Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ŞUBAT 1991 CUMHURÎYET/17
StLAHLARA KOŞULLU VEDA — Salvadorlu gerillalar Nikaragua hukümeti ile yapılacak
barış gdrüşmeleri süresince silahlarınt bırakma karan aldılar. Bu silahların arasmda Sovyet ya-
pımı 7 adet SAM-7 ve SAM-14 füzeleri dc bulunuyor. (Fotograf: AFP)
Halk ekmeğe
rağbet arttı
ANKARA (UBA)— Fırıncı-
lar Derneği'nin ekmeğe yaptığı
zamdan sonra belediye halk ek-
mek fabrikalannın çıkardığı ek-
meğe rağbet arttı, büfelerin
|önünde uzun kuyruklar meyda-
na geldi. Fınncıların ve tnarket-
lerin normal ekmek satışlarında
ise düşmeler oldu. Halk ekme-
ğe gösterilen ilgi konusunda gö-
rüşlerini açıklayan Nevü Yenigül
(42) "Vallahi evde 6 nüfus gün-
de 5 ekmek tüketiyoruz. Bak-
kaldan 900 liraya aldığımız ek-
meği, halk ekmek büfelerinde
450 liraya ahyoruz. Yani bir ek-
mek fıyatına iki ekmek ahyoruz.
Niye onu almayahm" dedi. Halk
ekmek bıifesi sahiplerinden Hü-
seyin Kıhçoğlu (47) ise büfelerir
önündeki kuyruklann uzadığıu
soyledi.
SAGLIK PERSONELt GREVDE — Nikaragua'da saglık personeli ücretlerinin artırılmasını
sağlamak amacıyla grevde. Saglık personeli sadece acil vakalara bakarken Managua'daki ço-
cuk hastanesinde anneler ısraria doktorlan beklediler. (Fotograf: AP)
Sınırda şehit
edilen erin
katilleri
GAZİA^TEP (AA)~ Gazi-
antep'in Kıils ilçesi yakmlarında
Suriye sınırında şehit edilen pi-
yade erinin katilleri yakalandı.
Kaçakçı old"klan belirlenen 6
kişiyle birlikte bir uzun namlu-
lu Kalaşnikov marka otomatik
silah ve mermiler ele geçirildi.
Valilikten yapılan açıklamaya
gore Kilis'in Çerçili köyu Mar-
tavan bölgesinde sınırda devri-
ye görevi yaptığı sırada silahlı
çatışmada kaçakçüar tarafından
şehit edilen piyade eri Ahmet
Torun'un katilleri yakalandı.
Bu kaiillerin Reşit Dede-
oğlu, Ramazan Yıldırım, Meh-
met Turk, Huseyin Kara, Meh-
met Hanifi Demir ve Hasan
Korkmaz oldukları ortaya çı-
kanldı.
HABERLERIN DEVAMI
Masa..
(Baştarafi 1. SayfadaJ
kin dev bir adım atılmış olacaktı. Hukukun ge-
reği, şiddete başvurmadan yenne getinlecek-
ti.
Ama belki de bu olanaksızdı. Saddam Hü-
seyin 75 ocakta, sürenin sona ermesinden az
önce yapılan Fransız önerisini bile reddetti,
(Bunu kabul edeceğine inananlar arasında
ben de vardım).
Ancak bu arada ABD de kriz boyunca dip-
tomatik çözümü engellemeye dönük bir tutum
içinde otduğu ızlenımıni verdi. Örneğin, 29
ocak tanhlı Amerıkan-Sovyet çağrısının iki
hafta önce yapılmamış olması esef verici bir
durumdur. Kısacası, şiddete başvurmayan bir
potitikanın sonuç alıp alamayacağını artık hiç-
bir zaman öğrenemeyeceğiz.
Ancak savaşm nasıl bir yörüngeye otura-
bileceğini ve gidişini önceden kestirmek de
ol&naksız. Savaş, öngörülemeyecek askeri
dinamikleri harekete geçirir ve yoğun siyasal
şoklara yol açar; yeni fırsatlar kadar yeni $o-
run/ara da kapıyı aralar."
•
Bu durum, cadı kazanı kimliğini hıçbir za-
man yitirmemiş olan Ortadoğu içın özellikle
geceriidir.
O yüzden, keşke savaşa gerek kalmaksı-
zın Saddam yola getirilebilseydi...
Olamadı.
Şimdi ne olacak?
ABD, savaşı, bir büyükelçinin deyişiyle,
"Saddam'ın 32 dişini sökerek" ve onun se-
naryosuna düşmeksizin sona erdirmek isti-
yor.
Başarabilecek mi?
Yoksa, Körfez Savaşı'nın bir numaralı suç-
lusu Saddam, askeri yenilgiyi siyasal bir za-
fere dönüştürebilir mi? Savaş uzarsa... İslam
ülkelerınden kaynaklanan barış önerileri ço-
ğalmayadevam ederse... Bu durumda, Was-
hington için ateşkes çağnlarına göğüs ger-
mek güçteşebilir mi? Saddam'h senaryo böy-
l§Wgöndeme gelebitir ml? Saddam Hüse-
yin, hem ayakta kalırken, hem de "Peki çe-
kiliyorum Kuveyt'ten" diyebılir mi? O zaman
ne olur? ABD'nin liderliğindeki koalisyon çat-
lar mı?
Böyle bir olasılığın üstünde duranlar da
var.
Savaşm nasıl bir senaryoyla noktalanaca-
ğı henüz bılınmiyor. Ama daha şımdiden sa-
vaş sonrasına ilişkin senaryoların sayısında
büyük artış dikkati çekiyor.
Irak'ta Arap, Kürt ve Türkmenlerden olu-
şan bir federal devlet yapısı...
Körfez'de petrolü güvence alttna alacak
yeni bir güvenlik sisteminin oluşturulması...
Silahsızlanmaya gidilmesi... Israil'le Arap
dünyası arasında barış düzeninın kurulma-
sı... Filistin sorununun çözümü... Bölgeye
çağdaşlık ve demokrasi... Petrolden kaynak-
lanan olağanüstü zenginliğin bölge ülkeleri
arasında daha hakça dağıhmının sağlanabil-
mesi için, ekonomik kalkınma ve işbiriiği me-
kanizmasının harekete geçirilmesi...
Bir savaş sürerken, savaş sonrası için gü-
zel umutlar uyandırmakdoğaldır. Başkatürlü
savaşm acısına ve özverisine katlanılmaz.
Tabii akla hemen şu soru geliyor:
— Evdeki hesap çarşıya uyacak mı?
Bu soru, Ortadoğu gibi bir cadı kazanı için
kuşkusuz öncelikle geçerlidir. Savaş sonrası
koşulları görmeden bu soru yanıtlanamaz.
*
Bu soruyu Cumhurbaşkanı Özal'ın da ken-
dısıne şu günlerde sık sık sorması yararlı ola-
biiir; zira onun da çok iddialı gözüken ftesap-
ları var.
O nedenle, savaş sonrasında "1 koyup 20
almak" ve "masa"ya oturabilmek için tüm
yumurtalan tek bir sepete doldurdu. Kraldan
çok kralcı bir politika izledi. Bir noktada dur-
masını bilmedi. İncirlik Üssü'nü Amerikan
savaş uçaklanna açtı...
ABD'nin bu denli dümen suyuna girmiş bir
Türkiye'yi, Arap ülkeleri ne ölçüde "masa"-
da görmek ister?
İncirlik yüzünden Türkiye, Arap dünyasm-
da manevra alanını büyük ölçüde daraltmış
olmuyor mu? İnandırıcılığını azaltmıyor mu?
Zaten Osmanlı döneminden kalma antipa-
tiler, böylece daha da körüklenmiyor mu?
Almanya örneğinde olduğu gibi, Cumhur-
başkanı Özal'ın olur olmaz çıkışlarıyla Tür-
kiye'nin Avrupa'yı bu kadar karşısına alma-
sı doğru bir politika sayılabilir mi? İncirlik'le
birlikte kendisini ABD açısından bir "askeri
sıçrama tahtası" haline getiren bir Türkiye,
Avrupa Topluluğu'nda bundan sonra ne ka-
dar ciddiye alınabilir?
Özal yönetimı, savaş sonrasına dönük ola-
rak ABD'den beklentilerini herhangi bir ya-
zılı güvenceye bağlamış mıdır?
Oış politikada manevra alanını yeniden ge-
nişletebilecek, yumurtalan başka başka se-
petlere de dağrtabilecek ne gibi açılımlar ya-
pabilir Türkiye bundan sonra? Ne gibi nü-
anslar sergileyebilir?
Savaş sonrası "barış masası"nda en iyi
koşullarla yer alabilmek için ne gibi adımlar
atılabilır?
"Irak'ın toprak bütünlüğünden yanayız"
demenın dışında Ankara alternatıf politika-
lar oluşturuyor mu? Yoksa her şey yine
Özal'ın kafasının içinde mi? Günübirlik de-
meç ve çıkışlarla mı, yalnız Washington kay-
naklı telkinlerle mi yürünmeye devam edili-
yor yıne?
Gelinen noktada, kafa yorulması gereken
pek çok soru ve sorun var. Çünkü Körfez Sa-
vaşı ülkemize çok pahalıya patlıyor ve Özal
yönetiminın tutumu da faturayı daha yüksel-
tiyor.
ANAPHa Kürtçe kavgası
Güneydoğu'ya füzelerden koruma ağı
HAKAN AYGÜN
ERGÜN AKSOY
UFUK TEKİN
YUSUF TOPRAK
D İ Y A R B A K I R / A D A -
NA/MUŞ — Türkiye'nin Çu-
kurova bölgesi dahil tum Gü-
neydoğu bölgesinin füze sistem-
leriyle donatıldığı bildirildi.
İncirlik ve Diyarbakır'dan
sonra NATO'ya ait Baıman Üs-
sü'ne de Patriot füzeleri yerleş-
tirilecek. Diyarbakır'a Hawk
füzeleri yerleştinlirken, Roland
tipi füzelerin de bugunden itiba-
ren Türkiye'ye geleceği bildiril-
di. Bu arada tncirlik'ten kalkan
ABD uçaklarırun Irak'a ybnelik
ADAINA
HtP0DR0MVMX4ı\
TAHMİNLER
1. KOŞU: F: Toruntay (2), P:
Tycoon (1), S: Sefire (5).
2. KOŞU: F: Serhad (5), P: Ka-
ragümriıklü (4), PP: Didar (7),
S: Hasbey (3).
3. KOŞU: F: Sabur (3), P: Er-
doğdu (4), PP: Kayhanbatur
(1), S: Serap 25 (2).
4. KOŞU: F: Mehterhan (10),
P:Sa-Sa(7),PP:Melih(l),S:
Sadihan (3).
5. KOŞU: F: Erdemir (4), P:
Şenbatur (2), PP: Taşbatur (3),
S: Adlan (1).
6. KOŞU: F: Sancan (5), P:
Gevgev (6), PP: Kayra(7), PP:
Karaşimşek (10), S: Leyla 456
(12).
7. KOŞU: F: Hatip (4), PP:
Namdar(lû), PP: Aliş (1), S:
Buru 1 (3).
hava saldırılarının daha da yo-
ğunlaştığı gözleniyor.
Alman hukümetınin Türki-
ye'ye gonderdiği Hawk (Ho-
ming All the Way Killer - Gü-
dumlu Tam Yol Oldürücu) fü-
zeler Diyarbakır 8. Ana Jet Üs-
sü'ne yerleştirildi. Scud füzele-
ri ile uçaklara karşı kullamlacak
olan Hav(k füzelerinin Patriot-
larla "entegre" olarak görev ya-
pacakları bildirildi.
Almanya'nın "Roland" tipi
füzelerinin de Türkiye'ye gön-
derilmeye başladığı öğrenilirken
Diyarbakır'daki Muttefik Basın
Merkezi Başkanı Kurmay Albay
Halil Kalaycı, gelen füzelerle
birlikte Guney ve Guneydoğu
bölgelerinin tamamen güvenlik
altına ahndığını söyledi.
Hollanda Hava Kuvvetleri'-
nin basın sorumlusu Üsteğmen
Rooseman da, Haw,k'lann 25
yıldır Hollanda ve Almanya'da
kullanılan güvenilir bir sistem
olduğunu belirterek bu füzele-
rin yüksek ve orta seviyede uçan
uçaklara yanıt verebileceğini
kaydetti. Füzelerin 31 ocaktan
ıtibaren Türkiye'ye gönderilme-
ye başlandığmı vurgulayan Ro-
oseman, ilk Hawk sisteminın 2
şubatta konuşlandınldığını
sövledi.
Yetkililer, Diyarbakır ussüne
yaptırılan gezide de Hawk sis-
terninı gazetecilere tanıttılar.
Belçika'dan gelen 182. Hava Fi-
losu da gazetecilere gezdirilirken
usse surekli olarak de\asa kar-
go uçaklannın indiği ve bu
uçaklarla fuze ve bomba taşın-
dığı gözlendi. Füzeleri taşıyan
uçaklann ikisinin uzerinde
SSCB ibaresinin bulunduğu,
govdelerinde ise Metro-
Air/Svtitzerland amblemleri ta-
şıdıkları gözlendi.
Üsse konuşlandınlan Hawk
fuzelenvle ilgili olarak gazeteci-
lere bilgi veren Hollandalı ba-
şan batar\a komutanı, Üsteğ-
men Ingrid Goed de Patroıt'la-
rın Scud'lar içın, Havsk'ların ise
genelde uçaklar için Kullanıldı-
ğına işaret ederek gerektiğınde
Hawk'lann Scud'lara yönelik
olarak da kullanılabileceğini
söyledi. Yetkililer, gelen Hawk'-
ların sayısıyla ilgili olarak bilgi
vermekten kaçınırlarken, Hawk
fuzelerinin Erhaç'a da yerleşti-
rilip yerleştirilmediği konusun-
da bilgi vermediler.
tncirlik Üssu'nden kalkan
ABD savaş uçakları F-15 ve
F-ll 1 'lerin sortüerinde son gün-
lerde artış oldu. Daha onceden
günde ortalama üç kez çıkış
olurken bu sayının dörde çıktı-
ğı gözleniyor. Bu operasvonla-
ra daha once 20-30 uçak katılır-
ken, bu sayı da genel olarak
30'un altına düşmuyor.
tncirlik'te görevli bir yetkili,
kendilerine "vurulan, düşen
uçak va da öldünilen bir ABD
pilolla ilgili herhangi bir bilgi
gelrnediğini" belirterek "Hare-
kâtla ilgili uçak, pilot sayısı ve~
remeyiz, ama düşen uçak yok"
dedi.
Muş'ta bulunan NATO hava-
alanında da Körfez savaşından
bu yana dikkati ceken bir hare-
ketlilik başladı. Yoğun kar ya-
ğışı nedeniyle dun hava trafiği
büyük oranda azalırken, usse
gelmesi beklenen 200 Alman as-
kenyle ilgili ön inceleme de ya-
pılamadı. Bir yetkili, askerlerin
barınma sorununu çozmek
amacıyla 10 kişilik bir heyetin
onümüzdeki günlerde geleceği-
ni soyledi.
Bu arada Bulanık ilçesine
bağlı Abdal Bevazıt koyu yakın-
larında önceki akşam 16.00'da
buyuk bir patlama olduğu bil-
dirildi. SHP Bulanık îlçe Baş-
kanı Mehmet Tiftikoglu, "Bili-
can dağı eteklerinden bu>uk bir
patlama stsi geldi. Bahtiyar Kö-
se adlı jurttaşın işyerinin cam-
ları kırıldı, evdıkiler korkudan
dışarı çıktılar. Uçaklardan biri-
nin bomba ya da füze dusurdü-
ğunu sanıyoru/." dedi. Bulanık
Ka>makamı Vluaınmcr Erol
paılamavı doğruladı. ancak
"Streden kavnaklandığı konu-
sunda bilgimi/ yok" diye
konuştu
(Baftarafı I. Sayfada)
ANAP Mardin Milletvekili
Nurettin Yılmaz konuşmasına
Adalet Bakanı Oltan Sungurlu-
nun Türkiye'de Kürt unsur bu-
lunmadığı sözlerini arumsatarak
başladı. Yasamn da aynı içerik-
te olduğunu savunan Yılmaz,
Cumhurbaşkanı Özal'ın Tiirki-
ye'de 12 milyonun uzerinde Kürt
olduğu açıklamasını anımsattı.
Tasanda Kürtlerin varhğının in-
kâr edildiğini savunan Yılmaz,
Türkiye'de 20 milyon dolayında
Kürt olduğunu söyleyince devlet
bakanları Mustafa Taşar ve Er-
cüment Konukman sıralara vu-
rarak "Yuh oisun sana" diye ba-
ğırdılar. Konukman, "5 milyon,
nereden çıkardın 20 milyonu?"
diye laf atmca Yılmaz da "O za-
man ya 12 milyon olduğunu
söyteyen Cumhurbaşkanı ya da
siz yalan ve yanlışsınız" karşıh-
ğmı verdi. Bu yanıttan sonra çok
sayıda milletvekili ayağa kalka-
rak Yılmaz'a tepki gösterdiler.
Taşar, "Provokatör in aşafı" di-
yerek kürsüye yürürken Alpas-
lan Pehlivanh, Gökhan Maraş,
Yılmaz'a "Yuh" çektiler. Pehli-
vanh, "O. çocugu" diye küf-
rcdcrkcn başka milletvekilleri
de, "bölücü, provokatör, adi
berif" şeklinde laf attılaı.
Protestolar sürerken Yılmaz,
kendisini protesto edenlere,
"SU" diye hitap edince tepkiler
daha da arttı. Yılmaz, "Kürsü
masunivetine saygı göstermeyi
bilmeyen, insan hakları ve de-
mokratik kurallan unutmuş ba-
n arkadaşlarla aynı çatı altında
balunmaktan üzünttt
duyuyorum" deyince bazı mil-
letvekilleri kürsüye yürüyerek
Yümaz'ın inmesini istediler. Yıl-
maz da gürültüler arasında "O
zaman siz bu tahammülsüzlügü-
ntizu devam ettirecekseniz dışan
çıkıp. grubun bu konudaki an-
tidemokratik tepkisini kamuo-
yuna açıklamak için bir basın
toplanbsı \apanm" dedi. Bunun
üzerine tepkiler toplantıyt yöne-
ten Baskanvekili Raşit Daldal-
ın da müdahalesiyle yatıştı ve
Yılmaz sözlerini özetle şöyle
sürdürdü:
"Bir aile toplanlısında kişisel
görüşlerini soylemek için bu ko-
nudaki en yetkili kişi olan, o
bölgenin bir pariamenterinin
konuşmasını hazmedemiyorsu-
nuz. Hatibin konuşmasına say-
gı gösteremiyorsanız, duşünce
özgürluğünü kısıtlayan 141, 142
ve 163. maddelerin kaldmlma-
sı ile ilgili girişimlerin güvenilir-
liğini vatandaşa nasıl anlata-
caksınız?
önce kürsüde konuşan miOet-
vekiline saygdı olun. Bir de
ANAP'ın girişimiyle tnsan
Hakları Komisyonu kuruluyor,
hem bu komisyonu kuracaksınu
hem de kursü masuniyetine sal-
dınyorsunuz."
Konuşma boyunca tepkiler
sürünce ANAP grup başkanve-
killeri, milletvekillerini yatıştır-
mak için çaba harcadılar. Ama
Yılmaz, "Aşırı milliyetçi tarihçi-
ler bile 1971'den bu yana Kürt-
lerin varlıklannı kabul etmek
zonında kalmışlardır. Türkler
Orta Asya'dan gelmişlerse Do-
ğu ve Guneydoğu Anadolu'da
karşılaştıkları yerli halk hangi
u-ktandı? Siz Orta Asya'dan gel-
diniz, biz burayadık. Siz azın-
lıksınız" diye konustu. "Çanak-
kale'de yatanlann yüzde 80'i
Kürttür" diyen Yılmaz'ı millet-
vekilleri sıralara vurarak protes-
to ettiler. özal'ın, Kürtçenin scr-
best bırakılmasıyla ilgili sözleri-
ni sevinçle karşılayan Kürtlerin
bu sevinçlerinin "kursaklannda
kaldığım" söyleyen Yılmaz,
"Dağ fare doğurmnştur. Kürt
halkını ve dilini inkâr edip Tür-
kiye'de demokrasinin rayına
oturdugu iddia etmek giilünç-
tiır. Buna kargalar bile güler"
dedi.
Yılmaz, Kuzey Avrupa ülkele-
rinde birkaç resmi dil birden bu-
lunduğunu, Kurtçe eğitim veren
okullar bulunduğunu ifade ede-
rek "AGİK'e uymak zorunda-
yız" dedi. Bunun üzerine Vehbi
Dinçerler, "Ne AGtK'i? Türki-
ye egemen bir devlet. Türkiye
1
yi AGİK vönetmlyor" diye tep-
ki gösterdi.
Yılmaz, tepkiler arasında söz-
lerini, "Bir kısım parlamenterin
anlamsız ve önyargılı tepkileri-
ne ragmen pariamenter rejime
olan savgım nedeniyle yine size
saygılar sunarak kürsuden ayrı-
lıyorum" diyerek tamamladı.
Bazı ANAP'lıların "Saygını
istemiyoruz" diye bağırmalan
PORTRE / NURETTİN YILMAZ
ANAP'a Özal aldı
1936 Cizre doğumlu olan
Nurettin Yılmaz, 1987
yılında dönemin ANAP
Genel Başkanı Turgut özal
tarafından ANAP'a alındı.
87 seçim hazırlıklan
sırasında önce DSP Genel
Merkezi'nde görüldü, daha
sonra SHP'ye adaylık için
başvurdu. 400 bin lira
adaylık ödentisini de yatırdı,
parti meclisinde karşı
çıkıhnca, ANAP'tan aday
gösterildi. Mardin'den listeye
girdiği ANAP MKYK
toplantısında uzun
tartışmalara konu oldu.
Yılmaz, 1973 yılında
CHP'den TBMM'ye girdi.
Ancak 1977 yılında CHP
listeye almayınca, bu kez
bağımsız adayhğını koyarak
kazandı.
12 Eylül 1980 sonrasında
bolücülük iddialarına hedef
oldu. Barış Derneği davası
samklan arasına da girdi.
Bu davadan önce 8 yıla
mahkûm oldu sonra davası
düştü.
özal'ın "Bize geldi, ben de
listeye koymayı uygun
buldum" dediği Yılmaz,
aday olduğu günlerde
"Türkiye'de sosyal demokrat
parti bulamadım, Turgut
Ozal'ıo Dofu ve
Güneydogu'ya yaptığı
hizmetlerden etkileudim"
diyerek yeni partisini seciş
nedenini açıkladı.
Ankara Üniversitesi hukuk
Fakültesi mezunu olan, bir
süre hâkimük yapan 7
çocuk babası Yılmaz,
ANAP içinde de Doğu'nun
sorunlarını gündemde tuttu.
Guneydoğu karamamelerine
Doğulu milletvekillerinin
tepkisini özal'a tasıdı.
üzerine Yılmaz, bu kez "Paria-
menter rejime olan saygım ve al-
dığım terbiye nedeniyle size bu-
nu söylüyorum" deyip yine pro-
testolar arasında kürsuden indi.
Bu tartışmalar olurken Baş-
bakan Yıkhnı» Akbulul sessiz-
ce oturdu ve tepki göstermedi.
Yılmaz, kürsüde konuşurken
ANAP'ın doğulu bazı milletve-
killerinin bakanlann yanına gi-
derek "Yümaz'ın konuşması bizi
baglamaz. Provokasyon yapı-
yor" dedikleri öğrenildi. ANAP
Muş Milletvekili Alaattİn Fırat
ile Siirt Milletvekili Kemal Bir-
lik, tepki gösteren ANAP'lılann
yanına giderek "Bu kendi poli-
tik geleceği için böyle konuşu-
yor. Bizimle bir ilgisi yok. Her-
halde bu tasannın Meclis'ten çı-
luuilmasını istemiyor" değerlen-
dirme&inde bulundular.
Hasan Celal Güzel
Nurettin Yılmaz'dan sonra
kürsüye gelen Hasan Celal Gü-
zel, ANAP grubunu yatıştırıcı
bir konuşma yaptı. Güzel, Kürt-
çe yasağına ilişkin 2932 sayüı ya-
samn yanlış olduğunu ifade ede-
rek "Ancak şimdi bu yasağı kal-
dırmak yerine tartışma yarata-
cak yeni bir yasa getirmenin ne
geregi var? Bunun zamanlama-
sını doğru bulmuyonım" dedi.
Güzel, birlik ve beraberliğe ih-
tiyaç duyulan bir dönemde,
AGİK sözleşmesi ve bazı dış ge-
lişmeleri gerekçe göstererek
Kürtçe serbestisinin getirilmesi-
nin doğru olmadığım savundu.
Güzel, yetki tasansına da karşı
çıkarak bunun anayasaya aykı-
n olduğunu söyledi. Güzel, üs-
lerin kullandırılması yetkisine
"ret" verdiğinden bu yana ilk
kez ANAP grubundan alkış ve
tebrikler aldı.
Daha sonra Adalet Bakanı
Oltan Sungurlu, Kürtçe serbes-
tisine ilişkin bilgi verdi. Şanlıur-
fa Milletvekili Mustafa Demir,
Adalet Bakanı Sungurlu'ya,
"Körfez savaşı sürerken her za-
mankinden çok birlik ve bera-
berlik diyorsunuz, hem de mil-
letin arasına nifak sokacak böy-
le bir tasan ile geliyorsunuz. Bu-
na niye ihtiyaç duyuldu?" soru-
sunu yöneltti. Sungurlu, bu so-
ruya yanıt vermedi ve sadece
2932 sayüı yasamn kaldırılması
gerektiğini söylemekle yetindi.
Adalet Komisyonu Başkanı
Alpaslan Pehlivanh da tasanda
yer alan "mahafli dil ve lehçeter"
ile neyin kastedildiğini sordu.
Sungurlu, bu soruya, "Ben dtl
konusunda uzman değilim" ya-
nıtını vermekle yetmdi.
Sungurlu, Hasan Celal Gü-
zel'in, yetki yasasına ilişkin eleş-
tirilerini yanıtlarken, "Slzin
müsteşarlıgınız döneminde de
ulke kanun hiikmünde kararna-
melerle yön«tiliyordu. O zaman
anayasaya aykın degildi de |imdi
mi aykın oldu" diye sordu. Sun-
gurlu, Güzel'in Kürtçeye ilişkin,
"AGİK ve dif etkilerie böyle bir
tasan getirilmemeltydi?" sözle-
rine karşılık da "Bu tasan hlç-
bir etki altında kalarak hazır-
lanmadı" yanıtını verdi.
Adalet Bakanı kursudcn iner-
ken Adalet Komisyonu Başkanı
Pehlivanlı, bakanın yanına gide-
rek, Kürtçe konuşma yasağına
ilişkin yasa tasansı için "Siâ ko-
misyonda zorlayacağız. Bu tasa-
n bu şekliyle geçmez" dedi.
Başbakan Yıldınm Akbulut,
TBMM'den aynhrken gazeteci-
lerin soruları üzerine "Mesele
bir olayı yasaklayan bir kanun
yerine düzenieme yapmaktır.
Meselenin aslı budur. Bu bakım-
dan meseieye yaldaştığımızda
yapılan işin isabetini, doğrulu-
gunu tespit etmek gerekir" dedi.
Özal: Güvenceniz
benim
Cumhurbaşkanı Turgut Özal,
Kürtçe serbestisi ile yetki tasa-
nsına karşı tepkileri yatıştırmak
üzere dün bir bölüm ANAP
milletvekilini daha kabul ederek
TBMM'de görüştü. özal, Kürt-
çe serbestisi ile birlikte yetki ta-
sınsnı savunarak "Bunlardan
korknuyın, yetkiyi verin. Zaten
kullanacak olan sizin hüküme-
tinizdir. Bu kararnameler de be-
nim başkanlık edecegim Bakan-
lar Kurulu toplanülannda görü-
şülecek. Güvenceniz benim" de-
di.
özal, TBMM'deki makamın-
da 40 kişilik gruplar halinde 160
ANAP milletvekilini kabul etti.
özal, ANAP grup toplantısın-
da Mardin Milletvekili Nurettin
Yümaz'a, "gereginden fazla"
tepki gösterildiğini ifade ederek
"Bu kadar fazla tepki gösteril-
meseydi olay kapanır giderdi.
Şimdi yann gazetelerde bn iş
büyütülecek" biçiminde konuş-
tu. özal, Siirt MiUeıvekili Kemal
Krlike dedönerek "BizŞırnak'ı
il vapük. Nurettin Bey Cizreli,
Cizre U olmadı diye kızdı, bütün
mesele o" dedi.
özal, Kürtçe serbestisi ve yet-
ki tasarıları ile meselenin
"makro" düzeyde halledildiğini,
ancak ayrıntılarda bazı düzen-
lemeler yapılabileceğini ifade
ederek "Hiç bunlardan korkma-
nıza, endişelenmenize gerek
yok" dedi.
özal, Kürtçe serbestisini de
özetle şöyle savundu:
"Sorun yasaklarla çözümle-
oemez. Mesele ekonomiktir. Bu
yörekrde psikolojik ezilmişlik ve
terk edilmişlik duyguso var. Bu-
nu kırmalıyız. TY yayınian za-
ten dil sorununu zaman içinde
çözümler. Yasaklarsanız ters te-
per. Bu yasak yasası çıkmca ba-
zı aikler çocuklanna Kürtçe ög-
retmeye baslamış. Bu işler ya-
saklarla falan eözülmez."
özal, 10 gün içerisinde savaş-
la ilgili önemli gelişmeler olaca-
ğım da ifade ederek "Saddam'ı
savunanlara sert çıkın. Sad-
dam'ın lilahlanmasının sebebl
Türkiye ve Surlye'ye kaısıydı.
tran da Irak'a karşı ama lslam
alemine şlrin görünmek Istiyor"
dedi.
özal, milletvekilleri ile görüş-
meyi sürdürürken Başbakan Yıl-
dırım Akbuiut da TBMM'ye
geldi. Akbulut TBMM'deki ma-
kamında ANAP grup başkanve-
killeri ile görüştü.
G O Z L E M UĞUR MUMCU
(Baştarafı I. Sayfada)
bilirler...
Kürtçe bir yerel dil midir?.. Yoksa 'lehçe' mi?
Lehçe, bırdilin, ses yapısı, dağarcığı ve söz dizimi özel-
likleri ile ayrılan kolu demektır. Örneğin, Azeri lehçesi, Öz-
bek lehçesi gibi... Bu lehçeler, Türk dilinden ayrılmışlardır.
Lehçe yabancı dillerde 'diyalekî' olarak adlandırılır.
Dilbilimciler, lehçeyi genellıkle 'coğrafi' ve toplumsal
lehçeler' olarak ikiye ayırırlar.
Bir dil, bölgesel özelliklere göre değişik bıçimlere bürü-
nebilir. Toplumsal koşullar ve eğitim düzeyleri de yine bir
dili başkalaştırabilır.
Yürüriükteki yasada 'Türkçeden başka dillerin ana dili ola-
rak kullanılması yasaklanmıştı. Yasada 'lehçe yasağı' yoktu
ki, kaldırılsm!
'Kürtçe yasağı' yeni yasa ile kaldırılıyor mu?
Hayır; ne gezer... Kaldırılmadığı gibi, özel suç tanımlan
ve yaptırımlar da getiriliyor.
Tasanda, eğitim ve öğrenim kurumlarında Türkçeden
başka dil kullanılması halinde, eylem 'başka bir suç oluş-
tursa bile' ayrıca altı aydan iki yıla kadar hapıs cezası da
getiriliyor!
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde Kürtçe pankart, döviz,
levha ve benzerleri kullanıldı mı, cezası altı aydan 1 yıla ka-
dar hapistir.
Yürüriükteki yasada Türkçeden başka dillerin' kullanılma-
sı için getirilen genel yasak, bu tasanda belli suç türteri oluş-
turularak yaptınma bağlanıyor.
Bu yasa, 1983 yılı ekim ayında çıkarıldı. 1983 yılı ekim
ayından önce 'Kürtçülük' diye tanımlanan suçlar için Ceza
Yasası'nın 142/3. maddesi uygulanıyordu. Bugün de aynı
madde uygulanıyor.
Siyasi Partiler Yasası'nın 81. maddesinde de partilerin,
Türkiye'de 'milli veya dini kültür ve mezhepler veya ırk veya
dil farklıhğma dayanan azınlıklar' olduğunu ileri süremeye-
cekleri, 'Türk dilinden ve kültüründen başka dil ve kültürteri
korumak ve geliştirmek' için çalışma yapamayacaklan ya-
zılıdır.
- Bu yasaklara uymayan partiler, Anayasa Mahkemesi ka-
ran ile temelli kapatılırlar.
Bolücülük konusunda Ceza Yasası'nda bir başka mad-
de daha var: 125. madde.
125. Madde: 'Devlet topraklannın tamamını veya bir kıs-
mını bir yabancı devletin hâkımiyetı altına sokma (...) veya,
devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını
devlet idaresinden ayırma' eylemleriyle ilgılidir.
Madde, bu eylemlere ölüm cezası yaptırımı getıriyor.
Bu gibi duyarlı ve önemli konular, çok daha geniş açıları
ve derin araştırmaları gerektirir.
Bu sorunlara günübirlik siyasal amaçlarla 'perakende
yasa' yoluyla çözüm bulmaya kalkıştınız mı, tersi sonuçlar-
ta karşılaşabilirsiniz
Bir de bakarsınız, 2932'den kurtulayım derken, 142/3'e
takılmışsınız, 142/3'ten kaçayım derken, 125'e çarpmışsı-
nız; bütün bunlardan sıyrıldığınızı sandığınız an Siyasi Par-
tiler Yasası'na kapılmışsınız!
Bu konulan çok daha kapsamlı bıçımde ele almak gerekir.
Buna benzer bir tehlıkeyi Ceza Yasası'nın 163. maddesi
için görmek de olasıdır.
Ceza Yasası'nın 163. maddesinin değiştirilmesi ya da kal-
dırılması 141-142. maddelerin değiştirilmeleri ya da kaldı-
rılmalarından çok daha güçtür.
Varsayalım ki, değiştirildi ya da kaldırıldı... Sorun çözü-
lecek mi?
Hayır.
Sorun çözülmeyecek; daha da karmaşık hale girecektir.
Neden mi?
29 Nisan 1920 gün ve 2 sayılı 'Htyaneti Vataniye Kanunu'
yürürlüktedir de ondan!
Şeyh Sait isyanı günlerinde değiştirilen yasa, 1. madde-
siyle, din duygularının ve dince kutsal kavramların siyasal
amaçlarla kullanılmasını Vafana ihanet' eylemi olarak ta-
nımlıyor ve bu suça ölüm cezası yaptırımı getiriyor.
163'ten kurtulayım derken, 'Hıyanetı Vataniye Kanunu'na
da çarpabilirsiniz!
Türkiye'de yıllarca yasaklarda diretildi. Diretildiği için de
bugün işte böyle çelişkiler ve çıkmazlarla karşılaşılıyor.
Ve siyasal gülmeceye de işte böyle 'traji-komik' örnekler
armağan ediliyor...
Generaller Körfez'e(Baftarafı l. Sayfada)
Türk askeri çevrelerinden edini-
len bilgiye göre Dahran'daki
Müttefık Kuvvetler Karargâhı-
nda incelemelerde bulunmak ve
Körfez operasyonunun yönetı-
mini izlemek üzere Suudi Ara-
bistan'a Türk generallerinin
gönderilmesi düşüncesi, Cum-
hurbaşkanı Özal tarafından sa-
vaşm Uk haftasmda ABD yetki-
lilerine iletildi.
Amerikan tarafının bu gorü-
şü "olumlu" karşıladığı ve
"Türk generalleri ne zaman is-
terierse gelebilirler. Kendilerine
gerekli her turlü teknik kolaylık
sağlanır" yanıtı verdiği oğrenil-
di. Cumhurbaşkanı Özal'ın bu
düşünceyi Genelkurmay Başka-
nı Orgeneral Güreş'e aktarması
üzerine ise Turk Silahlı Kuvvet-
leri'nin karan onaylamadığı or-
taya çıktı. Üst düzey askeri yet-
kililer, "kendi inisiyatifleri dışın-
da alınan karara" karşı çıkarak
"Körfez'e gitmelerinin ortalığı
alevlendirecegini" savundular.
Bu konuda, Cumhurbaşkanı
özal'a verilen yanıtın, "Turk ge-
nerallerin Dahran'a gitmek
istemedigi" şeklinde olduğu be-
lirtildı.
Amerikan kaynakları, bu ge-
lismelerin kendileri açısından
"çok ögretici" olduğunu ifade
ettiler. Bu kaynaklara göre
Cumhurbaşkanı Özal ile Ttrk
Genelkurmayı arasındaki göruş
ayrılığını "açık" biçimde ortaya
koyan olay, ABD'ye Türk Silahlı
KuvA-etleri'nin savaş konusunda-
ki "isteksi?" tutumunu bir kez
daha gösterdi ve Türkiye'den ya-
pılacak "askeri" isteklerin
"sınırlandırılmasına" neden
oldu.
Subaylar gidecek
Öte yandan askeri kaynaklar,
Körfez savaşının daha ileri bir
aşamasında Suudi Arabistan'a
özellikle "bir savaşm sevk, ida-
re ve planlamasında" ne tür
yöntemler izleneceği konusunda
deneyim edinmek üzere daha
kuçük rütbeli subaylardan olu-
şan bir grubun gidebileceğini
bildirdiler. Askeri kaynaklar, bu
konuda henüz "net bir karann"
alınmadığını belirtirken, "Lojis-
tik destek nasıl sağlanıyor, mü-
himmat ne tür etkiler yapıyor?
Bu konuda bir grubun gitmesi
yararlı olabilir, Ancak yüksek
rütbeli kişilerin gitmesi karan
politik yorumlanabilir. O ne-
denle daha kuçük rütbeli, yüz-
başı, binbaşı veya yarbay düze-
yinde oluşlurulacak bir grubun
gitmesi uzerinde dunıluyor" de-
diler. Kaynaklar, "Dahran'daki
Birleşmiş Milletler karargahına
gonderilme olasılığı bulunan da-
ha alt rütbeli subayların neden
daha ileri bir aşamada gonderi-
leceğine" ilişkin soruyu ise "Şu
anda göndermek ortalığı alev-
lendirebüir. Aynca istem bizden
gidecek. O nedenle bir süre da-
ha beklenecek" şeklinde yantt-
ladılar.