22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
••? Cumhuriyet Sahıbı Cumhuriyn Matbaacılık ve Gazrtecihk Turk Anonım Şırkrtı adına Sxkr Nadi % Genel Yayın MudAru. H u ı ı Cımti. Munsne Mudurü Emiae L*»k%U, Yazı Işlcn Mudüru Okıy Gonmdn. 0 Haber Merkczı Mudunı Yllcın Baycr. Sa>fa Duzenı Yûnetmcm AB Anr 0 Temsılcıler ANKARA: Akmtl Tı». tZMlR. Hiknel Çrttakıy*. AOANA. Çttin >»fnotl. k Poiü ka CriaJ BaşfeUfK- Diş Haberler EffM Bakı, Ekonomı Cc«*iz Tnfell. li-Scndıka. Ş«kraa Kemci. Kühıır Cctftl ÜSKf, Ijunbul Haber.m k*m»l katak. E|iTım ümc» Şvtam. Yun Haeerk-ı S « * i Dofu. Spor Dınısmnı MX>lkxlır I n t ı ı ı . Dııı Vazılar kcrcH Çslqkaa. \r«urma ŞaMp Alp*». Duzefemc tMtfefe Yaocı 0 koordınatör \baacl KarvlMa £ Malı ljler LraJ Lrfcnl 0 Muhasebe MeM trıef 0 Buttc-Planlama S««gi OMU«fcq*oftbl 0 RcKİAIn V K TofM 0 Ek Yaîinlar Hrt» U H 0 ld«re Hamta Gaatr 0 IjlCTm (Mtf Çdfc 0 Bılsı-Istem "»a» laal 0 Pmoncl Sr f«)ı. «an,, Başkn M4k N«* Oku> Aklal. talpa İ R t , H m Ccaaal. Kikmtf ÇMatan. Ofcn G O M I U , UJar MMBKK. llhafl Setptk, All Stnnca. t b v t lsa Bassn .« ya.vffrc. Ctımtıunyfl Malbaacıük ve Gszoeallk TA Ş Turkocagı Cad 39 '41 Caialoğlu Î4334 [51 PK 246 Ittanbul Td 512 05 05 (20 hat), Tdcx 22246 Fa« (1) 526 60 72 0 «u-o/ar U k n Zjya CökJÜp Blv lnkilipS.No I9'4 T« 133 II 41-4- Tclo 42344. Faj (4)13) 05 65 0 Izak- H 2ı>a Blv 1352 S. 2/3, Td. 13 12 30. Ttloı 52359, Fajı. (51) 19 !) 60 Ironu Cad 119 S. No' I Ku I, TH 19 31 52 (4 hal), Tck-. 62155. Fa> (71) 19 25 7< TAKVİM: 5 ŞUBAT 1991 Imsak: 5.37 Güneş: 7.03 Oğle: 12.22 İkindi: 15.06 Akşam: 17.32 Yatsı: 18.53 'Etiket' üniversiteler öğrenci avmda Bazı KKTC üniversiteleri akredite öldukları ABD üniversitelerinin adına diploma vererek öğrencilerine Türkiye'de 'yedeksubayhk hakkı' kazandırıyorlar.' HAKAN AYGUN ANKARA — Türkiye'deki universite kazanamayan öğren- ciler için "umut kapısı" olan KKTC universitelerine YÖK "denklik" vermemekte ısrar ediyor. Türkiye'de verdikleri ilanlarla öğrenci toplayan üni- versitelere YÖK'un denklik ver- mesinin olanaksız olduğu ifade edilirken bazı KKTC üniversi- teleri akredite öldukları ABD üniversitelerinin adına diploma vererek öğrencilerinin Turkiye 1 de "yedeksubayhk hakkı" al- ması ve başka üniversitelerde eğitime devam etmelerine ola- nak sağlıyorlar. KKTC'de Türkiye'deki üni- versitelerle denkliği benimsenen Doğu Akdeniz Üniversıtesi dı- şında, özel kişi ya da vakıflar tarafından kurulan Lefke, Gir- ne ve Yakındoğu üniversiteleri bulunuyor. Astronomik öğre- nim bedelleriyle öğrenci bula- bilen KKTC üniversitelerinin öğrencilerinin yüzde 90'ını Türkiye'den gidenler oluşturu- yor. Türkiye'deki universite ka- zanamayan öğrencileri "hedef kitle" olarak benimseyen bu üniversiteler, gelir getireceği ge- rekçesiyle KKTC hükumeti ta- rafından da destekleniyor. KKTC üniversiteleri gerekli alt- yapıya sahip olamadıklan gibi gerekli öğretim üyesi sayısına da ulaşmış değiller. Lefkoşa'daki Yakındoğu Üniversitesi hizmete girdiği 1988 yıhndan bu yana "elektri- ği, suyu, telefonu olma>-an" bir universite olarak un yaparken geçen aylarda elektrik ve suya kavuştu. Universite rektöru olan Suat Gulen, akademik hiçbir unvanı olmayan bir özel dersane yöneticisi. Doğu Akde- niz Üniversitesi yetkilileri, uni- versitenin bazı broşürlerinde öğretim üyelerini kendi kadro- sundaymış gibi göstermesinin ve ilanlarını bu üniversitenin ilanlarma benzetmesinden ra- hatsızlık duyduklarını ifade ediyorlar. Girne'deki UCNC Girne Amerikan Üniversitesi ise KKTCdeki "eükel universite" olarak adlandırılan üniversite- lerin en eskisi. 1985 yıhnda açı- lan universite, önceki öğretim yıhndan başlayarak ABD'deki Southeastern Üniversitesi ile "akredite" olarak çalışıyor. Üniversitenin gazete ilanlann- da verilen diplomanın YÖK ta- rafından tanındığı öne sürülür- ken diplomanın da Türkiye'de "yedeksubaylık hakkı" sağlaya- cağı ifade ediliyor. Üniversite, Turkiye"ye de "yataj- geçiş" ya- pılabileceğini yine ilanlarında öne sürüyor. KKTC üniversitelerinde oku- yan öğrencilerden Türkiye'de yedeksubaylık hakkı alanlar ve yatay geçiş yaptıranJar sınırb da olsa bulunuyor. Ancak son üni- versitelerarası kurulda bu üni- versitelere denklik verilmeme- sinden sonra bu durumun sür- mesi beklenmiyor. Üniversitele- rarası Kurul Başkanı ve Boğa- ziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Ergun Tofrol, bu üniversite me- zunlarının Türkiye'de "yedek- subayhk hakkr'nın tartışmalı olduğunu belirtirken mevcut koşullarda bu üniversitelere denklik verilmesinin de olanak- sız olduğunu ifade ediyor. YÖK Başkanvekili Uygur Ta- zebay da KKTC üniversiteleri- nin verdiği dört yıllık lisans dip- lomalarının Türkiye'de tanın- masının mümkün olmadığını belirtirken bu üniversitelere tu- rizm ağırlıkh iki yıllık yıiksek okullar açmasını önerdiklerini ve bu okullara denklik verilebi- leceğini bildirdiklerini kay- dediyor. tstanbul Valiliği 'Kostantıniyye* adına karşı Fatih'ten daha amansız! 6 Urun Koııstaııtiııe!Yaklaşık iki yıldır yayımlanmakta olan Kostantıniyye Haberleri gazetesi îstanbul Valiliği'nce alınan yasaklama kararı nedeniyle adını Bizim Şehir Haberleri olarak değiştirmek zorunda kaldı. Valilik tarafından gönderilen yazıda Kostantıniyye adının eski Bizansı hatırlattığı, bu yüzden isim olarak kullanılmasının Basın Kanunu'na aykırı olduğu ileri sürülüyor. ANNA TURAY "Be makam-ı Konstantiniyye el mahmi>>e." İlber Ortaylı "tstanbul'dan Sayfalar" kitabı- na 'büyük şehrin' bu ismiyle başbyor, sonra yüzyıllar boyu Osmanlı tmparatorluğu'nun fermanlaruıda ve kayıtlarında şehrin isminin böyle geçtiğini belirtiyor. tstanbul'un ilk sayfasını çevi- rirken kimi adlannı da sıralıyor Ortayh: "tsimleri çoktu büyük şehrin; Asitane, Deraliyye, Dar-ul hila- fefil aliyye, Dar'üssaadet veya Dersaadet (Saadet evi-Saadet kapısı), tsiambol gibi... îstanbul 'Stinpolis-şenre dognı' de>imin- den gelir. Nedense Konstantino- pol isminden bucak bucak ka- çanlar, bu kelimeyi Tiırkçe $a- nııiar. 15. yuzyıldan beri şehre gelen seyyahlar onun diizineyle ismini saymadan edemezler." lstanbul'un en tartışmalı ad- larından biri 'KonsUntiniyye' yeni bir tartışmanın odağında yine bugünlerde. Kostanüniy^e, yaklaşık iki yıldir bu şehrin ga- zetelerinden birinin adı. Bu sü- re içerisinde kimsenin pek faz- la ilgisini çekmeyen, bilindiği kadarıyla kimsede de 'Bizanslı- hk rnhu uyandınnayaıı" bu ad birden Îstanbul Valiliği'nin 'cid- MnuMtımtn nmtı âı 6b- .M.M91 TEPKÎLER Alınan karar, komik VALtLtKTEN YAZI — Gazete yöneticikrine Vali Yardımcısı Osman Giirbuz imzasıyla gönderilen yazı şoyle: "tmtiyaz sahip- liğini yapmakta olduğunuz Konstantini>ye Haberieri isimli ga- zetenin adının eski Bizansı hatırlatacak şekilde bir isim olarak kullanılmasının 5680 sayılı Basın Kanunu'nun 9/3'uncii madde- sine muhalefette bulunduğunun ve bu isimle basım ve yayınının mümkiın olmayacağından, tarafınızdan verilen beyannamenin valiUgimizce verilmemiş sayıldığı hususunu tebliğenricaederim." HABERLERt NEZtH DEMİRKENT (Gazeteciler Cemiyeti Başkanı): Alınan, çok komik bir karar. Çünkü bu yayın aylardan beri çıkıyordu, dağıtılıyordu, hiç kimsede Bizans nıhu canlanmadı. Kararı alan kişi Bizans'ın ne olduğunu herhalde çok iyi bilmiyor. Bizans bu topraklar üzerinde kurulmuş bir imparatorluktur. Rumlarla da bir ilgisi yoktur. Kostantıniyye dergisinin Bizans ruhunu nasıl yarattığını birisi anlatırsa çok memnun olacağım. Şu günlerde yasak koymak görev haline geldi. Insanların isimlerine yasak konuluyor, düşüncelerine yasak konuluyor. Dünya giderek beynelmilel ölçülere vanrken biz tutucu olmakta ısrar cdiyonız. Allah cümlemize yardım etsin. ORHAN ERİNÇ (Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı): Kostantıniyye'nin Basın Kanunu'nun 8. ve 9. maddelerine göre yayın beyannamesini vermemiş sayılacağına ilişkin bildirirn, anılan maddelerde öngörülen şekil şartlannın olağandışı bir biçimde yorumlandığıru göstermektedir. Maddede olmayan ve eski Bizans'ı hatırlatmak gibi ne olduğu da anlaşılamayan ibare, aslında Kostantıniyye'nin sansür edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Böylesine subjektif bir yonım gelecekte başka yerlere de uygulanmaya kalkıhrsa lstanbul'un ve Türkiye'nin tarihinde önemli yerleri olan, örneğin Pera Palas ve Galata Kulesi gibi isimlerın de değiştirilmesi zonınluluğunu doğuracaktır. Ayrıca Konstantiniyye, Osmanlı döneminde tstanbul'a Türkler tarafından verilen çeşitli adlardan biridir. Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin banknotları basılana kadar Osmanlı döneminden kalan banknotlarda yer almıştır. di uğraşlanndan biri' haline ge- liverdi. Nasıl mı? Kısa bir süre önce gazete yöneticilerine gön- derilen Vali Yardıması Osman Gürbüz imzalı yazıda aynen şöyle denildi. "tmtiyaz sahipligini yapmak- ta olduğunuz 'Kostantıniyye kilde bir isim olarak kullanılma- sının 5680 sayılı Basın Kanunu'- nun 9/3'üncıi maddesine muha- lefette bulunduğunun ve bu isimle basım ve yayınının müm- kün olmayacağından, tarafınız- dan verilen beyannamenin vali- ligimizce verilmemiş sayıldığı hususunu tebügen rica ederim." Tabii Kostantıniyyecilerin ilk tepkisi 'Hoppalaa' oldu önce. Zaten bir buçuk yıldır bu gaze- tenin elinden çektiklerini bir tann bir de onlar biliyordu. Gerçekten de 'Kostantıniyye Haberleri', 'ayiık, siyasi gazete' olarak yayın hayatına atıldıktan sonra sahibi Caneyt Ayral'la, Sorumlu Yan Işleri Müdürü Kerim Fersan'ın başını az ağrıt- madı. Kostantıniyye, önceleri kendilerini 'sapına kadar İstan- bnllu' olarak tanımlayan ve bu şehirden duydukları rahatsızlı- ğı anlatmak, Istanbullular ara- sındaki iletişimsizliği gidermek amacıyla yola çıkan iki kafada- rın 'keyif alanı'ydı. Hafta son- ları arabaya atlayarak 'tstanbul kazan, onlar kepçe' dolaşıp 'ha- ber avcılıgı" yapmak, Çelik Gü- lersoy'dan Hilmi Yavuz'a, De- mir Özlü'den Orhan Duru'ya çeşitli 'imzalardan* tstanbul ya- zıları toplamak, Cüneyt Ayral'- ın kadın iç giyimi ticareti yaptı- ğı işyerinde bütün bunları bir araya getirerek büyük bir zevk- le 'tstanbul gazetesini' yarat- mak ve bu arada her ay milyon- larca lirayı tstanbul sokakları- na atmak... Kostantıniyye'nin 17 sayılık serüveninin özeti bu. Neden 'Kostantıniyye?'. "Biz" diyor Cüneyt Ayral, "tstanbul'a gecmişinden gelece- gine sahip çıkmaya çalışan bir gazeteyiz. Bunu yaparken en or- ta noktayı bulmak lazımdı. İs- tanbul'un kaderi Tür«lerin eli- ne geçtikten sonra değişmeye başlar. O nokta Fatih'in tstan- bul'u aldıgı noktadır. Onun için Fatih'in söylediği lafı söylemek bize uygun geldi. Ondan önce Bizans'tır Konstantinopolis. Ondan sonrasında Dersaadetler vs var." Ayral, 'Konstantıniy ye' sözünün Fatih'e ait olduğu- nu iddia ediyor. Peki yaklaşık iki yıl sonra du- Yapımcılar, Körfezsavaşıfılmleri için kolları sıvadılar Savaş, CNN'den sonra sînemalarda'Şeref Kalkanı' adh filmin yapımcısı Roger Corman, filmin öyküsünün tümüyle gazete başlıklarından yazıldığıru söylüyor. Filmin senaryosu, olaylar geliştikçe yeniden yazılacak. Kültür Servisi — Körfez kri- zi, ardından Körfez savaşı ister istemez beyazperdeye de >ansı- dı. özellikle ABD'de çevrilen bazı fılmler Araplara yanlı ola- rak yaklaşıyor ve iraklıları "terörist" olarak gösteriyor. ABD'de yaşayan Araplar, bu tür fîlmlerdeki "imaj"larından hiç de hoşnut değil. İngiltere ise yeni "savaş filmleri"ni gösterime sokmaya yanaşmıyor. Irak ve Saddam Hüseyin, ba- zı filmlerin reklamlannda da işe yarıyor. Örneğin, "Ateş Alma- yan SUah" adh filmde aslında ne Ortadoğu ulkeleri var ne de bu ülkelerden insanlar. Bir grup ha- pishane kaçkını bir kasabayı ku- şatıyor yalnızca. Ama filmin reklamlarında Saddam Hüse- yin'e göndermeler yapılıyor. Ya- pımcı Steve Stabler ise "Yaşanan olaylarla film arasında bir ben- zertik olduğu ortada" demekle yetiniyor. tngiltere'de yayımlanan The Independent'ın haberine göre Hollywood "Körfez savaşı filmleri" için kolları sıvadı. ABD'nin ünlü gosteri sanatları dergisi Variety, şu sıralar çevril- mekte olan savaş filmlerini okurlanna tanıttı. "Savaş film- LÜBNAN'A DENİZ KOMANDOLARI — tç savaş ortasındaki Lubnan'da geçen "Deniz Komandolan" adlı filmde, başrolü üstlenen Chaıiie Sheen, Lübnanlı teröristlere karşı savaşıyor. Filmi gösterime sokmakta İngilizler acele etmiyorlar. leri listesi"nde yer alan bütün yapımlar düşük bütçeli. Büyük film şirketlerinde şimdilik bu yönde girişim yok. "Hedef ABD", yakında Ame- rikan sinemalarında gösterilme- ye başlanacak. "Ateş Almayan Silah"ın tersine, bu filmde açık- ça Irakhlar var. Iraklı teröristle- rin bir Amerikan kasabasını ele geçirişi anlatılıyor. Verilen bilgi- ye göre "Hedef ABD" Cannes Şenliği'nde gösterflecek, ama hiç kimse Akın Palmiye almasını beklemiyor. "Şeref Kalkanı" adlı filmde yer alan "kötü adamlar" başlan- gıçta Libyalı olarak tasarlanmış. Ama Körfez'deki gerilimin sür- mesi üzerine yapımcılar Libya- lılardan vazgeçip Iraklılarda ka- rar kılmışlar. Yapımcı Roger Corman, filmin öyküsünün tü- müyle gazete başlıklarından çı- karıldığım belirtiyor. Nisanda gösterime girmesi beklenen fil- min senaryosu, olaylar geliştik- çe yeniden yazılacak. Hollywood'un Yahudi asıllı Unlü yapımcısı Menahem Go- lan'ın gerçekleştirdiği "Çöl Kal- kanf'nda ise Amerikalı bir de- niz komandosu, bir araştırma göreviyle Körfez'e gönderiliyor. Komando, Iraklıların "petrol zengini komşulan"na yönelik füze ve kimyasal silahlarını yığ- dıkları bir ada keşfediyor. Ve Amerikalı komando "dünyanın göriip görecegi bu en ölomcül adayı basarıyla yok ediyor." Golan'ın Los Angeles'taki bü- rosundan Priscilla McDonald, "Çöl Kalkanı"nın senaryosunun Körfez krizinden çok önce yazıl- dığını, o sıralar filmin tran fü- ze saldınsına uğrayan Amerikan gemilerini konu aldığıru belirti- yor. Ancak ittifaklar değişince, "kötü adamlar"ın milliyeti de değişmiş. Çekimleri İsrail'de ya- pılan "Çöl Kalkanı"nın yönet- meni de Şimon Dotan adlı eski bir Israil sualtı komandosu. Bu arada ABD'de yaşayan Araplar bu "furya"dan hiç de hoşnut değil. Bu tür filmlerin "toplumsal imaj"lannı zedele- mesinden çekiniyorlar. Söz ko- nusu filmlerde "zengin, riışvet- çi, içten pazariıklı, karga burun- lu, şişman, pis..." gibi sıfatlarla söz ediliyor. Geçenlerde Was- hington Post'a bir açıklama ya- ^an Iraklı bir sinema oyuncusu, >on zamanlarda çevrilen filmler- de "terörist" rolü dışında rol bu- lamamaktan yakınıyor. tngiltere ise bu tür yapımlan gösterime sokmakta aceleci dav- ranmıyor. Söz gelimi, savaş he- yecanından para vurabilecek filmlerden "Deniz Komandolan" ABD'de geçen yaz gösterime girmesine karşın ıngiltere'de henüz sinemaların programına alınmadı. Çekimi Ispanya'da yapılan filmde baş- rolü üstlenen Charlie Sheen, iç savaşın parçaladığı Beyrut'ta Lübnanlı teröristlerle kapışıyor. Rank dağıtım şirketinden Brian Burton ise "Savaş sayesinde pa- ra vurmak istemiyoruz" diyor. öte yandan The Indepen- dent'a konuyla ilgili görüş bildi- ren bazı tngiliz ilgililer, savaş yü- zünden savaşfiUnlerininhemen gösterime sokulmasının gerek- sizliğini vurguluyorlar. Bakahm, bu konuda Türkiye'nin tutumu ne olacak? Son yülarda Ameri- kan kökenli şirketlerin piyasaya ağırlığıru koyduğu Türkiye, Kör- fez savaşında yaşamaya aday ol- duğu "sıcakhgı", Körfez savaşı fılmlerinde de yaşayacak mı? rup dururken 'Bizans'ı hatıriamalannın' nedeni ne ola- bilir? "Bütün mesele gazetenin künyesinin degişmesi" diyor Cüneyt Ayral. "Önceleri tbra- him Ayral Limited Şirketi'nin bir kültür yayını olarak çıkan gazeteyi, şirket holding olduk- tan sonra bu bünye içerisinde bir reklam-yayın şirketi kura- rak, bu yeni şirkete devrettik. Ancak birtakım şeyleri eksik yapmışız ki aralık avında bura- ya basın savcüığından görevliler geldi ve 'şekil şartını' yerine ge- rjrmedigimiz için ocak sayımızın yayınının durdunılmasını tebliğ erü. Kısa bir süre once gelen son tebliğ, yayını durdurulmuş bir gazetenin yayınını dtrdunıyor anlayacagımz." Kostantıniyyeciler sonunda pes ettiler. 'Hepinize de Kostan- tıniyye!' deyip ocak-şubat bir- leşik sayısında gazetenin adını 'Bizim Şehir' olarak değiştirdi- ler. Bu kararı almalarına biraz da "Adınız kötü, Rumlan ha- üriatıyor, reklam vermemiz çok güç" diyerek gazeteye ilan ver- mekten kaçınan ve günden gü- ne yükselen mahyet karşısında Kostantıniyyecileri güç durum- da bırakan şirketler etkili oldu. Yine de Cüneyt Ayral "Kararlıyız" diyor, "Mahke- meye gidip Kostantıniyye adını geri alacagız." îstanbul admın kaynağı Plinius'a göre lstanbul'un bi- linen en eski adı Lygos. Bugün- kü Sarayburnu yöresinde kurul- duğu öne sürülen bu kentin ye- rinde 10 660'ta yeni bir yurt aramak üzere Yunanistan'dan yola çıkan Megaralı göçmenler bir kent kurdular ve bu kente onderlerinin adını vererek 'Byzas-Byzans' dediler. Daha sonra bu ada, yer belirtmek amacıyla 'ion' takısı eklendi ve Roma tmparatoru Büyük Kons- tantin'e dek kent, aynı adla anıldı. tmparator Konstantinus hükümet merkezini Roma'dan taşımaya karar verdiğinde aske- ri, ticari ve ekonomik açıdan en elverişli yer olarak Byzantion'u seçti. Konstantinus tarafından yeniden yapılan kent tS 11 Ma- yıs 33O'da Roma Nova-Nea Ro- ma (Yeni Roma) adı altında ye- niden açıldı. İmparator Kons- tantinus'un ölümünden sonra onun onuruna kente Konstanti- nopolis denildi. Ancak kent uzun süre yalnızca 'polis' diye anıldı. Daha sonra 'stin' (sten) takısuun bu sözcüğün başına ge- tirilmesiyle 'kentte' ya da 'kente' anlamına gelecek Stinopolis' adı kullanıhr oldu. Federasyon Başkanı Sertoğlu: Avlanmayı bırakalıın ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosn)— Avcılık ve Atıcılık Fede- rasyonu Başkanı Metin Sertoğ- lu, Türkiye'de bulunan 4 milyon avcıya çağrıda bulunarak "Tü- fekleri yağlayıp, avlanmayı kısa bir süre de olsa, bırakahm" de- di. Federasyon Başkanı Metin Sertoğlu şunlan söyledi: "Yoğun kar kağışı ve soğuk hava, bircok gölün ve nehrin donmasına ne- den oldu. Ormanlarda ve dağ- larda yaşayan av kuşlannın aç- lıktan öldüğünü göniyoruz. Av- cılık, hayvanlan ve kuşları vur- mak değildir. Kötü hava koşul- lannda avcılar kuslar ve hay\ i an- lara yardım etmeli. Gün, tüfek- leri yağlayarak duvara kaldırma günüdür. Av kaynaklannı koru- mak, bepimizin milli görevidir." Ağaçlandırma, yangına yetişmiyor Her yıl 1 milyon 120 bih ile 1 milyon 130 bin dekar alan ağaçlandırılabiliyor. Orman Genel Müdürlüğü, çıkan yangınlarda her yıl bu kadar alanın kül olduğunu belirtiyor. HÜSEYİN ERCİYAS tZMİR — Orman varlığımız, çıkan yangınlarda giderek aza- lıyor. Her yıl ağaçlandırılan alan kadar orman yangınlarda yok oluyor. Son 11 yılda çıkan yangınlarda, ulke genelinde 1 milyon 221 bin 334 dekar or- manlık alanın kül olduğu bildi- riliyor. Ormanlann büyumesi için yılda 3 milyon dekarlık böl- genin ağaçlandırılması gerekti- ği belirtiliyor. Orman Genel Müdürlüğü ve- rilerine göre, ülkemiz yüzölçü- münun yüzde 26'sını ormanlar oluşturuyor. 202 milyon dekar kapsayan orman varhğımızın 89 milyon dekarlık bölümü verimli ormanlardan, 113 milyon de- karlık bölümü de verim gücü düşük ya da tümüyle verimsiz, bozuk oımanlardan, makilik ve çalılıklardan oluşuyor. Yangın- lar, orman varhğımızın en teh- likeli "düşmanı" oluyor. Orman Genel Müdürlüğü'n- den edinilen bilgiye göre, 1980-1990 yılları sırasında çıkan 14 bin 716 yangında, ulke gene- linde toplam 1 milyon 221 bin 334 dekar orman kül oldu. Ül- kemizdeki orman yangınlannın alan olarak yüzde 41'i Ege, yüz- de 24'ü Akdeniz, yüzde 22'si Marmara, yuzde 13'ünde diğer bölgelerde meydana geldi. Ülke- mizde 1937-1990 yılları arasın- da çıkan 47 bin 626 yangınday- sa 13 milyon 908 bin 850 dekar dolayında ormanhk alan kül ol- du. Yapılan incelemeler ülkemiz- de orman yangınlannın yüzde 24'ünün ilunal ve dikkatsizlik sonucu çıktığını, yüzde 28'inin kasten çıkarıldığını, yüzde 47'sinin çıkış nedeninin belirle- nemediğini, yüzde l'inin de yıl- dırım düşmesi sonucu çıktığını ortaya koyuyor. Orman Genel Müdürlüğü yetkilileri, yangınla- rın yüzde 99'unun insanlar ta- rafından çıkarıldığına dikkat çe- kiyor. Orman yangınlannın yol aç- tığı zararlar milyarlarca lirayla ölçülebiliyor. Yalnızca 1989 yı- hnda çıkan 1633 yangında 126 bin 100 dekar ormanhk alanın yanmasıyla meydana gelen olçu- lebilir zarann İ7 milyar lira do- layında hesaplandığını belirten yetkililer, "ölçülemez" zararla- rıysa şöyle sıralıyorlar: "Orman yangınlan, kuruluş ve işletme düzenini bozarak yan uriinlerin üretitnini bü>ük öİçü- de azaHır. Yangınlar sonucu ağaç serveti azalraakla kalmaz, arazi değerinde de azalma olur. Orman topragının fiziksel ve kimyasal özellikleri olumsuz yönde etkilenir, koruyucu örtü- den yoksun kalan toprakta yü- zeysel akış artar, erozyon ve sel- ler çoğalır. Orman yangınlan, buradaki diğer canlılann doğal yasamını doğrudan ve olumsuz etkiler..." Her yıl 1 milyon 120 bin - 1 milyon 130 bin dekar alanın ağaçlandınlabildiğini belirten Orman Genel Müdürlüğü yetki- lileri, çıkan yangınlarda her yıl bu kadar alanın kül olduğunu dile getiriyorlar. Orman alanla- nnın genişletilmesi ve arttınlma- sı için her yıl 3 milyon dekar ala- nın ağaçlandırılması gerektiği belirtiliyor. Linıana önlem • ANKARA (AA) — Haydarpaşa Limanı'ndaki sıkışıkhğın giderilmesi amacıyla çeşitli tedbirler ahnıyor. TCDD Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, eşya sahiplerinin liman alanlarını uzun süreli ardiye olarak kullanmalan liman geri sahasında yığılmalara neden oluyor. Limanda hareket görmeden bekleyen konteyner miktarı da terminal tutma kapasitesini üç kat aşınca iş akışında yavaşlama oldu. Bu nedenle Haydarpaşa Limanı'nda uzun süre bekleyen dolu konteynerler, Türkiye Gemi Sanayii A.Ş. Genel Müdürlüğü'nden kiralanan Pendik'teki 125 bin metrekarelik arsa üzerine kurulacak olan "konteyner kara terminali"ne taşınacak. Prezervatif reklamı • tZMİR (AA) — TRT, Türkiye'nin TV'deki ilk "prezervatif reklamını, denetimden geçmemesi nedeniyle Magic Box'a kaptırdı. Merkezi tzmir'de bulunan ADR Reklam firmasının sahibi Muhterem îlgüner, "Başta AIDS olmak üzere seks yolu ile geçen hastalıklardan korunma ve aile planlamasında büyük koruyucu rolü olan bu ürünün reklamını TRT denetiminden geçiremedik" dedi. Reklam filminde "prezervatif' sözcüğünün dahi geçmediğini kaydetti. Orgazm konferansı • YENt DELHİ (AFP) — Dünyanın ilk uluslararası orgazm konferansı Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'de başladı. Konferansa katılan dünyaca ünlü seksologlar, "Cinsellik araştırmalannda pürıten yasaklara" ve "Cinsellik eğitimindeki engellemelere" son verilmesini istediler. Konferansın açış konuşmasını yapan Johns Hopkins Üniversitesi emekli profesörlerinden ve dünyanın en ünlü seksologlanndan John Money, "orgazmoloji"nin genelde "pornografik ve müstehcen" olarak nitelendiğini, oysa bu kanının son derece yanlış olduğunu vurguladı. Prof. Money, konferansın açılış oturumundan sonra basına yaptığı açıklamada, "Karşı reformculann Avrupa ve ABD'de cinsel eğitim ve araştırmaları engellemeye çalıştıklannı, suskunluğun günahı önlediklerini savunduklarını" belirterek "Bunlar günahın sessizce işlenmesinden yanalar" diye konuştu. En zengin kadınlar • LONDRA (AP) — "Harpers and Queen" dergisinin dünyanın en zengin kadınlarını içeren 20 kişilik listesinde birinci sırayı tngiltere Kraliçesi Elizabeth 6.6 milyar sterlinlik mal varhğıyla aldı. Filipinler eski diktatörü Ferdinand Marcos'un kansı Imelda Marcos 1,5 milyar sterlinlik servetiyle üçüncü, Fransız Mirage uçaklannın babası ünlü uçak yapımcısı Marcel Dassault'nun dul eşi Madeleine Dassault 750 milyon sterlinlik servetiyle 12. sırada bulunuyor. Dünyanın en zengin kadınları listesinde sadece 10. sırada yer alan 900 milyon sterlin servet sahibi Alman postayla sipariş kuruluşu sahibi Grete Schickedanz'ın servetini kendi çabasıyla yaptığı, diğerlerinin hepsinin ya çok zengin işadamlannın kızlan ya da eşleri olduğu bildirildi. Zırnık, çe>Teyi kirletiyor • tZMİR (AA) — Dericilik sektöründe kullanılan "zırnık" maddesinin, halk saglığı ve çevre kirliliği açısından toksik etki yaptığı, zınuk yoluyla havaya kanşan hidrojen sülfür gazının insan ölümlerine neden olabileceği bildirildi. tzmir Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan "Çevre Dostlan" Kurunıu Başkanı, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ayşen Müezzinoğlu, yaptığı açıklamada, dericilerin, ucuz olması nedeniyle zırnık maddesini yoğun olarak kullandıklarını belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle