca geride kaİmışlık duy- gusunu her zaman yaşıyoruz. Ama tabii ki Türkiye 2020 yıhna kadar bu yetişmiş insan gücü ve uzman potansiyeli ile sanayi yapısını kuracaktır... İşadamı Osman Krala, Türkiye'nin özellikle 1980'lerde ekonomik alanda önemli değişmeler ya- şadığına dikkat çekerek geneldeki iyimserliğini şöy- le temellendiriyor: "Türkiye'de ekonomik gelişme hız- lanarak devam edecek. 1980'den sonra ekonomi ger- çekten kendini hissettiren değişmelere uğradı. Sos- yal dinamizm, ekonomik dinamizme yansıdı. 1960-80 arasında daha çok sosyal nitelikte, demokratik ha- reketler şeklinde olan gelişmeler, 1980'den sonra eko- nomide sonuçlar verdi. 1980'den sonra insanlann çe- şitli düzeylerde iş hayatına girmeleri, ekonomik öl- çülere göre hareket edilmeye başlaması ile önemli bir hız kazandı Türk ekonomisi. İş âlemi artık 1980 ön- cesinde olduğu kadaı devlet gUdümunde, himayesin- de değil. Belli bir olgunluğa erişti ve devlet politika- larından daha az etkilenerek dınamizmini sürdure- biliyor: Bu dinarnizrnin devam edecegi kanısmdayım. Fakat Türkiye bütün gelişmelere rağmen, işin kena- nnda... Örneğin AT çercevesinde bir güç olmakla mu- kayese ettiğimiz zaman, 30 yıl sonrası için de çok iyimser değilim!' Sanayici tshak Alatoo da Türkiye'nin önümüzde- ki 30 yılda önemli bir ekonomik Herleme gösterece- ğine inanıyor. Bu bağlamda üzerinde durduğu bir et- ken, Türk halkırun daha iyi yaşama, zengin olma ar- zu ve isteği: "Uzun vadede beklentim Batılılaşma yo- lunda daha hızh gideceğimiz ve halkın büyük bir kıs- mının Batılılaşma akımının yanında yer alacağı... Bence son yülarda materyalisl arayışlar gelişti ve Uer- ledi. Materyalist arayışı kırbaçlayan bir felsefe geli- şiyor Türkiye'de. Zengin komşuya olan hasetten, kıs- kançlıktan dolayı, ben de iyi para kazanayım, köşe- yi döneyim arayışı yayılıyor!' Sosyal bedel Bununla birlikte Alaton, önlem ahnmadığı takdir- de artacak sosyal dengesizlikler konusunda endişe- li: "Muhakkak ki 2020 yılında Türkiye bugünkün- den fersah fersah ileride, çok daha gelişmiş bir ülke olacak. Bence gelişmişlere çok yakın, gelişnjpkte olan ülkelerin en üst basamaklarında bir yere gelecek. Ama eğer tedbir alınmazsa dengesizlikleri de çoğa- lacak; çok gelişmiş bir Batı ile hâlâ geride kalmış ¥ir Doğu arasındaki dengesizlik büyüyecek... Belki bu- nun getirebileceği sosyal ve politik patlamalar ola- cak!' Prof.Dr. Ükay Sunar, Alaton'la benzer bir görû- şü dile getiriyor: "Ben Türkiye ekonomisinin gele- ceğine sınırlı bir iyimserlik içinde bakıyonım. Türki- ye bugûn dünya ekonomisiyle bütünleşmiştir. Bun- dan geri dönüş olacağını sanmıyorum. Dolayısıyla TUrk ekonomisi uluslararası normlarla çalışmaya başlayacaktır. önümüzdeki yıllarda genel eğUimler devam ettiği takdirde Türkiye, kalkınmasını sürdü- recektir. Ancak önümüzdeki yülarda esas sorun, gelir dağılımı. Türkiye'nin dünya ekonomisiyle bütünleş- mesi için izlenen ekonomik politikalar Türkiye'de bir gelir dağılımı sorunu yarattı. Bunun önümüzdeki yıl- Sencer Divlteioglv 2020 yılında Türkiye bugüne oranla çok daha müreffeh bir duruma gelecektir. Fakat ekonomi alanında önemli bir ekonomik güç haline gelebileceğimizi sanmıyorum. Osnan Kavala 1980'den sonra ekonomik ölçülere göre hareket edilmeye başlanmasıyla önemli bir hız kazandı Türk ekonornisi. Iş âlemi artık 1980 öncesinde olduğu kadar devlet güdümünde, himayesinde değil. larda önerrdi bir siyabi sorun olarak karşımıza çıka- cağını düşünüyorum!' Prof.Dr. Mete Tuncay ise Türkiye ekonomisinin gelecegiyle ilgili "sezgilerini" jöyle ifade ediyor: "Türkiye'nin ekonomik olarak gelişeceğinden şüp- hem yok, ama dünya ülkeleri arasındaki yeri nereye doğru değişir, ondan çok emin değilim. Türkiye'nin göreli konumunda ancak sınırlı bir yükselme bekli- yorum. Türkiye'nin 1950'den 1990'a gelişinde çok önemli hamleler yapıldıysa da 1980'lerde sanayinin çok ihmal edildiği kanısındayım. Bu bana Türkiye!- nin gelecekte daha çok ticarete dayah bir gelişme çiz- gisi izleyeceğini düşündürüyor. Bunun da tabii iç ve dış poliüka için emplikasyonlan var: Biliyoruz ki ti- caret, demokrasiyle en çok bağdaşan iktisadi faali- yet biçimidir..!' Y a r n : Niifw v e egltfamteki d a r h * g a z l a r HABERLERİN DEVAMI BA^KENT AHMETTAN (Baftarafı 1. Sayfada) Ankara'daki Batılı diplomat- ların havası şu: "Sırun açmalısınız. O insan- lar, bölgenin insanlan. Sizin sa- hip çıkmanız gerekir. lleride, dunım diizelince geri dönerler. Baüdan maddi destek elbette ve- rilir." Destek diye Londra'dan 1 mil- yon sterlin haberi geliyor. Sını- ra akın eden 1 milyon insana karşı adam başına 1 sterlin... Ingiltere Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin Londra Biiyükelçi- si'ni bakanhğa çağın>or, "Irak- tan kaçan Türklere sınırlarınızı açın" diyor. Ankara'daki müs- teşarlan Dışişleri'ne gidiyor, ay- nı şeyleri söylüyor. Ortadoğu'daki tüm kötülük- lerin anası Batı, bir kez daha ci- billiyetini ortaya koyuyor. Soru- nu işine geldigi gibi çözmeye yö- neliyor. Kiirtler katlediliyorsa, bunu önlemenin yolu önce katile "dur" demek ve onun eline ya- pışmak degil midir? Bunu yap- mak yerine komşusuna baskı uygulayıp "Sımrian açın" de- mek neyin nesi? tngilizJer, nicin Türkiye Biiytt- kelçisi yerine İrak Büyiikelçisi- ni çağırmıyoriar ki? Dün gece Dışişleri Bakanlığı- Ozatta helîkopter gösterisiANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Cumhurbaşkanı Turgut Özal için Polath Topçu ve Füze Okulu'nda Süper Cobra heli- kopterleri gösterisi düzenlendi. Gösteride kullanılan füze, roket ve mermilerin 218 milyon lira değerinde olduğu öğrenildi. Polath Topçu ve Füze Okulu atış bölgesinde dün Cumhur- başkanı Özal, Başbakan Yridı- rım Akbulut, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Gâr reş, Milli Savunma Bakanı Meh- met Yazar ile diğer üst düzey si- vil ve askeri yetkililer için Süper Cobra helikopterleri, atış ve ma- nevra gösterileri yaptılar. Cumhurbaşkanı özal ve diğer yetkililere ilk olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin envanterine yeni giren çok namlulu topçu roketi sistemi ve AH-W Süper Cobra helikopterleri ile ilgili tanıtıcı brifing verildi. özal ve beraberindekiler da- ha sonra iki adet Süper Cobra helikopterinin atış bölgesindelfi genel ve nokta atış gösterilerini izlediler. 2 ayn helikopter de da- lış, kalkış ve 90 derece eğimle dönüş gösterileri yaptılar. nca, BM Guvenlik Konse>i dai- mi üyesi 5 ulkenin Ankara'daki büyükelçileri, bu sabah toplan- tıya çağrıldı. Kendilerinden ko- nuya sahip çıkmalan istenecek. Türkiye, aynı filmi üst üste görmüş olduğu için direniyor. Kürtleri is>ana kışkırtan Batı degil midir? Kürt liderlerle Kongre'de gö- rttşen Amerika, Anm Kamara- sı'nda Kürt komisyonu (oplaya- rak ayaklandıran Ingiltere, şim- di de onlara kacacak deiik gös- termeye yönelmiştir. Batı'nın Türkiye'ye bn kez biçtiği görev de budur. Ama Türkiye, Iraklı Kürtler için ka- çacak delik değildir. Olma- malıdır. Türkiye, bu kez biraz daha karariı göriinüyor. 1988'den beri barındırdığı 40 bin dolayındaki Peşmergeye, Baû'nın arada bir müfettiş gönderip "Niye bunla- rın traşları bu kadar uzun?" di- ye soru sorması ile Bulgaristan deneyîminin bu kararlılıkta pa- yı büyük. Ama asıl direnç nedeni, 2 Agustos'tan savaşın biltiği tari- he kadar Irak'tan kaçan 8 bin 537 Iraklıya bugüne dek, Batı- dan bir karton Marlboro bile gönderilmemiş olması. Cumhurbaşkanı Özal, bu kez aktif dış politikadan biraz geri duruyor. "Türkiye kapılannı acamaz" yolundaki göriişlerini CNN'e, BBC'ye ve>« Alman ga- zetelerine değil de sahurda ka- palı kapılar ardında ANAP'h milletvekillerine söylüyor. Başbakan Akbulut da öyle. Önceki akşam, SHP Genel Sek- releri Hikmet Çetin'e "kapı aç- manın imkânsızlığını" anlatır- ken, Özal gibi edilgen bir Uslup benimsiyoMHikmet Çetin'le ko- nuşuyoruz. Kendilerine bölge- den gelen haberlere gore sının gecenlerin şûndiden 10 binin çok üzerinde olduğunu söylü- yor. Çetin, Batı'dan hiç umutlu değil. Sonunda bu insanlanı Türkiye'nin sahip çıkmak duru- munda kalacağını anlatıyor.) Dışişleri Bakanı, uzun bir de- meç veriyor. İğneli bir dille Ba- tılılara "Gelin Kürtleri alın, ül- kenize götünin" çağnsı yapıyor. Parlamento devreye giriyor. TBMM tnsan Haklan Komisyo- nu Başkanı Eyüp Aşık ile ko- misyon üyesi milletvekilleri, Başbakan'ın uçağı ile bugün bölgeye uçuyor. Ozal, biraz geri çekilmiş gibi. Çünkü, bir koyup üç, hatta yirmi almak için girilen Ortado- ğu batakhğından 200 bin Iraklı Kürdü almak tehiikesi giderek buvıiyor. iki arada bir derede olan Kürtler değil, Türkiye. Tann Türkiye'yi insan hakçı- sı Batı'nın ucuz merhamet his- lerinden korusun... Iraklı Kürtler ytikleniyor (Baştara/ı 1. Sayfada) sı tzzet Ibrahim dün kuzeydeki Süleymaniye kentinde yaptığı açıklamada, kuzeydeki Kürt ve güneydeki Şii ayaklanmalarına atıfta bulunarak "Bugün düzen- bazlığın son tuzaklannın da yi- ğitçe yok edildiği andır" dedi. Irak'taki en büyük muhalefet grubu lslam Devrimi Yüksek Meclisi tarafından Tahran'da ya- pılan açıklamada ise "Miislü- man Kürt muhariplerinin, şid- detli çarpışmalardan sonra dün (önceki gün) Erbü'i almayı başardıklan" ifade edildi. Kürt- lerin, Kerkük kentini de geri al- mak için büyük bir saldırı baş- lattıklan öne sürüldü. Cumhuriyet muhabirleri Işık Kansu ve Ergun Aksoy'un habe- rine göre Hakkâri Valisi Şaha- bettin Harput dün Çukurca il- çcsine giderek 49. sımr taşının çevresinde bekleyen Iraklı mül- tecilerirt durumunu yerinde in- celedi. Vali Harput, Irak ile Türkiye arasmda yaklaşık 230 km'lik sınır olduğunu anımsata- rak, Irak'tan kaçanlann sınır boyunca her bölgeden içeriye girmek istediklerini kaydetti. Ulaşım zorluklan ve Iraİclı gö- çerlere yapılacak sağlık ve ye- mek yardımı nedeniyle Irak - Türkiye sınırının sıfır bölgesin- de bekletilenlerin bir ya da iki bölgede toplanacağını belirteaı Harput, göçerler arasında çok sayıda yaralı bulunduğunu bil- dirdi. Vali Harput ve il yetkilileri dün Çukurca'da yaptıklan ince- lemeler sonucunda, Irak'tan ka- çanlann da 49. sımr taşının bu- lunduğu 118. Jandarmâ Karako- lu'nun altındaki boş alana taşm- malannı aralannda tartıştılar. Bu arada, Çukurca dışındaki sı- nır bölgesinde bekleyen bir kı- sım Iraklı, kamyon ve diğer araçlarla Çukurca'ya getirildiler. Yetkililer, bir anda gelişen göç olayı karşısında 1988 yılında ol- duğu gibi zorlandıklannı belir- terek şunlan söylediler: "En az günde 100 bin ekme- ğe ihtiyaç var. Bu ihtiyacı Hak- kâri ve ilçelerinden sağlamamız mümkün değil. Ajrıca yiyecek ve giyecek sıkıntısı da bulunu- yor. Bu ihti>^çlan gidermek için gereken kaynak bulunsa da bun- lan göcerlerin \-anina ulaştırmak çok zor." Kimi yetkililer de olaym çok çabuk büyümesi nedeniyle res- mi kuruluşlar arasında eşgüdü- mün zamamnda sağlanamadı- ğından yakındılar. Iraklı göçerlerin Çukurca ya da bu bölgeye yakın bir yerde toplanması kararı üzerine Hak- kâri - Çukurca arasındaki top- rak yolun genişletümesi çalışma- larma başlandı. Vali Harput, il- gililere, "Bu yol Londra asfaltı gibi olmak zorunda. Yakında uluslararası yardım geldiğinde o yoldan TIR'lar geçebilmeli" di- ye uyanda bulunduğu öğrenildi. Hakkâri il yetkilileri, TBMM İnsan Haklan Komisyonu'nun oluşturduğu heyetin de bugün Çukurca'da inceleme yapmaya geleceklerini söylediler. Yetkililerden edinilen bilgile- re göre Iraklıların göçleri sırasın- da 50'ye yakın kişi yaşamını yi- tirdi. Olenlerin Irak topraklann- da, yakınlan tarafından topra- ğa verildikleri bildiriliyor. Hak- kâri Valisi Harput, sınırda bek- leyenlere 20 kamyon gıda mal- zemesi ile battaniye gönderildi- ğini ifade ederken HaKkâri Dev- let Hastanesi'ne kaldınlan 33 kadar yaralı Iraklının bir bölü- münün de napalm bombası ve fosfor gazından etkilendikleri- nin samldığını kaydetti. Bu ara- da, Hakkâri Devlet Hastanesi'- ne taşınan yaralı sayısının gide- rek artacağî da yetkililerce açık- Iandı. Bu amaçla da Çukurca- da bir sahra hastanesinin açıl- ması programlandı. Sınır kentindeki göç olayını izlemek isteyen yerli ve yabancı gazetecilerin Çukurca başta ol- mak üzere Çığlı, Karesu ve Üzümlü bölgelerine girmeleri yasaklandı. Gazetecilerin bu bölgelere girmelerini engellemek amacıyla sınır kesimine gidiş noktalannda önlemler arttmldı. Çukurca'ya giden araçlar, kont- rol noktalannda sıkı bir şekilde aranarak araç şoförlerine "Ara- banda gazeteciler var mı" biçi- minde sorular yöneltildi. Hakkâri'nin Uludere ilçesinin Işıkveren köyüne giden Cumhu- Sığmmacıya kan verme kuyruğu (Baftarafı 1. Sayfada) gazeteci- lerin bölgeyi görmeJerinin ve gö- rüntülemelerinin yararına inanıyorum" diyordu, ama ba- sın mensuplan dün de yüz bin- lerce insanın beklediği Türkiye- Irak sınır.-nın sıfır bölgesine ula- şamıyordu, çünkü gerekli izin çıkmamıştı. Ancak gazeteciler, Iraklı göçerlerle, Köprülü Jan- darma Bölüğü'nün bulunduğu yerde karşılaşıyorlardı. Poşulu yaşh erkekler, kirden, belki de soğuktan kırçıllaşmış saçlan ile çocuklar, rengârenk elbiseleri ile kadınlar 5 ayn damperli kam- yona bindirilmişlerdi. Çocukla- nn yüzünde hiçbir şey olmamış- çasına gülücükler oluşurken, yaşh kadınlar Irak'tan kaçırdık- ları birkaç çamura bulaşmış el- biseye ya da mukavva kutuları- na dayanarak uyukluyorlardı. Erkeklerin yüzü mimiksizdi. Yalnız birkaçı çevredekilere el sallıyordu. Onlara yerinden yur- dundan olmayı, korku dolu bir koşuyu sormak istedik. Yetkili- ler "Yasak" dediler. Belki damperli kamyona bin- dirilip Üzümlü köyünün yakı- nındaki sınır taşından alınıp Çu- kurca'daki sınır taşına sarsıntı- larla götürülmek onlar için bir şanstı, çunkü mayın tarlasına girip iki bacağını yitirmek de \ardı işin içinde. Devlet hastanesinin önü ana baba günu. Hakkârililer, yara- lı Iraklı sığınmacılara kan vere- bilmek için hastanenin önünde sağanak yağmurun altında bek- liyorlar. Görevli müstahdem ve polis, halkı sakinleştirme ve sı- raya dizme uğraşı içindeler. Sa- atler ilerledikçe kuyruk uzayıp hastane bahçesi dışına taşıyor. Bu gelişme karşısında olası bir olayı önlemek amacıyla Burak mahallesinde guvenlik önlemleri arttırılıyor. Hastanenin kapısı her açıldığında yurttaşlann hü- cumuna uğruyor. Herkes bir an once kan vermek istiyor. Kuy- ruğun önündeki ilk beş kişi, güç bela içeri girebiliyorlar. Karga- şa nedeniyle bozulan sıra polis- ler tarafından tekrar oluşturu- luyor. Bu arada sırayı kaynat- mak isteyenler homurtular ara- sında engelleniyorlar. Coğunluğunu gençlerin oluş- turduğu toplulukta yaşlılar da dikkati çekiyor. Sıradakilerden Murat Erim'e 'neden kan ver- meye geldiğini" soruyoruz. "Ya- ralılann hastaneye taşındığını duyunca hemen koşup geldim. Bu, Doğu ve Güneydoğu halkı- nın insanlık görevidir" yanıunı veriyor. "Kan grubunun ne olduğunu" sorduğumuzda Erim, "Bilmiyorum, o kadar önemli değil. Kanımı alırken hangi cinsten olduğunu da öğrenirler" diyor. Sabaha kadar hastane önün- de bekleşen Hakkârililer, dün de kan vermek için uzun kuy- ruklar oluşturdular. Hastaneye gazetecilerin gir- mesine izin verilirken, yaralı sı- ğınmacılarla konuşmak engelle- niyor. Polis denetiminde hasta- neyi gezen gazeteciler, ancak fo- toğraf çekmekle yetiniyorlar. Çukurca yakınlanndaki tabur bınasının içinden Irak sınınnı çi- zen yüksek dağlara bakıyoruz. Yanımıza bir asker yanaşıyor. "tlerdeki renkli bölgeleri gör- dün mü?" diyor. Uzaktaki Üzümlü köyünü gösteriyor. "tşte, onlar kö> evi filan değil. Irak'tan gelenlerin na>londan kurdukları çadırlar." Yuz binlerce insan, belki hiç tanık olunmamış bir göçe koşu- yor. riyet muhabirleri Mehmet Aka ve Yusuf Toprak ilginç görüntu- lerle karşılaştılar. Uludere'nin sı- nır kesiminden Türkiye smırı uzerine yığılanlann sayısı 220 bini bulmuştu. Türkiye'ye daha fazla girişin onlenebilmesi amacıyla svnır ke- siminde geniş guvenlik onlemle- ri alındı. Sınır devriyelerinin korkutmak amacıyla havaya su- rekli ateş açtığı, dün bölgede bu- lunan gazeteciler tarafından da gözlendi. Turkiye içine giren sı- ğınmacılann, oldukları noktada tutulabilmeleri amacıyla bölge- de çok sayıda korucu gorevlen- dirildiği de saptandı. Bu arada askeri helikopterlerin sınırın sı- fır noktasında bekleyen Irak va- tandaşlarını Türkiye'ye sığınma isteğinden vazgeçirmek amacıy- la, Türkçe, Kürtçe, Ingilizce ve Arapca anons yaptıklan ve bil- diriler attıkları öğrenildi. Bildi- ri ve anonslarda Türkiye'nin da- ha fazla sığınmacı kabul etme- yeceğini belinerek Iraklıların bu düşuncelerioden caymalan iste- niyor. Sınıra yakın dağlık kesimde korumasız bir onamda barınan Iraklılar arasında açlık ve susuz- luk en büyük tehlike olarak gö- rülüyor. İdil, Cizre ve Şırnak'ta başlatılan yardım kampanyası- nı yüruten avukat Hasip Kaplan dün bölgeye 20 kamyon gıda maddesi ve battaniye gönderil- diğini söyledi. Işıkveren köyü, dağlık sınır kesimindeki sığınmacılardan 6'sı çocuk, 9 kişinin soğuk ve yara- larına gerekli tıbbi müdahalenin yapılmaması nedeniyle yaşamla- rını yitirdiği öğrenildi. Aynca çarpışmalar sırasında yaralanan üç Peşmergenin de öldüğu büdi- rildi. işıkveren'deki yaralıların tedavisi için altı doktor ile çok sayıda hemşirenin sevk edildiği bildirildi. Bu arada Ankara'ya gelen bil- gilere göre geçen pazar günun- den beri olenlerin sayısı şoyle: Soğuktan ve hastalıktan ölen çocuklar: 25, mayın patlaması sonucu ölenler: 10, Irak birlik- lerinin kurşunlanyla olen: 4 ve doğum sırasında ölen hamile kadın: 5. Fatih'te gösteri Fatih Camii'ndeki teravi na- mazından çıkan bir grup, Sad- dam ve ABD aleyhine gösteri yaptı, polisle taşlı sopah çatıştı. Namazdan sonra cami bahçe- sinde toplanan ve Fevzipaşa Caddesi'ne inerek yolu trafiğe kapayan gosterıciler, "Saddam gidecek, lslam gelecek" şeklin- de slogan attılar. Göstericiler ABD ve Saddam aleyhtarı bildi- riler dağıtırken, Saddam'ın bir portresıni yaktılar. Kıbrıs Havayolları (Baftarafı 1. Sayfada) fer yapü. Green-Air 40 sefer dü- zenlerken Sultan Havayolları da iki Ankara, bir lzmir ve bir Adana uçuşu gerçekleştirdi. Dış hatlarda da Green-Air Frank- furt -Istanbul, Sultan Havayol- ları Adana-Tel Aviv, tstanbul- Zürih-Basel ve tstanbul Hava- yolları da Istanbul-Viyana ara- sında uçtular. Karşılıklı yapılan seferlerde THY bileti taşıyan yolculann da uçtuğu belirtildi. Bu arada KTHY de Ercan, Is- tanbul, Ankara, îzmir uçuşlan dışında Türkiye'de iç hatlarda- ki seferlerine bugün başlıyor. KTHY her gün tstanbul, Anka- ra, İzmir ve Adana'ya 07.00'de başlayıp akşam 20.00'ye kadar devam edecek uçuşlar düzenle- di. KTHY uçuşlarını THY'den kiralanan Airbus ve Boeing 727 tipi uçaklarla yapacak. Arabulucular devrede THY ve HAVAŞ grevinin 4. günü yoğun arabuluculuk giri- şimlerine sahne oldu. Hava-lş Genel Başkanı Atilay Ayçin'den alınan bilgiye göre Çahşma Ge- nel Müdürü Ali Topbaş dün ta- rafları telefonla arayarak Çalış- ma ve Sosyal Guvenlik Bakanı tmren Aykut'un taraflan bir araya getirmek istediğini iletti. Taraflann bu isteğe olumlu ya- nıt verdikleri ve toplantının ya- nn saat 14.30'da Beşiktaş'taki SSK tesislerinde yapılacağı bil- dirildi. Bakırköy Belediye Başkanı Yıldırım Aktuna da "kendi böl- gesinde meydana gelen bu üzü- cü olayın çözümüne yardımcı olmak amacıyla" kollan sıvadı. Aktuna dün öğle saatlerinde Hava-lş Sendikası yöneticilerini ziyaret etti ve arabuluculuk öne- risini iletti. Sendika yöneticileri bu girişimi "sevindirici" bulduk- lannı söylediler ve "tşveren ger- çekten anlaşmak istiyorsa otu- rup makul ölçülerde anlaşmaya hazınz" dediler. Ardından THY Genel Müdürü Cem Kozlu'yu ziyaret eden Aktuna, daha ön- ce Coca Cola grevinde tarafları uzlaştırmak için harcadığı çaba- lan anlattı ve bu kez de sorunun çözümüne yardımcı olmak iste- diğini söyledi. Kozlu, girişimle- ri için Aktuna'ya teşekkür etti ve "Hava-tş'in getireceği her yeni teküfi tartışmaya hazır oldukla- nnı" bildirdi. Aktuna görüşmelerden sonra yaptığı açıklamada, karşılıklı görüşleri aldığım, konuyla ilgi- li iki gün çalıştıktan sonra orta- ya çıkan tablo üzerinde yeni bir "teklif" oluşturarak taraflara sunacağını söyledi. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Ba- hattin YUcel, THY grevinin et- kisinin uzun zamanda giderıle- meyeceğini savunarak "Taraflan görüşmeye çağınyorum. Asıl kaybeden THY'de calışanlar olacaktır" dedi. Bahattin Yücel, düzenlediği basın toplantısında, THY grevi- nin bir an önce çözülmesi gerek- tiğini, grevin sona erdirilmesi amacıyla arabuluculuk yapabi- leceklerini söyledi. Yücel grevin Türk turizmi için bir facia oldu- ğunu, asıl büyük kaybın THY'de meydana geleceğini sa- vundu. SHP Istanbul U Başkanı Er- can Karakaş, SHP Milletvekili ve Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Moğultay ile PM üye- leri Ayla Akbal, Süleyman Çe- lebi ve Ayşe Timuçin, havaala- nındaki grevci işçileri ziyaret ederek kirmızı karanfil da- ğıttılar. İl başkanı Karakaş, işvereni grev kırıcı davranışlardan vazge- çerek işçilerin hakkını vermeye çağırdı. DYP Istanbul il Başkanı Or- han Keceli de grevdeki işçileri zi- yaretinden sonra yaptığı açıkla- mada, "tşçiler mağdur edilme- meli, haklan verilmelidir" diye konuştu. Suç duyurusu Hava-lş Sendikası, THY ve HAVAŞ'ta "grev kırıcılığı yapıldığı" iddiasıyla Izmir'de Cumhuriyet Savoıhğı'na, Istan- bul'da da Çalışma ve Sosyal gu- venlik Bakanlığı Bölge Müdür- lüğü'ne başvurarak bu durumun tespitini istedi. lzmir cumhuri- yet savcılanndan Okay Güngör, Hava-lş lzmir Şubesi'nin "grev kıncılığı yapüdığı ve uçaklann uluslararası uçuş güvenliği ilke- lerine aykın olarak kaldınldığı" yolundaki suç duyurulan üzeri- ne "hazıruk soruşturması"na başladıklarını söyledi. Hava-lş Sendikası avukaü Abdi Pesok da önceki gün Is- tanbul Bölge Çalışma Müdürlü- ğü'ne başvurdu. Başvuruda THY ve HAVAŞ'ta "lokavt uy- gulaması bakımından kanun- suzluklann, grev uygulaması ba- kımından kanunsuzlukların, grev kırıcıhğı bakımından gerek THY ve HAVAŞ işverenlerinin gerekse özel sektöre ait işveren- lerin uyanlması ve kanunsuzluk- ların önlenmesi",işverenlere ait her türlü araç gereç ve yedek parçamn saptanmasıve muhafa- za aluna alınmasıistendi. Hava-lş'in başvurusunda THY ve HAVAŞ işyerlerinde grev ve lokavt uygulandığı, böy- lece de işçilerin topluca işten uzaklaştırıldıklan, yasa gereği çalıştırılamayacaklan, işverenin üretime son verdiği ve ekonomik faaliyetini de durdurduğu vur- gulandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle