Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 MART 1991 HABERLER CUMHURİYET/5
Köseoğhı
tekstilci
• ANKARA (ANKA) —
ANAP tstanbul Milletvekili
Leyla Yeniay Köseoğlu,
tekstilci oldu. ANKA'nın
edindiği bilgiye göre Yeniay
Tekstil Ithalat-lhracat,
Sanayi ve Ticaret Limitcd
Şirketi adıyla kurulan ve 10
milyon lira sermayeye sahip
bulunan şirketin merkezi
Istanbui'da bulunuyor.
Şirket; ytln, pamuk, örme,
dokuma, sentetik, triko,
mensucat, mefrusat,
konfeksiyon, halı, kilim,
deri, güderi, suni deri ve
ayakkabı gibi tekstil
ürünlerini satacak. Şirket,
bu tür tekstil üriinlerinin
yapımında kullanılan
hammaddeleri saiın aJıp
işleme ve bunları son ürün
haline getirme işleriyle de
uğraşacak. Şirketin, tekstil
ürünlerinin ithalat ve
ihracatı konularında da
faaliyet göstereceği
öğrenildi.
Hükümet
gitmeli
• TEKİRDAĞ
(Cumhuriyet)— Sosyal
demokrat Halkçı Parti
Genel Sekreteri Hikmet
Çetin, ülkede iktidar
boşluğu olduğunu, halk
tarafından destek
verilme>
r
en bu azınlık
hükümetinin bir an önce
gitmesinın ülke yararına
olacağını söyledi. Hikmet
Çetin, Tekirdağ
Belediyesi'nin bir firmaya
"Yap yanfeını al" modeliyle
yaptırmakta olduğu 114
işyerinin belediye iş
merkezinin temel atma
törenine katıldı. Çetin,
burada ve daha sonra
belediye tiyatro salonunda
halk ve partililere hitaben
bir konuşma yaptı.
Konuşmasırun büyük
bölümünde ANAP
iktidanyla Özal'ı eleştiren
Hikmet Çetin, "Türkiye'de
demokrasiye geçtiğimizi
sandığıraız 12 Eylül dönerai
de dahil ülkede hanedanük
dönemi başladı. Özal, ne
parlamento ne de hükümet
tanjyor. Memleketi
Çankaya'dan yönetmeye
çalışıyor. Bugünlerde
Türkiye'de gündemi
oluşturan birinci madde
Özal'dan kurtulmaktır"
dedi.
Karakaş:
UyanJıııadnıı
• lç Politika Servisi —
SHP Istanbul ll Başkanı
Ercan Karakaş gazetelerde
yer alan "Karakaş uyanldı"
başlıklı haberlerin doğru
olmadıfını açıkladı.
Karakaş MYK'dan herhangi
bir uyarı almadığını
belirttiği açıklamasında
Genel Sekreter Hikmet
Çetin'Ie telefonda
görüştüğunü ve pari içi
gelişmeierie SHP'nin
ıstanbul'daki oy oranı
konusunda karşılıklı
düşüncelerin dile
getirildiğini söyledi.
Karakaş açıklamasında
şöyle dedi: "Ayrıca II
Yönetim Kurulu olarak
henüz bir kamuoyu
araştırması yapmadık. Söz
konusu araştırma KAMAR
tarafından yapılmış ve
basında yer almıştır. Bu
araştırmada SHP'nin oy
oranı yüzde 0.5 olarak
görülmektedir. Biz il
yönetim kurulu olarak
bunun nedenlerinin aynntılı
bir şekilde
araştırılmasından ve enerjik
bir biçimde aksaklıkların
üzerine gidilmesinden
yanayız!'
Ceza erteleme
• ANKARA (AA) —
Adalet Bakanı Mahmut
Oltan Sungurlu,
Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın önerisi ile gündeme
gelen cezaların tecil
edilmesine ilişkin tasarının
tamamlanmak üzere
olduğunu söyledi.
Sungurlu, ayrıca 2932 sayılı
Türkçenin kullarumı ile
ilgiii yasanın yok
sayılabileceğini belirtti. Bu
durumda, hazırlanan yeni
tasan da geçersiz sayılacak.
Adalet Bakanı Sungurlu,
TBMM'de gazetecilerin
sorularını yarutladı.
Sungurlu, İnfaz Yasası'nda
cezaların ertelenmesi ile
ilgiii değişiklik yapılması
yolundaki çalışmanın
bakanlıkta sürdürüldüğünü
bildirdi.
Genel merkez Gökbel ve Postacı'nın savunmalannı istedi
SHP'de ifadeler alınıvorA N K A R A
(Cumhuriyet
Bıirosu) —
SHP Genel
Merkezi, Genel
Başkan ErdaJ
tnönü'yü ve
parti yönetimini eleştiren de-
meçler veren milletvekilleri Mu-
sa Gökbel ve Hilmi Ziya Posta-
cı'nın savunmasını istedi. Genel
Sekreter Yardımcısı Mebmet
Mogultay imzasıyla Gökbel ve
Postacı'ya gönderilen yazılarda
söz konusu beyanlann kendile-
rine ait olup olmadığı soruldu.
Eski genel sekreter Deniz
Baykal ve arkadaşlan, gelişme-
lerin "yapükları saptamaları
doğruladıgı" görüşünü ortaya
koyarken înönü, "Dogru bildi-
gimiz yolda gidelim. Çünkü
DSP'ye çağn yapıyoruz, 'Niye
yaptınız?' diyorlar. Çağrı yap-
nuyornz, 'Kurultayda söz verdi-
niz, niye çağrı yapmıyorsunuz?'
diye eleştiriyoriar" dedi.
Önceki gün toplanan
MYK'da son gelişmeler değer-
lendirildi. Alınan bilgilere göre
Inönü, başlangıcta, bazı millet-
vekillerinin çıkışlanna karşı,
"Kunıltay öncesinde böyle şey-
lideri Erdal İnönü, "Kurultay öncesi böyle şeyler olur'
derken bazı MYK üyeleri "Sorun siz de değilsiniz, pjarti
yıpranıyor" görüşünü savundular. Bunun üzerine Gökbel
hakkında disiplin soruşturması açılmasına karar verildi. Daha
sonra Hilmi Ziya Postacı'ya da bir yazı gönderilerek
"beyanların kendisine ait olup olmadığı" soruldu.
ler olur. Herkes elestiri yönelle-
bilir. Yumuşak davranılması ve
sessiz kalınması gerekir" karşı-
hğını verdi. Ancak bazı MYK
üyeleri, "Saldınlar yalnız size
karşı değil, parti yöneticüeri ve
yönetime de yöneliyor. Sorun siz
de degilsiniz, parti yıpranıyor"
göruşünu savundular. Bu aşa-
madan sonra özellikle Gökbel'in
beyanları uzerinde duruldu ve
"disiplin soruşturması" açılma-
sına karar verildi. Bunun üzeri-
ne genel sekreter yardımcıların-
dan Mehmet Mogultay, dün
Gökbel'e, açıklamalannın da yer
aldığı gazete kupürlerini ekledi-
ği yazılı kurye ile göndererek ya-
zılı savunmasını istedi. Mogul-
tay, Gökbel'e, "Beyanların ken-
disine ait olup olmadığını"
sordu.
Gökbel, ayın 18'ine kadar sa-
vunmasını genel merkeze ilete-
cek. Beyanlann kendisine ait ol-
duğunu kabul ederse "büyük
olasılıkla" merkez disiplin kuru-
luna sevk edilecek. Burada Gök-
bel'e verilebilecek en ağır ceza-
nın "gecid ibraç" olabileceği be-
lirtiliyor.
Sertleşme belirtileri
MYK'da Gökbel hakkında
soruşturma açılması dışında şu
noktalar uzerinde duruldu:
"• Çalışmalan sona eren ye-
ni alternatif anayasanın
MYK'da görüşiildiikten sonra,
öniimüzdeki günlerde bunun
için özel olarak PM'nin toplan-
tıya cagrılması.
• Çevre raporunun da
MYK'da görüşüidükten sonra
PM'ye sunuiması, bunun için
ayn bir toplantı düzenlenmesi.
• Laiklik ve devletin demok-
ratikleştirilmesi raporları da
öniimüzdeki günlerde son biçi-
mini alacağına göre bunların da
PM'de görüşülerek kamuoyuna
sunulması.
• Bazı milletvekillerinin ve
parti içi nıuhalefetin çıkışlan,
partiye zarar veriyor. Bu tartış-
malar arasında dışa dönük ça-
lışmalar ikinci plana itildi, bu
arada bazırlanan af yasa öneri-
si gozJerden uzak kaldı."
İnönü'nün bu görüşmeler sı-
rasında bir ara "Yapılmak iste-
nen şeyler gercekleri degiştir-
mez. KamuoyunuD ve kurulta-
yın sonucunu degiştirmez. Ar-
kadaşlar konussunlar. Biz yap-
tıklarımıza bakalım, nasıl yap-
tıgımızı görecekler" biçiminde
ifadelerde bulunduğu da belir-
tilirken, "sahte üye yazımı" id-
diasıyla Ankara il örgütü ile çe-
kışmeye giren Çankaya ilçe or-
gütu hakkında yapılacak işlemin
Ankara üorgütünün inisiyatifi-
ne bırakılması kararlaştırıldı.
Yine "2. Genel Merkez" olarak
adlandınlan Baykal ve arkadaş-
larına para yardımı kampanya-
sı açan Marmaris ilçe yönetimi-
nin uyanlması konusu ise önu-
müzdeki salı gunü toplanacak
MYK'da "büyük olasılıkla"
gündeme gelecek.
Genel merkez yönetimi, " 3 .
Dünyacıiar" olarak adlandınlan
milletvekillerinin çıkışlannı da-
ha çok "tabansız kalmalanna"
bağlarken, bu milletvekillerinin
yeni çıkışlanna ve "partiye za-
rar verici girişimlerine engel ol-
ma, gerekirse tüzüğü işletme"
tavrma yaklaştı. Baykal ve arka-
daslarının ise kendi aralannda
yaptıklan değerlendirmelerde,
gelişmeleri "beklenen bir
sonuç" diye niteledikleri ve bu-
nu "siyaset tıkanmış, parti
üretemiyor" yoiundaki sapta-
malarının doğrulandığı biçimin-
de değerlendiriyorlar.
"3. Dünyacılar" olarak adlan-
dınlan milletvekilleri ise bundan
sonra partinin önüne "somut
öneri ve projeler koyarak, par-
tide birlik ve butunluğu sağlaına
çabalarına devam edeceklerini"
söyluyorlar.
Akbulut'ıııı zor günü
Başbakan, dün
önce bilim
politikalan
konusunda Prof.
Dr. Türk'ün
eleştirilerini dinledi,
daha sonra "olağan
heyet kabulünde"
İstanbul il kongresi
konusunun
gündeme gelmesine
sinirlendi.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) — Başbakan Yıldınm Ak-
bulut dün sıkıntılı bir gun yaşa-
dı. Önceki gün gazetelerdeki
"Başbakan, Talabani görüşme-
sini sonradan oğrendi" haberle-
rinden duyduğu rahatsızlığı gü-
lerek geçiştirmeye çalışan Baş-
bakan, dun de önce bilim ala-
nındaki uygulamalara yöneltilen'
eleştirileri dinlemek zorunda
kaldı, ardmdan ANAP'lı il ge-
nel meclisi üyelerinin İstanbul il
kongresi konusundaki eleştirile-
rine sinirlendi. Akbulut, Prof.
Dr. Hikmet Sami Türk'ün eleş-
tirilerini sessizce dinledi, daha
sonra ANAP'lı il genel meclisi
üyelerinin konuşmalarına "Ya
siz konuşun ya biz" diye tepki
gösterdi.
Akbulut dün sabah önce,
Türkiye İş Bankası'nın 1990 bü-
yük ödüllerinin dağıtım töreni-
ne katıldı. Akbulut, ticaret hu-
kuku alanında büyük ödül ka-
zanan Prof. Dr. Hikmet Sami
Türk'ün, doğrunun ve gerçeğin
açıklanmasmın her zaman hoş
karşılandığını anımsatarak, uy-
gulanan bilim politikalannı eleş-
tiren konuşmasını asık bir surat-
la dinledi.
Prof. Dr. Hikmet Sami Türk
konuşmasmda, yeni bilgi ve tek-
nolojiler üretilen bir dünyada
çağı her gün yeniden yakalama
gereğine işâret ederek şunları
söyledi:
"Bunu basarabilmenin ilk ko-
şulu olan bilimin geMşmesi ve bi-
lim adamı yetişmesi için gerekli
ortam ise tam olarak sağlanmış
degildir. Bilimsel çalışmalann
temel kurumları olan üniversi-
teler, cumhuri>et döneminde bi-
le birkaç kez budanmıs: bu ara-
da son on yıl içinde yarası ko-
lay kolay kapanamayacak bi-
çimde büyük kan ka\bına ugra-
mıştır. Bilim adamlığı, bir mes-
lek veya >uşama biçimi olarak
çekiciliğini yitirmistir. Toplum-
AKBULUT — Eleşürikre bedef oldu.
sal degerler sistemimizde de bi-
limin ve bilim adaraının yeri
hayli arkalardadır."
E|er Türkiye çagın gerisinde
kalmak istemiyorsa üniversite
içinde veya dışında bilimsel ça-
lışmalann gelişmesi için gerekli
maddi ve manevi ortamı hazır-
laması gereğine değinen Prof.
Dr. Türk, "Bilime >apılacak ya-
tınm, sonuçları uzun vadede
alınsa da, dogrudan dognıva ül-
kenin geleceğine yapılan
yatırımdır" dedi.
istanbul kongresi
Akbulut daha sonra "olagan
heyet kabulleri" için ANAP Ge-
nel Merkezi'ne gitti. Başbakan
burada da bir sürprizle karşılaş-
tı. 73 iJden gelen il genel mec-
lislerinin ANAP'lı üyelerini ka-
bulü sırasında İstanbul il kong-
resi konusu gündeme geldi ve
tartışma çıktı.
Manisa İl Genel Meclisi üye-
leri İstanbul il kongresini eleş-
tirince, salonda Semra Özal'ın
adaylığını destekleyenlerle kar-
şı çıkanlar arasında sert atışma-
lar oldu. Salonda bulunan bazı
üyeler toplantıyı terk ettiler. Ma-
nisah üyeler konuşmalannda
şunları dile getirdiler:
"Yakın akraba ilişkiieri fazla
olmadan, bundan sonraki ço-
cuklann sakat dogmasını önle-
memiz lazım. Anaçlaşmış, işe
>-aramayan anlarla yönetim ol-
maz. Çalışan kol kesilmemeli.
Demokrasi var deniyor. O za-
man buna herkes uysun. Hak-
tan söz ediliyor, ama partide
hak yeniyor."
Başbakan Akbulut bu konuş-
malar üzerine mikrofonu eline
alarak sinirli bir ifadeyle "Ya siz
konuşun ya biz. Ben konuşma-
yacağım, siz aniatın" dedi. Bu-
nun üzerine il genel meclisi üye-
leri arasında tartışmalar basla-
dı. ANAP Genel Başkan Yar-
dımcısı Metin Gürdere araya gi-
rerek tartışmayı önlemeye
çalıştı.
İl Genel Meclisi Üyeleri Bir-
liği Başkanı Mehmet Akyol, sü-
renin sınırlj olması nedeniyie
konuşmalann kısa yapılmasını
istedi. Bunun üzerine salonda-
kiler itiraz ettiler ve bir üye kal-
karak "Yılda bir gün sorunları-
mızı uzun uzun anlatma fırsalı
vermiyorsanız taban ile tavan
arasında kopukluk var
demektir" dedi.
Bunun üzerine Başbakan Ak-
bulut sinirlenerek mikrofonu ye-
niden eline aldı ve şunları
söyledi:
"Arkadaşlar. bizJer TBMM
toplantısına katılmak zonında-
yız. O nedenle kısa konuşmanız
istendi. Eğer benim konuşmamı
istemiyorsanız ben konuşmam,
siz konuşun. Öyle taban ile ta-
van arasında baglar kopuyor gi-
bi hamasi laflar soylemeye gerek
yoktur. Onun bir manası yoktur
kardeşim. Onu bilesin. Madem
öyle, ben konuşmuyorum. siz
konuşun."
Daha sonra söz alan Elazığ İl
Genel Meclisi uyesi Şevki Gü-
naydın, "İstanbul il kongresinin
konuşulma yeri burası degil"' de-
di. İl genel meclisi üyelerinin so-
runlarma degindi. Günaydın,
"Bağ-Kur ayda 130 bin lira pa-
ra veriyor. Yann secim olduğun-
da muhalefet partilerinden biri,
bu kadar maaş alan birini kür-
süye çıkarsa ve eleştirse ne diye-
ceksiniz? Bu, partimiz için kü-
für olur" dedi.
Bu sırada Başbakan Akbulut,
yanında oturan Birlik Başkanı
Mehmet Akyol ile kısa bir ko-
nuşma yaptı ve AkyoPun anon-
su ile konuşmaya başladı.
Akbulut, il geneJ meclisi üye-
lerinin sıkıntılannı yakından bil-
diğini belirterek "Sizler yöreni-
ze hizmet edebilmek için bu yo-
lu seçmiş insanlarsınız" dedi.
Akbulut, konuşmasını muhale-
feti eleştirerek sürdürdü. Akbu-
lut'un konuşması sırasında üye-
lerden biri, "10 Kasım'da Anıt-
kabir'e gitmeyenlere, miili konu-
larda bir araya gelmeyenlere
Türk milleti her zaman ders
verecektir" diye laf attı. Akbu-
lut, bunun üzerine "Sizi
kutluyorum" diyerek ayağa
kalktı ve alkışlamaya başladı.
Salondakiler de Akbulut'a ka-
tıldılar.
Ecevit
MtT
başbakanı
dışladı
ANKARA (ANKA) — DSP
Genel Başkanı Bülent Ecevit,
Cumhurbaşkanı. Turgut Özal-
m, Kürtlerle ilgiii gelişmeler ko-
nusunda da "çelişkili, belirsiz
ve tutarsız" politika izlediğini
belirtti ve "Sayın Özal, her sa-
bah aklına nasıl bir düşünce
eserse, o düşunceye göre ülkeyi
sağa sola savura savura bir la-
raflara götüruyor. ama nereye
götürduğünü sanırım kendisi
de bilmiyor" dedi. Ecevit, bu
gelişmelerin ülke>i anarşiye gö-
türdüğünü ve bundan da çok
kaygı duyduğunu beh'rtirken
"Özal'ın yalpalamasından do-
layı ABD'nin bile kendisini iz-
lemekte zorlandıgını" <>o>ledi.
Bülenl Ecevit, ANKA'nın so-
rularını yanıtlarken Türkiye'de
askerlerin demokratik hukuk
devleti kurallan içinde, kaygıla-
rını ve dusüncelerini belırtme
yollan aradıklarına tşaret etti.
Askerlerin, Körfez krizi sırasın-
da, Özal'ın izlediği politıkayı
bir ölçüde "bu yoldan
engelJe>
r
ebildiklerini" anımsa-
tan Ecevit şöyle konuştu:
"Bunda yadırganacak bir şey
yok. Çünkü siyasal kararları
daima siyasal güçler vermelidir.
Demokrasi açısından sağlıklı ve
gerekli olan budur. Siyasal ka-
rarlar alınırken belli devlet ku-
ruluşlarının göruşlerini de al-
mak zorunludur. Dış ilişkilerle
ilgiii olarak bu konuda iki ku-
rumun büyük rolu vardır. Biri
Silahlı Kuvvetler, diğeri Dışiş-
leri'dir. Sayın Özal, biryandan
hükümeti ve Meclis'i dışlarken
diğer yandan Silahlı Kuvvetler'i
ve Dışişleri'ni de devre dışında
bırakmaya çalışıyor ve bunu de-
mokrasinin, sivUleşmenin gere-
gi imiş gibi gösteriyor. Oysa,
önemli olan ilişkilerin tûrü, di-
yalogun türii ve ölçüsüdür. Ya-
ni siyasal karar yetkisi daima si-
yasal otoritenin elinde kalma-
lıdır, ama o siyasal kararian
alırken mutlaka belirli devlet
kuruluşlannın gorüşleri de bağ-
layıcı olmasa da alınmalıdır.
Yoksa devlet, devlet olmaktan
çıkar. Sayın Özal ise devlet ta-
nımıyor, kural tanımıyor. Ku-
rallardan şikâyet edilebilir, ama
kurallar değiştirilebilir. Ama
bir devlet ya da toplum, kural-
sız yaşayamaz. Birtakım kural-
lar terk ediiecekse, mutlaka on-
lann yerine yeni ve daba geceıii
olan kurallar getirmek gerekir!'
Gürkan SHP'nin tavır geliştirmesini bekliyor
ŞENAY KALKAN
SHP'nin kurucu genel başkanı olan,
ancak geçen yıl Paris'te yapılan Kürt
konferansına katılan milletvekillerinin
partiden ihraç edilmesi üzerine "Bardağı
taşıran son damia" diyerek SHP'den is-
tifa eden Aydın Güven Gürkan'ın yeni-
den partiye dönmesi gündeme geldi.
SHP Milletveküi Fikri Sağlar'ın önerisi
parti kamuoyunda tartışıürken Aydın
Güven Gürkan kendisine SHP'den hiç-
bir teklifîn gelmediğini söyledi. Gürkan,
sorularımızı yanıtlarken "Parti yöneti-
cilerinin bir tavır geliştirmesini bekleye-
ceğim. Partinin karar hakkına saygı
duydugum gibi kendi karar hakkımı da
saklı tutuyorum" dedi.
Aydın Güven Gürkan'a yönelttiğimiz
sorular ve yanıtları şöyle:
— SHP'ye ve aktif politikaya yeniden
dönüşünüz konuşuluyor. Yeniden döne-
cek misİBİz?
GÜRKAN — Aktif politikaya yeni-
den dönmemle ilgiii olarak son zaman-
larda yoğunlaşan değerlendirmelerin
kaynağı ben değilim. Bu değerlendirme-
ler daha çok parti kamuoyunda ve ken-
diliğinden yapüıyor. Ben de bu değerlen-
dirmeleri basından izliyorum. Bu değer-
lendirmelerin sonuçlanmasını ve parti
yönetiminin bir tavır geliştirmesini bek-
leyeceğim. Partinin karar hakkına say-
gı duydugum gibi kendi karar hakkımı
da saklı tutuyomm.
— Sizinle bugüne değin parti yöneti-
mi hiçbir iliski kurmadı mı, hiçbir öne-
ri getirmedi mi?
GÜRKAN — Hayır. Aktif politika-
ya geri dönmemle ilgiii olarak bugüne
günkü yönetimi desteklemem yeniden si-
yasete dönuş amacı ve niyetiyle yapılma-
mıştı. O bir siyaset ahlakhhğı sorunuy-
du. Hiç kimse bir büyük siyasal partiyi
bir kişisel iktidar güç ve hırs aracı ola-
rak kullanmamalıdiT. Geçen kurultayda
parti kendini böyle bir tehlikeye karşı sa-
vunuyordu ve bu nedenle ben de doğ-
rudan, partinin özgür, bağımsız ve ço-
Aydın Güven Gürkan, SHP'ye yeniden dönüşü
konusunda hiçbir parti yöneticisiyle
konuşmadığını, SHP'ye dönüşüyle ilgiii
konuşmalar ve değerlendirmelerin onun dışında
ve düşünceleri alınmaksızın geliştiğini söylüyor.
Gürkan, SHP'den istifa etmesinin nedeni olan
Kürt kökenli milletvekillerinin ihracıyla ilgiii
tepkisini de haklı bir tepki olarak bulmaya
devam ettiğinin altını çiziyor.
ğulcu kimliğinin korunmasına yardım
ettim. Başka bir ekip de yann aynı şeyi
yaparsa, onlara da elimden geldiğince
karşı korum. Çünkü içinde olsam da ol-
masam da SHP'nin harcma biraz da be-
nim siyaset ve Türkiye'yle ilgiii özlem-
lerim, hülyalanm ve düşlerim kanşmış-
tır. Partinin kötüye kullanıLmasını ve
kötüye gitmesini elimden geldiğince ön-
lemeye çalışmam çok doğaldır.
değin hiçbir parti yöneticisiyle konuşma-
dım. Konuşmalar ve değerlendirmeler
benim dışımda ve benim duşüncem ahn-
maksızm geüşiyor.
— Geçen kurultayda etkin bir biçim-
de bugünkü yönetimi desteklemiştiniz ve
herkes sizin kumltaydan hemen sonra
çagrı almanızı beküyordu. Bunun yapıl-
mamış olmasını neyle açıklıyorsunuz?
GÜRKAN — Benim kurultayda bu-
— Partiden aynlmanız ve ardından
pob'tikayı bırakmanız kamuoyunda tam
anlaşılamadı. Niçin partiden aynlmıstı-
nu ve politikayı bırakmıştımz?
GÜRKAN — Partiden aynlmanın ve
politikayı bırakmamn nedenleri ayn ay-
rıdır. Partiden ayrılmamın nedeni bir
büyük haksızlık ve hoşgörüsüzlüğe karşı
direnme hakkımı kullanmış olmamdır.
Ben çok sevdiğim hocalık mesleğimden
ve üniversiteden de bir avuç asistana
haksızlık yapılıp üniversiteden uzaklaş-
tırıldılar diye aynldım. Politikacıların
genellikle duygulu, vefalı ve tepkili ol-
mamalan gerektiği düşünülür. Ben öy-
le düşünmüyorum. Haksızlık, adaletsiz-
•lik ve hoşgörüsuzlük karşısmda gerekirse
kişisel bedelini ödeyerek gösterilecek
tepkiler, geleceğin daha duyarlı, adii ve
hoşgörülü olmasını sağlayacaktır. Bu
nedenle Kürt kökenlilerin partiden ihra-
cıyla ilgiii olarak istifa noktasma varan
tepkimi halen daha haklı sayıyorum.
Hele şimdilerde Ortadoğu'daki son ge-
lişmeler, Kürt kökenli yvırttaşlarımızın
ülke bütünlüğüne gönüllü olarak kazan-
dırılmalannın önemini daha da yaşam-
sal bir duruma getirmiştir. Bunun yolu
da ancak eksiksiz bir demokrasi, derin
bir hoşgörü ve içten bir sevecenliktir.
İ€Rİ€EK
CUNEYT ARCAYUREK
YAZIYOR
Kalbinin Yansı
Başbakanlıkta Yansı
Köşkte Bir Başbakaıfla...ANKARA — "Ganimet masasında yer bulamayan TÖ, ken-
di başına sofra kurmaya çalışırken" devlet yönetimindeki
acavjplıklere yenilerinı ekliyor.
TÖ, yönetimdekileri adam yerine koymuyor. Gizli görüş-
meler düzenliyor. Gizli bilgilerin devletin bir numaraJı yöne-
ticilerine günler geçtikten sonra verilmesine olanak sağla-
yacak uygulamalan umursamaksızın yürütüyor.
Bir iki gündür üzüntüsünü belli etmemeye çabalayan bir
Başbakan'la, yüz yüze kaldıklan gercekleri artık şakaya vu-
rarak geçiştirmeye çalışan hükümet üyeleri var orta yerde.
Galiba bu hükümetten ve üyelerinden fazla şeyler bekli-
yoruz. Örneğin Halil Şıvgın mı yoksa İmren Aykut hanımla
Adnan Kahveci veya Cengiz Altınkaya mı TÖ'ye direnecek?
Çankaya'nın baş sorumlu hükümetten ayn uygulamalara ge-
çerek bilgi gizlemesine adı geçen bakanlar mı veryansın
edecek!
Ne var ki, Türkiye saltanat sürecinin yeni bir döneminden
geçiyor. Devlet göruşlerini temsil etmekle yükümlü hayalpe-
rest Çankaya'ya karşı, devletin öteki kurumları, devletin ge-
leceğıyle ilgiii gerçek gorüşleri savunuyor
O denli kaygı verici gelişmeler oluyor ki, sakınganlığıyla
ünlü Oktay Ekşi, "Türkiye'nin Irak'la ilişkilerini artık ülkerro-
zin ve ulusumuzun çıkarları değil, TÖ'nün Saddam Hüse-
yin'e olan 'şahsi nefreti' belirliyor" demekten kendini
alamıyor.
Bir iki gündür vurguladıklarımızı özetleyen yorumlar ço-
ğalıyor. Kürt liderlerin bağımsız bir Kürt devletini "şimdilik
hayal" gördükleri, ancak gelecekte bağımsız bir Kürt dev-
leti kurmayacaklannı JQ konusmalarıvla
söviedikieri ne de 'y> Konuşmaıanyıa
Kurtlere dupeduz siyasal
destek verirken Akbulut
"bizim açımızdan bir
manası olmadığını"
« c,»oı — söylüyor. Kuşkusuz
(TÖ tarafından) ortaya Akbulut, devletin asker-
atıiırken bu görüşme- s'ıvil yüksek kademeleh
ierinyap.id.ğ.düşünü- adına bu gorüşleri TÖ'ye
lunce ınsan bir kere k
savunuvor
daha endişeleniyor" *!?;?' savunuyor.
diyor. Siyaset adamlı- DiyecekSiniZ Kl,
ğıyia biriikte olmadığı- Akbulut'un kalbinin yarısı
mız Turgut Sunaip gi- Başbakanlık'ta ise yarısı
bi istihbaratı sağlam, Knlk'tGriir Rıınıin
kimiodaklarlasıkıfıkı ™ŞK Wair. DUgun
birinsan "emin yerier- söyledıklerını yann TÖ
den aidığı biigiyi" ak- koşutunda değiştırebilır.
tararak Suriyede Bu da Türkiye'nin ayıbı,
PKK'nın yetiştirdiği n e
'
adamları, Talabani'nin
ne söyledikleri ne de
böyle bir güvence ver-
dikleri yazılıyor.
Prof. Şükrü Gürel
"Batı'da Sevr rüzgâr-
de eyalet tasarımları
Irak'a getirerek Türkiye'ye sürdüğünü öne sürüyor.
Gazetelerde günlerdir yayımlanan çeşitli görüsler arastn-
daki tartışmalarla irdelemelerin binde biri, önceki gece an-
cak iki saat toplanan Bakanlar Kurulu'nda yapılmıyor. Bir
bağnaz görüşle üniter devletie ilgiii bakışları ıçeren bir ko-
nuşmadan sonra sözcü Kemal Akkaya, "hükümet görüşle-
rinde herhangi bir sapma" olmadığını bildiriyor.
Sözcü, TÖ'nün âçıkladığı, ancak zamanı geldiğinde Tür-
kiye'yi hangi açmazlarm içine iteceği bilinmeyen politikayı
da hükümetin "teyit ettiğini" söylüyor. "Müstakil Kürt dev-
leti kurulması durumunda Türkiye duruma müdahale ede-
cekmiş!"
TÖ, Irak'ta "yeni bir devlet düzeni" gerçekleşsin diye etîn-
den geienı yaparken; tam tersini konuşan Başbakan, "Irakta
ne gibi bir idarenin oluşacağı hakkında yönlendirici değiliz"
diyor.
"Devlet sırlannı ifşa etmekten" oturduğu koltuk sayesin-
de sanık olmaktan kurtulan TÖ'yü "görüşmeleri
açıkladığmdan" Başbakan kınıyor. Hatta kendi üslubuyla
TD'yle dalga geçiyor.
TÖ, konuşmalarıyla Kurtlere düpedüz siyasal destek ve-
rirken Akbulut "bizim açımızdan bir manası olmadığını"
söylüyor.
Kuşkusuz Akbulut, devletin asker-sivil yüksek kademele-
ri adına bu gorüşleri TÖ'ye karşı savunuyor.
Diyeceksiniz ki, Akbulut'un kalbinin yarısı Başbakanlık-
ta ise yarısı Köşk'tedir. Bugün söylediklerini yann TÖ koşu-
tunda değiştirebilir.
Bu da Türkiye'nin ayıbı, ne yapalım?
YÜZYIL ÇAUŞANLABININ SAVI
Polisin merakı
haberkaynağı
ANKARA (Cumburiyet Bü-
rosu)— 10 gün kadar gözaltm-
da tutulduktan sonra serbest
bırakılan Yüzyıl dergisi Anka-
ra burosu çalışanları, Ankara
DGM Başsavcısı Nusref Demi-
ral'ın, "gizh" örgüt soruşturma-
sı" yürüttüklerine ilişkin açık-
lamasına karşın, emniyette bu
yonde sorgulanmadıklarını,
kendilerine haber kaynakları
konusunda sorular sorulduğu-
nu söylediler.
Dergi avukatları da dergiye
karakol kurulması, çalışanları-
na işkence yapılması, TRT'den
"suçlu" gibi teşhir edilmeleri
konularında, İçişieri Bakanlığı,
Ankara Valiliği ve Emniyeti,
DGM Başsavahğı ile TRT hak-
kında yargı yoluna başvuracak-
larını söylediler.
Yüzyıl dergisi Genel Yayın
Yönetmen Yardımcısı Mehmet
Bedri Gültekin, derginin Anka-
ra Bürosu'nda düzenlediği ba-
sın toplantısında, dergideki bel-
ge ve dokümanlarla biriikte,
mutfaktaki çay fincanlannın
bile polis tarafından götürüldü-
ğünü söyledi.
Dergi çalışanlarına emniyet-
te askıya alma, elektrik verme,
haya sıkma, soğuk suya tutma
gibi işkenceler uygulandığını,
tutuklanan idare müdürü Gü-
ner Tokgöz'ün bu nedenle adli
tabip tarafından hastaneye sevk
edildiğini belirten Gültekin,
"Arkadaşlanmıza haber kay-
naklannı söylemeieri için işken-
ce yapılmıştır" dedi.
4
Halk adına
9
soygun
Kutlu
ifade vercfi
İstanbul Haber Servisi — Ya- gili olmadığını, ancak TKP-ML
sadışı TKP-ML TİKKO örgütü TİKKO üyesi olarak "halk
adına, aralannda Em. Albay adına" Tekel deposu eylemini
Rıfat L'ğurlutan'ın öldürülme- gerçekleştirdiğini söyledi.Duruş
si ve Tekel Ümraniye deposu- ma, diğer sanıklann sorgusunun
nun soyulmasının da bulundu- yapılması için ertelendi.
ğu eylemleri gerçekleştirdikleri
savıyla haklannda dava açılan
4 kişinin yargılanmasına baş-
landı.
İstanbul 1 No'lu DGM'deki
duruşmada iddianame okundu. İstanbul Haber Servisi —
Sanıklar Halit Çakıroglu, Seyit Türkiye Birleşik Komünist Par-
KUIekçi, Burhan Kartal ile tisi Genel Sekreteri Haydar
Mehmet Yeşilcalı'nın ocak Kutlu, "komünizm propagan-
1991'de meydana gelen Ümra- dası" yaptığı gerekçesiyle Istan-
niye Tekel deposu soygunu ile bul DGM'de ifade verdi. Kut-
1990'da Em. Albay Rıfat Uğur- lu, "Komünist Parti yöneticisi
lutan'ın öldurülmesi eylemleri- olarak kongrede neyin propa-
ne katıldıklan ileri surüldü. gandasını yapmam bekleniyor-
Halit Çakıroglu ile Seyit Külek- du acaba?" şeklinde konuştu.
çi'nin idamı, Burhan Kartal ile Haydar Kutlu hakkında,
Mehmet Yeşilcalı'nınsa 36 yıl TBKP'nin 28 Ekim 1990'da ya-
hapisleri istendi. pılan Bakırköy kongresindeki
Duruşmaya katılan sanıklar- konuşmasında "komünizm
dan Halit Çakıroglu, Rıfat propagandası" yaptığı savıyla
L'ğurlulan'ın öJdürülmesiyie il- soruşturma açılrrustı.