22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ŞUBAT 1991 CUMHURÎYET/17 StLAHLARA KOŞULLU VEDA — Salvadorlu gerillalar Nikaragua hukümeti ile yapılacak barış gdrüşmeleri süresince silahlarınt bırakma karan aldılar. Bu silahların arasmda Sovyet ya- pımı 7 adet SAM-7 ve SAM-14 füzeleri dc bulunuyor. (Fotograf: AFP) Halk ekmeğe rağbet arttı ANKARA (UBA)— Fırıncı- lar Derneği'nin ekmeğe yaptığı zamdan sonra belediye halk ek- mek fabrikalannın çıkardığı ek- meğe rağbet arttı, büfelerin |önünde uzun kuyruklar meyda- na geldi. Fınncıların ve tnarket- lerin normal ekmek satışlarında ise düşmeler oldu. Halk ekme- ğe gösterilen ilgi konusunda gö- rüşlerini açıklayan Nevü Yenigül (42) "Vallahi evde 6 nüfus gün- de 5 ekmek tüketiyoruz. Bak- kaldan 900 liraya aldığımız ek- meği, halk ekmek büfelerinde 450 liraya ahyoruz. Yani bir ek- mek fıyatına iki ekmek ahyoruz. Niye onu almayahm" dedi. Halk ekmek bıifesi sahiplerinden Hü- seyin Kıhçoğlu (47) ise büfelerir önündeki kuyruklann uzadığıu soyledi. SAGLIK PERSONELt GREVDE — Nikaragua'da saglık personeli ücretlerinin artırılmasını sağlamak amacıyla grevde. Saglık personeli sadece acil vakalara bakarken Managua'daki ço- cuk hastanesinde anneler ısraria doktorlan beklediler. (Fotograf: AP) Sınırda şehit edilen erin katilleri GAZİA^TEP (AA)~ Gazi- antep'in Kıils ilçesi yakmlarında Suriye sınırında şehit edilen pi- yade erinin katilleri yakalandı. Kaçakçı old"klan belirlenen 6 kişiyle birlikte bir uzun namlu- lu Kalaşnikov marka otomatik silah ve mermiler ele geçirildi. Valilikten yapılan açıklamaya gore Kilis'in Çerçili köyu Mar- tavan bölgesinde sınırda devri- ye görevi yaptığı sırada silahlı çatışmada kaçakçüar tarafından şehit edilen piyade eri Ahmet Torun'un katilleri yakalandı. Bu kaiillerin Reşit Dede- oğlu, Ramazan Yıldırım, Meh- met Turk, Huseyin Kara, Meh- met Hanifi Demir ve Hasan Korkmaz oldukları ortaya çı- kanldı. HABERLERIN DEVAMI Masa.. (Baştarafi 1. SayfadaJ kin dev bir adım atılmış olacaktı. Hukukun ge- reği, şiddete başvurmadan yenne getinlecek- ti. Ama belki de bu olanaksızdı. Saddam Hü- seyin 75 ocakta, sürenin sona ermesinden az önce yapılan Fransız önerisini bile reddetti, (Bunu kabul edeceğine inananlar arasında ben de vardım). Ancak bu arada ABD de kriz boyunca dip- tomatik çözümü engellemeye dönük bir tutum içinde otduğu ızlenımıni verdi. Örneğin, 29 ocak tanhlı Amerıkan-Sovyet çağrısının iki hafta önce yapılmamış olması esef verici bir durumdur. Kısacası, şiddete başvurmayan bir potitikanın sonuç alıp alamayacağını artık hiç- bir zaman öğrenemeyeceğiz. Ancak savaşm nasıl bir yörüngeye otura- bileceğini ve gidişini önceden kestirmek de ol&naksız. Savaş, öngörülemeyecek askeri dinamikleri harekete geçirir ve yoğun siyasal şoklara yol açar; yeni fırsatlar kadar yeni $o- run/ara da kapıyı aralar." • Bu durum, cadı kazanı kimliğini hıçbir za- man yitirmemiş olan Ortadoğu içın özellikle geceriidir. O yüzden, keşke savaşa gerek kalmaksı- zın Saddam yola getirilebilseydi... Olamadı. Şimdi ne olacak? ABD, savaşı, bir büyükelçinin deyişiyle, "Saddam'ın 32 dişini sökerek" ve onun se- naryosuna düşmeksizin sona erdirmek isti- yor. Başarabilecek mi? Yoksa, Körfez Savaşı'nın bir numaralı suç- lusu Saddam, askeri yenilgiyi siyasal bir za- fere dönüştürebilir mi? Savaş uzarsa... İslam ülkelerınden kaynaklanan barış önerileri ço- ğalmayadevam ederse... Bu durumda, Was- hington için ateşkes çağnlarına göğüs ger- mek güçteşebilir mi? Saddam'h senaryo böy- l§Wgöndeme gelebitir ml? Saddam Hüse- yin, hem ayakta kalırken, hem de "Peki çe- kiliyorum Kuveyt'ten" diyebılir mi? O zaman ne olur? ABD'nin liderliğindeki koalisyon çat- lar mı? Böyle bir olasılığın üstünde duranlar da var. Savaşm nasıl bir senaryoyla noktalanaca- ğı henüz bılınmiyor. Ama daha şımdiden sa- vaş sonrasına ilişkin senaryoların sayısında büyük artış dikkati çekiyor. Irak'ta Arap, Kürt ve Türkmenlerden olu- şan bir federal devlet yapısı... Körfez'de petrolü güvence alttna alacak yeni bir güvenlik sisteminin oluşturulması... Silahsızlanmaya gidilmesi... Israil'le Arap dünyası arasında barış düzeninın kurulma- sı... Filistin sorununun çözümü... Bölgeye çağdaşlık ve demokrasi... Petrolden kaynak- lanan olağanüstü zenginliğin bölge ülkeleri arasında daha hakça dağıhmının sağlanabil- mesi için, ekonomik kalkınma ve işbiriiği me- kanizmasının harekete geçirilmesi... Bir savaş sürerken, savaş sonrası için gü- zel umutlar uyandırmakdoğaldır. Başkatürlü savaşm acısına ve özverisine katlanılmaz. Tabii akla hemen şu soru geliyor: — Evdeki hesap çarşıya uyacak mı? Bu soru, Ortadoğu gibi bir cadı kazanı için kuşkusuz öncelikle geçerlidir. Savaş sonrası koşulları görmeden bu soru yanıtlanamaz. * Bu soruyu Cumhurbaşkanı Özal'ın da ken- dısıne şu günlerde sık sık sorması yararlı ola- biiir; zira onun da çok iddialı gözüken ftesap- ları var. O nedenle, savaş sonrasında "1 koyup 20 almak" ve "masa"ya oturabilmek için tüm yumurtalan tek bir sepete doldurdu. Kraldan çok kralcı bir politika izledi. Bir noktada dur- masını bilmedi. İncirlik Üssü'nü Amerikan savaş uçaklanna açtı... ABD'nin bu denli dümen suyuna girmiş bir Türkiye'yi, Arap ülkeleri ne ölçüde "masa"- da görmek ister? İncirlik yüzünden Türkiye, Arap dünyasm- da manevra alanını büyük ölçüde daraltmış olmuyor mu? İnandırıcılığını azaltmıyor mu? Zaten Osmanlı döneminden kalma antipa- tiler, böylece daha da körüklenmiyor mu? Almanya örneğinde olduğu gibi, Cumhur- başkanı Özal'ın olur olmaz çıkışlarıyla Tür- kiye'nin Avrupa'yı bu kadar karşısına alma- sı doğru bir politika sayılabilir mi? İncirlik'le birlikte kendisini ABD açısından bir "askeri sıçrama tahtası" haline getiren bir Türkiye, Avrupa Topluluğu'nda bundan sonra ne ka- dar ciddiye alınabilir? Özal yönetimı, savaş sonrasına dönük ola- rak ABD'den beklentilerini herhangi bir ya- zılı güvenceye bağlamış mıdır? Oış politikada manevra alanını yeniden ge- nişletebilecek, yumurtalan başka başka se- petlere de dağrtabilecek ne gibi açılımlar ya- pabilir Türkiye bundan sonra? Ne gibi nü- anslar sergileyebilir? Savaş sonrası "barış masası"nda en iyi koşullarla yer alabilmek için ne gibi adımlar atılabilır? "Irak'ın toprak bütünlüğünden yanayız" demenın dışında Ankara alternatıf politika- lar oluşturuyor mu? Yoksa her şey yine Özal'ın kafasının içinde mi? Günübirlik de- meç ve çıkışlarla mı, yalnız Washington kay- naklı telkinlerle mi yürünmeye devam edili- yor yıne? Gelinen noktada, kafa yorulması gereken pek çok soru ve sorun var. Çünkü Körfez Sa- vaşı ülkemize çok pahalıya patlıyor ve Özal yönetiminın tutumu da faturayı daha yüksel- tiyor. ANAPHa Kürtçe kavgası Güneydoğu'ya füzelerden koruma ağı HAKAN AYGÜN ERGÜN AKSOY UFUK TEKİN YUSUF TOPRAK D İ Y A R B A K I R / A D A - NA/MUŞ — Türkiye'nin Çu- kurova bölgesi dahil tum Gü- neydoğu bölgesinin füze sistem- leriyle donatıldığı bildirildi. İncirlik ve Diyarbakır'dan sonra NATO'ya ait Baıman Üs- sü'ne de Patriot füzeleri yerleş- tirilecek. Diyarbakır'a Hawk füzeleri yerleştinlirken, Roland tipi füzelerin de bugunden itiba- ren Türkiye'ye geleceği bildiril- di. Bu arada tncirlik'ten kalkan ABD uçaklarırun Irak'a ybnelik ADAINA HtP0DR0MVMX4ı\ TAHMİNLER 1. KOŞU: F: Toruntay (2), P: Tycoon (1), S: Sefire (5). 2. KOŞU: F: Serhad (5), P: Ka- ragümriıklü (4), PP: Didar (7), S: Hasbey (3). 3. KOŞU: F: Sabur (3), P: Er- doğdu (4), PP: Kayhanbatur (1), S: Serap 25 (2). 4. KOŞU: F: Mehterhan (10), P:Sa-Sa(7),PP:Melih(l),S: Sadihan (3). 5. KOŞU: F: Erdemir (4), P: Şenbatur (2), PP: Taşbatur (3), S: Adlan (1). 6. KOŞU: F: Sancan (5), P: Gevgev (6), PP: Kayra(7), PP: Karaşimşek (10), S: Leyla 456 (12). 7. KOŞU: F: Hatip (4), PP: Namdar(lû), PP: Aliş (1), S: Buru 1 (3). hava saldırılarının daha da yo- ğunlaştığı gözleniyor. Alman hukümetınin Türki- ye'ye gonderdiği Hawk (Ho- ming All the Way Killer - Gü- dumlu Tam Yol Oldürücu) fü- zeler Diyarbakır 8. Ana Jet Üs- sü'ne yerleştirildi. Scud füzele- ri ile uçaklara karşı kullamlacak olan Hav(k füzelerinin Patriot- larla "entegre" olarak görev ya- pacakları bildirildi. Almanya'nın "Roland" tipi füzelerinin de Türkiye'ye gön- derilmeye başladığı öğrenilirken Diyarbakır'daki Muttefik Basın Merkezi Başkanı Kurmay Albay Halil Kalaycı, gelen füzelerle birlikte Guney ve Guneydoğu bölgelerinin tamamen güvenlik altına ahndığını söyledi. Hollanda Hava Kuvvetleri'- nin basın sorumlusu Üsteğmen Rooseman da, Haw,k'lann 25 yıldır Hollanda ve Almanya'da kullanılan güvenilir bir sistem olduğunu belirterek bu füzele- rin yüksek ve orta seviyede uçan uçaklara yanıt verebileceğini kaydetti. Füzelerin 31 ocaktan ıtibaren Türkiye'ye gönderilme- ye başlandığmı vurgulayan Ro- oseman, ilk Hawk sisteminın 2 şubatta konuşlandınldığını sövledi. Yetkililer, Diyarbakır ussüne yaptırılan gezide de Hawk sis- terninı gazetecilere tanıttılar. Belçika'dan gelen 182. Hava Fi- losu da gazetecilere gezdirilirken usse surekli olarak de\asa kar- go uçaklannın indiği ve bu uçaklarla fuze ve bomba taşın- dığı gözlendi. Füzeleri taşıyan uçaklann ikisinin uzerinde SSCB ibaresinin bulunduğu, govdelerinde ise Metro- Air/Svtitzerland amblemleri ta- şıdıkları gözlendi. Üsse konuşlandınlan Hawk fuzelenvle ilgili olarak gazeteci- lere bilgi veren Hollandalı ba- şan batar\a komutanı, Üsteğ- men Ingrid Goed de Patroıt'la- rın Scud'lar içın, Havsk'ların ise genelde uçaklar için Kullanıldı- ğına işaret ederek gerektiğınde Hawk'lann Scud'lara yönelik olarak da kullanılabileceğini söyledi. Yetkililer, gelen Hawk'- ların sayısıyla ilgili olarak bilgi vermekten kaçınırlarken, Hawk fuzelerinin Erhaç'a da yerleşti- rilip yerleştirilmediği konusun- da bilgi vermediler. tncirlik Üssu'nden kalkan ABD savaş uçakları F-15 ve F-ll 1 'lerin sortüerinde son gün- lerde artış oldu. Daha onceden günde ortalama üç kez çıkış olurken bu sayının dörde çıktı- ğı gözleniyor. Bu operasvonla- ra daha once 20-30 uçak katılır- ken, bu sayı da genel olarak 30'un altına düşmuyor. tncirlik'te görevli bir yetkili, kendilerine "vurulan, düşen uçak va da öldünilen bir ABD pilolla ilgili herhangi bir bilgi gelrnediğini" belirterek "Hare- kâtla ilgili uçak, pilot sayısı ve~ remeyiz, ama düşen uçak yok" dedi. Muş'ta bulunan NATO hava- alanında da Körfez savaşından bu yana dikkati ceken bir hare- ketlilik başladı. Yoğun kar ya- ğışı nedeniyle dun hava trafiği büyük oranda azalırken, usse gelmesi beklenen 200 Alman as- kenyle ilgili ön inceleme de ya- pılamadı. Bir yetkili, askerlerin barınma sorununu çozmek amacıyla 10 kişilik bir heyetin onümüzdeki günlerde geleceği- ni soyledi. Bu arada Bulanık ilçesine bağlı Abdal Bevazıt koyu yakın- larında önceki akşam 16.00'da buyuk bir patlama olduğu bil- dirildi. SHP Bulanık îlçe Baş- kanı Mehmet Tiftikoglu, "Bili- can dağı eteklerinden bu>uk bir patlama stsi geldi. Bahtiyar Kö- se adlı jurttaşın işyerinin cam- ları kırıldı, evdıkiler korkudan dışarı çıktılar. Uçaklardan biri- nin bomba ya da füze dusurdü- ğunu sanıyoru/." dedi. Bulanık Ka>makamı Vluaınmcr Erol paılamavı doğruladı. ancak "Streden kavnaklandığı konu- sunda bilgimi/ yok" diye konuştu (Baftarafı I. Sayfada) ANAP Mardin Milletvekili Nurettin Yılmaz konuşmasına Adalet Bakanı Oltan Sungurlu- nun Türkiye'de Kürt unsur bu- lunmadığı sözlerini arumsatarak başladı. Yasamn da aynı içerik- te olduğunu savunan Yılmaz, Cumhurbaşkanı Özal'ın Tiirki- ye'de 12 milyonun uzerinde Kürt olduğu açıklamasını anımsattı. Tasanda Kürtlerin varhğının in- kâr edildiğini savunan Yılmaz, Türkiye'de 20 milyon dolayında Kürt olduğunu söyleyince devlet bakanları Mustafa Taşar ve Er- cüment Konukman sıralara vu- rarak "Yuh oisun sana" diye ba- ğırdılar. Konukman, "5 milyon, nereden çıkardın 20 milyonu?" diye laf atmca Yılmaz da "O za- man ya 12 milyon olduğunu söyteyen Cumhurbaşkanı ya da siz yalan ve yanlışsınız" karşıh- ğmı verdi. Bu yanıttan sonra çok sayıda milletvekili ayağa kalka- rak Yılmaz'a tepki gösterdiler. Taşar, "Provokatör in aşafı" di- yerek kürsüye yürürken Alpas- lan Pehlivanh, Gökhan Maraş, Yılmaz'a "Yuh" çektiler. Pehli- vanh, "O. çocugu" diye küf- rcdcrkcn başka milletvekilleri de, "bölücü, provokatör, adi berif" şeklinde laf attılaı. Protestolar sürerken Yılmaz, kendisini protesto edenlere, "SU" diye hitap edince tepkiler daha da arttı. Yılmaz, "Kürsü masunivetine saygı göstermeyi bilmeyen, insan hakları ve de- mokratik kurallan unutmuş ba- n arkadaşlarla aynı çatı altında balunmaktan üzünttt duyuyorum" deyince bazı mil- letvekilleri kürsüye yürüyerek Yümaz'ın inmesini istediler. Yıl- maz da gürültüler arasında "O zaman siz bu tahammülsüzlügü- ntizu devam ettirecekseniz dışan çıkıp. grubun bu konudaki an- tidemokratik tepkisini kamuo- yuna açıklamak için bir basın toplanbsı \apanm" dedi. Bunun üzerine tepkiler toplantıyt yöne- ten Baskanvekili Raşit Daldal- ın da müdahalesiyle yatıştı ve Yılmaz sözlerini özetle şöyle sürdürdü: "Bir aile toplanlısında kişisel görüşlerini soylemek için bu ko- nudaki en yetkili kişi olan, o bölgenin bir pariamenterinin konuşmasını hazmedemiyorsu- nuz. Hatibin konuşmasına say- gı gösteremiyorsanız, duşünce özgürluğünü kısıtlayan 141, 142 ve 163. maddelerin kaldmlma- sı ile ilgili girişimlerin güvenilir- liğini vatandaşa nasıl anlata- caksınız? önce kürsüde konuşan miOet- vekiline saygdı olun. Bir de ANAP'ın girişimiyle tnsan Hakları Komisyonu kuruluyor, hem bu komisyonu kuracaksınu hem de kursü masuniyetine sal- dınyorsunuz." Konuşma boyunca tepkiler sürünce ANAP grup başkanve- killeri, milletvekillerini yatıştır- mak için çaba harcadılar. Ama Yılmaz, "Aşırı milliyetçi tarihçi- ler bile 1971'den bu yana Kürt- lerin varlıklannı kabul etmek zonında kalmışlardır. Türkler Orta Asya'dan gelmişlerse Do- ğu ve Guneydoğu Anadolu'da karşılaştıkları yerli halk hangi u-ktandı? Siz Orta Asya'dan gel- diniz, biz burayadık. Siz azın- lıksınız" diye konustu. "Çanak- kale'de yatanlann yüzde 80'i Kürttür" diyen Yılmaz'ı millet- vekilleri sıralara vurarak protes- to ettiler. özal'ın, Kürtçenin scr- best bırakılmasıyla ilgili sözleri- ni sevinçle karşılayan Kürtlerin bu sevinçlerinin "kursaklannda kaldığım" söyleyen Yılmaz, "Dağ fare doğurmnştur. Kürt halkını ve dilini inkâr edip Tür- kiye'de demokrasinin rayına oturdugu iddia etmek giilünç- tiır. Buna kargalar bile güler" dedi. Yılmaz, Kuzey Avrupa ülkele- rinde birkaç resmi dil birden bu- lunduğunu, Kurtçe eğitim veren okullar bulunduğunu ifade ede- rek "AGİK'e uymak zorunda- yız" dedi. Bunun üzerine Vehbi Dinçerler, "Ne AGtK'i? Türki- ye egemen bir devlet. Türkiye 1 yi AGİK vönetmlyor" diye tep- ki gösterdi. Yılmaz, tepkiler arasında söz- lerini, "Bir kısım parlamenterin anlamsız ve önyargılı tepkileri- ne ragmen pariamenter rejime olan savgım nedeniyle yine size saygılar sunarak kürsuden ayrı- lıyorum" diyerek tamamladı. Bazı ANAP'lıların "Saygını istemiyoruz" diye bağırmalan PORTRE / NURETTİN YILMAZ ANAP'a Özal aldı 1936 Cizre doğumlu olan Nurettin Yılmaz, 1987 yılında dönemin ANAP Genel Başkanı Turgut özal tarafından ANAP'a alındı. 87 seçim hazırlıklan sırasında önce DSP Genel Merkezi'nde görüldü, daha sonra SHP'ye adaylık için başvurdu. 400 bin lira adaylık ödentisini de yatırdı, parti meclisinde karşı çıkıhnca, ANAP'tan aday gösterildi. Mardin'den listeye girdiği ANAP MKYK toplantısında uzun tartışmalara konu oldu. Yılmaz, 1973 yılında CHP'den TBMM'ye girdi. Ancak 1977 yılında CHP listeye almayınca, bu kez bağımsız adayhğını koyarak kazandı. 12 Eylül 1980 sonrasında bolücülük iddialarına hedef oldu. Barış Derneği davası samklan arasına da girdi. Bu davadan önce 8 yıla mahkûm oldu sonra davası düştü. özal'ın "Bize geldi, ben de listeye koymayı uygun buldum" dediği Yılmaz, aday olduğu günlerde "Türkiye'de sosyal demokrat parti bulamadım, Turgut Ozal'ıo Dofu ve Güneydogu'ya yaptığı hizmetlerden etkileudim" diyerek yeni partisini seciş nedenini açıkladı. Ankara Üniversitesi hukuk Fakültesi mezunu olan, bir süre hâkimük yapan 7 çocuk babası Yılmaz, ANAP içinde de Doğu'nun sorunlarını gündemde tuttu. Guneydoğu karamamelerine Doğulu milletvekillerinin tepkisini özal'a tasıdı. üzerine Yılmaz, bu kez "Paria- menter rejime olan saygım ve al- dığım terbiye nedeniyle size bu- nu söylüyorum" deyip yine pro- testolar arasında kürsuden indi. Bu tartışmalar olurken Baş- bakan Yıkhnı» Akbulul sessiz- ce oturdu ve tepki göstermedi. Yılmaz, kürsüde konuşurken ANAP'ın doğulu bazı milletve- killerinin bakanlann yanına gi- derek "Yümaz'ın konuşması bizi baglamaz. Provokasyon yapı- yor" dedikleri öğrenildi. ANAP Muş Milletvekili Alaattİn Fırat ile Siirt Milletvekili Kemal Bir- lik, tepki gösteren ANAP'lılann yanına giderek "Bu kendi poli- tik geleceği için böyle konuşu- yor. Bizimle bir ilgisi yok. Her- halde bu tasannın Meclis'ten çı- luuilmasını istemiyor" değerlen- dirme&inde bulundular. Hasan Celal Güzel Nurettin Yılmaz'dan sonra kürsüye gelen Hasan Celal Gü- zel, ANAP grubunu yatıştırıcı bir konuşma yaptı. Güzel, Kürt- çe yasağına ilişkin 2932 sayüı ya- samn yanlış olduğunu ifade ede- rek "Ancak şimdi bu yasağı kal- dırmak yerine tartışma yarata- cak yeni bir yasa getirmenin ne geregi var? Bunun zamanlama- sını doğru bulmuyonım" dedi. Güzel, birlik ve beraberliğe ih- tiyaç duyulan bir dönemde, AGİK sözleşmesi ve bazı dış ge- lişmeleri gerekçe göstererek Kürtçe serbestisinin getirilmesi- nin doğru olmadığım savundu. Güzel, yetki tasansına da karşı çıkarak bunun anayasaya aykı- n olduğunu söyledi. Güzel, üs- lerin kullandırılması yetkisine "ret" verdiğinden bu yana ilk kez ANAP grubundan alkış ve tebrikler aldı. Daha sonra Adalet Bakanı Oltan Sungurlu, Kürtçe serbes- tisine ilişkin bilgi verdi. Şanlıur- fa Milletvekili Mustafa Demir, Adalet Bakanı Sungurlu'ya, "Körfez savaşı sürerken her za- mankinden çok birlik ve bera- berlik diyorsunuz, hem de mil- letin arasına nifak sokacak böy- le bir tasan ile geliyorsunuz. Bu- na niye ihtiyaç duyuldu?" soru- sunu yöneltti. Sungurlu, bu so- ruya yanıt vermedi ve sadece 2932 sayüı yasamn kaldırılması gerektiğini söylemekle yetindi. Adalet Komisyonu Başkanı Alpaslan Pehlivanh da tasanda yer alan "mahafli dil ve lehçeter" ile neyin kastedildiğini sordu. Sungurlu, bu soruya, "Ben dtl konusunda uzman değilim" ya- nıtını vermekle yetmdi. Sungurlu, Hasan Celal Gü- zel'in, yetki yasasına ilişkin eleş- tirilerini yanıtlarken, "Slzin müsteşarlıgınız döneminde de ulke kanun hiikmünde kararna- melerle yön«tiliyordu. O zaman anayasaya aykın degildi de |imdi mi aykın oldu" diye sordu. Sun- gurlu, Güzel'in Kürtçeye ilişkin, "AGİK ve dif etkilerie böyle bir tasan getirilmemeltydi?" sözle- rine karşılık da "Bu tasan hlç- bir etki altında kalarak hazır- lanmadı" yanıtını verdi. Adalet Bakanı kursudcn iner- ken Adalet Komisyonu Başkanı Pehlivanlı, bakanın yanına gide- rek, Kürtçe konuşma yasağına ilişkin yasa tasansı için "Siâ ko- misyonda zorlayacağız. Bu tasa- n bu şekliyle geçmez" dedi. Başbakan Yıldınm Akbulut, TBMM'den aynhrken gazeteci- lerin soruları üzerine "Mesele bir olayı yasaklayan bir kanun yerine düzenieme yapmaktır. Meselenin aslı budur. Bu bakım- dan meseieye yaldaştığımızda yapılan işin isabetini, doğrulu- gunu tespit etmek gerekir" dedi. Özal: Güvenceniz benim Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Kürtçe serbestisi ile yetki tasa- nsına karşı tepkileri yatıştırmak üzere dün bir bölüm ANAP milletvekilini daha kabul ederek TBMM'de görüştü. özal, Kürt- çe serbestisi ile birlikte yetki ta- sınsnı savunarak "Bunlardan korknuyın, yetkiyi verin. Zaten kullanacak olan sizin hüküme- tinizdir. Bu kararnameler de be- nim başkanlık edecegim Bakan- lar Kurulu toplanülannda görü- şülecek. Güvenceniz benim" de- di. özal, TBMM'deki makamın- da 40 kişilik gruplar halinde 160 ANAP milletvekilini kabul etti. özal, ANAP grup toplantısın- da Mardin Milletvekili Nurettin Yümaz'a, "gereginden fazla" tepki gösterildiğini ifade ederek "Bu kadar fazla tepki gösteril- meseydi olay kapanır giderdi. Şimdi yann gazetelerde bn iş büyütülecek" biçiminde konuş- tu. özal, Siirt MiUeıvekili Kemal Krlike dedönerek "BizŞırnak'ı il vapük. Nurettin Bey Cizreli, Cizre U olmadı diye kızdı, bütün mesele o" dedi. özal, Kürtçe serbestisi ve yet- ki tasarıları ile meselenin "makro" düzeyde halledildiğini, ancak ayrıntılarda bazı düzen- lemeler yapılabileceğini ifade ederek "Hiç bunlardan korkma- nıza, endişelenmenize gerek yok" dedi. özal, Kürtçe serbestisini de özetle şöyle savundu: "Sorun yasaklarla çözümle- oemez. Mesele ekonomiktir. Bu yörekrde psikolojik ezilmişlik ve terk edilmişlik duyguso var. Bu- nu kırmalıyız. TY yayınian za- ten dil sorununu zaman içinde çözümler. Yasaklarsanız ters te- per. Bu yasak yasası çıkmca ba- zı aikler çocuklanna Kürtçe ög- retmeye baslamış. Bu işler ya- saklarla falan eözülmez." özal, 10 gün içerisinde savaş- la ilgili önemli gelişmeler olaca- ğım da ifade ederek "Saddam'ı savunanlara sert çıkın. Sad- dam'ın lilahlanmasının sebebl Türkiye ve Surlye'ye kaısıydı. tran da Irak'a karşı ama lslam alemine şlrin görünmek Istiyor" dedi. özal, milletvekilleri ile görüş- meyi sürdürürken Başbakan Yıl- dırım Akbuiut da TBMM'ye geldi. Akbulut TBMM'deki ma- kamında ANAP grup başkanve- killeri ile görüştü. G O Z L E M UĞUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) bilirler... Kürtçe bir yerel dil midir?.. Yoksa 'lehçe' mi? Lehçe, bırdilin, ses yapısı, dağarcığı ve söz dizimi özel- likleri ile ayrılan kolu demektır. Örneğin, Azeri lehçesi, Öz- bek lehçesi gibi... Bu lehçeler, Türk dilinden ayrılmışlardır. Lehçe yabancı dillerde 'diyalekî' olarak adlandırılır. Dilbilimciler, lehçeyi genellıkle 'coğrafi' ve toplumsal lehçeler' olarak ikiye ayırırlar. Bir dil, bölgesel özelliklere göre değişik bıçimlere bürü- nebilir. Toplumsal koşullar ve eğitim düzeyleri de yine bir dili başkalaştırabilır. Yürüriükteki yasada 'Türkçeden başka dillerin ana dili ola- rak kullanılması yasaklanmıştı. Yasada 'lehçe yasağı' yoktu ki, kaldırılsm! 'Kürtçe yasağı' yeni yasa ile kaldırılıyor mu? Hayır; ne gezer... Kaldırılmadığı gibi, özel suç tanımlan ve yaptırımlar da getiriliyor. Tasanda, eğitim ve öğrenim kurumlarında Türkçeden başka dil kullanılması halinde, eylem 'başka bir suç oluş- tursa bile' ayrıca altı aydan iki yıla kadar hapıs cezası da getiriliyor! Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde Kürtçe pankart, döviz, levha ve benzerleri kullanıldı mı, cezası altı aydan 1 yıla ka- dar hapistir. Yürüriükteki yasada Türkçeden başka dillerin' kullanılma- sı için getirilen genel yasak, bu tasanda belli suç türteri oluş- turularak yaptınma bağlanıyor. Bu yasa, 1983 yılı ekim ayında çıkarıldı. 1983 yılı ekim ayından önce 'Kürtçülük' diye tanımlanan suçlar için Ceza Yasası'nın 142/3. maddesi uygulanıyordu. Bugün de aynı madde uygulanıyor. Siyasi Partiler Yasası'nın 81. maddesinde de partilerin, Türkiye'de 'milli veya dini kültür ve mezhepler veya ırk veya dil farklıhğma dayanan azınlıklar' olduğunu ileri süremeye- cekleri, 'Türk dilinden ve kültüründen başka dil ve kültürteri korumak ve geliştirmek' için çalışma yapamayacaklan ya- zılıdır. - Bu yasaklara uymayan partiler, Anayasa Mahkemesi ka- ran ile temelli kapatılırlar. Bolücülük konusunda Ceza Yasası'nda bir başka mad- de daha var: 125. madde. 125. Madde: 'Devlet topraklannın tamamını veya bir kıs- mını bir yabancı devletin hâkımiyetı altına sokma (...) veya, devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırma' eylemleriyle ilgılidir. Madde, bu eylemlere ölüm cezası yaptırımı getıriyor. Bu gibi duyarlı ve önemli konular, çok daha geniş açıları ve derin araştırmaları gerektirir. Bu sorunlara günübirlik siyasal amaçlarla 'perakende yasa' yoluyla çözüm bulmaya kalkıştınız mı, tersi sonuçlar- ta karşılaşabilirsiniz Bir de bakarsınız, 2932'den kurtulayım derken, 142/3'e takılmışsınız, 142/3'ten kaçayım derken, 125'e çarpmışsı- nız; bütün bunlardan sıyrıldığınızı sandığınız an Siyasi Par- tiler Yasası'na kapılmışsınız! Bu konulan çok daha kapsamlı bıçımde ele almak gerekir. Buna benzer bir tehlıkeyi Ceza Yasası'nın 163. maddesi için görmek de olasıdır. Ceza Yasası'nın 163. maddesinin değiştirilmesi ya da kal- dırılması 141-142. maddelerin değiştirilmeleri ya da kaldı- rılmalarından çok daha güçtür. Varsayalım ki, değiştirildi ya da kaldırıldı... Sorun çözü- lecek mi? Hayır. Sorun çözülmeyecek; daha da karmaşık hale girecektir. Neden mi? 29 Nisan 1920 gün ve 2 sayılı 'Htyaneti Vataniye Kanunu' yürürlüktedir de ondan! Şeyh Sait isyanı günlerinde değiştirilen yasa, 1. madde- siyle, din duygularının ve dince kutsal kavramların siyasal amaçlarla kullanılmasını Vafana ihanet' eylemi olarak ta- nımlıyor ve bu suça ölüm cezası yaptırımı getiriyor. 163'ten kurtulayım derken, 'Hıyanetı Vataniye Kanunu'na da çarpabilirsiniz! Türkiye'de yıllarca yasaklarda diretildi. Diretildiği için de bugün işte böyle çelişkiler ve çıkmazlarla karşılaşılıyor. Ve siyasal gülmeceye de işte böyle 'traji-komik' örnekler armağan ediliyor... Generaller Körfez'e(Baftarafı l. Sayfada) Türk askeri çevrelerinden edini- len bilgiye göre Dahran'daki Müttefık Kuvvetler Karargâhı- nda incelemelerde bulunmak ve Körfez operasyonunun yönetı- mini izlemek üzere Suudi Ara- bistan'a Türk generallerinin gönderilmesi düşüncesi, Cum- hurbaşkanı Özal tarafından sa- vaşm Uk haftasmda ABD yetki- lilerine iletildi. Amerikan tarafının bu gorü- şü "olumlu" karşıladığı ve "Türk generalleri ne zaman is- terierse gelebilirler. Kendilerine gerekli her turlü teknik kolaylık sağlanır" yanıtı verdiği oğrenil- di. Cumhurbaşkanı Özal'ın bu düşünceyi Genelkurmay Başka- nı Orgeneral Güreş'e aktarması üzerine ise Turk Silahlı Kuvvet- leri'nin karan onaylamadığı or- taya çıktı. Üst düzey askeri yet- kililer, "kendi inisiyatifleri dışın- da alınan karara" karşı çıkarak "Körfez'e gitmelerinin ortalığı alevlendirecegini" savundular. Bu konuda, Cumhurbaşkanı özal'a verilen yanıtın, "Turk ge- nerallerin Dahran'a gitmek istemedigi" şeklinde olduğu be- lirtildı. Amerikan kaynakları, bu ge- lismelerin kendileri açısından "çok ögretici" olduğunu ifade ettiler. Bu kaynaklara göre Cumhurbaşkanı Özal ile Ttrk Genelkurmayı arasındaki göruş ayrılığını "açık" biçimde ortaya koyan olay, ABD'ye Türk Silahlı KuvA-etleri'nin savaş konusunda- ki "isteksi?" tutumunu bir kez daha gösterdi ve Türkiye'den ya- pılacak "askeri" isteklerin "sınırlandırılmasına" neden oldu. Subaylar gidecek Öte yandan askeri kaynaklar, Körfez savaşının daha ileri bir aşamasında Suudi Arabistan'a özellikle "bir savaşm sevk, ida- re ve planlamasında" ne tür yöntemler izleneceği konusunda deneyim edinmek üzere daha kuçük rütbeli subaylardan olu- şan bir grubun gidebileceğini bildirdiler. Askeri kaynaklar, bu konuda henüz "net bir karann" alınmadığını belirtirken, "Lojis- tik destek nasıl sağlanıyor, mü- himmat ne tür etkiler yapıyor? Bu konuda bir grubun gitmesi yararlı olabilir, Ancak yüksek rütbeli kişilerin gitmesi karan politik yorumlanabilir. O ne- denle daha kuçük rütbeli, yüz- başı, binbaşı veya yarbay düze- yinde oluşlurulacak bir grubun gitmesi uzerinde dunıluyor" de- diler. Kaynaklar, "Dahran'daki Birleşmiş Milletler karargahına gonderilme olasılığı bulunan da- ha alt rütbeli subayların neden daha ileri bir aşamada gonderi- leceğine" ilişkin soruyu ise "Şu anda göndermek ortalığı alev- lendirebüir. Aynca istem bizden gidecek. O nedenle bir süre da- ha beklenecek" şeklinde yantt- ladılar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle