Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 ŞUBAT 1991 * * * * CUMHURİYET/17
BREZİLYA, RtO'YA HAZIRLANIYOR — Rio de Janeiro^
daki bir saraba okulunda ögrenciler karnavala yoğun bir şe-
kilde hazuianıyorlar. Dev bir canavar oluşturan iki öğrenci,
bu mahluğun 'enflasyon canavannı' temsU ettiğini söylüyor-
lar. (Fotoğraf: AFP)
Uzay
çöplüğü
CALIFORNIA (UBA) —
ABD ve SSCB'nin yürüttüğü
yoğun uzay çalışmalannın artık-
lan yüzünden dünya yörünge-
sinde dönen irili ufaklı yaklaşık
3.5 milyon çöp parçacığı bulun-
duğu öne sürüldü. Amerikan
Uzay ve Havacıhk Teşkilatı
(NASA) yetkilileri dünyanın
çevresini saran çöp yığmlannın
10-20 yıl içerisinde uzay uçuşla-
nna son verilmesine neden ola-
bileceğini büdirdiler.
New Sciantist'te yer alan bir
araştırmaya göre dünya yörün-
gesindeki küçük boya parçacık-
larından patlamış uydu parça-
aklanna kadar her türlü mad-
dcyi içeren büyük çöp yığınının
uzay araştınnalannı kötü yön-
de etkilediği belütildi.
\
ŞEYTAN MASKLARI — Dünya çapında karnaval masklan
iireten Unlii bir firmanın berberi, geleneksel şeytan masklan
festivalinden önce masklann saçlannı son bir kez elden geçi-
riyor. (Fotograf: AFP)
Otobüs
ırcnagaııçtu:
9ölü
SIVAS (Cumhuriyet) — Tah-
ran-İstanbul seferini yapan bir
yolcu otobüsü, Sıvas yakınların-
da Kelkit IrmagYna uçtu. Kazada
9 kişi öldü, 8 kişi kurtanldı, 12 ki-
şinin de kayıp olduğu bildirildi.
İran TBT Turizm Şirketi'ne ait
otobüsün önceki gece 22.00 sıra-
larında Koyulhisar-Reşadiye ilçe-
leri arasındaki Aşağıkale Köprü-
sü'nden ırmağauçtuğu belirtildi.
Yetkililer 9 kişinin cesedinin ır-
maktan çıkanldığını, 10 veya 12
yolcunun cesedinin de ırmağa gö-
mülü durumdaki otobüste bulu-
nabileceğini kaydettiler. Kaza sı-
rasında otobüste Türk ve İran uy-
ruklu yolcuların bulunduğu kim-
lik tespitine çalışıldığı ifade
edildi.
SOPHİE'NİN
GURURU —
Paristeki
Vincennes
Hayvanat
Babçesi'nin
sakinlerinden
zürafa Sophie
yeni doğan
yavrusunu
gunırla
gösteriyor. 9
ocakta dogan
yavnı
zürafanın adı
Simbad ve
tam 60 kilo
çekiyor.
(Fotograf:
AP)
HABERLERIN DEVAMI
Kürt Senaryoları...
(Baştarafı 1. Sayfada)
koşuluyla, Körfez petrolüne bu denli bitişik
bir yeni devleti neden istemesin?
Aynı bakış açısı, kuşkusuz VVashington ve
Londra için de geçerli sayılmaz mı?
Hele İngirtere gibi, böl-yönet oyununda ta-
rihsel ustalığa sahip olan ve Birinci Dünya
Savaşı sonrası bu ustalığını Ortadoğu coğ-
rafyasında kanıtlamış bir ülke açısından bu-
nun çekıci olmayacağı söylenebilir mi? Üs-
telik bu ülke, unutmayalım ki, 1920'lerde
Kürt ayrıhkçılığını özellikle desteklemiş ve da-
ha sonra Kurtuluş Savaşı'yla tarihin çöp te-
nekesine attığımız Sevr Antlaşması'na "ba-
ğımsız Kürdistan" çağrısının sokulmasını
sağlamıştir.
Israil'e gelince...
Bu ülke de kurulduğundan beri bölgede
başdüşman olarak gördüğü Araplara karşı,
Arap olmayan her şeye ilgi gösterdiği için,
Kürtlerle de dirsek temasını hiç yitirmemiş-
tir.
•k
Peki, Körfez'e kama gibi uzanan böyte bir-
yeni devleti kim istemez?
Tabii en başta Türkiye, İran ve Irak.
Bu üç ülkenm de son tahlilde ortak çıkarı,
bağımsız bir Kürt devletinin bu coğrafyada
doğuşuna karşıdır. Hiçbir ülke, kendi toprak
bütünlüğünün parçalanıp, onun üstünde bir
başka devletin kurulmasına gönül rızasıyla
evet demez.
Ayrıca bu üç ülkeden birinde kurulacak bir
bağımsız devlet, diğer ikisine örnek oluştu-
racağı için de üçünün nihai çıkarı bir nokta-
da birleşir.
Şu günlerde Ankara ve Tahran'dan yük-
selen, "Irak'ın toprak bütünlüğünün korun-
masından yanaytz" seslerinin attında bu ger-
çek yatıyor olmalıdır.
Ama Moskova'nın, VVashington'un ve
Londra'nın da öteden beri bu gerçeğin far-
kında olmadıkları herhalde soylenemez. Bu
coğrafyada kolay kolay böyle bir devletin, he-
le soğuk savaş döneminde kurulamayaca-
ğını kuşkusuz onlar da biliyorlardı.
Ama bununla birlikte bu ülkeler, değişik
Kürt hareketlerini soğuk savaş boyunca du-
ruma göre kullanmaktan geri kalmadılar. ör-
neğin Irak'ta Barzani'yi bir dönemde Mos-
kova, bir başka dönemde VVashington kul-
landı. Bağdat'taki rejimin niteliğine göre des-
tek yer değiştirdi.
ABD, ingiltere ve israil'in soğuk savaş dö-
neminde Türkiye Kürtleriyle ilgilerini Türki-
ye'yi rahatsız etmeyecek bir çerçevede tut-
tukları söylenebilir. Aynı durum Sovyetler için
de bir ölçüde geçerlidir.
İran, Irak ve Suriye ise kendi aralarındaki
ilışkilerin seyrine göre, Kürt gruplarını birbir-
lerine karşı her zaman kışkırtmışlardır. Bu-
gün de değişmiş değildir bu durum.
Bunun gibi Suriye başta olmak üzere, ba-
zen Irak ve iran'ın da ülkemizi ıstikrarsızlaş-
tırmak için PKK'ya arka çıktıklan biliniyor.
•
Bunlar böylece özetlendikten sonra sor-
mak gerekiyor: Durmaksızın Kürt damgalı
senaryoların üretildiği bugünkü savaş koşul-
larında Türkiye ne yapmalı? Ne yapmalı ki,
bölgede etkili olabilsin, dış politikada manev-
ra alanını genışletsin ve başı üzerinde oyna-
nabilecek oyunları boşa çıkarsın?
Bu sorulann karşılıklan birkaç noktada
toplanabilir:
• Her şeyden önce Türkiye, Irak'ın toprak
bütünlüğünü savunmalıdır; İran ve Suriye'-
yi de bu konuda aynı noktaya getirmek için
gerekli çabayı sarfetmelidir.
• Kuzey Irak'ta bağımsız bir Kürt devleti-
nin Türkiye'nin çıkarlarına ters düşeceği sü-
rekli vurgulanmalıdır.
• Savaş sonrası Irakı'nda Arap, Kürt ve
Türkmenlerden oluşabilecek bir federasyo-
na özal yönetimi neden ilgiyle bakıyor ya da
yakınlık duyuyor, bilemiyoruz. Çünkü orada.
bir federasyon, yarın burada bir emsal olmaz
mı?..
• Irak Kûrtieriyle Türkiye Kürtleri arasın-
daki farklılığı, aynlığı öne sürerek, oradaki bir
federasyonun burada örnek oluşturmayaca-
ğını savunan kimi yabancı odaklar olabilir;
ama bu tezlerin son derece ihtiyatla dinlen-
mesinde yarar vardır; oyun içinde oyun ola-
bilir.
• Artık soğuk savaş dönemi noktalanmış-
tır. Onun için devlejin Doğu'ya ilişkin resmi
polrtikasına geçmiş dönemde Batı'nın, VVas-
hington'un göstermiş olduğu hoşgörü sona
ermektedir. Ayrıca Türkiye, demokrasi ve in-
san haklarını temel alan Batı değerierini ya-
şam biçimi olarak seçmiştir. O nedenle Türk-
iye, Kürt kökenli yurttaşlarmın kültürel hak-
larını artık hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak
biçimde tanımalıdır.
• msanlardan kendi dilini bile yok sayan
bir devlete sürgit bağlanmalarını beklemek
gerçekçilik değildir. Evet, temel ilke, devle-
tin birliği ve bütünlüğünün korunmasıdır.
Üniter devlet yapısı sürdürülecektir. Resmi
dil ve resmi eğitim dili, Türkçe olarak kaia-
caktır.
• Ülkemizde zaten kökenlerinden dolayı
insanlara siyasal, toplumsal ve ekonomik
açılardan aynmcılık yapılmıyor. Kimse kökeni
Kürttür diye politikada, deylette yükselmek-
ten alıkonulmuyor. Ama kültürel bakımdan
bir ayrımcılık vardır. Kültürel ırkçılığın bir an
önce yok edilmesi gerekir.
• Bu alanda demokrasi ve insan hakları-
na uygun radikal bir dönüşüm, Türkiye'yi
hem çağdaşlaşma yolunda ileriye itecek,
hem üzerinde oynanmak istenen oyunları
boşa çıkartacak, hem de uluslararası plat-
formlarda rahatlatarak dış politikada manev-
ra alanını genişletecektir.
Cumhurbaşkanı özal'ın bu gerçeği farket-
mediği soylenemez. Ancak gereğini yapabil-
diği de kuşkusuz soylenemez. Sekiz yıldır ik-
tidardadır, bu açıdan kılını bile kıpırdatma-
mıştır.
Kürtçe konusunda attığı son adım ise son
derece yetersiz bir adımdır. Bununla ne isa'-
ya ne Musa'ya yaranabilmiştir.
Konu önemini Türkiye açısından koruma-
ya devam etmektedir.
ANAP'tan OzaPa sınırlı yetki
(Boftarafı 1. Sayfada)
DYP'li komisyon uyesi Giineş
Müftüoğlu, Anayasa Mahkeme-
si'nin 78 sayılı yükseköğretim
kurumlan oğretim elemanları-
nın kadroları hakkındaki
KHK'yı anayasaya aykın olarak
değerlendirdiğini hatırlattı. Dev-
let Bakaru Keçeciler'in de bu go-
rüşü benimsemesi üzerine
ANAP'lı üyeler bir önerge ha-
zırlayarak 2. maddedeki bu hük-
mü metin dışına çıkardılar.
ANAP'lı komisyon üyeleri
arasında ilk tartışma tasannın
kamu kurum ve kuruluşlannın
teşkilatlanmalanna ilişkin bölü-
münde oldu. ANAP'lı komis-
yon üyeleri Ledin Barias. Yılmaz
Altuğ, Ahmel Ava, Alaattin Fı-
rat ve tlhan Aşkın, KHK ile ye-
ni bakanlık kurulmasının ana-
yasaya aykırı olduğu gerekçesiy-
îe bunun metin dışına çıkanlma-
sını önerdiler. Ledin Barias
önergeyi savunurken KHK ile
yeni bakanlık kurulamayacağı-
nın Anayasa Mahkemesi'nin ip-
tal kararlannda yer aldığını
anlattı.
ANAP'lılann karşılıklı atış-
malan arasında Anayasa Ko-
misyonu Başkanı Kâmil Tuğrul
Coşkanoğlu önergeyi oylamaya
koydu. ANAP'lı üyelerden Yıl-
maz Altuğ, Ahmet Avcı, Ledin
Barias, Coşkunoğlu muhalefetle
birlikte önergenin kabulü doğ-
rultusunda oy kullanırken diğer
ANAP'lı üyeler aleyhte oy kul-
landılar.
Ancak Keçeciler yeniden mü-
dahale edince oylama yinelendi.
Bu kez Coşkunoğlu cekimser
kaldı ve öoerge reddedildu
Ekonomide sınırlama
suresi 1 yıldan 10 aya indirildi.
Bu arada, yine komisyonun
ANAP'lı üyeleri yetki yasasına
dayanılarak çıkanlacak KHK'la-
nn en geç bir ay içerisinde
rekçesiyle iptal ettiğini, hüküme-'
tin yetki yasasıyla Meclis'in ya-
sama yetkisini devralmış olaca-
ğını söylediler.
Cumhurbaşkanı Özal bu haf-
TBMM'nin ilgili komisyonlann- ta başından beri her gün Mec-
da görüşülmesi yönünde ek lis'te ANAP'lı milletvekiUeriyle
madde önerdiler. Bu konuda da yaptığı toplantılara dün de de-
ANAP'h üyeler arasında sert vam etti. ANAP"h 100 dolayın-
da milletvekiliyle görüşürken
Özal'ın neşeli olduğu dikkati
çekti. Toplantıda Özal, Körfez1
de kara savaşmın 10-15 gune ka-
dar başlayacağı tahmininde bu-
lunarak Türkiye'nin bu konuda
ü karşı karşıya getiremeyiz" der- uyguladığı politikanın doğru ol-
ken, başkan Coşkunoğlu, "Bu, duğunu ve Türkiye'ye yeni süah-
lar geldiğini söyledi. Ordunun
tartışmalar oldu. Devlet Baka-
ru Mehmet Keçeciler, "Bu, Mec-
lis'in iç problemidir. Biz Bakan-
lar Kurulu olarak Meclis'e nasıl
mudahale ederiz. Meclis Başka-
nı ile komisyonlan ve hükiime-
komisyon çahşmalan ile ilgili;
Meclis ile ilgili değil" göruşünü
savundu.
SHP'li Hüdai Oral, olağanüs-
tu hal uygulamasına ilişkin
KHK'ların hâlâ görüşülmediği-
ni hatırlatarak, "İçişleri Komis-
yonu'nun başkanı görüşlürmü-
yor. Meclis Başkanı çağırıp gö-
mşülmesi için talimat versin.
Meclis çalışmalarını böyle ka-
nunlarla dü/enle)emezsiniz" yo-
nımunu yaptı. Önerge sahiple-
rinden Yılmaz Altug komisyon-
lann KHK'ları 1 ay içerisinde
görüşmelerinde ısrar ederken,
ANAP'lı Munir Fuat YazıcıJ'İç-
tiiziigü burada diizdtemezsiniz"
diyerek karşı çıktı. Tartışmalar
arasında önerge sahipleri Yılmaz
Altuğ, Ledin Barias ve Ahmet
Avcı önergeyi geri çektiler. Yıl-
maz Altuğ, tasarı oylanırken si-
nirlenerek ANAP'lılara, Yahu,
biz hükümeti kurtarmaya calışı-
yoruz. Siz batınyorsunuz. Ana-
yasa Mahkemesi'nde yine rezil
olacağız" diye bağırdı.
Devlet Bakanı Mehmet Keçe-
ciler, Anayasa Komisyonu'nda
yetki tasansının gerekçesiniTasarının "ülke ekonomisin-
de istikrarın devamlıhğınm sağ- açıklarken, Körfez krizi nede-
lanmasıyla ilgili olarak" başlığı niyle bazı ekonomik tedbirlerin
koordineli' bir bi-altındaki bölümde de ANAP-
lıların oylarıyla sınırlamaya gi-
dildi. Buna göre, hükümete dış
ticaretin düzenlenmesi, tasarruf-
ların teşviki ve kamu yatınmla-
nnın hızlandırılması, topluko-
nut, finansal kiralama, 3291 sa-
yılı kanunun özelleştirmeye iliş-
kin hükümleri ve 233 sayılı KİT
hakkındaki kanun hükmünde
kararnamede değişiklik yapmak
üzere hükümete yetki verildi.
Söz konusu bölümde yer alan
diğer kanunlar metin dışına çı-
karıldı. Böylece hükümete ban-
kalar, Merkez Bankası, Ticaret,
Sermaye Piyasası Kanunları gi-
bi temel yasal düzenlemelerde
değişiklik yetkisi tanınmadı.
ANAP'uların bir başka öner-
gesiyle yetki tasansımn yüriirlük
ivedilikle ve
çimde alınması için yetkiye ih-
tiyaç duyulduğunu anlattı. Ke-
çeciler, devlet memurları ile ka-
mu görevlilerinin mali ve sosyal
haklannda da iyileştirmeler ya-
pılacağını, alınacak ekonomik
tedbirlerin 24 Ocak kararlan ka-
dar kapsamh olmayacağmı sa-
modernize olduğunu vurgulayan
özal, F-16 uçaklarının Türkiye-
de 160 adet yapımına ilişkin an-
laşmanın yinelenmesi konusun-
da söz aldıklanru açıkladı. Özal,
Körfez konusunda daha sonra
özetle şunları söyledi:
"Irak'ın gücünii daha önce
küçümsemekle j'anılmışını. Bü-
yük bir askeri yıgınak yapmış.
Irak maazallah Kuveyt yerine
Türkiye'ye girseydi darmadağın
olurduk. Irak birim için tehli-
keydi. Muhalefel 30 sene önce-
sini yaşıyor, bizim politikamızın
dogru olduğunu dünya kabul
ediyor. Almanya başlangıçta te-
reddüt etti ama daha sonra bi-
zim uyanmız ile askeri yardıma
başladı. Israil de bundan nasi-
btni aldı. Biz yülarca NATO'nun
bekçiliğini yaptık, Almanya kal-
kınmasını sürdürdü. Şükürler
olsun Amerika'ya kafa tutan
Saddam Ue karşı karşıya kaJma-
dık. Türkiye Körfez Savaşı'ndan
kâriı çıkacak."
Cumhurbaşkanı Özal'ın daha
önceki görüşmelerinde de bu
konuda milletvekillerine "Kör-
fez'e küçük bir biriik gönderme-
diğime pişmanım. Beni dinleme-
diler. (TSK komutanlannı kast-
ederek) Gitselerdi, orada yeni
teknikleri öğrenirlerdi. Çünkü
bu savaş yeni teknolojilerin ser-
gilendiği bir fuar gibi" dediği
öğrenildi.
Ek tazminat
Bakanlar Kurulu, Körfez sa-
vundu. vaşının başlamasından bu yana
Keçeciler, soru üzerine de Ge- Cumhurbaşkanı özal'ın katıl-
nelkurmay, Milli Savunma Ba- madığı ilk toplantısını dün yap-
kanlığı, yargı kuruluşlan, Sayış- tı. 2.5 saat süren toplantıda,
tay, Cumhurbaşkanlığı Genel Güneydoğu'ya Sağlık Bakanlı-
Sekreterliği ve TBMM kuruluş ğı'nca gönderilen personele,
görev ve yetkileriyle ilgili KHK bölgede görev yaptıkları surece
getirmeyeceklerini bildirdi. "ek tazminat" ödenmesi karar-
Komisyonun muhalefet parti- lastınldı. Ek tazminatın, Olağa-
li üyeleri ise Anayasa Mahkeme- nüstü Hal Bölgesi'nde görev ya-
si'nin daha önce üç yetki yasa- pan sağlık personeline ödenene
sını anayasaya aykın olduğu ge- eşit olacağı kaydedildi.
ŞIRINYER
HİPODROMiryDA\
FİKRETDAĞLIOĞLİ
1. KOŞU: F: Beybaba (2), P:
Gemlikguzeü (4), S: Mercangü-
zeli (5).
2. KOŞU: F: Gökben (3), P:
Orhan 2(1), PP: Navratilova
(4), S: La Amour (5).
3. KOŞU: F: Senlut (3), P:
Wind Mill (8), PP: Çekebey
(1), S: Hello Baby (6).
4. KOŞU: F: Avraşa (2), P:
Beşiktaşh (8), PP: Assi Aza (1),
S: Karayılan (3).
5. KOŞU: F: New Halo (5),
P.B.H. Cane (6), PP: Pampil-
la (3), S: Doğukan (2).
6. KOŞU: F: Boğaziçi (8), P:
Gönül 2(3), PP: Pınltı (5), PP:
Yeniçeri (12), S: Ilgın (11).
7. KOŞU: F: Tezcan 2(7), P:
Mermi (2), PP: Akkent (3), S.
Osmanağa (4).
ABD'nin Kürtlere yeni bakışı
SATILIK ARSA
Sarıyer'de boğazı gören
210 m2
boş arsa,
sahibinden 40.000.000 TL.
367 92 53
Otomobılimin ruhsatını ve
ehliyetimi kaybettim.
Hukumsuzdür.
İLHAN SELÇUK
Altın ve Gümüş Rozet
ve Plaket Yapılır
Tel: 149 80 35
<Baştarafı 1. Sayfada)
hklan ile bu dört ülkedeki Kürt-
lerin tarihsel ve sosyo-ekonomik
aynmlaşmalaruun belirleyici ol-
duğu kaydedildi. Amerikan kay-
naklan bu farkhlıklann, dört ül-
kedeki Kürt gruplannı birleşti-
recek tek bağımsız Kürt devleti
düşüncesini "gercekçi olmayan
bir plana" dönüştürdüğünü sa-
vundular. Bu kaynaklara göre
bölgede Kürtlerin "özellikle
Türkiye'de yerel nitelilderini bir
ölçüde yitirdikleri ve büyük
kentlerdeki yasamın önemli un-
surlanndan blri haline geidlk-
leri" saptaması da ABD yöne-
timine yakın stratejistler tarafm-
dan yapıldı.
VVashington'dan
"rapor"
VVashington'un Kürt politika-
sının belirlenmesinde önemli rol
oynayan strateji uzmanlannm
hazırladıklan bir "sivasi çauşma
metninde" Türkiye'deki Kürtler
ve bölgeyle ilişkileri konusunda
şu temel görüşlere yer verildiği
öğrenildi:
"1) Türkiye'nin, Istanbul,
Bursa, Izmir, Muğla, Antalya,
Ankara gibi 'Batı'ya yakın ve ge-
lişmiş kentlerinde Kürt nüfusu
oldukça fazla. Devlet yöneti-
minde, hükümette, işadarnlan ve
sanatçılar arasında Kürtler boy
gösteriyor. Ekonomik durumu
ortanın üzerinde olan ve Batı ül-
keleriyle sürekli temasta bulu-
nan serbest meslek sahibi Kürt
aileleri var. Bu durum Kürtlerin
toplumsal yaşama entegrasyo-
nunu ve ülkenin en az gelişmiş
bölgesi olan Güneydoğu Anado-
lu'da bağımsız bir Kürt devletin-
de yaşamayı gerçekten tercih et-
meyeceklerini gösteriyor.
2) Türkiye Lozan Antlaşma-
sı çerçevesinde Kürtleri ulusal
azınlık saymadığı için "dil, din,
kültür özgüıiüklerini" kısıtlıyor.
Ancak bu konuda Ankara "libe:
ralizasyon" sinyalleri vermeye
başladı. Tabu olan Kürt sorunu
son üç yıldır daha açık biçimde
tartışıhyor. Kürtlerin kültürel
haklan Uzerindeki yasaklamala-
rın kaldınlması gerekli. Türki-
ye, Ermenilerin ve bazı diğer Hı-
ristiyan topluluklann haklan
konusunda da pek cömert değil.
Ancak ülkenin çok kültürlü ya-
pısı ve tarihi nedeniyle oluşan
'Türkleştirme' politikalannın,
artık yeni esnekliklere yer aça-
bilecek kadar kabul gördüğü
söylenebilir.
3) Türkiye Kürtleri, Irak, iran
ve Suriye'deki etnik yakınlany-
la ortak bir dil ve gelenekler dı-
şında sivasi çıkarlar açısından
aynı çizgide buluşamayacak
özelliklere sahipler. Türkiye
Kürtleri zengin olmayan bir böl-
gede yaşıyorlar. Irak'takiler gi-
bi petrol zenginliği kozuna sa-
hip olmamalannın yanı sıra si-
yasi etki grubu olarak BAAS'ın
hemen ardından gelen Irak
Kürtlerine göre daha sessiz bir
grup oluşturuyorlar. Her siyasi
parti, milletvekili seçimlerinde
Kürt kökenli adaylara özel bir
önem veriyor, ancak bu adayla-
nn Istanbul'dan, Bursa'dan da-
ha yoğun çıktıklan düşünülür-
se, Kürtlerin yerel güç olması
özelliği Türkiye'de diğer ulkeler-
dekine göre çok sınırlı. Aynca
bölge Kürtleri silahlı ayrılıkçı
gruplara destek verse bile İran ve
Irak Kürtleri gibi dış ülkelerin
yönlendirmesine açık değiller.
4) Türkiye Kürtlerinin PKK
gibi "Marksist" kökenli bir ör-
güte destek vermelerinde bolge-
deki askerlerin baskısına maruz
kalmaları, yoksul ve siyasi açı-
dan güçsüz, entelektuel açıdan
geri olmaları da rol oynuyor.
Eğer Güneydoğu Anadolu'yu
kalkındırmaya yönelik mevcut
projeler başanya ulaşır ve böl-
gede refah artarsa, PKK'ya ve-
rilen destek ciddi biçimde aza-
lacaktır"
Batı merkezli Kürt
girişimi
Aralarında Kuzey Amerika
Kürt Ulusal Kongresi, Ingiliz-
Kürt Dostluk Topluluğu, Al-
manya Kürt Akademisi, İsveç
Kürt Dernekleri Federasyonu gi-
bi Batı merkezli kuruluşların
bulunduğu 21 Kürt örgütünün
Londra'da bu hafta sonu yayun-
layacaklan bildirilen "ortak ba-
ğımsızlık deklarasyonu" ise
Washington'da benimsenmiyor.
Bir ABD'li kaynak, özellikle Ba-
tı Avrupa'daki Kürt göçmen nü-
fusunun önemli bir finansal gü-
ce ve "insan haklan, demokra-
si" istemleri nedeniyle Batı baş-
kentleri üzerinde siyasi etkiye sa-
hip olduklarını belirterek
"Londra, Bertin, Paris gibi mer-
kezlerdeki mültecilerin sağladı-
ğı finansal ve siyasi desteğe da-
yalı bir deklarasyon girişimin-
den söz edili>or. Ancak bu, böl-
ge gerçeginden uzak" diye ko-
nuştu.
ABD yönetimi ile Kürdistan
Yurtsever Biriik lideri Celal Ta-
labani'nin öncülüğündeki Kür-
distani Cephe arasında varıldı-
ğı belirtilen Arap ve Türkmen-
lerle ortak "federatif devlet" an-
laşmasının da söz konusu ba-
ğımsızlık deklarasyonu düşünce-
sini desteklemediği ö|renildi.
Ancak Iraklı Kürt örgütlerinin
büyük bölümünün bu dekla-
rasyona, "somut sonuç getirme-
se bile önemli bir girişim" gö-
züyle baktıklan kaydediliyor.
Ayrıca deklarasyonun yakın za-
manda toplanması planlanan
Kürt Ulusal Konferansı'nı hız-
landıracağı da belirtiliyor.
Ehşişleri: Savaş sonrası
için resmi girişim yok
ANKARA (Cumhuriyet Bu-
rosu) — Türkiye'nin Körfez sa-
vaşı sonrasında bölgede oluştu-
rulacak bir güvenlik sisteminde-
ki yeri çeşitli başkentlerde tartı-
şıhîıaya devam edilirken Anka-
ra dün bu değerlendirmeleri
'farazi' olarak nitelendirdi. Dı-
şişleri Bakanlığı Sözcüsü Murat
Sungar, Türkiye"nin şu aşama-
da bölgeye yönelik herhangi bir
pakta veya benzeri bir düzenle-
meye girmeyi düşünmediğini ve
bu konuda Ankara nezdinde
herhangi bir resmi girişimde de
bulunulmadığını açıkladı. Sun-
gar, Ankara'nın, savaş sonrasın-
da Irak'ta bir "federatif yapı"
kurulması yolundaki görüşleri-
ni başka ülkelere aktardığma
ilişkin haberlerin de doğru ol-
madığını belirtti.
Dışişleri Sözcüsü Sungar, dün
düzenlediği basın toplantısında
Körfez savaşına ilişkin çeşitli so-
ruları yanıtladı.
Körfez savaşı sonrasında böl-
gede bir "güvenlik pakü" kurul-
ması tartışmalarının sürdüğüne
işaret edilerek Türkiye'nin böy-
le bir paktta yer almayi düşünüp
düşünmediğine ilişkin bir soru-
yu yanıtlayan Sungar, bu konu-
da ileri sürülen görüşleri "tama-
raen teorik" olarak nitelendirdi.
"Ortada somut hiçbir şeyin
bulunmadığım" vurgulayan
Sungar, daha sonra şunları
söyledi:
"Ortada somut hiçbir şey
yoktur ve Türkiye şu safhada
paktlarla vesairelerle resmi agız-
lardan kendini irtibatlandırmak
durumunda değildir. Bizim için
mühim olan savaşın süratle so-
na ermesi ve Irak halkının bu
önemli zarara uğramasının, in-
san ve mal kaybına uğramasının
sona erdirilmesidir. Ondan son-
raki düzen içerisindeki görüşle-
rimizi Cumhurbaşkammız muh-
telif vesileleıie dUe getirdi. Ge-
rek yabancı basına verdiği mü-
lakat gerek VVashington Post'ta
çıkan makalelerinde bu husus-
lar görülüyor."
Sungar, Türkiye'nin oynaya-
bileceği rolün "raodel olarak is-
tikrara nasıl hizmet edebileceği
ve diger ülkelere ne gibi yardım-
lan olabileceği" çerçevesinde ele
alındığını da ifade ederek
"Onun dışında güvenlik sistemi,
paktlar, buna katkılar konusu
resmi seviyede tartışılmamak-
tadır" diye konuştu.
İngiltere Başbakanı John Ma-
jor'ın Türkiye'nin bölgeye yöne-
lik bir güvenlik düzeninde yer
almasının iyi olacağına ilişkin
sözlerinin bulunduğunun anım-
satılması üzerine Sungar şu ya-
mtı verdi:
"Herkes söylüyor. Farazi ola-
rak birtakım şeyler söylüyor. Fa-
kat biz 'Evet, Türkiye olarak
bunda yer alıyoruz' diyecek de-
ğerlendirmeleri bile henüz yap-
mış durumda değiliz. Herkes
kendine göre bazı niyetleri orta-
ya atıyor. Ama dedigim gibi res-
mi sevivede herhangi bir şey
yok."
"Savaş sonrasında Irak'ta bir
federatif yapı kurulması görüş-
lerinin Dışişleri'nce diğer ülke-
lere aktarıldığı yazüıyor" şeklin-
deki bir soruyu da yanıtlayan
Sungar, "Yazılıyor. Hayır, böy-
le bir şey yok. Buna karar vere-
cek toplum Irak'ın kendisidir.
Bizatihi Irak haikıdır. Bunun dı-
şında bir şey söylemek caiz de-
ğildir. Hepsi spekülasyondur"
karşılığım verdi.
GOZLEM
UĞUR MUMCU
(Baştarafı 1. Sayfada)
tezinin yeniden ortaya atılması anlamına geliyor.
1950'li yılların başında İngiltere, Fransa ve ABD'nin de
desteği ile Ortadoğu bölgesi için "Akdeniz Paktı" ve "Bir-
leşik Komutanlık" gibi yeni savunma ve güvenlik önerileri
ortaya atılmış; bu öneri, Menderes hükümetince de hemen
benimsenmişti.
ingiltere, Fransa, ABD ve Türkiye, 13 Ekim 1951 günü
Mısır'a ortak öneride bulunarak kurulacak komutanlığa Mı-
sır'ın da katılmasını istediler.
"Ortadoğu Komutanlığı" önerisi Mısır tarafmdan tepkiy-
le karşılandı. Mısır, Süveyş kanalında Ingiliz askerleri bu-
lundukça bu önerıyi görüşmeyeceğinı bildirdi.
Türkiye, NATO'ya girmek istediğinde İngiltere, yine bu
"Ortadoğu Komutanlığı" önerisini ileri sürerek Türkiye'nin
NATO'ya alınmasına karşı çıktı.
Menderes hükümeti, Batı'ya "Ortadoğu'da kendisine dü-
şen görevi yerine getireceği" yolunda güvence verince İn-
giltere, Türkiye'nin NATO'ya alınmasını onayladı.
İngiltere Dışişleri Bakanı Morrison, Avam Kamarası'nda
18 Temmuz 1951 günü yaptığı konuşmada bu güvence-
den söz etti; Menderes hükümetinin Dışişleri Bakanı Prof.
Fuat Köprülü de Mr. Morrison'un konuşmasından iki gün
sonra TBMM'de yaptığı konuşmada "Ortadoğu'da bize dü-
şen görevi etkin biçimde yerine getirmek için gerekli önlem-
leri ortaklaşa kararlaştırmaya" hazır olduklarını bildirerek
bu güvenceyi verdiklerini diplomatik dille duyurmuş oldu.
"Ortadoğu Komutanlığı" kurulmadı, ancak bu komutan-
lık yerine ABD ve İngiltere'nin öncülüklerinde "Bağdat
Paktı" oluştu.
Türkiye, 1952 yılında NATO'ya girmişti. Ortadoğu böl-
gesi de NATO'nun sorumluluk alanı dışındaydı.
ABD ve İngiltere, NATO'nun sorumluluk alanı dışındaki
bu bölge için yeni bir güvenlik ve savunma kavramı geliş-
tirmişti.
Türkiye, Pakistan, Irak ve İngiltere, bir askeri pakt çev-
resinde toplanır, Sovyetler'in bölgedeki etkinlikleri ancak
böylece önlenebilirdi.
Bağdat Paktı, 12 Ocak ve 24 Şubat 1955 günlerinde
Türkiye ve Irak tarafmdan imzalandı. ingiltere, Pakistan ve
İran aynı yılın nisan, eylüi ve kasım aylarında pakta girdi-
ler.
Aynı günlerde Bandung'da toplanan Asya-Afrika ülke-
leri, bugüpkü Bağlantısızlar hareketinin ilk kıvılcımlannı ya-
kıyorlar. 20. yüzyılın ilk ulusal bağımsızlık savaşını veren
Türkiye bu aydınlığın dışında kalıyordu.
Bağdat Paktı, uzun ömürtü olmadı; Irak'ta yönetimi ele
alan General Kasım, 24 Mart 1959 günü "askeri ve
saldırgan" olduğu gerekçesi ile pakttan ayrıkJıklannı açık-
ladı.
Pakt, bu tarihten sonra "Merkezı Anlaşma Örgütü -
CENTO" adını alarak merkezini Ankara'ya taşıdı. 1979 yı-
lında Pakistan ve İran'ın pakttan ayrılmasından sonra CEN-
TO da tarihe karışmış oldu.
Bağdat Paktı, Ortadoğu siyasetinde birleştirici değil, bö-
lücü ve parçalayıcı rol oynamış; Türk-Arap ilişkilerini de boz-
muştur.
Bugün de aynı tehlike söz konusudur.
Koalisyon güçlerine katılan Arap ülkelerinin yarın bölgede
ne gibi bir siyaset izleyecekleri belli değildir.
Filistin sorunu, olası Kürt devleti ve İsrail, Saddam son-
rası senaryolarının en duyarlı konularıdır.
Bu konular, Türkiye'ye, yeni yeni ve içinden kolay kolay
çıkılamaz nitelikte sorunlar yaratabilir.
İngiltere, Saddam sonrası senaryolar için kendisine ye-
ni roller biçiyor.
Bugün İngiltere Dışişleri Bakanı Hurd tarafmdan ileri sü-
rülen öneri, 1950'lerde meslektaşı Morrison tarafmdan oluş-
turulan eski teorinin 1991 modelidir.
Türkiye, soğuk savaş yıllarından bu yana Batı yanlısı bir
siyaset izliyor. Bu Batı yanlısı siyasetin odak noktasında
Ortadoğu petrolleri bulunuyor. ABD, 1957 yılı ocak ayında
bölgedeki Sovyet etkisinin yayılmasını engellemek ve Or-
tadoğu petrollerini korumak için "Eisenhovver Doktrini" ola-
rak bilinen yeni güvenlik ve savunma teorisini ortaya at-
mış; Türkiye'ye de bu teori gereği düşen görevleri vermiş-
tir.
Türkiye, Ortadoğu kargaşasına bugün de ABD istekleri
doğrultusunda karışmıştır. Böylece ülke coğrafyasının ken-
disine verdiği ayrıcalığı çok kötü kullanmış ve ilerisi için
"manevra alanını" şimdiden daraltmıştır.
Geleceğin siyaseti, bugünkü geçici dengelere göre sap-
tanırsa. Türkiye yann ya da öbür gün çok aa sürprizlerle
de karşılaşabilir.
Bölgede tek süper gücün egemenliği bugünkü gibi sü-
recek midir? Sürecekse, Türkiye'nin güvenlik siyaseti, yi-
ne bir süper güce mi ihale edilecektir? Bu tek süper gü-
cün egemenliği, iç siyasete ve şu yarım yamalak demok-
rasiye nasıl yansıyacaktır?
Türkiye, kendi ulusal güvenlik ve savunma kavramlarını
ne zaman oluşturacaktır?
POLİTİKADA
SORUNLAR
ERGUNBALa
(Baştarafı 11. Sayfada)
ğınıklık, bölünmüşlük ve kararsızlık örneği sergilediler. Ken-
di aralarında anlaşamadıkları gibi ABD ile de uyum sağla-
yamadılar. Sonunda gönülsüz de olsa ABD'nin askeri ve si-
yasal liderliğini kabul ettiler. Suudi Arabistan'a gönderdikle-
ri birtikieri bir Avrupalı komutan yerine ABD'li komutanın em-
rine verdiler.
İngiltere-Almanya ve İngiltere-Belçika arasında soğukluk
çıktı. Fransa, ortaklarına danışmadan kendi başına buyruk
davranışı ile bir dizi Avrupa ülkesini kızdırdı. "Ekonomik dev,
siyasal cüce" Almanya'nın bu statüsünü hâlâ sürdürdüğü ve
Avrupa'nın liderliğini kolayca üstlenemeyeceği görüldü. İn-
giltere'nin ise Avrupa'dan çok ABD ile daha fazla uyum için-
de olduğu anlaşıldı.
Arap birliği hayallerini yıkan Körfez krizi, Avrupa birliği ko-
nusunda yapılan iyimser tahminlerin de pek aceteci olduğunu
ortaya çıkardı.