Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 28 MART 1991
Hangi Vvru pa?
Bugüne dek karşımızda, "Onikiler"in oluşturduğu Avrupa'yı
görüyorduk. AT Komisyonu Başkaru Fransız Delors'un hazırladığı ve
1985 yılında yürürlüğe konan "Tek Senet"e göre bu Avrupa hızla
birliğe doğru yürüyecek, 1993'te gerçek bir ortak pazara dönüşecekti.
Şimdi yaşadığımız bu karışık dönemde kendimize sormalıyız: Beş yıl,
yedi yıl ya da on yıl sonra bağlanmak istediğimiz Avrupa, Delors
Avrupası mı olacak?
HÂMİT BATU Emekli Büyükelçi
Körfez bunalımında Avrupa, ortak politik
istençten (iradeden) yoksun olduğunu pek
üzücü şekilde açığa vurdu. Bu beklenmedik
olay karşısında kararsız ve çaresiz göründü.
tngiltere hemen Amerika'nın yanında yer al-
dı. Fransa her zamanki gibi bağımsız bir po-
litika denemek hevesine kapılarak tutarsızlık-
lara düştü. Almanya ise çıkarlanru başka yan-
da gördüğünü gizleyemedi. Bunalımın sürdü-
ğü aylarda büyük Batı Avrupa ülkelerinin dav-
ranışlarını izlerken ister istemez Avrupa Top-
luluğu'nun geleceği konusunda zihnimizi kur-
; calayan sorulara yanıtlar aramaktan kendimizi
alamadık. Çünkü Körfez bunalımı sırasında
Ibelirgin biçimde sezilen çıkar ve tutum fark-
;lılıklarını geçici anlaşmazlık gibi görmek de
[mümkün değil.
' Türkiye, çeyrek yüzyıl önce tam üyeliği he-
def alan bir ortaklık anlaşması ile topluluğa
Ibağlanmıştır. Tam adayhk başvurusunu dört
'yıl önce yaptı. AT içindeki sorunların ve çe-
llişkilerin nasıl çözumleneceği, birleşme süre-
lcinin nasıl ilerleyeceği konularıyla elbette il-
Igileniyoruz.
\ Bize öyle geliyor ki ileriye bakarken şu nok-
taları göz önünde bulundurmakta yarar var:
; Bugüne dek karşımızda, "Onikiler"in oluş-
turduğu Avrupa'yı görüyorduk. AT Komisyo-
•nu Başkanı Fransız Delors'un hazırladığı ve
;1985 yılında yürürlüğe konan "Tek Senef'e
göre bu Avrupa hızla birliğe doğru yürüyecek,
1993'te gerçek bir ortak pazara dönüşecekti.
Şimdi yaşadığımız bu karışık dönemde ken-
dimize sormalıyız: Beş yıl, yedi yıl ya da on
yıl sonra bağlanmak istediğimiz Avrupa, De-
lors Avrupası mı olacak?
'. Onikiler topluluğu, Avrupa birliğini Avru-
pa kıtasının bir yarısı üzerinde kurmayı tasar-
İıyordu: Tek Senet, bunun mümkün olacağı
varsayımına (faraziye) dayanıyordu. Şimdi Av-
rupa'nın bölünmesi son bulduğundan kıtanın
gerçekleri de değişti.
Tek Senet hedeflerine ulaşmak için Oniki-
ler, önümüzdeki dönemde para birliği yolun-
da bir hayli ilerleme kaydedebilirler. Para bir-
liği, ekonomik gelişmelerin az çok zorunlu kıl-
dığı bir önlem; ulusal egemenlikleri bir ölçü-
de kısıtlar, ama ortadan kaldırmaz. Politik
birlik ise başka türlü güç bir sorun!
Onikiler Avrupası pek nazik siyasal denge-
lere dayandırılmıştı. Almanya'nın birleşmesi
ve ayrıca Doğu Avrupa'nın bu guçlü devletin
ekonomik ve kültürel nüfuzuna açılması bu
dengeyi bozdu. Batı Avrupa'nın öteki ülkele-
ri, yeni dengeleri, ancak genişletilmiş bir Av-
rupa'da bulabilirler.
Geleceğin Avrupası...
Yeni koşulların biçimlendireceği geleceğin
Avrupası nasıl oluşabilecektir?
Kuzey ülkeleri ve Avusturya, topluluğa gir-
me>r
e hazırlanıyorlar. Onların katılmasını ön-
leyen politik sakıncalar, Sovyet Birliği'nin geri
çekilmesiyle büyük ölçüde ortadan kalktı. Za-
ten bu ülİcelerin ekonomik yapılarına ve tica-
ret bağlarına bakarsak şimdiden "bir ayakla-
rının içeride" olduğunu söyleyebiliriz. Maca-
ristan başta olmak üzere Orta Avrupa ülkele-
ri, önümüzdeki yıllarda AT ile ortaklık bağ-
ları kurabilecekler. Bize kalırsa topluluk, Bal-
kanlar'a doğru da uzanmak isteyebilecektir.
Aynı zamanda Avrupa için yaşamsal bir saha
olan Güney Akdeniz ülkelerine tanıdığı pre-
feransları, özel bağlarla güçlendirmekte yarar
görecektir. Akdeniz hatta Yakındoğu da, Av-
rupa'nın uzantısı sayılır.
Kanımızca daha da ağır basan nedenler
AT'yi genişlemeye zorlayacak. İki yıl önce Ka-
nada ile ekonomik bağlarını büsbütün güçlen-
diren Birleşik Amerika Devletlerivbugün Mek-
sika'yı da içine alan çok geniş bir Kuzey Ame-
rika ticaret alanı kurmayı tasarlıyor. Uzakdo-
ğu'da başka bir ekonomik alan oluşuyor. Bun-
lara karşı yeterli ölçüde guçlü bir piyasa ku-
rabilmek için AT de büyümek gereksinmesini
duyacaktır.
Şunu da belirtelim ki topluluğun kurmak
istediği ortak pazar, yüksek koruma duvarla-
rı ile çevrili bir "Avrupa Kalesi" olmayacak.
Kapalı bir piyasa kurulmasını, Amerika ve Ja-
ponya önleyecek guçtedirler. Ve şimdiden Av-
rupa'ya gözdağı vermekten çekinmedüer. Za-
ten dünya ekonomik ve mali sisteminin bütün-
leşmesi o kadar ileri bir noktaya vardı ki ka-
palı bir pazarın gerçekleşmesi hiçbir bakım-
dan mümkün görülemez. Topluluk düşük ko-
rumalı bir pazar olacaksa yeterli ekonomik
gücü kazanmak için genişlemesi de zorunlu-
dur.
Gerçekten coğrafi bölge esasına göre çok
büyük ekonomik alanların kurulduğu bir dün-
yada Onikiler'in ayrıcalıklı mabedi artık ge-
ride kalan bir kavram gibi görülüyor. Ağırlı-
ğını duyurması ve tarihsel rolünü oynayabil-
mesi için Avrupa'nın doğal sınırlarına kadar
uzanması gerekecektir; ekonomik ve politik
gücünü, ancak bu genış coğratı tabana kavu-
şursa kanıtlayabilir.
Avrupa Topluluğu bu genişleme ve güçlen-
me surecini başaracaksa şimdiye kadar benim-
sediği dar ideolojilerden ayrılarak ve roman-
tik Avrupa mitlerinden vazgeçerek daha prag-
matik bir yaklaşım seçeceğini de tahmin ede-
biliriz.
Tanıdığımız ve bildiğimiz bürokratik toplu-
luk, dar düşün alışkanlıklarından, katı tavır-
larından kurtularak daha geniş ufuklara ba-
kacak mı? Bürokratik Avrupa, politik Avru-
pa'yı yaratabilecek mi bilemeyiz? Ama güç-
lüklerini nasıl çözeceğini merak ederiz.
Topluluğun bugünkü görüntüsü iyi değil.
Avrupa, önemli çıkarları bulunan Ortadoğu-
da Amerikan nüfuzunun yerleşmesini tevek-
külle karşıladığı gibi kendi kıtasında da den-
gelerin korunması için Birleşik Devletler'in
buradaki siyasal ve askersel varlığımn deva-
mını kabul etmekten başka çare göremiyor.
Dün birleşme sancıları içinde bulunan Alman-
ya'nın Amerika'dan sağladığı destek, öteki Av-
rupa ülkelerinin kaygılarını uyandırıyordu.
Şimdi Fransa, artık büyüyen ve rahatlayan Al-
manya'ya karşı konumunu biraz güçlendirmek
için Birleşik Devletler'le yakınlaşma kurmak
niyetini belli ediyor. Amerika ise Avrupa'da-
ki varlığını korumaktan memnun. Ağırhğını,
otoritesini duyumsatmaktan da çekinmiyor.
Gerçekten Avrupa şu sırada güçlu bir süper
devlet statüsüne kavuşmak amacına doğru
hızlı adımlarla ilerleyen bir ülkeler topluluğu
görüntüsünü vermiyor. Bizim anlayabildiği-
miz, Ortadoğu'da olduğu gibi Amerikan he-
gemonyasının Avrupa üzerinde bir süre daha
devam edeceğidir.
Ülkemizin ilişkileri
Ülkemizin AT ile ilişkilerine de değinelim.
Bu ilişkilerin bugün iç açıcı bir durumda ol-
madığını hepimiz biliyoruz. Ortaklık süreci on
yıldır yerinde sayıyor. Tam üyeliğe adaylığımız
ilerleme sağlamadı. Tam tersine bizde yarat-
tığı beklenti, toplulukta uyandırdığı kaygılar
her iki tarafı da hareketsizliğe sevketti. Son
dönemde Yunan vetosunun ülkemizle ilgili her
olumlu girişimi durdurabildiğini üzüntü ile
gözledik.
Gerçek şu ki savunma bağlarımızın zayıf-
lamasıyla topluluk, Türkiye ile var olan ortak-
lık ilişkilerine fazla önem vermediğini belli edi-
yor. Batılı "partönerlerimiz", bağlarımızın
kopmasını istemezler herhalde, ancak ortak-
lıkla ilgili her şeyi sürüncemede bırakmaktan
da sakınca duymuyorlar. Önümüzdeki kısa
dönemde ilişkilerimizde belki göreli bir iyileş-
me olabilir, ama herhalde bir tutum değişik-
liğini bekleyemeyiz.
Daha uzun vadede bu bağlann geleceğini
nasıl görebiliriz?
Türkiye'nin stratejik gücünden bir hayli
kaybettiği yeteri kadar tekrarlandı. Ama bu-
na karşılık ülkemiz, "Doğu'dan gelen
tehditten" kurtulduğu gibi büyük komşusu ile
daha yakın ilişkilere girebiliyor. Aynca yan ba-
ğımsız bir statüye kavuşan Sovyet cumhuriyet-
leri ile doğrudan bağlar da kurabiliyor. (Mos-
kova'ya karşı başkaldıran bu uluslar üzerin-
de itidal yolunda bir etkisi olduğu için Sov-
yet hükumeti de bu gelişmeye kötü gözle bak-
mıyor.) Bugünku koşullarda Yunanistan dışın-
da Balkan ülkeleriyle de yakınlaşma eğilim-
leri belirmeye başladı.
Bir "Karadeniz ortak pazarından" söz et-
mek erken görülebilirse de Türkiye'nin mer-
kezinde bulunduğu geniş bir bölgede, çıkar
birliğinden ve dayanışma gereksinmesinden
güç alan jeopolitik bir gruplaşma akımının
harekete geçtiğini de gözlüyoruz. İç rejimini
sağlamlaştırmayı; komşuları ile var olan so-
runlarını çözümlemeyi ya da zararsız duruma
getirmeyi başarırsa Türkiye, önümüzdeki beş-
on yıl içinde sağlam bağların oluştuğu bu böl-
gede önemli bir yer kazanabilir.
Sonuç
Doğal sınırlarına kadar genişleyen ve jeo-
politik uzantısı olan bölgelerde de söz sahibi
olmak isteyen bir Avrupa'nın, bu konumu iş-
gal eden Türkiye'ye gereksinimi oîVnayacak
mı?
Biz, AT ile var olan ortaklık bağlarımızın
önemine inanabiliriz. Ortaklık ilişkilerimizin
ihmal edilmesinin hatah bir tutum olduğunu
söyleyebiliriz. Çeyrek yüzyıl boyunca sürdü-
rülen bu bağların her iki taraf için değerli bir
siyasal yatırım oluşturduğunu, bu iyi niyet bi-
rikiminin katı davranışlarla yitirilmesinin bir
kayıp olacağını düşünebiliriz. Ne var ki şu sı-
rada kendi sorunlanm çözemeyen Avrupa
Topluluğu'ndan, ilişkilerimizin geleceğine ba-
kan açık bir tutum beklemek pek mümkün gö-
rülmez galiba.
EVET/HAYIR
OKTAYAKBAL
Gidenler Dönmeyecek!
Almanya'daki Türk dernekleri birleşmiş Türk Göçmen Bir-
liği'ni kurmuşlar. İnsanlarımız artık Alman yurttaşlığına geç-
mek iştiyorlar. Öte yandan Türkiye yurttaşhöını da yitirmek
işlerine gelmiyor. Hamburg TGB Başkanı Prof. Hakkı Kes-
kirCbu konuda şöyle diyor:
"Biz TGB olarak tam eşitlik istiyoruz. Toplumun her kesi-
minde Alman vatandaşların bütün haklarına sahip olmak is-
tiyoruz. Onun için uzun zamandır üzerinde durdugumuz ana
talebimiz var: Alman vatandaşlığına geçme hakkının bura-
daki göçmenlere verilmesi. Geçer, geçmez o ayrı mesele.
Ama önce bu hakkın verilmesi."
Almanya'da yayımlanan Merhaba' gazetesinde çıkan ko-
nuşmasmda Hakkı Keskin, Alman yurttaşlığına geçiş konu-
sunu şöyle açıklıyor:
"Burada birinci nesille ikinci ve ûçüncü nesiller arasında
ayrım yapılıyor. Birinci nesil için eşlerden yalnız birinin 15 yıl
burada yaşaması yetiyor. Mümkünse geçiminizi kendiniz sağ-
layabiliyorsanız ve altı aydan fazla ağır hapis cezası alma-
mışsanız, çok basıt seviyeden derdinizi Almanca anlatabi-
lecek düzeyde iseniz Alman vatandaşı olabiliyorsunuz. İkin-
ci nesil için sekiz yıl Almanya'da yaşamış olmak ve mümkün-
se geçiminizi kendiniz sağlar durumda olmanız gerekiyor. Biz
15 yıllık süreyı fazla buluyoruz. 8 ya da 10 yıl olmasına çalış-
tk, maalesef böyle öngörüldü. Fakat yine de Türkiye'den gelip
de burada 15 yılını dolduran vatandaşlarımızın sayısı bir hayli
tazla. Bir de yasa müracaat için 1995'in sonuna kadar yapıl-
masını şart koşuyor. Biz bu süreye karşı çıkıyoruz. Bu süre
İçinde vatandaşlarımızın yüzde 9O'ı vaklt kaybetmeden mü-
racaat ettikleri takdirde Alman vatandaşlığına geçebiliyorlar.
Bu çok büyük bir rakam."
Ben 1962 yılında birkaç ay Almanya'nın Freiburg, Stuttgart,
(Arkast 17. Sayfada)
Hükıııün Ertelenmesi...
Yeni bir sistem icat etmektense alıştığımız genel-özel af
sistemini korumamız, bu sistemi "koşullu af" (tekrar suç
işlenmesi halinde affm düşeceği) biçiminde kabul etmemiz,
suçlar arasında bir ayrım yapmarnamız, suçların cezaları
arasındaki dengeyi zedelemememiz çok daha yerinde
olacaktır.
Prof. Dr. FARUK EREM
Af konusu üzerinde tartışmalar sürmek-
tedir. Resmi organlann açıklamaları ise çe-
lişkilidir. Teknik yönü ağır basan bir ko-
nunun bu kadar çelişkili ortama sürüklen-
mesi üzücüdür.
Açıklanan bir habere göre Cumhurbaş-
kanı, affı ya da koşullu affı istememekte,
"cezaların affı" diye adlandırılan bir "af
kanunu"nu öngörmektedir. Böylece hiçbir
ülkede rastlanmayan bir sistem öne sürul-
mekte ve cezası affedilecek kişi, salıveril-
dikten sonra tekrar bir suç işlemiş olursa
cezasının geri kalan kısmı ile yeniden işle-
diği suçun cezasını çekecek ve belki de ye-
niden cezasının affını istemeyecektir. Cum-
hurbaşkaru'nın beyanlan ile Başbakan'ın ve
Adalet Bakanı'nın sözleri aras'.nda ayrılık-
lar görülmekte, ne yapılmak istendiği an-
laşılamamaktadır.
Bu biçimde tanımlanırsa "cezarun affı"
sonuçta bir çeşit af karışımı "koşulla (şart-
la) salıverme" söz konusu olacaktır. Bu du-
rum " a f sayılmaz. Çünkü böyle bir du-
rumda henüz ceza almamış olan sanıklar
aftan faydalanamayacaklardır.
Bu çelişkiyi önlemek için hâkimin sanı-
ğa ceza vereceğini, sonra koşulla cezanın te-
cil edileceğini Adalet Bakanı açıklamakta-
dır.
Eğer "cezalann koşullu affı" kabul edi-
lecekse ve yapılacak kanun bütün hüküm-
lülere uygulanacak olursa o zaman bu ki-
şiler yeniden suç işlememek koşuluyla ser-
best bırakılacak, tekrar suç işlerlerse yeni-
den hapsedileceklerdir. Böyle bir kanuna
"genişletilmiş koşulla salıverme" diyebili-
riz. Böylece ortaya çıkan bir sisteme yaban-
cı ülkelerde örnek bulmak olanağı yoktur.
Cumhurbaşkanının "cezaevlerini
boşaltın" yolunda genel bir "emir" verdi-
ği (!) ileri sürülmekte ve Adalet Bakanı bü-
tün suçlann affedileceğini söylemektedir.
Yalnız "zabıtaya karşı suçların af dışı tu-
tulmasında tereddüt edilmekte olduğu"
açıklanmaktadır. Böyle bir düşünce haklı
değildir ve affın "genel" olması ile bağda-
şamaz.
Gerçekten resmi makamlar konuyu kav-
ramış değillerdir. Bakan, üzerinde calışıl-
makta olan konuyu şöyle ifade etmektedir:
"Cezanın ertelenmesi, infazın geri bırakıl-
ması veya hükmün tecili".
Bu konular içinde "hükmün tecili", ce-
zanın ertelenmesi değildir.
Hükmün ertelenmesi Ingiliz-Amerikan
sistemidir. Bu sistem kısaca şudur: Yargı-
lama devam eder. Hâkim karar oturumun-
da "Karan vermiyorum. Karann ne oldu-
ğunu da açıklamıyonım. Şu kadar süre için-
de tekrar suç işlerseniz, ertçlediğim hükmü
o zaman açıklayacağım, tekrar suç işlemez-
seniz karar düşmüş olacak, sucsuz ve hü-
kümsüz sayüacaksınız" der.
"Hükmün ertelenmesi" kuşkusuz klasik
"tecil" sisteminden daha iyidir. Çünkü ki-
şinin tekrar suç işlenmesi halinde kaybı bü-
yük olacak, tekrar suç işlememek çabasını
arturacak ve toplum, o kişiyi cezası tecil
edilmiş kişi saymayacaktır.
Eğer Bakanlık lngiliz-Amerikan sistemini
öngörüyorsa elbette isabetle hareket etmiş
olacaktır. Fakat bu sistemin düşünüldüğü-
nü sanmıyoruz. Çünkü bu sistemin "ceza-
nın tecili" ile hiçbir ilgisi yoktur. Eğer bu
sistem düşünülmüyorsa önerimiz şöyledir:
Yeni bir sistem "icat" etmektense alıştı-
ğımız genel-özel af sistemini korumamız,
bu sistemi "koşnllu af" (tekrar suç işlen-
mesi halinde affm düşeceği) biçiminde ka-
bul etmemiz, suçlar arasında bir aynm yap-
mamamız, suçlann cezalan arasındaki den-
geyi zedelemememiz çok daha yerinde ola-
caktır. Bu nedenle "Koşullu Af" başlığı ile
Cumhuriyet'te yayımladığımız ilkelere uy-
gun bir af kanunu hanrlanmasını daha isa-
betli bulmaktayız.
TEŞEKKÜR
Annemiz SABAHAT ALEMDAR'ın safra kesesi
ameliyatını başan ile gerçekleştiren Gazi Üniversitesi Tıp
Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü doktorlarından
prof Dr ATİLLA ENGİN
Dr. ALP DEMİRAĞ
Dr. BÜLENT MENTEŞ
Dr. EKMEL TEZEL
Dr. SERDAR YILMAZ
Dr. CE>I BİLEN
An. Dr. AVNİ BABACAN
An. Dr. ZERRİN ÖZKÖSE
iie
Başhemşıre Sevim Mümtaz ile hemşireler; Ayşc Dündar,
Serpil Ank, Sacide Filiçoghı'na teşekkür ederiz.
ALEMDAR AİLESİ
BAŞSAĞLIĞI
Bağdat Baklavaları Müesseselerinin kurucusu Sayın
Tiirkay Yıldırım'ın annesi,
SIDIKA YILDmiM'ın
21 Mart 1991 günü hayata gözlerini yumduğunu
derin acı duyarak öğrendim. Ailesine ve yakınlanna
başsağlığı dilerim.
k\. AD>AN DOĞANGÜN
AZİZ ERDEM
7.03.1991
Guze\ bir gelecekıe
insanlann onurları>la yaşaması içırı
guzel suviar ışledın
Resen \e Suı hukumler bıle
vetmedı bozmaja Azızlığını
şımdı olumun çabası boşuna
ustumuze sınmıs bir kez
ağız dolusu kahkahalann
BİLtNT SOYDA\ - H. SEMtH ERAL
MEHMET KUAGİL - MEHMET KLRKLU
S4DU\ BORA - ŞE>ER EKlZ ve
SOSYAL SIGORTA
1991
Hazırlayaniar
Fevzi Rgaz, Ahmet Öcal. Vedat Ilgar
Sosya/ Sigortahr Kurumu Müfettişleri
181 değişık konu. yorumlar. açıklamalar.
İşverenlenn. Personelcılerin. Muhascbecılerın el kitabı.
Bütün kitapçılarda
Toptan istemc: Fevzi Ilgaz-SSK Müf. / BAKIRKÖY
TURK MUSIKISI
BISTKKÂRLARI Kİ I.I.İYATI
50 yıida hazırlanan, 60 bestekârın 847 nota ve güfte eser-
lleri hazır (3 cUt veya 60 fasikui halinde) 4 clıt 31 3.1991 e |
|kadar çıkacak.
Bestekârların kendi musaade ve Imzalarıyia basılan bu
leserde ayrıca; bestekârların hayat hlkâyelerl, özel album-
llerlnden seçilmlş fotoğrafları da var
••r f.ısiktıl fiyatı î 500 • TL Her Cllt flvatl 70 000 -
? cılt 2 1C 000 • TL
ISTEK ADPESI Tel 363 92 37 (Saat 10 00-19 00 aras
Rahmi Kaiaycıogiu P K s"»a Bçvoğiu-i ISTANBUL
KAPADOKYA ^
12-16 NİSAN / 16-20 NİSAN
ÜRGÜP-GÖREME
s KAYSERİ-IHLARA
gezisi NEVŞEHİR DEDEMAN****
560.000
Tarun panılyon
Barbaros Bulvarı No:33 - IsL Tel. 159 20 32 (PBX| - 336 16 60
Prolesyonel rehber ejlığmde
ozel otobuslerle gıdn-dönus <e
rıattmıza dahıldır
B0DRUM YAT LIMANINDA
KİRAL1K DÜKKÂNLAR
TEL: 346 92 98 / 346 79 41
PARLIAMENT
1986 YIU VE 86M0911 SAYILI BAKANLAR KURULU KARARINA GORE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR.