24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MART 1991 HABERLER CUMHURİYET/5 Köseoğhı tekstilci • ANKARA (ANKA) — ANAP tstanbul Milletvekili Leyla Yeniay Köseoğlu, tekstilci oldu. ANKA'nın edindiği bilgiye göre Yeniay Tekstil Ithalat-lhracat, Sanayi ve Ticaret Limitcd Şirketi adıyla kurulan ve 10 milyon lira sermayeye sahip bulunan şirketin merkezi Istanbui'da bulunuyor. Şirket; ytln, pamuk, örme, dokuma, sentetik, triko, mensucat, mefrusat, konfeksiyon, halı, kilim, deri, güderi, suni deri ve ayakkabı gibi tekstil ürünlerini satacak. Şirket, bu tür tekstil üriinlerinin yapımında kullanılan hammaddeleri saiın aJıp işleme ve bunları son ürün haline getirme işleriyle de uğraşacak. Şirketin, tekstil ürünlerinin ithalat ve ihracatı konularında da faaliyet göstereceği öğrenildi. Hükümet gitmeli • TEKİRDAĞ (Cumhuriyet)— Sosyal demokrat Halkçı Parti Genel Sekreteri Hikmet Çetin, ülkede iktidar boşluğu olduğunu, halk tarafından destek verilme> r en bu azınlık hükümetinin bir an önce gitmesinın ülke yararına olacağını söyledi. Hikmet Çetin, Tekirdağ Belediyesi'nin bir firmaya "Yap yanfeını al" modeliyle yaptırmakta olduğu 114 işyerinin belediye iş merkezinin temel atma törenine katıldı. Çetin, burada ve daha sonra belediye tiyatro salonunda halk ve partililere hitaben bir konuşma yaptı. Konuşmasırun büyük bölümünde ANAP iktidanyla Özal'ı eleştiren Hikmet Çetin, "Türkiye'de demokrasiye geçtiğimizi sandığıraız 12 Eylül dönerai de dahil ülkede hanedanük dönemi başladı. Özal, ne parlamento ne de hükümet tanjyor. Memleketi Çankaya'dan yönetmeye çalışıyor. Bugünlerde Türkiye'de gündemi oluşturan birinci madde Özal'dan kurtulmaktır" dedi. Karakaş: UyanJıııadnıı • lç Politika Servisi — SHP Istanbul ll Başkanı Ercan Karakaş gazetelerde yer alan "Karakaş uyanldı" başlıklı haberlerin doğru olmadıfını açıkladı. Karakaş MYK'dan herhangi bir uyarı almadığını belirttiği açıklamasında Genel Sekreter Hikmet Çetin'Ie telefonda görüştüğunü ve pari içi gelişmeierie SHP'nin ıstanbul'daki oy oranı konusunda karşılıklı düşüncelerin dile getirildiğini söyledi. Karakaş açıklamasında şöyle dedi: "Ayrıca II Yönetim Kurulu olarak henüz bir kamuoyu araştırması yapmadık. Söz konusu araştırma KAMAR tarafından yapılmış ve basında yer almıştır. Bu araştırmada SHP'nin oy oranı yüzde 0.5 olarak görülmektedir. Biz il yönetim kurulu olarak bunun nedenlerinin aynntılı bir şekilde araştırılmasından ve enerjik bir biçimde aksaklıkların üzerine gidilmesinden yanayız!' Ceza erteleme • ANKARA (AA) — Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın önerisi ile gündeme gelen cezaların tecil edilmesine ilişkin tasarının tamamlanmak üzere olduğunu söyledi. Sungurlu, ayrıca 2932 sayılı Türkçenin kullarumı ile ilgiii yasanın yok sayılabileceğini belirtti. Bu durumda, hazırlanan yeni tasan da geçersiz sayılacak. Adalet Bakanı Sungurlu, TBMM'de gazetecilerin sorularını yarutladı. Sungurlu, İnfaz Yasası'nda cezaların ertelenmesi ile ilgiii değişiklik yapılması yolundaki çalışmanın bakanlıkta sürdürüldüğünü bildirdi. Genel merkez Gökbel ve Postacı'nın savunmalannı istedi SHP'de ifadeler alınıvorA N K A R A (Cumhuriyet Bıirosu) — SHP Genel Merkezi, Genel Başkan ErdaJ tnönü'yü ve parti yönetimini eleştiren de- meçler veren milletvekilleri Mu- sa Gökbel ve Hilmi Ziya Posta- cı'nın savunmasını istedi. Genel Sekreter Yardımcısı Mebmet Mogultay imzasıyla Gökbel ve Postacı'ya gönderilen yazılarda söz konusu beyanlann kendile- rine ait olup olmadığı soruldu. Eski genel sekreter Deniz Baykal ve arkadaşlan, gelişme- lerin "yapükları saptamaları doğruladıgı" görüşünü ortaya koyarken înönü, "Dogru bildi- gimiz yolda gidelim. Çünkü DSP'ye çağn yapıyoruz, 'Niye yaptınız?' diyorlar. Çağrı yap- nuyornz, 'Kurultayda söz verdi- niz, niye çağrı yapmıyorsunuz?' diye eleştiriyoriar" dedi. Önceki gün toplanan MYK'da son gelişmeler değer- lendirildi. Alınan bilgilere göre Inönü, başlangıcta, bazı millet- vekillerinin çıkışlanna karşı, "Kunıltay öncesinde böyle şey- lideri Erdal İnönü, "Kurultay öncesi böyle şeyler olur' derken bazı MYK üyeleri "Sorun siz de değilsiniz, pjarti yıpranıyor" görüşünü savundular. Bunun üzerine Gökbel hakkında disiplin soruşturması açılmasına karar verildi. Daha sonra Hilmi Ziya Postacı'ya da bir yazı gönderilerek "beyanların kendisine ait olup olmadığı" soruldu. ler olur. Herkes elestiri yönelle- bilir. Yumuşak davranılması ve sessiz kalınması gerekir" karşı- hğını verdi. Ancak bazı MYK üyeleri, "Saldınlar yalnız size karşı değil, parti yöneticüeri ve yönetime de yöneliyor. Sorun siz de degilsiniz, parti yıpranıyor" göruşünu savundular. Bu aşa- madan sonra özellikle Gökbel'in beyanları uzerinde duruldu ve "disiplin soruşturması" açılma- sına karar verildi. Bunun üzeri- ne genel sekreter yardımcıların- dan Mehmet Mogultay, dün Gökbel'e, açıklamalannın da yer aldığı gazete kupürlerini ekledi- ği yazılı kurye ile göndererek ya- zılı savunmasını istedi. Mogul- tay, Gökbel'e, "Beyanların ken- disine ait olup olmadığını" sordu. Gökbel, ayın 18'ine kadar sa- vunmasını genel merkeze ilete- cek. Beyanlann kendisine ait ol- duğunu kabul ederse "büyük olasılıkla" merkez disiplin kuru- luna sevk edilecek. Burada Gök- bel'e verilebilecek en ağır ceza- nın "gecid ibraç" olabileceği be- lirtiliyor. Sertleşme belirtileri MYK'da Gökbel hakkında soruşturma açılması dışında şu noktalar uzerinde duruldu: "• Çalışmalan sona eren ye- ni alternatif anayasanın MYK'da görüşiildiikten sonra, öniimüzdeki günlerde bunun için özel olarak PM'nin toplan- tıya cagrılması. • Çevre raporunun da MYK'da görüşüidükten sonra PM'ye sunuiması, bunun için ayn bir toplantı düzenlenmesi. • Laiklik ve devletin demok- ratikleştirilmesi raporları da öniimüzdeki günlerde son biçi- mini alacağına göre bunların da PM'de görüşülerek kamuoyuna sunulması. • Bazı milletvekillerinin ve parti içi nıuhalefetin çıkışlan, partiye zarar veriyor. Bu tartış- malar arasında dışa dönük ça- lışmalar ikinci plana itildi, bu arada bazırlanan af yasa öneri- si gozJerden uzak kaldı." İnönü'nün bu görüşmeler sı- rasında bir ara "Yapılmak iste- nen şeyler gercekleri degiştir- mez. KamuoyunuD ve kurulta- yın sonucunu degiştirmez. Ar- kadaşlar konussunlar. Biz yap- tıklarımıza bakalım, nasıl yap- tıgımızı görecekler" biçiminde ifadelerde bulunduğu da belir- tilirken, "sahte üye yazımı" id- diasıyla Ankara il örgütü ile çe- kışmeye giren Çankaya ilçe or- gütu hakkında yapılacak işlemin Ankara üorgütünün inisiyatifi- ne bırakılması kararlaştırıldı. Yine "2. Genel Merkez" olarak adlandınlan Baykal ve arkadaş- larına para yardımı kampanya- sı açan Marmaris ilçe yönetimi- nin uyanlması konusu ise önu- müzdeki salı gunü toplanacak MYK'da "büyük olasılıkla" gündeme gelecek. Genel merkez yönetimi, " 3 . Dünyacıiar" olarak adlandınlan milletvekillerinin çıkışlannı da- ha çok "tabansız kalmalanna" bağlarken, bu milletvekillerinin yeni çıkışlanna ve "partiye za- rar verici girişimlerine engel ol- ma, gerekirse tüzüğü işletme" tavrma yaklaştı. Baykal ve arka- daslarının ise kendi aralannda yaptıklan değerlendirmelerde, gelişmeleri "beklenen bir sonuç" diye niteledikleri ve bu- nu "siyaset tıkanmış, parti üretemiyor" yoiundaki sapta- malarının doğrulandığı biçimin- de değerlendiriyorlar. "3. Dünyacılar" olarak adlan- dınlan milletvekilleri ise bundan sonra partinin önüne "somut öneri ve projeler koyarak, par- tide birlik ve butunluğu sağlaına çabalarına devam edeceklerini" söyluyorlar. Akbulut'ıııı zor günü Başbakan, dün önce bilim politikalan konusunda Prof. Dr. Türk'ün eleştirilerini dinledi, daha sonra "olağan heyet kabulünde" İstanbul il kongresi konusunun gündeme gelmesine sinirlendi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Başbakan Yıldınm Ak- bulut dün sıkıntılı bir gun yaşa- dı. Önceki gün gazetelerdeki "Başbakan, Talabani görüşme- sini sonradan oğrendi" haberle- rinden duyduğu rahatsızlığı gü- lerek geçiştirmeye çalışan Baş- bakan, dun de önce bilim ala- nındaki uygulamalara yöneltilen' eleştirileri dinlemek zorunda kaldı, ardmdan ANAP'lı il ge- nel meclisi üyelerinin İstanbul il kongresi konusundaki eleştirile- rine sinirlendi. Akbulut, Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün eleş- tirilerini sessizce dinledi, daha sonra ANAP'lı il genel meclisi üyelerinin konuşmalarına "Ya siz konuşun ya biz" diye tepki gösterdi. Akbulut dün sabah önce, Türkiye İş Bankası'nın 1990 bü- yük ödüllerinin dağıtım töreni- ne katıldı. Akbulut, ticaret hu- kuku alanında büyük ödül ka- zanan Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün, doğrunun ve gerçeğin açıklanmasmın her zaman hoş karşılandığını anımsatarak, uy- gulanan bilim politikalannı eleş- tiren konuşmasını asık bir surat- la dinledi. Prof. Dr. Hikmet Sami Türk konuşmasmda, yeni bilgi ve tek- nolojiler üretilen bir dünyada çağı her gün yeniden yakalama gereğine işâret ederek şunları söyledi: "Bunu basarabilmenin ilk ko- şulu olan bilimin geMşmesi ve bi- lim adamı yetişmesi için gerekli ortam ise tam olarak sağlanmış degildir. Bilimsel çalışmalann temel kurumları olan üniversi- teler, cumhuri>et döneminde bi- le birkaç kez budanmıs: bu ara- da son on yıl içinde yarası ko- lay kolay kapanamayacak bi- çimde büyük kan ka\bına ugra- mıştır. Bilim adamlığı, bir mes- lek veya >uşama biçimi olarak çekiciliğini yitirmistir. Toplum- AKBULUT — Eleşürikre bedef oldu. sal degerler sistemimizde de bi- limin ve bilim adaraının yeri hayli arkalardadır." E|er Türkiye çagın gerisinde kalmak istemiyorsa üniversite içinde veya dışında bilimsel ça- lışmalann gelişmesi için gerekli maddi ve manevi ortamı hazır- laması gereğine değinen Prof. Dr. Türk, "Bilime >apılacak ya- tınm, sonuçları uzun vadede alınsa da, dogrudan dognıva ül- kenin geleceğine yapılan yatırımdır" dedi. istanbul kongresi Akbulut daha sonra "olagan heyet kabulleri" için ANAP Ge- nel Merkezi'ne gitti. Başbakan burada da bir sürprizle karşılaş- tı. 73 iJden gelen il genel mec- lislerinin ANAP'lı üyelerini ka- bulü sırasında İstanbul il kong- resi konusu gündeme geldi ve tartışma çıktı. Manisa İl Genel Meclisi üye- leri İstanbul il kongresini eleş- tirince, salonda Semra Özal'ın adaylığını destekleyenlerle kar- şı çıkanlar arasında sert atışma- lar oldu. Salonda bulunan bazı üyeler toplantıyı terk ettiler. Ma- nisah üyeler konuşmalannda şunları dile getirdiler: "Yakın akraba ilişkiieri fazla olmadan, bundan sonraki ço- cuklann sakat dogmasını önle- memiz lazım. Anaçlaşmış, işe >-aramayan anlarla yönetim ol- maz. Çalışan kol kesilmemeli. Demokrasi var deniyor. O za- man buna herkes uysun. Hak- tan söz ediliyor, ama partide hak yeniyor." Başbakan Akbulut bu konuş- malar üzerine mikrofonu eline alarak sinirli bir ifadeyle "Ya siz konuşun ya biz. Ben konuşma- yacağım, siz aniatın" dedi. Bu- nun üzerine il genel meclisi üye- leri arasında tartışmalar basla- dı. ANAP Genel Başkan Yar- dımcısı Metin Gürdere araya gi- rerek tartışmayı önlemeye çalıştı. İl Genel Meclisi Üyeleri Bir- liği Başkanı Mehmet Akyol, sü- renin sınırlj olması nedeniyie konuşmalann kısa yapılmasını istedi. Bunun üzerine salonda- kiler itiraz ettiler ve bir üye kal- karak "Yılda bir gün sorunları- mızı uzun uzun anlatma fırsalı vermiyorsanız taban ile tavan arasında kopukluk var demektir" dedi. Bunun üzerine Başbakan Ak- bulut sinirlenerek mikrofonu ye- niden eline aldı ve şunları söyledi: "Arkadaşlar. bizJer TBMM toplantısına katılmak zonında- yız. O nedenle kısa konuşmanız istendi. Eğer benim konuşmamı istemiyorsanız ben konuşmam, siz konuşun. Öyle taban ile ta- van arasında baglar kopuyor gi- bi hamasi laflar soylemeye gerek yoktur. Onun bir manası yoktur kardeşim. Onu bilesin. Madem öyle, ben konuşmuyorum. siz konuşun." Daha sonra söz alan Elazığ İl Genel Meclisi uyesi Şevki Gü- naydın, "İstanbul il kongresinin konuşulma yeri burası degil"' de- di. İl genel meclisi üyelerinin so- runlarma degindi. Günaydın, "Bağ-Kur ayda 130 bin lira pa- ra veriyor. Yann secim olduğun- da muhalefet partilerinden biri, bu kadar maaş alan birini kür- süye çıkarsa ve eleştirse ne diye- ceksiniz? Bu, partimiz için kü- für olur" dedi. Bu sırada Başbakan Akbulut, yanında oturan Birlik Başkanı Mehmet Akyol ile kısa bir ko- nuşma yaptı ve AkyoPun anon- su ile konuşmaya başladı. Akbulut, il geneJ meclisi üye- lerinin sıkıntılannı yakından bil- diğini belirterek "Sizler yöreni- ze hizmet edebilmek için bu yo- lu seçmiş insanlarsınız" dedi. Akbulut, konuşmasını muhale- feti eleştirerek sürdürdü. Akbu- lut'un konuşması sırasında üye- lerden biri, "10 Kasım'da Anıt- kabir'e gitmeyenlere, miili konu- larda bir araya gelmeyenlere Türk milleti her zaman ders verecektir" diye laf attı. Akbu- lut, bunun üzerine "Sizi kutluyorum" diyerek ayağa kalktı ve alkışlamaya başladı. Salondakiler de Akbulut'a ka- tıldılar. Ecevit MtT başbakanı dışladı ANKARA (ANKA) — DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanı. Turgut Özal- m, Kürtlerle ilgiii gelişmeler ko- nusunda da "çelişkili, belirsiz ve tutarsız" politika izlediğini belirtti ve "Sayın Özal, her sa- bah aklına nasıl bir düşünce eserse, o düşunceye göre ülkeyi sağa sola savura savura bir la- raflara götüruyor. ama nereye götürduğünü sanırım kendisi de bilmiyor" dedi. Ecevit, bu gelişmelerin ülke>i anarşiye gö- türdüğünü ve bundan da çok kaygı duyduğunu beh'rtirken "Özal'ın yalpalamasından do- layı ABD'nin bile kendisini iz- lemekte zorlandıgını" <>o>ledi. Bülenl Ecevit, ANKA'nın so- rularını yanıtlarken Türkiye'de askerlerin demokratik hukuk devleti kurallan içinde, kaygıla- rını ve dusüncelerini belırtme yollan aradıklarına tşaret etti. Askerlerin, Körfez krizi sırasın- da, Özal'ın izlediği politıkayı bir ölçüde "bu yoldan engelJe> r ebildiklerini" anımsa- tan Ecevit şöyle konuştu: "Bunda yadırganacak bir şey yok. Çünkü siyasal kararları daima siyasal güçler vermelidir. Demokrasi açısından sağlıklı ve gerekli olan budur. Siyasal ka- rarlar alınırken belli devlet ku- ruluşlarının göruşlerini de al- mak zorunludur. Dış ilişkilerle ilgiii olarak bu konuda iki ku- rumun büyük rolu vardır. Biri Silahlı Kuvvetler, diğeri Dışiş- leri'dir. Sayın Özal, biryandan hükümeti ve Meclis'i dışlarken diğer yandan Silahlı Kuvvetler'i ve Dışişleri'ni de devre dışında bırakmaya çalışıyor ve bunu de- mokrasinin, sivUleşmenin gere- gi imiş gibi gösteriyor. Oysa, önemli olan ilişkilerin tûrü, di- yalogun türii ve ölçüsüdür. Ya- ni siyasal karar yetkisi daima si- yasal otoritenin elinde kalma- lıdır, ama o siyasal kararian alırken mutlaka belirli devlet kuruluşlannın gorüşleri de bağ- layıcı olmasa da alınmalıdır. Yoksa devlet, devlet olmaktan çıkar. Sayın Özal ise devlet ta- nımıyor, kural tanımıyor. Ku- rallardan şikâyet edilebilir, ama kurallar değiştirilebilir. Ama bir devlet ya da toplum, kural- sız yaşayamaz. Birtakım kural- lar terk ediiecekse, mutlaka on- lann yerine yeni ve daba geceıii olan kurallar getirmek gerekir!' Gürkan SHP'nin tavır geliştirmesini bekliyor ŞENAY KALKAN SHP'nin kurucu genel başkanı olan, ancak geçen yıl Paris'te yapılan Kürt konferansına katılan milletvekillerinin partiden ihraç edilmesi üzerine "Bardağı taşıran son damia" diyerek SHP'den is- tifa eden Aydın Güven Gürkan'ın yeni- den partiye dönmesi gündeme geldi. SHP Milletveküi Fikri Sağlar'ın önerisi parti kamuoyunda tartışıürken Aydın Güven Gürkan kendisine SHP'den hiç- bir teklifîn gelmediğini söyledi. Gürkan, sorularımızı yanıtlarken "Parti yöneti- cilerinin bir tavır geliştirmesini bekleye- ceğim. Partinin karar hakkına saygı duydugum gibi kendi karar hakkımı da saklı tutuyorum" dedi. Aydın Güven Gürkan'a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: — SHP'ye ve aktif politikaya yeniden dönüşünüz konuşuluyor. Yeniden döne- cek misİBİz? GÜRKAN — Aktif politikaya yeni- den dönmemle ilgiii olarak son zaman- larda yoğunlaşan değerlendirmelerin kaynağı ben değilim. Bu değerlendirme- ler daha çok parti kamuoyunda ve ken- diliğinden yapüıyor. Ben de bu değerlen- dirmeleri basından izliyorum. Bu değer- lendirmelerin sonuçlanmasını ve parti yönetiminin bir tavır geliştirmesini bek- leyeceğim. Partinin karar hakkına say- gı duydugum gibi kendi karar hakkımı da saklı tutuyomm. — Sizinle bugüne değin parti yöneti- mi hiçbir iliski kurmadı mı, hiçbir öne- ri getirmedi mi? GÜRKAN — Hayır. Aktif politika- ya geri dönmemle ilgiii olarak bugüne günkü yönetimi desteklemem yeniden si- yasete dönuş amacı ve niyetiyle yapılma- mıştı. O bir siyaset ahlakhhğı sorunuy- du. Hiç kimse bir büyük siyasal partiyi bir kişisel iktidar güç ve hırs aracı ola- rak kullanmamalıdiT. Geçen kurultayda parti kendini böyle bir tehlikeye karşı sa- vunuyordu ve bu nedenle ben de doğ- rudan, partinin özgür, bağımsız ve ço- Aydın Güven Gürkan, SHP'ye yeniden dönüşü konusunda hiçbir parti yöneticisiyle konuşmadığını, SHP'ye dönüşüyle ilgiii konuşmalar ve değerlendirmelerin onun dışında ve düşünceleri alınmaksızın geliştiğini söylüyor. Gürkan, SHP'den istifa etmesinin nedeni olan Kürt kökenli milletvekillerinin ihracıyla ilgiii tepkisini de haklı bir tepki olarak bulmaya devam ettiğinin altını çiziyor. ğulcu kimliğinin korunmasına yardım ettim. Başka bir ekip de yann aynı şeyi yaparsa, onlara da elimden geldiğince karşı korum. Çünkü içinde olsam da ol- masam da SHP'nin harcma biraz da be- nim siyaset ve Türkiye'yle ilgiii özlem- lerim, hülyalanm ve düşlerim kanşmış- tır. Partinin kötüye kullanıLmasını ve kötüye gitmesini elimden geldiğince ön- lemeye çalışmam çok doğaldır. değin hiçbir parti yöneticisiyle konuşma- dım. Konuşmalar ve değerlendirmeler benim dışımda ve benim duşüncem ahn- maksızm geüşiyor. — Geçen kurultayda etkin bir biçim- de bugünkü yönetimi desteklemiştiniz ve herkes sizin kumltaydan hemen sonra çagrı almanızı beküyordu. Bunun yapıl- mamış olmasını neyle açıklıyorsunuz? GÜRKAN — Benim kurultayda bu- — Partiden aynlmanız ve ardından pob'tikayı bırakmanız kamuoyunda tam anlaşılamadı. Niçin partiden aynlmıstı- nu ve politikayı bırakmıştımz? GÜRKAN — Partiden aynlmanın ve politikayı bırakmamn nedenleri ayn ay- rıdır. Partiden ayrılmamın nedeni bir büyük haksızlık ve hoşgörüsüzlüğe karşı direnme hakkımı kullanmış olmamdır. Ben çok sevdiğim hocalık mesleğimden ve üniversiteden de bir avuç asistana haksızlık yapılıp üniversiteden uzaklaş- tırıldılar diye aynldım. Politikacıların genellikle duygulu, vefalı ve tepkili ol- mamalan gerektiği düşünülür. Ben öy- le düşünmüyorum. Haksızlık, adaletsiz- •lik ve hoşgörüsuzlük karşısmda gerekirse kişisel bedelini ödeyerek gösterilecek tepkiler, geleceğin daha duyarlı, adii ve hoşgörülü olmasını sağlayacaktır. Bu nedenle Kürt kökenlilerin partiden ihra- cıyla ilgiii olarak istifa noktasma varan tepkimi halen daha haklı sayıyorum. Hele şimdilerde Ortadoğu'daki son ge- lişmeler, Kürt kökenli yvırttaşlarımızın ülke bütünlüğüne gönüllü olarak kazan- dırılmalannın önemini daha da yaşam- sal bir duruma getirmiştir. Bunun yolu da ancak eksiksiz bir demokrasi, derin bir hoşgörü ve içten bir sevecenliktir. İ€Rİ€EK CUNEYT ARCAYUREK YAZIYOR Kalbinin Yansı Başbakanlıkta Yansı Köşkte Bir Başbakaıfla...ANKARA — "Ganimet masasında yer bulamayan TÖ, ken- di başına sofra kurmaya çalışırken" devlet yönetimindeki acavjplıklere yenilerinı ekliyor. TÖ, yönetimdekileri adam yerine koymuyor. Gizli görüş- meler düzenliyor. Gizli bilgilerin devletin bir numaraJı yöne- ticilerine günler geçtikten sonra verilmesine olanak sağla- yacak uygulamalan umursamaksızın yürütüyor. Bir iki gündür üzüntüsünü belli etmemeye çabalayan bir Başbakan'la, yüz yüze kaldıklan gercekleri artık şakaya vu- rarak geçiştirmeye çalışan hükümet üyeleri var orta yerde. Galiba bu hükümetten ve üyelerinden fazla şeyler bekli- yoruz. Örneğin Halil Şıvgın mı yoksa İmren Aykut hanımla Adnan Kahveci veya Cengiz Altınkaya mı TÖ'ye direnecek? Çankaya'nın baş sorumlu hükümetten ayn uygulamalara ge- çerek bilgi gizlemesine adı geçen bakanlar mı veryansın edecek! Ne var ki, Türkiye saltanat sürecinin yeni bir döneminden geçiyor. Devlet göruşlerini temsil etmekle yükümlü hayalpe- rest Çankaya'ya karşı, devletin öteki kurumları, devletin ge- leceğıyle ilgiii gerçek gorüşleri savunuyor O denli kaygı verici gelişmeler oluyor ki, sakınganlığıyla ünlü Oktay Ekşi, "Türkiye'nin Irak'la ilişkilerini artık ülkerro- zin ve ulusumuzun çıkarları değil, TÖ'nün Saddam Hüse- yin'e olan 'şahsi nefreti' belirliyor" demekten kendini alamıyor. Bir iki gündür vurguladıklarımızı özetleyen yorumlar ço- ğalıyor. Kürt liderlerin bağımsız bir Kürt devletini "şimdilik hayal" gördükleri, ancak gelecekte bağımsız bir Kürt dev- leti kurmayacaklannı JQ konusmalarıvla söviedikieri ne de 'y> Konuşmaıanyıa Kurtlere dupeduz siyasal destek verirken Akbulut "bizim açımızdan bir manası olmadığını" « c,»oı — söylüyor. Kuşkusuz (TÖ tarafından) ortaya Akbulut, devletin asker- atıiırken bu görüşme- s'ıvil yüksek kademeleh ierinyap.id.ğ.düşünü- adına bu gorüşleri TÖ'ye lunce ınsan bir kere k savunuvor daha endişeleniyor" *!?;?' savunuyor. diyor. Siyaset adamlı- DiyecekSiniZ Kl, ğıyia biriikte olmadığı- Akbulut'un kalbinin yarısı mız Turgut Sunaip gi- Başbakanlık'ta ise yarısı bi istihbaratı sağlam, Knlk'tGriir Rıınıin kimiodaklarlasıkıfıkı ™ŞK Wair. DUgun birinsan "emin yerier- söyledıklerını yann TÖ den aidığı biigiyi" ak- koşutunda değiştırebilır. tararak Suriyede Bu da Türkiye'nin ayıbı, PKK'nın yetiştirdiği n e ' adamları, Talabani'nin ne söyledikleri ne de böyle bir güvence ver- dikleri yazılıyor. Prof. Şükrü Gürel "Batı'da Sevr rüzgâr- de eyalet tasarımları Irak'a getirerek Türkiye'ye sürdüğünü öne sürüyor. Gazetelerde günlerdir yayımlanan çeşitli görüsler arastn- daki tartışmalarla irdelemelerin binde biri, önceki gece an- cak iki saat toplanan Bakanlar Kurulu'nda yapılmıyor. Bir bağnaz görüşle üniter devletie ilgiii bakışları ıçeren bir ko- nuşmadan sonra sözcü Kemal Akkaya, "hükümet görüşle- rinde herhangi bir sapma" olmadığını bildiriyor. Sözcü, TÖ'nün âçıkladığı, ancak zamanı geldiğinde Tür- kiye'yi hangi açmazlarm içine iteceği bilinmeyen politikayı da hükümetin "teyit ettiğini" söylüyor. "Müstakil Kürt dev- leti kurulması durumunda Türkiye duruma müdahale ede- cekmiş!" TÖ, Irak'ta "yeni bir devlet düzeni" gerçekleşsin diye etîn- den geienı yaparken; tam tersini konuşan Başbakan, "Irakta ne gibi bir idarenin oluşacağı hakkında yönlendirici değiliz" diyor. "Devlet sırlannı ifşa etmekten" oturduğu koltuk sayesin- de sanık olmaktan kurtulan TÖ'yü "görüşmeleri açıkladığmdan" Başbakan kınıyor. Hatta kendi üslubuyla TD'yle dalga geçiyor. TÖ, konuşmalarıyla Kurtlere düpedüz siyasal destek ve- rirken Akbulut "bizim açımızdan bir manası olmadığını" söylüyor. Kuşkusuz Akbulut, devletin asker-sivil yüksek kademele- ri adına bu gorüşleri TÖ'ye karşı savunuyor. Diyeceksiniz ki, Akbulut'un kalbinin yarısı Başbakanlık- ta ise yarısı Köşk'tedir. Bugün söylediklerini yann TÖ koşu- tunda değiştirebilir. Bu da Türkiye'nin ayıbı, ne yapalım? YÜZYIL ÇAUŞANLABININ SAVI Polisin merakı haberkaynağı ANKARA (Cumburiyet Bü- rosu)— 10 gün kadar gözaltm- da tutulduktan sonra serbest bırakılan Yüzyıl dergisi Anka- ra burosu çalışanları, Ankara DGM Başsavcısı Nusref Demi- ral'ın, "gizh" örgüt soruşturma- sı" yürüttüklerine ilişkin açık- lamasına karşın, emniyette bu yonde sorgulanmadıklarını, kendilerine haber kaynakları konusunda sorular sorulduğu- nu söylediler. Dergi avukatları da dergiye karakol kurulması, çalışanları- na işkence yapılması, TRT'den "suçlu" gibi teşhir edilmeleri konularında, İçişieri Bakanlığı, Ankara Valiliği ve Emniyeti, DGM Başsavahğı ile TRT hak- kında yargı yoluna başvuracak- larını söylediler. Yüzyıl dergisi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Mehmet Bedri Gültekin, derginin Anka- ra Bürosu'nda düzenlediği ba- sın toplantısında, dergideki bel- ge ve dokümanlarla biriikte, mutfaktaki çay fincanlannın bile polis tarafından götürüldü- ğünü söyledi. Dergi çalışanlarına emniyet- te askıya alma, elektrik verme, haya sıkma, soğuk suya tutma gibi işkenceler uygulandığını, tutuklanan idare müdürü Gü- ner Tokgöz'ün bu nedenle adli tabip tarafından hastaneye sevk edildiğini belirten Gültekin, "Arkadaşlanmıza haber kay- naklannı söylemeieri için işken- ce yapılmıştır" dedi. 4 Halk adına 9 soygun Kutlu ifade vercfi İstanbul Haber Servisi — Ya- gili olmadığını, ancak TKP-ML sadışı TKP-ML TİKKO örgütü TİKKO üyesi olarak "halk adına, aralannda Em. Albay adına" Tekel deposu eylemini Rıfat L'ğurlutan'ın öldürülme- gerçekleştirdiğini söyledi.Duruş si ve Tekel Ümraniye deposu- ma, diğer sanıklann sorgusunun nun soyulmasının da bulundu- yapılması için ertelendi. ğu eylemleri gerçekleştirdikleri savıyla haklannda dava açılan 4 kişinin yargılanmasına baş- landı. İstanbul 1 No'lu DGM'deki duruşmada iddianame okundu. İstanbul Haber Servisi — Sanıklar Halit Çakıroglu, Seyit Türkiye Birleşik Komünist Par- KUIekçi, Burhan Kartal ile tisi Genel Sekreteri Haydar Mehmet Yeşilcalı'nın ocak Kutlu, "komünizm propagan- 1991'de meydana gelen Ümra- dası" yaptığı gerekçesiyle Istan- niye Tekel deposu soygunu ile bul DGM'de ifade verdi. Kut- 1990'da Em. Albay Rıfat Uğur- lu, "Komünist Parti yöneticisi lutan'ın öldurülmesi eylemleri- olarak kongrede neyin propa- ne katıldıklan ileri surüldü. gandasını yapmam bekleniyor- Halit Çakıroglu ile Seyit Külek- du acaba?" şeklinde konuştu. çi'nin idamı, Burhan Kartal ile Haydar Kutlu hakkında, Mehmet Yeşilcalı'nınsa 36 yıl TBKP'nin 28 Ekim 1990'da ya- hapisleri istendi. pılan Bakırköy kongresindeki Duruşmaya katılan sanıklar- konuşmasında "komünizm dan Halit Çakıroglu, Rıfat propagandası" yaptığı savıyla L'ğurlulan'ın öJdürülmesiyie il- soruşturma açılrrustı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle