22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ŞUBAT 1991 * * * * CUMHURİYET/17 BREZİLYA, RtO'YA HAZIRLANIYOR — Rio de Janeiro^ daki bir saraba okulunda ögrenciler karnavala yoğun bir şe- kilde hazuianıyorlar. Dev bir canavar oluşturan iki öğrenci, bu mahluğun 'enflasyon canavannı' temsU ettiğini söylüyor- lar. (Fotoğraf: AFP) Uzay çöplüğü CALIFORNIA (UBA) — ABD ve SSCB'nin yürüttüğü yoğun uzay çalışmalannın artık- lan yüzünden dünya yörünge- sinde dönen irili ufaklı yaklaşık 3.5 milyon çöp parçacığı bulun- duğu öne sürüldü. Amerikan Uzay ve Havacıhk Teşkilatı (NASA) yetkilileri dünyanın çevresini saran çöp yığmlannın 10-20 yıl içerisinde uzay uçuşla- nna son verilmesine neden ola- bileceğini büdirdiler. New Sciantist'te yer alan bir araştırmaya göre dünya yörün- gesindeki küçük boya parçacık- larından patlamış uydu parça- aklanna kadar her türlü mad- dcyi içeren büyük çöp yığınının uzay araştınnalannı kötü yön- de etkilediği belütildi. \ ŞEYTAN MASKLARI — Dünya çapında karnaval masklan iireten Unlii bir firmanın berberi, geleneksel şeytan masklan festivalinden önce masklann saçlannı son bir kez elden geçi- riyor. (Fotograf: AFP) Otobüs ırcnagaııçtu: 9ölü SIVAS (Cumhuriyet) — Tah- ran-İstanbul seferini yapan bir yolcu otobüsü, Sıvas yakınların- da Kelkit IrmagYna uçtu. Kazada 9 kişi öldü, 8 kişi kurtanldı, 12 ki- şinin de kayıp olduğu bildirildi. İran TBT Turizm Şirketi'ne ait otobüsün önceki gece 22.00 sıra- larında Koyulhisar-Reşadiye ilçe- leri arasındaki Aşağıkale Köprü- sü'nden ırmağauçtuğu belirtildi. Yetkililer 9 kişinin cesedinin ır- maktan çıkanldığını, 10 veya 12 yolcunun cesedinin de ırmağa gö- mülü durumdaki otobüste bulu- nabileceğini kaydettiler. Kaza sı- rasında otobüste Türk ve İran uy- ruklu yolcuların bulunduğu kim- lik tespitine çalışıldığı ifade edildi. SOPHİE'NİN GURURU — Paristeki Vincennes Hayvanat Babçesi'nin sakinlerinden zürafa Sophie yeni doğan yavrusunu gunırla gösteriyor. 9 ocakta dogan yavnı zürafanın adı Simbad ve tam 60 kilo çekiyor. (Fotograf: AP) HABERLERIN DEVAMI Kürt Senaryoları... (Baştarafı 1. Sayfada) koşuluyla, Körfez petrolüne bu denli bitişik bir yeni devleti neden istemesin? Aynı bakış açısı, kuşkusuz VVashington ve Londra için de geçerli sayılmaz mı? Hele İngirtere gibi, böl-yönet oyununda ta- rihsel ustalığa sahip olan ve Birinci Dünya Savaşı sonrası bu ustalığını Ortadoğu coğ- rafyasında kanıtlamış bir ülke açısından bu- nun çekıci olmayacağı söylenebilir mi? Üs- telik bu ülke, unutmayalım ki, 1920'lerde Kürt ayrıhkçılığını özellikle desteklemiş ve da- ha sonra Kurtuluş Savaşı'yla tarihin çöp te- nekesine attığımız Sevr Antlaşması'na "ba- ğımsız Kürdistan" çağrısının sokulmasını sağlamıştir. Israil'e gelince... Bu ülke de kurulduğundan beri bölgede başdüşman olarak gördüğü Araplara karşı, Arap olmayan her şeye ilgi gösterdiği için, Kürtlerle de dirsek temasını hiç yitirmemiş- tir. •k Peki, Körfez'e kama gibi uzanan böyte bir- yeni devleti kim istemez? Tabii en başta Türkiye, İran ve Irak. Bu üç ülkenm de son tahlilde ortak çıkarı, bağımsız bir Kürt devletinin bu coğrafyada doğuşuna karşıdır. Hiçbir ülke, kendi toprak bütünlüğünün parçalanıp, onun üstünde bir başka devletin kurulmasına gönül rızasıyla evet demez. Ayrıca bu üç ülkeden birinde kurulacak bir bağımsız devlet, diğer ikisine örnek oluştu- racağı için de üçünün nihai çıkarı bir nokta- da birleşir. Şu günlerde Ankara ve Tahran'dan yük- selen, "Irak'ın toprak bütünlüğünün korun- masından yanaytz" seslerinin attında bu ger- çek yatıyor olmalıdır. Ama Moskova'nın, VVashington'un ve Londra'nın da öteden beri bu gerçeğin far- kında olmadıkları herhalde soylenemez. Bu coğrafyada kolay kolay böyle bir devletin, he- le soğuk savaş döneminde kurulamayaca- ğını kuşkusuz onlar da biliyorlardı. Ama bununla birlikte bu ülkeler, değişik Kürt hareketlerini soğuk savaş boyunca du- ruma göre kullanmaktan geri kalmadılar. ör- neğin Irak'ta Barzani'yi bir dönemde Mos- kova, bir başka dönemde VVashington kul- landı. Bağdat'taki rejimin niteliğine göre des- tek yer değiştirdi. ABD, ingiltere ve israil'in soğuk savaş dö- neminde Türkiye Kürtleriyle ilgilerini Türki- ye'yi rahatsız etmeyecek bir çerçevede tut- tukları söylenebilir. Aynı durum Sovyetler için de bir ölçüde geçerlidir. İran, Irak ve Suriye ise kendi aralarındaki ilışkilerin seyrine göre, Kürt gruplarını birbir- lerine karşı her zaman kışkırtmışlardır. Bu- gün de değişmiş değildir bu durum. Bunun gibi Suriye başta olmak üzere, ba- zen Irak ve iran'ın da ülkemizi ıstikrarsızlaş- tırmak için PKK'ya arka çıktıklan biliniyor. • Bunlar böylece özetlendikten sonra sor- mak gerekiyor: Durmaksızın Kürt damgalı senaryoların üretildiği bugünkü savaş koşul- larında Türkiye ne yapmalı? Ne yapmalı ki, bölgede etkili olabilsin, dış politikada manev- ra alanını genışletsin ve başı üzerinde oyna- nabilecek oyunları boşa çıkarsın? Bu sorulann karşılıklan birkaç noktada toplanabilir: • Her şeyden önce Türkiye, Irak'ın toprak bütünlüğünü savunmalıdır; İran ve Suriye'- yi de bu konuda aynı noktaya getirmek için gerekli çabayı sarfetmelidir. • Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti- nin Türkiye'nin çıkarlarına ters düşeceği sü- rekli vurgulanmalıdır. • Savaş sonrası Irakı'nda Arap, Kürt ve Türkmenlerden oluşabilecek bir federasyo- na özal yönetimi neden ilgiyle bakıyor ya da yakınlık duyuyor, bilemiyoruz. Çünkü orada. bir federasyon, yarın burada bir emsal olmaz mı?.. • Irak Kûrtieriyle Türkiye Kürtleri arasın- daki farklılığı, aynlığı öne sürerek, oradaki bir federasyonun burada örnek oluşturmayaca- ğını savunan kimi yabancı odaklar olabilir; ama bu tezlerin son derece ihtiyatla dinlen- mesinde yarar vardır; oyun içinde oyun ola- bilir. • Artık soğuk savaş dönemi noktalanmış- tır. Onun için devlejin Doğu'ya ilişkin resmi polrtikasına geçmiş dönemde Batı'nın, VVas- hington'un göstermiş olduğu hoşgörü sona ermektedir. Ayrıca Türkiye, demokrasi ve in- san haklarını temel alan Batı değerierini ya- şam biçimi olarak seçmiştir. O nedenle Türk- iye, Kürt kökenli yurttaşlarmın kültürel hak- larını artık hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tanımalıdır. • msanlardan kendi dilini bile yok sayan bir devlete sürgit bağlanmalarını beklemek gerçekçilik değildir. Evet, temel ilke, devle- tin birliği ve bütünlüğünün korunmasıdır. Üniter devlet yapısı sürdürülecektir. Resmi dil ve resmi eğitim dili, Türkçe olarak kaia- caktır. • Ülkemizde zaten kökenlerinden dolayı insanlara siyasal, toplumsal ve ekonomik açılardan aynmcılık yapılmıyor. Kimse kökeni Kürttür diye politikada, deylette yükselmek- ten alıkonulmuyor. Ama kültürel bakımdan bir ayrımcılık vardır. Kültürel ırkçılığın bir an önce yok edilmesi gerekir. • Bu alanda demokrasi ve insan hakları- na uygun radikal bir dönüşüm, Türkiye'yi hem çağdaşlaşma yolunda ileriye itecek, hem üzerinde oynanmak istenen oyunları boşa çıkartacak, hem de uluslararası plat- formlarda rahatlatarak dış politikada manev- ra alanını genişletecektir. Cumhurbaşkanı özal'ın bu gerçeği farket- mediği soylenemez. Ancak gereğini yapabil- diği de kuşkusuz soylenemez. Sekiz yıldır ik- tidardadır, bu açıdan kılını bile kıpırdatma- mıştır. Kürtçe konusunda attığı son adım ise son derece yetersiz bir adımdır. Bununla ne isa'- ya ne Musa'ya yaranabilmiştir. Konu önemini Türkiye açısından koruma- ya devam etmektedir. ANAP'tan OzaPa sınırlı yetki (Boftarafı 1. Sayfada) DYP'li komisyon uyesi Giineş Müftüoğlu, Anayasa Mahkeme- si'nin 78 sayılı yükseköğretim kurumlan oğretim elemanları- nın kadroları hakkındaki KHK'yı anayasaya aykın olarak değerlendirdiğini hatırlattı. Dev- let Bakaru Keçeciler'in de bu go- rüşü benimsemesi üzerine ANAP'lı üyeler bir önerge ha- zırlayarak 2. maddedeki bu hük- mü metin dışına çıkardılar. ANAP'lı komisyon üyeleri arasında ilk tartışma tasannın kamu kurum ve kuruluşlannın teşkilatlanmalanna ilişkin bölü- münde oldu. ANAP'lı komis- yon üyeleri Ledin Barias. Yılmaz Altuğ, Ahmel Ava, Alaattin Fı- rat ve tlhan Aşkın, KHK ile ye- ni bakanlık kurulmasının ana- yasaya aykırı olduğu gerekçesiy- îe bunun metin dışına çıkanlma- sını önerdiler. Ledin Barias önergeyi savunurken KHK ile yeni bakanlık kurulamayacağı- nın Anayasa Mahkemesi'nin ip- tal kararlannda yer aldığını anlattı. ANAP'lılann karşılıklı atış- malan arasında Anayasa Ko- misyonu Başkanı Kâmil Tuğrul Coşkanoğlu önergeyi oylamaya koydu. ANAP'lı üyelerden Yıl- maz Altuğ, Ahmet Avcı, Ledin Barias, Coşkunoğlu muhalefetle birlikte önergenin kabulü doğ- rultusunda oy kullanırken diğer ANAP'lı üyeler aleyhte oy kul- landılar. Ancak Keçeciler yeniden mü- dahale edince oylama yinelendi. Bu kez Coşkunoğlu cekimser kaldı ve öoerge reddedildu Ekonomide sınırlama suresi 1 yıldan 10 aya indirildi. Bu arada, yine komisyonun ANAP'lı üyeleri yetki yasasına dayanılarak çıkanlacak KHK'la- nn en geç bir ay içerisinde rekçesiyle iptal ettiğini, hüküme-' tin yetki yasasıyla Meclis'in ya- sama yetkisini devralmış olaca- ğını söylediler. Cumhurbaşkanı Özal bu haf- TBMM'nin ilgili komisyonlann- ta başından beri her gün Mec- da görüşülmesi yönünde ek lis'te ANAP'lı milletvekiUeriyle madde önerdiler. Bu konuda da yaptığı toplantılara dün de de- ANAP'h üyeler arasında sert vam etti. ANAP"h 100 dolayın- da milletvekiliyle görüşürken Özal'ın neşeli olduğu dikkati çekti. Toplantıda Özal, Körfez1 de kara savaşmın 10-15 gune ka- dar başlayacağı tahmininde bu- lunarak Türkiye'nin bu konuda ü karşı karşıya getiremeyiz" der- uyguladığı politikanın doğru ol- ken, başkan Coşkunoğlu, "Bu, duğunu ve Türkiye'ye yeni süah- lar geldiğini söyledi. Ordunun tartışmalar oldu. Devlet Baka- ru Mehmet Keçeciler, "Bu, Mec- lis'in iç problemidir. Biz Bakan- lar Kurulu olarak Meclis'e nasıl mudahale ederiz. Meclis Başka- nı ile komisyonlan ve hükiime- komisyon çahşmalan ile ilgili; Meclis ile ilgili değil" göruşünü savundu. SHP'li Hüdai Oral, olağanüs- tu hal uygulamasına ilişkin KHK'ların hâlâ görüşülmediği- ni hatırlatarak, "İçişleri Komis- yonu'nun başkanı görüşlürmü- yor. Meclis Başkanı çağırıp gö- mşülmesi için talimat versin. Meclis çalışmalarını böyle ka- nunlarla dü/enle)emezsiniz" yo- nımunu yaptı. Önerge sahiple- rinden Yılmaz Altug komisyon- lann KHK'ları 1 ay içerisinde görüşmelerinde ısrar ederken, ANAP'lı Munir Fuat YazıcıJ'İç- tiiziigü burada diizdtemezsiniz" diyerek karşı çıktı. Tartışmalar arasında önerge sahipleri Yılmaz Altuğ, Ledin Barias ve Ahmet Avcı önergeyi geri çektiler. Yıl- maz Altuğ, tasarı oylanırken si- nirlenerek ANAP'lılara, Yahu, biz hükümeti kurtarmaya calışı- yoruz. Siz batınyorsunuz. Ana- yasa Mahkemesi'nde yine rezil olacağız" diye bağırdı. Devlet Bakanı Mehmet Keçe- ciler, Anayasa Komisyonu'nda yetki tasansının gerekçesiniTasarının "ülke ekonomisin- de istikrarın devamlıhğınm sağ- açıklarken, Körfez krizi nede- lanmasıyla ilgili olarak" başlığı niyle bazı ekonomik tedbirlerin koordineli' bir bi-altındaki bölümde de ANAP- lıların oylarıyla sınırlamaya gi- dildi. Buna göre, hükümete dış ticaretin düzenlenmesi, tasarruf- ların teşviki ve kamu yatınmla- nnın hızlandırılması, topluko- nut, finansal kiralama, 3291 sa- yılı kanunun özelleştirmeye iliş- kin hükümleri ve 233 sayılı KİT hakkındaki kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapmak üzere hükümete yetki verildi. Söz konusu bölümde yer alan diğer kanunlar metin dışına çı- karıldı. Böylece hükümete ban- kalar, Merkez Bankası, Ticaret, Sermaye Piyasası Kanunları gi- bi temel yasal düzenlemelerde değişiklik yetkisi tanınmadı. ANAP'uların bir başka öner- gesiyle yetki tasansımn yüriirlük ivedilikle ve çimde alınması için yetkiye ih- tiyaç duyulduğunu anlattı. Ke- çeciler, devlet memurları ile ka- mu görevlilerinin mali ve sosyal haklannda da iyileştirmeler ya- pılacağını, alınacak ekonomik tedbirlerin 24 Ocak kararlan ka- dar kapsamh olmayacağmı sa- modernize olduğunu vurgulayan özal, F-16 uçaklarının Türkiye- de 160 adet yapımına ilişkin an- laşmanın yinelenmesi konusun- da söz aldıklanru açıkladı. Özal, Körfez konusunda daha sonra özetle şunları söyledi: "Irak'ın gücünii daha önce küçümsemekle j'anılmışını. Bü- yük bir askeri yıgınak yapmış. Irak maazallah Kuveyt yerine Türkiye'ye girseydi darmadağın olurduk. Irak birim için tehli- keydi. Muhalefel 30 sene önce- sini yaşıyor, bizim politikamızın dogru olduğunu dünya kabul ediyor. Almanya başlangıçta te- reddüt etti ama daha sonra bi- zim uyanmız ile askeri yardıma başladı. Israil de bundan nasi- btni aldı. Biz yülarca NATO'nun bekçiliğini yaptık, Almanya kal- kınmasını sürdürdü. Şükürler olsun Amerika'ya kafa tutan Saddam Ue karşı karşıya kaJma- dık. Türkiye Körfez Savaşı'ndan kâriı çıkacak." Cumhurbaşkanı Özal'ın daha önceki görüşmelerinde de bu konuda milletvekillerine "Kör- fez'e küçük bir biriik gönderme- diğime pişmanım. Beni dinleme- diler. (TSK komutanlannı kast- ederek) Gitselerdi, orada yeni teknikleri öğrenirlerdi. Çünkü bu savaş yeni teknolojilerin ser- gilendiği bir fuar gibi" dediği öğrenildi. Ek tazminat Bakanlar Kurulu, Körfez sa- vundu. vaşının başlamasından bu yana Keçeciler, soru üzerine de Ge- Cumhurbaşkanı özal'ın katıl- nelkurmay, Milli Savunma Ba- madığı ilk toplantısını dün yap- kanlığı, yargı kuruluşlan, Sayış- tı. 2.5 saat süren toplantıda, tay, Cumhurbaşkanlığı Genel Güneydoğu'ya Sağlık Bakanlı- Sekreterliği ve TBMM kuruluş ğı'nca gönderilen personele, görev ve yetkileriyle ilgili KHK bölgede görev yaptıkları surece getirmeyeceklerini bildirdi. "ek tazminat" ödenmesi karar- Komisyonun muhalefet parti- lastınldı. Ek tazminatın, Olağa- li üyeleri ise Anayasa Mahkeme- nüstü Hal Bölgesi'nde görev ya- si'nin daha önce üç yetki yasa- pan sağlık personeline ödenene sını anayasaya aykın olduğu ge- eşit olacağı kaydedildi. ŞIRINYER HİPODROMiryDA\ FİKRETDAĞLIOĞLİ 1. KOŞU: F: Beybaba (2), P: Gemlikguzeü (4), S: Mercangü- zeli (5). 2. KOŞU: F: Gökben (3), P: Orhan 2(1), PP: Navratilova (4), S: La Amour (5). 3. KOŞU: F: Senlut (3), P: Wind Mill (8), PP: Çekebey (1), S: Hello Baby (6). 4. KOŞU: F: Avraşa (2), P: Beşiktaşh (8), PP: Assi Aza (1), S: Karayılan (3). 5. KOŞU: F: New Halo (5), P.B.H. Cane (6), PP: Pampil- la (3), S: Doğukan (2). 6. KOŞU: F: Boğaziçi (8), P: Gönül 2(3), PP: Pınltı (5), PP: Yeniçeri (12), S: Ilgın (11). 7. KOŞU: F: Tezcan 2(7), P: Mermi (2), PP: Akkent (3), S. Osmanağa (4). ABD'nin Kürtlere yeni bakışı SATILIK ARSA Sarıyer'de boğazı gören 210 m2 boş arsa, sahibinden 40.000.000 TL. 367 92 53 Otomobılimin ruhsatını ve ehliyetimi kaybettim. Hukumsuzdür. İLHAN SELÇUK Altın ve Gümüş Rozet ve Plaket Yapılır Tel: 149 80 35 <Baştarafı 1. Sayfada) hklan ile bu dört ülkedeki Kürt- lerin tarihsel ve sosyo-ekonomik aynmlaşmalaruun belirleyici ol- duğu kaydedildi. Amerikan kay- naklan bu farkhlıklann, dört ül- kedeki Kürt gruplannı birleşti- recek tek bağımsız Kürt devleti düşüncesini "gercekçi olmayan bir plana" dönüştürdüğünü sa- vundular. Bu kaynaklara göre bölgede Kürtlerin "özellikle Türkiye'de yerel nitelilderini bir ölçüde yitirdikleri ve büyük kentlerdeki yasamın önemli un- surlanndan blri haline geidlk- leri" saptaması da ABD yöne- timine yakın stratejistler tarafm- dan yapıldı. VVashington'dan "rapor" VVashington'un Kürt politika- sının belirlenmesinde önemli rol oynayan strateji uzmanlannm hazırladıklan bir "sivasi çauşma metninde" Türkiye'deki Kürtler ve bölgeyle ilişkileri konusunda şu temel görüşlere yer verildiği öğrenildi: "1) Türkiye'nin, Istanbul, Bursa, Izmir, Muğla, Antalya, Ankara gibi 'Batı'ya yakın ve ge- lişmiş kentlerinde Kürt nüfusu oldukça fazla. Devlet yöneti- minde, hükümette, işadarnlan ve sanatçılar arasında Kürtler boy gösteriyor. Ekonomik durumu ortanın üzerinde olan ve Batı ül- keleriyle sürekli temasta bulu- nan serbest meslek sahibi Kürt aileleri var. Bu durum Kürtlerin toplumsal yaşama entegrasyo- nunu ve ülkenin en az gelişmiş bölgesi olan Güneydoğu Anado- lu'da bağımsız bir Kürt devletin- de yaşamayı gerçekten tercih et- meyeceklerini gösteriyor. 2) Türkiye Lozan Antlaşma- sı çerçevesinde Kürtleri ulusal azınlık saymadığı için "dil, din, kültür özgüıiüklerini" kısıtlıyor. Ancak bu konuda Ankara "libe: ralizasyon" sinyalleri vermeye başladı. Tabu olan Kürt sorunu son üç yıldır daha açık biçimde tartışıhyor. Kürtlerin kültürel haklan Uzerindeki yasaklamala- rın kaldınlması gerekli. Türki- ye, Ermenilerin ve bazı diğer Hı- ristiyan topluluklann haklan konusunda da pek cömert değil. Ancak ülkenin çok kültürlü ya- pısı ve tarihi nedeniyle oluşan 'Türkleştirme' politikalannın, artık yeni esnekliklere yer aça- bilecek kadar kabul gördüğü söylenebilir. 3) Türkiye Kürtleri, Irak, iran ve Suriye'deki etnik yakınlany- la ortak bir dil ve gelenekler dı- şında sivasi çıkarlar açısından aynı çizgide buluşamayacak özelliklere sahipler. Türkiye Kürtleri zengin olmayan bir böl- gede yaşıyorlar. Irak'takiler gi- bi petrol zenginliği kozuna sa- hip olmamalannın yanı sıra si- yasi etki grubu olarak BAAS'ın hemen ardından gelen Irak Kürtlerine göre daha sessiz bir grup oluşturuyorlar. Her siyasi parti, milletvekili seçimlerinde Kürt kökenli adaylara özel bir önem veriyor, ancak bu adayla- nn Istanbul'dan, Bursa'dan da- ha yoğun çıktıklan düşünülür- se, Kürtlerin yerel güç olması özelliği Türkiye'de diğer ulkeler- dekine göre çok sınırlı. Aynca bölge Kürtleri silahlı ayrılıkçı gruplara destek verse bile İran ve Irak Kürtleri gibi dış ülkelerin yönlendirmesine açık değiller. 4) Türkiye Kürtlerinin PKK gibi "Marksist" kökenli bir ör- güte destek vermelerinde bolge- deki askerlerin baskısına maruz kalmaları, yoksul ve siyasi açı- dan güçsüz, entelektuel açıdan geri olmaları da rol oynuyor. Eğer Güneydoğu Anadolu'yu kalkındırmaya yönelik mevcut projeler başanya ulaşır ve böl- gede refah artarsa, PKK'ya ve- rilen destek ciddi biçimde aza- lacaktır" Batı merkezli Kürt girişimi Aralarında Kuzey Amerika Kürt Ulusal Kongresi, Ingiliz- Kürt Dostluk Topluluğu, Al- manya Kürt Akademisi, İsveç Kürt Dernekleri Federasyonu gi- bi Batı merkezli kuruluşların bulunduğu 21 Kürt örgütünün Londra'da bu hafta sonu yayun- layacaklan bildirilen "ortak ba- ğımsızlık deklarasyonu" ise Washington'da benimsenmiyor. Bir ABD'li kaynak, özellikle Ba- tı Avrupa'daki Kürt göçmen nü- fusunun önemli bir finansal gü- ce ve "insan haklan, demokra- si" istemleri nedeniyle Batı baş- kentleri üzerinde siyasi etkiye sa- hip olduklarını belirterek "Londra, Bertin, Paris gibi mer- kezlerdeki mültecilerin sağladı- ğı finansal ve siyasi desteğe da- yalı bir deklarasyon girişimin- den söz edili>or. Ancak bu, böl- ge gerçeginden uzak" diye ko- nuştu. ABD yönetimi ile Kürdistan Yurtsever Biriik lideri Celal Ta- labani'nin öncülüğündeki Kür- distani Cephe arasında varıldı- ğı belirtilen Arap ve Türkmen- lerle ortak "federatif devlet" an- laşmasının da söz konusu ba- ğımsızlık deklarasyonu düşünce- sini desteklemediği ö|renildi. Ancak Iraklı Kürt örgütlerinin büyük bölümünün bu dekla- rasyona, "somut sonuç getirme- se bile önemli bir girişim" gö- züyle baktıklan kaydediliyor. Ayrıca deklarasyonun yakın za- manda toplanması planlanan Kürt Ulusal Konferansı'nı hız- landıracağı da belirtiliyor. Ehşişleri: Savaş sonrası için resmi girişim yok ANKARA (Cumhuriyet Bu- rosu) — Türkiye'nin Körfez sa- vaşı sonrasında bölgede oluştu- rulacak bir güvenlik sisteminde- ki yeri çeşitli başkentlerde tartı- şıhîıaya devam edilirken Anka- ra dün bu değerlendirmeleri 'farazi' olarak nitelendirdi. Dı- şişleri Bakanlığı Sözcüsü Murat Sungar, Türkiye"nin şu aşama- da bölgeye yönelik herhangi bir pakta veya benzeri bir düzenle- meye girmeyi düşünmediğini ve bu konuda Ankara nezdinde herhangi bir resmi girişimde de bulunulmadığını açıkladı. Sun- gar, Ankara'nın, savaş sonrasın- da Irak'ta bir "federatif yapı" kurulması yolundaki görüşleri- ni başka ülkelere aktardığma ilişkin haberlerin de doğru ol- madığını belirtti. Dışişleri Sözcüsü Sungar, dün düzenlediği basın toplantısında Körfez savaşına ilişkin çeşitli so- ruları yanıtladı. Körfez savaşı sonrasında böl- gede bir "güvenlik pakü" kurul- ması tartışmalarının sürdüğüne işaret edilerek Türkiye'nin böy- le bir paktta yer almayi düşünüp düşünmediğine ilişkin bir soru- yu yanıtlayan Sungar, bu konu- da ileri sürülen görüşleri "tama- raen teorik" olarak nitelendirdi. "Ortada somut hiçbir şeyin bulunmadığım" vurgulayan Sungar, daha sonra şunları söyledi: "Ortada somut hiçbir şey yoktur ve Türkiye şu safhada paktlarla vesairelerle resmi agız- lardan kendini irtibatlandırmak durumunda değildir. Bizim için mühim olan savaşın süratle so- na ermesi ve Irak halkının bu önemli zarara uğramasının, in- san ve mal kaybına uğramasının sona erdirilmesidir. Ondan son- raki düzen içerisindeki görüşle- rimizi Cumhurbaşkammız muh- telif vesileleıie dUe getirdi. Ge- rek yabancı basına verdiği mü- lakat gerek VVashington Post'ta çıkan makalelerinde bu husus- lar görülüyor." Sungar, Türkiye'nin oynaya- bileceği rolün "raodel olarak is- tikrara nasıl hizmet edebileceği ve diger ülkelere ne gibi yardım- lan olabileceği" çerçevesinde ele alındığını da ifade ederek "Onun dışında güvenlik sistemi, paktlar, buna katkılar konusu resmi seviyede tartışılmamak- tadır" diye konuştu. İngiltere Başbakanı John Ma- jor'ın Türkiye'nin bölgeye yöne- lik bir güvenlik düzeninde yer almasının iyi olacağına ilişkin sözlerinin bulunduğunun anım- satılması üzerine Sungar şu ya- mtı verdi: "Herkes söylüyor. Farazi ola- rak birtakım şeyler söylüyor. Fa- kat biz 'Evet, Türkiye olarak bunda yer alıyoruz' diyecek de- ğerlendirmeleri bile henüz yap- mış durumda değiliz. Herkes kendine göre bazı niyetleri orta- ya atıyor. Ama dedigim gibi res- mi sevivede herhangi bir şey yok." "Savaş sonrasında Irak'ta bir federatif yapı kurulması görüş- lerinin Dışişleri'nce diğer ülke- lere aktarıldığı yazüıyor" şeklin- deki bir soruyu da yanıtlayan Sungar, "Yazılıyor. Hayır, böy- le bir şey yok. Buna karar vere- cek toplum Irak'ın kendisidir. Bizatihi Irak haikıdır. Bunun dı- şında bir şey söylemek caiz de- ğildir. Hepsi spekülasyondur" karşılığım verdi. GOZLEM UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) tezinin yeniden ortaya atılması anlamına geliyor. 1950'li yılların başında İngiltere, Fransa ve ABD'nin de desteği ile Ortadoğu bölgesi için "Akdeniz Paktı" ve "Bir- leşik Komutanlık" gibi yeni savunma ve güvenlik önerileri ortaya atılmış; bu öneri, Menderes hükümetince de hemen benimsenmişti. ingiltere, Fransa, ABD ve Türkiye, 13 Ekim 1951 günü Mısır'a ortak öneride bulunarak kurulacak komutanlığa Mı- sır'ın da katılmasını istediler. "Ortadoğu Komutanlığı" önerisi Mısır tarafmdan tepkiy- le karşılandı. Mısır, Süveyş kanalında Ingiliz askerleri bu- lundukça bu önerıyi görüşmeyeceğinı bildirdi. Türkiye, NATO'ya girmek istediğinde İngiltere, yine bu "Ortadoğu Komutanlığı" önerisini ileri sürerek Türkiye'nin NATO'ya alınmasına karşı çıktı. Menderes hükümeti, Batı'ya "Ortadoğu'da kendisine dü- şen görevi yerine getireceği" yolunda güvence verince İn- giltere, Türkiye'nin NATO'ya alınmasını onayladı. İngiltere Dışişleri Bakanı Morrison, Avam Kamarası'nda 18 Temmuz 1951 günü yaptığı konuşmada bu güvence- den söz etti; Menderes hükümetinin Dışişleri Bakanı Prof. Fuat Köprülü de Mr. Morrison'un konuşmasından iki gün sonra TBMM'de yaptığı konuşmada "Ortadoğu'da bize dü- şen görevi etkin biçimde yerine getirmek için gerekli önlem- leri ortaklaşa kararlaştırmaya" hazır olduklarını bildirerek bu güvenceyi verdiklerini diplomatik dille duyurmuş oldu. "Ortadoğu Komutanlığı" kurulmadı, ancak bu komutan- lık yerine ABD ve İngiltere'nin öncülüklerinde "Bağdat Paktı" oluştu. Türkiye, 1952 yılında NATO'ya girmişti. Ortadoğu böl- gesi de NATO'nun sorumluluk alanı dışındaydı. ABD ve İngiltere, NATO'nun sorumluluk alanı dışındaki bu bölge için yeni bir güvenlik ve savunma kavramı geliş- tirmişti. Türkiye, Pakistan, Irak ve İngiltere, bir askeri pakt çev- resinde toplanır, Sovyetler'in bölgedeki etkinlikleri ancak böylece önlenebilirdi. Bağdat Paktı, 12 Ocak ve 24 Şubat 1955 günlerinde Türkiye ve Irak tarafmdan imzalandı. ingiltere, Pakistan ve İran aynı yılın nisan, eylüi ve kasım aylarında pakta girdi- ler. Aynı günlerde Bandung'da toplanan Asya-Afrika ülke- leri, bugüpkü Bağlantısızlar hareketinin ilk kıvılcımlannı ya- kıyorlar. 20. yüzyılın ilk ulusal bağımsızlık savaşını veren Türkiye bu aydınlığın dışında kalıyordu. Bağdat Paktı, uzun ömürtü olmadı; Irak'ta yönetimi ele alan General Kasım, 24 Mart 1959 günü "askeri ve saldırgan" olduğu gerekçesi ile pakttan ayrıkJıklannı açık- ladı. Pakt, bu tarihten sonra "Merkezı Anlaşma Örgütü - CENTO" adını alarak merkezini Ankara'ya taşıdı. 1979 yı- lında Pakistan ve İran'ın pakttan ayrılmasından sonra CEN- TO da tarihe karışmış oldu. Bağdat Paktı, Ortadoğu siyasetinde birleştirici değil, bö- lücü ve parçalayıcı rol oynamış; Türk-Arap ilişkilerini de boz- muştur. Bugün de aynı tehlike söz konusudur. Koalisyon güçlerine katılan Arap ülkelerinin yarın bölgede ne gibi bir siyaset izleyecekleri belli değildir. Filistin sorunu, olası Kürt devleti ve İsrail, Saddam son- rası senaryolarının en duyarlı konularıdır. Bu konular, Türkiye'ye, yeni yeni ve içinden kolay kolay çıkılamaz nitelikte sorunlar yaratabilir. İngiltere, Saddam sonrası senaryolar için kendisine ye- ni roller biçiyor. Bugün İngiltere Dışişleri Bakanı Hurd tarafmdan ileri sü- rülen öneri, 1950'lerde meslektaşı Morrison tarafmdan oluş- turulan eski teorinin 1991 modelidir. Türkiye, soğuk savaş yıllarından bu yana Batı yanlısı bir siyaset izliyor. Bu Batı yanlısı siyasetin odak noktasında Ortadoğu petrolleri bulunuyor. ABD, 1957 yılı ocak ayında bölgedeki Sovyet etkisinin yayılmasını engellemek ve Or- tadoğu petrollerini korumak için "Eisenhovver Doktrini" ola- rak bilinen yeni güvenlik ve savunma teorisini ortaya at- mış; Türkiye'ye de bu teori gereği düşen görevleri vermiş- tir. Türkiye, Ortadoğu kargaşasına bugün de ABD istekleri doğrultusunda karışmıştır. Böylece ülke coğrafyasının ken- disine verdiği ayrıcalığı çok kötü kullanmış ve ilerisi için "manevra alanını" şimdiden daraltmıştır. Geleceğin siyaseti, bugünkü geçici dengelere göre sap- tanırsa. Türkiye yann ya da öbür gün çok aa sürprizlerle de karşılaşabilir. Bölgede tek süper gücün egemenliği bugünkü gibi sü- recek midir? Sürecekse, Türkiye'nin güvenlik siyaseti, yi- ne bir süper güce mi ihale edilecektir? Bu tek süper gü- cün egemenliği, iç siyasete ve şu yarım yamalak demok- rasiye nasıl yansıyacaktır? Türkiye, kendi ulusal güvenlik ve savunma kavramlarını ne zaman oluşturacaktır? POLİTİKADA SORUNLAR ERGUNBALa (Baştarafı 11. Sayfada) ğınıklık, bölünmüşlük ve kararsızlık örneği sergilediler. Ken- di aralarında anlaşamadıkları gibi ABD ile de uyum sağla- yamadılar. Sonunda gönülsüz de olsa ABD'nin askeri ve si- yasal liderliğini kabul ettiler. Suudi Arabistan'a gönderdikle- ri birtikieri bir Avrupalı komutan yerine ABD'li komutanın em- rine verdiler. İngiltere-Almanya ve İngiltere-Belçika arasında soğukluk çıktı. Fransa, ortaklarına danışmadan kendi başına buyruk davranışı ile bir dizi Avrupa ülkesini kızdırdı. "Ekonomik dev, siyasal cüce" Almanya'nın bu statüsünü hâlâ sürdürdüğü ve Avrupa'nın liderliğini kolayca üstlenemeyeceği görüldü. İn- giltere'nin ise Avrupa'dan çok ABD ile daha fazla uyum için- de olduğu anlaşıldı. Arap birliği hayallerini yıkan Körfez krizi, Avrupa birliği ko- nusunda yapılan iyimser tahminlerin de pek aceteci olduğunu ortaya çıkardı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle