Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 MART 1991 HABERLER CUMHURÎYET/5
Savarona
araştırması
• ANKARA (ANKA) —
Turistik amaçla kullanılmak
üzere bir işadamı
tarafından satın alınan
Mustafa Kemal Atatürk'ün
yatı Savarona ile ilgili
Meclis araştırması açılması
istendi. SHP fstanbul
Milletvekili Mustafa
Sarıgül, Savarona yatı
konusunda Meclis
araştırması açılması
istemiyle TBMM
Baskanlığı'na başvurdu.
Sarıgül, Atatürk'ün son
günlerini geçirdiği yatın
korunmasının ulusal moral
için ciddi bir gereklilik
olduğunu ifade etti. Yatın
ticari meta haline
getirilmesinin kabul
edilebilir bir durum
olmadığını da kaydeden
Sarıgül, "Yatı
koruyamamak ulusca utanç
duyduğumuz bir olgudur"
dedi. Sangül, Savarona ile
ilgili tüm idari işlemlerin
geri alınması, tarib ve
kültür mirası özelliğine
uygun bir şekilde
korunması için TBMM'nin
duruma el koymasını da
istedi.
Demirel:
Şapkaya helal
• İZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) — DYP Genel
Baskanı Süleyman Demirel,
Izmir'de Genç îşadamlan
Derneği'nin duzenledıği
toplantıda konuşurken, "Bu
yıl secim yapılacak ve
sandıktan biz çıkacağız"
dedi. özal ve ANAP
iktidannın Körfez
politikasını da eleştiren
Derairel, "Kendi kendilerine
birtakım piyesler
oynamaktalar" şeklinde
konuştu. Işadamlannın
siyasete girmelerini isteyen
Demirel konuşmasında
özetle şunlan söyledi: "îki
defa şapkayı aldım gittim.
Ama şapka yine elimde.
Ben gitim de başka şeyler
kaldı mı? Parlamento kaldı
nu, universite kaldı mı?
Keşke tank benim
şapkamın üzerinden
geçseydi, demokrasinin
geçmeseydi. Eğer o tank
üçüncü kez benim
şapkamın üzerinden
geçecekse helal olsun benim
şapkaya."
Keçeciler
sözünü tııtsım
• ANKARA (UBA) —
DYP Zonguldak
Milletvekili Tevfik Ertüzün
Devlet Bakanı Mehmet
Keçeciler'in kamuoyuna
"Petrol fiyatları düşerse biz
de fiyatları düşıireceğiz"
diye söz verdiğini hatırlattı.
Bakan Keçeciler'in bir an
önce sözünü tutması
gerektiğini belirten Ertüzün,
"Sayın Keçeciler,
uluslararası piyasada petrol
30 doların altına insin
fiyatları aynı oranda biz de
düşureceğiz demişti. Şu
anda uluslararası piyasada
petrolün varüi 16 dolar.
Ama Türkiye'de hâlâ 30
dolar hesabıyla petrol
satılıyor. Bu, halkı
soymaktır. Devletin kendi
haikına karşı gerçekçi
olması gerekir. Galiba
hükümet Körfez krizi
nedeniyle uğradığı zararı
petrol fiyatlarını yüksek
tutarak haiktan çıkannak
istiyor. Bu kabul edilebilir
bir durum değildir" dedi.
Çetin
Erzunımida
• ERZURUM
(Cumhuriyet)— 4 gün
sürecek olan Karadeniz
gezisine Erzurum'dan
başlayan SHP Genel
Sekreteri Hikmet Çetin,
Cumhurbaşkanı Özal'ın
tarafsızlık ilkesine ters
düştüğünü öne surdü.
Partisinin Erzurum il
örgütunde açıklamalarda
bulunan SHP Genel
Sekreteri Hikmet Çetin,
iktidar partisinin bütçe
açığını kapatmak için para
basmak ve zam yapmaktan
başka altematifi olmadığını
savunarak "Tekel ürunlerine
zam yapıldı, şekere zam
yapıldı. Oysa tütün çiftçisi,
pancar çiftçisi
desteklenmedi. ANAP
sorunlara vatandaşın
yükünü arttırarak çözüm
anyor. Körfez savaşı
bahane edilerek grevler
durduruldu. Ardından 250
bini askın işçi işten
çıkarıldı. Hayvancılık
zorda, çiftçi darda. Şükur
ki savaşın içine fazla
girmeden kriz son buldu"
dedi.
"Siyaset, bu işten doğrudan çıkar bekleyenlerin bir uğraşı gibi görünüyor"diyen Baykal'ın önerisi:
Siyasette köklü değişimİç Politika Servisi — Eski
SHP Genel Sekreteri Deniz
Baykal, "Siyaset moral özünü
yitiriyor, sıradaıılaşıyor, profes-
yonelleşiyor. Haiktan, toplum-
dan kopuyor. Siyaset, bu işten
doğrndan çıkar bekteyenlerin
bir uğraşı gibi görûlüyor. Siya-
setin toplumsal saygınlığı hızla
kayboluyor" saptamalarını
yaptı.
SHP kurultay sürecine girer-
ken Baykal, görüşlerini "SosyaJ
Demokrat Siyasetin Yeni Yak-
laşunlan, Yeni Hedefleri" adlı
bir broşürde topladj. Baykal'ın
broşüre yazdığı "Sunuş"ta yer
alan görüşleri şöyle:
"Siyasetin tıkandığı bir döne-
mi yaşıyonız. Toplum ve eko-
nomi giderek siyasetin önüne
geçiyor. Siyaset moral içeriğini
hızla yitiriyor. Siyaset yalnızca
profesyonellerin, bir yerleregel-
mek, belediye meclisi üyesi, be-
lediye başkanı, il genel meclisi
Uyesi, milletvekili olmak iste-
yenlerin ve onlann destekçileri-
nin işi haline dönüşüyor. Bir
yerlere yükselme mekanizması,
başka aJanJarda önü tıkanan in-
sanlann etkinlik alanı işlevini
üstleniyor. Bunun sonucu ola-
rak da profesyonelleşiyor, bi-
reyselleşiyor, yöreselleşiyor. Si-
yaset akla iktidar için iktidar
kavgasını getiriyor. Bu siyaset
anlayışı, fırsatçı, oportünist bir
iktidar uygulamasına ve farklı-
laşma çabası içinde reaksiyoner,
bir muhalefet çizgisine yol açı-
Baykal'ın saptamaları
• Siyaset başka alanlarda önü tıkananların etkinlik alanı
işlevini üstleniyor.
• Bu siyaset anlayışı oportünist bir iktidar uygulamasına,
tepkici bir muhalefet çizgisine yol acıyor.
• Sosyal demokrasi paylaşma solculuğundan üretim
soiculuğuna geçişi sağlamalıdır.
• Sosyal demokrasiye göre insanlann toplum içindeki yeri
soy-sop yoluyla edinilen ayrıcalıklarla değil, insamn kendi
cabasıyla geliştireceği yetenekle belirlenir.
• Türkiye haikıyla ekonomisiyle kültürüyle siyasal partileri
aşmıştır.
• Siyasi partilerimiz Türkiye'nin gerisindedir.
Siyaset ve sevgi .
Siyaset "Bana ne" dememektir. Aldınnaktır. Bireyselliği
aşmakür. Kamusallığa ulaşmaktır. Bizi birbirimize
bağlayan görünmeyen bağdır siyaset. O nedenle siyaset
paylaşmakür, dayanışmaktır. Siyasetin temelinde sevgi
vardır. Düşmanlığın, egemenliğindeki siyaset dünyasına
biraz sevgi taşımanın tam zamanıdır. Birbirini seven siyaset
adamlannın varüğından kimse korkmamalıdır. (Sevgi
sevgînin mayasıdır.) Bir partide birbirini çok seven insanlar
varsa yann o partide bütün insanlar birbirini çok sevecek
demektir. Eğer bir partide bütün insanlar birbirini çok
seviyorsa yarın ülkedeki bütün insanlar da birbirini
sevebilecek demektir.
(* Baykal'ın yazdığı 'Sosyal Demokrat Siyasetin Yeni
Yaklaşımlan, Yeni Hedefleri' broşüründen)
yor. Bugun seçmenlerin yüzde
36.4'ü var olan partilerin hiçbi-
risini beğenmiyor, yüzde 40.6'sı
liderierin hiçbirisini istemiyor.
Bu, siyasetin de partilerin de
köklü bir degışim geçinnesi ge-
reğini ortaya koyan bir tablo-
dur. Bu değişme öncülük yap-
ması gereken parti SHP'dir.
Sosyal demokrasinin sadece bir
siyasal demokrasi mücadelesin-
den ibaret olmadığı, ekonomik
iddialan ile de önem taşıdığı
vurgulanmalıdır. Sosyal demok-
rasinin, ekonomide daha adater-
li bir paylaşım önermenin öte-
sinde, daha yüksek bir refah,
daha hızh bir kalkmma hareketi
olduğu da sergilenebilmelidir.
Sosyal demokrasi yalmzca bir
paylaşma politikası değil aynı
zamanda bir üretim politikası-
dır. Sosyal demokrasi paylaşma
solculugundan üretim solculu-
guna geçişi sağlamalıdır. Tüke-
timin, daha iyi yaşamanın, re-
fahın, yasamın kalitesini yük-
seltmenin, sosyal demokrasinin
temel hedefleri arasında yer al-
dığı, herkese kabul ettirilmeü-
dir. SosyaJ demokrasi insanla
toplumun, bireycilikle toplum-
culuğun, özgürlükle sorumlulu-
ğun, yerellikle evrenselliğin,
inançla bilimin, girişimcilikle
dayanışmanın, sanayi ile çevre-
nin, demokrasiyle ekonominin
uyumlu bütünleşmesidir.
Sosyal demokrasjnin yöntemi
evrimdir. SonınJarın bir kılıç
darbesiyle çözülebileceği anlayı-
şım sosyal demokrasi aşmış, ge-
ride bırakmışür. Sosyal demok-
rasiye göre insanların toplum
içindeki yeri, soy-sop yoluyla
edinilen ayrıcalıklarla değil in-
sanın kendi cabasıyla geliştire-
ceği yetenekle belirlenir. İnsan-
lar sahip olduklan yetenekleri,
potansiyeli, işleyip geliştirme
konusunda eşit şansla, fırsatla
donatılmaiıdır.
Sosyal demokrasinin hedefi,
insanlan yapay bir eşitliğe, res-
mi bir standardizasyona zorla-
mak değildir. Tam tersine, in-
sanlar ancak sosyal demokrat
bir düzende potansiyellerini tü-
müyle ortaya koyabilecekler,
her türlü engelden arınmış bir
biçimde kendilerini gerçekleşti-
rebileceklerdir. Bireysef özgür-
lük ve farklılaşma toplumsal ge-
lişmenin itici gücü olacaktır.
İnsamn kendisini üretebilme-
si, bireyin özgürleşmesini gerek-
tirir. O nedenle her türlü top-
lumsal engel, kısıtlama aşılabil-
meli, her tabu sorgulana bikne-
lidir. Bireyselleşme ve toplum-
sal gelişme, özgür düşünceye,
özgür tartışmaya ve bir toplu-
mun kendi klişelerini sorgulaya-
bilmesine bağlıdır.
SHP Üçüncü Dünya solculu-
ğundan çıkmalı çağdaş bir sos-
yal demokrat parti haline dö-
nüşmelidir. Türkiye, balkıyla,
ekonomisiyle külturiiyle siyasal
partileri asmıştır. Siyasal parti-
lerimiz Türkiye'nin gerisinde-
dir. O nedenle tıkanmışlardır.
SHP'yi siyasal partilerimizin en
ileriane. Türkiye'nin önüne çı-
karmak zorundayız. Törkiye'-
nin büyük sorunlan var, büyük
olanaklan var. Biz de büyük dü-
şünen bir parti olalım. Türkiye
için iyi olan, SHP için iyidir,
SHP için iyi olan, hepimiz için
iyidir".
InöniVden Ecevit'eyeni öneri:
Once birleş, sonra ayrıl
YALÇINÇAKIR
ÇORLU — SHP Genel Baş-
kanı Erdal tnönü, Trakya gezi-
sinin son gününde partisindeki
gelişmeieri "öne çıkinak için de-
meçler veriüyor" diye değerlen-
dirdi. lnönii, ANAP içindeki çe-
kişmelere yönelik olarak da
"Hükömet görünürde bile var-
lıgını koroyamaz hale
düsmüştür" görüşünü savundu.
DSP'ye yaptığı birleşme çağ-
rısını da yineleyen lnönii, Ece-
vit'e "Partiyi birieştirelim. Seçi-
mi kazanalım. Ondan sonra is-
tiyoriarsa Mecliste aynianlar"
önerisini yaptı.
SHP lideri Babaeski ve Bü-
yükkarıştıran'dan sonra dün
Çorlu'da belediyenin düzenledi-
ği tapu dağıtım törenine katıldı.
lnönii, gezisi sırasında Cumhu-
riyet'in soruianm yanıtlarken
SHP'de parti içi muhalefetin ça-
lışmalarıyla ilgili olarak şöyle
konuştu:
"Bir partinin içinde olağan
kurultay gilme süresi başlıyor.
Bununla ilgili olarak parti için-
de gördiigüm kadar yeni bir
kendini gösterme dunımn orta-
ya çıkıyor. Ben bunun bir kong-
re yanşı olarak algılanmasını is-
tiyorum. Parti içinde büyük an-
laşmazlıklar var diye gormüyo-
rum. Kongreler yaklaşırken par-
ti içinde one çıkmak için demeç-
ler veriliyor. Ancak bunlar mu-
balefet görevimizi yapmamıza
engel değil. Belediye başkanla-
nndan da halka hizmet verme-
ye de>-am etmeleıini, parti içi so-
runlara ginnemelerini ve bunlan
kamuoyunun onunde değil parti
kurullannda tartışnıalannı isti-
yorum."
Iktidara yönelik eleştirisinde
tnönü, TBMM'nin çaüşamama-
sımn ülkedeki yönetim bunalı-
mımn en çarpıcı örneği olduğu-
nu belirterek "Meclisin çalışıp
çalışmaması en başta iktidar
partisinin etinde olan bir sonım-
luluktur. Çünkü çoğunluk ora-
da. Şiradi ANAP'lılar haiktan
güç alamayınca Sayın Özal'a tn-
tıınmaya çaltjüJar. Ama Sayın
Özal'ın aile meseleleri güvenilir
olmadığını gösteriyor. Şimdi ik-
tidar partisi içindeki mücadele
TBMM'nin çalışmasını engelli-
yor. Devletin kendi işlerini bıra-
kıp parti içi mücadeleye Cum-
burbaşkanı dafai bu kadar açık-
tan giriyorsa, o zaman görevie-
rini yapamıyorlar demektir" de-
di. tnönu.DSP'yle birleşme ko-
nönii Çorin'da tapu dafrtun törenine katıldı. (Fotoğraf: Murat Savaş)
nusunda şu görüşleri dile getir-
di:
"DSP bir türlö birieşraedi bi-
zimle. Biz büyük parti oMnk on-
lar küçiik. Ama seçimde biiyiik
- kiiçük fark etmiyor. Oylar da-
gılriıgından bir yerdeki seçimde
sosyal demokratiann kazanma-
masma neden olabiliyor. Biz di-
yoruz ki bu defaki seçimde sos-
yal demokratiar o kadar güçltt
gelsin ki pariamentoya, anaya-
sayı değistirebilelinı. Çünkü bu
anayasanın degismesi şart. Biz
isteriz ki iktidara tek başımıza
gelelim. DSP'ye birleşme çağn-
suu kendi şöhretimin artması
için söylemiyorum. Boyle bir şe-
yin peşinde de değilim, biliyor-
sunuz. Ben bazırım gelsin
DSP'li arkadaşlanmız, bir ola-
lım. Seçim yasalan ittiıaka izin
vermiyor, onun için çare partiyi
birleştirmek. Ama birleşik dur-
maktan çok rahatsız oluyoriar-
sa partiyi birieştirelim, seçimi
kazanalım, Medise girelim. On-
dan sonra isüyorlarsa aynlsın-
lar."
tnönü, seçime birlikte girme
konusunda ısrarlı olduğunu be-
lirtirken, DSP Genel Başkam
Ecevit'in "Birieşerek girilecek
seçimde oy kaybı olacagını"
soylediğini bunda da haklı oldu-
ğunu, ancak tek aday çıkartarak
bu sorunun da aşılabileceğini
söyledi. înönü, konuşmasımn
son bölümünde, kendisini din-
leyenlerin, "Birleşelim, büyüye-
lim, yürüyelim" sloganları ara-
sında, "Geün birleşelim. Ne şar-
tınız varsa, gelin birleşelim. Bir-
leşirsek iktidar olunız" dedi.
Köşk'te
«f
konusyvnu
kurıddu
ANKARA (Cumhunyel Bü-
rosu) — Cumhurbaşkanı Tur-
gnt Özal'ın, ANAP milletvekil-
leri ile özel görüşmelerinde or-
taya attığı "cezaevlerinin
boşaltılması" önerisi üzerinde
çalışılması için Köşk'te bir ko-
misyon oluşturduğu öğrenildi.
Adalet ve tçişleri bakankklann-
dan uzmanlann da katıldığı ko-
misyonun, af ya da ceza tecili
değil, yatılacak ceza süresinin
azalnlması formülü üzerinde ça-
lıştığı kaydedildi.
TBMM Adalet Komisyonu
Başkanı Alpaslan Pehlivanlı,
konuya ilişkin Cumhuriyet'in
soruianm yanıtlarken Cumhur-
başkanı özal'ın "cezaevlerinin
boşaitüması"na ilişkin ortaya
koyduğu önerinin yanhş anlaşıl-
dığını söyledi. Cumhurbaşkanı
özal'ın, ne herhangi bir biçim-
de af ne de ceza tecili önerisin-
de bulunduğunu kaydeden Peh-
livanlı, bu önerinin tümuyle tn-
faz Yasası'nda daha önce yapıl-
dığı gibi bir değişikliğe gidilerek
yatılacak ceza süresinin azaltıl-
ması olduğunu büdirdi. tnfaz
Yasası'mn ilk biçiminde 30 gün-
lük cezanın 16 gün üzerinden
çekildiğini, kendilerinin gercek-
leştirdiği bir değişiklikle bu sü-
renin 12 gune indirildiğini belir-
ten Pehlivanlı, şimdi düşünülen
değişiklikle ise bu sürenin daha
da indirilmesinin planlandığını
kaydetti. Bunun ne bir af ne de
ceza tecili olduğunu, ama "te-
cil gibi bir uygnlama" olarak ni-
telenebileceğini kaydeden Peh-
livanlı, getirilecek bir koşulla da
bu indirimden yararlanacakla-
nn aynı ya da benzer bir suçu
yeniden işlemeleri halinde hem
yeni hem de eski cezasını bütün
olarak çekmesinin planlandığı-
m büdirdi.
Pehhvanh, bu değişikliğin
üzerinde çalışılan Anarşi ve Te-
rörle Mücadele Yasası ile birlik-
te getirilebileceğini de söyledi.
Pehlivanlı, "Banun içine 647
saydı tnfaz Yasası'nda değişik-
lik öngören gecici bir madde
eklenebilir" dedi. Pehlivanlı, bu
yasaya ilişkin edindiği izlenimi
aktarırken de 141, 142 ve 163.
maddelerin TCK'dan çıkanla-
rak bu yasaya işlenmesinin dü-
şunüldüğünü belirtti.
Cumhurbaşkanı özal'm öne-
risini değerlendiren ceza hukuk-
çulan ise çözümün getirilecek
bir genel af olduğu görüşünde
birleştiler.
Ozcleıı, türban davasından çekildi
Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Yekta Güngör Özden,
ANAP'ın kendisi hakkındaki 'reddi- hâkim' başvurusunun
oybirliğiyle reddedilmesinin ardından yıllık iznini davanın
esastan ele alınacağı tarihe getirerek çekildi.
Özden, 'Bu kararla tarafsızlığnnı bir daha kanıtladım' dedi.
TURAN YILMAZ
ANKARA — Anayasa Mahkemesi
Başkanvekili Yekta Güngör Özden, "tür-
ban damsı"ndan çekildi. Özden, yıllık iz-
nini bu davanın esastan inceleneceği ta-
rihe denk getirerek 15 gün süreyle izne
ayrıldı. Davadan çekilme gerekçesini de
yazıh olarak mahkeme üyelerine ileten
Özden, bu kararı tarafsızlığını bir kez
daha kamtlamak için aldığını söyledi.
özden, Anayasa Mahkemesi Baskan-
lığı'na başvurarak 25 mart-5 nisan tarih-
leri arasında izne çıkacağuıı büdirdi. Ge-
çen yıldan kalan iznine ilişkin bu istemi
kabul edilen Özden, onceki gün dava
dosyasına konulmak uzere Anayasa
Mahkemesi Baskanlığı'na bir dilekçe ve-
rerek izne ayrılma gerekçesini de anlat-
ü. Anayasa Mahkemesi, SHP'nin iptal
istemi ile gelen bu davayı, 28 mart tari-
hinde esastan incelemeye alacak.
özden, Cumhuriyet'in soruları üzeri-
ne davadan çekilme gerekçesini şöyle
açıkladı:
"Egriler ve dogrular belli olmuşlur.
Kişisel ve kunımsal y»n\iş anlamalaria
kimi yanlış degerlendirmderi önlemek,
mutlaka bir davaya girme hırsı taşıdığım
göriınumunu silmek ve rarafsızlıginıı bir
kez daha kamtlamak için Anayasa Mah-
kemesi'nin karanndan sonra bu yeni >a-
sanın esas hakkındaki gorüşmelerine gir-
memek amacıyla geçen yıldan kalan yıl-
lık iznimi, bu tarihe rastlattım. Bir üye-
nin bulunup bulunmaması 0e mahkeme-
nin kararı öyle ya da böyle olacak değil-
dir. Olumlu ya da olumsuz, bugünden
nasıl olacağı kestirilemeyen karann ka-
muoyuna yansımasında herhangi bir
üyenin olumlu ya da olumsuz oyuyla so-
nuç alınmış gorünümıı verilmemesi için
adaleti üstün tuttagum, hukuka golge
daşürülmesin ve mahkememizin bagun-
sız yanı bir kez daha kanıtlansın diye bu
davaya ginneme karan aldım kendi ken-
dime."
Türban olayı
ANAP, türban serbestisi öngören ya-
sal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi-
nce iptal edilmesinin ardından, aynı ko-
nuda yeni bir düzenlemeye gitti. ANAP,
28 Ekim 199O'da yurürluğe giren "Ka-
dının Statüsü ve Sorunlan Genel Müdür-
lügü'nün Kunılması"na ilişkin KHK'nın
ek 17. maddesi ile "Yürürtükteki kanun-
lara aykın olmamak kaydı ile yöksekög-
retim knrumlannda kılık ve kıyafet
serbesrtir" hükmunü getirdi. TBMM'de-
ki görüşmelerde, bu düzenlemenin tür-
ban serbestisini amaçladığı belirtildi.
SHP, bu düzenlemeyi anayasaya aykın
olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Ana-
yasa Mahkemesi'ne götürdü.
Özden, Ege Sosyal Araştırmaiar Vak-
fı'nca 30 kasmıda Izmir'de düzenlenen
panelde türban konusundaki sorular
üzerine Anayasa Mahkemesi'nin önce-
ki karanndan geniş alıntılar okudu. Baş-
bakan Yıldınm Akbulut da 11 şubat ta-
rihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvu-
rarak "tarafsızlığını yitirdiği" iddiasıy-
la özden için "redd-i hâkim" isteminde
bulundu.
ANAP'm bu istemini 20 Şubat tarih-
li oturumunda ele alarak sonuçlandıran
Anayasa Mahkemesi heyeti, istemi oybir-
liği ile reddetti.
CUNEYTARCAYUREK
YAZIYOR
Yağlanmaktan Hoşlanan
ANKARA — Akbulut'un dünkü çalışma programını soran
gazetecilere Başbakaniığın yanıtı şöyle:
"istanbul'a gidecek olan -saatı bilınmiyor- TÖ'yü havaa-
lanında uğurlayacak. Başka bir şey yok!"
Kendi tcadı tarafsızlığa hayran TÖ, karısına seçim kazan-
dıracak delegeleri avlamak için İstanbul'a gidiyor.
"Devlet benim" diye övünert insan, -dün sabah aldığımız
bilgilere göre- kuliste birbirlerine en ağır suçlamaları yapan
muhafazakârlarla Semramistlerin sergilediği çirkin ve kü-
çük siyasal oyunların içine koşuyor. Kadıköy'den ya da Ba-
kırköy'den iki delege oyu için... Vay benim memleketim!
TÖ'nün gidiş saati niçin belli değil? Belki biraderi Yusuf
Bozkurt Özal'ın saat 14.00'te yaptığı basın toplantısını bek-
ledi. Ne var ki muhafazakârlar, ağır topları YBÖ için bir he-
sap yapmışlar: "Yengeyle ipleri çoktaan kopardığı" bilinen
Yusuf Bozkurt Bey'in, cuma namazından sonra, cuma na-
mazı ağzıyla söyleyecekleri kongreden bir gün önce basın-
da yer alıyor.
SÖ orada, TÖ de gidiyor, ya Akbulut? Bir lider, ne za-
man kongreye gideceğini bilmez mi, hele Akbulut gibi bir
lider? Elbet, bilir! Öyleyse ülkenin önemli sorunlarını anla-
tacağı konuşmayı, örneğin pazar günü yapar. Zaten o ko-
nuşma bu konuşma, hepsi masal! Gerçek; dönen kuliste.
İki gündür istanbul'da kulisi izleyen Faruk Bildirici'nin dün
bize anlatt/kları tipik bir ANAP manzarasıydu Schvvarzkopfa
"Çöl ayisı" diyenlerin, kendisini "Deniz veya otel ayısı" di-
ye çağırmalanna kızacağı yerde övgüter yağdıran Mustafa
Taşar ile baslayan, İmren Aykut Hanımefendi'yte süren "anti
- muhafazakâr kam- _ ^ ^ _ ^ ^ _ ^ _ _ _ ^ _ _ ^ _ ^ _ _
Liberalin laikliği nasıl
olurmuş, kimileri de
olaylar anlatarak
kamtlama peşinde.
Söylediklerine göre büyük
iş adamı Koçak'ın eşinin
cenaze töreni gününün
gecesi, Figen ile
Hümeyra'nın
kısaltılmışından olma -
okuyacagınız isim
doğrudur- Figerya Keçi
Bar'da bir elde rakı,
ötekinde leblebi neşelerini
bulanlar varmış.
panyada neler
yokmuş ki? Hırsızlık-
tan uğursuzluğa,
üçkağrtçılıktan siya-
sal ahlâksızlığa...
"Karşı taraf" Hüs-
nülerie Mehmetlerie
belki aynı içerikte
kampanya yapmı-
yor, ama muhafaza-
kârların alt kademe-
leri aynı dozda kar-
şıya saldırıyor. ör-
neğin Sö'nün "her
gece Kuran okudu-
ğunu" ilan eyleme-
sine fena içerlemiş-
ler, "yalanın büyü-
ğü" diyorlar.
Liberalin laikliği
nasıl olurmuş, kimi-
leri de olaylar anlatarak kamtlama peşinde. Söylediklerine
göre büyük iş adamı Koçak'ın eşinin cenaze töreni günü-
nün gecesi, Figen ile Hümeyra'nın kısaltılmışından olma
•okuyacagınız isim doğrudur- Figerya Keçi Bar'da bir elde
rakı, ötekinde leblebi neşelerini bulanlar varmış.
Görgü tanıkları Keçi Bar'da bir şarkı söylerken bin kez
neşe bulan kocaman hanımla çevresini anlatırken; biz de
başkentte oturmuş, tatara titiri kel yağdanlıkların ikiyüzlü
davranışlarının hef abını görmeyi ahlaksal görevlerden sa-
yıyoruz.
Resmi yağdanlık "içeride" baş sallarken "dışarıda" emir
kulu olduğunu söyleyerek özür dileyebılıyor. Resmi olma-
y*an yağdanlıklar ise yağtadıklarıyla ilgili haberin kaynağırv
da bir türlü anlaşamıyorlar. Örneğin, Körfez'e asker gön-
deremedığinden yak/nan Çankaya havalı bifgiler bir yağdan-
lığa göre TÖ ile birlikte TV izleyen bir kaynaktan alınrmş.
Bir başkası ise TÖ'ye "yakın mı yakın kaynak" diyor.
Erişilmez marifet: Kaynaklar ayrı, TÖ'nün soylediğini bil-
diren içerik aynı. Çok beladan kurtulmak için; kısacası, kay-
nağın bizzat TÖ olduğunu neden yazmıyortar? Kel ve res-
mi, veya kel ve resmi olmayan yağdanlıklara aralarında an-
laşmalarını salık vermek görevi galiba bize düşüyor.
Yağlanmaktan hoşlanan bir makine bulmuşlar, yağlayıp
duruyorlar.
SBP^Yİ ELEŞTİREN ÇELENK:
Parti programında
Ttirkîye'nîn yeri az
ERBİL TUŞALP
ANKARA — Sosyalist Bir-
lik Partisi'nin (SBP) kuruluş
çalışmalanna bir süre kaiılan,
ancak son aşamada çekilen Ha-
Ut Çelenk parti programını de-
ğerlendirirken Türkiye'ye çok
az yer verildiğini, emperyalizm-
den de "utangaç" bir tavırla
söz edildiğini söyledi.
Çelenk'e yönelttiğimiz soru-
lar ve yanıtlan şöyle:
— SBP'nin kuruluş çalışma-
lanna başından beri kaülmıştı-
nız. Bu çahşmalann hedefi ney-
di?
ÇELENK — Hedefimiz,
Türkiye'de emekçi sınıflann
acil talebi olan demokrasi için
mücadeieyi sosyalist bir toplum
hedefine bağlı olarak yürütebi-
lecek, sosyalistler arasında bir-
liği sağlayabilecek bir partinin
kunılmasıydı.
—Program kurulundan çe-
kilme ve kurucu olmayı kabul
etmeme nedenlerinizi acıklar
nusınız?
ÇELENK — Bu sorunuzun
yanıtmı verirken hareket nok-
tamızın temel çerçevesinin 15
nisan deklarasyonuyla belirlen-
miş olduğunun anımsanmasm-
da yarar görüyorum. Daha
sonra program çahşmalannda
bu deklarasyon çerçevesinden
uzaklaşan bir taslak hazırlan-
dı. Bu taslağm başmda yer alan
gerekçe ve giriş bölümünde,
Türkiye'den yetersiz bir parag-
rafla söz ediliyor ve sayfalarca
geçmişin teorileri (Marksizm)
ve sistemleri ele alınıyor, bun-
lann kriz içinde olduklan, in-
sanhğın devlet sosyalizminden
yüz çevirdiği ve yeni bir çözüm
aradığı anlatılıyordu. Devletçi
sosyalizm adı altında yabancı
ülkelerin uygulamalanna ay-
nntılı geniş bir yer veriliyor ve
uygulamalar sonucta bir traje-
di olarak niteleniyordu.
Ben ve kimi başka arkadaş-
lar, programın giriş bölümü-
nün bu içeriğine karşı çıktık.
Çünkü bu ve benzeri düşünce
ve değerlendirmeler, onu be-
nimseyenler için bir inceleme
konusu olabilir, toplantılarda
açıklanabUir, tartışılabilir, ama
bir parti programında yer al-
mamalıdır.
Türkiye'de kurulacak bir
partinin programı açıktır ki
ağırlığı Türkiye'ye vermelidir.
Türkiye'nin ekonomik, sosyal
ve siyasal tahlili yapümalı, top-
lumun yapısı ortaya konulma-
h, ülkemizin emperyalizmin et-
ki alanında bulunduğu, bunun
denetim mekanizmalan, sömü-
rü ve baskı araçlan, Usleri, ikili
anlaşmalan ve kontrgerillası ile
ortaya konmaü, 12 Eylül faşiz-
minin kurum ve kurallan açık-
lanmaiı, temelde 24 Ocak ka-
rarlannın uygulanması amacı-
na yönelik bu darbenin iç yü-
zü, insan haklanna aykın uy-
gulamalan ve hukuk alanına
getirdikleri SS kararnameleri
irdelenmelidir.
Hazırlık kurulunda ve Kasım
kunıltaymda bu konudaki dü-
şüncemi anlaıabilmek için şu
soruyu sormuştum: "Türkiye
insanı programda sözü edilen
devletçi sosyalizmin. pençesin-
de mi inlemektedir, yoksa
emperyalizmin ve 12 Eylül fa-
şızminin pençesinde mi inle-
mektedir?" Bu sorunun yanı-
tı, programda devlet sosyaliz-
minin mi yoksa, emperyalizmin
ve 12 Eylül faşizminin mi ağır-
lıklı biçimde yer alması gerek-
tiğini açıklayacaktır.
Bu eleştirilere karşı kurulta-
ya sunulan program taslağm-
da, Türkiye iki paragraf halin-
de ve yetersiz biçimde yer aldı.
Temel görüş korundu, 12 Ey-
lül faşizminin "fazişm" olarak
nitelenmesi bile uygun görül-
medi.
Eleştirilerimde, giriş ve ge-
rekçe bölümlerinin program-
dan çıkarılmasım ve bunun ye-
rine Türkiye'nin geniş büimsel
tahlilıne yer veren bir bölümün
konulmasını istedim. Ancak
programın temel düşünce ve
esprisine bir değişiklik getirme-
yen ufak tefek ek ve değişiklik-
ler dışında eleştirilerimiz göz
önüne alınmadı.
Her şeye rağmen parti değil,
sağlıklı parti gerekliydi. Prog-
ram bu ve benzer yönleriyle dü-
şüncelerime ve Türkiye'nin ger-
çeklerine uygun düşmediği için
program kurulundan çekildim,
aynı nedenle de kuruculuğu ka-
bul etmedim.
StRECEK