Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 ARALIK 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7
TÜRKİYE'DE
ÇAĞDAŞ TIP
M U R A T A R I N
Genetik yönü var, virütik özelliği söz konusu, binlerce girdisi
olan çevreseletkenlerdeişin içinde... Ama bilim kanserden
ölümü biryazgı olmaktan çıkaralı çok oldu. Bazı türlerinde
ölümün durdurulamayan ilerleyişiyüzde olarak daha ağır
bassada kanserin kesin yenilgisi, baskın eğilim olarak
yükseliyor. Bilim, kanseri çeşitliyok ediciyöntemlerle kıskaca
alıyor. Bazı türlerindeyaşama şansıyüzde 80'leri aştı. Bilim,
moleküler düzeydeki çalışmaları ile bu tür ölüme kesin
darbesini vurma aşamasmda.
ın
•#undan otuz kırk yıl önce, kanser
şifa balmaz, bu nedenle tedavide yapılacak
çabalartn karşılıgım bulmadığı bir hasta-
lıktı. Bugün bu durum büyük ölçüde değiş-
miş bulunuyor. Artık hastaya kanser tanısı
konması bir ölflm fermanı değil. özellikle
erken tanı konmuşsa, tıbbıo hastanın ta-
mam«n iyiieştirilroesi konusunda yapabile-
cek çok şeyi >ar." Bu sözler Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Uğur Der-
man'a ait. Gerçekten de bugün. çok çeşit-
li türleri olan kanserin kesin tedavisi bu-
lunabilmiş değil, ancak her geçen yıl
sağlanan gelişmeler bu amansız hastalı-
ğın tedavısinde yapıtaşlannı oluşturuyor
Kanser
tedavısinde
başarı
değişiyor
DERİH6.9-*
LARENKS H6.8
LÛSEMI %5.5
MİDE %W.3 -< hff —
•AĞIZH4
— V — • LENFOMA H8.9
BRONŞ-
AKCIĞER % l i
KOLON-
REKTUM %*
f - — • PROSTAT H5.6
Erkeklerde
ensıkgörûlen
kanser türleri
DERİH5.5 -<
BRONŞ-
AKCIĞER%5.3
MİDE%7
RAHİMH9.8
—>- • AĞIZKZJ
— 4—•MEMEH11.8
— • KOLON-
REKTUM%S.5
Kadınlarda
ensıkgörülen
kanser törteri
marlanna ılaç verilerek tedavi uzun süre-
dir uygulanıyor. Türkiye'de ise. Ankara
Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Ser-
visi'nde kısa bir süre önce izole organ
perfüzyonu adlı bu yöntem karaciğer tü-
mörlerinde uygulandı. Prof. Dr. Muttalip
Ünal bu yöntemle tümörlü bölgeye yük-
sek dozda ilaç verilebildiğini söylüyor.
•*tlaç etkinliğini kanserli bölge üzerinde
gösterdikten sonra, ilacın büyük bir bölü-
mü geri alrnarak vücut yan etkilerden kur-
tarılıyor."
Bundan bir sonraki gelişme, belirli bir
organa değil, belirli bölgede bulunan bir
tümöre atardamar içı perfüzyon şeklinde
kemoterapi yapılması. Bu tedavinin uy-
gulanması yönünde çalışmalar Onkoloji
Enstitüsü'nde (Çapa) sürdürülüyor.
Kemoterapidekı bir diğer yenilik neo-
adjuan uygulamalar. Adjuan uygulamala-
ra bundan yirmi yıl önce başlanmış. Bu-
gün standart rejımler yerleşmiş bulunu-
yor. Adjuan kemoterapi, asıl tümörün
organızmadan lokal tedavi yöntemleriyle
(yani cerrahi müdahele ya da radyotera-
piyle) uzaklaştınlmasından sonra, lokal
nüksleri ve metastaz riskini azaltmak
amacıyla yapılan tedaviye deniyor. Bu te-
davi, hastalann hem sağlıkh yaşam süre-
lerini, hem de genel yaşam sürelerini uza-
tıyor.
Neo-adjuan kemoterapideyse, ameliyat
yapılamayan vakalarda, önce kemotera-
Batı'daüçtebir,bizdebeştebirve olanaklann artması tedavilenn başan-
ya ulaşmasında süreklı katkıda bulunu-
yor. Artık akut lenfoblastik lösemi, hodg-
kin lenfoması, büyük hücreli lenfomalar.
seminom tipi testis tümörleri ve koryo-
karsinom tipi tümörlerde yüksek oranda
iyileşme sağlanabiliyor.
Bugün kanser tedavısinde en çok üze-
rinde durulan nokta erken tanı. Prof.
Derman bu konuda toplumun eğitilmcsı
gerektiğinı vurguluyor. "Kanserin erken
tanısına ne zaman inanırsınız? Bu tanı
konduğu zaman, hastalığın şifa bulabilece-
ğini bilirseniz. Yok zaten şifa bulınaz bir
hastalıksa, erken tanının hiçbir önemi kal-
mayabilir. Artık toplumun kanseri bir
ölüıtı fermanı gibi düşünmemesi lazım. Er-
ken yakaladığımız zaman hakikaten başa-
nlıyız."
Kanserin erken tamsında ve etkin bir
biçimde tedavisinde teknolojinin de
..önemli bir payı var. örnegin I978'de
"'Tûrkiye'yc ilk kez gelen bilgisayarlı to-
tnografı gereci bugün her yerde bulunabi-
liyor. ABD'de deneme aşamasmda olan
manyetik rezonans gereci bile bugün Tür-
kiye'de dört-beş merkezde var.
Prof. Derman bu görüntüleme yöntem-
lerinin tanıda kolaylık sağlamanın ötesin-
de yararlan olduğunu söylüyor. "Tanı
konduğu anda hastalığın hangi dönemde
olduğunu daha kesin görebiliyoruz. Böyle-
ce tedaviye nasıl başlayacagımıza daha iyi
karar verebiliyoruz. Ilaçla mı başlasak,
yoksa cerrahiden sonra bir ilaç desteği rai
versek, yoksa radyoterapiyle başlayıp son-
ra cerrahiye mi gitsek gibi tedavi imkan-
larını daha doğru tayin etmemizi sağlıyor.
Bunun yanı sıra, tedaviye başladıktan son-
ra, bunun iyi sonuç verip vermediğini izle-
yebiliyoruz. Hem görüntüleme. hem de bi-
yokimya ölçümleri sayesinde elimizde çok
daha gelişmiş olanaklar var."
Başarı ne ölçüde?
Peki kanser tedavisinde başan ne ölçü-
de? "Sağlık hizmetlerinin genel bir sigorta
şemsiyesi altında olduğu ABD, İngiltere
gibi ülkelerde erken tanı olanağı fazla ol-
duğu için, bugün kanser tanısı konan üç
vakadan biri şifa bulu\or. Sağlık hizmetle-
ri bu kadar düzenli oİmavan ülkelerde ise
bu oran beşte bire yükselmiş. öbür dört
vakada ise süreyle kısıtlı iyileşmeler sağla-
nıyor; bu durumda hasta tam şifa bulamı-
yor, nonnal yaşantısına tam olarak döne-
miyor."
Bugün ülkemizde dünyanın en iyi mer-
kezlerinde yapılan tedavi aynen yapılabi-
liyor. Etkin tüm kanser ılaçlan ülkemizde
var. Sorun kanser tedavi merkezlerin ye-
terli sayıda ve istenılen yaygınlıkta olma-
ması. .s_r ,
Kanser tedavisinde ilke öîarâiT'EîfbjîT';
edilen bir önemli nokta var. Artık değişik
uzmanhk dallannın birlikte uygulanması
gerekiyor. Cerrahi, kemoterapi, radyote-
rapi ve immünoterapi disiplinleri birbirle-
riyle bağlantılı olarak uygulanıyor. Örne-
ğin bir cerrahi müdaheleyle tümörün
alınmasından sonra hasta yakın takibe
alınıyor, radyoterapi ve kemoterapi tam
iyıleşme sağlanıncaya kadar sürdürülü-
yor.
Kanser cerrahisindeki yenilikler, vücut
bütünlüğünün Sağlanmasma yönelik giri-
şimler. Bunun en yakın ve en somut örne-
ği meme kanseri. Bugüne kadar ameliyat-
la tüm meme çıkartılıyordu. Artık
Ölüm nedenleri (19SD
0-1 yaş gnıbu hariç
Tüm difier
nedenler
Kazalar
Kalp ve damar
hastalıkları
Serebrovasküler
hastalıklar
Enfeksiyon hastalıkları
kemoterapinin ve radyoterapinin katkıla-
nyla meme koruyucu ameliyatlar yapılı-
yor. Dortte tiç vakada memenin tümünü
alma gereği ortadan kalktı. Amaç yalnız-
ca tümörün çıkanlması ya da tümörün
çevresindeki dokuyla birlikte çıkanlması.
Önce ilaç tedavısiyle tümör küçültülü-
yor, sonra cerrahi müdahale yapılıyor.
Prof. Derman bu gelişmeyi ellenndekı si-
lahlann güçlü olmasına bağlıyor: "Meme
hayati bir organ olmadığı için, kanser gibi
bir olayda estetik kaygıyı arka plana atı-
yorduk. Ancak kendimize olan güvenimiz
estetiğe bile öncehk vennemizi raümkfin
kılıyor."
Kanser tedavisindeki ilk uygulamalar-
da. hastalık çok erken yakalanırsa. cerra-
hi müdahaleyle kanser dokusu çıkartılı-
yor ve sonra ışın tedavisi yapılarak hasta
bırakılıyordu. Başlangıçta ilaç tedavisi
çok sınırlı kanser türünde başanlı olu-
yordu; ancak bu başarılar ilaç geliştırıl-
mesi konusundaki çalışmaları yoğunlaş-
tırdı. tlk başlarda 3-4 sitostatik (kanser
hücresini öldürücü) ilaç varken bugün bu
sayı 100-120 etkin ilaca kadar yükselmiş
bulunuyor.
Ancak ilaç tedavisinin olumsuz bir ya-
nı var. Kemoterapi bir yandan tümör
hücrelerinin çoğalmasını engellerken. öte
yandan normal dokulara da hasar veri-
yor. Hatta bu yan etkiler nedeniyle bazı
hastalar ilacı bırakabiliyorlar. Bu etkileri
önleyici ilaçlar hızla gelişiyor.
tstanbul Cniversitesi Tıp Fakültesi On-
koloji Enstitüsü'nden Doç. Dr. N. Faruk
Aykan. ilaç tedavisindeki gelişmeleri dört
maddede toplayabileceğimizi söylüyor:
Bunlardan ilki büyüme faktörii adı veri-
len büyüme hormonlannın moleküler
düzeyde yapılan çalışjnalarla ılaç balinp
getirilmesi. Böylece. bugün daha yüksek
ilaç dozu uygulanabiliyor. örneğin ke-
mik ıliği hücrelerini uyaran büyüme fak-
törlerinin verilmesiyle toksisite yapan
ilaçlann yan etkileri baştan önlenebili-
yor. Bu şekilde, sitostatik (hücre öldürü-
cü) ilaçlann akyuvarlan azaltması engel-
leniyor. Prof. Derman, ilacın dozunu
arttırdıklan zaman en çok korktuklan ve
karşılaştıklan olayın, kemik iliği hücrele-
rinin zarar görmesi, hastanın alyuvarlan-
nın ve koruyucu akyuvarlarının hayatta
kabil olmayan seviyelere düşmesi oldu-
ğunu söylüyor. "Son beş-altı yıl içinde, bu
hücreler azaldıkları zaman bunları veni-
den çoğaltacak faktörler bulundu ve ilaç
haline getiriMi. Son iki-üç yıldır, yüksek
doz vermekten daha az çekinir hale gel-
dik."
Kemoterapideki ikinci önemli yenilik,
ilaçlann bulantı ve kusma gibi yan etkile-
rine karşı serotonin antagonist adlı bir
grup ilacın geliştirilmesi. Son yıilara ka-
dar kullanılan bulantı önleyici ilaçlann
da yan etkileri görülüyordu ve yeterince
etkili değillerdi. Bugün. ondansetron ve
tropisetron gibi bazı ilaçlar özellikle ila-
cın alınmasından sonraki ilk 24 saat için-
de görülen bulantı ve kusmayı büyük öl-
çüde önlüyor.
Üçüncü gelişme ilaç direnci konusunda.
Sitostatik ilaçlara zamanla direnç gelişi-
yor ve ilaca artık yanıt alınamıyor. Son
on yılda, ilaç direncinin tamsında ve me-
kanizmalannın anlaşılrrtasında büyük ge-
lişmeler oldu. Doç. Aykan, ilaç direnci-
nin tanınmasının hastaya ısrarla aynı
ilaçlann verilmemesi ve yeni bir kemote-
rapi şeması oluşturularak bunun uygu-
lanması açısından çok önemfi olduğunu
söylüyor. "Lüzumsuz ycre hastaya aynı
ilacın verilmesinde hiçbir anlaın yok. Bu
durum, hastanın ve yakınlarının ekonomik
yönden de sarsılmaİarına yol açıyor." Bu
dırencın kınlması açısından da dünyada
birtakım ilaçlar denenerek çalışmalar
sürdürülüyor. Doç. Aykan, Onkoloji
Enstitüsü'nde pek çok ilacın deneme ça-
lışmalanna başlayacaklannı belirtiyor.
Kemoterapideki bir ötekı yenilik de uy-
gulama teknikleri alanında Bugün sitos-
tatik ilaçlann atardamar yoluyla sistemli
olarak verilmesi yeni bir tedavi olarak
gündeme girdi. Gerçi, belirli organ da-
pi yapılarak tümör hacmi küçültülüyor
ve böylece ameliyat yapabilme olanağı
sağlanıyor. Bu tedavi bugün meme kan-
serinde uygulanıyor. Doç. Aykan, ameli-
yat yapılabilen ama meme koruyucu cer-
rahi yapılamayan büyük tümörlü
vakalarda, kemoterapiyle tümörün iki
santimetrenin altına düşürüldüğünü,
böylece koruyucu cerrahi yapılabildiğıni
söylüyor.
Immünsoterapide yenilik
Vücudun bağışıklığını. yani savunma
gücünü arttıran immünoterapi tek başına
bir tedavi yöntemi olarak kullanılmıyor.
İmmünoterapının kanser tedavisinde uy-
gulanılmasının temelinde. genetik mü-
hendislik yöntemleriyle. rekombinant
DNA teknolojisiyle pek çok bağışıklık
maddesinin sentez edilip interferon, in-
terlökin gibi ilaç haline getirilmesi yatı-
yor.
Tümör hücresini organizmada tamya-
rak yok eden hücreler Var. Bünlara ','aö;1
^
ğal katil 'hücreler" denfyor. Ayncâ.'tû-"
mör dokusu içinde yer alan tümör
ınfiltre edici lenfositler (TİL) ve lenfokin-
lerin aktive ettiği öldürücü hücreler
(LAK) organizmada bulunuyor. İmmü-
nologlar bu hücrelerin doğrudan doğru-
ya tümör bulunan bölgeye verilmesi ya
da organizmada bulunan bu hücrelerin
aktivasyonunu sağlayıcı tedavi yöntemle-
rinin geliştirilmesi için yoğun biçimde ça-
lışıyor. Bunlar, lusa bir süre sonra kanser
tedavisinde rutin uygulamalar arasına gi-
rebilecek.
YARIN.^-ORGAN NAKİLLERİ
kanseriniyenenhastaanlatıyorIradan tam 15 yıl geçti
ama hâlâ 'onu yendim' diyemi-
yorum."
Bu sözler N.B'ye ait. Şu an
56 yaşında ve yendiğine bir
türlü inanamadığı kanserin tek
göğsünü almasına rağmen hem
direnci hem bilgisi o günlere.
yani 15 yıl öncesine göre çok
daha güçlü . Göğsündeki o mi-
nicik yurnru ile ilk tanıştığı
gün teşhisi kendisi koymuş,
kanser. O günü şöyle anlatıyor
N.B.
"Sol göğsümde sertliği his-
settigimde "kanser" olduğumu
anlamıştım. Önce "niçin ben"
diye düşündüm. Kendimi çok
çaresiz, mutsuz ve yapayalnız
hissettim. Şimdi hatırlamak bi-
le istemediğim korkunç bir ge-
ceden sonra Cerrahpaşa'da On-
koloji servisine gittım. Orada
kernoterapi gören hastalarla,
kar.serli minicik çocuklarla tâ-
nışum ve yalnız olmadığımı
anlıdım. O gün orada, bugün
baalanyla hâlâ devam eden
dostluklar kurdum. Sonrası
muayene, biyopsi, tahliller ve
teşhis: Tanısı erken konmuş
kanser."
• Peki ya sonra?
Doktorlanm hemen ameli-
yat dediler. Yaşamayı o kadar
çok istiyordum ki memesiz kal-
manın ruhsal etkisi ne olur.
düşünmedim bile. Çok yoğun
şama şansımın arttığını hisse-
diyordum.
• Memesiz yaşamak sizi nasıl
etkiledi?
Benim için önce yaşamak ge-
liyordu. O dönemde memesiz
kalmayı sanınm sorun yanma-
dım. Ama sorun olduğu za-
manlar da oldu. Sütyen içine
doldurulan pamuklar, kolu-
*Sağlığım çok iyi Ama
kanser korkusunu hâlâ
yenebümiş değilim
bir şekilde duygusallığı yaşadı-
ğım günlerdi o günler, umut ile
çaresizliği. güven ile kuşkuyu
birlikte yaşıyordum. Ameliyat
sonrası Ingiltere'de devam
eden radyoterapi seanslannda
doktorlann pülen yüzünde ya-
mun hep alıştığı yere göğsüme
değil de sanki ciğerime deği-
yormuş duygusu, sol kolumun
şişmesi, koltuk alumdaki çekil-
me hissi bunlar hep memesizli-
ğimi hatırlatan olaylardı. Ama
beni asıl etkileyen "kanser" ke-
limesinin ruhsal dünyamda bı-
raktığı izlerdi.
Kalabalıklar içinde fısıltıyla
söylenen "kanser" sözcüğünü
bile duyabiliyordum. Kanser
hakkında doymak bilmeyen
bir öğrenme arzusu oluştu. Ki-
tap, dergi, gazetelerdeki bütün
bilgi ve yeni haberleri okuyor-
dum. Bu arada çevremde kan-
serle yüz yüze gelmiş ya da ya-
kınlanndan birini bu hastalık
yüzünden kaybetmiş birçok
insanm bulunduğunu gördüm.
Her okuduğum ölüm ilanında
"amansız hastalığa kurban gi-
den" insanlan tanıyıp tanıma-
dığımı araştırdım.
• Şimdi sağlığınız nasıl? Kont-
rollerinizi oluyor musunuz?
Sağlığım çok iyi. Ama "kan-
ser" korkusunu hâlâ yenebil-
miş değilim. Doktorlar artık
iki-üç yılda bir yapılan check-
up'ın yeterli olacağını söylü-
yor. Ama ben her yıl iki kez
devamlı kontrollerimi oluyo-
rum.
Uzmanlar, kanserli hastanın ruhsal bakımdan güçlü olması durumunda hastahgı yenme şansının da büyük ölçüde arttığının
belirlendiğini söylüyorlar. Ruhsal bakımdan iyi bir konumda olmak için slogan: Çaresizlik. yalnızlık duygulanna kapılma'..
I'ROI . I)R. DINCF.R FIRAT DOC. DR. SEDAT OZKAN
Nitelikli merkezler çoğalmalı
B'ugun
r
rürkiye*deher
dokuzkişıden
birinin ölüm
nedeni kanser.
Hacettepe
Tıp Fakültesi
Onkoloji
Enstitüsü'nden
Prof. Dr.
DinçerFırat,
ülkemizde
b>ıgün birçok hastalığın kontrol allına
alnmış olduğunu, ortalama ömrün ve
soıyoekonomik düzeyin yükseldiğini,
bvıunla birlikte artan çevresel kanser
ys>ıcı etkenler nedeniyle kanserin daha
sı 1 görûldüğünü belirtiyor. "1965 yılına
kjiar öJöra nedenlen arasında uçüncü
sırayı alan kanser ölümleri, 1980'den
itibaren. bir yaşın üstündeki ölüm
nedenleri arasında ikinci sırayı almıştır.
Günümüzde Türkiye'de kanserden
standart ölüm hızı 100 bin nüfusta 75'e
ulaşnnştır." Diğer birdeyişle. ülkemizde
yılda 40 bin kişi kanser nedeniyle
yaşamını yitiriyor. 1965'te her 12
ölümden biri kansere bağlı iken,
1980-85"te bu oran onda bir, 1990'da ise
9"da bir olarak belirlendi.
Prof. Fırat, çeşitli verilerin Türkiye'de
her yıl 80-100 bin kişınin kansere
yakalandığını gösterdiğini söylüyor.
"Başka bir deyişle, ülkemizde her beş
kişiden biri tüm >aşamı süresince kanser
türlerinden birine yakalanma riski ile
karşı karşıya bulunuyor"
Ülkemizde, önceki yıllarda teşhis edilen
hastalarla birlikte ortalama 200 bin
kanserli hasta sağiık hizmeti bekliyor.
Ancak bu hizmet verilcbiliyor mu? Prof.
Fırat, ülkemizdeki kanser teşhis ve tedavi
imkSnlannın nitelik bakımından yurt
dışındaki merkezler düzeyinde olduğunu
belirtiyor. Bununla birlikte, bu imkânlar
yalnızca birkaç merkezde bulunuyor ve
yeterli sayıda hastaya hizmet veremiyor.
"Her bir milyon mıfusa bir kanser teşhis
ve tedavi merkezi öngörülürken,
Türkiye'de bu hizmeti tam olarak
verebilecek merkez sayısı onu aşmıyor.
Geniş kapsamlı, kanser araştırma. eğitim
ve tüm hizmetlerini bünyesinde toplayacak
merkezler ise her beş milyon nüfusa bir
olarak planlanırken, ülkemizde böyle iki
merkez öngöriilmüştür ve bunlarda henüz
gelişmelerini tamamlamaktadırlar."
Hasta güçlü olmak zorunda
IstanbulTıp
Liyezon
Psikiyatri
Bölüm
Başkanı Doç.
Dr. Sedat
üzkan, kanser
hastalannın
yaşadıkları
psikolojik
durumu şöyle
anlatıyor:
Kanser tıbbı-fizikscl bir hastalık olmanın
yanında. psıkiyalrik ve psikososyal
rahatsızlıklann sık görüldüğü bir
tablodur. tnsanda bir kriz lepkisine yol
açar ve insan varlığına, varoluşuna
ilişkin sorunları gündeme gctirir. Korku,
umutsuzluk, çaresizlik. dayanılmaz
ağrılar. terkedilme, ölüm duygu ve
tepkilerine yol açar. Hasta için kanser,
organik bozukluk olmanın yanında
ruhsal, sosyal, ailesel. psikososyal.
psikoscksüel yaşantıyı etkileyen bir
kimlik ve varoluş krizidır. Kaygı,
depresyon, kızgınlık, inkâr, düşmanlık
suçluluk, bağımlılık, çocuklaşma gibi
çeşitli davranışsal tepkiler getirir.
Kanser hastalarında en sık organik bcyin
sendromu vedepresyon gelışır. Değişik
evrclcrde farklı olmakla birlikıc % 30-48
olguda depresyon görülür. Kaygı,
organik ruhsal bozukluk. uyum •
güçlüklcri. ledaviyi reddetme. inkâr,
tıbbı bakım vc psikiyatri ışbırliğı
gercktiren sorun alarılarıdır.
Bu hastalardakı ruhsal bo/ukluklann
erken tanısı vc doğru izlenmesi. hastanın
genel sağlığı. uyumu, yaşam kalitesi,
tedavi komplikasyonlarının azaltılması
ve hastalığın seyri açısından önemlidir.
Psikiyatrik tedavi ve bakım. tıbbi bakım
ve tedavi ile birlikte yürütülmelidir. Bu
işbirliği klinik katkı potansiyelinin
yanında, onkoloji servislerinin iş yükünü
azaltacaktır.
Kanser tanısının ilke olarak hastaya
söylenmesi gerekir. Temel soru, söyleyip
söylememe değil, nasıl söylemektir.
Umudu yok etmeden, hastanın gerçeği
kabul etmesi sağlanmalıdır. Aslında.
zaten psikolojik olarak gerçeğin inkâr
etme ihtiyacını yaşayan hastalar tanı
söylense de, soylenmese de inkâr
edeceklerdır.
Hastanın içinde bulunduğu duruma
alışması için yardımcı olunmalı.